4—S0N TELGRAF—İ 1 ci Teşrin 1938 SURİYE - FiLiSTiN Bir türlü halledilemiyen bu ihtilâfın neticesi ne olacak ? İngiltere ve yardımı işe yarar mı Bir Suriyeli Avrupa işleri, bilhassa Çekos- en ziyade ta - kip edildiği Avrupa matbuatı di- Jer daha az mühim olmıyan iş- leri bir tarafa bırakır gibi oldu. Fakat o meseleler ne halledilmiş, ne ortadan kalkmıştır. Olaucna e- hemmiyetle devam ediyor. O - nun için meselâ Filistin ne halde bulunuyor?. diye sorulacak bir sual pek yerindedir Taymis ga - zetesinin Kudüste bulunan mu- habiri tarafından verilen malü - yat Filistin meselesinin ne kadar imal edilemez bir hâlde oldu - sünu göstermektedir. *Filistinin üçe ayrılarak dağlık Torafının Arablara, deniz tarafı - van Yahudilere verilerek bu su- retle iki hükümet tesisi, Kudüs gibi merkezin de doğrudan doğ - doğruya İngiliz idaresinde kal - ması gibi ortada bir yer taksim projesi vardır. Zaten Yahudilerin Filistine yerleşmesini - istemiyen Arablar ise ekseriyet kendilerin- de olduğu halde kendi memle - ketlerinin böyle üçe ayrılmasını | büsbütün istemiyorlar, İşte bu taksim projesi ortaya çıktı çıkalı geçen senedenberi Filistindeki is- .yan ve mukavemet hareketi git- Hecinsuvar dar cereyan eden safhaları tek - rara lüzum olmadan Taymis mu- daha kestirme olacaktır, Muhabir diyor ki: Asilerin miktarı gittikçe artt- maktadır. Bunların harekâtı mü- estir olduğu gibi cesaretleri de gittikçe artıyor. Bu hareketin ba- şında olanlar mühim bir karar * vermişlerdir. Bu da bu sene Fi - listinin limon, portakal ve saire gibi mahsullerinden elde cd'en meşgul, kazancını düşünen — bir çok Arabları bu yüzden zarara sokmak, onları da netice ilibarile İşi gücü kalmamış, kazancı mah- volmuş adamlar arttıkça isyan hareketi daha çok taraftar bula - cuk ve her tarafa yayılacaktır di- ye düşünüyorlar. Limon, portakal gibi Filistinin en büyük mahsu - lünün her sene mamlekete getir- diği para çok mühim bir yekün tutmaktadır. Bu yüzden geçinen- ler sayısızdır. Mahsulü toplamak, sandıklara yerleştirmek, stok et- mek işleri ile uğraşanlar pek çok- tur. Halbuki bu sınıf iş güç erbabı geçinmekten mahrum kalacak o- lursa isyan hareketi daha büyü - müş olacak diye tahmin edildi - ğinden isyan hareketinin başında “bulunanlar - bu senenin - limon, portakal ve saire ticaretini ymah- vetmek kararını vermişlerdir. miktarı 3,000. olduğu söylenn'ek- tedir. Kış gelince bu miktar art- tıkça artacak diyorlar. Filistinin gimal / tarafındaki - köylüler bu harekete iştirak l"-lk"* cihetle tikçe büyümüştür. Şimdiye ka- | habirinin verdiklerini hulâsa et- | mek veziyeti göstermek itibarile | ticareti mahvederek işi ile gücü ile isyan hareketine karıştırmaktır. | İsyan hareketinde bulunanların Fransa'nın ? memleketin diğer tarafındakile - rin de girmeleri için uğraşılmak- fadır. Bunun için de çare açlıktır; diyorlar!. Suriye ve Filistin'deki ları gider de açlığı duymağa moe bur olurlarsa şimdiye kadar is- yan hareketine girmemiş olan şe- hirliler de ister istemez buna iş- tirak edeceklerdir diye düşünül- mektedir. Ondan sonra Filistin Arabları tamamile birleşmiş ola- rak ne istediklerini kabul ettire- bileceklerdir. Taymis muhabiri bunu anlat - tıktan sonra isyan hareketinin başında bulunanların kararlaş - tırdıkları bu yepyeni proenin, ya- ni Filistinin yerli mahsul ticare- tini mahvetmiyen şimdiye kadar hallerinden memnun olanı Arab - | dardır. Ellerindeki kazancın - git- | mesi suretile isyan hareketine iş- tirake mecbur etmek fikrinin ne- ticelenip neticelenmiyeceği şüp- heli görüyor. Filistine İngilizler tarafından yeniden takviye kıt - aları getirilmiştir. Bununla bera- ber vaziyet 936 da olduğundan daha fena görülmektedir. Ne A- | rabları, ne de Yahüdileri ayni manda memnun edebilecek * *t şe kil bulunmadığına / A rablar ve gerek Ya. ud'ler tara - fından yeni yeni hareketler görü- loceği tahmin edilmektedir. Geçenlerde İngiliz Müstemle - kât Nazırı Filistine giderek vazi- yeti yerinde tetkik etmiş, dön - Müştü. Ondan sonra Filistinde karışıklık daha artmıştır. 12 ağustostanberi asilerden 120 kişi İngiliz askorile, İngiliz po - lisile müsademelerde ölmüş bulu- nuyor. Birçok kimse de yakalan- miş, tevkif olunmuştur. Filistin - Suriye uhdudunda yapılan telör- gülerin artık Suriyeden Filistine edilen çete hücumlarına mâni ol- makta, işe yaradığı da görülmeğe başlamıştır. Taymis gazetesi müs- temlekât nazırının Filistine gidip dönmesi ve ondan sonra hulka hi- taben bir beyanname neşredile - rek sulh ve sükünun muhafazası için nasihat olunması gibi şeyle- | rin hemen derhal tesirini göste- rerek ihtilâl harekâtina nihayet veremiyeceğini kaydederek di - — Orada rlı.. — Hyır.., — Ne yapacaktım, sanki?.. — Birak mönşer.. Birak! maz! Otomobil çoktan durdu. Boğazın tenha bir köşesi, Büyükderenin öteleri! oturuyorlar Ağaç altı.. Bir fıstık ağacının altı, Fıstıklık! — Nadi mektebini, Refik-evini coktan ünüttu! - AU A D BK Z LA C F A Eğer ellerindeki kazanç vasıta- | Küçük hükümetleri bir federasyon halinde ida- re etmek kabil mi ? | kirde olmadıklarını — Hiç kimseye mektup filân yazmadın mı?. — İşte, bir defa yazdım.. Onu da Ferhundeye... — Bırak onu.. Başkasına başkasına?. — Eh, canım sen de pek gevşek davranmışsın! — A... Refik, ne yapacağım da var mı? Senin yerinde ben olsam kıyameti koparırdım! — Lâf. Koparırdın?.. Hele böyle neye uğradı- |ğım bilmeden üç dört felâket üst üste başına gelsin İde görürüz ne yaptığını, ne yapacağını?.. Sen zaten böylesin. Başına vurup ağzından lokmant alsalar sesin çık- Bir yamacın -üzerinde yor ki: Eğer Filistin meselesi eğer yalnız askeri bir mesele olsaydı bu tapkı - Hindistanın li gürbi dağlarındaki kabilelerle edilen | müsademelere — benzetilebilirdi. Fakat Filistin meselesinin askeri mahiyeti tesadüfi birşeydir. Bu meselenin kökleri iki medeniye - tin, iki aırkın müsademelerinde - dir. Taymis gazetesi ihtilâlcilerin şundan da cesaret aldıklarımı (l | ve ediyor: İngiltere Hariciye Ne- zareti ile İngiliz Müstemlekât Ne- zareti arasında Filistin meselesi- ne dair bir anlaşma ve teşriki mesai eksikliği göze görünüyor. Onun için bu gazete İngiliz nü- fuz ve tesirinin devamı namına artık Filistin için ne karar veri- lecekse verilerek yerine getiril - mesinin daha ziyade gecikmeme- sini ileri sürmektedir. Müstemlekât Nazırı bu fikir - dedir, diyor, herhalde kabinede- ki diğer arkadaşlarının da bu fi- Bgösterecek Bir Filistinli bir delil yoktur. Muhtelif nöza - retler arasında teşriki mesai edil. mesi meselesi icab — etmektedir. Filistin meselesinin diğer bir beti de Suriyenin siyasi istikbali ne olacağı cihetidir. Eğer komis- yonun teklifi gibi Filistinin en rekât zor -olmakla- beraber | lerin arasında taksim edilse bun ların ileride Suriye ve Lübnan ile olan münasebetleri istikbalde ne olacağı meselesi tes>düfe bi- rakılamaz. Türkiyede dudlarına kadar olan ara: giliz ve Fransız mandaları arasın- da taksimi harbden sonra bir za- | man için zaruri görülmüş olabi- lirdi. Fakat dört beş küçük hükü- met teşkil ile bugünkü manda al- tındaki arazide müslüman, Ya - hudi ve hıristiyan hükümetleri vücude getirmek ilerisi için iyi görülçeek bir şekil değildir. ymisin ortaya sürdüğü bu fikirler Filistin meselesinin İn - gilizlerce nasıl bir ehemmiyetle zarı dikkate alındığını bir kere östermektedir. ak yukarıda hulâsa edilen (Devamı 7 inci sahifede) Almanyea'yı bana bir kadın tanıttı!.. Bir Fransız doktoru Alman kadınları için ne diyor? Alman meslektaşları tarafın- dan Nürenberg kongr:->> davet olunan doktor. K 1 Alman kadınların içümai mevkiüne dair | Pariste çıkan (Kadın gazetesi — Journal de la femme) in son nüs- hasına yazdığı şu mukaveleyi &- hemmiyetine binsen aynen nak- lediyoruz : ALMANYAYI BANA BİR KADIN TANITTI Bana, üç sene evvel bir Alman kadını müracaat etti. Fakat, mi- zah gazetelerinin ekseriyetle re- simlerini yaptığı tipte, yani İri ya rı, şişman, kırmızı yüzlü bir ka- dini değil, tam müânasile asri. | kadın vücutlü, kibar tavırlı bir kadın, gözlerinde zekâ parlıyor, gayet fasih fransızca, ingilizce ko nuşuyordu. Bu doktor idi: Frola- yin Hartmı talıkları ve bedit cerrahi hakkın- da tetkikat yapmak, vesaik top- lamak için gelmişti. Malümatı ye rindo idi. Kendisine gösterdiğim fengi usülleri tamamiyle kav radı ve bunları aynen memleke- tinde tatbik etti. Frolayin Hartman, bugün Ber- , kii linin en büyük hastahanesi olan (Şefkat hâstahanesi) cild hasta- lıkları ve bedii cerrahi kliniği şe- fidir. Böyle mühim bir kliniğin ba- şında bir kadının bulunması be- Edebi Roman No. 122 Güneş yükseliyor! Sabahın güneşi. Sabahın füsunu. Ve..; Boğazın Karşı tepelerin Şirinliği, Bahar manzaraları, Küş cıvıltıları! Şoföre de: Demi lar, ır. Hâlâ bekletiyorlar. Ve... Konuşuyor- Nadi soruyor, Refik cevab veriyor. Artık, ağlamak yok, sızlamak yök! zetesi Filistindeki muhabirinden | » Parise, cild bas- | Londra ga- | Bir Hırsız -Polis oyunu Sivil komiser Ali Rıza Taksim | meydanında Heykelin önünden karşıki kaldırıma geçmek üzere i- ken birdenbire heyecan ve ha retten olduğu yerde dona kaldı. Sevincinden 'az kaldı küçük dili- ni yutacaktı! Karşıda tütüncü dükkânının önünde sigara paketi ni açmağa uğraşan birisini gör - müştü. Bu adam, senelerden be- ri bütün zekâsını sarfederek ya- kalamak için çalıştığı, İstanbu - lun en açıkgöz yankesicisi Altı- parmak Nuri idi!,.. Birkaç saniye bulunduğu yer den kıpırdamadı. Adeta sevinç - ten kendini kaybetmişti. Nasıl sevinmezd' On vedi senelik po - | Tislik hay - ada şu soön iki sene ka | dar üzüldüğünü, Şimdiye kadar 'bir kimsenin burnunu kanatmamıştı. Lâkin... Senelerce bütün İstanbul polisini peşinden sürükleyecek kadar kur nazdı. Zavallı Ali Rıza, senelerce, bu yaman herifin - elinden neler çekmemişti!... Yılların temin et- tiği şöhreti son zamanlarda bu ser erinin yüzünden yıkılmak tehli - kesini bile göstermişti. Hattâ bir gün şube müdirile bu iş üstünde müthiş bir atışma bile yapmişlar- di Şube Müdürü — itımarmak Nuri meselesinden bahsetiniş: | ni hayrette bırakmıştı. Binaena- leyh beni Berline davet ettiği za- man bu davetini büyük bir merak ve memnuniyetle kabul ettim. Ve 'bu sayede yeni Almanyanın hakiki çehresini yakından gör - | mek fırsatını buldum. III üncü Rayhş hükümetinin, kadına ver diği yüksek mevkii görünce hay- retten kendimi alamadım. ÜNİFORMALI GENÇ KIZLAR Tize, şimdi on sekiz yaşında, Er- kek kardeşleri asker üniforması Biydikleri tabura - gittikleri gibi, © da ailesine : «Allaha ısmarla- dük!...> diyecek. Altı ay (mecbüri içtimal vazife) sini yapmaya gide | cek. Bu müddet zarfında hususi bir kampta, kendi yaşında, fakat muh telif sınflara mensup kızlarla be- raber yatıp Kalkacak, yiyip içe- cek, iş görecek, çalışacak. Kadın bk vazifesini öğrenecek. Fakat, yalnız derslerle naazri değil, ame N olarak... Kamplarda bulunan kızlar, faz la çalışma yüzünden yorgun ve- ya hastıt düşen, yardım edecek imseleri, hizmetçi tutacak para- ları olmuyan kadınlara, analara hizmet ederler. Bundan — başka, dışarıda çalışmak — mecburiyetin- de bulunan işçi kadınlar, küçük çocuklarını kampa getirip bırakır (Devamı 7 inci sahifede) Yazan : Etem İzzet Ferhundenin aşk mektublarını ğini, onu nasıl dövdüğünü, Merali: — Sus.. Piç! Diye nasıl itip kaktığını, nasıl evinden çıktığını anlatıyor! Sonra, İstanbuldaki tevkifini, suallerini, Ferhundenin boşanmak günlerdeki sandoviç ziyafetlerini, sadık dost imasile aldığı mektubları, hapishaneden çıkışını, Nimetle kar- Dedi. Refik, şaşkın şaşkın Nadinin yüzüne baktı, şılaşmasını, müddeiumuminin: — Durma... Buradan git... Deyişini, Avrupa seyahatini, Nimetle izdivacını, İstanbul dönüşü " min etmişti. | damı düşünerek parmaklarını hırs 'ok gevşek hareket nuz. Ali Rza Bey, demişti. Arzu etseniz bu işi daha Çabuk netice- lendirirsiniz. Ali Rıza fena halde - kizmişti. | Şrefine leke sürülmesine asla mü saade edemezdi. — Ben bundan fazlasını yapa- miyorüm efendim, demişti. Ma - demki işinize gelmiyor, hemen is | tifamı veririm. Şube Müdürünün söz söyleme- sine meşdan - bırakmadan kapıyı çarparak dışarı fırlamıştı. Derhal b gün istifasını yazıp Polis Müdür lüğüne verdi ise de kabul edilme- mişti İşte 0 günden beri Ali Rza Al- | tıparmak-Nuriye karşi büyük bir | kin besliyordu. Her ne bahasına | olursa olsun onu tutmağa, bilhas- | sa kendi eliyle yakalamağa ye - Ve şimdi yirmi adım ilerisinde, karşıki kaldırım üzerinde o âman sız düşmanı duruyordu!... Acele birkaç adım bu meşhur hırsızı ya- kalamağa küâfi gelecekti. Ali Rıza inçten çıldıracak gibi idi. Bir dakika sonra yakalayacağı a- la açıp kapıyordu. Seri bir iki adım attı. Lükin o e?... Altıparmak sigara puketini açmış, ağzına bir sigara yerleştir. miş, kibrit çıkarmak için eline ce bine atarken başını bir an için kaldırdı. Ali Rıza ile gözgöze geldiler... Ali Rıza bir daha durakladı, tereddüt etti. Altıparmak sigara- sını yakmadı akamadı... O dâ şaşırmıştı. Yakalanacağını anla - mıştı. Bir iki saniye karşılıklı tered- düt ettiler. Fakat Nuri daha ça- buk kendini topladı... Lâkin hay ret??. Kaçmadı... Bulunduğu va- ziyette kaçıp kurtulamıyacağını bir bakışta anlayacak kadar zeki idi. Yavaş yavaş yürüyerek Ali Rızanın hayretten açılmış gözle- Ti önünde köşe başında nokta du ran polis memuruna yaklaştı. O- na birşeyler söyledi, sonra Ali Rı zayı göstererek birşey ilâve etti. ediyor: — Maamafih, da değilim: — Öyle ya!... — Tuhaf şey! mi?. BENİCE nasil yakaladı'. — — Garibi. Nadi hayretler içinde, Birçok noktalar uıı:n.ndı zihin yoruyor, Bursaya mektubunu, son miyor. Bir aralık: sordu: — Ne dalaveresi' — Olmaz... Demet. Dünya bu! şimdiki hayatını, — Ferhundeyi — — Relik, üdeta kat'ı... mı_.nmıı.m..ımmmıw Na- hıçmduıı. darülâcezede - Merali. Nadi de bilhassa iki üç noktada ısrar ediyor: — Müddelumumi eline tutuşturduğu — suallerir çevabını hiç almadan mı seni bıraktı? — Niçin tevkif edildiğini hâlâ bilmiyorsun değil — Vallahi bilmiyorum. Zihnimi yordum, yordum Bir türlü bu işin içinden çıkamadım! — Acaba... Acaba?.. Diye büyle bir sürü istifham gözlerinin önünde götürülüşünü, zindan gecelerini, müddeiumuminin gerilip alçılıyor, fakat bir türlü kat'! hükmünü vere — Yahı meuUı:dıMrdıvmnlnuım' Folis hemen Altıparmağın kolun dan yakaladı ve beraberce Gala- lasaray merkezine doğru yürü - >meğe başladılar. Ali Rıza hayretinden baygın - lıklar geçiriyordu. Olduğu yerde kıpırdamadan kalmıştı. Altıpar - mak mükemmel bir intikam alı- yordu. Nasıl olsa yakalanacağını anlamıştı. Ali Rızaya yakalan - maktarisa kendi kendisini bir po- lise teslim etmekle ondan sonsuz bir intikam almış oluyordu. İşte zavallı sivil taharrinin gözleri ö- nünde polis merkezine doğru iler- Ttyorlardı. Ali Rızanın bütün hayalleri bir balon köpüğü gibi bir an içinde sönüvermişti. Son iki sene için - de sır£ bugün için, bu an için ya- şamıtı. Lâkin... İşte bütün emel leri mahvolmuştu!. Bir an için peşlerinden koşup tabit hakkını elinden alan polis memurunu bir yumrukta yere yı kıp Altıparmağı kendisi tevkif e- derek ellerine kelepçeyi vurmak istedi. Sonra bunun pek âdi bir şey olduğunu düşündü. Zavallı polis memuru hiç birşeyden ha- bersiz mağrur bir tavırla yankesi cinin kolumu sıkıca kavramış, sü- rükleyerek götürüyordu. Biraz sonra kalabalık arasında gözden kayboldular, . . Ertsi sabah, Ali Rıza büyük bir heyecanla sabah gazetelerine sa- nildi. Birinci sahifelere dikkatle baktı. Birşey yok... İç sahifeleri karıştırdı. Her tarafını büyük bir heyecan ve dikkatle satır sa- tır gözden geçirdi... Yok... Yok... Hayretle kendi kendine söylen. di: — Herhalde, dedi. Haber alma mış olacaklar. Mutlaka akşam gar zeteleri yazarlar... Lâkin akşam gazetelerinde de hiç birşey yoktu... Ali Rza o gün işine ritmedi. Bü tün kününü fena — ku: umularla, pis düşüncelerle geçirdi. O gece (Devamı 7 indi saylamızda ) bütün bu işler naşıl oldu?. Farkın