29 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

29 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

? —SON TELGRAF —29 EYLUL Dss YARI ŞAKA YARI CİDDİ - Vallahi Holivuda gittim ! Robert Taylor'a bakınız. Kâfir öyle Türkçe konuşuyor ki.. yazan: MURAD KAYAHAN Bilmem dikkat ettiniz mi?, Genç lerimizde tuhaf bir merak v Artistlere benzemek merekı!. Kızlarımızın gözlerinda bu ar- zunun alevi ışıklamıyor, delikan- hılarımız, beyaz perde kahraman- larını v rken becz bir işti- yakla sıkışan yüzlerin e hasedle- şen bir gıbtanın ifadesi canlanı - yor, Kılık kıyafet itibarile kon « dilerini onlara benzetmek gee luk çekmiyen, bu zavallı gençler en büyük benzeyiş noksanını bir türlü onlara uyduramıyorlar.., Para kazanmağı... İşittiklerime, — duyduklarıma, okuduklarıma göce her yıldız a- yukarı haftada 10000 — ile 4000 İngiliz lirası arası a bir para kazanıyormuş... Gençleri - Mmizin en gelirlisi cüzdanında bu paranın 1000 de birini bulundu - ramadıktan başka, bu haftalık, onların 10-15 yıllık kazançların - dan çok daha fazla bir yekün gös- teriyor. Kendi kendime şu münakaşayı yaparken, bir düşünce kapladı; gülümsedim: — Darvin; dedim.. Bugünlerde görseydi, nazariyesini isbat için binbir sudan delil bulmağa ça - balamaz, bunlardan birini kolun- dan tutar, davasına itiraz eden - | lerin önüne götürür: — İştel derdi; alın size en bü- yük, en susturucu delili... Ve.. muhakkak ki davasını ka- zanırdı... .. | Holivuddayım... Hani şu arka- İeşımız- Hikmet Feridun Esin ağlandıra ballandıra altı aydır. latıp da bir türlü bitiremediği eşhur sinema stüdyoları payı- htında... hur bulvarının bir ucunda, mey- dana bakan yalancıktan bir ge- zinonun yapmacık terasinda otu- ruyorum. Sahte bir garson, tak - lid, bir fiaçanın içinde ancak bir yudum aldıktan sonra sahici ol - duğuna inandığım bir kahve ge - tirmiş. Onu aheste beste höpür- detmekle meşgulüm... Önümde bir artist resmi geçidi var,.. Hepsi türlü kıyafetlerle stüdyolarına gidiyorlar... İşte Ro- ber Taylör, servi boylu, erkek ya- pili bu' delikanlı; gençlerimiz - den birçoğunun, yürüyüşünü, o - turuşunu, yemek yiyişini, sigara içişini, * giyinişini, konuşuşunu taklid ettikleri delikanlı — yıldız, bana gülümsedi, selüm verdi... Arkama baktım... Gazinoda bir sahici benden, bir de arkada, ya- lancı bir palmiyeye dayanmış, kü Ççük parmağının manikürlü tır- nağile dişlerini karıştıran sahte garsondan başka kimsecikler yok. Müutlaka bana güldü, beni selâm- ladı... Karşılık verdim. Konuştu. Hem de inanmıyacaksınız; selis, | ne yok? açık, dürüst bir türkçe ile bana üşinalık etti: — Nasılsın dostum... Ne var, — Hayırlar bay yıldız... Nere- ye böyl — Stüdyoya gidiyorum.. Yeni bir film çevirmege - başlacım... Amma görsen harika! Eminol bu nu seyredenler beni çılgınca al- kışlıyacaklar... Bu tanımadığım aziz dost ne bol çeneli bir adammış; merhaba dedi başladı, bir türlü hoşca kal: deyip tıraşı kesemiyor... Pence reden sokağa uzatmaktan boy - num ağrıdı... Kendimi eziyetten kurtarmak için sözünü kestim: (Devamı var) Ginayeti | Kıstançlık Yüzünden yapmış Onun için suçlu idam cezasından kurtuldu Bundan iki sene evvel Kadıkö- yünde Mahmudbaba mezarlığında Cideli Hacer adında bir kadını pa- rasına tamâan öldürmekten maz- nun Hüseyinin muhakemesi dün ağır ceza mahkemesinde bitiril « miştir. İdam talebile ağır cezaya sevk- edilmiş olan ve iki senedenberi muhakeme — edilmekte bulunan Hüseyinin 937 senesi teşrinievve- linin 16 ıncı gecesi Hacerle bera- ber Mahmudbaba mezarlığına git- tiği ve orada başka bir kadını Hü- seyinden kıskandığı için Hacerin Hüseyini muaheze etmeğe başla- diğı ve aralarında bu yüzden çı - kan kavgada kadının başını taşla ezdikten sonra kasatura ile de bir gözünü oyduğu ve sonra da Şeri- fe adındaki diğer dostunu bula - rak mezarlığa getirip Hacerin ce- sedini gösterdiği sabit olmuştur. Hüseyinin bu cinayeti paraya ta- maan işlediği sabit olamadığın - dan Ceza kanununun 448 inci mad-i desine tevfikan yirmi sene müd- detle ağır hapse konulmasına, mü- ebbeden âmme hizmetlerinden memnuiyetine, cezası müddetince kanunt mahcuriyet altında bulun- durulmasına karar verilmiştir. Sirkecide içkisiz ince saz NAHİD SIRRI Sirkecide Vakıf hanının altın- daki büyük kahvede bir müddet- tenberi haftada bir gece incesaz olduğunu ve Bayan Muallânın da burada, saz ilânlarındaki fasih i- fade ile «scanslarına devam etti- #ini» biliyordum. Dün gece ak - şam taamını İstanbul — tarafında yedikten sonra bu saza gittim. Kapıdan içeri girdiğim zaman bü- tün kahveyi, balkon şeklindeki i- kinci ve.dar katı da dahil olduğu halde hıncahınç dolu buldum. Ma- saların aralarındaki boşluklara ve geçilecek yollara bütün iskemle- ler konmuş, güç halle boş bir is- kemle tedarik edip saza en yakın bir tarafa sokuldum. Gazinoda, çok kalabalık ve eski zamana ait bir düğün gecesinin erkek misa - firlerine ait tarafını — hatırlatan bir hal var. Gerçi beş on kadın mevcut amma, manzaranın umu- mi tonu bu. Bahçelerdeki sazla- rın tatil edilmiş ve kapalı yerler- deki sazların henüz açılmamış bulunmasından — olacak, saz ilk tahminimden kuvvetli ve önlerin- deki Bayan hanendeler altı tane. Biri müstesna beşini bildim. Her- kese çay, kahve veya limonata ve- riliyor. Umumi fiat servis dahil 50 kuruş. İçki olsa elbette çok pa- ra bırakacak, müşteri çıkar am- ma, bu bovarda müşterileri böy Te tklım tıklım oturtmağa imkân olmaz. Herkes içeceğini fincan ve bardağı elinde tutup bitirdikten sonra kahveciye iade ediyor. Gürültü az olmakla beraber yi- me fasıllar ve hanendeler mutlak bir süküt içinde dinleniyorlar de- nemez. On buçukta bir lavanta koku- suna baş çevirince Buallânın tâ 'yanımdan geçerek önümdeki saz yerine çıkıverdiğini gördüm. Öte- ki Bayanlar pek sade kıyaletler- de idiler, fakat o tirişe renginde hir dekolte rob giymiş ve bir par- mağına tek taş iri bir pırlanta yü- zük takmış. Pek sür'atle parlıya- rak yıldız olan bu genç kadın aca- ha bir gün Safiyeyi geçebilecek mi? Sesi tatlı ve gümrah. Kâh kaşlarını fazla çatıp gözlerini nim kapayarak kâh kaşlarını kaldı- rıp iri gözlerini tamamen açarak kuyvetli bir mimikle söylüyor. Neşeli havalarda hemen hemen kantoyu hatırlatan favırları, ha- reketleri var, Galiba beş şarkıdan sonra gitmek istedi de yıldızların mutad teşrifatile alkışlara mağ- lüp geri döndü. İki şarkı daha söyledi. © bittikten sonra fasıl ve öteki hanendeler kısa bir müddet da - ha devam edecekler lâkin umumt bir kalkış oldu ve tekrar şarkı söy- Tiyecek Bayanları patronlarına karşı küçük düşürmek zarafet - sizliğini ben de irtikâp ederek, sa- at on biri çeyrek geçerek bu içki- siz saz yerini terkettim. Şoförler cemiyeti kongresi Ekseriyet olamadığı için dün Şoförler cemiyeti kongresi yapı- lamamıştır. Kongre ayın Üüçüne bırakılmıştır. Tedris yılı arifc s'nde : Mekteblere yazır lanlar çoğaldı Tecdidi kayıd işi kalktı 932 doğumlu. lar da a. acak mı ? — Kitablar — Üniversitede tedrisata hazır! anıyor İlk ve orta mekteblerle liseler 3 teşrinievvele raslıyan önümüz- deki pazartesi günü sabahından itibaren açılacaklar ve 1933 - 1939 ders yılı faaliyetine dahil olacak lardır. Bu münasebetle Maarif Mü - dürlüğünde ve mekteplerde ya - pıdan bütün hazırlıklar hemen hemen - bitmiştir. Yalnız orta mekteblere aid tayin ve nakiller henüz devam etmektedir, Bu hususta dün de Maarif Mü- dürlüğüne yeni bir liste tebliğ o- lünmüştur. Maarif Müdürlüğü başmual - limlerle hemen her gün temas et- mekte ve toplantılar yapılmak - tadır. Bu toplantılar neticesin - de talebe vaziyeti ve yeni ders yılında alınacak tedbirler tesbit edilmiş bulunmaktadır. İlk mekteblerde taşradan yeni den tayin olunan — öğretmenlerle şehrimizden naklolunan mual - limler de - mekteblerin henüz a- çılmamış olmasına rağmen - Yeni vazifeleri yerine giderek başmu- allimlerile temas etmişlerdir. Bu suretle mekteblerde yapı - lan içtimalar neticesinde her mu- allimin okutacağı sınıf şimdiden tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu gene ilk mekteblere kaydo- lunmak üzere yapılan müracaat - ların geçen seneden daha ço! faz la olduğu anlaşılmıştır. Bu münasebetle birçok mekteb lerde yeniden şubeler açılması kararlaştırılmıştır. İlk mekteblere bu sene yalnız 931 tevellüdlü çocuklar kayıd ve kabul olunmuşlardır. 932 tevellüdlü çocukların baba- larından bazıları; Maarif Müdür- lüğüne müracaat ederek çocukla- rının da mektebe alımmalarına mMüsnade olunmasını rica etmiş - lerdir. Bu müracaatler tetkik o - Tunmaktadır. İlk mekteblerde eski talebele- lerin * di kayıd işi bu sene - ldırılmıştır. bu mekteb z başka bir şehre gidecek olan çocuklara tasdikna- me ve şehadetname vermekle ve bir de yeni müracaatların tetkik işlerile mı muşlardir. Bu sene; ayni mıntaka dahilin- de bulunan mekteblerden diğer bir mektebe nakletmek istiyenle- rin de bu arzularının kabul olun- maması ve bu usulün kaldırılma- sı Maarif Müdürlüğü tarafından heo-ır| Harbe doğru mu? 'Yazan: Ahmed Şükrü ES! Eğer Almanya, Çekoslovakyâ ve Fransa orta Avrüpü | zine karşı deklare vaziyetle * rinden ricat etmezlerse, bir sonra, bir Avrupa harbi emri VA ki halini alacaktır. Bu vaziyet * leri tekrar bulâsa edelim: 1— Evvelâ Almanya teşrini * evvelin birinci gününe kadar koslovakyaya ait muayyen Paf mıntakaların teslimini tevdi © iği bit muhtıra ile talep etmit” tir. Bu talep evvelki akşam Hit Ter tarafın tukta da sarih olarak tekrar edil" mektedir. 2— Çekoslevakya Lükümelk muhtırayı tetkik ettikten sonfâr Alman mutalebatını kabul ede * miyeceğini bildirmiştir. 3— Fraonsa, Çekaslovak hudür | mekteb ida! e bildirilmiştir. Bütün ilk mekteblerin ders ki- tabları geçen hafta tamam edil - miş olduğundan satışa çıkarılmış ve bu suretle bu sene ilk defa o- larak ilk mekteblerde kitabsız - lık derdinden daha derslere baş- lanmadan evvel kurtarılmışlar - dır. Devlet matbaasında - tabedil - mekte olan orta tedrisata aid ki- tabların baskısı da tamam olarak hepsi satışa çıkarılmıştır. Binaenaleyh ortaokulların kitab| derdi de evvelden halledilmiştir. Maarif hayatımız için bir yeni- lik olan bu iki mes'ud hâdise Ve- kâlet tarafından bütün Maarif Müdürlüklerine telgrafla bildiril- miş olduğundan taşradan ve her taraflan Devlet Matbaasının satış bürosuna siparişler yapılmasına başlanılmıştır. Maarif Vekâleti bir yandan ilk mektebleri ders kitablarında ö - bür sene için yapacağı tadilâta bile şimdiden girişmiştir. Ezcümle ilk mekteb muallimleri arasında geometri kitabı için 1000 liralık bir müsabaka açılmiştır. Diğer taraftan Üniversitemizde de tedrisata 7 teşrinievvelde baş- lanılması kararlaştırılmıştır. O gün ilk ders rektör tarafın - dan verilerek merasim yapıla - caktır. Hazin ve Müessif Bir irtihal Dabağlar Cemiyeti reisi ve memleketimizin çok değerli sa - nayi erbabından kösele fabrika - törü Melimed Rasim Gürel müb- telâ olduğu hastalıktan rehayab olamıyarak bugün saat on birde rahmeti rahmana kavuşmuştur. Cenazesi yarınki cuma günü Yedikulede kâin hanesinden kal- dırılarak namazı Kocamustafapa- şada Sünbülefendi camii şerifin - de kılmdıktan sonra Silivrikapı - daki aile kabristanına defnedile - cektir. Cenaze merasiminde hazır bulunmak arzusunda bulunanların Yedikuledeki hanesine - teşrifleri temenni olunur. Cenabı Hak ga- riki rahmet eylesin. Cenazeye çelenk getirilmemesi rica olunur. Başvekil şehrimizde Birkaç gündenberi Yalovada istirahat etmekte olan Başvekil Celâl Bayar şehrimize dönmüş - tür, Mevlüd Bir yıl önce Allahın rahmetine kavuşan sevgili eşim Haydar Al- pagot'un ruhuna hediye edilmek | üzere ilk teşrinin ikinci pazar gü- nü öğle namazından sonra Hey - beliada camiinde mevlid okutula cağındari dostlarımızın bize şe - ref vermelerini saygı ile dilerim. Sultanselimde mevlüd ekutuluyer Darüşşafakayı tesis edenlerden pagut'un ruhuna hediye edilmek üzere Türk Okutma Kurumu ta- rafından yarın Sultan Selim ca - | münde bir mevlid okutulacaktır. AŞK, Tefrika N. 120 Saat sekiz. Ayten o gün akşama kadar o- dasından dışarı 'çıkmamıştı. Öğle yemeğini odasında yedik- ten sonra karyolaya girdi. Akşa- ma kadar uyudu. O gece uykusuz kalacağını dü- şünerek ihtiyatlı davranmıştı. Za- ten Petroviç gider gitmez yemek yiyip yatmağa karar vermişti. Ga zetecilerin şerrinden korkuyordu. O gece saat sekizde Britanya o- telinde b ak için Petroviçe söz verdikten sonra, pişman olma- miş da değildi. Ya bütün yalanları - HEYECAN ve İHTİRAS ROMANI ! yazan İskender F. BERTELLİ | orada meydana çıkarsa?. Ya her- kesin Prens diye tanıdığı Gülte- kinin âdi bir dolandırıcı olduğu- nu anladilarsa?, Ayten, ötelden geç vakit bir göndole binerek ayrıldı. Britanya Palasa vardığı zaman ilk işi, Pet- roviçe şunları söylemek olmuştu: — Bir şartla geldim buraya. Be- ni, dostlarınıza şöylece şarklı bir kadın diye tanıtacaksınız!'. - Kim | olduğumu söylerseniz derhal dö- | nüp giderim. Petroviç, bukadar güzel bir ka- dini elbette kırmak istemezdi — Merak etme, Madam! İster. seniz adınızı da söylemem.. Dedi. Ayten: — Çok güzel. Çok iyt bir fikir - diye güldü - Adımı da söyleme- yiniz. Meselâ, Ayşa hanım, deyi- niz. — Pekâlâ. İstanbullu Ayşa ha- nim.. Gülüştüler.. Yanyana — yürüye- rek Britanya otelinin büyük salo- nuna girdiler. O gece salonda ki?t Bir İngiliz prensesi.. Bir Macar Kontu, karısı ve kızları.. İspanya kralı ve ailesi.. Hintli bir Mihra- ce ve kırk kişilik malyeti.. Ame- rikalı bir kaç milyoner. Brezilya Dahiliye nazırı. Bir çok Avru- palı zenginler.. ve isimleri betli ol- Mıyan sayısız diplomatlar... Petroviç uzaktan tanıyabildik- lerini Aytene gösteriyordu. Cız başlamıştı Salon muhtelif * bayraklar, kimler yoktu pekli şeridler, süslenmişti. Petroviç, bir köşede toplu bir halde oturan dört kişilik bir ma- sanın başına gitti. İşte, beni bekliyen dostla- rım. | Ve yavaşça arkadaşlarına eğil- di. Mısırlı prens ve karısı müsta- cel bir iş için Kahireye hareket | etmişler. Fakat, tesadüfen oteli- | mizde misafir bulunan bir İstane bullu dostumun zevcesile karşı « laştım: Ayşe hanımı takdim ede- rira Dedi. Ayten başile büu firaklı | centilmenleri selâmladı.. Yer gös- | terdiler.. Petroviçle yanyana o- turdu. Masanın başındaki — misafirlar şunlardı:. Bir Amerikalı - kumaş | tücearı. Şili hükümetinin şimen- difer nazırı. Sırbistanın Amerika sefiri. ve bir Bulgar gazetedisi.. Çin fenerleri ile çin, Amerikalılarla — konuşmakta güçlük çekmiyordu. Fakat, Ayten Fransızcadan başka bir lisan bi mez gibi göründü. Bulgar gezete- cisi biraz sonra, Aytene bakarak | gülümsesi: — Ben küçükken — Galatasaray Sultanisinde okudum, hanımefeti! di! Ayten birdenbire kulaklarına i- nanamıyacak kadar şaşırdı. Bül- gar gazetecisi çok güzel Türkçe konuşuyordu. Petroviç, Aytene: — Müsyö Yorgiyef bu akşam ai- ze iyl arkadaşlık yapacaktır sanı- yorum, Ayşe hanımefendi! dehi kendisine uzattı. Diğer misa- firler de kadehlerini ellerine al- dılar: — Şark güzeli şerefine içelim. Ayten bu iltifattan birdenbire pek de memnun kalmamıştı. Fa- kat, böyle bir yerde, bu iltifat, Petroviç iyi İngilizce bildiği 1- bir kadının gururunu okşamağa Diyerek, şampanya dolu bir ka- kâfi gelmişti. İlk kadehleri büyük bir sami- miyet içinde içtiler, Dans başla - mıştı. Krallar, prensler, prenses - ler, battâ Mihrace de genç bir Avrupalı kadınla salonda dönü- yorlardı. Petroviçin masasında Ayten - den başka bir kadın yoktu. Diğer misafirler - Yorkiyefe nazaran - bir hayli yaşlı kimselerdi. Ayten dönenleri tetkike dalmıştı. İkinci bir dönüş başladığı za- man, Yorkiyef ayağa kalkarak Aytenin önünde bir reverans yap- | te | —— Sizi rahatsız etmezsem... Ayten itiraz etmedi: — Memnuniyetle,.. Ve bir kelime ile cevab verdik- ten sonra kalktı.. Bulgar gazetecisile dans etme- e başladı. (Devamı var) du tecavüze uğradığı - takdirde müttefikine yardım edeceğini rt* men ilân etmiştir. A— Sövyet Rusya, Fransanın da yardımda bulunması kaydilt Çekoslovakyaya karşı giriştiği V4 ahhüdünü yapacağını; — Hariciyt Vekilinin ağzile bildirmiştir. İ 5— Evvelki gün yarı resmi İs” giliz kaynaklarından gelen bir bü berde, Çekoslovakya tecavüze UĞ rar da Fransa müttefikine yar * dim etmek için harbe girerse, İf gilterenin de Fransaya yardım © deceği bil bildirilmişti. Büyük bir makinenin muhteli/ parçalarını harekete getirmek İ* çin bir düğmeye basmakla kâfi geldiği gibi, büyük harb ölçü * sünde bir muharebenin başlam” sı ici> de Alman kat'alarının i İ Bgün sonra Çek hududunu geç * meleri kâfi gelecektir. Çünkü Çe koslovakya kendini müdafaa © * decek, Fransa yardımına koşacal Sovyet Rusya müdahale edecek- İngiltere de mücadeleye karışa * cak. Yani sözün kısası harb baş” hyacak. Harb bir defa başladık” tan sönra da nasil inkişaf artık askerleri alâkadar eden bİF meseledir. Ancâk şu söylenebilif ki 1914 harbi gibi, 1938 harbinik de yayılması ve bütün dünyay! şamil bir felâket halini almast beklenir. Vaziyet bu derece nazik el * makla beraber, iki gün sonra böY le bir felâketin başlıyacağına Kw lay kolay ihtimal verilemiyor Meğer ki Almanya mutlaka haf yapmağı istesin. Almanyanın d bilhassa Fransa, İngiltere ve RU> ya ile karşılaşacağını bildiği hald bir muharebeyi göze alması ha —— salaya sığar bir iş değildir. Kald' —— ki Almanya, sulh yolile, Çekosle” vakyada istihdaf ettiği gayeyi ©* de edebileceği gibi, daha ileri B* yelere de varacaktır. Harbi korkü * Tan ihtilâf medir? Almanya, Çe * koslovakyadaki Alman mınta * kalarının büyük Almanyaya ilfi” hakını istiyor. Çekoslovakya ** bunu kabul etmiştir. Hitler ©V * velki akşam söylediği Beneşin sözünü tı korktuğunu ve bu sebeble ült * matom mahiyetindeki muhtıra sını gönderdiğini söyledi. Bu köf ku yerinde olmasa gerektir. ÇÜT kü Beneş'i bu ağır şartları kabt' eylemiye icbar eden tazyik hi oradadır. Ve yarın kendisinc * | ha ağırını kabul ettirebilir. K& ki İngiltere müzakerelerin kesi memesi şartile, en kısa hir #” manda bunların tatbiki mes'uli” tini üzerine alıyor. Mıntakalar!” genişliği üzerindeki ihtilâf da P- defa prensip kabul - odildikte? sonra, halledilemiyecek bir daV değildir. Hitler tarafından akşam söylenen nutkun — AlmAf davasına sempati celbeden tarai” ları çoktur. Almanya vu—":, zincirlerini kırmakta haklıdır. manlar da her millet gibi, birliklerine kavuşmalıdırlar. manlar yabancı boyunduruğu Si tında yaşıyamazlar. Bunlar iaSt sabibi yabancıların da alkışla makta tereddüt etmiyecekleri W? selelerdir. Çekoslovakyadaki  manların kurtuluş davası dâ hak” h olan davalardan biridir. lv’; halli için de adım atılmışket.: manya büyük harbin arifesindi Avusturyanın Sırbistana K (Devamı 6 ıncı A

Bu sayıdan diğer sayfalar: