e « s—20n TELGERAF—S5İ inci Kânun Orta Avrupa İşleri Hiç Bir TarafiMemnunEdememiştir - Viyana Kararlarına Rağmen Italyanlar Rütenyanın Çeklere - Kalmasına Tahmmül Edemiyorlar 27 ikinci Teşrinde Lehlerle Macarlar Birleşerek Rütenyaya Yuruyeceklerdı, Fakat.. Südetler mınta kasına giren Alman askı eni gelen Avrupa gazete - | lerinde orta Avrupa işleri yine ehemmiyetli bir mev- ki tutuyor. Orta Avrupa meselelerinden bi- ri halledildi denilirken bir baş - kası çıkıyor. — Çekoslovakyanın malüm şekilde paylaşılması ile Avrupa Gülhu kurtarıldı deniyor- | du. Fakat orta Avrupada hâlâ öy- | le meseleler var ki bunların da- ha ne türlü ihtilâflara yol açaca- l tahmin etmek zor değildir. | Avrupa gazetelerinden — dünkü (Son Telgraf) da çıkarılarak tu sütunlara geçen bir hulâsadan Lehistanla Rusya arasındaki mü. nasebatın bügünlerde iyileşmek- | de olduğu anlaşılıyordu. Avrupt | politikasında bu, mühim bir key- yet o seak. Çünkü Varşova ile Moskova arasındaki münasel [ iyleştikçe Berlinin buna karşı lâ kayd kalamıyacağırı — söylemi lüzüm yok. Lehistan ile Maca ristanın müşterek bir hudud te 4is etmelerine Almanya razı ol mamıştır. Çünkü bu suretle Çe - | koslovakya yeniden bir takşime uğrıyarak Karpatlar altı Rusyası denilen yerli Macarlarla Lehler a-| rasında paylaşılmasına gidilecek- ti. Berlin bunu istememiş, buna razı olmuyacağını kat'i bir suret- te bildirmiştir. Fakat Romanın ötedi carlarla hududlarının birleşme - sine tarafdar hududları birleşicse Almanyaya karşı bir duvar ola - çak diye düşünülüyordu. Berlin ile Roma arasındaki münasebat nekadar sıkı olursa olsun her hal- de İtalya tarafı istikbal için Al- manyanın Avrupada ilerlemesine karşı tedbirler düşür amaktadı! ekten ken- Canım şitdi seri bilgiçliği veeye, o boy bosa, © otü: zırn aşkın felsefesi, tel Zaten sana ne, fırtınasız esintiye, dalgasız dı Namık İsmailin tablosuna. hep -sen işin şiirinde, anlatmakta değil, bir P götürebilmektedir. yoksa öt İ arkadaş, gözl. zele yine bilgi kolun Bu gö verdi — Bayân, sıra sizin. na ti Sen iki de konuşu Genç kadının gölgeli gözlerinin içi Teşekkür yürüdü rahat bir sol k aldı: ederim. n bakım odasına girdi. Doktr yazı ma- nında ayakta duruy anuz. vaamı ki | kü Çekoslov. latsam da anlamazsır. 1931 yılında felsefesindesin. Yahu bakışta arken hastabakıcı geldi, habi iladı. Yer gösterdi. Saçlarına kır düşmüş, geniş omuzlu, uzunca boy- Şimdi İtalyan gazetelerinin son günlerdeki neşriyatına göz at mak lâzım geliyor. Çekoslovakya hükümeti artık her meselenin lıal edilerek komşularla olan hudud- | ların kat'i surette tayi olduğunu ilân ediyordu. Bunu İtalya hükümetine de bildirmiş- ti. Fakat Roma matbuatı Karpat lar altı Rusyası denilen ve bugün ya devleti dahilin- de muhtariyeti haiz bir yer ola - rak 'kalan kısım ile alâkadar ol « makta devam ediyor. Halbuki tık Macaristana - Lehistan terek hududu. meselesi ortadan kalkmış sayılıyordu. İtalyan ga- zetelerinin yine bununla meşgul olmaları az manalı olmasa edilmiş mi ' rektir, Tribi gazetesi » Macarlarla Lehlerin harekete geçerek bunu memleketinde bahsederken bu - rarın pek geri kalmış bir yer mdiki muhtari - in hiçbir zaman oradaki fik olma- ması dolayısile yet şeki halkın arzı dığını yazmaktadır Diğer tarafdan ri resmi siyasi bir m uası olan Reluzloni Internazionalide çıkan bir yazıda bu çok şayanı dikkat - tir. Karpatlaraltı Rusyasında va- ziyetin ne olacağı meçhul oldu - ğünü söyliyen mecmus - burada larına n anın — yarı n sadece milliyet prensipleri nazacı dikkate alınarak meselenin hal - ledilemiyeceğini — ilâve ediyor Karpatalraltı — Rusyası denilen yerde yaşıyan Rütenlerin Çekos- lovak devleti içinde yaşıy cakları cihetle bundan sonra » yapılacağını merak eden İtalyan mecmuası bü süretle açıktan a - çığa anlatmak istiyor ki İtalya - bakımından mesele h 'Tehlike- Bgü- dila'x gü- da nize, kad.nı ağır yapılı karşılanmışlardı. miş olmaktan daha çok uzaktıt. Geçenlerde İtalyan ve Alman ha riciye nazırları Viyânada birle - yerek Çekoslovakyanın taksizı den sonra Macarları memnun & - decek bir şekil bulmak - suretile hakem olmuşlardı. O zamanki kn- rarın adaletin pak muvafık oldu- ğunu gerek Alman ve gerek İtal- yan matbuatında tkrar edilmiş - ti. Şimdi İtalyan Rütenlerden bah- söderek Lehistah - Macarislan müşterek hududu meselesini ta - zelemiş olması orta Avrupa me - | selelerinin öyle her tarafı birden memnun edebilecek şekilde hal - ledilmesindeki imkânsızlığı gös - teriyor, (Devamı 7 inci sahifede) S SA C İK Bilmecesi «Son Telgrafe çocuk okuyucularını ga alâkadar edecek bir bilmece sertsi ren başlıyacaktır. Her hafta pazactesi günü gazetemizde bir «çocuk bilme- gesir neşredeceğiz. Çecuk okuyucular rımzz bu bilmeceleri halledecekler ve hal şekillerini gazetemize zönderecek- Aerdir. Cevablar hususi bir heyet ta - rafından tasnif edilecek ve kur'a ge- kilecektir. Kazananların bir hafta son- Yaki pasartesi günü ilâm edilecektir. Bu küçük ekuyaculara zayet kıymetli hediyeler vereceğiz. Bu süretle her hafta pasartesi günü Son Telgraf sütanlarında yeni bir bil- meoe neşredilecektir. Bu yeni müsabakamızın çok mie - raklı ve heyecanlı olması için, şimdi - ye kadar hiçbir yerde çıkmamış cok gülel şekiller düşündük. Hediyelerimizin neler olduğunu ve bilmeceler Hakkındaki — fazla tafsilâtı ünlerde yazacığız. Yazan: ETEM İZZET BENİCT, KENDİNİZİ SEVDİRMEK ——— ——— İSTER MİSİNİZ?. MİSİNİZ?.. öveti herkesin hoşuna kete gel ddi sevdiraniz isaftnla v gağıdaki satırları dikkatle okuyumuz ve aynen tatbik ediniz. Bu, çok güç bir şey dekildir. Yalnız biraz hüsnü niyet, biraz da gaşrat e- tar. Banları tavsiye eden, tanınmuş bir | palkologdur. Bu zat, birçok kimselerin dest kazanmak sanatını bilmedikle - | rini görmüş. bu gibilere, hayatta mu » vaffak olmaları için yardımda bulun- mayı düşünmüş, on iki derslik bir veh- ber vücüde getirmiştir. Kendinisi sevdirmek istiyor musu- sunuz? Altı dene kâfldir; 1 — Nazik olanuz.. Başkalarımın <i sünle alâkadar olmaları İçin siz de on- lara aid şeylerle alâka göstleriniz. * — İlk zördüğümlür bir kimsede iyi Bir tesir husale getirmek için düima güler vüz gösteriniz. örüştüğünür kimselerin isim- u. 4Siri tamıyorum zibi geliyor. Bir im0s demek Sözlerinir dak vaktile — dinlensin ci yormayınız. Bunun alâka uyal Boş yere çet için güzel bir usul vardır. Söylemesini 'e susmasını bilmek. a söyleyiniz ve Tücamnn aa. Mühatabinizin sörle - Fini dikkatle ve alâka İle dinlemeniz. ya da dinler gibi görününüz.. 5 — Muhatabınızın boşuna giderek sevdirmenin on emia garesi Omuhi emniyel ve İlimad telkin etmektir. Hiebir — kimse kendi meziyetsirliğine ihlimal vene - mex. Hilçbir. kimse, görmez. Bir ata sörü: «iler hangi bir kimsoye meziyelle - vindea Dahsedinle, kizi saatlerce di umutmayınız!. 4 Mlyakater ler.ce der. Bu DAVAYI KAZANAN İDAM aa MAHKÜMU Şikago sizorta şirketlerinden — biri- , hayatımı sigorla ettiği bir idam mahkümunun veresesi tarafından a- deyhine açılan davayı kaybetmiş — ve ikramiyeyi vermeye mahküm elmuş- tur; Harri Dramon adlı birisi, / karısını öldürmek cürmile Hbam — ve idama mahkâm edilmişi. Bu adam, 23 Mart 1830 da elektrik sandalyesine olurdu. | Cürmünün cezasını hayatile ödedi. | Vaktile hayatını, ölüme karşı si - gorta ettiren katilin veresesi, şirkele mürscanlla İkramiyeri —isledi. Şirket vermedi. İş mahkemeye düştü. Sigorta girketi 12648 deları vereseye vermeye mahküm oldu. BİR GAZETECİNİN BAŞINA GELENLER Rus gazetelerinden — birinin Şikacn muhabirl Gödveki pek'tahaf iyr kaza. ya uğramıştır. Şehrin en kalabalık bir caddesinde, yaya kaldırımı kenarında dürüyor. karşı tarafa geçmek için etemobillerin yel vermelerini bekliyordu. Bu sırada pek yakından geçen lüks bir - otomabilden kocaman bir köpek başını uratlı. irin ya> | mağını kaptı. Ağır süretle ıılılıııı Godvski can kurlaran ölgmobili hastahaneye nak- dolundu, ve görülen İüzüm — üzerine kendisine kuduz aşısı seremu / talbik edildi. Gödvski. mahkemeye müracaat el - müş ve köpeğin sahibinden, - hayvanın afımda lasma — bulanmadığı için » 10.000 dolar tarminal almıştır. DELİ BİR KIZIN MARİFETLERİ Akıl müvasenesinde — bozuklak gü- rülen 17 yaşlarında, Eva Kopalkak, allesi tarafından Nevyork akıl hasta- tahanesine yalırılmıştı. Genç kra, günün birinde hastaha - meden kaçmış, evine gitmiş ve anne - | sini öldürmüştür. Sonra, babasının elbiselerini giyin- miş, elini ve kolunu — sallıya - sallıya, dönmüşta __3__ bir doktor. Söyleyişinde yüksek bir o- toritenin dile gelişi, duruşunda güyen veren bir di- i genç kadının — kiliş var. Hasta oturdu. O da of asasının Üze ayfa açtı. Genç kadına sordu i güldü. Derin, — Bir Adınız?. ade büyük bir defter var. kadın sandalyenin bir kenarına büzülmüş Te luğunu ak tenil çekilmriş Bö n Ü ilaşan Tine bir bakışta leki büyüley ni uğuşturdu. Başı önüne düştü. tuk- ap ünden damarlı ndiren kara â parlaklık sönmüştü, Elleri- e ilk çıkan bir genç kız gö pembel Doktor bir daha sordu: — Ağmnız?.. Genç kadınır göz! kaldırdı, süzgü! den dolduran özenli bir sesle: — Günye Dedi. Poktor not Evli misiniz?. Genç kadın kıpkırmızı rın hamamdan çı mizisi. Doktor kendi kendine düşündi Ne kadar da utangaç şey, sanki hiç insan içine çıkmamış. ve huzla yüzünde hafif bir pembelik dalga- çli, tatlı bir uza- tışla doktorun bakışlarını okşadı. Sonra kulağı bir- alıyordu. Yine sordu? u. Duru beyaz kadıı boncuk kızıllığın kır- e. b üne eğdi. gerdi, büzdü. Dudakları kıvrıldı kaldı! o | | Yazan: Reşad Feyzi | Sabah erken uyanmıştım. Çö - lün bütün enginliği çadırımın dar kapısından göri rdu, Suriye kumluklarında sabahı seyretmek için erken uyanışımı, kervana ku- manda eden meşin yüzlü yol reh- berim, hiç de fevkalâde bulmadı. İki sıra, inci gibi bembeyaz di; lerini göstererek gülümsedi. hlar, çölde gü - neşin doğuşunu görmek isterler, or yerden da- çadırımdan çılımı; mozdan bardağıma boşul! gı çayı içiyordum. Deveci arab- lardan biri, elinde büyükce bir se- petle geldi — Sabahleyir, dedi. açık, rah, gönlünüz mes'uc Vi den çekildi, Yi rüyüşe rak se U. Çıplak ayaki trm. hurma yiy kalbiniz fe olur Talihiniz ilâve etme- gitti. um sâat gonra, kervan yü - leri daha ziyade sıkla: , Yakat kuvv 1 çadırlar develere yüklemiş mandanı az sonrTa yanıma gelmişti. Son ağzımda eritmeğe çal, — Efendi, dedi, öğl ara z köyde bir redan mutlaka birkaç t siniz.. bütün çölde Gar hurmamı rdum. 'e u var yünün suyu meşhurdur. Çok so- | fransız as- Zuk bir su.. buz gibi. kerleri kumandanlarına ekseriya | buradan su taşırlar.. Muhatabım bir müddet — susti Önümüzde uzayan kum dery: nan sonsuzluğuna daldı. Güneş de artık iki mızrak boyu yükselmiş- ti. Kısık bir sesle devam etti: — Bu su her şeye şifadır. Aşka bile. gidince göreceksiniz.. ku - yunun etrafı çepeçevre genç kız ve delikanlılarla dolüdur. Gari - biyenin suyu, sevilmiyen kalble- re bir sihir aşılar, Na bedbaht gev dalilar vardır. Bir buğday tanesi kadar sevdiklerinden yüz bula - mamışlar, vefa — görmemişlerdir. bu suyun başında yirmi dört &: at oturan, tas tas su içen bu ga ribler, çok geçmez, muradlarına erirler... Evvelce — on! çeviren sevgilileri artık peşleri- ne düşerler.. bu köyün adı çok ev- ve imiş.. sonradan Garibiye, demişler.. Kervan kumandanı arab, belki de daha çok anlatacaktı. Bütün merakım onun sözleri üzerinde toplandı. Hareket zamanımız gi miş, vakit geçiyordu. Yol rehbe - rim güneşe baktı: — Yola çıkmalıyız, dedi.. Uzanan çöl.. develerin üstünde gidiyoruz... Gözlerimin alabildiği- ne etrafımı saran dekora bakıyo- rum. Fakat, düşüncesiz bakışlar.. daha ziyade, kafamın içinde Gari- biye köyünün sihiri ve - tılaımı var.. hayalimde birçok efsaneler yaratıyorum. | ğüm zaman, doğru | rdan yüz | Beline kadar dökülmüş siyahı b kadını Are Bir ay dinlenmek ve dekor içinde yepyeni bir ket görmek için seyaha ben, asaba yeni bi | sürüklı i hatıraları, İstanbula döndü- bön yeni bir maceraya mı ktim?. Suriye seya - azun — zaman küm ve zak ufuklarda, sı- cak dalgalarından bir uğultu bizi karşılamıya geliyor. Masmavi gök üstümüzde bayılmış gibi Ben, düşüncelerimle başbaşa giderken, bilmem ne kadar geç- miş.. bindiğim deveyi yedeğinde götüren arab çocuğu: Etendi, efendi, dedi.. Birden irkilmiştim. — Görüyor musun, Garibiye kö- yü işte karşıda.. Çölün buğulu havası içinde, u- zakta birkaç ağaç ve tümsekler farkettim. Devecinin elile işaret ettiği tarafa dikkatle bakıyor - dum. güneş... yordu. Bir saat kadar geçmişti. ak, bol, bol beyaz en - rkervana doğ- ru koşuşuyorlardı. Köye yakla - şirken beliren toprak yolun ke - aTındaki sazlığa kervanın başın- daki merkeb dümen kırdı. Deve- ler onu takib ediyordu. Biraz son- rva durduk. Kervan kumandanının devesi çökmüştü. Ötekiler ohu ta- kb ettiler. Ayağımı yere bastı - | öim zaman, Garibiye köyü top - rakları üzerinde idim. Sağ ilerimizde hurma ağaçları nın altında, bir çardak vardı. Kö: yün kahvesi olacaktı. Bütün yolcular o tarafa yürü - | yorlardı. Kervan kumandanı ya - nima gelmişti. Elinin tersile al- nındaki teri silerek: - Geldik, efendi, dedi. Şu çar- Jağır. altında biraz nefes aldık - *an sonra, su başına gideceğiz. — Su buraya çök uzak imi, di- ye, sordum. —— — Genç kadına, Kızım, döktor bunun içindir ki: utanılmaz. Haydi sondukla- rıma karşılık ver de muayendi Dedi, tekrar, etti: Cevabını verdi ve. konuşmağa başlağı Kaç yaşındasınız?. — Yeni yirmiyi bitirdim. — Demek yim — Evet.. — Hayır, — © halde ne —Evet.. bu medi, di Evet, - Hay; dan başka Omuzlarını önünden Söz sırası has mi bir içindesiniz?. — Nişanlı mısınız?. şanlandınız, ne evlendi sorguları bitinciye kadar ergen kı- kalkmadı; rengindeki kızartı git- dakları: kelimeye açılmadı. talığa gelmişti. Doktor sordu: (Devamı var) Köy, gittikce kendini belli edi - | ün önüne gelmiştik. Ayağı çıp | Ğ y 4 Hd " uzun saçlı, iri gözlü, ÖL kervancısı başını #i Elile az sında dürdü. ar rerek Çardağın altında binef w M içtikten , kalktık. un bulunduğu yere dü':,f iyoruz.. yolda, evlerin önüne çıkmış arab ıçıdın":" âb çocukları, son bnlen Ki yolcularını seyı Bir evin ;.—ncum d!" kı sesi geliyordu. Yanık şarkısı.. hurma ağaçlarını” " Taından sıyrılarak çölün ğine dağılan, insanan İÇİM' $ layan bir ses.. bu şerki öyle bir tesir yapmıştı “-'u gayri ihtiyarl durdum. kendimi kaptırmışlım. Mf utamağa gittiğim sm'" çöl Şarkısının iptidai l’ş inestolmuştum. su Yolun üstünde durun04, geldiği evin kapısı ÖNÜN Teden bir çocuk, aniriğ fım kelimelerle içeri ? üf ğardı. O zuman, şarki dUf Evden bir gürültü gekli Bgineş yanığı, yarı ÇIPİ : boylu, beline kadar dv*“m# A yah uzun 'arab kadını, âdeta, kendi Ki Ü larcasına kapıya köşü | gördüğüm vakit, hıyfj':j kalmıştım. Çöl kadifi; ,; rab güzeli, ha .ımd—' B şisi bu idi. Kadın dâ, ıul*” ce, bir an hareketsiz Küi zun ve kıvırcık kirpikl velediği parlak ve m““ e nin içinde anlağılmaz vardı. Dolgun ve sert yecandan inip kalkıy' kaşlarının ucu, ıuxıı:’“ rılmıştı. Gergin ve BETİE larının konuşanı, haykif reyişi vandı. mevzun, ince burull hızli soluyuşları, u“” sını durdüracak Kkadi idi. Gözlerinin ;ıuM : laşan morlük ve çürük C cesi gibi uçuruma V Uzun boyu, Ml'““" K çıplak bacakları, inöf beli, geniş Ve yüvül le kapısının önündt kesilmişti. Bir dişi f kendini güç upudîl. n vardı. Gözlerinin İ? B dife parlaklığı, DİF ger &i bir gece- siyahi vahşi ve iştihalı W yi dokunduğunu rimden sıçrar gibi. | tım. Bizim kervaf p idi. Gülerek, yaVAf Öi — Garibiye k"*"”' h ribleri çok gecmed y SÜĞ 'a erdirir, dedi. HNT suyunu bile M"*d*" v size kâfi E" Sonra bana dâ — Heydi, siz b bu köy uzun mola kervan güneş bW | Ja çıkacak..