4—50N TELGRAF—İ2 I ci Teşrin 1838 ALMAN - ÇEK Eski dos ayrılan tHlarından Çekler Düşmanlarile dost ol- mak yolunu tuttular Yeni gelen Avrupa gazetelerin- de en ehemmiyetle mevzuu bah- solan yeni bir hâdise Çekoslovak- ya Cumhurreisi Beneş'in istifa et- mesi oluyor. Buna dair telgraflar günü gününe malümat verdiği » çin bu istifanın nasıl “olduğuna miden tafsilât vermeğe lü- | asa gerek. Fakat Doktor in çekilmesi yalnız artık o- ibaret lup bitmşi bir hâdiseden değildir. Bu çekiliş Çı & g W yanın bundan sonraki politikası i- çin yeni safhalara bir başlangıç olmak itibarile tazelenen bir ba- his teşkil ediyor. Artık memleke- tinin büsbütün başka bir siyasıt takib etmesi lâzım geldiğine ka - naat getirmiş olan Çekoslovak Cumhurreisi şimdiye kadar olan vazilesini tamamile görmüş ol tu- guna emin olarak çekilmiş bu - Evvelâ gençliğinde bir futbol şampiyonu olarak meşhur olan Beneş, memleketini Avus - nparatorluğundan kurtar - mak için uğraştı. Umum! Harb - den sonra da Avrupanın ileri ge- Tunuyor, turya len döst adamları sırasına — geçti. Çekoslovakya devletinin kurulma- sında ihtiyar filozof Mazarikle en mühim rolü oynamış, nihayet memleketinin şu son felâketini görmeden ölmüştür. Politika âleminde olduğu kadar ilim ve felsefe dünyasında da pek tanınmış bir adam olan Mazarik senelerce Beneş'i yanında " bir arkadaş olarak bulmüş ve nih: yet Cumhurreisliğini ona bırak - mıştı. Mazarik kitabında Cenabı Hakka olan imanından bahsede - rvek ne kadar inanan bir filozof ol- duğunu göstermişti. Kurduğu dev letinin uğramış olduğu parçalan- mak felâketini görmeden dünya - dan gitmiş olması Mazarik - için en büyük bir nimet olarak sayıl - maktadır. Fakât yeni ihtiyaçlara göre ye- ni adamlar Jâzım geliyor. Beneş ayrılırken milletine veda için söy lediği nutkunda Çeklerin felâket ile aklını kaybetmiş adamlar ol - madığını hatırlatarak < * leketi yaşatmak lâzım geldiğini söyle - Şu halde Çekoslovakya parçalandıktan, Almanlar Alman ya ile, Macarlar Macaristanla, Leh ler Lehistanla birleştikten sonra geriye kalan ve Çekoslovak dev- letini yaşatmak için hayatın yeni Mmiştir. şartlarına uymak lâzım geliyor. Bu yeni şartlar şöyle hulâsa e- diliyor: Bütün komşularla iyi ge- çinme, Başta Almanya olduğu hal de Çekler şöyle acı acı düşünerek bu kararı vermişlerdir: — Dostlarımız bizi bıraktı. Bun dan sönra biz de düşmanlarımızla berâber olalım! 4337 Hicci — Şaban Eylül 17 20 Yıl 2538, Ay, 10 Gün,285 Hizir 160 1354 Ruml Yakitlar Güneş Öğle kzindi Akşam Yatsı İmszk Dok$or Beneş'in şahsı böyle bir politika için bir engel teşkil edi- yordu. Almanlar onu sevmiyor - lar. O da bunu biliyordu, çekildi. Çekoslovakya bundan sonra ar- | tık kendini müdafaa edecek gibi değildir. Onun için Alman nüfuz ve tesiri altındadır. Artık Çekös- lovakyanın içindeki ekalliyetlerle kavga kalmamış olduğu cihetle komşularla da ihtilâf kalmıyacak demektir. Yeni gelen Avrupa gazetelerin-. de Doktor Beneş'in çekilmesi dö- layısile bu devlet adamı hakkında her tarafta takdir ile bahsedildiği görülüyor. Bu cihet böyle olmak- la beraber istikbal için Çekoslo- vakyanın takib edeceği politika da tabiatile mevzuu bahsedilmek- tedir. İngilizler daktar Beneş'den tak- dir ile bahsederlerken Taymis diyor ki: Doktor Beneş milletinin menfa- atlerinin kendi düşüncelerinden üstün tuttuğunu bir kere daha gös terdi. Çetin imtihanı sek bir cesaretle tahammül etti. Çekoslo- vakya devleti filozof Mazarik'in eseri idi. Politika adammı Beneş ile asker Stefanik bu devleti kurmak- ta ona yardım ettiler. Beneş on yedi sene Hariciye Nazırlığı etti. 935 de Mazarik'in yerine geçmek üzere bu nezaretten ayrıldı. Bo- neş'in zayıf tarafı eski Romanya Hariciye Nazırı Titulesko gibi şu nokta idi: Bunlar Avrupanın hep ayni vaziyette kalmnasını istiyor - lardı. Halbuki muahedeler deği - şiyor, eğer başka bir tarzda po - litika takib etseydi muahedele - | rin Çekoslovakya için bu şekil - | de değişmesi mutlaka lâzım gel- | mezdi. Beneş'in vatan düşünce - | | sile olan ve istifası şüphesiz ki | Diye söylendi söylendi, — Ne yapmalı bir daha tekrarladı: — Ben de giderim. Güneşli bir sabah. Pazar sabahı! Mükemmel sabah Prag ile Berlinin arasındaki mü - nasebatı daha kolaylaştırmış ola- caktır. Beneş'in çekiliş tarzı her- halde kendisinin memleketi için az bir hizmet olmamıştır. İşte Taymis bu suretle keyfi - yeli hulâsa ediyor. Aşağı yukarı İngiliz gazeteleri hep bu fikirdedir. Fransız gaze - teleri de Doktor Beneş'den tabil- dir ki-takdir ile bahsediyorlar. Lâkin daha ziyade nazarı dik - kati celbeden cihet bu istifanın Ro manyada nasıl karşılandığıdır. Ro manya ile Çekoslovakya küçük itilâfı vaktile teşkil etmiş olan devletler demektir. Bu hususta | Beneş'in rolü de az ehemmiyetli olmamıştı. Romanyadan Avrupa | gazetelerine - bildirilidiğine göre Romanya mehafili Doklar Bene- şin istifası karşısında teessür duy maktan geri kalmamıştır. Bük - reşte çıkan Timpul gazetesi bu münasebetle şu manalı suali sor- maktadır: Acaba Münihte Çekoslovakya- nın ortadan kaldırılması mı ka - rarlaştırılmıştır? Avrupa sulh İ Çekoslovakyanın fodakârlığına da- yanmıştı. Fakat şimdi bizzat Çe- | koslovakyanın varlığı tehdid edil- mektedir. Macaristan toprak isti- ' yerek Çekoslovakyayı iki parçaya ayırmak ve onun münakalât yol- larını kesmek istiyor. Lehliler de l Macarlarla müşterek bir hudud | istediklerini söylüyorlar. Acaba Münihte bunu mu arzu ediyor - lardı?. Româanyalı gazetenin bu yazıları | Macaristanın büyümek emellerf. | ne karşı Bükreşin lâkayd kalamı- yacağımı göstermektedir. Doktor Beneş'in istifası dola - yısile Amerikalıların ne dedikle- rini bilmek faydasız değildir. —— —- —- Diyerek içini çekti. Ve,. nihayet ilk söylediğini | Nazırı Romada Vaşingtondan Avrupa gazete - lerine yollanan telgraflardan şu anlaşılıyor: Amerika mehafili bil- hassa müşkü! olan bir zamanda Doktor Beneş'in istifası, memle - ketin yeni bir politika takib et - mek istediğini gösteriyor. Çün - kü Dok: we Şarkf Avrupaya yayılmasına karşı bir engel teşkil ediyordu. Onun için Çekoslovakyanın bun- dış politikasında baş- n edilecektir. Çekoslavak- mesi bile yapılacağı Henüz buna deir müzakereye cağa benziyor. Görülüyor ki Çekler yukarıda dendiği gibi dostlarından —fa; görmemişler, şımdi. düşman! dost olmağa karar — vermişlerdir. Ç ovakyanın yeni Hariciye d ddi. Daha ev- vel de Berlinde ve Tokyoda bu- lunmuştur. İtalyanın, Almanyanın ve Japonyanın dostudur. Bundan sonra Çekı kyanın dış poli- tikası Berlin - Roma - Tokyo mih- verinin istediği gibi olacak, Çok- 'eni dosilar arıya- Hatay'da Üç ayda Olup Bitenler Hatayda yeni Adliye teşkilâtı ya- pılmıya başlanmıştır. Bu teşkilâ- ta kazalarda ve ayrıca nehiyeler- de de sulh mühakemeleri teşkil olunacaktır. Diğer taraftan Antakya polis idaresi 3 ayda Antakyada olup bi ten vukuatı; bir rapor halinde Ha tay Başvekâletine vermiştir. Bu rapordan anlaşıldığına gö- re, son 3 ay zarfında Antakyada 4 sarhoşluk, 23 yaralama ve döyv- me, 4 tabanca taşıma, 4 hırsızlık, 4 otomobil kuzası, 2 kereste kaçak- çılığı, 4 rakı kaçakçılığı, 1 çimen- to, 1 tütün, 2 haval fişek kaçak- çılığı, kaydedilmiştir. Ayni müddet zarfında Antak- yaya 23 mümtaz zevat, 13 gazete- ci, 120 seyyah gelmiştir. 142 kişi Türkiyeye, $ kişi Mısı- ra, 2 kişi Amerikaya, | kişi Yuna nistana 1 kişi Habeşistana, 4 kişi de Filistine gitmiştir. Beneş'in hâlâ devletin | başında kalması, Almanlığın Orta | unlar ne dumanın Üç kah- ramanı, ne de bir hayalin hikâyeleşmiş şahsiyetle - riyı Üçü de biribirinden güzel, üçü de birbirinden oynak, üçü de bl- ribirinden zeki üç genç kızdılar. Çamlıcanın sezonu onların ne- şeli çılgınlıklarile başlar, üç ay kâh su başında kâh mehtapta çın hiyan kahkahalarla sayfiyeye ge- len delikanlıların yüreklerini ay- natırdı, Bu sene, Çamlıcada bam- başka bir hava vardı: Daha birinci ayın sonlarında, üç komşu köşkün üç penceresinin altında üç delikanlının üç tondan akseden sesleri, kitaraların telle- rinde kıpırdıyan parmakların tut- tuğu tempoya uymuş, tıpkı bir ilkbahar rüzgârı, bir sevgili nefe- si gibi zincirlenen nağmeler pen- cerelerden süzülmüş, köşkün pan- curları inik yatak odasında naz- hi kımıldanışlarla uyuyan genç kızların ninnisi teşkil etmişti. Sümra, Ulya, Necla... mra, sıcak bir karto) zerdi.. Ilıklığı uzaktan hareketlerinden zilen sevimli, gici bir kartopuna, Ulya, tarla ke- narlarında biten buruk, mayhoş, leezetli kütür böğürtlenleri andı- gör | | rirdı... Hani sıcak, bunaltıcı yaz gün- lerinde, kırda susuz kalan genç dudakların hırsla kavradıkları, 1si- rılınca ağza mayhöş, buruk bir rafif bir ıslaklık veren, muvakkaten susuzluğu dindiren çilek benzeri böğürtlenleri andı - lezte çizgiler dik duruşlu bir lâleydi sanki... Hani göz okşıyan rengi, süsle - n çiçekler Kralı Canfes alı bir lâle.. Neclâ, Sümranın köşküne gir - mek için bahçe kapısından geçer- ken, omuzundaki sadefli yayın bir ucu parmaklığa takıldı. Genç kız birdenbire durakladı. a ndada, arkadaşinı karşıla- in bekliyen Sümra ellerini | haykırdı. — Boreun:var Neclâ.. Dik dürüşü içinde yayının yeue Tu patmaklıktan kurtarmıya uğ- raşan genç kız billür bir kahka- ha kopardı: — Borecum değil, amma sana müjdelerim var. di bekliyorum... Gel!. koşa koşa arkadaşının ya runa gitti... . . — Öyle ateşli bir dil kullan - mış ki, Sümra, vallâhi Bu akşam MELEK ve İPEK Sinemalarında Dikkat: okurken | HER GÜN BİR HİKÂ! Üç Silâhşörle utancımdan kıpkırmızı oldum. Jlya, elindeki tarafı yırtar gibi şına uzattı. — AlL, dedi, oku bak neler yazı- yor. Sümra kâğıdı almadı, arkada- şına cebinden çıkardığı bir kâğı- di uzatırken ilâve etti: — Sen de bunu oku bakalım. Herhalde benimki de seninkinden| #aha az ateşli değil ÂArtık nişanlanacaklardı. Fa - kat, üçü de nişan şartını bir ok 8- lışı müsabakasına bağlamışlardı. Neclâ, Sümra, Ulya, birer ağaca dikilecek hedeflere atılacak okla- fın isabeti ile kendilörine seçtik leri eşlerle nişanfanâcaklar, son - ra çifte doğil; üç başlı bir düğün yapılacaktı. Şimdi, - biribirinden çetin ve genç üç delikanlı, Çai - hcanın serin gölgeli çam ormanın- da her. gün okâtma ekzersisleri yaparlarken - genç kızlar da boş durmuyorlar, kalp şeklinde seç - tikleri hodeflere durmadan ok atı | yorlardı, .. İmtihan çok çetin oldu... Birer | K O N çam ağacına dikilen küçüdü rek şekillerine bir sürü O dı, Sümranın nişanlı namztö tefa yüğğ jurafi hısını koluna taktı, — ikincifi de az bir farkla hedefe tı, üçüncüsü Vahdet ne çocukmuş, attığı üç oku d yerine ağacın sert gövdesiâli zi, ilk atışta ok di, ağacın arkasın. tırdı. Fakat onu da mahzufl madılar, sonradan atıcılığıf letmek üzere verdiği dile onun da nişanlısını y raktılar. .. Nişanı düğün takip etti. canın üç seçme kızı üç mü delikanlı ile evlendiler... Ne dumanın üç kahrı de bir hayalin hikâyel: kül olmıyan bu üç silâhşörl di, üç çift mes'ud silâhşör nılıyorlar... t6 VALEVSKİ GRETA GARB CHARLES BOYE Bu gece İçin MELEK'te loca kalmamıştır. Pekaz bususl koltuk vardır. İPEK'te l0f ve huvusl koltuklar satılıyor. MELEK, ve İPEK gişeleri bugün sabahtan itibaren açıktır. Telefon Melek: 40868 İPek: 4 Derse! Ya kapıyı açmazlarsa.. Ya hâlâ Ferhunde içeride ise?. En çok korktuğu: Ferhunde, Zannediyor ki: Ferhunde bâhçede.. Zannediyor ki; Ferhunde kapıyı açacak- Zânnediyor ki: Ferhunde ile yüzyüze vt karşıya gelecek! Bebek bahçesine doğ u yürüyüş! Hazırlıklar... Garsonların telâşı Pazar hazırlıklari, Bugünün eğlentilerine hazırlık! | — Refik, bahçenin önünde bir sanive durdu. Dü- | şündü: | — — Nereye gideyim?. Aklından birçok şeyler. geçti: Birkaç gün Nadide kalırım! Bir pansiyona giderim. Hemen bir matbaada çalışmıya başlıyayım. tıraları yazarım! Adam sende böyle sütsüzlere minnet mi ede- ceğim?. Yeter işte bu kadar karı kocalığımız! Utanmaz kadın biraz da yeni âşığile yaşasın! Zaten, bunun böyle olacağı malümdu. Beni istiskal ediyor ki evden çıkıp gideyim!. Edebi Roman No. 131 Zaten, ben memnun değilim ki.. Bahçenin demir parmaklığına iyice abandı, gözleri garsonun masaları indirip bindirmelerine, yerlerin süprülmesine takıldı. Tekrar daldı. Fakat, bu sefer aksine fikirler: — Pişkinlik bende kalsın!. Çabucacık istiskale uğrayıp çekilmek daha fe- na! Nimet, Refiğin kolay kolay koca olmadığını bildiği kadar kolay kolay atlamıyacağını dâ bilme- lidir. Bu, benim izzeti nefsim! Bakalım bu inadın sonu hangi yola çıkar! Ve. bu fikirde ısrar ederek bahçenin kenarın- dan ayrıldı, ileriye doğru yürüdü, küçük Bebek yo- Juna saptı. Birkaç gündür düşündüğü, fakat, ihmal ettiği şeyi yapacak! Ferhundeyi arıyacak! Merali arıyacak. İkisinden biri. Hangisi karşısına çıkarsa!, Yazan! Etem İzzet BENİCE 'Tekrar gözlerinizin önüne getiriniz: Dış kap- lamaları ormanda yaşıyan yetmişlik bir acuzenin dişleri gibi küf tutmuş köhne ve koskocaman bir ev! Büyük bir bahçe... Sık, yemyeşil ağaçlar için- de. Şehirden, denizden, gözden ve herkesten uzak! Bir dağın yamacında ve.. Bir yabani gibi vahşetinin kaarında! Bu evi hatırladınız değil mi?, ki, burada bir ana öldü, burada bir oğul ıztırabla kardeş oldu, burada bir karı orospu çıktı, burada bir çocuk piç doğdu! Ve. bu ev yıkıldı! Refik, bütün bu acı hatıraların zihnine soktuğu kin kundağı ile gözleri yaşara yaşara geldi, kapının önünde durdu, elini zile attı: — Acaba, şimdi kim oturuyor?. Bu sual ve .. bu tereddüd ki, onu bir lâhza dü- şündürdü ve kapıyı çalmaktan menetti: ğ . O zaman dehşetnak bir hayal zihnini tırt yarak gözlerinin önünden süzülüp geçiyor. Kİ hunde bahçededir. Havuzun kenarında ve çam ağaçlarının dibinde yeni kocasile yanak ğa, başbaşa oturuyor. Dalgın ve pürgaşiy. B üşikane nüvazüşlerle yüzünü, saçlarını ok şuyor; arada bir dudaklarından, yan püyor ve. anlatıyor. Bu, esnada kapı çı Ferhunde: — Bu da kim?. Diye dudaklarını büküyor, kocası: — Ne münasebetsiz şey!. Diye yüzünü ekşitiyor, aşk ve şehvet lerinin hümma karışık bir anında rehatsız edi ne kızıyor. ve.. Ferhunde, söylene söylene * koşuyor. — Kim o?. “ Diyerek kapıyı açıyor. Karşısında Refik *) tiyi görür görmez yüzünü daha çok ekşiti yor, sinirleniyor, — Ne münasebet... Ne münasebet?.