27 Kasım 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

27 Kasım 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SO te ya haritası üze - nokta ile gösteri- Bk. Landceya öç mat bulunmaktadır. gaa. büyük şehirlerin N azadedir. Hududu :"“'Wır. Gündüz olur, Pi Sümur yağar, güneş Bi HAlardan başka sükü - bir şey yoktur N_'ıv,. anun bilir, ne zulüm lara da uzakdan gü- f, g%.m“l vardır.. Bunlar d * Çiltlikleri ler hsulü "*.n'“'kı_ Tİnin — mahsul g key Hayatlarından da ,_uv“hdurıı İ ĞN, 'Dİ ADASI KRALIYIM!, N Bdası Ünüy çUt Burayı 1935 de sa- * krallığını ilân .w.hm““r &der. Marten Ko ğv. hı_';"ı—r. Sonra başını kal- K, ' bir gururla itâve um.wA"İARıN YATAĞI Ğ hrinin kraliyeti es- L in kraliyeti &: ÜYH adası bu höl A Üenş gel l ’iq” Sahi ediye etti. Be suret- lı% Rtdim Biştirdi. B: İt yç 4 Samimi dostl. Tiskonun eline geçt nn kralı, Londr: & NU Cfı. ıh'—"hdı adası kralıyım... '" Siğarasını yakar, du- Uırx* k'&,,. *? bir kraliyetin hü - KKt Üit Bilâhzre gözdi Bini değiş ei larından Bepgi Tüthi, Ka gü Df di bir korsandı. dada ku Üüklerle gelen ü çevirip soy- FJ ö Z Sonra — Lundi, 4 kı._' %'"U:hhkum bir yata- Bd Et müthiş korsan- İi Çd toplanıyorlar. ha - ;:::?— , “::: saklıyorlardı. Hat * surlarla tahkim Vi dezy nda tasrruz plân: NÜ h ' kalyunların ge ğ::__'ğ—..,n; Beyleri bu. şato- Üreeide hifzediyordu. h.hn- G.İ,"'“e Marikanın, Yrapa t Kafası taşıyan ŞiYan gemileri hda gizli küçük ' ediyorlardı. ün) Nl;_':l. M Falesi gayri ka- eü'“_' iko, muvaffaki- Mı aldı, bütün hükimiyetini 'du, M8o) KİYMetii yi SI yaMetli y L'N:“'lı'uı:u nları ahalisi cidden mes'- | ş ı..m Vergi verir. Beynel - | Dünyanın en küçük krallığı ve kralı bealı bir hükümdar ' lı“l'ada doğanlar kimseye hesab vermeden yaşar ve ölür Ndili kadar küçük biz| Hân etti. Hattâ İngiltere kralına ümdarı olmak ister | karşı da bir sul kasd hazırladı. istifade | Bir gece, karanlıktan etti. Tebdili kıyafet ile adadan a; rıldı, Hükümet, inun kuvvetini, vur» gunlarını, soygunlarını biliyor ve ratüeyakkız bulunuyordu. -Buna rağmen Mariko Londraya gel - meye muvaffak oldu. Kralın yatak odasının önünde, | tam hançerini çıkarıp kralın kal- | | | bine saplıyacağı sırada yakaları - di Kısa bir muhakemeden — sonra asılacaktı. Fakat, son dakikaya kadar, hat- tâ idam sehpasının önünde - bile soğukkanlılığını, gürürünü —mü- hafaza etti. Mahkemede hâkimle. re karşı küfürler savurdu. «Ben de bir hükümdarım!...> dedi. Va boynuna ip geçirilirken: — Size bir sözüm var, dedi, A: dada, kumlar altına gömülü bü- yük bir hazine vardır. Bu, harb - lerde, saygunlarda elime geçen ganimetlerdir. Bu, servet bir kra- lı, hattâ beni mahküm eden hü - kümdarı bile hayrette bırakacak derecededir. Fakat, yerini bula- f. | ZM k“'San!arm kı;mların altına gömdükleri, Tyaların arasına sakladıkları hazineler bulunabilecek mi?.. mıyacaksınız. Ebediyen — göm kalacaktır. Ş Ada, Marikonun — ölümünden sonra yine korsanların yatağı ol - makta devam etti. İkinci Şarlın tebdasından “her kim adaya ayâk basmak istese, Korsanlar tara - fından bilâmerhamet katlolunu- yordu. Korsanlar, Marikonun — yaptığı kaleye yerleşmişlerdi. - Yaklaş - mak istiyenleri hemen püskür - tüyorlardı. Bazan Dövanşire ka- dar gidiyorlar, ahaliyi kesiyor - lar, mallarını alıyorlar, güzel ka- dınları da esir edip adalarına ge- tiriyorlardı. KORSANLARIN HAZİNESİ NEREDE SAKLI? Bu kurnaz soyguncular, Mari- konun sırlarını biliyorlar ve ken« di ellerine geçen paraları, kıy - metli taşları ve oşyaları da bura- da saklıyorlardı. Muhakkak kum- ların, kayaların altında mil lar, milyarderler var. Demir san- dıklar içinde elmaslar, inciler saklı... Korsanlar; (Devamı 7 inci sahijede) Abukir'de batan | Koacsını aldatan kadın Napolyon filosu- Kapı dışarı edilince üç çocuğunu dereye attı, boğdu Canavar karının âşıkı mahkeme huzurunda bayıldı nun ankazı kime ald?. Kahire mahkemesi, Fransa hü- kümetinin Mısır hükümeti aley- hine açtığı bir dâvayı rüyet ede- cak, Dâva, 1798 de, Napolyonun Mı- sır seferi esnasında Abukir lima- n açıklarında Batırılan — fransız harb gemileri enkazının kime aid olduğu hakkında çıkan ihtilâftan ileri gelmiştir. Fransa, bu enkaz üzerindeki hakkımın taninmasini istiyor. Mı- sır hükümeti, enkazın misir sula- rında bulunduğunu ve kendisine aid olması lâzım gekdiğini ve şim- diye kadar hiçbir talebde bulunul- madığı için fransızların haklarını kaybettiklerini ileri sürüyor. Yüzdürme ameliyatına geçen yaz başlanılacaktı. Fakat, bu dâ- vanın neticesina kadar tehir olun- muştur. “Şu senedi imzala Ve SOYÜNlL Şantemerlede ikamet eden 64 aşlarında İzidor Bassi ava çık- Fırsattan - istifade ederek yol üzerinde ziyaret elmek istedi Kiracısının karısı, üç çocuğu ile beraber çiftlikte bulunuyordu. Mösyö Bassiyi görünce içeri da- vet mişt — Hazır gelmişke duvarları göstereyim.. Dedi. Müsyö Bassi içeri girdi ive odasına kadar gitti. Kapıdan içeci girer girmez, kiracısı 35 yaş- size yıkılan larında Raymon üzerine atıldı, | elinde kocaman bir rövolver var- | di — Karimla bir oldunuz, beni bulunan - çiftliğini | bertin akdatıyorsunuz ha. Görürsünüz | şimdi!... Diye büğırdı ve pullu bir kâğıd uzatlı: — İmzala şunu! Bu bir &y vüdeli 20.000 #ranklık bir bore senedi idi. Mösyö Bassi korkudan imzaladı. Kiracı, sene- di katladı, cebine koydu. Sonra şu emri verdi Soyununuz şimdi Miyet, küçük bir dere. Köyün ortasından geçiyor. En derin ye- ri 80 santireden fazla değil. Köy- lüler: «Çocuk bile düşse boğul - maz...» derler. Mayıs ayının ilik bir günü, AL bertin, derenin kenarına geliyor. Bir elile yanındaki, boş yaşında- ki küçük kızı Polenin elini tutu- yor; diğerile de içinde biri bir, ö- 1 üç yaşında iki bebek bulu - nan arabayı itiyor. İlk evvel bu ikisini dereye atı- yor, boğuyor. Boyunlarına - taş veya ağır bir şey bağlamaya da lüzum görmüyor. Yavrucuklar, suya düşer düşmez biraz çırpıtı- yorlar, sonra dibe gidiyorlar. Fakat Poleyi öldürmek - kolay olmuyor. Zira çırpinıyor, bağırı- yor, kaçmak, bu katil annenin linden kurtulmak or. Çocü- ğun feryadını işiden köylüler ko- şup gel bu feci sahneye şahid oluyorlar, Albertin, ğızı de tıktan sonra elile başını suy tırıyor. lar cuğunu — soğukkanlılıkla ven bir ana!... Buna demek caiz mi, bilmeyiz. Ba- Delirmişti!...» — diyorlar, Fakat mütehassıslar: «Hayır! Al- kıl müvazenesi yerinde idi ve el'an da yerindedir. Yap « tığı cinayeti bilerek yapmıştır...» iddiasında... İşte, Azim cinayet mahkemesi, bu canavar kadının muhakeme - sine başladı. KATİL KADININ DOSTU BAYILIYOR zıları: Albertin Fove ufak tefek, ba - sık alınlı, yüzünün elmacık ke « mikleri çıkık, sert saçlı bir ka dın, maznun sandalyesinde bi - ——— ne getirdi, Elbiselerini — çıkardı. Bu sırada, kadının gidip çağırdığı iki kişi geldi. Sönra Bassi serbest birakıldı. Ve doğru karakola git- ti. Başından geçeni anlattı. Zabı- ta karı ve kocayı tevkif etti ve Zavallı adam, bu emri de yeri- * mahkemeye verdi datakçının karısı bir şey- bilmiyor cevherattan da bir şey çıkmadı İngilir gazetelerinde uylardan- beri bir mevzu teşkil eden hileli ve müflis Tanfildden (Son Tel - graf evvelve çok bahsetmişti. Bir zaman Londrae - piyasasında çok lar kazanan iflâs ettikten hlara verilecek pa - unamamış, n yükte hafif bahada a- nekadar kıymetli şeyler v sa hepsinin Londradan Parise kaçınldığı iddia e tir. Sabik milyöner Tanfildin karı sı Amerikalıdır. Sahnede artist- am * lmiş, bir - tar İt lik ederken zeng fından görülerek se, birlerini almışlardır. Tanfild yedi sen mahküm edilmişti. risde saklanarak kimseye görün- memiş, fakat nihayet İngiltereye Yeni gelen İngiliz gazetelerin- de okunduğuna göre genç - kadın mahkemeye çağrılmış ve kendi- sinden 10.000 İngiliz lira kıyme- tinde bir takım tahvilât ve saire nin ne olduğu sorulmuştur. Ka - dın mahkemede yetmiş beş da - kika süren sorgu ve cevab esna- sında yine daima elindeki men - dilini gözlerine götürerek - yaşla- rınt silmekten geri kalmamıştır. Kadın Parisde iken hastalanmış olduğundan zayıf düşmüş, mah - kemede de ayakta durmıyarak 0- turmasına müsaade edilmiştir. üflisin karısı | |Parise kaçırıldığı söylenen mü. ! Taifildin — Amerikalı sı Madlen şunları söylemi;: — Tanfilâ ile 926 mayısında Nevyorkta evlenmiştik, Ben o za- man sahnede artistlik ediyordum. © zaman kazanarak biriktirdi - iim birâz parayı şimdi sarfetmek mecburiyetinde — kaldım. Şimdi akrabamın yardımlarına mi cwn, Koci olan — meselelerin hiç birini bilmiyorum. Ben onun- la böyle işlere dair - bir şey ko- nuşmazdım, 933 de ben karı * ta- a namı- açıl- N ea kocam çekleri kendi n4 mına imzalamak salâhiyeti almış- tır. Bana delfter verilmedi. Be - nim oyunda kazandığım parala - rın defteri hesabı ayrı idi. - 1,500 İngiliz lirasına çıkmıştı. Bu oyun da bahse tutuşmakdan ibarettir, Kocam bana bir çok şeyler im- zalatmıştı. Fakat ben bunların ne olduğunu bilmiyordum. Kocâ - min işleri bozularak iş mahke - meye düşünce evimizi 10.000 İn- giliz lirasına sattık. Para lâzım -< di. Kadının verdiği fadeden ken- disinin bu on bin liradan bir kış- mıni kocasına verdiği ve bir kıs- mını kendi alarak Parise - gittiği anlaşılmış, fakat daha birçok su- allere karşı kadın yalnız şu ce- vabı vermekle kalmıştır: — Kocamın - işlerini ben bil - mezdim. ; tik bir halde oturuyor. Çehresin- den yaşını tayin etmek imkânı yok... Ellerini dizlerinin üzerine | çaprast koymuş, yere bakarak cevap veriyor: — Evet, bay reiş... Her sorulan suale kısaca ver - | diği cevap bu. Şahitler çağrılıyor. İlk gelen, birinci âşığı Pol Portiye, ilk iki | çocuğunun babası... Bir söz söy - lemeden bayılıyor. Ayıltmaya uğ- raşıyorlar. Yanında bulunan bir | kadın hıçkırıklarla ağlıyor. Albertin, on iki çocuklu bir ai- lenin en büyük kızıdır. Babasmı, sarhoş, haşin bir arabacıdır. — Babam daima annemi dö - ğerdi'... On dört yaşında iken tar- lada patates, havuç topluyordum. Bazan da şeker fabrikalarında da çalışırdım.. On sekiz yaşında iken Pol Por- tiye ile, Juvenkurlu bir çiftçi oğ- Ju olan bu ön yedi yaşındaki deli- kanlı ile tanışıyor. İki genç sevi- şiyorlar, evlenmeye karar veri - yorlar, Fakat Portiyenin ailesi Mühalefet ediyor. Delikanlı aske- re gittiği sırada Albertin bir kız ayaya getirmiş: Pole... İkinci- de yine... Bir müddet sonra kendi yaşın- da, Jül Fove adlı bir köylü ile ev- Bi ; Teniyor. Köylü kendisinden ol - mayan bu çocukları tanımaya ra- z oluyor, Reis — Onu seviyor muydu « nuz?.. Maznun keni Reis — Çocuklarım ile evlendim... Şu halde sevmeden ev- için lendiniz?... Maznun tereddüd ediyor, ne cevap vereceğini bilemiyor. Reis Haydi, söyleyiniz... Maznun — Evet, evet... Çok se- viyordum... Fakat mes'ud olama- dün. Fove daima çocuklarımdan şikâyet ediyordu. Reis — Demek hiç rahat yüzü görmediniz?.., Maznun — (Tereddüdsüz) e vet, asla!, KISKANÇLIK Jünenvilden ayrılan karı ve köca iki sene sonra tekrar oraya geliyorlar. -Albertin, askerliğini bitiren Portiye ile buluşuyor. Ko. cası bunu haber alıyor, bir temiz dayak atıyor. Bir gecede, üç ço Cuğu ile beraber kapı dışarı edi. yor. 22 Mayısta Albertin, küçük Po- le ile sinemaya gidiyor. Portiye- ye tesadüf ediyor, eve ancak ge - ce yarısından iki saat sonra dö - nüyor, Fove, kıskançlıktan deli gibi. Üzerine atılıyor, döğüyor, DEFET BU KARIYI!.. Fovenin babası gürüllüyü işi- tiyor, ne oluyar, yangın mı var?. | diye koşuyor. Albertin, kendisini | görünce kızıyor, elindeki yemeği gübreliğe atıyor. Reis — Niçin?... Maznun — Kainpederim mesin diye... Bunun üzerine bir aile meclis akdolunuyor. Maznun — Kayinpederim ko- cama: Yavrüm eşyalarını al bize gel. Ve defet şu karıyı... dedi. Şu karı dediği Albertin idi. A- yağa kalktı ve bağırdı: — Kendimi derey eatacağıml!.. Ayni gün, öğlenden sonra üç çocuğu İle çıkıp gidiyor. FACİA Maznun — Köprünün üzerin - den geçerken çocuklarımla be - raber dereye atılmak istiyordum Kainpederimin sözleri kulakla - rımda aksediyordu. Bilmem nasıl oldu, Poleyi dereye attım. Sonra diğerlerile ben de atıldım. Roiz — Fakat, derenin soğuk suyu vücudünüzü üşütünce der - hal dışarı çıktınız. Tabit derenir sizi boğacak kadar derin olma - dığını biliyordunuz. Çocuğunuz. başını sudan çıkarmak istediğini çırpındığını görüyor, fakat mâni oluyordunuz. Sizin bu yaptığını Za en vahşi bir canavar bile yap marz... Maznun huçkırıklarla ağlıy — Reis — Sonra kendinizi as maya teşebbüs ettiniz. Daha doğ | rusu gösteriş yaptınız. Halbuk iki saat sonra jandarmalar siz Portiyenin kolları arasında bul dular. Albertin kocası Fove, omuzla rımı kaldırarak hâkimin huzuru- na çıkıyor. Pek neş'eli, Hâkim - lere, samitne bakarak — sıritiyor. Karısı sinemadan pek geç döndüğü geceyi anlatıyor, Sine - manın geç kapandığına beni | < nandırmak istiyordu. Fakat yut- madım... ye - Diyor. Bundan sonra hâkimin suallerine (evet), veya (hayır) ile cevap veriyor, Reis — Karınızı döğer mi idi - niz?. Şahid — Evet, bay reis... Ara sırg. Mahkemenin vereceği kararı ya yarın, yahud da öbür gün ya- zacağız TURAN Tiyatrosu Halk san'atkârı Naşit okuyucu Se- miha Mişel varye- tesi, Bugün: Beyaz gölge 4 perde Gece: Tarifenin Aşkı 8 perde

Bu sayıdan diğer sayfalar: