Şafak Akan kanlar, ıqu vaçl H ı;ı",.î, jllç'm nişanlısı de - ları henüz tamamiyle iyi olmamıştı. X0 kalç K |Bütün gün ocağın yanında oturu - K değ, Dirak beni, yanına gi-| yor, tabancasını yanında ayırmıyor- Küyyaşı /e Ve kapıya doğru atıl-du. Akşam üzerleri sürüklene sü - İ bir bilek kolundan tut rüklene pencerenin önüne gidiyot, < karşıki dağa bakıyor, bir şeyler mi- M:,,:'“V'g Gidemezsin, gidemiye -|tıldanıyor, yumruklarını sallıyor - Makay yada benimle - beraber|du. Pıw.”ümmrıa_ İstefan Obiliç de onlarla beraber mEL M YErE “atti. Genc| ötürüğükdü Anası Ve Babdksi; Bazkın sü-| göcesi öldürülmüş, evi de yakılmış- :ıırı afasına aldı, gö Ba * sıkarak yerde serili ya|lı. Mariyanın evinde oturmasında İbaşka bir sebeb vardı ç b Sürükledi. | şanlısının ah KMN çekildikten sonra — | ffetine sürülen lekenin intikamını © aei KÜYOr; gühez, karşıki da-| almak. 'de yükseliyor, vadi.y ay-| Mariyaya bile bir söz söylemiyordu. u. Köyde Tvanoviç'in e- Âfa Sıra, ev işlerini görmek için ge- €v kalrasmıştı. Hepsi| Ürdiği yaşlı bir kadıla, Anna ile bir lmuşty. Hokazlarından çı| İKi kelime teâti ediyordu. lar, bütün dunyayı sar-| — O meşum geceden bir kaç ay son- kse-|79 kenç kız, kapının önüne oturmuş, başını elleri arasına almış, kar$ıki dağa bakıyor, ağlıyordu. İstefan ya- ldi: — Ağlama, Mariya, dedi. İffetine sürülen lekeyi kanla sileceğim. İn- |tikamını bugün, bugün değilse ya- Gzeri dln ut gibi havaya ocuklardan mü- Yavaş yavaş köye Psinin çehrelerin-| izleri görülü ç tü G A Obili İrın mutlaka alacağım İt İf en önde yr kay İti Ndaki lîn";l nde yürÜyOr -| * Mariya; .Cevab vermedi. —Kall Yük bir yaradan a-| yürümeğe bâğladı. Yolda, Cifav: İ lar, » yal " ’;ııu Maklarna doğru S -| restgeldi. Anası, babası öldürül n ;lıu küçük çocuk koştu, yanıniz geldi, 9 oldu. Erkekler, |elinden tuttu; 'erinde yeller e - , dedi. Ne kadar güzel- hat yi e Binilün Hitlan, ©i HLA Du n a Genç kız, bir şey söylemedi, ço- iegg dün evinin önüne cuğun yanağını okşadı. O, güzel ol- İvanoya “SETi girdi, duğunu biliyordu. Fakat o geceden N U.uf Avlüda yatıyordu.|beri güzelliğinden nefret ediyordu. . Si ihtiyarı kolları ara-| Bütün erelleri, hülyaları bu güzel-| N Üçtüne A önündeki tahta| lik yüzünden tarumar olmamış mıy |dır... Köyün dışarısına çıkınca dur- Hişanlısı NYi çtı. Kar- ısik — bir| nduğu odunluk- bembeyazdı. Kı - ir ge öğtünün üstünde at gaa ler söylemek İsti- dili tutulmuştu. kartivenden birinin in- €hresi aeti AALEM Silaş, Yar, Yakı, Yaya YO artık, Yay B -i Tlerini geet Yükseliyor, e tüyordu, Yıkılan, türüp, iden yapılıyı q::k'"’"' SOrdu. Tabit hâyat &lnız, N ei , kilise meydâ - B Tasterden 'eser kalnia- e N y Te t ye Tah b İ İy 2noviet; Çiçin tvinde derin bir. '.rîDı'lıl:ı'ı sayıdan devam) | sükünet vardı. İhtiyar askerin yara- DUÜŞMAN sökerken köyde bir evden asşka yanmıyan yer kalmamıştı. a sona erdi du; döndü, arkasına baktı. İhtiyar Annayi gördü. — ,Niçin peşimden geliyorsun?... Mahbus muyum ben?. Yaşlı kadın, başını salladı: — Hayır, dedi. Baban öyle isti - yor. Yalnız kalman doğru değil... Vaktin yaklaşıyor artık... — Vaktim mi?.. Haydi dönelim, akşam dolaşıyordu. Kendi kı ediyordu: , — Baban, babamı öldürdü... Ne Kadar güzelleşmişsin... Vaktin yak ar mışlardı. Konuşuy yatağından kalktı, sof: liyordu. Babası: İntikam alı laştı. Öldürme Diyordu. Mariya, niçin toplandık- larını anlamıştı. Karnında taşıdığı çocuğu, düşman çocuğunu istemi- yorlardı. Ve doğunca öldürecekler- di. an zamanı yak - Düşmant?... Fakat, düşman kimdi? İstefan Obiliç de bir düşman değil maydi?... Babası, ihtiyar İvanoviç de (Devamı 6 mcı sahifede) | | (27 yaşında bir hizmetci, ,patronu'nun | yaktığın Sıkiştır. | rek öldürd Son gelen Avrupa gazeteleriride |gördüğümüz acıklı vak'ayı aynen | dere ediyaruz: «Dün öğleden sonra kumral saçli genç -bir kız Manti karakoluna mü- racaatla kapıda nöbet bekliyen po- lise: — Komiseri görmek istiyorum... Dedi. Komiserin yanına girince, masasının önündeki sandalyeye o- turdu. İlk evvel, işminin Simon Pi- na olduğunu, 5 haziran 19077 de, Voj- larda doğduğunu, Epinalde madam Freşar isminde bir kasabın yanında hizmet ettiğini söyledi. Ve gayet ta- bil bir tavırla ilâve etti: — Pazar sabahı, patronumun |Partımanına ateş verdiğimi söyle- meğe geldim.. | Komiser, kızı sorguya çekti ve sı- |faştırdı. Nihayet kız: — Ailemin yanına gitmek ve bir| İkaç gün kalmak için patronumdan izin istedim. Mavafakat gösterdi. Ü- çüncü kattaki odama çıktım, çanta- mi hazıirliyordum. Orada, eve ateş vermek aklıma geldi. «Niçin mi?;.. Bu hususta fazla bir| -İrının kültürlü genç “Patronumun anasını zehi nca, bir sene evvel, kendisini Kimse ile konuşmuyordu. EZarlıyan yaşlı bir kadıni da zehirliye- üğünü itiraf BONTELGRAR — 23 Nisan 18538 ÇOCUK 23 Nisan, Türk çocu- ğunun en kıvançlı günüdür. Faydalıbilgilerden: |En derin kazılan yer İnsanların hanği detinliklere kâa - |dar toprağı kazabildiklerini biliyor Tmusuhuz? Her şey Sizin İçin Küçük kardeşlerim, Bu gün sizin ve bizim en kıvançlı li den biridir. hakimiyeti bu gün Timi İgi n tetkikata göre en derin 'er cenubi Airikada Trans- valda bulunan bir altın madeninde- dir, Tam 2412 metreye varılmıştır!.. lattı. Dünyanın en kuvvetli zekâsına sahib olan Türk çocuğu Atasının nur lu yolunda her gün büyük başarı- larla yürüyen büyük bir nesildir. Bu günle başlıyan bayramınız ya- iğinin en kiy - Çok garib Rekorla: 1 — Silven Dornon adında sız, Paristen Moskov: 2 — 1925 senesinde Otto Hansler adında bir Alman, bir hafta müddet- İle Frankfort şehrinde elleri üzerin- de gezmiştir. 3 — Avustralyada Salford şehrin- günlenidir, ulusu #izin için her şeyi fe- da eder. Hattâ canlarını bile... Her şe yaizin içindir Türk çocuk- harı. Bayramınız Kutlu olsun Büyük Atanın nurlu, yavruları! de bulunan Barnes adında bir adam, | alelâde bir kart postal üzerinde 30 bin .kelime yazmağa muvaffak ol - müştur. 4 — Bundan tam 1l sene evvel Darling adında bir İngiliz dünyayı yaya olarak dölaşmak azmiyle Lon- dradan hareket etmiştir. Kendisine altı arkadaş refakat etmekte — idi. Biri bir hafta sonra vaz geçti ve Londraya avdet etti. (Devamı 6 ıncı sahifemizde) e Bir Japon fikri Yer altındâ 330 metre Derinilğinde Dir bina yapacaklar.. imdiye kadar garib şeylerin di- 1 Amerika idi! Anlaşıldığına gö- (Deovamı 6 ıngı sahifemizde) dledim ., Ç Foks film kumpanyasının küçük yıldızı Jan Viters çocuklar için ter.p edilen bir filmin baş rolünde ....-. Sizin için, masal Kel oğlan ne oldu ? Yazan: FİLE apartımanını söylüyor.. veaR Nihayet o memlekette tellâllar ba gırtmışlar, bu padişah çocuğunun derdine derman olana, koca kafası- na ve şiş karnına bir deva bulana torbalarla altınlar vâdetmişler. Ev- liyalara mumlar adanmış, hiç fayda etmemiş, Günün birinde bir kel oğlan çıkı gölmiş. Amma kel deyince başı saç- s1z, kafası yara bere içinde zannet- meyin. Nur topu gibi bir yavru. — Ben buna çare bulacağım. Am- çetti. şey sörmayınız. Çünkü bilmiyorum. Kese kâğıdlarını lüst üste koydum, bir kibritle ateşledim. Sonra evden çıktım. 10 u 80 ge$e otobüsüne atla - dim, babamın evdne gittim. İNTİKAM ALMAK İSTİYORDUM «Öğle yemeğitden sonra, Epinala döneceğimi söyledim. Saat 2 de kal- kan atobüse bindiin. Evin yanıp yan Tadığnı merak &diyordam. Yolda istediğim ve Söyledi; Y ya- bir rahibeye tesadüf ettim. Yangı- ::mk d,mi,_' ee N tan, benim odam, yandıktan sonra ü Padişah bu. Onların bir dediği iki olmazmmış ki. Tabil derhal frade edil. (Devamı 6 1nci sahifede) | Çocuklara bahçe ve çalışma odası İsöndürüldüğünü öğrendim. Madam Freşarın yanına gitmekten korku- yördum. Nereye gideceğinti bilmi- |yordum. 'Tabti sökükta kalamazdım. Sen Nikola sokağındaki kahvenin üs tünde küçü kbir oda Kkiraladım...» — Patronunun evini yakmaktan maksadın neydi? — İntikam almak istiyordum... — Madam Freşar sana bir fona- lık mi yaptı?,.. Hayır! O hiç'Bir şey yapmadı, İfakat anası: | — Anası mı — Evet, apası... Geçen sene son kânunda ölen madam Fişer ... — Ölen Mi? Naşıl öldü?. — Bilmiyorum. Öldü işte... BEN EHİRLEDİM! Genç kız, biran süküttan sonra, her şeyi itiraf etmek i#tiyormuş gibi — Evet, biliyorum, nasıl oldüğü: Bir varmış, bir yokmuş, bir padi- şahın koca kafalı bir oğlu varmış. Nikâhsız bir Çerkes kızının yumurt- ladığı bu koca kafalı çocuk, sıska ve çarpuk bacaklariyle mermer sütun- u saray koridorlarında aptal aptal dolaşır dururmuş. Sersem şifa —olur di- e armud sapı gibi boynuna bir me- | şin muska asmşlar. Ardında, bir du-| | dağı yerde, bir dudağı gökte çifte| | çifte hadım ağalarından yaverleri| gezermiş. Gel zaman git zaman, bu koca ka- nü biliyorum. Onu ben zehirledim! | fAlli — çocuğun — karnı — gişmeğe, Dedi. Ve 1931 de madam Freşarın | Kaâfası büyüdükçe büyümeğe başla- tiğini (Maş. Bu değnek bacakların taşıya -| madığı şişkin karniyle babasından padişah olacağını düşün- yaşlı, Hastalıklı bir k: dındı. Hiç yoktan, kizıyor, ben vordu. Kendi kendimı |sÖldi reyira bu cadıyı...> dedim. — | | «Madam Freşar dükkândan aşmı-'rosiz, günü gelince tahta çıkarırız. lamıyordu. Yaşlı kadının 1 Artık yaşı evlenme çağına gelin- |ben veriyordum. Bir gece, küçük bir e sarayın bütün sultanları, - görüp şişe dijatalini birden içirdim. Erte- 40 kendilerini beğenmesin diye -— D si gün öldü...» bucak bucak bu koca kafalı padişah | Türl r SEülS; gç Kulg öi Di sından kaçmağa başlamışlar.| Her geçen gün, Türk çocuğuna nesinde bir bozukluk olup olmadı; ray hocalarla, hacılarla dolup bo-| Pek yakında dünyanın en güze egi SAD nı anlamak için kendisini tıbbı ad şalıyor. Bu yumurcağın derdine çae|larna Türk çocukları .-.ıh_ıh olacak, Nitekim güzel okullariyle liye göndermiş ve bir taraftan da FL D uL L ber zaman iftihar ediyorlar. tahkikata başlamıştır... İ ğir — Eh, ne yapalım, demişler, bü- yük başın derdi de büyük olur. Ça-| ,yanın her tarafında çocuklara bahçe ve çalışma yapılmıştır. iye çocuklarının da bir çok bahçeleri ve okuma odaları vardır. eni bir hediye kazandırıyar. bahçelerine, okumla ve çalışma oda- kler