FOPRTFLOPAP — 23 Nisan 1028 GAZETECİ Pireyi deve, Deveyi pire yapan bir san'atkâr mıdır ? Patronlar, Gazeteciler ve gazeteci olmıyan muharrirler ne diyorlar ? Selim Ragıp,Ekrem Uşaklıgil,Bürhan Bürhan Cahit, Tevfik Necati, Sait Kesler, ne diyorlar Felek, S. Zekeriyya, ? Reportajı yapan : İNusret Safa _Ç_O_âKUN Selim Rağib ararınca| SELİM RAGIP Hasan Kum-| Son Posta sahiblerinden ve Noş- Us'un şaka katışık-| ciyat Müdürü Selim Rajpp Emeç, ça L gözeteci tarifini, mükemmel bir lışma saatinin bölünmiye gayrimü- bir sebeb sald bir zamanında, karşısına geç - miş olmama Trağmen etraflı etraflı Burnan Felek 5. Zekeriyya pireyi deve atkâr olar af etm eyi pire yapon sanı- ik tavsif odiyordu. Niçin yim? Benim de birkaç sütunlarda yapmış öldü- n başka bir şey-değil.. | t h sizi inandırsın, ba stığıma ben de piş - gündür bir aşağı bir ün Ankara caddesindeki matbuat kolurdusunu bi benden esirgemedi. -Kendisine, malüm pire ve deve sualile beraber ideal gazeteciyi sordum; -dodi ki: — Kanaatimce, ne idelal bir ga-! zeteci ve ne de ideal bir gazetecilik İvardır. Bahtiyar adam odür ki, ide- alinde yaşattığı gazeteci tipine hâ- İlühareketile mümkün mertebe yak- laşabilmiş olsun! Arkamızda biraktığımız meslek hayatımızın şöyle bir muhasebesini yaptığımız zaman, başkaları hesa - bına konuşmiyayım; fakat kendim için fazla iftihar duyabilecek bir pir man oldu! yukarı bü sike de evvelâ Hasan Kumçayı - yani Asım Us'un - tariffai tekrarla- mak zorunda kaldiğım ideta | olduğu kadar da enteresan bir ceva-| tö la presse) dir. Muharrir, bu ese- rinde, gazeteciyi içine karıştığı hâ- diselere şahsiyetini- karıştırmadan bir fotoğraf sadâkatini göstermeğe Gövet eder — bunz yapam yapmıyan gazeteciyi de vazife' ve salâhiyetinin — hududlarımı tecavüz etmiş sayar, Ben Stephan Lauzane'in bu fikir- lerini aynen benimsemişimdir. Ga- selccinin, behemensi hakkın ve ha- kikâtin ifadesinde — mütevassıt bir. rol oynaması lâz:mdır. Filvâki, ede- biyatı san'at için değii, bir gaye için kullanmak fikrinde olanlar da var- dır. Fakat, gazeteciliğin biç bir gı yenin vasıtası olmaması lâzimgelir.| O, ancak kendi kendisinin yani W)uılı—kııı ve hakikatin ifade yasıtası- dür, undan dâha güsel bir gaye tasav Bürhan Cahid, Sala bu çümleyi ezberledim. Dilini o ka- dar alıştı ki, bir Tâf“ söylemek için şey görmem, Bu, yapmak istememiş| — Kesler Tev'ik Necati istemez misin?... ağzımı açacak -olsam, gayrühtiyari bir pire ve deve kelimesi böşanive-| riğor. Dilimde bir pire ve bir deve bol- Tuğu ki, sormayın, Hemen Cenabı hak, üeve ne ise amıma, pirettin bol- luğundan muhafaza buyursun!, İki -gündür bazı patron, gazeteci) ve gözeteci almıyan Mmuharrirlerin cevablarını okumuş. bulunuyorsu 3 nuz. Bugün de bu deve edilmiş rö- portajımıza, pirelenmedenr - ceyab vermiş diğer gazetecilerin bu me - sele üzerindeki düşüncelerini sırala- mağa devam edeceğim. Yanılmıyorsam, Milletler Cemi - yetinde mütearrızın tarifi münaka-i şaları yapılırken ön fazla söz alani Ptatmsizlardı. Bizim, gazetocinin ta- rifi mevzuunda da en geniş mikyas- veren adamdır, Vaktile gerek - kemmiyet, gerek keyfiyet itibarile, Son Posta- © arkadaşlar oldu. Hangi masaya uğradımsa, gönülleri, gazetelerinin sayfaları kadar gani olan Son Pos- tacılar beni boş çevirmediler. —Ve| ben, müharrem ayında aşüre mal-| zemesi toplamağa çıkmış bir goy - göycu - gibi her çaldığım kapıdan| Tasibimi almış olarak döndüm, ta söz söyliyen, kara; verdim, sana tavsiye ettim. Ne bileyim ben işin sanutla böyle çapanoğlu çÇıkacağını!... Hem, olmaz efendüm çimaza, Benim bir defa midem bulandı. Ö- mer Löyih ne mecburiyeti var ki yalan söylesin. /ik« rabasıpdan alan. bir kızın hayat ve istikbaliyle oyna sın Du adam çocuk değil yat,.. Köskocaman, saçlı sakuklı, törüne itimad edilir muhterora bir. zat, nâ; Bırf vicdeni vazifesini ifa etmiş olmak için bÜl bü bakikatleri İfşa ettl. Söylerken gözleri yaşla do duyordü. Muhavere iki tarafın birbirlerile çekişmesile beş on dakika düha devam etti. Vecdet kuvvetle ben! mü- sman fona bir kadın olduğunu kabui ediyor- san bile yine ben onunla evleneceğim. Kararım kat'i- dir. Vicdanı çox seyiyorum, ona âşikırn. Ömer'in her yalandır, iftiradır, Onun böyle yapmasını icab ettiren bir çok sebebler var ki, henüz ven bilmiyor- sun.. ğ — Oğlum, ben senin menfaatin, haysiyet ve şe- iyorum. Hem, durup dürürken Vicdan ıda, meydana, kendiliğimnden düzme ithamlar çıkarmıyorum ki... Nikâhı bir kaç gün tehit edelim, Esaslı bir tahkikat yapalım... diyorum. Karının her türlü şüpheden üzade bir masume olduğunu sen de olduğumdan değil, yapamamış ol- maklığımdandır. Nazarımda ideal gazeteci, herke- sin bildiği gibi, aldığını bir fotoğ - raf objektifi sadâkatile ve aynen Matin Stephan Lauzane'in bir eserini o - kumuştum. Eserinin adı (Sa Majes- Ekrem Uşaklığlı Eıcümend[ Ekremle beraber 'vur edebilir misiniz? Bence. ideal gazeteci, mümkün| mertebe, bu dediklerimi yapmağa| muvaffak olmuş olan adamdır, Selim Ragıb'dan sonra Son Pos-. tanın diğer patronu Ali Ekrem U-) şaklıgil'in yanına çıktım. | ALİ EKREM | | Kısa bir tereddüd ânını mütea - kıb sevimli muhatabım, üç cümle - nin kalıbı içine geniş bir fikri dö -| ken şu kısa cevabı verdi; — Samimi olmak güç. düşündü-. ğümün aksini de söylemek istemi-, yorum İşte benim cevabım! SABİHA ZEKERİYA Eşi M. Zekeriya ile beraber Ame- rikada gazetecilik tahsil eden Ba - .yan Sabiha Zekeriya memleketimi-| zin ilk kadın gazetecilerinden biri başmuharriri “HİKÂYE - Solan Resim Ya Nihayet bir r geldi. Aman| Kürşuni saçlı ba; yarabbi, ona ne Küidar alışmışım' Her zaman bâş ucumda onu görme- de alışkın gözlerim bu yabancıyı gürmemek için kapanıyor. Bir şey değil,"diyor, ehemmiyetsiz bir bu- lantı... Geçer... Kâğıdını çıkardı. Reçete yazacak. Kalbimden başlıyan garib bir sızı hafif hafif bütün yücudüme yayılı- yor. Onun mu mesini, dikkâat ve lddiyetle konuşmasını gözlerimden yi â böşana hatırlıyorun ancı doktorun © kurü sesi bey < nimde oğulduyar: mmiyetsiz bir bulantı. Sizi — Kusurlarım tu; oldu? Jtan ilgi var. Sevi baş: |te Ki böylü ağlatırsa... şeyinde bir ba Yalız bulantı mı ya?... İçim acı-| Allha isyan yor, doktor bey, içim acıyor. nu neden yarattı memek için, yüzümü yeniden y Vakit geldi |tıklara yorüm. — Nihayet gilli. Yirmi dakika sonra ilâcı getirdile: Klorformlu bir su. — Hayır, hayır... Ben bunu içe mem. Babam, tekrar ediyor: — Bay doktor Celâl Remziyi ça- ğıralım mı? Seh önuri ilâçlarına a-| ” lıştan. — Peki, diyorum, peki. Sessiz sessiz ağlıyorum. Kardeş lerim de beraber ağlaşıyorlar. Boğaziçi: 19 Mayıs Sokaklar, Müfis gezmesine gelen | okul çocuklariyle dolu. Vapur dü- düklerinin neş'elibaylkarışları, dört bir tarafta çınlıyor: Onu getirecek vapuru bekliyotuz. O gelecek. Ne gözel gülümser... Âcaba yine üyle gülecek mi? Saatlet, kalbimin vu - Tuşlarını sayarak geçiyor. Ne görib, günlerce devğöm eden p mülthiş bu- lantı.durdu. Başürü “kaldırıp döğrur İabiliyorum. — İçimde bir ıyd.mlık,: gözlerimde neş'e var. O gelecek. v Geldi, diyörlüğ. Kâfdeşlerini a- şağıya koşuşuyor. Merdivenleri dö- ğen ayak sesleriyüfikçe yaklaşıyor. lar çok ki... E yör. leri alnımda, caksın yovrum., gim, tinde yeşil bir su. Yıldız! Bu haft (Dümm devam) ( İşte, kapıda, onun kurşuni gölge: leri. Telâşlı adımlarla yaklaşıyor: Solgun çehrem — Nen var? Böyle birdenbire ne — Bulantı, — diyorum, bulantı...| Kaç haftadır harab oldum. Gözlerinde o her zamanki hayat - iniyorum, — Yine gelirim, diyor. İşler o ka- — İyi olacaksın, Ümid... İyi ola- İlâcı getirdiler... Limonat lezze -| ve yaşamâk istiyortüm. Ölmekten öy JOAN CRAWFORD'u Tyrol'ün en lüks ve en mühteşem otelleriyle İtalyan gölleri MECHUL KADIN Görünüz. FRANCHOT TONE ve ROBERT YOUNG İlâveten: FOX JURNAL dünya havadisleri zan : Sacide ATAŞ gık alacağım” Belki o da, diğer dok-) torun reçetesiyle hemen hemen &; ni terkibde mayi. Fakat nedense,| bunda insana serinlik veren bir lez- zet var. İkinci kaşıkta biraz daha ra- hatladım. Bulantı durdu. Öyle isti- yorum ki hiç durmadan dudakları - ma yavaş yavaş bu yeşil sudan dam latsınlar. Ş, ve kurşuni göz- © kadar çok kil. galiba onu korkut- Üç gündenberi iyiyim, O bulantı- lardan hiç eser kalmadı. Artık ye- meğe de başladım. Hem sağlam bir| ülinseem iştihasiyle yiyorum, Şişenin k yarısı bos Bu kadarı ye- ter, dediler, Fakat o hep baş ucum- alemi,.. Onun her cmki dolabın üzerinde duruyor. $: alık var. İlk defalatte bir yavaşça evdekilerden gi 'orum. Allahım, 0-| bardajğıma bir iki & akıtıyorum. n? Sonra, suç işliyen insanların korkü- Gidecek: onu içiyorum. Bu yeşil düm- alar, içimdeki açılığa şifa veriyor. 7 Haziran Günlerdenberi onu unutmak için | |topladığım azim, dün, onun kurşuni “İsaçlı buşı karşısında yeniden eridi. Bu, hep böyle mi devam edecek' |Hastayım, küvvetim yok. Unutmak saçlarımda gezini- Ben, yine gele İki saatte bir ka-'le korkuyorum ki; ti arın en parlak ve en ihtişamlısi | dekorları arasında çevrilen Fransızca sözlü büyük aşk filminde " SA R A Y sinemasında Sahne arkadaşları Bugün bütün S BUBSÜN ea MELEKTE CLARK — Elbotte isterim. Kendime metres tutmuyor, hayat arkadaşı ediniyorum. Fakat, ben Vicdanı her hangi şekilde olursa olsun şüphe altında görmek is- temiyorum. Onun safiyetinden, kendim kadar emi- nim . Vecdet, bundan sonra, babasına uzun boylu iza- hat verdi. Benim kendisine anlattıklarımı birer rer söyledi; İstanbuldan itibaren seviştiğimizi, İski- lipte de mektublaştığımızı ifşa etti, izdivacımızın bir emri vâki olduğunu, bunun önüne hiç bir veçhile geçilemiyeceğini anlattı ve: — Gördün mü baba neler... Dedi. Vecdetin, belik yarım saatten fazla süren izahatı, babasının parmağını ağzında bırakmış olma- h ki, Selim böy sustu, yumuşadı: — © halde. sen bilirsin, çocuğum. neler var, İşin içinde HARLOV pçansızca GABLE:?-*?!- Demeğe mecbur oldu; muhavere, Ömere intikal etti: — Peki amma, bu Ömere ne yapmalı?... Bunu söyliyen de Selim bey oldu. İhtiyar ve mü- teassıb baba, birden o kadar hassaşlaşmış ve uysal olmuştu ki... hangi taraf ağır basarsa o tarafın tesiri altında muhakkak ki kalacaktı. Müdafaasını kuvvet- le yapmasa ve kendisini hemen iknaa muvaffak 0l- masaydı, Ömerin şeytani nüfuzu, zavallı Selim beyi, benim mahvime kadar yürütecekti. Hele, öğlu ile ilk konuştuğu sıralarda o kadar tesir altında idi ki, Vec- dete ağız açtırmıyor: — Olmaz... a Deyip başka bir şey söylemiyordu. Bu vaziyeti Vecdete borçluyum. Her şeyi gözüne aldırdı, baba- siyle üdeta cenkleşir gibi mücadele etti, beni kurtar- dı. Fakat, bu zafer tahakkuk edinciye kadar da ben Xf koşacak ve;Şehir Tiyatrosu artistlerinden HAZIM, MUAMMER, MAHMUD, BALİDE, ŞAZİYE SANİYE ve Bayan DİRADUR - 'YAN'm iştirekiyle Türkçeye adapte edilen İN Meşhur Şark operetini görerek, dinliyecek ve candan alkışlıyacaktır. h MUSİKİ — ŞARKI — DANS — NEŞ'E — KAHKAHA İstanbu! halkı « U M ER Sinemasına ri 'TÜRKÇE SÖZLÜ VE ŞARKILI Senenin en şen ve en güzel filmidir. — Dayak attırayım... kınâ şine bu derin y nuşacak kuvyeti yoktu. O, ede: vücud nasıl tahammül eti kaklarını zonklatan garib P arasırida, Doktor Celâl Rem ları düşünüyor, dört yıldı irede olduğunu bilmediği tanın şu dakika birden uyantlf hasretiyle kıvranıyördü. Bör Doktaru iyice ihtiyarlatan için ricaya gelmişti. Anlatli! bama gideceğiz Celâl, Hastâı şında minik bir oğlan. Grip c Doktor Celâl Remzi ile İtfetin konuştuklari o ra, aradan tam dört yil Dört uzun yıl. Bu dört sonunda ılık bir yaz akşafü Doktor, o akşam, evine © Belmişti. İffet onu, kapıdâ karşıladı. Celâl Remzinin K 22 Mayıs|hiç böyle geç vakit evde Yi raktığı vâki değildi. Gel$ kapıda dektorla karşılı retle duraladı. Karşısında, İgökmüş, yüzü buruşmuş, bf bir ihtiyar duruyordu, — Ağabey, sen misin, diy€ di. — Benim. Benim İffet. Aman yarabbi, bu onun #f di? Bir gün içerisinde, o difk zel'adama ne olmuştu? — Beni korkutuyorsun, Sana he yaptılar?... — Bana ne mi yaptlar? Bir sarhoş gibi, kardeşinil da, yukarı odasına çıktı. Ketl köşeye bıraktı. İffet, deli gi dizleri dihine Ççöktü: ğ —'Ağıhey söyle, söyle — Ne söyliyöyim? Ne söyliyecekti? Dürt yal atlı Ümidler, en aydınlık lerle tedavi ettiği genç gün en İyi olmaz yerinden /doktor. bu gün o genç hi cih ettiği kadın tarafından V atılmıştı. Fakat bu dakikâ İ savvur edebilseydi, kabil de” | yatında hiç kimseyi şevmeik |ba, kendi eliyle yaraladığı * hasta da onun bu dakika di Cıyı, çaresizliği duymuş mü Kuvvetli bir vücudün . $ nediği bu acıya, hasta, öbilse, öridan af diliyecek: tesellinin ona şifa vererek sardığını soracaktı. — * Derdini kardeşine —an Anlatmadan anlaştılar. Fakâf te aradığı yakınlığı göre ğının karşılığı gören bu adaf deşi de acıyamamşıtı. Aradan — bir yıl daha r gün, bir arkadaşı ona, bİf — Bakırköyüne, benim bif (Devamı 7 inci urayı gösterecili ". şey her halde- Fakat annestiliji, K& bası 'deli oluyor... Kaç d0i "& filminde $ vrüler. Bir türlü gönülleri 3 muyor. Ben, seni gellrec!ı' Cei Yi İdettir. Haydi, mühim * 'ı. | yoksa, kuzum, gidelim. o Küçük hastanın kapısını İh Je » — |Rum kadımı açtı. Merdiven N neler çektim, ne müthiş bir buhran geçirdim? Onu |onları çocuğun babası karşıl a | bana sormalı! Öfkemden, kâh müthiş bir yeise, kâh |uzun boylu, kibar tavırlı, #fğ$ 'a hafif bir ümide düşe tutuna, muhaverenin sonuna | gözlü, genç bir adamdı. | Ya kadar kendimi zor hal ile tutabildim. Sinirlerimin (Yörgun görünüyordu. Daha ÖÜ Örd mukavemetine doğrusu hayranım. |merdivetleri, salonu geçeri l Olmaziya!... Hani, şu geçirdiğim bir, bir buçuk .":'“':“" bğ*':d; "r“ı o < santlik sıkıntı dakikalarında; “doğrusu, sekiz çocuğu Ğ’ıı’ î::avi::r ::;_:,;';î Tz t İ bir arada doğuran bir kadın kadar azab çektim! — (pll b DU ga Go ; k.!: Selim beye de hayret ediyorum. Bu adamcağız, (adım attı. Sonra bakışları Gi İik ğ epey zamandır beni tanıyor, seviyor, iltifat ediyor, | karşilaşınca, taşkın bir sevift' Pit oğluna nişanlıyor, kendisine gelin etmiye kalkıyor — tu ş Yürgy da bekkimda hiç mi bir hüküm sahidi olamamış?.. Siz... Siz... Benim doktüğ b İmsan, ne kadar bunak ve katarsız olursa olsun, yine |. Doktor Celâl Remzinin © ğ li böyle bir adamın sözüyle hemencecik ötekinin ida- |d*, bir damla kan kalı ; ı"n 'a karar vermez! Hele bu Telkini yapan, Ömer |K€K ve şaşkın gülümsemeli ğğt h br açt eanr Rkbnrizi c yordu. Genç kadın, kendileriPiyİ tuş, HL D BÜ OU Zetle' bakan: kocamına bir- SAR Ben yine ikide bir, kapının dibine gidip içeriye | 3 40 l v D kulak veriyor, Ömer için neler konuştuklarını din- | — Vp e ndeni W liyordum, İran dokter. O Kaymakam bey, o anlarında, Ömere neler yap- | — Artık, ilk dakikanın heyet gğ Yan, , mak istiyordu?... mişti. Ağır ağır hastanın Od8ĞAÜ Yan ) — Tevkif ettireyim... rüdüler, Ümidin yavrusu, & ögğl | Dedi. palı ve dalgın yatıyordu. yi « Ş büyük bir dikkatle çocuğt gi Bi — Kaza hudüdu haricine atayım. dinledi. Hakikaten çocuk #fĞAİ vi Dedi. riyordu. On dakika sonrâ ÜÜÜ Ö