Ditta Gi B İ uzda ttiğimi anlatmış. Aala; Bulüştuktan sonra, o. M Büüm maklarını da bugün ya- â y dönkü sayıda anla. x n ediyor.) Mln p ni sebeblerini belki | K ltaküin, bulacaksır am- | | S Ği | | | | Dikilitaşın | B Va Y ? Etcikiyordu, Hem mat - İMğmek, bir hamam hal k. A kn_:"mz Bicak yazı odasın İy 'a Yazı yazmak moc- idim, hem de parkın K ŞETORİK - çerçevesinde | “mlâ meydana gelen Yit bir süzdü: Mişın* Si ç K "0 Ka h.,_“’ da bir yekün ederim. N“Nıı kit müsaid dej Nyı,, :'uyor. Neredeyse & deninye Sekilecek. Beni Begn Pls yalmız bırakmaz. * Ve ş Kadaz uzün ki. amma Val Suk,, çinda BKE n RLAMI S Üm ada Hu W At, vücudün daimi İlaş N:;M &n B a bir 'Taş, bir lâhza düşündü. Sonra cevab verdi: — Öyle ise yarın için sözleşe . lim. Tam saat 16 da gel! Seni bek. liyeceğim. Konuşuruz. — Olur! dedim. Ayrildım. * İşte, dün o Ağustos güneşinin 4 Amerikaliların kulakları çınlasın ! ;' Yetlşıiş katlı binaları seyyar kule | haline getirmeye uğraşanlar... | Sirlıik çınarları, at kestanelerini becayiş ettiğimizi görürlerse Yazan: Murat Kayahan gözlerini yolda bırakmak, el'inti. zârü eşeddü minennâr mefhumu- na uymamak bir gazeteci için a. piy sayılacaktı Burayı hızla geç tim, ade, kapının kenarında demir bir sütun üzerine dikilmiş yeşil çerçeveli bir yazı gözüme il'şti... Londra Yağmur Ve.. sis Londralılar günde 3 Saat güneş yüzü Görüyorlar Londra belediyesi senelik ista . tik bültenini neşretmiştii Bültende çok ehemmiyetli şey. milyon 233,941 e çıkmıştır. Ve bu gündengüne artmaktadır. Lohdrada senede 55,000 çocuk doğmakta ve ayni miktarda adam ölmektedir. Ticaretle meşgul olan. ların sayısı 1,000,000 dur. 120,000 kişi de lokantalarda çalışmaktadır. Sokaklar biribirlerine eklenirse boyu 2325 mildir. Yani Londra ile Ter-Mör arasındaki mesafe... SON TELGRAF — 6 Ağuştos 1sı “Normandiya ,, vapu- runda bir facia Meşhur profesör Moor Dünkan karısını denize atmak istedi Tayfalardan birisi zorla kadını kurtardı (Kadın, baydgın bir halde geminir hastahanesine götürülürken pro l“""'ı ve Sultanahmet meydanının ebedi sembolleri Ördüğünüz Üç çifte kadın bacağı, H olan ve ekserimizin en çok hoşu- Artistlerinin numaralarından — bir ._; ;abxı etmektedir. ” Başlıbaşına bir san'attır. Hattâ için büyük bir ehemmiyeti haiz '€mleketimizde henüz balet artist. cehenem #ıcağı altında harâret, paslı bir tirbuşon gibi beynime iş. lerken kan ter içinde taşın fan . devusuna koştum. Parkın tramvay caddesi tara - Ah bu gazetesilik. kör olası mes- lek insana her yazıyı tütün pake- tinin arkasına karalanmış her beri ne rahatım var, ne huzurum. Hiç bir tarafta durmamak, yuka- | rıki arab mefhumunu — hatırla - | makla beraber bu levhayı oku - maktan kendimi alamadım. Am- ma., Keşke okumaz olaydım. Eğer bu kâğıdı bana böyle parkta, hu. susi bir direğin üzerindeki çerçe. vede değil de, alelâde bir elden verseler, arkasından da: «Bunu, dükkân tabelâlarındaki imlâ hatalarır" Gdüzeltmek için mücadeleye girişen Şehir Meclisi karara aldı da “lân haline koydur. | du..> | Yuzum; derdim, bu sıci yavın şakalar can sıkiyor, bırak da kendine başka bir eğlen. | ceara!.. » Amma, işte gözümün önünde bir (mevkii mürtefi) de «arzı di. dâr» eyliyen bu kâğıt Belediye . nin ilânı; hem de bizim Ankara caddesinin, okuyamadığı kelime. ye, tefsire göre şekil veren mat, baa ve mürettiblerinin değil, Be. Jediye matbaasının öz malı idi. Bozuk bir şive, ve binbir imlâ hatâsile yüklü ilânı açıyan göz - Terle okudum, Arada bir etrafıma bakıyordum: 'Tek, seyyahlardan bir meraklı gelip te okumasın di. yeol! Olur a. talebe seyyah bunu Merak eder, aynımı yazar. Sonra bir Türkce bilene gösterirse!.. * İlânda ilk şive hatâsı colduğu» ların (ölduğu) şeklinde yazılma. sile başlıyor, arkasında (çocuk) un da (0) suna iki nokta lâve eden muzib el onu da eski Rumeli ağ. beni fındaki ilk ve mühteşem gözün . den içeriye daldım, Burası, sa - Bındaki yeraltı tuvaletinin yeşil ve cam tableli vapur manikaları. na benzer sütunlarile süslü, yem. yeşil bir parçaydı. Parkın en mu. tena kısmını teşkil öden burada | iri yapraklı sıcak ıklim çiçekleri. nin gölgelerine atılan bankolarda sıcaktan buram buram terliyen çiftlerle vapur dolusu, şehre çı. kan talebe seyyahların dinlen - dikleri göze çarpıyor Ellerindeki mendilleri boyunlarında dolaştı. ran, güneşten yanmış sıvalı kolla. rile çıplak bacaklarını iri at kes. tanelerinin gölgesinde serinleme. | e uğraşan bu adamlara gözüm şöyle bir takıldı. Durup meşgul olmşdım... Beni bekliyen taşın ve BACAKLAR.. Bugün, Avrupa şehirlerinin, hemen hepsinde ba: letlere sık sık rastlanmaktadır. Öyle ki; Avrupa şe. hirlerinde balet sahnesi olmıyan şehir yoktur. Balet sahnesinin en kıymetli oyunu Stepdir. Bul oyun, ayak topukları ve burunlarile oynanmaktadır. Fakat bu oyun oynanırken öyle bir ses yükselmek-| tedir ki, bu, başlıbaşına bir musiki nağmesi şeklinde kulaklara dolmaktadır. Bu güzel oyunun üstadı bil.| surette hareket tnş e e İiş zaç, “"":! is€ de pek kıse bir zaman sonra | | hassa Ginger Rogets ile Fret Aster'dir. pek 4O San'atının bu kiymetli kısmı. Kısaca, balet artistliği, başlı başına bir san'attır tabildir. ve bu san'at san'at demeğe lâyıktır. harfi okutmak lletini aşılayalı - j Sehede, 57,000 kişi kazaya kur. ban gitmektedir. Hastanelere gün. de 49,000 tımarhanelere de 28,000 kişi girip çıkmaktadır. İöniata elt zile (cöcuk) heline kaymaktan çekinmemiş, Bundan sonra hepi. mizin çıktığı tarihtenberi otomo. bil diye tanıdığı nakil vasıtası ilânda (otumubil) kılığına sokul. muş, motör kelimesinin (motur) a tahvil edildiği yetişmiyormuş gibi — Ne tuhaf gürültü bu?.. 'Temmuzua 2 inci günü, eNor. mandiya» nın birinci sınıf güver. tesinde nöbet bekliyen tayfa - 1 lardan Jozef Bruar, garib bir gü- rültü işitince yerinden fırladı, et. | rafı dinlemeğe başladı. Bu gürül'ü ne idi? Denizden mi geliyordu, yoz3a güvertede bir şey ihtiramdan hiç haberimiz olmı - Devamı ? tnci <ahifemizda Kontes döla Meoti s 17186 senesinde Fransada büyük bir kuraklık vardı. Ekinler kuru. muş, buğday flatı — yükselmişti. Kral ve Kraliçe, Paris halkının faşesini temin için büyük feda - kârlıklara katlanmıya mecbur kal. mışlardı. Mari Antuanet de mas. rafını kısmıştı. Bu sırada saray kuyumcu başısı M. Bochmer dünyanın en güzel, en seçme — pırlantalarından bir gerdanuk yaptı, Kraliçeye sat-- mak istedi. Kraliçe, 30 yaşında bu- lunuyordu. 16 incı Lüi kendisini tapınır gibi seviyor, bir dediğini iki etmiyordu. Boehmer, gerdanlığı bitirince kadife bir kutuya koydu, Ver - | say sarayına gitti. Sarayın .Dy__ dö.Böf» denileh sefasında dola - | gıyor, ikide bir kutuyu —açarak bakıyor, Kralın vükelâ meel: den çıkmasını bekliyordu. Nihayet, başyaverin * çıktığını gördü. Hemen yanına koştü, ku - | tuyu Krala gösürmesin! rica etti. Yaver, az sorra döndü geldi ve: | — Kral, gerdanlığı satın almak | istemiyor. Hatta buna verilecek para ile millete bir hastane yapı. Tabileceğini söyledi Dedi, Kuyumcunun benzi soldu. | Başını eğdi ve merdivenleri indi. | Aht katta, kendisini beklyen kan. | tes döla Moti buldu. Aldığı cevabı anlattı. Kontes: — Meyus olmayınız azizim Bo- ehmer, dedi. Doğrudan doğruya Kraliçeye müracaat ediniz. — Kabul eder mi dersiniz?. — Kat'iyyen eminim... Kraliçe elması çok sever. Görünce daya. namaz. Doğurması da vaklaşıyor. Emin olunuz ki gerdanlığı görün. ce ne yapıp yapıp Krala aldıra . çaktır. Hemen şimdi kendisine mi kırılıyordu'. Gecenin bu saa. tinde güvertede kimse bulunma. — Mari Antuvanet'in ğ&danlıu_ı_ Fransa Kraliçesinin gözü pır- lan.alarda kalmıştı. . üt ahte bir mektubla gerdanlığı aldı, Londraya kaçtı.. müracaat ediniz. Vakit geçirme « | yiniz. BOEHMER KRALİÇENİN HUZURUNDA Kuyumcu, kontesin tavsiyesi Ü- zerine Kraliçenin dairesine gitti. Kuyumcu başı olması dolayısile sarayın her bir tarafına serbesiçe girip çıkıyordu. Kraliçe, kızile beraberdi. Ku . | yumcu başışı nezaketle kabul etti. Boehmer Kraliçenin ayaklarına kapandı, gerdanlığı satın almazsa mahvoacağını söyledi. — Kraliçe gerdanlığa baktı ve şu cevabı ver. — Güzel fakat şimdilik alabil. meme imkân yokt.. — Şu halde, kendimi nehre at. maktan başka çarem kalmadı, haş. metmeab!.. Kraliçe, kuyumcuya baktı ve seri bir tavırla: — Kalkınız, mösyö... dedi. Böy- le sahnelerden hoşlanmam. Na - muslu adamlar, secde eder gibi yere kapânıp yavarmazlar. Dedi. ğiniz gibi kendinizi nehre atıp öl. dürürseniz mütcessir olurum. Fa. kat vicdanen muarzeb değil.. Zira, size ne bir gerdanlık sipariş ettim ve na de e'moslarıma bir genisini ilâve etmek arzusunda bulundum. Kral, bana yeni bir hediye almak istedi. Bunu da kabul etmedim. Artık bana gerdanlıktan bahset. meyiniz. Bunu parçalayınız, taş. larını ayrı ayrı satınız. — Fakat, haşmetmeabi.. kıy « metine halel gelir. Kraliçe soğuk bir tavırla: — Bana ne?.. Kıymetine halel gelmiş gelmemiş beni alâkadar et. mez. Bunu vaktile düçünmeli idi. nefretle i. Ve elite kapıyı göstererek ilâve etti: —— — Buyurunuz, mösyö! ... Bochmer, kalktı, yerlere kadar eğilerek Kraliçeyi selâmladı. Sa. londan çıktı. Kontos kapının dışında kendi - sini bekliyordu: — Üzülme dedi, Kraliçenin ger. danlığı almak istediğine eminim. Fakat şu sırade Kraldan para İs. temiye cesaret edemiyor. Biraz sabret. Her halde bir çaresini bu. Tüp alacaktır. — Paranın ehemmiyeti yok. Bi. risi teminat verse, peşi nbir şey almadan bırakırdım. Kontes dö la Mot hemen şu ce. vabı verdi: (Dovamı 6 ıncı sahifemizde) tması lâzın ordu. Tatfa din. ledi. İngilizce konuşulduğunu far. | keder gibı oldu. bakındı: Kim . | seler yok! , Sonra, birdenbire iki gögenin yan parmaklıklara yak « | fesör kendini denize fırlatiı Kadını tutan adam, — tayfanır müdahalesın2 rağmen parmaklığ yaklaşmak, kadını denize atmal istiyordu, buaun için de bütür kuvvetini sarfediyordu. RE İ ZT 5U DA AE DDT RAE a Üa ee nn daştığını gördü. Bi rezkek ve bir de kadın... Erkec kadını boğa . zından yakalamış, sürüklüyordu. Kadın, inliyor, kurtulmağa çalı . gıyordu. GÜVERTEDE BİR MÜCADELE Tayfa, derha! kadının imdadı. na koştu. " Gecenin karanlığında güvertede bir mücadeledir. baş. ladı, İ Jozef Bruar, adamı omuzların. dan tuttu, bi rhayli uğraştıktan sonra Kadını kurtardı. Kadın kanlar içinde idi. Yere düştü, ya. yildı. Meçhul adam da geminin baş tarafına doğru kaçtı, Jozef kadını kolları arasına al- dı, Geminin hastahanesine götü- dü. (Devamı & wmcı sahifede' Gizli şebeke.. İngiliz Amirallerinin en gizli plân. larını öğrenen eller nasıl yakalandı: Akıllara durgunluk getiren tertibatın iç yüzü.. Gizli teşkilâtların on fazla tuzağına düşen ticaret gemilerinin âkıbeti hep böyle neticelenir İngiliz matbuatında görülen bu İngilterede birçok Alman casusu yakalandığı şimdiye kadar yazı - lan casusluk - hatıralarında çok çok tekrar edilir bir şeydir. Ya. kın zamanlarda İngiliz istihbarat şebekesinin 1leri gelenlerinden bazıları bundan yirmi, yirmi beş sene evveline aid hatıralarını neş. retmeğe başladılar «Son 'rııgnı.,l Umumt harb başladığı zaman l neşriyatı srrası geldikçe —hulâsa etmekten geri kalmamaktadır. Amerikadaki Alman casuslari, Alman casus mektebi ve daha bu Mmevzu etrafında pek meraklı ve görülecek yazıların Hühim bir kısmı birkaç aydanberi vakit va. kit «Son Telgraf» sütunlarında (Devamı 6 ıncı sakifede)