- İngiliz Başvekilinin Milletler SON TEI.GIAI'—!CİHİŞIİIW Dört mühim nokta arasında bulmak istediği sulh Bir çok ihtilâflarla karşılaşıyor ve sulh temamile elde edilemiyor Tngiliz Başvekilinin Avrupa sul- hunu korumak için büyük büyük projeleri olduğundan bahsedilen günler olmuştu. Bundan bir ay evvel hep bu projelerden bahso- dunuyor. Çekoslovakyanın Avru- pa sulhu yolunda feda edildiği manlar hep istikbale göre geniş tasavvurlar beslendiği söyleniyor- du. Çünkü Avrupa sulhunu teh- did eden meseleler yalnız Çekos- lovakya işleri, Südet Almanlarınıt vaziyeti değildi. O halde o projeler ne oldu? Av- rupa sulhunu tehlikeye koyacak bütün meseleleri tasfiye ederek bir neticeye varmak ve umumi bir anlaşma elde etmek fikrinin birakılmış olmadığı — anlaşılıyor. Yoni gelen İngiliz gazetelerinde bu bahsin tazelendiği ve Başve - kilin birkaç vakittir istirahat için çekildiği İskoçyadan Lodraya av- deti üzerine bu meseleyi artık ka- binede mevzuu bahsetmek sırası geldiği yazılmaktadır. Dört noktadan bahsediliyor: «Son Telgraf» bundan evvel muhtelif vesilelerle bu noktalara dalr neler söylendiğini Avrupa gazetelerinden hulâsa ederek bu sütunlarda yazmıştı. Bugün yine © dört noktaya dönmek lâzım ge- liyor. Ancak vaziyette başka bir inkişaf olduğunu da ilâve etmek icab ediyor. Daha evvel yazılmış olanlarla bugün yazılacak olan- lar arasında şayanı dikkat bir fark olması tabildir. i— İngiltere ile İtalya arasında altı yedi ay evvel imzalanmış olan itilâfın tatbikine geçmek. —Yani İngiltere artık İtalya Kralının Ha- beşistan imparatoru olduğunu ta- nıyacak. Fakat vaziyette bir yeni- lik vardır ki o da buna mukabil Romanın da Avrupada umumi bir anlaşmaya varmak için Londra ile teşriki mesai edeceğidir. 2— İspanya işlerinin pek pü - rüzlü olduğunu söylemeğe lüzum olmasa gerek. İtalya artık İspan- yya dahili harbinin yatışması için lâzım gelen yardımı göstermeyi kabul etmiştir. İspanyadaki İtal- .yan gönüllüleri geri çekilmek su- retile artık İspanya dah'it harbi- nin yalnız İspanyollar arasında kalan bir kavga şekline inmesi İ- talyanlarca da muvafık gösülmüş- tür. Bu böyle olunca İspanyada bir- birlerile döğüşen iki taraf arasın- CUMA GÜNÜ Matine'erden itibare cuuuu YET BAYRAMI TAKSiM Sineması Sahra kızı LEYLÂ Türkçe Söziü va Şar- kılı Büyük Şark filmini Takdim edecektir. anlaşmaları da bir tavassut çaresi aramanın da-| ha kolaylaşacağı ümid ediliyor. İspanyada Cumhuriyet hükümeti ayni memleket evlâdları arasında iki seneden fazla bir zamandan - beri devam öden harbin bir niha- yete ermesi için lâzım gelen gay- reti göstermek hususunda — nasıl Bir arzu beslediğini daha evvel bildirmiştir. Ademi müdahale komitesinin kâtibi İspanyadaki General Fran ko ile bir taraftan, Barselondaki Cumhuriyet hükümeti ile diğer taraftan temasa memur edilmek süretile arada bir uzlaşma zemi- ni arandığı gösteriliyor. 3$— Bundan sonra gelen mühim noktla da Almanyanın vaziyetidir. İngiliz Başvekili artık kat'i suret- te şunu öğrenmek için teşebbüse geçecektir: Almanyanın maksadı nedi Deyli Ekspres gazetesi bu nok- tadan bahsederken Başvekilin Her Hitlere müracaat ederek maksa- dı ne olduğunu ve neden şikâyetçi bulunduğunu öğrenmek istiyeceği Bibi tekrar karşıkarşıya gelerek ko nuşmak için de imkân arıyacak - tır. İngiliz mehafili ise anlaşmak imkânlarının bulunacağı ümidin- dedir. Devletler arasında birbirlerile silâhlanma yarışı devam ediyor, | Bu rışı durdurmak çareleri de Dilene dilenci! Gedik yapan, Ocak kuran, Mekteb açan bir dilenci! Heris, Tutkun, Dilenciliği bir meslek, san'at, bir dilenci, Dilencilerin pir ve üstadı! Bir köşesine sinip oturduğu "içinde değneğini eline aldı ve ucile aranacaktır. Fakat bunun için Al- manya ile komşuları arasında bir emniyet misakı aktedilmek lâzım iş haline sokan enkaz yığınının de yerde toprak Güzel kadın kıyafetine giren polis hafiyesi gelecektir. Başlıca komşunun da Fransa olduğunu söylemeğe lü - zum olmasa gerek. Yalnız bu ka- darla kalınmıyacak: Umumi su - rette bir iktısadi anlaşmaya var- mak lâzım geliyor ki butyın için de iktıza eden müzakerelere giri- şilecektir. Bu arada Almanların müstem- leke davası da gözden geçirile - cek demektir. Geçenlerde yine bu sütunlarda bahsedilmişti ki İngiliz Başveki - Nni meşgul eden işler yalnız Av- rupa vaziyeti değildir diye. İngil- tere ile Japonyanın arası hayli za- mandanberi iyi — gitmemektedir. | İngiliz Başvekili ne kadar pürüzlü | işler varsa bunları tasfiye etmek lâzım geldiği kanaati ile hareket ederken Londra - Tokyo münase- batını şimdiki halde bırakmak is- temiyecek deniyordu. İki taraf â- rasında bir müzakere zemini bu- lunacak, diye düşünülüyordu. U- zak Şarktaki vaziyet İngiltereyi bugün çok meşgul etmektedir. Ö- nun için İngiliz Başvekilinin pro- jesinde 4 üncü nokta olarak da bu gelmektedir. Deyli Ekspres gazetesi bundan bahsederken diyor ki Londrada zannedildiğine göre Ja- ponlar Hankov ile Kantonu aldık- tan sonra Çin ile Japonya arasın- (Devamı 7 tnet sahifede) Mako Goldştayn, maruf - bir | tır. yankesicidir. Bilhassa kadın çan- talarını çarpmakla şöhret almış - Zabita, bu usta yankesiciyi iş ü- zerinde yakalamak için en muk- Edebi Roman No. 143 Hindli Esrarı Diridiri toprağa gömülen Bu adamlar nasıl yaşarlar? Sırtlarında adi, kalın ve kaba bir gömlekten başka bir şey bu - lunmıyan, ömürlerinde bir dam altında yatmıyan, şunun bunun Şardımı, sadakası ile geçinen fa - kirlere Hindistanda pek çok tesa- düf olunur. Bunlar, bildiğimiz — dilenciler değil, birtakım — mutaassıplardır ki riyazet veya kesri nefisle şeref ve şöhret kazanmak isterler ve vücutlarını birtakım garip vazi- yetlerle işkenceye koyarlar, bu suretle ibadet ederler. Züht ve riyazetleri pek korkunç ve bazan da pek iğrençtir. İnsan bakmaktan çekinir; yanlarına yake| daşmak istemez. O kadar pis ko- karlar ki... Fakat onlar, bunu hissetmezler, asla müteessli de olmazlar. Sanki bu iğrenç halin, bu pisliğin far - kında değillermiş gibi... Fakirler, bazan aylarca yemez- ler, içmezler. Nasıl yaşarlar" Bilinemez... Bazan vücutlerinin ötesini berisini delik deşik eder- ler, kocaman yaralar açarlar, u- zuvlarından bir veya - birkaçını kırarlar, keserler ve kendilerini kasden sakat bırakırlar. Bazan da iri çivileri kafalarına, ötelerine berilerine Hançerler, sivri bıçaklar üzerinde yürürler, otururlar, günlerce ve haftalarca uzanıp yatarlar, yahut ta ömür - leri oldukça gayri tâbil bir vazi- yette, bilfarz azalarından — birisi gerilmiş veya bükülmüş veyahut sokarlar. . ta mafsalları kırık, başları aşağı ve ayakları yukarı dururlar. Ga- ribi şu ki bu vaziyetten asla mü- teessir olmazlar, bir eseri şikâyet göstermezler, Alışkanlık diyor - sunuz, değil mi? Belki... Fakat onlar, bu suretle nefeslerini Tan- rıya hasrettikleri zehabında bu - lunurlar, * Fakirlerin bu hissizliği, duygu- suzluğu, kayitsizliği birçok defa- lar, birçok maruf doktarlar tara- fından merak ve dikkatle tetkik (Devamı 7 inci sahifede) tedir polislerden birisini memur etmiştir. Polis, kadın kıyafetine girmiş ve yankesii dolaştığı yerler- de gezmeye başlamıştır. (Yukarı- daki resim bir dükkânın önünde dudaklarını boyarken alınmıştır.) Goldştayn, kadının para çantasını açıp paraları aşırırken çantasını açıp paraları aşırmak isterken kuvvetli bir elin bileğini tuttuğunu görünce işt anlamış, kurtulamak ve kaçmak — istemiş. Bu sırada polis hafiyesile altalta, üstüste yerlere yuvarlanmışlar, Nihayet mağlüp olmuş, Bu sırada da yaralanmıştır. Yazan! Etem İzzet BENİCE dolo| (Evvelki sayıdan devam) Bir türlü gece yarısından son- ra verilen bu randevunun hikme- tini anlıyamamıştım. Ne olursa olsun, elbet sonunda bir şeyler çıkaracak dedim. Fakat gece gündüz Beyoğlu caddesinde tabanı yanmış kedi gibi tur ya- pan tanıdıklardan birinden akıl alayım ne olur ne olmaz belki lâ- zun olur, diye düşündüm. Her halde flört üstadları yetiş- tiren Avrupada senelerce kalmış, Beyoğlunun birinci sınıf eğlen - ce yerlerinde para yiyon bir ta- nıdıktan nasihat almak zorunda olacaktı. Sulbi bir kaç sene Avrupada tahsil hayatı geçirmiş İstanbul - da da küvvetli nasihatleri saye - HİKÂYİ Fakirlerin ki BAHAR ARASİI, Yazan: MURAT KAYAHAN sinde mineyt idi. Kendisinden, yakın tanıdıkij rıma verdiği kıymetli ve nasihatlere benzer kısa bif almayı düşündüm. Fakat mün her saatinde meşgül b € üstadı rahatsız edemedim. Ne yapalım şans, bo büker kurbanlık koyun gb yarısından sonra için yapı vete icabet ederiz. * Gece,. bir sonbahar ge at 2. İstanbulun en canlı © borboş, rengâ renk kadififi şitli delikanlının kaldırın dan taşdığı bu cedde buü (Devamı 7 inci saht muza hararetle tavsiye ederiz. * CUMHURİYET BAYRAMI ŞEREFİNE Bu Akııl’ İPE LOREL HARİ İSVİÇREDİ TÜRKÇE sÖZ! 9 kısımlık EN SÖON Ü GÜZEL ve DAYANILÜ DERECEDE GÜLÜNÜ KAHKAHA KASIR DİKKAT — Numaralı koltukların erkenden aldırılması rica 0 Diye hıçkıra hıçkıra boyuna kendini faaya çalışıyordu. Fakat, bu müdafaa, BW masum göz yaşları, feryad gaddar patronun * na bile girmedi. Kızı bir dela daha kulağıf? tup salladı, salladı: — Haydi defol. Piç! Diye itti, beş on adım fırlattı, kızctğ” yüzükoyun nefessiz kapandı kaldı! Refik muhayyelesini zirüzeber eden , tış ve yere kapanış sahnesine kendisini * kaptırmış ve o kadar içten inanmıştı kl üstünde ve bir çuval eskisinin arasında uyuyan üç çocuğu dürttü: — Hişt... Domuzun kızları... —H yorsunuz?, — Kır kız... Netameli piç kalksana, Hayırlı bir veled olsaydın zaten bu hale düşmezdin! ttoğlu itler, Sabah oldu. Daha ne uyu- Çocukhr hiç cevab vermeden birer birer kalk- tılar, gözlerini oğuşturarak sıra ile pirlerinin önü- ne gittiler, cl, etek öpüp karşısında diz çöktüler ve beklediler! İhtiyar ye mnnbu dilenci, hesabı a- Pai çık vermiş bir tahsildar hıncı ile içlerindeki en küçük kıza: — Gel buraya... Diye işaret etti; kız korka korka, sarara sarara ürkek adımlarla patronuna iyice yanaştı, durdu. 'Tek gözlü ihtiyar, bu güzel, şirin, şuh; kumral saçlı, hafit, çok hafif, bayaztan pek ayrık esmer; küçük ağızlı, küçük burunlu, lâciverd gözlü, narin, sülün yapılı, cazib, ahenktar sesli; fakat pislik, murdarlık içinde yüzen; aç, çıplak, sefil, boynu bükük kızın kulağından şiddetle tuttu, çekti; gaddar, merha- metten zerre kadar nasibsiz bir dağ adamı azgın- lığile bir şamar bir yüzüne, bir şamar öbür yüzüne çarptı! Kızcağız: — Aay ay ay... Diye bir defa kıvrandı, askıdaki dairesi içinde döndü döndü, hüngür hüngür uğla- mıya başladı. Ve... ihtiyar söylenmiye devam etti: Köpoğlusu. Dün akşam otuz beş para ile geldin. Koca günde hiç bu kadar para olur mu? — Vallahi bu kadardı. Gözlerim çıksın bu ka- dardı. — Sus yalan söyleme. Ne yaptın bakayım?. Hüngür hüngür ağlıyan ve kulağını çeken ele yapışıp sancıya tutulmuş gibi kıvrım kıvrım olan kızcağız: — Vallahi değil... Dün hiç kimse para verme- di. Kimin önüne çıktımsa, ben Allahtan zengin de- gilim. dedi, yürüdü! Dün ahçı bile bir dilim artık ekmek vermedi ki. karnımı doyurayım. Akşama kulağının saniyede hizmetçi kız kapıyı vurup da: — Beyetendi... Diye seslenmeseydi ihtimal çıldıracak — Vah zavallı Merali.. Diye yerinden fırlıyacak, — Berif, seni öldüreceğim... Diye barbar bağıracak, odanın içinde € necek, fakat, elleri yalnız hava tabakasi pişacak! O zaman, herkesi — A... Delirdi!, kırıktan boğulan kızını kucaklayıp kaldıff#| raşacak, sonra da tek gözlü usta dilencini? zına sarılacak: we AYRICA: Programa ilâve olarak: Milli filmciliğimizin en güzt ANKARADA GENÇLİK BAYRA Bilhassa Cümhuriyet bayramı için ayırdığımız-bu filmi sayıf Ö