1—82" TELGRAF— 10 1 ci Teşrin 1938 ; DÜN YA- PILAN LiG HİKÂAYE AYŞE (Dördüncü sahifeden devam) Sultan f — Ğ Şayed Fehim paşa tevkif ve mahkemeye sevkedilmezse efirier Babiâli ile derhalmünase- betlerini keseceklarini bildirdiler dermişti... Çok tabiidir ki; Yahudi Süreyyanın, vapür kaptanına vu- ku bulan para teklifinden Sultan Hamid kat'iyyen haberdar değildi. Şimdi; evvelâ — nezaretlerden, sonra da Sadrıazamdan birer bi - rer gelen tezkereler, Sultan Ha - mide meselenin hakikatini bil . dirmişti. ©O zaman, Sultan Hamidde bir telâş başlamıştı. Derhal Fehim Paşayı saraya celbetmiş, gelen tez- kereleri göstermişti. Fekim Pa. şa, bunlara cevab vermekdle güç. Tük çekmemişti: j — Efendimiz!.. Bunların, hepsi yalan. Vapurun kaptanı Ermeni komitacılarını bize teslim etimemek işi şarlatanlığa vuruyor. A- damlarımıza, iftira ediyor. Maj. yelimde İstihdam ettiğim adam. lar, sayei şahanenizde, hiç bir şe ye muhtaç değillerdir. Ceplerin- de altın kaynıyor. Vapurun kaptar| hından para istemiye tenezzül et- mezler, Demişti. Hiçbir meselede gürültü çıkar- mek ve dedikodulu mevzulara ka- Pt açmaktan hoşlanmıyan Sultan Hamid; meselenin sükünetle halli için tedbirler düşünürken; Sadras zamdan şu mealde - bir Diye, Fehbim Paşaya haber .;aıı-, tezkere gelmişti: (İstanbulda bulunan eli Ğ ecnebi se- içtima etmişler; (Hamburg) va - puru meselesini müzakere ottik. tek sonra, mühim bir karar ver - Mişlerdir. Bu karar mucibince, İstanbul. , Çanakkale'den Makedonya'ya (5 inel sahifeden devam) arası çok geçmeden tekrar yeni açılan bir cepheye yollanmayı hiç düşünmüyorlardı. Hele Selânik di ye bir yer olduğunu ve oraya gi- derek bir cephe kuracaklarını a. kıllarına bile getirmemişlerdi. Çanakkale harbi uzundur. İn - muı%erı çok Yormüştu. Bü yor - gunluktan sonra bir müddet isti. tahati düşünenler 915 sonbaharın. da Selâniğe gönderilince harekât karşısında - kaldıki Körüyorlardı. Fakat İnilizle, rasında ihtilat :.:Lîî::“;—:: uk; tarafın erkâniharbiyesi birbirt den aykırı düşünüyorlardı. —— — Fransızlar eldeki kuvvet ile ta. arruza geçmeyi ileri Sürüyorlar — di. İngilizler ise yalnız tedafli va [ı;y_:u muhafaza etmek lâzım ol. luğunu sö, lardı. Bir XT rorlardı. Bir zaman Birşey Yapmak diye düşünülü, cak şey tayı hayet alnaşı dularının yeni larmı 4 çıîım geliyor yor, at Yap - in cdilemiyordu Ni £ bııdılı:ı Müttefikler or. irçol iğ 1 En mühid eksikie ;îa;;î'::î liye idi. Bir kamyon bozulunca | hemen onun yerine konacak bir ikincisini bulmak zordu. Meselâ birçok çadır getirilmişti. Fakat sunra farkedildi ki Çadır direkleri famam değildi!. Buna benzer da- ha birçok eksikler göze çarpıyor. 'dü. Onun için İngilizler taarruza | Eeçmeyi kolay görmüyorle eksiklerin tamaz l Müutlaka bekler dü. Selânikte “toplanılı zütük ördalae ada bulunuyorlar bu | mlanması için ise mek lâzım geliyor. Yani varı ” Yunanistanda lemekti. Hall Zaman daha Yunanistan Nr:ln: Yunanlılar daha İngiliz ve Frah- | tecavüz ve hakareti en acı bir li- da Bulunan ecnebi devletleri Tebaasına mütemadiyen teca - vüzde bulunan ve her gün, kapi - tülâsyonlar ahkâmını haleldar e- den bir hüdise çıkaran Fehim Pa- Şanın derhal tevkifi ile bir mah- kemeye tevdi taleb edilmekte - dir. Şayed Fehim Paça — tevkif ve Yüzden zarar görenlere tazminat verilmezse, bu kararı ittihaz edeni sefirlerin, Babılli ile derhal mü- nasebetlerini kesecekleri bildiril- mektedir.) Sultan Hamid bu tezkereyi alır almaz büyük bir telâşa kapılmış; (Büyükdere limarında mevkuf bulunan Alman vapuru, derhal serbest bırakılsın. Ancak, bu va» Purdan, sahillere bir tek ferdin çıkarılmaması için şiddetli ted - birler alınsın.) Diye, Sadrazama cevab yolla - Müştı. Fakat bu cevab, — Sadrıazamın tezkeresindeki taleblere tekabül Taya şu mealde bir tezkere gön - derilmişti: ' (Fehim Paşa hakkında — yirmi dört sant zarfında icabeden ceza tatbik olunmazsa, Almanya sefiri İstanbulu — terkedecektir. Sefirin bu bahdaki tebligatı kat'idir.) Bir taraftan bu mühübere cere- yan ederken, diğer — taraftan da sefaret baştercümanları da müte- madiyen Yıldız sarayına gelmeğe; ecnebi — tebaasından olup Fehim Paşanın avenesinden dayak yiyen, hakaret gören, para ve oşyaları gasbedilenler namına — müracaat €tmiye başlamışlardı. Sultan Hamid fena halde telâş- lanmıştı. Saray, birbirine karış Mıştı.., Fehim Paşayı daima siya« net eden; onun, sultan Hamid na- zarındaki kıymet ve ehemmiyetini her gün biraz daha takviye eyle- Yen Arab İzzet Paşa da ayni en- tişe ve telâşa kapılmıştı. Bu buh- ranlı zamanda, Hünkârı bir da - kika bile yalmız burakmıyor; — Eferdimiz!. Bütün bunlar kıskançlıktan ileri geliyor. Malü- Mu şahanenizdir ki, Fehim Paşa kulunuz canını başını, size fedaya hazırdır. O, sağ oldukça; ve mu- hitinizde bulundukça, bir kılını: Za bile hata gelmez... Gizli düş- manlarınız bu vesileden istifade ederek, size Fehim Paşayı feda et-| tirmek istiyorlar. Yazıklır. Evlâ» dınız gibi elinizde yetiştirdiğiniz bu sadık bendenizi feda etmeyin. Diye, mütemadiyen telkinlerde bulunuyordu. Sultan Hamid bir türlü tered - düdünü yenemiyor; son kararını veremiyordu. Otuz senedenberi aftlattığı birçok gürültülü bâdise- ler gibi, bu işi de bir (üslübu ha- kimane) ilo tatlıya bağlıyacağını ümid ediyordu. Halbuki saatler geçtikçe, mı sele ehemmiyetli safhalara gi yör; bilbassa sefirler için bir (iz- zeti nefis meselesi) telâkki edili- yordu. Almanya sefiri Baron Marşal, derhal Almanya Hariciye Neza- | Tetine şifreli bir telgraf çekmiş; Alman bayrağına karşı yapılan bu, sanla izah eylemişti. Mesele, (Ber- Tin) de de büyük bir heyecan hu- sule getirmişti. Berlindeki Osmanlı sefiri, sara-| ya ve Babiâliye birer telgraf çeke- rek oradaki heyecanı bildirmek- le beraber, (mühim bir hâdisel si-| Yasiye) şeklini almak - istidadını gösteren bu mesele hakkında der- lal (tedabiri seria ve N g gîîhlenı: Yazan: zıyı_şaklr lnmasını tavsiye eylemişti. Yahudi Süreyyanın bir bardak suda yaratmış alduğu bu büyük tırtına, artık bir kasırga halini al- maş; Yıldız sarayının bütün var - lığını şiddetle sarsmaya başla - Mışti. Fakat bu kasırganın tehdidi bile Sultan Hamidin tereddüdünü iza- le edememişti. Daha hâlâ, Fehim Paşa hakkında yapılacak hare - keti tayin edememişti. Nihayet, birkaç saray hafiyesi koşmuşlar; Padişaha şu mealde jurnallar vermişlerdi: (Devamı var) Sıra Japonyaya geldi (4 üncü sahifeden devam) habiri tarafından buna dair ge - çenlerde verilen malümat az şa- yanı dikkat değildi. İngiltere ile Japonya arasında senelerce evvel mevcud olan ittifakın - hatırasını hâlâ taşıyan ihtiyar âdamlar var- dır. Bunlar arasında bazı eski dip- lomatlar da vardır. Pakat yeni ye- tişenler, bilhassa ordu erkânı İn- giltereyi sevmiyorlar, İngiliz ta- raftarı olanlar ise bekliyorlar ki anlaşmak için hareket ve teşebbüs Londra tarafından — gelsin kendi mevkileri kuvvetlensin ve ondan sonra öbür tarafa söz geçirebil - sinler diye. Avrupada son hafta- larda göçen buhran — Japonyada dikkatle takib edilmiştir. Arada ve ya da bir harb olsaydı Japonya ne vaziyet alacaktı? İlk zaman - larda Japonya böyle bir şey kar- şısında seyirci kalacak, Ondan son- ra Rusyanın harbe karışıp kariş- maması üzerine o da vaziyet ala- caktı. Bir Avrupa harbinde Ja - ponyayı alâkadar eden cihet Rus- yenin vaziyetidir. Fakat artık Av- rupada harb ihtimalleri uzaklaş- tikça uzaklaşmıştır. Bundan sanra İngiliz - Japon münasebatının ağır| safhası, İngiliz Başvekilnin Uzak- şarkta nasıl bir istikamet tayin e- deceği meselesi polila âleminin merakla beklediği şeyler olacak- tır. Japonlar deniz devletleri ara « sındaki anlaşmadan uzak kalı - yorlar. İstedikleri büyüklükte cee simbarb gemileri yaptırmakta ser- best alduklarını söylüyorlar, Bu yüzden İngiltere ile Japonya ara- sındaki aykırılık ortadan kalkıp da bir anlaşmaya — varılabilecek mi?, İngiliz amrillerini de alâka- dar eden mesele budur. Sabaha karşı (5 inci sahifeden devam) Kendisini tanıyanların iladesi- ne göre Edvar kadın ticareli ya- | piyormuş. Birçok saf kızları kan- ; dırıyör, fuhşa teşvik ediyor, ya u- | mümi evlere satıyor, ya da cüd- delerde fahişelik yaptırıyor, ka- zançlarına artak oluyormuş. Edvarın metresi bu sonuncula- ra dahildir. Bu, Bulanje isminde genç bir kadındır. İki senedenbe- ri maktul ile beraber — yaşıyor - muş. Fakat, ara sıra kavga ettiği, | ailesinin yanına sığındığı da olu- yormuş. Komşulardan birisi pe- lise verdiği ifadede: — Zavallı kızcağız, bir gece ağlı-, yarak bize iltica etti. Dört beş gün bizde kaldı. Sonra yine evine git- ti. Ondan sonra bir daha kendisi- ni görmedik. Ne oldu bilmiyorum. Katil kim?.. Kahveci ve o sıra- da kahvede bulunanlar tanima - dıklarını söylüyorlar. Bakalım Paris zabıtası bu işin içinden na - | | gün hayatta ilk duyduğu sevgil caklıyamadılar, saramadılar. Çün kü ortada geçilmez bir mâni var- dı. Ali... Ayşenin amcasının oğlu fenalığı ile nam almış olan adam, Ayşeyi seven, ona ulaşmak İçin her namussuzluğa irtikâp edecek herif... Onlar biribirlerini o kadar seVi yorlardı ki Ayşe babasına herşeyi anlattı. O da anasının böyle se - vişmişti. —Aşkın ne - olduğunu biliyordu. Fakat Ali ihtiyarın : — Peki kızım. Demesine mâni olmuştu... Çün- kü o da biliyordu ki Ayşenin Ha- sana varması, muhakkak feci bir vak'a doğuracaktı. Ne çare ki bi- ricik Ayşesinin gözyaşlarna € yaramadı — Peki kızım. Dediği akşam kopacak fırtına- mın dehşeti ile uzun zaman ağla- di... Ayşe ile Hasanın nişanları bir yaz gecesi Karapınarda yapıldı. Bütün köy kızları köy delikanlıla rı güldüler ve hem de ağladılar. O gece kızlar ağladılar, oğul; çün- Kü onlar bu iki çiftin saadetini dünyada hiç bir insanın elde ede miyeceğine hükmettiler. Erkek - ler ağladılar, çünkü onlar o gece yşenin bağırlarında açtığı yara- mn kapanmak ihtimalleri kalma- dağına kanaat getirdiler... Ali o işana gelmedi bile, Yalnız onu görenler, o gece kendini bilmiye- cek kadar sarhoş Çağlayanda do- Taştığını görmüşler... Gidiyorlardı. Köyü şehirlere bağ| hyan, Hasanı Ayşeden ayıracak geniş yollara köyün dar toprak yo lundan. Konuşmuyorlardı, Daha şimdiden ayrılığın içlerinde aça - cak yarasının ıztırabıni. hayatta ilk olarak tadıyorlardı... Bülü_n gün şakrak sesi ile kuşları ürkü- ten güneş, tenli vücudün Üzer - lerine bırakıp çiranleri ezen pa- patyaları yolan kır çiçeklerini be yaz dişlerile parçalayan harçın Ayşe, he kadar durgun ve pembe yüzü ne kadar soluktu.. Saatler- ce yürüdüler. Ayşenin beline dola narak hendek atlatlıran Hasanın bazulu kolları, ve Ayşenin Hasa- man ruhunu ezen yeşil gözlerile ba kışı yormamıştı onları. Yolun so- nuna geldikleri zaman hasretin en müthiş korkusu ile biribirlerini kucaklıyan ateş dudakları bu a- teşt söndüyren bir yaş akıtmıştı gözlerinden. Bu yaşlar dudakları nın teması ile birleşen dudaklar hem sevinç, ve hem de ıztırab sön- müştü onlara v an... Hasanın ka nında “dolaşan vatan — sevgisi ki bu Hasara babasının yadigürıdır. Ona vazifeyi hatırlattı. Önce va- tan; yavuklu ondan sonra gelirdi. Kolları yavaş yavaş çözüldü. Ay- şesini bir daha öptü, sonra güldü. Bu gülüş hıçkırıklardan daha acı idi. Ağzından: — Canım Ayşem, beni unut - Cümleleri kırık kırık dökülür- ken kendine elem bahşedecek yol ların kendini bekliyen nihayetle- rine ilerlemeğe başladı. — Hasanım, sen de beni unut- ma, benim seni unutamıyacağım kadar!... Bu hıçkıran ses, uzüklaştığı yol dan koştu.. Koştu. Hasana yetiş- ti, gizlemeğe çalışan hıçkırıkları- ni meydana çıkardı... Biribirleri- ne kolları yoruluncaya kadar el salladılar... Etrafı mor çevreli yeşil gözle - rinden düşen yaşlar penhe yanak- Jarımı gezerek güneş renkli açık göğsünde kayboluyordu. Ayşe o nin hasret acısını benliğine sinı re sindire güneşin mor dağlara yaslarıp — kana — boyadığı — âk- Şşamın kanatan — hazin grubundakine ağlıyarak — şoseyi köye bağlıyan biraz evvel Hasan- la kol kola geçtiği dar toprak vol- dar. Hasanın çeşme başında iken göylediği türküyü bütün varlığı- na sardırarak söyliye söyliye dö- nüyordu. Yüzünün ışığından renklendi şu. yamaçlar Pınar gülüyor artık bize bakıp ta Ayşem Bizi ne ayırır ki ak olmadan şu saçlar Rüzgârem, suyun sesi bu senin a vi türkün Ayşem G köyünde Fenerbahçe — stadında oynanan Güneş - Fenerbahçe kar- şılaşmasıydı. Milli kümenin eski ve yehi şampiyonlarını karşı kar- şıya getiren bu müsabaka yalnız günün değil, belki bütün mevsi- min en merakla beklenen netice- sini verecekti. Bunun için geniş stadı çerçeveliyen tribünlerde 10 bine yakın bir kalabalık toplan- muştı. İlk maçı Fenerbahçe - Güneş B takımları yaptılar, Küçük Fe- nerliler, hâkim bir oyandan son- ra, bir,penaltı kaçırmalarına rağ- men müsabakayı 4 - 2 kazandılar. Sıra büyük maça gelmişti. Saat tam 15 te evvelâ Güneşliler, kısa bir fasıla ile de Fenerbahçeliler sahaya çıklılar, Hakemin düdüğü iki takımı / karşılaştırdığı - vakit Fenerbahçeyi şu kadro ile görü- yorüz: Hüsamettin - Yaşar, Lebip - Re- | şat, Aytan, Esat - Naci, Semih, Yaşar, Şaban, Fikret. Buna mukabil Güneş te şöyle bir takımla oynuyor: Cihat - Faruk, Hristo - Ömer, en mühim maçı Kadı- | Rıza, İbrahim, Salâhattin, Hakkı, Melih, Murat, Rebii, Ankara 9 (Husust muhabiriz- öen) — Lik maçlarına Muhafız sahasında devam olundu. Bugün- kü oyunların ehemmiyeti karşı - sında tribünler baştanbaşa tutbol | moeraklıları ile dolmuş bulunu - yordu. İlk maç Muhafızgücü ile Demir- spor takımları arasında yapıldı. Muhafızgücü ilk devreyi şid - detle esmekte olan rüzgâra karşı | oynamasına rağmen — hâkimiyeti elden bırakmadı ve Demirspor ka- lesi önlerindeki karışıklıktan isti- fade ederek gol yapacakları bir sı- rada Demirspor müdafilerinin ha- talı şarjı yüzünden verilen penal- tıdar Saffetin ayağile ilk sayıla - rınmı yapmıya muvaffak oldu. Bu golü müteakıb, harekete ge- çen Demirspor muhacimleri Mu- | hafız kalesini bir hayli zorladılar- 88 da, semere vermiyen bir ça - balama içinde birinci devre 1-0 Demirspor aleyhine olarak neti - çelendi. İkinci devre başladığı vakit De-| mirsporlular tamamen müdafaaya çekilerek Muhafız muhacimleri- | ne gol fırsatı vermediler ve nite- kim maç da değişmeden ilk dev- redeki gibi 1-0 Muhahzgücünün galibiyetile bitti. İkinci maç Galatasarayla Güneş, arasında oynandı. Oyun, Galatasarayın - ortadan Örjinal bir varidat (Dördüncü sahifeden devam) Günün birinde, nişanlılarının sırra kadem bastığını, giderken de birikmiş paralarını, yüzük ve küpe gibi. elmaslarını aldığını anlayınca derin bir inkisarı ha- yale düşüyorlar. Ne yapacakları- ni şaşırıyorlar. Bazıları zabıtaya müracaat ediyor. z Zabita ne yapsın!... Vefasız çapkını nereden ve nası! bulsun... e de adresi ÇELİREİ,.. | ANKARA LİG MAÇLARI Güneş: 3-Galatasaray:-2 M. Gücü:1-Demir Spor:-0 Maçlar heyecanlı oldu,saha fud- bol meraklılarile doluydu | kalösine sokmıya muvaffak oldu. Hakem: Adnan Akın, Oyuna Fenerbahçeliler başladı- lar. Rüzgâra karşı oynuyorlardı. Güneşliler ilk hücumu — kestiler ve soldan bir iniş tecrübesi yap- tılar. Fakat Yaşarın uzun bir vu- Tuşu topüu jiade etti ve bu seler de soldan inen bir. hücumla Fe- nerliler yeniden Güneş kalesine saldırdılar. Fikret evvelâ Ömeri, sonra Faruk'u atlattı ve sıkı bir şütle topu Güneş kalesine gön- derdi. Cihat, cidden nefis bir plü- jütle muhakkak bir golü korner- den atmıya muvaffak oldu. Altıncı dakika: Esadın ileri at- tığı bir topu kovalayan Fikret, Güneş müdafaasının sağ cenahını atlâtarak çizgi üzerine geldi ve | topu ortaladlı. Cihat, Fener muha- cimlerinin biraz geçikmelerinden istifade ederek topu yakaladı. Onuncu dakika: Fikret yeniden bir hücum sürüklüyor. Tam çizgi üzerinde topunu ortaladı. Fakat Semih müdahalede gecikti ve top Cibadın elinde kal Güneşliler hücum avantajını ellerinde tuttukları on dakikalık bir müddet içinde tehlikeli bir yaratamadılar, Salâhat- yirmi metreden çektiği bir irikik vuruşundan başka kayda yapmak istediği hücumla başladı. Fakat bu hücum Güneş muavin hattında derhal durdurularak ay- ni suretle lade olundu. Vaziyetin lamamen xleyhde in- kişaf etmekte olduğunu gören Ga- latasaraylılar yavaş yavaş topar- lanarak Güneş kalesini tazyike başladılar. Fakat, Güneş Galata - | sarayın bu tehlikeli akınlarını dur-| durarak mukabele etmiye başla - | dülar. Nitekim Güneşin bu çok teh- likeli #nişleri semere vermekte ge- cikmedi ve İskender, kale önle - rinde Cahidin elinden kaptığı to- pu, çok müşkül şartlar altında bu- | Turmasına rağmen 25 inci dakika- da güzel bir vuruşla Galatasaray | | | Yapılan bu gölden sonra büsbü - tün açılan Güneşliler, daha Gala- tasarayın toparlanmasına meydan kalmadan yine n sıkı bir şutu ile ikinci gülü de kaydettiler, Devre nihayete kadar değişme- den 2-0 Güneşin lehine netice - lendi. Güneşin, tehlikeleri bertaraf e- debilmesi için gelişi güzel vuruş. ları da tehlikeyi atlatmıya — kâfi gelmiyordu. Nihayet 23 üncü da- kikada Oğuz takımının ilk sayısı- nı ve 35 inci dakikada da Cemil, Ömerin çektiği körnerden gelen topu sıkı bir kafa vuruşu ile ikin- ci sayısımı yapmıya muvaffak ol - dülâr. Bu göllerden sonra Galata- | saray vaziyete tamamen hâkim bulunuyordu. Maçın bitmesine tam bir dakika kalmıştı. Artık 2-2 berabere vazi- yeti her iki taraf ta kabul etmiş waziyette idi. Fakat, tam bu sıra- da beklenmiyen bir sürpriz va- ziyeti birdenbire değiştirdi. Güneş son bir gayretle sağdan Galatasaray kalesine sıkı Bir hü- cum yaparak sağaçık Cahidin yap tığı bir vuruşla 3 üncü ve galibi- “yet golünü yapmağa muvaffak ol- NB MAÇLARI Çok fena bir oyundan sonra Fenerbahçe Güneşle | berabere kaldı:0-0 şayan bir hâdise geçmedi ve bu vuruş ta chemmiyetli bir farkla a- vuta gitti. Birinci devre Fenerin' tazyikı | devam ederken sayısız bitti. İkinci devreye rüzgârı arkasına — alarak giren Fenerbahçe takımı küçük bir değişiklik gösteriyor - du. Sağ içte ortalığı karıştırmak- tan başka bir iş yapamı /an Se- mih sağ açığa geçmiş ve bu su - retle, cüssesizlikten mütevellit mahzur bir dereceye kadar ber- taraf edilmişti. Sağ açık Naci de sağ içe alınmıştı. Bu suretle sıkı Şüt atan bir oyuncunun bu kabi- liyetinden, takım rüzgârla bera- ber oynarken istifade edilmek is- teniyordu. Bunu yazarken hemen kaydetmek icap eder ki Naci ken- disinden beklenen şeyi yapmayı hiç düşünmedi ve kaleye gol pos- tunun beş metre açığından geçen bir şüt müstesna olmak üzere hiçbir havale yapmada Devrenin başlarında Fenerliler yine vâzi- yete hâkimdiler. Güneşliler 30 uncu dakikadan sonra canlandılar. Bu sefer panik sırası Fener müdafaasına düştü. Arkadan verilen ileri pasları ko- valamakla tavzif edilen Melihi, bu tâbiyeyi bildikten sonra tut- mak kolayken bir iki defa sayı- lık vaziyete girmesine mani ola- madılar. Şeref stadında Şeref stdadında ilk karşılaşma Vefa - Beykoz takımları arasında” idi. Hakem Kemal Halim. Oyunun ilk dakikalarında Bey- kozlular birkaç sıkı hücüm yap - tılar. Fakat Vefalılar tedrici suret te fazlalaşarı hükimiyetle oyunun cereyanını kendi Jehlerine çevir- meğe muvaffak oldular, Hücum hatlarını isâbetsiz oyunu yüzün- den müteaddid gol fırsatı kaçır- dılar. Ancak 35 inci dakikada u- zaktan gelen bir topu Beykoz ka- lecisinin iyi bloke edememesi Ve- falılara bir gol kazandırdı. Derhal mütekabil hücuma ge- çen Beykozlular iki dakika sonra Ethemin ayağile beraberlik sayıs sını çıkardılar. Devre bu suretle 151 bitti. 30 uncu dakikada yine Beykoz kalecisinin uzaktan gelen bir şü- te avuta gidecek zannile müte - reddid kalması Vefalılara ikinci göllerini temin etti. Bu suretle — Maç 2-1 Vefanın — galibiyetile bitti. İkinci maçı Beşiktaş - İstanbul- spor takımları yaptılar. Hakem Ahmed Adem. Oyun başlar başlamaz hücuma geçen Beşiktaşlılar beşinci da - kikada Nazımın ayağile ilk gölle- rini çıkardılar. Bu golden sonra daha fazla açılan Siyah - Beyazlı- lar ilk yarımsaati tamamen hâkim oynadılar. 35 inci dakikada Na- kım Beşiktaşın ikinci gölünü de yaptı. İstanbulsporlular bu gole ofsayd diye itiraz etmek istediler. — Fakat hakem gol olduğunda kat'i: yetle ısrar etti ve ilk devre bu gu- retle 2-0 bitti. İ İkinci devrede İstanbulsporlular dakikalar ilerledikçe müessir bir — oyun çıkarmağa başladılar, 20 ine ci dakikada Orbanın ayağile ilk göllerini yaptılar. Fakat Beşik - — taşlılar kısa bir fasıla ile yaptık ıunbırhnrumduscrddıhıfnîi şahst bir gayretle takımının üçün. cü golünü de yaptı. p. İstanbulsporlular da 30 uncu da- — kikada Bahri vasıtasile 2 inci göle — lerini çıkardılar ve oyun İstanbul- spor baskısı altında fakat Beşik » — taşın 3-2 galibiyetile neticelendi. Galatasaray Topkapıyı 3-1 yene Hü Pöleydlmiye < GU ri 1-1 berabere k: r