MAT M 'zukqüı' îl; Barbarosun batış Gömi, v€ sebeb olanlar bunlardı... h,..nh'mw_ e:“ yarayı alır âlmaz lenmiş seydi, bu felâket ön- bet gi Şlür, gemi batmaz, mürette- g._,__::nu kanamadan selâmete Bi qı.h—"ıizhirundlıkuım-' Asrar hıı.,,' keti, KŞ &den, Boğaz istikametine 1- Emir ile bu felâkete sebeb) işte Sldan Arif beyin bu hare- Malüm neticeyi vermişti: ış, yüzlerce Türk de- YOk yere ziyan olmuştu... Dtbtiz ısrarların, yersiz inadla- ::ı barb gibi bühassa deniz harbi Ceraşi'k hususi bir çerçeve içinde Olan hğgiçleh ve Bonu hayata mal lara iselerde ne mühim zarar- far, İŞİ açtığını tarih, pek âlâ anla- de h © kadar uzağa gitmeğe Titin hui Yoktu. Daha nisyan ayla- 3hnole 'Ududuna girmemiş, tap taze, Yüt hâdise göt önüned duru- Üzç .J'H_aniı. batışı! kir yap “Pki böyle, bir ısrarın, bir fi- Ü :::*:dü davasının kurbanı de- lqi,,:' faze yaranın acısını kalb- Ormagy Azatan nice alle vardı ve... Ük ç bahriyesi Umumt harbin Hiyeyebanı diye kaydettiği Mes'u- ı.'::';hh'hmsmdı, batırılmasında Zava, € Yersiz bir inada kapılarak £ Ma #tmiyi boşuna harcamıştı... 'Udiyenin batışı, çok daha yü- “Ekler acazı bir haldi: q_f:ın Zabitlerinin eline geçen $ donanması, daha amiral MRolgayı adenizde Rus amirali &h (*) a Yavuzun salvolarını tev- ı..,,u'_f:;l: sıralardaydı... Nezarette 4 arbe katışıldığı takdirde gti boğazlarının kapanma tak- HÖyle kararlaştırılmıştı: İi İki boğazı da mayn tarlaları, hatlariyle geçilmez bir hale Tenzayi Ehİ tabiyelerinin, uzun Bküy toplariyle bu geçilmez mın- tinda _"l'r de hâkim topçu ateşi al- Bermnş iüddürmak, bu mıntakalara #dilen 10 uncu kolordu kı- 4 pıSaslı tahkimatla yerleştir- ü Osmanlı donanmasını, büyük kezi 4€ Büyükdere önlerinde mer- Vaziyotle ve... her zorlanacak Bar pi ” Farçı sür'atle yetişecek ha- Bt yi Halde el altında tutmak; fır- buldükça esudiy—e_ Z K No.49 filo ile Rus sahil şehirlerini bombar- diman etmek. Fakat, Kasımpaşadaki divanhane- de bu tertibatın kararını alan mü- tehassıs heyet arasında pratik malü- matı ve inadiyle meşhur bulunan &- TUT IRE TTi AT . Yazanı Rahmi Yağız m KA V Eıîmmgrü,fucumo ve iktibas hakkı — VEREN: İPala,Donanma başkâtibi İhsan ve gizli vesi l—lılr_l mahtuzdur. de tıpkı Barbaros EFRE gibi batmıştı! smanlı donanmasını ele alan Amiral daha Ük günde kara bir akibetin golunu tutmuştu ! | aa HLA aa telbahirlerin geçmek mecburiyetin- |de bulundukları yolun da üzerinde durursa o zaman korktuğumuz, çekindiğimiz düşündürücü vaziyet| te önlenmiş sayılabilir. Nazır paşa| hazretlerinden ricam şudür ki bir )miral (Ozidom) ile Yavuz süvarisi ,n evvel ısdar edecekleri bir emir-i miralay Akkerman, buna bir de tak-/). bu vatan müdafaası bakınıından viye fikri eklemişlerdi ki: O takviye fikri de şu idi: tiyle kabarmış bir hindiyi andıran deniz boğazna göndermek; Orada| vazifesi gördürmek, Bu fikir, bidayette, harb mecli - sinde gülünç görülmüş fakat Ozi -| |domla birlikte bir müdafaa avuka-| |tı talâkatiyle bu hareketin esbabı TMucibesini sayan Akkermanın yar- dımiyle sonraları ciddiye alınmış, | ve nihayet kabul edilerek tatbik em- ri verilmişti. Amiral Ozidom en kuvyetli sebeb olarak şunu ileri sürmüştü: e— Bizbiri ardına ve muhtelif za- manlarda yapılacak itilâf devletleri donanmasının forseleri karşısında kara topları ve deniz lâğımları kâfi | durdurucu vasıtalardır. Yalnız, ile- Tide çok haklı birer deniz silâhı ha-| THini alacağına şüphe edilmiyen tah- telbahirler meselesi ne olacak? İşte, bu çok mühim nokta daima| göz önünde bulundurulmalıdır. Bo.| ğazlarda şimdilik yaptığımız — tah- kimat ve aldığımız tertibat denizi yolunu kapatmak noktasından mü- himdir. Fakat. hava ile denizaltı. yollarını düşünmek bu iki yolda en| geçilmez sayılan mevkiler için bile kapalılması güç iki tarik olduğunu tabil inkâr edemeyiz. Boğazı deniz altından geçecek va-| sıtalar kendilerini önliyecek böyle sabih bir kale karşısında kalmaz- larsa kolayca iç denizlere girebilir- ler. ki, o halde bütün uğraşmamız, bu tahkimat, bu tedbirler iflâs et- miş sayılır. Buna karşı yapacağımız tek şey,| ilk ve sön tedbir budur. Mes'udiye esasen deniz saffi harbına girerek kabiliyette değil, donanmayı takip, gedecek kadar bile sür'ate malik de- iildir. Ondan bu şekilde bir istifa- de temin etmekten başka bizim için yapılacak bir şey yoktur. Binaena. leyh Mes'udiye Çanakkale önünde) boğazın en dar noktasında - daimi| Osmanlı donanması içinde heybe-/ayak evvel bitirmiş olalım.» ve duba olmaktan başka bir şeyelkaşayı mucip olmuştu. Olmuştu! yaramaz farzedilen Mes'udiyeyi Ak-|amma: |bu demir zırhlı tekneye yüzer kale y Silık edecekse, çok ehemmiyetli olan keyfiyetini tamamlatsınlar; boğazı sed işini bir| Ozidomun sözleri hayli müna-| — Haydi canim; Mes'udiye eğer Onu müretteba-| tiyle birlikte ateş altına atmak; ve. İngiliz donanmasının uzun menzilli toplarına hedef haline sokmakta neye acele ediyoruz! Bırakın, hali- cin yosunlu sularında o, bu hizmeti| fazlasiyle görebilir! Diyenlerin yaya kaldıkları çekiş- melerden sonra Ozidom bahsi ka- zanmış Mes'udiyeyi Boğaz ağzında ingiltere Kraliçesi (5 inci sahifemizden devam) Düşesin çocuklardan, çocuk ruhun hayre azula: — Ben, dedi, tam bir arneyim, Bu sebeble bebeklerin ruhunu bil Ve onları pek çok soverim. Bir ço- cuğun açıktığını, üşüdüğünü veya her hangi bir şey arzu ettiğini anlı yabilmek için gözlerine bakmam kâfidir, İşte bunun içindir ki İngilizler kendisine şu unvanı vermişlerdir: «Ânner ecesi!...> KRALİÇE OLACAK KÜÇÜK KIZ Henüz on yaşında, parlak gözlü, kumral saçlı küçük bir kız, narin o- muzları üzerinde koca bir impara - torluğun ümidlerini taşıyor. Prenses Elizabet, doğduğu günden beri halkın o derece mubabbetini, teveccühünü kazanmıştır ki hiç bir hareketi, çocukça sözleri tefsirden hâli kalmamıştır. Dört yaşında iken neşrolunan bir eserde oyunlardan, koşlandığı şey lerden uzün uzadıya bahsolünmüş- tur. İhgilizler, bu küçük prensesin, kraliçe — Viktöryanın — mezayasına malik olduğunu, onun yerini tuta- cağını söylerler ve bununla iftihar ederler. Prenses, dört yaşındanberi ata bi ner, spora meraklıdır. Erkek çocuk- lara mahsus oyunlardan ve asker talimlerinden çok hoşlanır. Terbiye ve tahsiline bizzat anne- si nezaret etmektedir. Bir çok şey ler öğretmektedir. Fakat, en ziyade hoşlandığı şöy musikidır. Bir kaç sene sonra şüphesiz tarih ve iktisa- diyata da ehemmiyet vermek, sırla- rını öğrenmek mecburiyetinde kala caktır Prenses Elizabet, hali hazırda kü- tarassud ve karakol hizmetleriyle tavzif ettirerek boğaza göndertmiş, Çanakkale önlerine ilk seyyar kale| olarak diktirmişti. Ve... Amiral Ozidömün bu fikri kabul ve tatbik edildikten tam altb hafta sonra Mes'udiye b 7 markalı İngiliz tahtelbahirinin bir torpili ile olduğu yerde denizin dibini boy ladı: Mes'udiyenin batışı ayrı bir fâci - anın tarihini teşkil eder, Yukarıda, - bundan evvel yazdığım şekilde bir telgrafın geç tatbiki — yüzünden Türk denizcilerine itimat calz — ol- madığını ileri süren Amiral Şoson mütemadiyen Alman denizcilerinin fikirlerini kabul ve tasvip etmeği kendine yol tutmuştu. Binsenaleyh| Mesudiyenin böyle sabih bir kale haline konulması için Amiral Ozi- domun ısrarına başta Şoson olmak üzere Alman deniz ve karar erkânı habiyesi de zâhir olmuş ve Mes'u-| diye yolu çıkarılmıştı. | Bu sırada 23 Teşrinievvel forsası ni takip eden itilâf donanmasının diğer forseleri her gün biraz daha | şiddetini arttırarak hareketlerine devam ediyorlar, e... bir türlü ge- çemedikleri boğaz mantakasını kül âîneho azmeylemiş görünüyorlar- ç Üst üste yapılan zorlamalar neti- ce vermeyince çücük bir evin mutlak bir hüküm- darıdır. Bu miniminicik ev, Gallois Kilar tarafından kendisine hediye 0- lunmüştür. Ve Gallois köylü lisa - nınca «Y Bwthym-Bach> yâni emi- himini ev...» ismi verilmiştir. Burada, küçük prensesler, evleri- nin hizmetini kendileri görürler, Köpekleriyle eğlenirler. Bunlardan birisi Gallois cinsinden gayet zoki bir çobanköpeğidir. Ya'nız bir ko- BUGÜNKÜ PRORRAM Akşam neşriyatı: 18,20 plâkla dans musikisi - 19,15 konferans: Prof. Salih Murad (Rad- yo dersleri) - 20,00 Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musi - kisi ve halk şarkıları - 2043 hava raporu - 20,48 Ömer Rıza tarafından arabca söylev - 21,00 Cemal Kömil 've arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları. (Saat aya - rı) - 2145 ORKESTRA - 29,15 ajans haberleri - 22,30 plâkla sololar, o - pera ve öperet parçaları - 2250 son haberler ve erlesi günün programı- 23,00 SON. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 1230 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Plâkla Türk mu sikisi, 13,30 Muhtelif plâk neşriyatı, Karadenize açılacak |bir tarassud vazifesiyle birli h- (Devamı var) — 114,00 Son. N——________—__—____ — ——— Bu hat ste de f ngiliz kralıdır.. Öztrinde yöTn kâğıdları zarfları Finde kı büyük Britanya nezaretle- İarn pi lamılan bütün kâğıd ve zarf "xımm. inde ve onlardan daha az Tn kağıalanı İngiliz casus teşkilât- Yazılıdış, AT üzerinde de bu sözler Mütey,, Malestenin hizmetinde). "M:'“' Dürkheim, heyecanla »i e GEĞİ, şef, neler söylü - Ş İi teşkilâttan bahse- »% len, bu sırada, cebin- ü Çıkarmıştı ve içine lahta kurusu yu - » İt Tercüme eden: vasını tıkamış olan sarı kâğıdı itina ile yerleştirdi. — Böyle bir kâğıdın üç ay evvel âdi bir halıcının ve bir katilin kira- lamış olduğu bir odada bulunması bana hayret veriyor. Çünkü İngiliz| hükümetinin resmi devairi ile bu! nevi insan arasında bir muhabere o- lamaz. Böyle bir muhabere yalnız ve yalnız gizli teşkilâtla olabilir... — Zannediyor musunuz ki... — Henüz bir şey zannetmiyorum. Kimdi, geçen gümr siz miydiniz?... İBirisi bana, bu meselelerden bah - soderken tahkikatın içinde bazı de- den biri şu tahtakurusu yuvası imiş galiba'... Ekseriya hakikat bir ku- yudan çıkar diye romantik bir ka- naat vardır. Bu defa hakikat, haki- katen hiç ramantik olmuyan bir yer- den, bir tahtakurusu yuvasından çı kacak gibi geliyor bana. Şefiyle ayni fikirde olmıyan mu- avin: — Fakat üstad, dedi, hiç bir şey) bize bu kâğıdın o deliğe Abdül-Me- sim tarafından konulmuş olduğunu isbat elmiyor. — Bu küğıdın o zamanda oraya konulduğu hakkında tam bir kanaa- tim vardır. Size verdiğim lisan der- siyle fazla alâkadar oldunuz da bir. şey nazarı dikkatinizi celbetmedi. Kâğıdın üzerindeki tarih... Bu terih «1 ağustos tarihiydi. Abdül - Mesin teşrinlevvel bidayetinde tevkif e - dildi. Tevkif edilmeden evvel kaç üç ay bu odada oturmuş... Şimdi siz — Zaten bu tarih mevcud olma- saydı bile ben, bu Mesim'e aid olduğundan şüphe et - miyordum, Çünkü bu şekilde ölen bir adamın odasında böyle bir kâ- ğid bulunursa, cinayetin sebebini u- zun uzadıya düşünmeğe hacet yok- tur, Bu, açıkça, gizli teşkilâtın işi- dir. Şimdiye kadar yalnız, basit hır - sızlık vak'alarının tahkiki ve takibi ile meşgul olmuş bulunan Durk - heim, şefinin, ağzı açık dinliyordu. Onun söylediği son sözlere inan- mayor, bunu pek saçma buluyordu. Halbuki şefi, hiç bir zaman ona, bu. kadar ciddi görünmemişti. Gözleriyle odanın her köşe ve bu- cağına bakıyar, her tarafi araştırı - yordu. Zihninde ne kurduğu yüzün- den belliydi. Birdenbire şömineyi i- garet ötti. — Şömineye mi bakalım?... neticeyi bulunuz.., Achille Bastien, muavininin mah- likler kaldı, demişti... O delikler - cubiyetiyle hafifçe istihza eder bir gülüşle: Diye soran Durkhelm, onun ceva-| #öminenin örtüsünü kaldırdı. : (Devamı var) n | T - SONTELĞE ' Ameli Hayat Mektebi (5 inci sahifeden devam) |amcam. Fakat benim değil. Ben, delikanlının bütün gün hariçte bir|zevkime göre saçlarımı kısa kes.| dairode veya bir mağazada çalış- tiririm. Siz, mademki uzun” saçlan maktan başka bir meziyeti olmıyan| hoşlanıyorsunuz, yarından tezi yok.| bir kızın desti izdivacına talip ol- bırakınız saçlarınız uzasın, bir iki İmasına nasıl ihtimal verirsin. Ken- ay sonra da örgü yaparsınız.. Bu di arzusundan, zevkinden başka bir sözüme amcam kızdı, ve: «Senin şeye tâbi olmuyan, zekâsiyle mağ. alaycı, münekkit ve biraz da say- rur fakat bir yumurta pişirmeğe gısız olduğunu bilirdim. Fakat, bu gayri muktedir; riyaziyede kuvvet- derece budala olduğunu — zannet- li, fakat ömründe bir ütüye el sür- mezdim...» dedi. memiş!.., İstikbali kim temin ede- «İltifat buyuruyorsunuz, am- cek?... Ya zavallı delikanlının, ka-/cacığım, Fakat, müsaade ediniz. de nımı bir prensses gibi yaşamıya ki- kinayeden maksadımı anlayamadı- fayet edecek serveti yok ise... Ütü uzı söyliyeyim. Nıçu.ı sizin canı- süz gömlek, yırtık çorap giymoğe mızı sıkacak şeylere bizi mecbur tu- ve yarımış yemekler yemeğe alış- tuyorsunuz? Baş ağrıları monopolü ması iktiza etmez mi?... Buna her bize, iğne acıları bize... Bu. - sizin erkek katlanır mı, her erkek, bu fe. hodbinliğinizin küçük bir misali... dekârlığı gösterir mi? Mes'ud bir Mükâlememiz bu minval üzere de- (alle yuvası vücuda getirebilmek vam etti. Ve nihayet benim, bir ev için malümat değil zevki selim ve kadını olmıya istidatsız, kabiliyet- kabiliyet ister. Malümatı çok, fa-|siz olduğum neticesine vardı. kat evinin idaresini bilmiyen bir| — «Erkeklerin de ameli hayat kadın, asla kocasını mes'ud edemez. | mektebine devamları hakkındaki iğidin Ahdl'ıl—4 Bunu böyle bil...» — Amma yaptın, amca... Biz, be- yinsiz ve akılsız ve acemi değili: Ev işlerinin ne olduğunu pek â biliriz. Fakat, artık bize; İşte evi- niz, burada oturacak, çalışacak, çay ve yemek hazırlıyacak, başka - bir şeyle meşgul olmiyacaksınız...» de- nilmesine tahammül edemeyiz. Diyordum. Fakat o, bir türlü an- lamak istemiyordu. Ve: «Ben, kız- ları fakülteye, Üniversiteye değil arneli hayat mektebine gönderilme. si fikrindeyim. Bu mektepleri de- vama mecburi tutmalıdır. Bu mek- teplerde gömlek nasıl ütülenir, ya- ka nasıl kolalanır, soğanlı yahni na- sıl pişirilir, dolap nasıl yerleştirilir öğrenirler. Hulâsa, sözün kısası ha- kiki vazifelerine hazırlanır.» Daha fazla tahammül edemedim ve gü- lerek bağırdım: | *Sevgili amca, tamamiyle reyini. İze iştirak ediyorum. Fakat, bir az mâkul ve mantıki görüşelim. Yal- 'nız biz genç kızları değil, genç er- kekleri de ameli hayat mektebine göndermeli, Orada, hafif bir yemek nasıl hazırlandığını, karıları hasta- landığı zaman bir et suyu veya kök ve saireyi kaynatarak ilâç yapmağı öğrenirler. Musluğun lâstiği nasıl değişir, kilitleri, kapının rezelerini tamir etmeği, duvarları kâğıtlama- ği, mobilyeleri cilâlamağı, ilâh... öğrenirler. Zira, evin hüsnü idaresi için kadınların bazı şeyleri öğren- meleri ne kadar lâzımsa erkeklerin lüzumunda karılarına yardım için birçok şey bilmeleri lâzım değil mi-| dir? Öyle erkekler var ki bir fincan ıhlamur hazırlamasını bile bilmez. Yumurtayı kırmak için ceviz kıra. cak âletine müracaat eder, — Bravo!,.. Amcan ne cevap ver- di, ne suretle mukabele etti?,, - Hiçbir cevap vermedi. Akılâ- 'ne ve müdebbirane mükâlemeyi çe- İvirdi. O sırada yanımızdan iki İs- |kandinavyalı genç kız geçiyordu. Başları açıktı. Örgülü saçları omuz- larına sarkıyordu. Amcam, ağzını açtı, gözlüğünü düzeltti, dikkatle baktı, sonra bana: «Bak, dedi. Ne, güzel saçları var. Her halde - sizin tıraşlı enselerinizin, koyun — poste- kisi gibi kıvırcık kısa saçlarmızın bundan daha güzel olduğunu iddia! edemezsin! 'tuz çuvalı pazarlıkla satın alınacak İKabataşta Levazım ve Mubayaat pılacaktır lınabilir. IV — İsteklilerin pazarlık için ilân olunur. Esas No, Yeri hallesi Silâhhane caddesi İnhisarlar U. Müdürlüğünden: T — Şartnameleri mucibince 150.000 aded 100 lük, 50.000 aded 59 lik | "Ukuk mahkemesinin 926/3382 sa - l — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen Şubeden a-| 420/427 — Maçka Süleymaniye ma- Eski: 40 — Gazino fikrine ben de iştirak ederim. Bü- tün anneler, erkek çocukların: bü- yütürken — bunları düşünmelidir. Fakat, şunu unutmıyalım ki ailenin rubu kadındır. 15 inci asrın ahlâk Glimlerinden (Pierre de Gras) (Jar- din des Nobles) adlı eserinde evli bir kadını şu suretle tasvir ediyor: *Kadın, buğdayı, unu, mayayı, ek-i meği ve içilecek şeyleri idare etme- |yi düşünür. Sade ve zeytin yağları. ni, tavukları muhafaza eder. Çama- şırla, yünle meşgul olur. Böcekler- den muhafaza eder, Güneşe koyar, havalandırır, yıkar, temizler, sö- kükleri diker, yırtıkları yamalar. Biri hastalanırsa ilâcını hazırlar, tatlı sözlerle ıstırabını unutturmıya çalışır. Şayet bu hastalanan kocası ise yemez, içmez, uyumaz, istiraha- ti hatırına getirmez. Göz yaşları |döker, ağlar, hiç kimse kendini te- selli edemez. İşte hakiki ev kadı- Di,.e> Genç refikam düşünceli bir ta- vırla: — Aman, bunu amcam duyma- sın... Hakikat şu ki bütün genç kız-) lar, tahsili ve mesleği ne olursa olsun buğdayı, unu İidare etmek, yatakları temizlemek, güneşe — ko- yup havalandırmak — mecburiyetin- dedir. Dedi. Ve tatlı bir tebessümle şu- nu ilâve etti: — Bunları — yapabilmek — için... Sevmek kâfi... Leylâ Gündüz Beyoğlu Birinci sulh hukuk hâ- kimliğinden; İstanbul Belediyesinin - evvelce| Beyoğlunda Mustafa Çelebi mahal- lesinde 21 numaralı hanede mukim iken hâlen ikametgâh: meçhul bu- lunan yani Misrhoğlu zevcesi Di - vinisya aleyhine açtığı nlacak da - ivyasının yapılan muhakemesi sonun- /da: Seksen yedi buçuk Tiranın - 15/ 2/937 gününden itibaren yüzde beş faiz ve yüzde yedi buçuk ücreti ve- ikâletle müddeaaleyhten alımarak davacıya verilmesine gıyaben kabili ftemyiz olmak üzere 24/2/938 tari - hinde karar verilmiş olduğundan iş- bu hülâsai hüküm tebliğ makamı- 'na kaim olmak üzere ilân olunur. (6967) dar, tayin edilen gün ve saatte 9, 'ı,sı «2161, Emlâk ve Eytam Bankasından : No, sı Nev'i Depozito Yeni: 1 'T.L, 99—İğine karar verilmiştir. İşbu lânın | NO —17 Nisan 192a HİKÂYE —Z Soyadı alırken (4 üncü sahifeden devam) sabah, uyandığım zaman - Zeynebi yanımda bulamadım. : İ Altı yaşındaki Ayşemiz böynunu bükmüş uyuyordu. Baktım. Damın kapısı açık. Kö- |yor. | Ne yapaca |ma bakarken köylü İn: Hepsi kızgındı: Kötü karın geleni ğız delikanlınım |kaçtı... Nideceksin! Dediler. Vurulmuş gibi oldum. Kendi rızasiyle, çocuğunu, damı bırakan bir kadına ne yapılırdı kil — Cezasını Allahtan bulsün.. De- yip girdim dama!... Günler geçti. Karakış gelmişti. |Kızcağızım her gün -Anam nere- |det- diye ağlıyordu. Bir gün, dağların karları, suları bir bölük sel oldu evlât... öye bereket veren Karasu) nıı::” taştı!... Bu görülmemiş wlâl fet oldu köy için... v Herkes damının üstüne çıkmıştı. Birden Ayşemin sesi çınladı: — Anam... Anamı sular götürü- yar... Ve sıyrıldı kollarımdan. Ne olduğumu bilmeden, Ayşemi suların içinde boğulmuş, sürükle. 'nen anasının kucağında gördüm. Deli gibi oldum. Ben de attım kendimi sulara... Fakat büyük bir dala sarılmıştım. Kızım, boynuna dolanan ölü anası- nn saçlariyle yuvarlanarak o — yıl verdiğimiz kurbanlarla gitti... Mundar gitmemek için camma kıymadım evlât... Fakat yaşama gücüm tükenmişti. O yıl dağa çıktım. Dişimle tırna- ğamla en zorlu işlerde | 'Tek içimdeki yarayı unutayım diye' On yıl evlât... On yılda yüz yıl ihtiyarladım. İçimde hep Ayşemniin ive kötü anasının derdi acıyarak yalnız yaşadım dağlarda: Baba, dedim, senin soyadın Ezgin!., Olsun, olmaz mı? ter TİYATROLAR Şehzadebaşı TURAN | TİYATROSU y 6 () Bu gece saat (Ü 20,3) da | Sanatkâr NAŞİT ve arkadaşları Hakkı Ruşen, Eyüb Sabri birlikte İMadmazel Miçe - Pençef varyete - sinin iştirâkile Gündüz: İki oyun Prensesin Aşkı piyesi 4 perde Aşk Dilencileri: Komdei 2 perde Gece: Köşe Kapmaca; Komedi 3 perde —ei ZAYİ — Müessesemize aid 55 nu- İmaralı tecrübe plâkalarının bir te- ki zayi almuştur. Yenisi alınacağın- dan zaylin bükmü kalmamıştır. Ford otomobilleri umumi acentalığı * Muhiddin Akçor aa e Şünamen A İRSİ Galatada Kemankeş camii şerifi odasında mukim iken hâlen adresi meçhul bulunan imam Muhsine: İstanbul 5 inci iera memurluğun- (dan: İstanbu! Maliye muhakemat mü dürlüğüne, Beyoğlu 3 üncü sulh | iyılı ve 26/8/926 tarihti ilâmına müs. TI — Pazarlık 2/V/938 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 16 da teniden borcunuz olan 75 lira ve 8 Şubesindeki Alım Komisyonunda ya-|İTa 85 küruş masarifi muhakema ki cem'an 83 lira 95 kuruşun fâiz, ücreti vekâlet ve icra masraflarile tahsili talebile dairemizin 937/3908 Saylı dosyasile takip talebinde bu- güvenme paralarile birlikte yukarıda adı geçen Komisyona gelmeleri| lünulmuş ve tarafınıza günderilen icra emri arkasına mübaşiri tara fından verilen meşruhatta ikamet- gühnızin meçhul bulunduğu gös « terilmiş olduğundan tera emrinin 1 ay müddetle ilânen tarafınıza tebli- Neşri tarihinden itibaren 20 günü i- Yukarıda yeri yazılı gazino bir veya üç sene müddetle pazarlık u-|tiraz ve 10 günü ödeme müddeti ol- | bımı beklemeden yere çömeldi. Ve|Sulile kiraya verilecektir. İhale 21 nisan 1988 perşembe günü saat on-|mak üzere 30 gün müddetle tebliğ dadır. İsteklilerin yukarıda yazılı depozito akçesile birlikte bildirilen makamna kaim olmak üzere ilân o- gelmeleri. igün ve saatte bankamıza (31) (lunur, 937/3908