ST İ D Ki M 4—SON TELGRAF —R265 2 ci Toşrin 1038 İçtimai dertle Kaynana Zırıltısı Yazan: M. Sami KARAYEL Kocası öldükten sonra küçük yaşta yetim kalansoğlu ile yatmı- bi alışmıştı. eleri üşüyordu. Çünkü; oğ- vlendirerek eve bir gelin g. nbire kaybolan elinde idare lâmbası ge- Jin ile oğlunun oda kapısında nö- iki- Gi Junu itiyadları T gibi dolaşıyor ve Oti derinden nefesler geler iyordu. Yeni gelin ve gü- idelerinin kapı dibinde &l sükünu klarında dinlendirmeğe il ayorlardı birde; kaynana dışarıdan sesleniyordu. — Oğlum! Oğlum!.. kalmasın!. — Ne o, neye öksürüyorsun? — Kızım; ört kocanın arkası- nil... — Al kızım; şu alilamuru içir onal.. Oğlan, validesini çok sevdiği için bütün bu mânasızlıkları hoş görüyor, iyi ve kötü tek bir mü- kabelede bulunmuyordu. Kimsesiz, güzlce genç bir kız olan gelin; sabahtan akşama ka- dar hasretini çekiği kocasile ka- ranlıklarda bile başbaşa kalamı- yordu. Aradan aylar geçti, Fakal; kay- nana; zırıltısından vazgeçmedi. Sırtın açık Bu gün ma ANN HARDİNG YAZAN NÜSRET SAFA COŞKUN — Bey baba, diye sözüne devam etti delikanlı.. bey baba sizi te - min ederim ki, bana isnad edilen bu suçtan haberim yok. Ne par- kın kapısında bir genç kızı öp - tüm, ne de bu öpüldüğünü iddla eden kızı tanırım. Ahmed Süha bey, kolunu oğlu- mun elinden kurtarmıştı. Kaşla - rırı gatmıya çalışarak: — Beni kandıracağını sanıyor- #san aldanıyorsun! Dedi. — Vallahi değil bey baba! Si- gin başınıza yemin ederim, habe- nelerden itibaren SARAY SiNEMASINDA BÜYÜK ŞEFiMiZ ve ATATÜURK'ün İstanbuldan Ankaraya kadar muazzam cenaze törenini bütün taf- silâtile gösleren sesli ve sözlü filme ilâveten ve VASİL RATHEBONE tarafından temsil edilen ve norkunç maceraları tasvir eden: KADINLAR KATiLi fransızca sözlü heyecanlı ve hareketli Matineler bugün saat 11 den İitibaren başlar. — EDEBİ ROMAN: ı | l İki çift, birbirlerine 0 kadar kaynaşmışlardı ki; kaynanadan başka hiçbir kırgınlıkları yoktu. Sakin ve terbiyeli bir kız olan gelin; kimsesiz olduğu için kay- nananın suyuna gidiyordu. Koca- sına dıı derd yanamıyordu, * ahleyin işine “gider ; kaynananın çenesi açılı - fanile Tul Kızım, giydirdin mi?, Arkasına havlu koydun mu? - Geceleri açıl aliba?.. — Ben, uyumaz, sabaha kadar başında beklerdim... Ah; zavallı evlâdim; ne ka- dar dâ zayıfladı. Kızcağız; ses çıkarmıyor, boy- nunu büküp dinliyordu. Bu sabah faslı idi. Öğleden son- ra; şu terane başlıyordu: — A, kızım!.. Hiç böyle yatak oğlana havalandırılır. mı?. — Böyle yatak düzeltilir mı — Beti, unun yatağını böyle mı kavalandırırdım?.. Tevekkeli değil, oğlan hasta!. Kimsesiz gelin kocasımı candan sevdiği için, kulaklarına pamuk, gözlerine perde; kalbine taş basa- rak susuyordu. Kaynana durur mu?. İkindi o- Tunca perde açılıyordu: — İlâhi kızım; şu saçını alhin- dan çekt.. Kötü karılar gibi nedir ©, öylet. — Biz hiç öyle şey yapmazdık!. — Oğlumun gözleri alışık değil böyle şeyleri (Devamı 6 ıncı sahifede) Ke el film gösterilecektir. 15 rim yok. Yapmadım böyle bir şey. Peki, annesi yalan mı söylü- yor? Yalan söylediğini pek bir - denbize iddia edemam ama, mü- hakkak yanlış kapı çalıyor, diye- bilirim. — Kızın arkadaşları bizim evi tarif etmişler!... — Bizim evi mi tarif etmişler?. —at — Vallahi ne söyliyeceğimi şa- garıyorum bey babal, Bunda bir iş var., İstanbul Reportajları Küçük perinin ayağındaki uğur ihtiyara acı gelmiş.. Evin soyulmasındaki keramet | yalnız yılan hikâyesine | bağlı değildi. Şehrin uzak evlerin sıklaştığı, büyük pence - relerin gittikçe küçülüp şekilsiz ve cski çerçi ır sokakla- ra doğru eğilerek baktığı ve iğri şahnişlerin sanki çökecekmiş gi- ağın gürültülerinaen bi s0 üzerinde büyük dir- seklere yaslandığı iç mahallele - rin birindeyim. Geceleri, hemen civara yakın camilerden sökün eden ihtiyarla- rın elbiselerinden sızan hacı yağ kokuları yavaş yavaş - dağıldığı zaman, artık, onlar için gecenin çöktüğü ve bütün bir mahallenin bir enkaz halinde karanlığa bü - ründüğü görülür. Dağınık kaldırımların üstünde bu saatlerde bir kunduranın top gibi patladığı sokaklarda yalnız! Ya benim gibi yolu düşen bir yol- cu, yabud da uzaktan uzağa bir bekçi düdüğü dolaşr: — Tiyyyyl. Sessiz ve karanlık sokakta yü- rürken bir tarafdan düşünüyor « dum: Sayısı, hemen pek az ye - kün tutan ve eski İstanbuldan sanki bir nümünel yadigâr ve böyle birbiri üzerine devrilir gi- bi duran evlerin köşesinden ı zan ince lüksün zıyası altında, gündüzün- bir hırsız tarafından soyulan evin numarasını arıyo - rum. Fakat, kapların üzerinde te - | sadüf ettiğim bir sürü yeni eski muzdb mahalle çocuklarının - tebşirlerle karaladığı numaraları tefrik et - meğe hacet kalmadı. Biraz ile; de sabahdan ahidi oldukları ga - rib dolandırıcılığın hâlâ dedi ko- yapan ve sanki bana: t.. Orası! Der gibi. başlarını - üzatan bir alay kadımı dinlemeden, kapıyı numaralardan başka in ettiğim gibi, ihtiyar bir n korkak şikâyetlerini dinlemeğe koyuldum. Kadin an - Canım ateş ölmiyan yerden düman çıkmaz. Sen rahat dur - mazsın Sermed. Belki de yaptığı- nı izam ediyorlar. Lâkin bu kadar ileri gitmedinse bile, elbette bir şey yapımışsındır. Haydi saklama.. Ahmoed Süha bey şefkatli, he - men'affedecekmiş gibi müsama - | halı bir tavır takınmıştı. Böyle likle oğluna suçunu itiraf ettire- ceğini sanıyordu. Delikanlı reddetti: — Hayır bey babal. Kalkın zinle doğru bu kızın evine gide- lim. Bakalım - parkın . kapısında kendisine saldıran haydud ben mi imişim! Sermedin izzeti nefsi fena hal- de diklenmişti: Yüzü kızarmış, sesi yükselmişti. Ahmed Süha bey: — Allah, Allah diye, mırıldan- di Nasıl olur bu?.. Güzin hanım yalan mı söylüyordu. Yoksa Ser- medi bir başkasile karıştırmışlar mıydı?.. latıyor ve elindeki Kuçük idare lâmbasını bahçeye rak; — Bahçemiz biraz büyük ve a- Baçlıklır. Kocam orada yaz mev- simleri domatos ve marul yetiş- tirir. Sonta, büyük bir incir ağa- € vardır ki, onu da ya tamamen bir başkasına Ssatar, yahud da komşulardan birine misafir gi - decektik. Biraz incir götürelim, dedik, Ben bahçeye çıkarak HAZRETİ Bir an aklına Güzin hanımın eski rabıtayı canlandırmak için böyle uydurma bir bahane İle dostluğun kapısını açmıya çalış- âşina ve dost sıfatile pekâlâ zi- te gelebi gluna dönd Gidebilirsin! duracağım bu meselenin. Dedi. Sermed, köşkün merdivenleri- ni çıkarken babasının söyledikle- ri zihnini tırmıklıyordu. Bu nasıl işti böyle Maamafih delikanlının kafasın- da bunu düşünmeğe ayıracak faz- la yer yoktu. Zira hayatında ilk defa olarak kalbi burkulmuş bu- lunuyordu. Evet, Sermed - yirmi üç yaşında olduğu halde hiçbir genç kıza çengel atmıyan gönlü, bugün garib bir sarsıntıya uğra - mıişti. Kalbe ve hisse ald her şe- ye gülen ve inanmıyan delikanlı rdi, doğru uzata- | SAT DD TT Y DK TATAAL K DU ASAUAT M AUADA — Bugün SAKAR YA Sinemasında U u Şefimiz ve Büyük Önderimi .e ATATUÜURK'ün Dolmabahçe sarayından Ankaraya kadar yapılan muazzam ve em- salsiz cenaze merasimini bütün tafsilâtile gösteren taribi filme ilâ- veten; Meşhur Zenci mugarnisi PAUL ROBSON, ANNA LEB ve JOHN LODER tarafından temsil edilen SÜLEYMANIN HAZİNELCDERİ Görülmemiş TÜRKÇE SÖZLÜ büyük ve güzel tarihi başlıyacaktı 4 tığı fikri geldi. Sonra düşündü ki, buna lüzüm yoktur. Eski bir | Ben üzerindo | çıkan yılanın eşi nerede? Yapraklar arasından cir toplamak istedim. Fakat, , raklar arasından şük bir yılanın düştüğünü gör - düm. Tabii, korku, yarı te- lâşla, elime geçirdiğim bir taşla hayvanı öldürdüm. Ertesi gün, kapıdan, onu uzak- ğa giderken, yolda ol - yaşlı bir kadın ben de ona bir gece evvel o- a sör - ları anlattım. İhtiyar kadın, birden telâşa düşerek: — Eyvah, dedi, bunlar temel yılanıdır. Dalma çift gezörler ve (Devamı 7 inci sahifede) ilm kalbi hislerin içinde tan Sabahleyin, İ: inerken elesinde bir genç kadın- laşmıştı. O Sermede, nuşuşun Kalbine, | hiç bilmediği, duymadığı hislrin musluklarını çevirmişti. | İçine yavaş yavaş yayılarak, bü- | tün vücudünü istilâ eden bu his- | ler, bu bislenre karşı soğuk olan | ruhuna ilik bir sıcaklık veriyor- | du. Lâkin şu Meral denilen kız da | kimdi?.. | Parkın kapısında zorla öpme 1 iftirası da nereden çıkmıştı?. Kendisini üzmesine, düşündür- mesine, babasının muahazeleri karşısında hiddetlendirmesine rağ men bunun üzerinde durmak İs- temiyordu. Kafası içinde sanki 0- na, beğendiği, beğenmesile bera- ber de âşık olduğu kadına aid dü- HER GÜN BİR HİKÂY Bebek Cinneti Yazan: FİLE lunuyordum. Yalnızlığı Arkadaşlarından uzak tan hoşlanırdı. Ona ef insan yine ben idim. Sorardım ona: — Yalnızlıktan sıkılmız?” sun? Onu küçük yaşımdanberi ta « nırdım. Melânkolik bir çocuktu. Daha mektep sıralarında onun hüznünü, garabetini görmeğe a- Dişmiş onun sebebsiz İnflallerine tahammül etmeğe, çok hisli ve muztarib zamanlarında onu tesel- N etmeğe kendimi alıştırmış bu- | © Bu hafta MELEK Sinemasınıf göstermekte olduğu ULU ŞEFİMİZ ATATÜRK Cenaze merasimini, Dolmabahçe sarayından Saraybutnun! ve Saray burnundan torpito ile Yavuza nakli, Ankmd' , muazzam törende Reisicumhur ile vekiller ve saylavlar VE w rallerin ve cenebi diplomatik höyetleri ve askerf kıt'aların tâkipleri vesaireyi tamamen ve bütün tafsilâtile gös' filmö ilâveten: VİVİAN RONANCE ve PİERRE ııl““.ı AŞK BAHÇELER Bu hafta TAK.SiM Sı'nemasındı ULU ŞEFİMİZ ve a EBEDİ ÖNDERiMİZ ATATURK'ün Dolmabahçe sarayından Ankaraya kadar yapılan muazzam salsiz cenaze töreni bütün tafsilâtile ve tamam olarak milli ve tarihi filme ilâveten: TÜRKÇE SÖZLÜ VE ARAPÇA ŞARKILİ AŞKIN GÖZ YAŞLARI Büyük aşk ve ihtiras filmi gösterilmektedir. Alphanse KARR'in moeşhur ramanından iktibas ve büSÜL ğ : ıııı' mugannisi ABDÜLVEHAR tarafından film şimdiye kadar görülen ve dinlenet çör (Devamı 6 mat â, X V*& bu türkçe sözli bir TÜRKÇE SÖZLÜ filmi ile mukayese edilemez. Proğramın uzunluğu hascbile soanslar 12 - 3 - 6 V€ şünceler idarel örfiye lân etmiş- I — Kayır. lerdi. Kendilerinden başka her — Evet Cavidan! türlü düşünüşlere yasak diyor, ve | — Hayır Sermed. hafızanın işletme dairesine bir | — — Ama zorla â| türlü sevketmiyorlardı. — Öptürmem. Meral?.. — Öperim. Hücum ve muka' Genç kızin ımnawf“ çalışan — kollardan, sıyrılmağa çalışışı.. Nihayet, nefes nefett yet ve teslim. / Soluyan dudakların: e üzerinde zafer ıını ği Dakikalar süren hi':’,, ıî'# Saçlar dağınık, perij ei — Bitirdin beni # — Doymadım dahöl- bi — Yalvarırım, ilişmt / daklarım şişti. ydal8F" Bir ağacın altını ıııl;/ m"’ Parkın kapısı!.. Cebren öpüş Annesinin Bunlar ancak baş bir zamanda üzerinde durulacak şeylerdi. * Ğ Gece saat 20: — Yapma, Sermed, dudakları- mı kanatacaksın!. — Müsaade et o halde, istedi- ğim gibi öpeyim!.. — Hayır, öptürmiyeceğim, sua- lime cevab vermeden, elini süre- mezsin! - İnad etme Cavidan.. bırak bir kere öpeyim. — Olmaz diyorum! — Olacak diyorum! — Hayır! — Eveti. böceklerin ;cvıcl 806 seda yok. Sermed