— kızlarını avlamak istiyen bir — kaç “ ler yapmış, hattâ işi daha ileri gi L REMTP l .lb. r-20.Nisan 1938 SERSERH Büyuk serserilerin kendi- lerine mahsus bir takım meziyetleri vardır. Bir serseri : Aşk, para ve.. Her şeyi ehemmiyetsiz buldu. Nihayet.. Serseri bir kurşunla, serseri ömrüne son verdi! hırsızlıklar yapmış, adam zimbala-| memiştir. mış, karmanyolacılık hırsız gözcü -| lüğü, kumarhanelerde, esrar kahve-|mış olan (Kont dö Denviski) dır. geç yaşında zabit olarak bir Avrupada, bu adı hakkiyle kazan- M. S. ÇAPAN BSerseri, » meşhur bir tâbirle Ip—;dan çıkar, Memleketimizde (Serseri|rin müsaadesi liğini satmış, türlü türlü şekilde kral) adını alacak hiç kimse yetiş İşeyi anl nisbetinde bir — kaç ayı Dö Benviski lNl de doğdu. Ken -| disi Macar asılzadelerindendi. Pek kaçi lerinde miçoluk yapmış, boyanma- Bu adamın hakikaten dikkato şayan savaşta bulundu. dığı renk, yapmadığı hezeyan, iş - lemediği kalmamış, yersiz, yurdsuz, olan meziyetleri vardı. Benviski yakışıklı, yalnız bir ke- sokak köşelerinde cami tabutlukla-/dını değil, herhangi bir adamı ; Benyoviski sürgünde satranç oynarken rında, minarelerde, köprü altında,! yangın yerlerinde yatan — insanlar! hakkında kullanılan bir tâbirdir. F: kat, bu tâbir, yalnız bu kabil kim- seler, «hane perduş» lar hakkında| kullanılmaz, büyük avantirler ar - od paraları olmadı - ük müzayedelere giren, zenginlikleri dillerde destan - olan bir takım insanların kızlarına kur yapan temiz kıyafetli, bir kaç li -| san bilen, kimin nesi olduğu bilin -| miyenler hakkında da kullanılır. Bunlar, öyle bildiğimiz gibi ayak- . takımı serserilerden değil, büyük serserilerdendir. Büyük serserilerin — kendilerine| mahsus bir takım vasıfları, — hoşa giden tarafları, hattâ meziyetleri de| vardır. Memleketimizde, serseri denin ©e ilk evvel akla: — Ayttt! Var mı bize yanbakan! Nârasiyle tulumba kovalıyan cs - kiden tulumbacılarla, balozdaki sev-| gilisine yan bakanları arkasından bı çaklıyan, yüz vermiyen aftosunur yüzünü ustura ile kesen, kezzap dö- ken ayak takımları, — eveledizinâ» lar gelir. Avantür arkasından koşan — bir kaç züppe ile, güzelliğiyle zengin ” kişi istisna edilecek olursa, - bizde — Avrüpada ulduııı gibi, b&)uk Ber -| " geriler yetişmemiştir. Meselâ burilardan, H, K. istibdad ” devrinde Mısırda bir Çak avantü türerek sahte barıknot Bile Hasmış- “ tar, Hüriyetin ilânindan sonra İS - “ tanbulda da bu yolda yürümüş, A-| rab mebuslarından (A....) paşanın — kızlarma müusallat olarak oulardan “ bir hayli para çekmiştir. 824 hüriyetinin ilânı günlerinde " bir takım ecnebi gazetecilere asılsız havadisler satan gazeteciler de gö- “ rülmüştür. Hele bunlardan — biri, Balkan harbi sıralarında uydurma “ bir ordu emri yazarak altına Nüzum — Paşanın imzsına atmış ve bir İngi- liz gazetecisine * Erkânı harbiyeden ele geçir - — dim. Bizzat paşa imzalamışlar! Diye, yüksek bir fiatla satmış - ü e. Avantürlerin, serserilerin en meşburları muhakkak ki Avrupa- zelliğine hayran bırâkacak dere - cede bir adamdı. Üstelik şakacı bir jadam-olduğu Açih, berkes tarafın - /dan - pek' kolayca seviliyordu. — Bir (Çok da lisan biliyordu. Sesi güzel, konuşmaları tesirli, ve inandırır gi- bi olduğu için, sözlerine kanmamak 've kendisine emniyet etmemek ka - bil değildi, Sözleri, maymuncuk gibi idi: En müşkül dakikalarında, 4 lâfla, her şeyi hallederdi. Şeytan gibi zekâ - siyle bir çok kimseleri kündeden at- mişti. (Benviski) bu sayede hiç tanıma- dığı memleketlerin bir kaç — defal hükümdarlığını bile yapmıştı. Za - bitlik, çiftçilik, kontluk ve öğret - menlik eden acı esaret günleri y şayan bu adam günün birinde sür- gün bulunduğu memleketin kral -| -|liğini bile eline geçirdi. Ve orada zaptettiği yerleri bü - yük hükümetlere; resmen satmıya| muvaffak oldu. (Dö Benviski) nn maceraları o kadar çoktur Ki, bütün bunlardan bu siltunlarda anlatmıya bile im - kân yoktur. Bana tahsis edilen ye- İlk serserilik cidali, miras mes'e-| lesinden dolayı üveyi kardeşlerine| içtığı savaşla başlamıştır. Benvis- ki yanına bir takım adamlar 3ldı. Dava ettiği malları zotla - zaptetti. Fakat kendisini Viyana hükümeti! nazarında vatan haini suretinde ta- mitıkları için, Polonya'ya kaçtı. O- rada evlendi. Fakat Ruslara — krşı yapılan komploya karıştığı — için Macar hükümeti <Benviski» yi ya- kaladı. Kamçatkaya sürdü. Onu kolları bağlı, harap, bitkin bir halde bir Rus zabitinin karşısı- na çıkardılar. Zabit sordu: — Adın ne? Kimsin, ne iş ya - parsın?. — Benviski... bir asker eskiden jeneral daha evvel de kont şimdi de) bir enlet... Bu cevab; zabitin hoşuna gitli. FEsasen Kamçatkantı yeknesak ha - yatı içinde canları sıkan Rus zal leri, memurlar ve sürgünler ara - asında böyle sözü yerinde, tatlı ko- İnLşsn, güzel güzel hikâyeler, espri- tüel fıkralar anlatazı birini İlse karşıladılar.. (Benviski), i! den ilibaren bunlarla can rığer dost olda, D devirlerde, Rus — hükümeti, memleketin uzak bir köşesinde bes-| leliği sürgünleri, boş avare bırak- mamak için, haftada bir gün onları iyılda muayyen mikdarda, tilki, ayı,| bart, domuz, vur'az bunların hü - küncte — verilmesi — mecburiyutini yüklerdi. (Benvissi: de; öteki sür- günler gibi haftada bir defa zorla u olduğu — için İaz zamanda herkesin aylardanberi vuramadığı sayıda hayvan öldüre- zek bükümet adamları arasında vel y.emsekette alâkayı üstüne çekti. (Benviski) çok usta bir satran - çıydı. Az bir zamanda bu ustalığı da, memlekette duyuldu. — Valinin kulağına gitti Vali. de satranç me - raklısıydı. Onu evine çağırdı. Gön- dağlarda ava çıkarır. her sürgünün | Peri masalia-] HIKAYE rındaki gibi Esmer güzeli bir mual lime Arşidüşes oluyer K-tarin Boskay Arşidük Albreht Fon Habsburg bir gün krda avlanırken kara göz- lü, kara kaşlı ve esmer güzeli bir kıza tesadüf etti: Madmazel Ka terin Rozkay civar köydeki Tmektebi muallimesi... Arşidük, göenç kızın tatlı bakış) gi bul etti. Kırda başlıyan bu tatlı aşk ma cerası Paskalyadan sonra parlak bir düğünle neticelencektir, Mary _I_’î'îkford Gazeteciliğe nasıl başladığını gaze- tecilere anlatıyor *“Dünyanın sevgilisi, Ün- vanını kazanan sevimli san'atkâr paskalya yor- tularını geçirmek için seyahate.- çıkmış.. Mary Pikfora Paris-Soire yazıyor! — Yasak! Geçilmez!... İşte, Pariste şimal istasyonu mae-| murlarının, Mary Pickferd'u karşı-, lamak için biriken büyük kalabalığa söylediği bu... (Devamı 7 inci sahifemizde) Yer yüzünde hâkim olan fazilettir. Ömer'. le şu son mücadelemiz: nüne döküldüğü, şehvetle aşkın bi itön günahların göz ö - irbirinden ayrıldığı ve gönül hâkimiyetinin kendini gösterdiği bir müca- deleden başka nedi: mağlüb olmadı mı, suuniyet hüsni mi, dessaslık silâhını teslim etmedi fi kime aid?... Bana mı?... En son faziletsizlik fazilete üniyete yenilmedi İ mi? Bunun şere- Ben, bunu kendimden zi. yâde vicdanımdaki temizlik ve dürüstlükte buluya - rum. Muzaffer olan, ne zekâ, ne iz'an, ne kurnazlık, tek şey: İman. iman imansızlıkla pençeleşe pençeleşe nihayet ve her yerde muvaffak 0 bir an şübhe etmemek lâzım, İmansız Ömer de şim- di'cebanetinin iflâsı karşısında derdine yansın dur - sun! Fakat, bu mel'un tıynet tehdid ettiği bütün bir hayat' Ve şerefin kurtuluşu önündi mes'ul ve seyirci mi kalacak? Belki, bu saniyede han odasının bir köşesine çekilmiş maskaraca bir yürek üzüntüsü fle benim hayat ve mukadderatımın çökün- tüsü üzerinde bir sırtlar gibi tozup dolaşmak fırsatı- ni bekliyor. Vecdetle ayrıldılar. haberini alır almaz, kim — Gördün mü?... Diyecek... Amma, istediği ve onu felce uğratacak kadar ters çıktı değil mi?... İhti- mal, beklediği zafer müjdesi yerine şimdiye kadar yanmadığı kara haberi almıştır da hiddetinden ve ir ne kadar sırıtacak, mağ- vur ve küstah, yola düşüp yanma gelecek, bana: lacaktır. Bundan le tamamen gayri — Niçin? ... masam da aksini Sarışın, şen ve sevimli yıldız va- No: 107 ... Hakikaten, cebanet fazileti böyle gürül- Hiyö 'getitip bobüaydi beltinç vülim' e' OlKtaklız... 'ecdetle durüp durürken ayrılmamız bir defa şehir içinde yayıldı mı, herkes: ” Diyecok, Vecdet de, şüphesiz 'kendisini haklı çı- karmak için, ağzına geleni söyliyöcek, bütün d: Nlerin, şehirlilerin, dostun, düşmanın parmaklarını ağzında bırakacaktı. O dakikadâ ben, gözlerimi bü- tün hayata yummalı, sesimi boğmalıydım. Böyle yap- yapsam: — Hakikat budur.. bekledi; Diye bağırsam, ağlıyarak, sızlıyarak haykırsam, kime sesimi işittirir, kimi sözüme inandırabilirim?... Hiç kimseye. Herkes, yüzüme bile bakmaksızın: . kız| rine meftun oldu. Ven kendisi ile evlenme teklifinde bulundu. Ka- terin, Prens olduğunu bilmod!ği bu| delikanlının teklifini, sevinçle ka- (Dünkü sayıdan devam) Mari Antuanet, bu ziyaretinden dölayı Kösem sultana teşekkür tikten sonra, o hafta sinemada gö |düğü bir film hakkında fikirlerini söylerdi. Ve iki hükümdar kadın arasndaki bu hasbihal, saatlerce de- vam ederdi, Ancak Tayası odaya girip, Vaht Beç olduğunu ve ertesi gün mektebe, yetişmek için geç kalacağını söyle - dikten sonra Kösem sultan, Mari Antuanetten avdet için müsaade a- di .. Fakat zamanla, Kösem sultanla Mari Antuanet de, Sıdıka kızların, Arabüzengilerin, Nar tanelerinin â- kıbetine uğradılar. Rezzanın on ü çüncü doğum yılını İkitluladıkları Bece, Tahir ağanın getirdiği koca- mar ve harikulâde güzel bir bebek unların saltanatına hâtime — çökti Rezzan, Tahir ağabeyin — getirdiği| ” bebeği o kadar sevdi ki, ona başka bir ortak istemedi, Ve bit pazar sa- Mari Antüanetle Kösem sul- |tan, tavan arasındaki bebek sandığı- İtan içine kapahdılar. .. | Rezzanın sön gözdesinin ismi Gre- ta Garbo idi. Rezzan, her akşam, Greta Gatbo ile, odasında karşılıklı oturarak derdleşirdi. Mektebde geçen tuhal vak'aları ona anlatırdi. İşittiği nzar- ları ona söylerdi. Mektebde kırık numarâ aldığı zaman, hırçınlığını Greta Garbo çekerdi. Neşeli olduğu zarnan da odada ona sarılarak danı: ederdi. Evet, Greta Garbo ile kü Rezzan, müthiş dosttular, On dört yaşına girdiği gün, aldı- ği hediyeler içinde, beyhude yere lj —————— —ÖO |gondan indi. Kendisini karşılamıya gelen dostlarının ellerini sıktı. Ga- |zetecilerin fotografın almalarına mü İsaa de etti, Ve: — Londra seyahatim bir iş için- di. Parise gezmek, eğlenmek, haşça larımı ziyaret edecek, sonra Paris- ten başka bir yerde bulunmasına imkân olmuyan bazı ufak tefek tu- valet eşyası alacağım. «Yeğenim Gwendolline bazı he- diyeler götürmek niyetindeyim. — Niçin beraber getirmediniz? — Yakında, genç ve sevimli bir muharrirle evlenecekler. Bu sebeb- le gelmedi. Pariste pek az kalaca- ğum. Çarşamba günü <Kraliçe Meri» vapuriyle Nevyorka gideçeğim, ve zevcim «Budy Rogerss e mülâki o- lacağım. Kocam, hali hazırda Cin- cinatide, orkestrasını idare ediyor. Paskalye hediyesi olarak güzel bir otomobil almış. Bana gelince, son zamanlarda ga- zeteciliğe başladım. Amerikanın İn- giltere seliri Kenedinin karısiyle bir mülâkat yaptım. Polis ötomobil- leriyle, bir hırsızın takibinde bulun” dum. Hoparlörler, hırsızın nereler- den geçtiğini haber ıedynniu Po- ik çok yı cakmış! Deyip, bütün bir benliği nimle berat yeti görünce yapılacak ikinci bir sadece nefistir... va f içi li m, | ö " vakit geçirmek için geliyörüm, Dost!. —.i küçük kardeşi Enis. Iani bir bebek aradı. mışlardı. Fakat bebek yoktu. Rezzan, herkese çattı. Ona: — Deli misin? diye mukabele et- tiler, Bebeği artık ne yapacaksın? On dört yaşına girdin, kos kocaman |kız oldun. Artık bebek oynanır mı? Bak, ne güzel dikiş kutuların oldu; hele şu sepet fena mı? Rezsan, o akşam, Greta Garbo ile odasında yalnız kalınca kendisine Takib çıkmadığı için memnun mem- hün sırıtan bebeğin suratına bir şa- mar indirdi. Sonra onu yere attı: — Yıldız hazretleri, memnunsu- nuz değil mi?... Size bir ortak gel- medi diye gülüp dürünuz... Fakat arlık Rezzan, eski Rezzan dej Şimdi hergün böyle dayak yiyecek- siniz... Memnuniyetinizi o zaman soracağım. Bebek yerde yatarken, ıslık çala çala soyunmağa başladı. Bir müddet yerde yatan bebeğe hiçbakmadı. Pa- kat Bonra yan gözle — onu bir — sözdü.. Yıl dönümün - de, Ceski dostu Greta Garbo! ile dargin kalmak istemedi. Onu yerden kaldırdı, cici elbiseleri çı- kardı. Geceliğini giydirip koynuna aldı. Barıştılar. t . . Bir gün, büyük ablası Cemile onu çağırdı: — Rezran, Rezzan!... — Gel kızım, biraz buraya... “Greta Garboyü kanapenin üstüne| bırakarak koştu: — Ne var abla?. Ve odaya girince. - A... diye geriledi. İçeride, ablasının yanında kanape- yarı, çok geniş omuzlu, genç bir a- damdı, Ablası onu görünce: — İşte bizim küçük Rezzan, dedi. Ve sonra Rezzana elini uzatarak: — Gel buraya küçük, dedi. Bak, Londrada bir kardeşi var diyorduk.| İşte den gelmiş... Evde senden başka, kimse yok. Bari bizimkilerden biri- ni tanısırı diye seni çağındım. Genç adam Rezzanın elini tutar- ken: Ne sevim'i bir çocuk... Dedi. Yanakları kıpkırmızı olan Rezzan, parmakları bu ellerden kur- BU AKŞAM Sinemasında SARA Fransızca sözlü Baş rollerde : — Bırakın şu sürlüğü, elin çocuğunu da yaka- ğneyip geçecekti. Be- r, huk da, fazilet de, dürüstlük de, kud- si addedilen her şey de çiğnenip gidecekti. Bu vaği Mademki, kürenin boşluğunu dolduran bu Sürü sürü insan elinde fazilet ve saffet katlolunmuştur, o hal- de düşünülecek vaziyet yoktur. Fazileti ben de çiğ- neyip geçer ve saffeti topuklarımın altında söndüre- rek, insanların karşısına çıkar; ben de fazileti clim- de ve dilimde yalmız iki yüzlü, dessas bir silâh bilir, yer yüzünde hâkim olan, menfaat, mukaddes olan : der, kucaktan kucağa dolaşmaktan bile çekinmez; bir gül göncesi gibi açılıp, soluncuya * kadar hükmümü sürerdim! Nasıl?... Fakat, buna im- Ayrıca : PARAMOUNT de bir yabancı oturuyordu. Bu ya-| |bancı, sarışın, biraz çıkık çeneli, iri ©.. Birdenbire telgraf çekme- Sonuncu bebeği Yazan : Suad DERVİŞ tulunca, deli gibi odadan & " Ona, bebekten başka, hor şey al-|ladı — Nereye gidiyorsun Ret| — Niye kaçtı?, Cemile biraz sıkılmıştı. gülerek omuzlarını silki) — Bu yaştaki kızlara akıl ki, müfemadiyen münasebi | İler yaparlar. .. | Herkesle gayet tabil ve serbest konuşan bu küçük no olmuştu. Enisle bir türlü miyordu. Onu görünce elidi | kaçıyor. Bahçede birbirlerirt denbire tesadüf etseler, hatli selâm bile vermeden ağaçlaf kasına saklanıyordu. gündüz yaplığı her şey B Greta Garboya izahat de, henüz bir kere bile Enist setmemişti. .. Bir gün Grelta Garhoyu aliti londa oturuyordu. Birdenbift açıladı ve hizmetçi kız Enii getirdi. Fakat, Rezzana nc olmuştu! kapı açılıp du ablasının kayiti” girince kalbi bu kadar hızlı € İmıştı. Besbelli odaya Kti |receğini beklemediği bir and Jaçılmış ve Rezzan birdenbire | vermişti. H Şimdi duvarda asılı durab aynaya gözlerini kaldırmışlı. ) tında birinci defa olarak Y#”| bir insanın karşısına biçim: lıkta çıkmamak ihtiyacını, n€ ta olduğunu anlamak meraktt setti. Duvardaki aynanın içinde, li saçlarında kocaman bir kot”) bir kız vardı. Bu kızın pırıltı!| siyah gözleri, minimini bir V) beyaz dişli, kırmızı dudaklı bi ) güneşlen bir teni vardı. Küf rançlı clbisesinin beyaz yakasi nündeki kocaman kırmızı ne kadar da güzeldiİnce ve caklârı pek çıplaktı. (Devamı 7 iüci sahifem e Yarın Solan Res' n SACİDE ATAŞI UFUL EDEN BİR SİNEM MELEK YILDIZININ SON ESERİ“ SONFİLMİ TOG JEAN HARLOW CLARK KABLE Heyecanlı -Güzel- Nefis bir aşk ve macera Tİl! DÜNYA HAVADİSLE Nuümerolu koltukların evvelden aldırılması. Teleton : 408Öğ kân yok. Fazilet, en zayıf göründüğü daki bile, her şeyden meydan vermez . kuvvotlidir. Zâfını tecrübe Maamafih, Ommn istediği ve beklediği inli da olsa, yine o kâfir soytarıya dönüp bakmafi i' onun sırıtkan yüzüne, zamkı gil tükürüp geçmekten başka bir şey yapmazdım. # daha tüküreceğim de... iaaz... yapışkan FU Bu şer çocuğu cezasız V Zavallı Vecdet, gündüz ne kadar mütees' ) Ömerin en kuvyı Tütüp atarken. dı tedbir daha var, edecek kuvvetli ettirdim, ve: vetli iftita silâhlarım birer lerin, bülün göğsünü dalduran nefesler alıyor, gözlerinden damla damla akaf ları silerken, bakışlarını bakışlarıma bağlamış. katle beni dinliyor, teselli buluyordu. Temiz çocuk, merle konuşunca bir az zihni bulanmış, birdenbire kendisini karara sevk ve beni T7 bir şüpheye düşmemiş. — Ömeri dinledikçe, hayrelten hayrete beynimden vurulmuşa döndüm... Dedikçe, öyle masurm masum yüzüme bakt) ki... Bu bakışları ömrüm oldukça unutamam. Maamalih, vaziyeti ben de çok iyi idare Bir defa, ne reddi, ne cerhi kabil olmıyacak w ü retle bekâretimin kendisine mevdü olduğunu F