UĞUR £ SATANLAR * ! Kadın en zekısı, en okumıışu, yine “göz,,e ve “uğur,,a inanıyor Insan çö kup ihtiyarladıktan sonra, nenin uğuru kalıyor ki Yazan: MAHMUD YESAR:; Genç kızların, genç kadınların, — * boyunlarında, yakalarında; kır mizi, mavi yürekler, renkli kü - çücük halkalar görürüz. Bunların hepsi, onlara göre: — Fetiş! dir, Her genç kızın, genç kadı- vnim inandığı, bir «fetiş» ğur» vardır. Bu, bizim bildiğimiz, kırk yıllık <mavi boncük» un, enazarlık» ın, sözüm ona asrileş- mişi. Kadın, düşünce ve duygu iti- barile ne kadar ilerilerse ilerle- sin, yine kadınlıktan, küçük zâ- aflardan kurtulamıyor. Kadınıt en zekisi, en okumuşu, yine «göz> € ve suğur» a inanı - yöor. Ben bunların ne çeşidlerini gördüm. Candan dostlarının, ya- kın akrabalacının bile <göz» le « rinden korkarlar. Genç karlnın üzerine bir kırık- hık gelir, biraz başı ağrır. Hemen bulp hazırdır: — Göze geldim galiba? Fakat <kim» in <göz> üne? dü- şünülmeğe başlanır — Bugünlerde bizim eve kim- geldi idi? Ben, nerelere gitmiş - tim? Dostlar ve akrabalar içinde <göz> fnden korkulan ve «denenmiş> olan «kim» se, onu bulmak, sa - çından gizlice bir tel koparmak Tüzamdır. Bu «kemgöz» şerrin - den kurtulunur, Çörekotu tütsüleri, daha baş « Ka tütsüler ve dualar da cabası. «Göz» den korkma sakın - amalardan başka, gö görün- mez kazalara karşı da korunma- lar vardır. Bu korunmalar, hep «denen - miş uğurlar» dır. Bu edenenmiş uğurlar» öyle akla gelmedik, çe- #idi saymağa gelmez acayib şey- terdir ki... Kadın çantalarında — «denen - miş uğur» diye, neler görmedim: Kırık miknatis parçası, Küçücük kilid, Kırık küçük anahtar, Bir taş kırığı, Küçücük demir halka. Daha bunlara benzer, benze- mer, enler, neler... Uğur: unu evde unütüp s0- kağa çıkan kadınların, âdeta has- talandıklarını, ldüklerimi bi- liyorum. — Bunların içinde; eğer yarı yolda batı: İşdıysa, eve dö'- nenleri bile vardır. Fetiş, ni evde unutan genç kız, genç kadın, o gün yapacağı işleri şaşırır, hattâ birçoğundı da vazgeçer. Şayed o gi şey olduysa, yani bütün u: uğur» un evde unütül- muş olmasındadır. Üzerlerinde, çantalarında ta - | dıkları «fetişe ler temiz, dük - Lün camckânlarında teşhir edi - len çeşid çeşidi «fetiş, Jere, daki - | Kularca bakmaktan - kendilerini alamazlar. Geçen gün, Beyoğlu Balıkpaza- rından geçiyordum, - kaldırımda, bir efetişe satan ihtiyara rastla - dim. Satıcı da bir tipti. Tarif e- Jeyim: Boyu kısa. Çeneden bıra kılmış bir dilim beyaz sakal, Baş- ta' soluk kasket. Sırtında soluk ve yamalı lâciverd ceket. Ayak- | larında yine soluk yamalı, vaktile gümüşü olduğunu tahmin ede - bildiğim bir patalon. Fakat ihtiyarın soluk ve ya - © kadar temiz ki, şa- şaşacağınız bir şey üstelik <ütülü» de Evet, ütülü İhtiyarın — duruşunda, öyle vakar, a; bir ar başlılık var ki, gayri- az Rus generalle .| rinden mil Diye düşündüm. İhtiyar, elinde, çeşid çeşid «fe- tişe asılı bir levha tutuyor. Bu <uğur» lara, bir göz atayım, dedim. İhtiyar, sırtını duvara ver-. miş güneşleniyordu. Benim bak- tığımı görünce, o da şöyle bir bak- ta. Bende müşteri hali görmemiş olacak ki, gözlerini tekrar soka- Bin akıntısına dalıverdi. Mavi yüekler, incecik zinc — | ler, madeni mikrockopik filler, ke- diler, türlü törlü tılısı ve Burlar... | Bunlar hangi genç kıza, hangi genç kadına, uğur getirecek diye | düşünürken, yanımsıra bir göl- ge peyda oldu. eli bostonlu, saçları | bembeyaz bir ihtiyar kadın. Kadın da eğildi, suğurlar» a ba- kıyor. İhtiyar satıcı, bu yoklaşan eli bastonlu yaşlı — kadına, bana baktığı kadar da bakmadı; onun gözleri hâlâ sokağın kalabalığın- da ben, geri çekildim; ihtiyar ka- dın, daha yaklaştı, daha dikkatle bakıyor. Neye ve ne için bakıyor? Ala- €ak mı? Hayır! İhtiyar kadın da suğur» alacak hali sezinlese, ihtiyar sa- tacı uyanırdı. Uyanmak şöyle dur- sun, kadının dikkatle bakışile bi- le alâkadar olmuyor. İhtiyar kadın, epey baktıktan sonra, bastonunu kaka kaka yü - rüdü. İhtiyar satıcı güneşleniyor. Ben de yürüdüm. | İhtiyarların <letişe le alâka - ları yok. Evet, insan çöküp ihti- 4 yarladıktan sonra, nenin uğuru kalıyor ki. MAHMUD YESARİ Kahirede, yılan İsırmasından Ölen bir devenin etînı* satan kasab Altmış kişi zehir- endi, dört kişi öldü! Khirede bir kasab, yılan isire masından ölen bir deveyi kesmiş, derisini yüzmüş, etlerini parça - lamış ve ucuz bir fiatla satmış. Bu eti yiyenlerden & zehirlenmiştir. İçlerin: ölmüş, on beşi de ümiddiz halde hastaneve kaldırılırışlır Zabıta kasılı tevkif etmişt İRADYO| BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: 18,30 Dans musikisi (Plük). 19,00| Spor musahabeleri: Eşref Şefik ta- rafından. 19,30 Karışık musiki | (plâk). 19,5$ Borsa haberleri. 20,00| |Saat ayarı. Nihal Asım ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,40 Ajans haber- leri. 20,47 Ömer Rıza Doğrul tara » 21,00 Saxt fından arabca söylev. ayarı. Orkestra: 1 — Ofenbah: La belle helene. 2 — Detossen: Bercanse, 3 — Ponsse: İdylle. 2130 Rıfat ve arkadaşları İfından Türk müsikisi ve halk şar- kıları. 22,10 Hava raporu. 2213 Mu- hittin Sadak: — Viyolensel konseri, piyano refakatile. 22,50 Son haber- ler ve ertesi günün programı, 23,00 Saat ayarı; İstiklâl marşi, Son tara - ;Olüm memleketinden adam kaçırmak: JBu iş de yolunda giden bir ticaret halini aldıysa da eline geçen antikalar yüzünden bir adam Londra'da mahküm oldu. Ispanya yeni bir ticaret men- baı haline gelmış... Mahküm edilen Alber | İspanyadaki dahili harb yü - | zünden nice yabancılar zengin ] oldu. — Almanyada — parala - rını birakıp çıkan Yahudilerin kızlarını almak suretile bunların servetini kurtararak zengin olan yabancılar az olmadığı gibi. 'akit vakit İspanya işlerine karışmış, para kazanmış olanlar- dan bazıları vakit vakit İngili ga- zetelerinin sütunlarında yer tut- muş oluyorlar. Böylelerin dedi - kodusu bir zaman devam vdiyor | dan verildi. İsmi söylen Şimdi de Alber Gury isminde o- tuz dokuz yaşlarında bir Fransı zan geçen gün Londra çeza mah- kemesinde on sekiz ay hapse mah küm oluşu böyledir. Alber şarab satar, fakat ticaret işlerinin her eliğini bilir bir adamdır. Mu- hakeme esnasında karısı da bu - lunmuş, kocasınım böyle mah - küm olduğunu işitince kendini tutamıyarak haykırmıştır. Alber de ümidsizlikle karısına işaretle veda etmiştir. Alberin suçu kırke altı parça eski ve kıymetli re simlere melik oluşudur. Bu a: tika resimlerin kıymeti 1000 İn- giliz lirası tahmin edilmektedir. Bundan başka 2000 İngiliz lira » lık da inci gerdanlık bulunmuş- tur ki bütün bu kıymetli eşyanın çalınmak suretile Alberin eline geçtiği iddia edilmiştir. Bu eşya, adı gizli tutlan ve İspanyada Bar seionada zengin bir tüccar olan bir İspanyola aiddir. Alber mah kemede demiştir ki: Gerek resimler ve gerekse gerdanlık bana Rikadro tarafın- iyen zen- gin İspanyolun oğlu olan Rikardo Şimdi Frankonun yanında ça ış- maktadır. Zengin İspanyolun — Kanı ıen ve Dolores isminde iki de kızı vardır. Bu kıymetli eşya bana bu kızları İspanyadan çıkarıp baş ka bir memlekete götürmek için verilmişti: Kuma Vaktile genç kızlar nekadar mahcub, mütevazı, utangaç, te - miz yürekli vo saf idi, ne masum çahreleri, bakışları vardı. Yüzle- rine dikkatle bakılınca Kicabi rından kızarırlardı. «Kumarbaz» filminin kahra nı Mina bu eski zaman kızlarına çok benzer. Henüz yirmi yaşında- dır. Ve çok, çok güzeldir. Ken < disini herkes sever. Üvey babası- nın kâtibi Aleksi kendisini bir | mabude telâkki — ediyor. Bir de zengin Baron var, Daima peşinde dolaşıyor. kur yapıyor. Fakat ba- rnodan herkes şüpheleniyor, Dö- | nen rivayetlere bakılırsa hakikt | baron değil. Belki... Çünkü geçen asırda Alman su şehirlerinde dik- nazarı çekebilmek için mutlaka bir asalet ünvanına sahib olmak lâzımdı | Mina'nın üvey bal türüm bir general, Ye mıldanamıyor. Buna rağır nasının. vefatını bekliyor. Mira « sına konacak ve Dlanş- adlı bir eğlence — kadını ile evlenecek... General, barondan mühim bir pa- ra ödünç alıyor. Bunu, mirasa kg- nunca ödeyeceğini söylüyor. Ba- ron, Mina ile evlenmek sevdasın- da. Genç kız babasının — kumara borçlandığını biliyor. Elmasla - | rını Aleksi marifetile satıyor, ku-| marhaneye gidiyor, talihini dene- mek istiyor. Baronun bir şeyden haberi yok. Genç kızı kumar ma- sasının önünde görmekten hoşla- Tuyar Mina, biraz da barona barç. lanıyor. Asabileşiyor. Kâtibe, a - ğir tmuamele etmiye başlıyor. O da ayni suretle mukabele ediyor- | lar, Aralarında aşk ve kin ile şık bir mücadele başlıyor. Günler geçiyor. General cu gittikçe kabarıyor n bör- Blanş sı -* rbaz.. ının ise ölmiye hiç niyeti yok. Bir telgraf — geliyor. Bu generalin, ihtiyar anasınin şa- tosunda bulundurduğu, casus ta - rafından gönderiliyor ve yaşlı ka-| dının vefat ettiği haber Veritiyor.| Artık general kurtuldu demek- lir. Anası öldü, vlenecek. Nişanlanıyorlar, Alek-) siye yol veriyorlar. Fakat, akla sığmıyan bir hadise oluyor. âldüğü zannolunan yaşlı | kadın maiyeti ile beraber çiftliğe | geliyor. Aleksi'yi yine vazilesine alıyor. Blanş'ı ve baronu kovu - yor. Sonra o da kumara alışıyor. | Ve bir gece Bulet'de bütün ser - | vetini kaybediyor. Artık ümid yok, Baron, gene - rali tazyik ediyor. Paralarım isti- yor. Mina ümidsiz bir halde A - leksinin himayesine iltica edi - yor. Dlikanlıda 80 frank para var. Talihini tecrübe etmek için ku -« marhaneye giriyor. Oyhayor, oy- şüphesiz mirasa | konacak. Zengih olacak. Blanş'la | | — Bara İngiliz gazetelerinde okundu - ğuna göre Londra sahnesinin ta - ninmiş ahtrislerinden Vindhamm'ın| | geçen gün isim günü olmuş. Bil- | diklerden zengin bir adam aktrise| 200 İngiliz liralık bir çek gönder- miş. O da bu çeki alır almaz aklına gelen tahaf fikri yerine gelir * mek üzere hemen giderek mahke- ) meye müracaat etmiş ve: nıyor. Bu paar ile işlerini düzel - | tebilecek mi? Hayır! Mina, Âlek- | siyi seviyor. Fakat ayni zamanda nefret de ediyor. Paraları yüzüne atıyot, Satılık bir kadın olduğu- | nu söylüyor. Zavalhı delikanlıyı büyük bir yels ve nevmldi içinde bırakıyor. Aleksi, Plânjla be, ber Parise gidiyor. | | | | generale ödünç verdiği paradan vaz geçmiyor. Sahte bir | taam senedler yapıyor, — Aleksiye tarmak için bunlrar alıyor. Mina hasta ve bir doktorun — yanında. doktor kendisini tedavi - ediyor, | hayatımı kurtarıyor. Fakat genç kız can sıkıntısından — boğulacak bir bir halde. Bir gün tesadüfen Aleksiyi gö rüyor. Beraber kaçmak. teklifin- bulunuyor, İ Bu sırada Aleksi, baronun hile-| sini anlıyor. Deli gibi - oluyor. Blanşi boğuyor. Mina'ya vedar et tikten sonra kendini trenin altına atıyor. Doktor, Mina'yı yeniden hima- nayor, ihayet 200,000 frankk kaza- yesine alıyor. Güzellik, gençlik ve.. para nasıl bitli Aktrisin iflâsı!... En son parasını mahkemeye Verdi — Ben borçlarımı veremiyecek bir halde bulunuyorum. Onun için iflâsıma karar verilmesini iste - rim. bulunduğum tiyatronun sa- Hübi aleyhine bir dava açmıştım. Mahkemeye de-avukat — tuttum. Borçlandım. Avukatın — parasını veremedim. Dava senelerce müştür. Avukata olan borcumu verer iyorum. Şimdi gönderilen bu çek ile lâzım gelen masrafları vererek kendi aley rararı a istiyorum lerine bakan mahkemenin kapı - sma geldiğim zaman nereye mü- Yarım racaat edeceğimi sordum. düzüne kadar birçok odal dim, çıktım. Bir takim - ki yazdılar, Nihayet bini bir kâğıdlar imzalattılar. Ben de çeki verdim. Fakat bu iş bana yorgun- luk verdi. Başım ağrımağa baş » Tadı. Bir bardak çay getirdiler, | bana içirdiler. Şimdi artık iflâs etmiş bulunuyordum. Annemle beraber oluruyurum. Artık tama- Aşk arkadaşlık faydalı mıdır yok.,a'? | | için birçok paralar v. (a mile annemin yardımına — muhte cım. Bundan sonra hangi işe gi receğimi de bilmiyorum. Tiyatro sahibi ile aktris ara - sındaki dava bir piyesli ması üzerine aktirisin a lamadığından ileri — gel Aktris tiyatro sahibi olan kadın- dan 91 İngiliz lirası istemekte « oynan - senedir süren bu davada aktris kaybetmiş, nihayet temyiz malikemi kat son 'defa olarak mahkeme yino aktris aleyhinde hüküm ver-; miş bulunuyordu nasebetle şöyle dı Hâkim bu mü- miştir:” — İki kadın arasında böyle bir davanın S1 şayanı dikkat- Dava edilen para 91 İngiliz âdır, Çoktan para ele geç - mişse bile şimdiye kadar © kadar çok Mahkem âçıl ve''saire ek 1 dır. Bu 91 liranın bü masra! giden büyük bir kısmından sonra elinizde birşey kalmıyacaktır. masrafı BUGÜN Siyasi Sabah Gazetesi Memleketin en tanınmış gazetecileri ve muharrirleri tarafından neşredilecektir! Birinci Teşrin azartesi Günü ; çıkıyor ne kadar - gidilmiştir. | Mahkümun karısı Bunun üzerine müddeiumum' demiştir ki: Alber bu söylediği kızları İspanyadan çıkarmak için 20,000 frank ücret alacağını söylemiş - tir. Yirmi gün zarfında kızları oradan alıp çıkaracaktı. Alberin elindeki — resimleri — temmuzda Londrada satmağa teşebbüs et - tiği anlaşılmıştır. Böyle antika şeylerden anlıyan biritine mü * racaat etmiştir. Danton isminde olan bu adam evvelce İngiliz istihbarat şebe - kesinde çalışmış bir adamdır. Halbuki Danton bu resimlerin bundan beş sene evvel İspanyol taciri tarafından kendisine güs- terildiğini ve o zaman kıymel takdir ettiğini hatırlamıştır. Müddelumumi sözüne devam- la Alberin on sekiz aydanberi va- ziyetten istifade ile İspanya da- hilf harbt dolayisile bir - takım menfaatler temin ettiğini ve pek tehlikeli işlere girdiğini söyle - min için İspanyadan 150 kişinin Alber vasıtasile kaçtığı anlaşıl - | mıştır. Alben İspanya için yabanc | bir adam da sayılmaz. Çünkü on | dört sene orada yaşamış, uzun | zaman sade hali ile kendini sev- | direrek muvaffak olmuştur. İh- | racat işleri yaptığı cihetle Fran - sız. gemicilerinin Çağile tanışı - yordu. Onun için İspanya liman- | larına gelen gemilüre İspanya - dân bir takım adamları saklıya « yorlardı. Barselonda bir evi var « dir. Oraya kaçamk isliyen birçok — İspanyollar gidip gelmekte idi. İşte bu gilme gelme esnasında — Alberin — neydana — çıktığı gibi Fransız olan karısı da kocasının oradaki faaliyeti; maktadır. — Ben de İspanyada idim. Ge- le işler yapıldı. Günlerce evimizs de iki papaz ile;üç te rahibeyi sak - ladık. Nihayet bir gece bir va « purun hazır olduğu anlaşıldı. K cam onları evden çıkardı. Vap Eötürerek kaçmalarını temin el (Devamı © ma Miştir. Öyle ki dahili harbden te- — rak çıkarmakta muvaffak olu » — şöyle anlat - | en sene baharda Barslonda böye — K dir. z €