: -< Yeni Yılda Politika Alemi | (Meraklı Şeyler| Ne Hal Alacak? Almanyanın Fırsat Kollıyarak Yeni £ Hâdiseler Çıkaracağı Tahmin Ediliyor Italya Tunusu Niçin Istiyor ? ylülde Avrupada harp Eı»hıım. çıkmış ve bu - nun önüne geçilmişti. Mü- nihteki toplantıdan sonra Avru- pada yeni bir siyaset takip edi- lecek dendi. İngiltere ile Alman- ya arasında birbirlerine silâh çek- miyeceklerine dair bir beyanna: landı. Şimdi de - Fransa ile Almanya uzlaşıyorlar. Şu halde Fransa, İngiltere ve Almanya arasında devamlı — bir itilâf vücude gelecek diye bes « lenen ümitler kuvvetleniyor. Lâ- kin buna hükmederken acele et- lâzım. Çünkü Avrupada timalleri, sebepleri öyle n ortadan kalkmış değil- me im: Bundan sonraki aylarda Av - rupada yenlden bir hayli çetin meseleler çıkacağı anlaşılıyor. meseleler nerelerde çıka - cak? Avrupa gazetelerinin neş - riyatını bu sütunlarda hulâsa e- derken «Son Telgraf» bir kaç gün- denberi bu cihete temas etmekte- dir. Almanyanın — şimdiye kadar muhtelif fırsatlaçdan hemen is - tifade öderek derhal harekete geç | Fransadaki grev akim kalınca, I Dünyada yahudilik iflâs etmiş demektir Komünistlere karşı işci mahafilinde bir düşmanlık dalgası dolaşıgğor ransadaki umumi grev teşebbüsü akim — kaldı Şimdiye kadar günü gü - nüne gelen telgrafların — verdiği haberlerden ve gerev teşebbüs - lerinin geçirdiği safhaların var- dığı neticeleri takip etmek"müm- kün olmuştur. Fakat Fransadaki hâdiselerin Avrupanın diğer bel- li başlı yerlerinde nasıl karşılan. dığını ve Fransada şimdiki hükü- met için neler düşünüldüğünü an- lamak üzere yeni gelen Avrupâ gazetelerinin yazdıklarına göz at- mak icap Taymnis gazetesi Pransadaki u- numMİ grevin tam bir akamele uğ adığını, hareketin başında olan- arın şimdi kendi - vicdanlarını yoklamaları lâzım geldiğini yazı- yor. Fakat Fransızlar arasında ba- Fışı vücude getirmek ve her t rafı yatıştırmak işinin yine Di ladyeden beklenen bir vazife ol- duğunu söylüyor. Deyli Telgraf gazetesi de Fran- | kuat ile daha iyi | | N TELGRAF—8 | inci Küzun 1933 , Halyanların göz diktikleri Tunustan bir manzara tiği şu son bir sene zarfındaki vu- anlaşılmıştır. Harekçte geçerken her şey et - | raflı hesab edilmekte, bundan çı- kacak neticeler gözönüne alın - makta, ne gibi tehlikeler zuhur. edeceği de düşünülmektedir. İ Bu itibarla muvaffakiyet elde | ediliyor. Binsenaleyh acaba kış | aylarında Avrupa politika âle - ; minde neler olacak?. Son grev teşebbüsü esnasında Paristen bir köşe sada grevi akim bıraktırmış ol - | makla Daladye hükümettnin bü- yük bir muvaffakiyet kazandığını yazarak diyor ki (Devamı 7 inci sahifede) Daktorun parmakları bütün gövdeyi yer yer do- laştı. Hastaya: — Kalkınız!.. züne baktı — Nasıl olur doktor? Diye başladı, devam etti: — İşte ben size hasta olduğumu — söylüyorum. Bağağrısından ölüyorum. Ayakta bir gölge gibiyim. Günlerce beynimin kanı çekiliyor. Kafatasım bom- boş geziyorum. Enerjim, benliğim böyle günlerimde yok oluyor. Bir genç kız için bundan daha kötü has- talık ne olür?. Hekim dudaklarını büze büze, durgun bir ba - kışla cevap verdi: — Bütün bunları siz söylüyorsunuz. gövdeniz hiçbir şey söylemiyor. Onun da söylemesi lâzım. Barsaklarırız biraz gaz yapıyor, o kadar, O da birşey değil. Bir ilâçla geçip gidecek. Hastanın surmlı birdenbire değişti, kaşları ça- , doktor düşünüyordu. Bu uzun bir düşünüştü. Düşüncesinin sonuna vardığı zaman: — Sizde hiçbir şey bulamadım. Sapsağlamsınız. Parmaklarım ve kulaklarım hiç yanılmaz. Dedi. Genç kadın hayret eder gibi doktorun yü- Bu politika âleminde merakla bekleniyor. Geçen gün İtalya —meb'uslar meelisinde Hariciye Nazırı nutuk söyliyerek Fransız - İtalyan mü- nasebatından bahsederken — bazı meb'usların : — Tunus!. Tünüsi. diye buy - kırdıkları daha evvel gelen tel- graf haberleri arasında okunmuş- 'tu. İtalyan parlâmentosünda Tu- nustan bu tarzda bahsedilmesi Ro-| ma ile Paris arasındaki müna - sebötlerin hâlâ düzelmemiş ol- duğunu gösteriyar. (Devamı T inci sahifede) ÇOCUK Bil mecesi Hediyelerimizi hazırladık Önümüzdeki — parartesi günü, çocuk okuyucularımız için hazırladığımız ilk meraklı bilmeceyi gasclemize koya » cağız. Çocuk oluyacularımız bu bü- mecelere karşı sen derece alika ve merak duyacaklardır. Dün ve daha evvelki günkü uüsha- sera İle aşağıdaki hediyelerimizi ve- receğir. Çocuk okuyucularımız, — Dilmecenin Çıktığı pazartesi gününü takip edecek gumartesi günü — hediyelerini — zelip Adarehanemizden alacaklardır. | Birinciye bir bisiklet, ikinciye —bir | fotoğraf makinesi, üçüncüye kıymetli | Bir kol saati, dürdüncüye bir dalma kalem, beşinciye zazetemizin üç aylık abonesi hediye olarak takdim edile- cektir. Beşinciden onuncuya kadar — birer fotoğraf albümü, onuncudan on beşin- siye kadar bir boya takımı, on beşin- €iden yirminciye kadar birer hatıra defteri. yirminciden — yirmi beşinciye Kadaf da birer deste kurşan kalen | hediye edilecektir. leyin ve diğer artistlerin ea züzel kart- darı verilecektir. tıldı. Sesi donuklaştı. Sinirli sinirli konuştu: — Peki doktor, gövdem birşey söylemiyor da bu kafamın derdi nereden geliyor?, Yoksa ben yalan mı söylüyorum?. Hasta olmasam doktorda işim ne?, Size hastayım diyorum. İnanmıyor mu- sunuz?, Hasta sert konuşmiya başlayınca doktar yu- muşadı ve bir parçacık ta takıldı: — Bu ne sinir sende böyle Güney?, Hiç gö- ründüğün gibi değilsin. İçinde dinamit fıçısı var gi- bi konuşuyorsun. Dur bakalım; biraz sakin ol. Ba- şın ağrımıyor, demiyorum. Başağrısı yalnız ciğer- lerin, midenin, böbreklerin bozuk olmasından gel- Fakat, Doktor böyle mez. Yüzlerce sebebi var. Şimdiki muayene birşey göstermiyor. Daha birçok araştıracağımız — şeyler var, Hepsi birden olmaz, söyleyince hasta da; — Öyle olunca mesele yok doktor. Nasıl olsa | FÖTR ŞAPKA | a adınların — ve erkeklerin ea çok rağbet gösterdikleri şap- kalar, Fötr denilen şapkalar- Fakat, bu şapkalar ne vakit ksat kundu, lik evvel nerede yapıldı, kim tarafından kullanıldı? Bunu bilehleri- miz pek azdır. Ülk Fötr çapka fabrikası 1517 de, Pransada Örleai vilâyetinde açılmış- tır ve yaplığı şapkalar bütün asılca- delerin rağbetine maxhar olmuşlur. Mi üncü Hanrt (âlâyı vâlâ) ile Or- Jeana girdiği saman maiyetinde bulu- l | İ nanların hemen hepsinin başında KÜl renzi Fötr şapka bulunduğunu zama- a tarihçileri kaydederler, İLK UMUMİ KÜTÜPHANE Umama mahsus külüphan der, Via evvel İbraniler larafınd v tesiz olun- muşlur. Bu külüpbanede en çok ka- | nuna ve ait kitaplar bolunurdu. Tabli bunlar şimdiki şekilde değildi. | saklanırdı. Levhalar üzerime yazıl deksiyonu, — İsanın sene evvel Misirda sallanat süren hü- | Kuradarlardan Osimanidasın kolleksi- yona, yanl kütüphanesidır. Mamfisde, Vulkan mabedinde de bir Kütüphane vardı. Fakat en zengla k tüphane İskenderiyede — bulunan idi. Bu kötüphanede 54800 cili kilap var- di. Banlar cilt veya tomar halinde idi. Sezar devrinde yandı. Az sonra ye- niden yapıldı ve kitapların sayısı 700000 me çıkarıldı. Bazı tarihçiler bu kütüp- haaenin 650 de Hallfe Örmerin emrile yakıldığını Kidla ederler. Birçokları da aksini.. ZARFLARIN AÇILMAMASI İÇİN ——— AĞi zarfların açılması pek kolaydır. Sicak bir suyun bukarına — tuldunuz vera üzerini biraz ilattınız mi hemen açılıverir. Buna müni olmak istiyor musunuz? Zarfları kapamazdan evvel, zamklı yerlerine hafifce yumurla akı sürü - nüz, kapatınız ve Üzerinden gıcak bir tü Keçiriniz. DİKİLİ TAŞLAR Türkiyede, İtalyuda ve Fransada Mı- dırsardan getirllmiş bir çok dikili taşlar vardır. Romada, büyük sirkte, Ozüstün mezarında, Vatikanda Sen Piyer mey- danımda; Parista Konkor, İstanbulda da At meydanında birer dikili taş vardır. Mausarda, bunlardan başka daha bir gok dikili taşlar mevcuttur. - Bunların birçoğu ayakta olduğu gibi bir çokları /da devritmiş, ya da İskenderiyede, Teb de, Melyopolisde kumların allma gö - mülmüştür. Banların sayısı 20 den faz- dadır. Dikili taşların en büyüğü Helyopolls- dedir. At meydanındaki dikili taş, İm- parator jülyen ramanında İslanbula çe- tirilmiş, otuz sene kadar Sarayburnun- da, deniz kenarında kaldıktan — sonra Teodor tarafından Hipodremim orta - sına dikilmiştir. Yüksekliği 30 metrodur ve İzanın de- Kuşundan 1600 sene evveline alttır. KUŞLARIN REKORÜ Örnitelojist, yant kuşların — hayatını telkik eden bir âlim, Amerikalı Lan- kast vapurla yaptığı bir yolculukta bir kuşun yedi güm, yedi xece durmadan, dinlenmeden, bir yere konmadam uç- tukunu gördüğünü söylüyor. Sayın âlimin tetkikatına güre kuş - lar, bu devamlı uçuştan pek © kadar yorgunluk hissetmemektedirler ve Pre- gat denllen kuşlar kanatlarını saltama- dan uzun müddet havada dururlar ve saatte 160 kilemetre mesafe katederler, VAZİFEŞİNAS BİR AVUKAT Viyananın maruf avukallarından Yü lüs Tober, müşterilerinin, kendista> tevdi etlikleri 300.000 — şilini — kısmen kumarda, kismen de barlarda sarfet. Kiği için * müşlerileri namına - ve bizzat kendi aleyhine sul istimal da- vası açmıztıı İIYOSMA| hastalığımı söyliyecek bir tarafını bulacaksınız. Dedi, gene akşam güneşinden rengini, bahar çiçeklerinden tenini ve kokusunu alan yüzü güldü, pembeleşti. Doktor: — Size şimdi iki ilüç vereceğim. Birinden ye- İ K Aşk, Rezalettir e yalan söyliyeyim? Sen N aşktan haşlanmam. Bilmere hangi Fransız müellifi - ga liba Emil Tage - <bir türlü aşk bin türlü taklidi vardır» der. Ben- çe caşk» baştan başa bir taklid dir. Dersem bunu benim nissis - liğime, daha doğrusu eşekliğime vermeyin. Ben de sevgiyi anlar ve sevginin iptüâ dezecesini bilmez takdir etmez değilim, Bu, gönlün Öyle bir kayışıdır ki Adem evlâdı bu müthiş incizabdan kendıni zelden ebede kadar kurtararmya- caktır. Sevginin ifratına, kalbin en kuvvetli hislerle, en kuvvetli bağlantısına, eğer, aşk.. diyorlarsn mukaddes bir şeyden bahsettikler muhakkaktır. Onu anlıyorum Zı rw bu, kalbin kelepçesidir. Bu ulvi hisse dil uzatmak kimin haddi düşmüş kı Lem talel İizan edebi. bileyim. Ona sözüm yok. Lâkin saşk» eğer şu her gür işi- tip de tiksindiğimiz züppe teza - hür ise yemin edeyim ki ondan iğreniyorum. *Ben aşktan hoş - lanmam» derken siz de elbette anlamışsınızdır ki ben bu kötü nev'ini kasdetmiş bulunuyordur. Maamafih şunu da ilâve edeyir Yaşadığım müddetçe aşkın bit baş- ka nev'ini de görmüş — değitimi Söylüyorlar. Temmin ediyorlar ki böyle bir mübarek his de varmış. * Lamartin'in — Graziyollâ'sındaki portakal ağaçlarının altında ilâhi bir rüzgârla gelen ulvi kalblerin efsanesi bazan da bu fani arzın fani ve yalancı mahlükları ara - sında hakikatleşiveriyor, canla - niveriyormuş. - İşittim, fakat hiç görmedim. Sevgilisi uğrunda beynine ta - banca sıkanları, bir mai göz, Hir şehvelti buüse için bileklerinin A> marlarını kesenleri, kendini kal- dırıp denize atanları gördüm. Bunlar hepsi — «fedakâr âşık> çerçevesinin içine girmiş nüma - yişçilerdi. «Onların samimiyetine | inanmıyorum, dersem bana hain | Berlin - Tokyo Arasında Alman tayyarecilerinin Berlin. Tekyo arasında bir uçuş yaptık- larını geçen gün bu sütunlarda yazmışlık. Alman tayyarecileri Berlin - Tokyo urasındaki 15,000 kilometro mesafeyi 46 sant 15 da- — Doktar bu başağrılarım geçecek mit meklerden önce yirmi damla alacaksınız. Öbürün- den de her yemeğin sonunda bir hap... Dedi. İlâve etti: — Bir hafta sonra gene geleceksiniz. Sizi gö- receğim. Ya arada başım çok ağrırsa? — Ağrırsa da bir haftayı bitireceksiniz. Bu ilâçları bitirmeden hiçbir sonuç almamaz. Doktor reçetesini yazarken o birden bönleşen, birden güzelliğini birkaç kat arttıran bir bakışla doktora bakıyor bakıyor, arada bir soruyordu: Akşam. Doktor reçetesini bitirdikten sonra yerinden kalktı, toptan bir cevap verdi: — Hiçbir şeyin kalmıyacak! Hasta güldü, sevindi, hoppa bir çalımla hemen hekimin eline sarıldı: — Peki öyle ise doktor. Allaha ısmarladık., Dedi ve sesinin bütün tatlılığile ilâve etti; — Bir hafta sonra buradayım doktor... Ve., doktor ağır yapılı sesile onu uğurladı: — Güle güle küçük bayan! hain bakmayın. Evet! «Ölümü göze alan adamın samimiyetinden şüphe etmeğe ne hakkın var be herif?» demeyin. Ben ölümünden değii, aşkından | şüpbe ediyorum. İyice bir dikkat edersek, onlardan bir çoğunun aşk değil nümayiş için kendi kendi - lerini heba ettiklerini — görüzüz. Ben, fotoğrafının gazete sütun - larına geçmesi için intihar eden budalaları gözlerimle — gördüm. Artık nasıl inanabilirim? Aşk, ebedileşmekse, ebedileş - | mek için bir zabıta havadisi içine | küçücük bir gölgesini koydurmak gayreti sahibine çok pahalıya mal| olmuş kötü ve alçakça bir nüma- yiş değil de nedir? Ben bu hususta çok imansızımı Aşıkların düşmanıyım. Bir d>s-| tum vard. Amma kendisine ne kadar inandığım, zevki selimile muhakemesindeki isabet ve aeale- te ne kadar itimad ettiğim bir a- damdı 0?.. Bir gün bana sondan Şüphe edecekkin. deselerdi ai - mallah bunu söyleyeni vurabilir- dim. Günün birinde bana bu dost dünyanın bütünlüğünü zehir et- mesini de bildi | Geldi bana bir gün: — Aşıkım. dedi. kika 42 saniyede katetmişlerd.r. Bu uçtşa iştirak eden tayyareciler (Soldan sağa): Tekiz memuru Köber, makinist Dierberg, Pilot lar: Hlenke ve von Moro.. | LA lar hıkkındaki noktai | lar dudak dudağa. | meğe başlamıştım. | düşünmek bana ull;" O günün akşamı Hava kararıyor. da oturuyorlar. lığını tazeledi, — Doktor ben iyi olacak mıyım? Beyoğlunun an kalabalık saati. Galatasarayda bir pastacının üst kat salonun- Nesrin saçlarını topladı, dudaklarımın kırmizı- tun uzun gerindi: — Haydi Fecit kalk gidelim... Çok geç kaldım. (Devamu var) o, K istemediğlii b ö Çünk üdedim ya onun hati düşüncem lanıdığım VLLE SAD bambaşka idi. — Aşıkım dediği zamah Bütün imansızlığıma " ona — Olabilir! de demiştifit Dyy Fakat o, solamaze 1 —;»J kuvvetle ittiham — etti. HFT W ondan gelen daha doğrü$ ’_( tamamlanan bir kanaatle '7 — rum. * Bant aşlkı maceralarıni y tirdi. Sevdiği kızla nasıl Plyd yorlar? Nasıl sevişiyorlaf? m saatlerini nasıl YART ğaz Günü gürüne, saati -&t kikası dakikasına bana h#PE — rirdi. ” — Senden başkasına "7_5* mem. Bu, kalbimin gizli uâ Yalnız sen bil! diye başlâf, geceler vabahlara kadar DAT gl B';İ' güzel. Ne harikulâde bİE, T yaşları içinde anlatırdı. yatla. v f' Ben mest olurdum. «aşk, denen bu acayib ya adeta isinir gibi de Uzatmıyalım. — Sonra bilir misiniz Bana bütün tığı aşk hikâyelerini 1 de ben bir tercüme T0 mayayım mı? Benim azli Berli dostum bana tesi kumak lütfunu gösteri? olduğum bir hakikati tâh oldu. Meğer bizim aziğ şamız, meşhuür bir manından mülhem kahramanlarından gördüğü bir macerayı E... müsasdenizle bü Bil de nedir? Bir fabrikada çalışat g kız. Geceyarısı — işindel, Buluşuyorlar, Mecidiy't den yol üstünde sabahifi larile ler yaldızl tepeler yaldızl ) Bilmem anlatabiliy0f y Yoksa lâkırdı kalabalir ” calıyor muyum? p Mehtabın gümüş le beraber günün ilk vüşürken onları — e . g T — ç Y” T F F M ZZ ler verirdi. Gece yârı çalışan bir genç kiz- ailenin birlcik kızı. f"'_y% düğünün ve kayışlı elinde oyuncak ouıd) kiz. Şaire ilham oluy0” Sabah olurken Şişli ::n)') LTALLLRR nar kaynar birer salep — sundüğunu V? y doymuş işçi kızların şına koşmak için #6 Y gn e saatte ayrıldıklarıfi '.10'.ı K Anlatırdı da billıd";u n lırdım. Bilmeksizit DU a kuduğumun sanki d Bibi heyecan dnı-f’__, Nihayet kitabdâ YÖ ge ve dostuma rüd’:M Bir gün yine M uat | genç kızın mektublari (Devema 1 Aİ iH T L I KA P-