Ameli Hayat Mektebi Kadınlar yüksek tahsil görmeli mi, görmemeli mi? ları gibi, erkekleri de Ameli hayat mek- Me göndermeli; yemek nasıl pişirilir, çorab Tasıl yamanır, duvarlar nasıl kâğıtla kaplanır öğretmeli... | 1905 senesi. Fevkalâde parlak bir parkına toplamıştı. Leydi «Leicester», misafirlerini karşılayor. izaz ediyordu. Bilhassa küçük çocuklarla meşgul oluyordu, adın tebi cub bir çocuğun, altı yaşlarında se- $ relikam beni görür görmez İ Oğtu, tutaray YUMA geldi ve ellerimden tinde bulunmak ihtimalini düşüne- rek malümatını arttırmak istemesi — Sar, )Bayet tabil” görülmesi lâzım gelen| ""Lıvın,î""' dedi. Çok asabi, çok|bir Şeydir, Bu malümatı sayesinde em.,_lm"* Amcamla münakaşa| kendine bir mevki temin eder — ve Tnirlendingi yarüm. Beni o kadar sösyeteye nafi olur.. Tabit bunları &n Bizi İ ki... Ne dese beğenir-|kendis«se böylece anlatmışsındır. © T, ve bizim gibilerin ko.| — Ağlâ... Yalnız, bizi bir bebek nn sebebi Bu, sıri bi bizzat veya hizı telâkki etmekle çok büyük bir haksızlık ettiğini, hataya ır- |düştüğünü ledim, Tahsil etmek, ek için erkeklerden | zekâmız, kabiliyetimiz .|terse ilim sal hsil edin bestiz, dedim. Bir erkeğin bizi n çekip yerde kendi ması: , yüksek mı ilmi matt olamıyacağını söylemeği de madım. Bu sözleri ki başl y lerken amcam bir-|birlerine takdim etti: Elizabet Bo- : $ hiç bir alâkası|den bire durdu -Çünkü Taksim| vesliyon, Duk de York... Şi bir valde, iyi bir zev- bahçesinde dolaşıyorduk- — ellerini| - On beş sene sonra «Duk de Yorke, gin diploma lâzım değil-|Bavaya kaldırdı ve ömründe bu ka-| Stathmore şatosundaki — ziyafette, dar mantıksız, gayri makul velgenç ve güzel bir kız olan «Leydi len cevabi. ver-|Muhrip sözler işitmediğini söyledi.| Elizabet» i görünce sordu: u: urdan — birçoklarının| Bunları söylerken bir görmeli idin,| — Beni tandır Börüğyyettdan daha ziyade tahsil Dasıl bağırıyor, çağırıyordu: — Şüphesiz.. Süzmep O söylemişsindir. Tahsil| — Namuslu, anlayışlı ve akıllı bir|/zaman çilekli dondurma yiyordu - arttırmakla| (Devamı 7 inci sahifemizde) İnuz, Hattâ, çok hoşunuza gittiğin - den olmalı ki üstünüzü ve başınızı, Garden Parti, bütün İngiliz kibarla-| dantelâlı yakanızdan rugan iskar -| biri çocuklara B İrını, «Recksield - Lodge» şatosunun | pinlerinize varıncıya kadar dondur-|dersi veriyordu. Düşes içeri girdi, maya bulaştırmıştınız... İşte bu saf aşk böyle başladı. 1922 de «Leydi Elizabets, «Frens| Meri» nin izdivaç merasiminde «Do «Dük dö York» la nişanlandı. |duğunu görünce «İskoçya kr: Elizabet» ile eMüthiş bakiree nin a: rasındaki ölüm düellosunu hatırla- mamak kabil değil. Tarihin bu iki büyük siması, mücadelelerin akis- leriyle bütün dünyayı velveleye ver. mişlerdir. Bugün, he minsters manastırında yan yana ya- yorlar. KRALİÇE ELİZABETİN ZEKÂSI S h İrgay G Söylediği gibi? asıl vazife' Eski ve yeni İngiliz tarihinin bü- Mez | Edile Kçdilmez, edilmesi lâzım gel Yülnz 1 bir genç kızın, hayattal map ı Mak, hayatını bizzat ki temin Johor sultanı; Olympe Bradna ile evleniyor. Bir filmi halka tanıttırmak için kendine Doroti Lamur yerine genç Fransız yıldızı Bradna ile evlenmesini teklif etmişler, sultan da: “Peki.. adlı bir İngiliz ka- dinı ile evli bulu- nan Johor sultanı, lerde karısı- €etmek mecburiyı Mora - Gregor r:““ İstarhemberg'in "isı Parisda bir film Virmeye gidiyor.. “9na, Nİ Çoc! Gölene |rz boşamış ve meş- hur — yıldızlardan Doroti Lamur ile evlenmek istedi - ğini yazmıştık, Sultan, bu arzu- suhu, Hindistanda bulunan sinemacı- karısı ve mini Uğu Ski Dovas |lardan Eliyota söy elerile meşgül |lemiş ve delâleti- ki Veen ç de, Avasturyanın en es- ni rica etmiş; ah ,,,an*'ıl âilelerinden birine men | * — Tn / bağalik İtnen pi Prenses Starhenberg ile ev. : N TE tiyatrosu aktrislerinden| “VİeNmek isterim! Sayaj çıB0r —İsviçtede, Davos'da,| — Mümkün de- Küşüy “elinde — bulunmaktadırlar. | Bil başmetmeab!... rah;“f_vnmkıu. ptrens Heinz'de be-| Çünkü evlidir. Fa- Taklı, / Ödedir. Her üçü de Ski me-| kat, niçin Mao Tingeedirlar. Avusturya hâdisele -| Vest ile evlenmi - yîj'î Prensle prensesin ya-| yorsunuz? O ser- Gtmak güçleşmiştir. Bil -| besttir. Şüphesiz, tecilere hiç görünmek iz- teklifinizi büyük bir memnuniyet-| «Johor sultanına Olynp Brand'la Z le kabul odecektir. evlenmeyi teklif ediniz » — Bayır! Onu istemera. Pek tom- a: '*"“ynıı: yük film kum- ğ Mösyö Elyot, telgrafı ve yıldızın b 4 f:ı:.h f ':mblrlr.ln Dita Parlo,| bul!... © . İresmini sultana göstermiş. Sultar ve " Sevirmeğe gayin ile birlikte bir| Alayı pek çok seven mösyö Eli-İreşmi görünce beğenmiş ve hemen teklifinde bulunduğu yot, sultanın bu arzusunu derhal | “_’Prer_:in de b cevab vermiş: %'u“'ı: tedir. Ki haya ” Viyananın harbder: evvel İy Yı ğ Yo Noi A aid olacağı zannedili - nu kabul ettiği telgrafla Amerikaya bildirmiş. 'B â'_ el a ğ' BAA "::l o, *Kabul ediyorum ve ilk vasıta i- sırada, genç Fransız yıldızı |le geliyorum...» l mp Brand'ı reklâm etmek istiyen | LN K Nota büyük bir sinema kumpanyası bun-| — Şimdi Holivud büyük bir heyecan tün sırlarına vakıf olan <Andre Mo- ruva» nın naklettiğine göre mareşal Liyotey, Düşes dö York'un zekâsına hayran kaldğını söylemiştir. | Dük ile Düşes, bal ayı seyahatin-| de, mareşalir dölületiyle müstemle- kât sargisini Bözmişlerdi. Avgetle- tinden sonra 'Üüğesten bahseden ma- reşül şu sözler? Söylemişti: . « dö Burgonyi ha-| tırlattı. Tıpkı «Sen Bove un tasvir ettiği gibi.. Dfinliklerinde zekâ, i; lik ve neş'e parlıyan gözleri va: * Kraliçe, henüz pek küçükken mu- zibliği ile mürebbiyelerini hayrette bırakıyordu. Bunlardan birisi, bir gün ansızın ders odasına girdi, Eli- zabet dalgındı. İhtimal bir sineğin uçuşunu takib ediyor, belki de ha- yalen bir şeyle meşgul oluyordu. Mürebbiyesinin goldiğini görür gör. mez, önünde bulunan ila meşgul oluyormuş vaziyetini aldı. Rlizabet, müstehziyane, mürebbi - — Bu, bu güü keşfettiğim bir u- |sul:.. Hesab sâdeleştirmek, fazla va- |kit kaybetmemek için cemi de, mi- zanını da beraber yapiyorum... * Tahsil ve terbiyesi mükemmel, Fi — ocaya ve Fransız edebiyatı- na bihakkın vakif olan Kraliçe Eli- zabet, kadınların en mütevazı, mah- viyetperver ve en safıdır. Birkaç ay evvel, (Kent dukalığı) dahilinde küçük bir mektebi ziyare- te gitmişti. Muallim, talebelerinin malümatını göstermek için küçük| bir çocuğa sordus — Söyle bakalım, «Giyom dö Kon- kerâan, neler yaptı?. Çocu kkızardı, bozardı, önüne bakarak mırıldandı: — Bilmiyorum. Elizabet dö York, göz yaşlarını güç zaptedebilen Çocuğun saçlarını okşıyarak yavaşça! Mahcub olma, yavrum, dedi. Giyom 1ö Konkeranın neler yaptı- ğinı ben de bilmiyorum... * Genç bir leydi ,Yaşlı bir hizmet- çisini kovmasınım sebebini anlatır- ken: — Hayatta en sevdiğim şey ha - kikattir... Demişti, Elizabet şu cevabı ver - — Sevgili muhibbem, bunu söy-| ktir, “TRor yakında Parise gi-/dan islifade etmek istemiş ve Elyo- ve Mmerak içinde — sullanı istikbale K a şu te'grafı göndermiş: İbazırlanıyor, lemiyor. | İngiltere Kraliçesi Majeste Elizabet ve hayatı Küçük bir köy kilisesinde papasın diyanet ve akayid dinlemeğe başladı ve birdenbire ço- euklardan birisine sordu: — Kaç ürlü günah vardır?... Çocuk, ayağa kalktı, tereddüdsüz On yaşlarında, kumral saçlı ve mah|muvazel Donör» oldu ve 1923 te|cevab verdi — Hatâların membaı olan altı gü- vimli bir kıza muhabbetle baktığını | «Mari Stuara ahfadından olan <E- / nah vardır... gördü, yanlarına geldi ve onları bir-lizabet> in İngiltere tahtına otur-| Ve saymağa başladı. Elizabet: — Nasıl, altı mı?... Ya yedincisi. Onu unutuyor musunuz?... Halbuki bu herkesin bildiği bir şey: Obur- i ve ilâve Gtti: bir daha unutmamaniız i- we bir lira.,. Bonbon alı- çin niz. Londfada bir resim sergisini ge - çerken düşesi, genç ve eserlerini pek Çok beğenen bir ressam karşılamış- tr Kendi tabloları hakkında uzun üzadıya izahat verdikten sonra: iminim ki —Altes, bunlardan. bir eser vücude getirmi- yecej Dedi. Elizabet gülümsiyerek şu ce vabı verdi: — O kadar nevmid olmayını; ha pek gençsiniz... x Elizabet, resmi bir ziyafete yanı- ha tesadüf eden Amerikalı bir ka- nın gevezeliğine karşı büyük bir sabır gösleriyordu. Bu kadını milyo ner bir peynir kralının karısı idi. Bilhassa mücevherlerini anlata an- lata bitiremiyordu: — Mücevherlerimin parlaklığını muhafaza için onlara dikkat ve ihti- mamla bakarım, Gök yakutlarımı sütle yıkarım, Pırlantalarırm amon yağa batırarak temizlerim Yakutla- rımı eski Bordo şarabiyle, zümrüd- lerimi de Dançiğ rakısı ile silerim. Ya siz?... Ben mi?... Hiçbir şey yapmam. Pırlantalarım parlaklığını kaybetti Pırlantalarm parlaklığını kaybetti mi, süprüntü sepetine atarim... Bu vak'ayı nekleden, peynir krali çesinin bu cevabdaki nükteyi anla- yap anlamadığına dalr bir şey söy- da * Elizabet di York, pek mehur bir İngiliz muharriresini kabul ettiği zaman çacuklardan bahis açılır “V. Street, ,/S - SONTELGRA Fransanın Dünkü sayımızda Es- rarengiz — macoeranın angıcını neşret- miştik. Bugün Tanla: E: hayatı açığa vuran bu yazı- nıntamamını ne rediyoruz. Ertesi gün Tanya Marsilyaya sevk olundu. Az sonra da bir İranlı tale- be, Pariste tevkif olundu. O da Mar- gilya yolunu tuttu, Tanya ve İranlı talebe, on beş gün sonra kefaletle serbest bırakıl- dilar. DANSİNG CASUSU?... Bu kısa zaman içinde, müli mü- dafaa istihbarat servisi Bayon'da Jan Lasser isminde birisini yakalı- yor. Bu adam, yabancı bir devlet hesabına çalışmakla maznun... Las- serin gizli teşkilât merkezi ile İrun. arasında, bir devlet hesabına vasıta- lık yaptığı iddia olunuyordu, Lanes paralıdır. Yüksek bir ha - yat yaşar, Sorguya çekildiği zaman Monpeliyede bir dansig ve zabitle- e, küçük zabitlere ödünç para ver- ; sabık kralı “Ling - Ling,, hapisha- nesinin bir höcre- sinde yatiyor. 'Tamam beş sene «Stoek Exehang> n müdürü olan Rişat Vitney, ilk geceyi Nevyorkun emezarlıklar» de nilen hapishanesinin bir höcresinde|85 senti hapishane kasa, Beçirmiş ve ertesi günü ilk kalpa- zan ve bir gangsterle beraber meş- lemek için dudaklarınıza bu kadar Bur Sing - Sing hapishanesine nak- fazla rvi sürmeğe ne lüzum vardı?, (lolunmuştur. Mahkeme kendisini beş sene hap- mahküm etmiştir. Sing - Sing'e İgelince üzerinde bunlunan 11 dolar sına tevdi| letmiş ve hücresine girmiştir. Sabik bankere, bugün 94835 nu- maralı mahküm ismi verilmiştir. İş P — 17 Nisan 1938 TARNİA esrarengiz kadını Bir kaç defa tevkif edilen genç ve güzel kadın CASUS Tanla silân başında yünde bulunduğu, bu - sebeple ora- İya gittiğini söylemiştir. Acaba bunun, diğerleriyle müna- sebeti, ilişiği var mı? Bunu sonra öğreneceğiz. , Rivayet, rivayet Üstüne , Yvon Talbot, öteki ismiyle Tan- ya çok serbest asri bir kızdır. Ba- Zan musiki konservatuarına, bazan hukuk fakültesine devam ediyordu. Buralarda, ecnebi talebelerle mü. nasebat peyda ediyor, casuslara, ca- susluğa dair hikâyeler anlatıyordu. dü. Güzel, şik, zeki ve kurnaz bir kız- dır, Talebeleri, bususiyle Amirian adlı İranlı bir talebeyi teshir et- İmişti. Amirian güzel bir delikanlıdır. İÇok güzel söz söyler, danseder. |Tanya ile beraber ekseriya, Monpo- liyenin birkaç kilometre ilerisinde- ki Palava plâjındaki gazinoya gidi- yorlardı. Yvon Talbot gitmedi. Ve bütün |gençler gibi birçok zabıta ve dasus romanları okumuştu. Kendisine da. |ima Rusa benzediği söyleniyordu. Hattâ dostlarından bir Polonyalı (Devamı yedinci sahifede) |mek için bir yazıhane açmak niye- kendisini Tanya diye çağırıyordu. |O da gülüyordu. Bir maceranım |kahramanı olmak istiyordu. Niba yet meramına nail oldü... Tahsildarın kızı Henüz nihayete ermiyen bu vak'- anın «kahramanı mı bizzat görmek |ve konuşmak - istedik, İlk evvel Talbotun, yani — babasının tahsildar olduğu Matele gittik Mon- pelyeniş 16 kilometre ilerisinde gü- zel, şirin bir köy. Tanyayı herkes «casus>» diye tanıyor, herkes kendi- sinden bahsediyor. Meğer, tahsilda- rın bürosu, Monpeliyede imiş. Geri |dönmek mecburiyetinde kaldık. Pale sokağına gelince, 15 numa- |ralı binanın üzerinde bir levha gö- zümüze çarptı. Bu levhada tahsil- dar Mösyö Talbotun, eshabı mesali- hi her gün saat 9 - 12 ve 2-5 e ka- dar kabul ettiği yazılı idi, İçeriye girdik. Tahsildar kişenin arkasında ve yalnız idi. Gözlerinde, kenarları kalın bir bağa gözlük Vardı. Bir köylünün, vergi borcunu ödemek için getirdiği paraları sa- yıyordu. Az sonra, «Kahraman kıze yan. daki küçük odadan çıktı, Başı açık- tı. Babasının yanına oturdu. Kendi- sine bakıyorduk Bu, genç ve güzel bir kadındı. İri siyah gözleri, İngiliz kızları gibi o- muzlarına dökülen kumral saçları vardı. Hali ve tavrı çok kibardı. — Beni, ecnebi bir devlet hesabi- 'a casusluk yapmak, havadis töp- lamak için askeri muhitte dolaş- makla itham ediyorlar, *Halbuki, babamın yazıhanesin- de çalışıyorum. Ve pek seyrek dışa. Ti çıkıyorum. Askeri muhite gelin- ce: Kocam başçavuştur. Hemşirele- rimin ikisi de askerlerle evlidir. Onlar da çavuşturlar. İşte ordu ile münasebetim bu. «Bir çok ecnebilerle bulundu- (Devamı 6 ıncı sahifede)