Yirmi sene evvel umum harbin nasıl nihayete erdiğini anlatan İngiliz gazetelerinin neşriyatını «Son Telgraf» dün de hulâsa et- cephesinde mişti. Makedonya Bulgarlara karşı umumi taaruz için İngiliz, Fransız - ordularının başkumandanı olan general Frah- şe Despire bir plân hazırlamış - tır. Bu plânda İngilizlerin ve Fran- sızların ve Sırbların rolleri tayin edilmişti. Sırbların ne halde ol - dukları daha evvel anlatılmıştı. Fakat memleketlerinden - çıkmış olan Sırblar ne bahasına olursa ol- Bun harbederek biran evvel düş. | mana galib gelmeği ve Sırbistana dönmeği düşünüyorlardı. Sırb - | lardan 125,000 kişilik bir ordu ha- zırlanarak Fransızların, İngiliz - lerin emrine verilmişti. Bir za « manlar Fransizlar, İngilizler Ma- kedonya cephesinde herhangi bir m:;z. Bgeçmek meselesinde bü- Yük bir ihtilâf içindi Franstalar tazerr Tücinde Yar ” ler, İngilizler bunun ( münasib görmüyorlardı gea İngiliz erkânıharbiyesince Ma - kedonya — cephesinden pek de beklenecek — büyük bir iş yoktu. Harbin Mmukadderat edliecek değildi, dülarının — kum: edilen General t orada tayin Fakat İngiliz or- :Iıidlıınlığmı tayin G len böyl - şünmediğini Londradaki yışiıduîd.ı makamlara bil. rek taarruza karar vermişti. Har- bin son senesi... Yani 918 senesi eylülünde taarruza geçildi. Buun hasıl bir netice verdiği dün yazıl- ı:ıısı Fakat Fransız ve İngiliz ve Sırb ve Yunan - çünkü artık Yu- hanistan da harbe girmişti - ordu. larının hepsine başkümandan o - lan Fransız generali Franşe Des. :ırrc“'imn hazırladığı plâna gelince; unda en mühü : Tilmişir. Bulgarların aa ve. için içleri yanan Sırbların ken - dilerine verilen rolü çok iyi ya- pacaklarına emniyet vardı. Harb sahnesinin ne vaziyette olduğuna| dair tafsilâta Birişmek sözü uza- tır. Fakat İngiliz gazeteleri bun- 'dan tam yirmi sene evvel olan bu hâdisatı bugün hatırlatırken | tutunmuş olan Bulgarlara karşı î"m.n hatırlatır ve o zamanı ç bilmiyen gençlere - öğretmek isterken şu noktayı kaydedi; lar. Gerek Sırbların, gerek ıy:: n şılarındaki Bulgarların topçuluk itibarile büvük kuvvetleri yoktu. YİRMİ SENE SONRA.. Sulhu zorla almalı.. Hindenburgun bu sözü uğruna Almanlar şiddetli bir harekete geçmişlerse de Neticede mütarekeyi istemeğe mecbur olmuşlardır. Topçuluk — itibarile asıl mühim kuvvet İngiliz ordusunda (di. Fa- kat Bulgarların bulunduğu yer yöksekti. Öyle ki 5,000 ile 7,000 kadem — yükseklik arasında idi. Sırblar için Bulgarlarla döğüş - mek üzere buralara kadar çıkmak lözum geliyordu. Fakat — Sırblar | kendilerinin hiçbir engel karşı - | sında durm)yacaklarını söylüyor- lardı. Bulgarlarla çetin bir mu- dharebeye tutuşmuşlardı. Yirmi dört saat süren devamlı bir top ateşinden sonra Sırblar siperle - rinden çıkarak kendi bulunduk - ları yerlerden yukarı mevkilerde h!f hücuma girişmişlerdir. Asıl hücum ikinci Sirb ordusuna bi- Takılmıştı. Buna iki de Fransız fırkası iştirak ediyordu. Bu hü - cum çok şiddetli olmuş, iki taraf birbirine acımak nedir bilmiye- | tek döğüşmüşlerdir. Sırblar ya bu| harbi kazanmak veyahud da sağ | kalmamak üzere döğüşüyorlardı. Nihayet bu kanlı muharebenin sonunda Sırblar yüksek mevkileri ele geçirmişler, Bulgarlar için de geri çekilmekten daşka yapacak bir şey kalmamıştı. Sırblar içir bundan sonra Bulgar ordusunu takib etmek vardı. Netice Sırblar- için çok mühimdi: Çünkü artık kendi topraklarına ayak basmış oluyorlardı!. lar birbirlerini kucaklıyor, artık kimse bulunduğu mevkide kalmı- yor, Fransız ve Sırblar arasında heyecanlı bir tebrik ve sevinç sah-i nesi kendini gösteriyordu. Hep bir| Makedonya cephesi harekâtı - nn umumi harbin neticeleri ü - zerinde mutlaka tesirini göstere- ceğini ileri sürenler yanılmamış- tı. Çünkü Bulgar cephesi yarılmış, Bulgarların bir daha kendileri - ni toplamalarına imkân vorilme- miş, Bulgarlar mütareke isteme- ğe mecbur kalınca vaziyet baştan başa değişmişti. Alman orduları- * nin meşhur kumandanı Mareşal Hindenburg Makedoi sinde bu neticeyi gördükten son- ra General Ludendorfa - şunları yazıyordu: — Müakedon: Bizim garb cephı larımız da zayıflamıştır donya cephesinin ayrılması üze rine bu ihtiyatlrın zayıflaması za- ruri oldu. Şimdi ortada aklı ve muhakemesi kabul edilecek şey Düşmanlrımızdan sulhu zorla al- | mağa çalışmalıyız. Yani — silâha | müracaat ederek almalıyız. Bunun | için de'en doğru yol harbi sımsıkı bir hale getirmektir.» cephesi yarıldı. sindeki ihtiyat- | Make - insanın Moris Şövalye | tim ve hayatını kazanmak mecbu- riyetinde kalmıştı. İlk evvel bir Hem | Lejiyen denör nişa«- nını aldı Fransa Hariciye Nozareti, se - vimli artiste: «Yabancı memleket- lerde Fransa Jehine propaganda tığı içine Lejyon Donör nişa- * nının şövalye rütbesini vermiştir. Paris gazeteleri, Pransız artist- | lerinin en meşhurlarından Moris Şövalyeye, Lejiyon Dönor nişa - | u verildiğini yazıyorlar. Sevimli san'atkâr, 12 yaşında ye- çilingirin yanına çırak giri çalışıyor, hem şarkı söylüyordu. Umumi Harpte asker oldu. Yara- landı ve esir düştü. Harbden son- ra müzik hollerde başladı. Ve büyük r şöhret ka- zandı. Sesli sinemada da büyük bir muvaffakiyet gösterdi. Holi - vuda gidişi ve orada kazandığı dfakıyet hatırlardadır. Fra detinde Avrupa turnesine muw İralı odanın | silya açıklarında balık avlıyan ba- k söylemiye | Dörtnuma- Esrarı Geçen haftanın sonunda, Mar- lıkçılar ağlarını çektikleri zeman derin bir hayret ve haşyet içinde kaldılar: Ağın torbasında tefessüh| etmiş, tanılamıyacak hale gelmiş bir cesed vardı. çıktı. - Moris'in gittiği yerde hüsnüka- bul gördü, alkışlandı. Yüksek ist şöhret ve milyonlar nca eski adı. Onlar için (Moris Şöval ) ni tesis etti. lye, sör! zamanlarda tesinde maka- yazmıya başlamış, lisanı nin kuvvetli olduğu nu isbat etmiştir. öldükten sonra zengin olan kadin!.. Göyle kısmete na dersiniz? Hayatında, rüyasına giren şeyler ölümünde hakikat -oldu!- Tayyare piyangosunun 25 inci tertibinin son keşidesi dün öğle- den sonra başlamış, bugün saat ınl' da nihayet bulmuştur. | İkramiyeleri çok dolgun - olan ı bu keşidenin talililerinin büyük bir kısmı bilhassa şehrimizde bu- lunmaktadır. 200.000 liralık ikramiyeyi kaza- | nan 14606 numaralı biletin 4 par- çası şehrimizde satılmış bulun - makta talilileri de, Cihangirde 6- turan Küçük Bayan Sofya ile Bay Salâhaddin, Bay Bedri ve Bay Mür tezadan teşekkül etmektedir. Bu parçalardan Bedriye sit o- ları Nimet kişesi, Mürtezaya sa- tılan parça Tunçay kişesi ve Bay Salâhaddine satılan da Karaköy - deki Uğur kişesi sahibi Bay Ömer tarafından verilmiş bulunmakta- dir, Bunlardan bilhassa uğur kişesi sahibi Bay Ömerin sattığı bilet tu | haf bir macora da geçirmiştir. Bay Ömer kendisinden devamlı bilet almakta bulunan Bayan Melâ hat ismindeki kadına son keşide- nin biletini daha 28 gün evvel ver | miş, 20 gün evvel,de Melâhat has | talanarak ölmüştür. Melâhatin Sa | lâhattin ismindeki oğlu varisi bu- lunduğundan Nişantaşında Topa- Baçtaki evi anatının ölümü üze - rine terketmiş, ökçe fabrikasında çalışarak hayatını kazanmıya de - vamda bulunmuştur. | Dünkü keşidede 200,000 liralık | büyük ikramiyenin bu talili müş | terisine isabet ettiğini gören U - Htur kişesi sahibi Bay Ömer der - hal bir taksiye atlamış, paraları da yanına alarak Melâhatin Nişan - taşındaki evine gitmiş, fakat ora- da müşterisinin öldüğünü öğre - nince doğruca Salâhattini bul - mıya koşmuştur. Salâhattinin bir şeyden mulüma tı bulunmadığından Bay Ömerin müracaatını heyecanla karşılamış bileti bulmak üzere terkettiği eve gitmişlerdir. Her tarafı arıyan Bây Salâhad- din nihayet annesinin metrükâtı arasında bir sandıkta bulunan cs- ki mecmualar, kitaplar, arasımda bir siyah kaplı defterin içinde bir ) miştir. çok biletler bulmuştur. Bu zama - mı geçmiş biletleri tehalükle ka- rıştıran bayi ve müşteri nihayet 14806 mumaralı bilet parçasını ele geçirmişlerdir. Bay Ömer bileti almış, müşte - risine derhal paraları saymış ve oradan aşrılmıştır. Kerdisini bu sırada ziyaret e - den bir müuharririmize bu keşlde nin ön talihlisi Bay Salâhattin ez- tümle şunları söylemiştir: — Zavallı annemin ölümü yü - zünden tahassül eden kederi Bay Ömerin bü böşaret haberi teselli | etti. Şimdi bu para ile bir ökçeci | dükkânı açmak tasavvurundayım. Uğur kişesinin ismile mütenasip bu hareketi beni de birçakarı gibi zengin etti. Ayrıca 40,000 liralık ikramiyeyi kazanan 3373 numaralı biletle 20| bin lirayı kazanan biletin bir par- çasını da Matmazel Mari ile Sey- feddine satan Uğur kişesi sahibi Bay Ömerin bu keşidede birçok | kimselere daha ikramiyeler tev - | di ettiği söylenmektedir. Diğer taraftan Kurtuluşta otu yan Bay Mürtezaya 200,000 liralık | bir biletin bir parçasını satan Tun çay kişesi #ahibi Bay Hamdi Ba- karcıoğlu da 20000 ve 15,000 lira lik ikramiyeleri 70000 liralık bir ükâfatı da kişesinden tevdi et - Her keşlde de birçok - talililere müuhtelif İkramiyeler tevdi eden Eminönündeki Nimet kişesi de bu keşidede biri en büyük ikramiye olan 200,000 lirayı Bay Bedriye ver miş, 25,000 liralik bileti de tütün Yorgiye satmıştır. 40,000 liralık bir ikramiye ile diğer muhtelif ikramiyeleri de ayni mahalden satan Bayan Nimet müracaat e- den müşterilerinin ikramiyeleri - | ni derhal gişede yüzlerce seyirci ö- nünde derhal vermiş, ve resimle - rile biletlerini de kapının önüne asmıştır. j En fazla bilet satan Uğur kişe- si sahibi Bay Ömer ile Tunçay ki şesi sahibi serbayi Hamdi Bakır- | evoğlu ve Abla namile maruf Ni- met ablanın kişesi önündeki kala balık izdiham şeklinde görülmek tedir. Bu ekseriya vaki olan bir y di. Akıntılar, dalma denizde bo- | gulanların cesedlerini sahile a - | tardı, | Balıkçılar derhal zabıtaya ha- | ber verdiler. Cesed morga nak - lolundu. Gazeteler yazdı, resmi- ni koydu. Bir hafta evvel kaybo- | lan P. L. M. şimendifer kumpan- | yası memurlarından birinin silesi| cesedi görünce tanıdi. Cesed, er- tesi gün defnolunmak üzere ta --| buta konuldu. Bu sırada — morg | bekçisine bir genç kız müracaat etti: — Cosedi görmek istiyorum. Ailesi tarafından tanıldı, P, L. M. kumpanyası memurlarından biri olduğu anlaşıldı. Genç kız tereddü detli, bozu - lar gibi oldu. Sonra: | — Eşyalarını, meselâ saatini ol-| gun göremez miyim?... Bekçi, genç —a AD — Bonniyer ormanında insan avı Haydutlar beyaz bir otomebil ile uçar gibi Otomobil devri ahalinin iştirakile haydutları arıyor, İNSAN AVI — Sabah, saat ye- | di. Mant sokaklarından geçenler, beyaz renkli bir otomobilin uçar Bibi gittiğini, içerisinde üç kişi - nin bulunduğunu gördüler. Otomobil, kasabanın dışarısına çıktı. Fakat, birdenbire devrildi, tersine döndü. Kazayı gören yolculardan iki kişi hemen yardımlarına koştular. Bunlardan birisi ifadesinde: — Her üçünün de öldüğünü zan netmiştik. Birkaç metre yaklaştı #imiz zaman birinin, otomibilin yanında kanlar içinde yattığını gördüm. Arkadaşları yanına koş- tular. Yüzü, gözü ve elleri kan i- çinde idi. Yaralı otuz yaşlarında kadar vardı. Yardımda bulunmak : Birisi yaralandı. Ötekiler ortada yok! Jandarmalar,| S—SON TELGRAF— P8 | ci Toşrin 1938 Baş döndürücü çılgınlığın sonu kızın israrı, ve sadasındaki heye- | Denizden çıkarılan cesed kime aidmiş? Küçük yaşında yetim kalan bu can karşısında , arzusunu yerine | küçük kızı, ihtiyar bir teyzesi hi 'getirmekte bir beis görmedi. Genç| mayesine almıştı. Tabil sokakta kız, ufak tefek,addeta çocuk deni- büyüdü. Kendi yaşındaki çocuk - lecek bir halde idi. Dizleri ve ipek| lar mektebe devam ederlerken o bir örtü ile örttüğü çenesi titri - I yordu, c Bekçi, dolabı açtı ve bir ©a - | deni saatle bir tütün tabakası çı- kardı: , — İşte, dedi. Üzerinde bulunan şeyler. Genç kız büyük bir şüpheden kurtulmuş gibi: — Bunlar âeğil!.. Bunlar değil!.. Diye bağırdı. Ve morgdan çıkıp gitti. Bekçi, bu ziyarete fazla ehemmi- yet vermemekte haklı idi. Her gün müracaat edelnler arasında buna benzerleri pek çoktu. Kendi ken- dine: — Çocuk denilecek bir kızcağız, Diye söylendi ve piposunu yaktı. Bekçi, Marsilya sokaklarında, âdi barlarında dolaşan — eğlence kızlarının en marufu olan (İrma La Ruken) i tanımıyordu. Fakat bütün Marsilya çapkınları onu bi- liyorlardı. Kısa boyu, kızıl saçları, çil yü- zü, ince ve yukarıya kıvrık üst dudağı balindeki serbesti ile der- bal kendini gösteriyor, dikkat na- zarı üzerine çekiyordu. İrma'nın şöhreti, sekiz yaşında iken başlamıştır. O tarihde, be - lediye operasında, - evet, beledi - yenin resmi dairesinde - Sahneye çıkmıştı. Oynadığı çocuk rolü, se- yircilerin çok hoşuna gitti. Ve bu kızıl saçlı afacanı uzun müddet alkışladılar. Şettan gibi bir kızdı. Sözleri, tavırları ile herkese ken- dini sevdiriyor, herkesi güldürü- yordu, Davudi ve çok güzel bir se-, si de vardı. Söylediği şarkıları Dinleyenler: . — Yazık, - diyorlardı. Bu kızı konservatuvara vermeli... İrma, on üç yaşında iken husust! cemiyetlerde, hayır milesseseleri tarafından tertib olunan müsame- relerde şarkı söylüyordu. kaçıyorlardı istedik. Arkadaşları reddettiler. Ve birdenbire, yolun kenarında- ki hendeği atladılar, ormana dal- dılar, kayboldular. Yaralı, sallanarak yürüyordu. Ormana girmiye çabalıyordu. Jan darmaya haber verdik. Derhal geldiler. Ormanın içerisine girdi - ler. Ve yaralıyı buldular. Kara - kola getirdiler. Yaralı, isminin Lüi Döladiye olduğunu, otomobilde bulunanların kim olduğunu bil - mediğini söylüyordu. Jandarma — kumandanı, bütün Jandarmaalrı ormana gönderdi. A- halinin muavenetile, kaçakları a- rattırıyor. Kazaya uğrıyan otomo bilin Paristen çalındığı tespit o- lunmutur, sokaklarda şunun bunun kucâ- ğında dolaşıyordu. Bir aralık,so- kak satıcılığı da yaptı. Müşteri> ler, onun alaylı sözleri karşısında gülüyorlar, satlığı şeyleri alıyor- lardı. İrma, nerelidir, kimin no- sidir?.. Bunu bilen yoktu. O, tam manasile bir sokak kızı idi. Ömrü- sokakta geçiyordlu. Sokakta, bah- çesinde dolaşanı bir köşk sahibin- den daha serbest ve geziyordu. Bir köşk sahibinden daha serbest geziyordu. On dört yaşında gebe kaldı. Bir kız doğurdu. Kimden? Bu da meçhul. Bunu kendi de bil- miyor. İrmanın hayatta uğradığı — ilk felâket bu doğurma hâdisesi ol- muştur. Çocuk dilsiz ve sağır idi. Bunu tabil yanında bulundura- mazdı. Teyzesine bıraktı. Saçları» ni kesti, sokağa devama başlad* Yaz, kış demiyor, gece yarılarına kadar dolaşıyor, müşteri arıyor- dü. Öğle oldu mu sokağa çıkıyor, ancak gece yarısından sonra üç- te, dörtte dönüyordu. Ekseri ge- celerde ötellerde kalıyordu. Şen, şakrak ve çok neş'eli olan İrma, bir gün birdenbire bütün heşesini kaybedivermişti. Artık kimse ile konuşmuyor, gülmüyor du, Datma düşünceli ve meyus gö- rünüyordu. Kendini içkiye ver - Mütemadiyen — içiyordu. Kendisini tanıyanlar, halinde bü- yük bir değişiklik görüyorlardı. Hakikâten öyle idi. İrma, 23 İlk- künunda Nise gidip geldikten sonra kıyafetini düzeltmişti. Her Kün bir başka elbise giyordu. Çok: ta para sarfediyordu. Bir gece, fazla sarhoş olduğu sırada, dostu Gidaya bir Pojo otomobili hedi- ye ettiğini ağzından kaçırmıştı. — Pejo otomobili mi?... — Evet... İsim günü hediyesi.., Ne hayret ediyorsunuz, Rulette kazandım. Dostuma bir otomobil hediye etmişim çok mu?... Dostları bu sözlere inanmışlar- dı. Yüz frankla rolet masasına 0 turanların yüz bin frank ve fada fazla kazandıkları daima görülen işitilen şeylerdendi. Fakat, yalnız bir kadın buna inan: miyordu. Dalma kendisini taras- sut ediyordu. Bir fırsatını bulup eskidenberi beslediği bir kinin intikamını almak istiyordu. Şüp- helenmekte hakkı vardı. Nis se » yabati, otomobil hediyesi, kat kat elbiseli... Bu paralar nereden ge- liyordu? Bunu anlamaya çalışı- yordu. Son zamanlarda İrma, gazetele- ri okuyor, denizde boğulanların cesetleri bulunduğunu okuyunca rengi sararıyordu. Niçin?... “ Bir gün polis komiserine, ismi- ni söylemiyen birisi telefon etti. İrma hakkında bazı şeyler söyle- di. Komiser, morg bekçisinden İrmanın gelip gelmediğini sordu. Eşkâlini tarif edince bekçi: «E- vet...> cevabımı. verdi. Komiser, polislrden birini çağırdı: — İrmayı bulunuz, getiriniz!... Emrini verdi. İrmanın bir şey- den haberi yoktu. Yüzünü, du- daklarını boyamış, otelden çıkı- yordu. Bir polis yanına yaklaştı: — Karakola kadar gelir misi- niz! Komiser sizi görmek istiyor. İrma bağırdı, çağırdı. Gitme - mek istedi. Fakat, polis memuru kolundan yakaladı, bir taksiye koydu, karakola götürdü... — Otelde yapılan bir cinayete iştirak etmişsin... Anlat bakalım. Vak'a nasıl ofdu?. — Yalan! Ben otele zengin bir müşteri ile gittim. Cinayetten ha-