M Parlak üniforma, kocaman sırmalı kordona malik olan Fehim Beye birdenbire bir gurur gelmişti Âdi günlerde, Sultan Hamidin oturduğu odala" rın kapısı önünde küçük kılıcını şakırdata şakırdata dolaşarak güya ona muhafızlık ediyor THer türlü şer ve fesadın kay - nağı olanYıldız sarayının en ze- yarsiz — şahıslarından — biri de damet Beydi. Bu saray'da yaşıyan | Jakat 0 mülevves kaynaktan ken-| disine bir leke sıçratmıyan bazı terhiz. (bendegânı —şahane) gibi, İsmet Paşa da jurnalcılık etme - niş., Kimsenin ocağını söndür - nemişti. Maamafih, jurnal işle - | Fine karışmamış değildi. Sultan Hamicd, kendisine verilen jurnal- ların pek mühimlerini ona verir, tahkikat icra ettirirdi. İsmet Bey,| kendisine verilen jurnalları bü. Yük bir bitaraflıkla tedkik eder; neticeyi, — tam bir doğruluk ile sultan Hamide bildirirdi. Ayni — zamanda, son derecede nazik ve terbiyeli idi. Çok zaman-| ları, saray erkânından uzak ola - rak, harem dairesinin kuytu bir odasında, tenha bir köşede geçer- di. Sultan Hamid kondisine o ka- dar büyük bir salâhiyet vermişti ki; harem dairesinde, kürk tle da- hi gezerdi. Herkese karşı sakin, mütevazı ve tatlı muamele- ettiği için, gerek haremde ve gerek ma- beyin dairesinde daima hakkın - birinci fırkanın, birinci alayının birinci nişancı taburuna misafir birinci mülâzim) likle kaydolun- duğu gibi, (yâveranı hazreti şeh- riyari) silkine de ithal edilmişti. Bu suretle parlak bir ünifor - | maya ve bir kocaman sırmalı kor Gona malik olan Fehim Beye bir- denbire far gürur gelmişti. Adi | lerde, Sultan Hamidin oturduğu odaların kapısı önünde küçük kılıcını şakırdata şakırda- ta dolaşarak güya ona muhafız- lik ediyor... Cuma günleri de se- lâmlık merasimine iştirak için Yıl-; dız sarayına gelen, ve saray ka- pısmnın sağ tarafından aşağı dizi- len taburun kumandanı yanında yer alarak Hünkâr geçerken yi- ne o mini mini kılıcı ile onu se- Tâmlıyordu. Fehim, bir müddet saraydaki şehzadeler mektebine devam ede- | Tek şöyle böyle okuyup yazmayı | öğrenmişti. (807) senesinde de harbiye mektebi (zadegân sınıfı) | güya harbiye tahsilini ikmal ede- | rek (mektebden neş'et) etmişti. Rütbesi de, yüzbaşılığa terfi edil- nt Pgün Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur. ir. Yalnız Son Tel; Yazan : Ziya Şakir leri henüz yirmi iki yaşına gelmişti. Fehim Bey bu zamana kadar, hayrete şayan bir ahlâk ve merd- lik tasssubu göstermişti. Zade - gân sınıftına devam eden saray erkânının evlâdlarile son derece- de hoş geçinmişti. Temizlik ve dürüstlüğü ihlâl eden en küçük bir hareket bile göstermemişti. Hatta bir gün, arkadaşlarından iki (paşa zade), birbirlerile kav- ga etmişlerdi. — Bunlardan biri. Tmekteb idaresine giderek arka - daşını şikâyet etmişti. Fehim Bey derhal bunun karşısına dikilmiş. — Ayıb değil mi, sana, gidip arkadaşını şikâyet ettin. Asker - lere müzevirlik yakışır mm'., Diye, ona güzel bir ders ver - mişti. * Fakat garib bir hâdise onun ah- lâkındaki bu ciddiyet ve dürüst - Tüğü, birdenbire altüst etmişti. 1312 senesi şubat ayının 26 ci günü... Tam kış ortası olmakla beraber o gün hava, son derecede güzeldi. Halk, bu güzel cuma gü - nünü gezip eğlenme ile geçirmiş - ti. O tarihde gece bayatı olmdur. Istanbul canbazları (5 inci sahifeden devam) Bırakalım, şimdi bunu; benim başıma bir eşek meselesi dolan- mıştı. Çok enteresandır, yazayım da okuyunuz: Bundan yirmi üç sene evvel; Beyazıt yangınında evimiz yan * mıştı. -Bağlarbaşında, dayımın köşküne gittik. Üsküdara inip çık mak çok güç oluyordu. Bakıyorum Çamlıcada, Bağlar- başında, Kısıklıda oturan Beyler, birer eşek almışlar, onunla gidip geliyorlar... Çok pratik bir gidiş geliş... A- yıp saymıyorlar a. Bir gün da- yıma dedim ki: — At pazarına gidelim de bir eşek alahım... Peki, dedi, Ve bir cuma günü Üsküdar at pazarına geldik... Canbazlar atlara, eşeklere bin- mişler, şimşek gibi bir aşaği, bir yukarı koşturup duruyorlar... —— | Baktım; küçük fakat; karaka- çan bir eşek... Kafayı dikmiş ala bildiğine rahvana koşuyor. Uzatmıyalım. Eşeği beğendik, on mecidiyeye satın aldık - Ben, bindim. Bağlarbaşına şimşek ça- | kar gibi gittim. Sabah oldu. Hizmetçi eşeği ha- | zırladı. Kurularak - üzerine atla- | dım. Nihayet; on beş dakikada dört nala iskeleye inebilecektim. — Dahi... Çuşt... Bre aman, gitmiyor... Güç be- 1â ; vura, döve bir saatte Üskü- dara gelebildim. Peki; neye gitmiyordu Bu.u Bir gün evvel at pazarından be- | ni eve; şimşek gibi getirmişti. Bugün ne olmuştu buna?. Hastalandığına hükmetmekten başka çare yar miydi? Beş on gün yedirip içirdik. ti- mar ettik, eşek dirilmişti Çayır- da anırıyar, sıçıryor, yerlere ya- tıp kaşınıyordu. Eşeğin hastalığı geçmişti. Saba hısı, palanı üzerine vurdum ve bindim, 'Okuyucubilir mi? ga Şemimi bir hürmet gösteri - | mişti ve yüzbaşı olduğu zaman da — Devami var — e AÇA 5 inci sahifeden devam) Ka eee e . T l le yi maliki il İ N ; “önda dokuz ökunmuyan veya oku- gikek arlkdlara mahikti. Tebidir | BIR HİRSİZ * POLiS'OYUNU " VS ra nn l ki erkek evlâdları da Sultan Ha midin bendegmi arasına - girmiş, Hepsi de yaveranı hazreti şeh riyari) silkine ithal — edilmişti. Bunlar da, Sultan Hamide karşı Müfrit birer muhabbet beslemek- le beraber, babalarının meslekle. rini muhafaza etmişler. Etliye sütlüye karışmıyarak, hiçbir za- Man (urnalcılik) etmemişlerdi. Bunların arasında bir tek istis « Dası varsa o da İsmet Beyin üçün- €ü oğlu olan (Fehim) di. Fehim, Çerkoz bir saraylıtlar dünyaya gelmişti. Çocukken çok Bakin ve sokulgan bir tabiate ma- Tikti. Diğer kardeşlerinin mahcub. tabiatli ve çekingen — olmalarıı Tağmen, o çok girgindi. Onun için, | Ptk küçük yaşında iken sultan | =ııu. karşı büyük bir sokulgan-| Miş, onun gözüne gir - geçmişti. Annesi pek kü- Çük yaşında iken onu öksüz bıra- karak ölüp gittiği için Sultan Ha- mid Fehimin hayatını kendi ha- yatına benzetir. — Sen de benim gibi. Ana şey- :'.Lgıımdm... Zavallı öksüz ço Diye severdi. Sultan Hamiid h; ü üzerinden erkek Euılı:;:ıvîm masından bile hoşlanmıyacak ka, | dar kiskanç ve mutaassıb bir a. danı olduğu halde - harikulâde bir istisna olarak - Wehimin 1314 yaşını kadar, kadınlar arasında Bgezip dolaşmasını menetmemişti. Onun için Febim, sabahtan ak < şama kadar harem dairesinde, ka- din efendilerin, hazinedar usta - İstın odalarında gezer; yakışıklı Ve esmer güzeli ve son derecede terbiyeli bir çocuk ğu için ;:::umı herkese sevdirmeyi bi- | Küçük Fekimin en büyük ar- ZU ve hevesi askerlikte idi. Sul- fan Harid, onun bu arzusunu öğ tendiği gün (irade) emiş... He - Hüz 1213 yaşlarında bulunan Fe, İçtimaf Muavenet Müdür tr. ,hameler (4 üncü sahifeden devam) hiç uyuyamadı. Kâbuslu, korkunç Tüyalar gördü. Sabahlyin kalkar kalkmaz doğ ru Galasaray polis merkezine koş tu, Nöbetçi komiser muavini ma- sa başında uyuklüyordu. Ali Ri- zayı görünce ayağa kalktı, yer gös | terdi. — Sabah, #abah bu ne şeref Be yelendi? — Komiser efendi, sizden bir- şey sormak - istiyorum, — Evvelki gün öğleden sonra iki ile dört a- rasında nöbetçi kimdi burada? — | — Gene bendim efendim. — Taksim meydanında hiç bir tevkif yapıldığını hatırlıyor mu- sunuz? —N gibit. — Meselâ Bir polis memuru- | nun bir yankesiciyi yakalaması | gibi. Komiser muavini bir an için düşündü: — Hayır Beyim, böyle birşey hâtırlamıyorum. -- İyice düşünün çok mühim dir. | | | Adamcağız biraz daha düşün- dü, Sonra emin olmak için dose yaları karıştırdı. Kat'i ve emin bir sesle İstanbul Sıhht Müesseseler. Artırma ve Eksiltme Kemisyonundan: Eksiltmeye konulan iş: Şişli Çocuk hastanesinin İntaniye pavyonu ikmali inşaatı. - Keşif bedeli; 5649 lira 19 kuruş. Müvakat garanti: 423 Hira 69 kuruş. Şişli Çocuk hastanesinin İntaniye pavyonu ikmali inşaatı işi açık mba günü &aat 15 de Çağaloğlunda Sıhhat ve lüğü binasında kurulu komisyonda yapılacak- eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 19.10.938 çaı Muyakkal, eksiltme, bayındırlık işleri genel, hususi ve fenni şart- keşif hulâsasile buna müteferri diğer evrak her gün komisyon-| |da isteyenlere verilir. İstekliler cari seneye ait Ticaret odası vesikasile 2490 sayılı kanune da yazılı belgeler ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu ile bu işe benzer 3000 liralık iş yaptıklarına dair İstanbul Nafıa, Müdürlüğünden ihale tarihinden sekiz gün evvel almış oldukları müte-| Londraya gönderiyordu. Az va- ahhitlik vesikasile birlikte belli gün ve | daki polis memyruna koştum. Bir — Kat'iyyen, dedi, şey yok. Ali Rıza ne olduğunu bileme - di. Beyninden vurulmuşa döndü. Selâm bile vermeden sokağa fr- ladı. Eve gidinceye kadar dört beş kişiye çarptı. Az daha bir kamyo- nun altında kalıyordu. Eve gelince kapıda hizmetçi e- line bir zarf sıkıştırdı. Açıp oku- yunca sapsarı kesildi ve olduğu yere yıkildı kaldı Ali Rıza Beyefendi; Size evvelki gün, senelerdenbe- ri beklediğiniz fırsarı veremedi- gim için beni affediniz. Taksim meydanında zatı âlinizi görünce kurtulmanız imkânsızlığını anla- mıştım. Lâkin o anda akitma dâhi- yene bir fikir geldi. Hemen ara- Böyle bir yankesicinin cüzdanımı çarptığı: nt söyledim. Bent karakola götür- mesini yalnız. baygınlık geçirdiği mi, düşmemem için kolumdan tut masınt rica ettim Gözlerinizin ö- nünde tıpış tıpış uzaklaştık, Ka - rakolda komisere de bazı palavra- Tar attım ve ifademi verdikten sonra karakoldan kollarımı sallı- yarak uzaklaştım. Bu yaptığım iş için kusurumu affetmenizi rica e- drim. İnşallah bir daha sefere ... | Altıparmak Nuri | santte komiszyona gelmeleri rayında uzun müddet misafir etti.| | tile geçiniyordu. Bir Pransız ka- daha büyüktü. Volter'in, Kalas davası müna « sebetile açtığı dava, gazetecilik - teki kuvvetini göstermek için kâ- fidir. O devirde fevkalâde zeki bir hü- kümdar vardı' İkinci Froderik, Prusya Kralh... Volter'in Avrups efkârı umumiyesinde — nüfuzunu | bü hükümdar kadar takdir edon olmamıtır. Frederik, Volter'i davet ve sa- 1970 den sonra gazetecilik iler- ledi, Dünya siyaseti üzerinde tesir ve nüfuz icrasına başladı. Bu büfuz, — gitgide — büyü - | dü. Buna datr bir fikir verebil - mek için o devrin büyük gazete- ci hayatından bah- : Taymis gazetesinin Paris muhabiri Bloviç.. Bu adamin hayatı cidden tedki- | ke değer. Bloviç, —«Hatıralarım> adb bir de eser bırakmıştır. Bu | eser gazetecilik meslekine atıla - | caklar için çok kıymetli bir reh- berdir. Her $ahifesinde, gazete - cilikte muvaffak olabilmek için ne yapmak lâzım geldiğini — söyler. | Birçok misaller gösterir, tavsiye- derde bulunur. Bloviç, aslen Bohemyalı bir Ya- hudi idi. 1870 muharebesinden ev- wel Fransada, bilhassa Marsil - yada lisan dersleri vermek sure- dim ile evlenmiş ve Fransız tabii- yetine geçmişti. Komünlerin su- kuütundan sonra, Tiyer kendisini | Rigaya konsolos teyin etmek is . tedi. Fakat, Hariciye Nazırı bunu muvafık görmedi. Çünkü bu gibi memuriyetlere meslekten olan - ların tayini bir an'ane — sırasına geçmişti. Bloviç, Riga'ya gönderilemedi. Ve bu kendisi için pek hayırlı ol- du. Tesadüfen «Taymis» gazete - ginin Paris muhabiri ile tanıştı. Muhabirin bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bloviç, bunun maiyetinde çalıştı, muhabirliği — öğrendi. İlk evvel Versay'da havadis topluyor, itte biy Di terekki gösterdi | lığa bayıldım. Bir yaşıma | hal ile binebildim: olduğu yerde — Dehi... Çuşl, . Kulakları indirmiş, bitkin bir halde dürüyordu. Güç belâ, vu- | ra, döve yarı yola kadar geldim. Ondan sonra, yedeğe alıp sürük- leyerek Üsküdarda hana kadar | getirebildim. Fena halde içerli miştim. Ne olmuştu bu eşeği Hiç aklıma canbazın canbazlığı gelmiyordu. Hancıya yana yakıla meseleyi anlattım. Kahkahalarla güldü. ve : — Kızma Beyim! haydi vapu - runu kaçırma, akşama gel!... O- nu dirilmiş bulacaksın... Ve bun | dan sonra da, at pazarından aldı- ilin gibi karakaçan göreceksin. Ben, bıraktım gittim... Akşam, hana döndüğümde eşeğin olduğu yerde durmayıp zip, zip Sıçradı- Banı görmülyeyi Hil.., Sordura — İsmail Ağa, bu ne hal?. Eşeğin kuyruğunu usületle kal dirdi. Ve eliyle göstererek : — İşte; bunur sırrı budur!. Dedi. baktım: — yuvarlak toplu bir diken.. Kuyruk dibinin boş- | luğuna konmuş... Derhal işi anladım. Bu kurnaz- daha girmiştim Neft yağını — bilirdim amma, bunu - bilmezdim. İsmail Ağa şu tavsiyede bulundu: — Eve gider gitmer çıkarınız... | Sabahleyin yola çıkarken tekrar | koyunuz., | Hilâf olmasın amma; eşeğe güç | duramıyordu Ya Allah! kuyruğu kasıp ta diken sikıştıkçe alabildiğine ileri hamle ediyordu. Bu işe; ben de çok güldük . Ne dersiniz siz, at canbazlığının sırrına ?.. Şimdi; ne vakit bayram yerin- de veyahut şurada burada kühey lân gibi bir eşek görsem; gö - | züm kuyruğuna takılır... evdekiler de vukufu tammı, zekâsı, birçok kim- seleri tanıması, siyasi — mehafile Birip çıkması sayesinde büyük bir. şöhret kazandı 'Taymis müdürü, takdirden ken- disini alamamıştı. Hafızanın küvvetli olması ga - zeteciler için en büyük ve en mü- him bir silâhtir İyi bir gazeteci alahilmek için yalnız hafıza kâe fidir, demek değil, yalnız hafıza- sız iyi bir gazetesi olmiya imkün olmadığırı anlatmak istiyorum. Bunu, bizzat kendim tecrübe et- tim Diplomatlarla, nazırlarla gö- rüşürken cebinizden not defteri- | mi, kurşun kalemini çıkardınız ma, felâkettir. Derhal tedafül vaziyete | geğerler, başladıkları sözleri bile | bitirmekter. çekinirler Suriye Filistin mektubu üzerine bir de başmaka- le yazmıştır ki bunda Suriye ve Filistin gibi manda altına kon - müş arazide yeni hükümetler te- sisinin istikbali için düşünülecek bir mesele olduğu neticesine var- maktadır. Bu makalede son söz olarak şu suali de göze çarpıyor: Bu hükümetleri İngiltere ve Fran- sanın yardımı altında bir federas- yon tesis etmeleri İngiliz ve Fran sız devlet adamları - tarafından münakaşa edilmesi imkânsız mi dır?. İngiliz gazetesinin bu suali ma- nahdır. Bundan sonra — Filistin meselesinin bu cephesinin tetkik edileceği anlaşılıyor. yapılacaktır. kurüş ücret alınacaktır. DENiİZBANK (Yeni) vapurların Bandırma birinci ve ikinci mevki ücretlerinde tenzilât İstanbulla Bandırma arasında gündüz postalarını yapmakta olan (Yeni) vapurların birinci ve ikinci mevki ücretlerinde 5 ilkteşrin 1938 tarihine müsadif çarşamba gününden ttibaren mühim tenzilât Nakliye vergisile pul parası dahil olmak üzere birinci mevkide seyahat edecek yolculardan (387) kuruş yerine (300) kuruş ve ikin- ci mevkide seyahat edecek yolculardan (244) kuruş yerine (150) ?—SON TELG İspanyalı ze nginin kıymetli kolleksiyonu £5 inci sahifeden devam) | cire ald olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Alber şöyle demiş | tir; — İşte bunları bana sizin zen - | gin tacirin oğlu Rikadro verdi. anlatabildim mi?. Bu sual manalı idi. Alber de - | mek istiyordu ki bu çakmak ile bu resim arada tanışmak ve an - | laşmak için kâfi görülmesi lâzım olan birer işaretti. Onun için her iki taraf da birbirine itimad ede- | rek konuşabilecekti. Alber bun - dan sonra şöyle demiştir: — Size emanet edilmiş olan ikt kızı İspanyadan çıkarmak lâzım geliyor. Bunun için bana 20,000 frank verilecek. Emektar kâtib buna kanaat ge- tirmişti. Karşısındaki yabancıyı dinliyordu. Alber şunları da ilâve ediyor. Fakat sizin zengin tacirin bir takım kıymetli kolleksiyonları da olduğunu söylediler, Bunları da bana vererek İspanya haricine çı “kartmak lâzım. Bunun üzerine emektar kâtib kendisinde bulunan kıymetli eş - yayı, gerdanlığı, resimleri Albere teslir: etmiştir. Aradan bir “iki gün geçtikten sonra Alber tekrar görünerek e- meklar kâtibe şu müjdeyi ver - miştir: | — Sizin zengin tacire aid olan kiymetli eşya bir Fransız harb ge misine emanet edilerek buradan Fransaya gönderildi Artık ta - mamile emniyet altındadır. Yine © ay içinde zengin tacirin Karmen ve Dolores ismindeki kız ları da bir Fransız harb gemisine bindirilerek İspanyadan — harice gönderiliyorlar. Fakat, gerdanlık, inciler ve kıymetli resimler ne oldu? Bunlar uzun zaman nere - de oldukları anlaşılamamış, ni - hayet bu sene zarfında Londrada meydana çıkmıştır. Zengin İspanyolun oğlu Rikar- do birkaç defa Marsilyaya gelip gitmiş, Alberi aramış, kıymetli eşyayı ondan istemeğe teşebbüs etmiştir. Fakat Alber nihayet İs- panyalı delikanlıya şöyle demiştir: — Merak etmeyiniz. Aradığı - nız şeyler Tolonda bir harb ge- misinde saklıdır. En emin bir yer de bulunuyorlar. Bana 1,000 frank verirseniz ben onları size buldu- rup getiririm. Rikardo bu parayı çıkarıp ver- miştir Fakat yine bunlardan eser gö- tülememiş. yalnız birkaç ay ev- vel, temmuzda Londranın anti - kacılarından Anton ismindeki mütehassısa Alber gelerek birkaç resim gösteriyor ve bunları sat- mak istediğini söylüyor. Fakat an tikacı ise bunları görünce diyor ki: — Ben büu resimleri — tanırım. 830 da Barselanda idim. Orada zengin bir tacir tarafından bun- lar bana gösterildi. O zamar kıy met biçmiştim. Anton evvelce İngilizlerin En- tellicens Servis denilen istihba - rat şebekesinde uzun zaman ça - lışmış ve İspanyaya da gitmişti. Alber ile daha bir müddet konu- şarak onun ne yapmak istediğini anlamak için sözü uzatmıştır. Al- ber maksadını şöyle anlatıyor: — Bunlar bana büyük babam- dan kalmıştır. Her resmi 60 İngi- liz lirasına satmak istiyorum. Anton ise sözü uzatmak için san ki resimlere kıymet biçiyor gibi davranarak pazarlığa girişmişti. Dedi ki: — Fakat bu resimlerin bazıla- rında bozukluk var. Almın;'ğn bana İ| roalarımın bir dereceye kadar önü — — Eyet... Uzün zaman geçmiş.. | Amcamın şatosunda bunların bü- lunduğu yere yağmur akmış. Öne dan olacak. Bundan sonra 46 resim için 550 | İngilir lirası teklif edilmiştir. Dev | risi gün başka bir antikacıya gi - derek ona böyle anlatmış ve büs tün kolleksiyon için 3,000 İngiliz lirası istemiştir. Fakat bu seferki — antikacı diyor ki: — Bunları almadan evvel iyi anlıyan bir mütehassısa göster - mek lâzım. Bunun üzerine tekrar - Antana müracaat edilmiş, Anton da yine sözü uzatmak için türlü türlü ba- haneler bulmuştur. Bunun üze- — rine Alber demiştir ki: — Bunların bir an evvel satıl- ması bence pek lâzım, Çünkü he- men İspanyaya gideceğim. Eğer bir müşteri çıkarsa bana önu yol- larsınız. j Adresini veriyor, Londranın en kibar bir otelinde oturduğu anla- —| şılan Alber oradan ayrılarak gidi. — yor. Çok geçmeden onlar Anton İle yanında daha iki kişi olduğu halde geliyorlar, Anton bu iki kişiyi Albere lakdim ediyor: — Landranın Antikacıları siz- deki kolleksiyonları görmeğe gel diler.*Kendilerine anlatmıştım... Fakat Alber bunun üzerine di- yör ki: Kıymetli olan kolleksiyonlar beraberimde — değildir. Bunları başka yerde saklıyroum. j Fakat iki kişi daha ziyade bek- lemeğe lüzum görmeden kendile- Tinin sivil memur olduklarını söy liyerek, bunu da isbat edince Al- ber: 4 ? $ ) — Ben, diyor, mücrim değilim, — Hırsız değilim. Ne suretle gelip bana bu yolda muamele ediyor - sunuz?, Memurlar Alberin oturduğu o danm her tarafını arıyorlar, kiy- —— metli eşyayı buluyorlar. Alber de tevkif ediliyor. bir kadın tanıttı (& Üncü sahifeden devam;, lar. Genç kızlar, sabahtan akşama kadar bunlarla meşgul olurlar, Ciyardaki köylerden birinde bir. kadın çocuk doğurdu veya hasta landı mı, kamptaki kızlardan bi- risi gider, hizmetine bakar, Bu kız, bir milyoner kızı da olsa yi- »e fakir kadının odasını siler, sü- pürür, yatağını düzeltir. Yemeği ni pişirir, önüne koyar. Çamaşır- ğ tıcılık veya bir müessesede me- murelik. Belki hocalık yapacak... Fakat, bir kere kocaya vardı mı, bütün bunları terketmek, hayatı — nt tamamiyle kocasına, evinin i — tindedir. K Evlenmek — isteyen kadınlara, uzun vade ile ödenmek şartile - ödünç para verilir. Fakat; evin. de, kocasile ve çocukları ile meş- — gul olacağına söz verirse,.. Bu suretle erkeklerin işsiz Kal — ahınmış oluyor. Kadın sade bir ev — kadını ve ana olmak için, dakti- loluktan, işçilikten, kâtibelikten,