HİTLER Çocukluk hayatında neler yapmış?. Mekteb arkadaşları, onun hiç Alman devlet reisi Her Hitlerin | dair en son neşriyat ü- talık bir İngiliz gazete- dikkat malümat ver - Telgraf da bu neş- dsa etmektedir. Dünkü a— KBA AAA yaA A M AA M mu a— ŞĞ sedirmee Alman Devlet S Hitlerin - babasının | muru olmak isti - köyünden Viyana- iderek memuriyet aldığı hi- edilmişti. Hududda bir güm- memur - olduktan ha ziyade kabiliyet ve 'ğe başlamıştır. için kendisini daha ehem- tli bir memuriye! KK yerek nihay çe F rük dairesine istid; Onun a * ks ÂAdolf Hitler ortada büyüy: k katlı, kü saklı, sevimli bi Daha evvel b nda büyüy madan Ka ik Lambah şeh- Böçirmişlerdi [ nin edild a f Tlitler ilk mektebe £ aşladı “man ön bir yaşlarında imiş Papaslarının Adol bız Paslardan İlk leri almış, musi | günlerde, Mmera- || arında, izdivaç vi asiminde di daki çocuklarI; ve ölüm eT kendi yaşın la berabe, | y T O da gi- © okurmuş, da gi Börmekti. Birşey olmak ise memuru olmaktı. Linz .'ww bir mekteb vardı. b hayatını edinmiş | de giderek Her İ erin küçük iken me daşlığını etmiş, şimdi her biri yaş. AT olmuş eski B çocuk- d' larlamışlardır. Bunlardan ba- # “*Tının bildikleri ve söyledi Şayanı dikkatti, öt Kağ Ülincer sükkattir. Her Jozef Kep- B inde biri şöyle anlatı - | — Ben Her Hitlere Ş E*ldim: Hepimiz av L ier SKB PİMiZ yirmi iki çocuk- idik. Hitler Linz- vardaki Loniling'de yemeğini nerede dâ yerdi. Mekteb bit oda bulunmazdı. On- anı bilmiyoruz, Mek - b başlı adaml. darı dikten sonra idan sonrası değişmediğini söylüyorlar tebde geçen saatleri biliyorsak da onun haricinde nasıl vakit geçir - diğini iyi bilmiyoruz. Yine hept- miz Kendisini severdik. Gerek st- nıfta, gerek oyun oynarken, te - şebbüs itibarile bizden üstündü Reisi Hitler Mizacında birbirine uymı; Mühtelif hal vardı ki bunlar çok defa birlikte görülmez. Mutaas - #ıbdı. Sınıf kendisini reis olarak tanıyordu. En çok sevdiği dersler - tarih, | coğrafya (le almanca idi. Jimnas- tikde de iyi idi. Realşule denilen bu mektebde Hitler dört sene kal- mıştır. Fakat sonra — birdenbire hasta düşerek mektebi bıraktı. Ondan sonra kendisinden bah - sedildi daha işitmedim. Ta ki birçok söneler geçtikten son ra duydum ki Hitler Münihte tmiş ve orada pölitika işlerine karış- diye, Kendisini ancak 928 şenesinde gördüm. Oradaki evinde gidip ken disini görmüştüm. Eski zamanlar- dan bahsettik. Bundan çok hoş- lanıyordu. Yine kendisile görüş- ledi. Ben de birkaç ke- daha gidip kendisini görmüş - Her de da onu daima bana karşı eski bir dost olarak buldum. Hep o eski mekteb arka- daşım idi, re tüm Bunları söyliyen eski mekteb arkadaşı şimdi Linz şehrinde mi- marlık etmektedir. Yarın da bunun alt tara bahsodilecektir. Bu yemekleri P'şiriniz Patlıcan karnıyarık — Zeytin- yağlı barbunya — Üzüm Patlıcanları alırsınız.Her ti rafından — üçer yaprak kesersi miz. Büyük patlıcanları — ikiye ayırırsınız, Ki er birer par- Tavaya yağ koyup nları kızarıncaya kadar zartısınız. Bir kulaklıya & - ralarsınız. Bir küçük kaşık sa- pi ile karınlarımı yararsınız. Diğer taraftan — kıymayı oğanla ve önce tuzla yTıCa içine doma ve edersiniz. Biraz daha pişi- rireiniz. Bu hazırlanan harcı bir kaşıkla patlıcanların karın- larına doldurursunuz ve üzer- lerine yuvarlak yuvarlak do - mater koyarınız. Âz gu ve az ateşle pişirirsiniz. * Barbunya fasulyesinin iç. lerini ayıklarsınız. -Bol soğan kesersiniz. Soğanı zeytinyağile kavurursunuz, — pembeleşince içine domates doğrarsınız. Pa- sulyeleri de ilâve eder, onu da Bir miktar kavurursunuz. Piş- Miş gibi hale gelince, içine su- yunu, tuzunu ilâve edersiniz. Pişmesini beklersiniz, * Üzüm. | Haydut rövolverini uzattı; “ Bana bak, e ço- cuk eyuncağını yerine koy. Biliyorum, dört cocuğun var. Sana kıymak, onları yetim bırakmak istemiyorum... ,, Trenlerde yapılan sulkasdler iki türlüdür: Biri yolcuların canına ve malına karşı, diğeri de kıymetli eşyaların, posta paketlerinin mu- hafazasına memur bekçilere... Yolculara karşı yapılan suikasd- ler pek çoktur. Nereden, hangi istasyondan trene bindiği anla - şılmıyan biri, kompartımanların birinde uyuyan yolculardan bi - ır, ya kalbine bir ya da boğazını sı- rinin Üüzerine hançer saplar, kar öldürür; üzerinde, çantasında 'ne var, ne yok alır. Sonra yine ses- sizce istasyonun birinde iner, ka- labalığa karışır, kaybolur. Diğeri, yani posta paketlerinin bulunduğu furgonu, kıymetli eş- yaları taşıyan vagonları muha - fazaya memur olanlara karşı sul- kasd pek enderdir. Bir kişinin yalnız ba: gonlara, vagonlara girmesi, metli posta paketler eşyaları alıp kaçması çok müşküldür. Bu- nun için mutlaka şimendi murlarından birinin veya bir iki- sinin yardımını temin etmek lâ- zımdır. Bu da güçtür. Çünkü şi- mendifer memurları Çok namuslu adamlardır. Haydudların bu gibi tekliflrini kabul etmezler. Bu se- beble son otuz sene içinde ancak on vak'a görülmüştür. Mal Bartelmi'ye altın külçeleri götü- ren 4818 numaralı trene yapılan suikasd üzerine bunlardan bah - | setmeyi faydalı buluyoruz. LONDRADAN GÖNDERİLEN ALTINLAR NEREYE GİTTİ?... 15 mayıs 1854 de, İngiltere ban- kasından Fransa bankasına mü- hürlü üç sandık içerisinde 18,000 İngiliz liralık altın külçeleri gön- derilmişti. Sandıklar, Londradan Folkestona kadar husust demir kasalar içinde bulunuyordu. Ora- di. Mühürleri bozulmamıştı. Fa - | kat, açılınca içrisinde bir sürü taş- ve saçma çıktı. Paris ve Londra zabıtası tahki- kata bmaşladı. Hırsızlığın İngiliz topraklarında yapıldığı muhak - kaktı. Çünkü saçmalar İngiliz ma- mulâtı idi. Fakat hırsız bir türlü bulu - namadı. Aradan üç sene geçti. İne giliz zabıtası, dolandırıcılık cür - mile Agar adlı birisini yakaladı, | hapsetti. Bu adam, bir türlü faili bulu - namıyan hırsızlık hakkında bazı ifşaatta bulunacağını söyledi, ve gunları anlattı r— —Ek | «Folkeston'da — altınları çalağ? benim. İki de arkadaşım — vardı. Bunlardan birisi, eski şimendifer memurlarından Vilyam Piyer'dir. Bu adam bana, bankadan gönde- rilen altınların nasıl sevk olun - duğunu söyledi ve kumpanyada ça- lışan Jorj Tester ve James Burges, fle tanıştırdı. 15 mayıs 1854 te gönderilen altınların muhafaza - sına bunlar memur edilmişlerdi..» Hırsız, cürüm ortaklarının ka- rısını ihtiyaç içerisinde bıraktık- ları, hiçbir yardımda bulunmadık- ları için kendilerinden intikam al- mak maksadile hakkaiti ifça etti ğini söyledikten sonra sözüne de- vamla: Furgonda sandıkların anah- tarının kalıbını çıkarmak için çok güçlük çoktik. Yedi defa Bürges- le berabar tren yolculuğu yaptım.| Ve bütün kapıların, sandıkların a- nahtalarını aynen — taklid ettim. Bu suretle sandıkları açacağımızı, zengin olacağımızı düşünüyor - dum. 15 mayısta gönderilen al - tınları almıya karar verdik. Al - tınların ağırlığında saçma aldık. Bürges forgonun kapısını bekledi.| Bende, Tester'in yardımile san - | dıkları açtım. Piyer bizi istasyon- da bekliyordu. Londraya gelince altınları erittik, dört kişi taksim ettik. Ben hissemi, bir avukata sattım..> Agar'ın eski cürüm ortakları ve Piyer tevkif olundu. Cürümleri - ni itiraf ettiler. Kumpanya hiz « metinde bulunan Tester'le Bürges on dört sene kürek cezasına mah- küm oldu. Piyer de iki seneye.. Agar, Portlan hapisanesine nak- lolunurken kaçtı, çaldığı paraların bir kısmını sakladığı — Fransaya geldi. Umumt harbden evvel yâpılan | tren sulkasdlarının biri de «Hin- distan postası» çantalarının so - yulmasıdır. Her hafta Londardan ve Paristen Hindistana, Uzakşark memleketlerine gönderilen kıy - meti mukaddereli mektublar, kıy- metli posta paketleri beş, altı v: gonla Marsilyaya götürülür, ha- reket edecek vapurl ükleti - | lirdi. 17 son tşerin 1911 de Hindiçini ve Japonyaya gidecek posta çan- (Devamı 6 wmcı sah'dede) EN KORKUNÇ| HAYDUTLAR ONDRADAN GÜNDE-] L R Hülyaları hakikat olan genç kız Mazurka filminde baş rolü yapan genç artist birdenbire hastalandı; sesi kısıldı Zavallı san'atkâr, çok fena vaziyetc girdi Birkaç sene evvel, Berlin tiyat- rolarında fraklı, silindir şapkalı bir genç şarkı söylüyordu. Ara fırada sinema ,tüdyolarına de vam ediyordu. Villi Forst... Bu genç san'atkâr, sesli sinema çıkmca büyük bir muvaffakiyet gösterdi, bilhassa Bitmemiş Sen- fonu» filminde büyük bir şöhret kazandı. Bir sabah, posta ile gelen mek- tupları karıştırırken - bir mektup buldu: 15 yaşındayım, Greta Garboya gok benziyorum ve sinema artisti olmak istiyorum...> diyor ve ilâ- ve ediyor: İyi bir ailedenim. Li- seye devam ediyorum. İşte fotoğ- raflarım...» Villi Fort lara - bal güldü ve şu cevabı yazdı: İki, üç sonra müracaat ediniz. İcabına bakarız.» ve ar- tık bir daha bu kızı düşünmedi, Aradan uzun müddet geçti. Bir gece Berlinde, « » filmi gösterildi. Halkın alkışlarına mu- kabele teşekkür için Villi Fort sahneye çıktı. Ön sırda oturan kalktı: genç bir kız ay Ben, dedi. Üç sene evvel size mektup yazan İngebor Teekim. Sinema artisti olmak istiyorum... Villi Fort bu sebat karşısında hayrette kaldı ve genç kızı stüd- davet etti. Vülli o sırada saşk böyle bitti. filminin baş ro- Tünü oynuyordu. İngeborg tecrü- be edildi, sinemada istidadı oldu- Bu anlaşıldı. Villi, kendisine bir idet facia san'atine dair ders verdi. Sonra «Mazurka» filminde Pola Negrinin kızının rolünü oy namak için angaje ettirdi. Bütün 5—8ON TELGRA F — 16 1 ci Teşrin 1938 SİNEMA KAY FRANSİS Holivud'un en güzel iLEN ALTINLAR NE-İkadınlarından biridir.. yavaş kendini tanıttırdı ve sev- kız, nezaketi ve zarafeti ile yavaş | dirdi. stüdyodakiler bu 17 yaşındaki kı zı sevinçle karşıladılar. Filim çev- rilmeğe başladı. Bir sabah İngel- borg stüdyoya gelmedi. Herkeste bir merak, Nihayet genç kızın hasta, ağır hasta olduğu haber a- | lındı. Filmin çevrilmesi teahhur | etti. | Genç kizın bulunduğu Kilini. gin etrafında, ruhunu kaybetmiş gibi, birisi — dolaşıyordu: Villi Fort... İngeborg. pek garip bir hastal Ba tutulmuştu. Doktorlar bir tür- lü teşhis edemiyorlardı. Kuvveti kesilmişti, uyku uyuyamıyordu. | İştihasını, sesini kaybetmişti. Et- | rafında olup bitenlerin farkında olmuyordu. — Dalgın yatıyordu. (Devamı 6 mcı sahifsde; —| O, Hulivudun taklit olunan yıl- dızlarına hiç te bönzemez. Kay Fransın kendine h<s bir zarafeti, bir hali ve tavrı vardır. Taklit o- Junmaz, olunamaz. Bu Amerikan yıldızı, Kbodet Kolber gibi, Til. Pons gibi lâtin ırkına mensuptur. Fransi, Brodvey tiyatrolarında çalışıyordu. Ve zekâsı, dirayeti sayesinde dikkât nazarı çekmeye başlamıştı. 1929 da sesli sinema çıkınca, fi- lim âmilleri büyük bir müşkülât içinde kaldılar. Sesli filimlerde oynuyacak komedi artistleri ara- maya başladılar. Bunun için yal- nız güzellik, fotojenik olmak kâfi değildi. Sesin de güzel olması lâ> zımdı. Brodvey - tiyatroların ea maruf artistleri Kaliforniya sine- ma diyarına davet olundu. Kay Franisiste bunlar meya- nında idi. Valter Hustonla bera- ber «Centlmen of ti Pres» filmin- de oynadı.. Amerikan sinema mü- nekkitleri, bu birar doğru, barit tavırlı, fakat zeki san'atkârı tak- dir etmektan kendilerini alama- dilar. Mukavelesini, ikinci derece rol ler için yapmıştı. Fakat birinci dereceye geçmek için çok zaman beklemedi. 1929 senesinde, sine - ma yıldızları sırasına geçti. Birçok filimler çevirdi. Bilhas- «UÜoyalp san Bütur. filminde ilyam Povalin partöneri idi. *kay Fransis, müdürü Stelan Mormanın izdivaç teklifini red- detti. Niçin? bu, ancak kendisinin bildiği bir sırdır. Küçük bir kızı yar, Şehir haricinde bir köyde sü! nine nezdinde. Kayın bütün ha yak bu kıza bağlı. Bu kızın ba - basının tehdidi üzerine her şey terke ve kaçmaya karar verd Kıyafetini değiştirdi, Amerikay giden bir vepura atladı. Fakal gazete — muhabirlerinden — birisi kendisini tanıdı. Ve gazetesine yazdı. Kay Fransis, üç kocaya vardı, üçünden de boşandı. Çok asraren- giz bir kadındır. Geçen sene, Mo- ris Şövalye ile nişanlanacağı şa- ylası çıktı. Fakat bu, dedi ve ko- dudan başka bir şey değildi. Sinema yıldızların — sevgileri gizli kalamaz. Kay sevgiden bah- solunduğu zaman şu sözleri söy- ler: «Sevilmek istiyorsanız her şey- den evvel şu hazineye sahip ol - malısınız: Cesaret... Maruz kala- cağınız iyilikleri, fenalıklara kar- # koyabilmek için çok kuvvetli olunuz... Cesaretinizi her fırsat- ta, bar yerde gösteriniz. Hayatı - nizi, arzularınızı izhardan çekin- meyiniz.... 18Vo1 iko - nuzu? Midilli Nasıl Bağı ü En doğru vesikalar Pek yakşada Son Telgraf'da okumıya başlıyacaksınız. Novotni LOKANTA ve BİRAHANESİ Mayestro Mehmed Zorlu idaresinde ve Macar KADIN san'atkârlarından mürekkeb HALASZ ORKESTRASI Nes'e » Eğlence