mük | Suad DERVİŞ | İktisad Vekâletinin yeni ve hayır« h bir kararını gazetemizde neşret - miş ve evle, mişetlerini bununla temin eden ları korumak için sırf onların ak üzere dükân- anı haber vermiştik. 1 bu şekilde kazanan ka asında bu haber büyük bir Je karşılanmıştır. Bu haberle rdan alâkadar olan kadınların arasında kiminle konuştuksa kara- Tın pek isabetli bir karar olduğunu söylemişler ve ne gibi fenalıkların önüne geçileceğini izah etmişlerdir. Bir memur dulu olun bayan Şahi- ka şöyle söylüyor: ar: — Kocam öldükten sonra aldığım aylık çocuğumun tahsiline ve mal şetimize kifayet etmiyordu. Çok iyi el işi yaparım, Başka bir şey elim den gelmex, bari iş yapıp satayım ye düşündüm, çalıştım evimde, yet ağır file bir çift perde Bunu kendi elimle götürdüm, Be yoğlunda bir dükkâna satayım de dim, Amma nereye?... Caddeye in- yacıların ikisi bu nevi şey 'arını söylediler Girdiğim ü. ü dükkânda ise bunun çiftine bildim, İna- 'nınız bana, file üstündeki Kadınlar İçin.. Evlerinde el işi yapan ka- dınlarımıza yardım kararı! Bu kararın tahakkuku yorucu çalış- maların ve« kiymetli elişlerinin âfatını hazırlıyacak Feshanede çalışan jveriyorum, Taksit, taksit paralarını yorum, Herkes muntazam değil, vermiyenler var, taksitlerini vermi- mler daha çoktur, Ben fazla fiata satarak ancak zararımı kapıyorum» der, Halbuki ne kadar çabuk yapılsa |bu işler &l alır, Bunun için elimiz- 'den bu gibi marifetler geldiği halde |fabrikalarda iş bulunduğu zaman gi- dip bu marifetli ellerimizle ya bir konserve kutusuna kâğıt sarmak Bayanlar rım, Fakat bir senedenberi mezun olduğum halde, tek başıma çalışmak hiyetinde bulunduğum için yâni her hangi bir atelyede çırak olmak istemediğim için işsizim. Ne husu - si müşteriler tutabildim, Ne de bun- ları satacak bir dükkân bulabildim. Belki satın alan yerler vardır, Fa - kat ben bilmiyorum, Ve seyyar satı- cı gibi dükkân dükkân dolaşmaktan çekindim, Böyle bir yer açılırsa ne Bir askerli Prensliğin Hükümdarı Terki saltanat Etti. Lihtenştayn prensi birinci Fran -| 'sua, ihtiyarlığından bahsederek ter) ki saltanat etmiştir. Ve prensliğin rakmıştır, Yeni prens 30 yaşındadır. Bin nu- fusu olan Lihtenştayne hükümdar olmuştur, 15 inci yüz yıla aid — müstahkem bir şatoda İkamet edeti prens, hü - kümet ricalini toplamış ve şu beya- natta bulunmuştur; “Amucam, yaşının ilerilemesi do- layısile hükümet işlerini hakkı ile idaresini, yeni Fransua, - Jozefe bı-| Umumt harpte meşhur olan ca - idare edemiyeceğini dikkat naza - ra alarak terki saltanat etti. “Bana gelince, sizleer söyliyece - ğim ancak şudur: Lihtenştayin istiklâfini muhafa - ilc mrünesebatını ida - Kutubta ikiyüz günlük çalışma Şimal Kutubu sabih istasyonunda kışlıyan Sovyet jlim heyetinin şofi Papanin, bankiz üzerinde 200 gün - lük ilmi tetkik ve çalışmaları etra- |fında-şu izahati vermiştir: Bankiz'in Kutubdan Groenland jfahillerine kadar katettiği yolu in. ceden inceye tetkik ettik. 15 nok - tada denizin derinliğini ölçtük, ve 26 noktada hdrobiolojik araştırma - lar yaparak her defasında 15 ilâ 25 motre derinliklerden #u nümunelc: aldık, Deniz altı cereyanlarının tikameti ve sürati hukkında da mü- İden çok bahsettiler, Umumi suslardan bahsettiğimiz uzak mem - leketlerde muayyen bir politika ta İkip etmek saretile kendi devletleri- İnin siyasetine hizmel — edenlerden Alman casusu Vasmus'dan |bahsedilmişti. Bu casus için Alman İların Lâvrensi derlerdi. Livrens malüm olduğu üzere İn- gilizlerin umumi harpte en mühim tasuğu olmuş, kendisinden — harpte ve harpten sonra senelerce bahset « tirmiş, meşhür bir adamdır, Meş « hur casusların hahsi böyle tazele « nirken Lâvrensi unutmak olmıyacak fır, Lâvrens 935 mayısında bir mo - tör siklet kazası neticesinde ve İn « gilterede çekilmiş olduğu bir köy de öldü, Onun ölümü de bir mesele oldu, Öldükten sonra öona dair o ka dar çok şey yazıldı ki bunları hülâ- sa edebilmek hakikaten zordur, Onu yakından bilen!ler kendisin- Harp esnasında Arabistanda o kadar mü- meselâ n S —SONTELGRAR -— ——— Arab çölleri ve. LAVRENS Arabistanın taçsız kralı adını alan Lavrensin gizli kalmış hatıraları Umumi harbden sonra taçsız kral can sıkıntısın- dan ne yapacağını şaşırmış ve.. Hayret edilecek işler yapmıya kalkmıştı /.. Lâvrens Arabistanda rens orada bodeviler arasında ömür| sürmüş, Nihayet Hicazdaki 5 Nisan 13223 bekledikleri müstakil arabistan me dana gelmemiştir, Bu bir hülyada foaret kaldı... , Çünkü bir gün geldi, harb bitt Osmanlı imperatorluğunun elinde arabistan da çıktı, Lâvrens atına | nerek Şama girdi, Bu İngiliz casusuna o zaman A rabistanın tacsız kıralı - diyorlardı Tacsız kıral sevinç ve sevinç içinde kendi eserini görüyordu, Fakat ço': geçmeden anlaşıldı ki Fransa Suri yeyi vermiyor, Landra hükümeti i- ter istemez müttefiki olan Fransa - nn arzusunu yerine — getirmekter başka çare göremiyordu. Müstaki! ve bir tek vücud halinde bir Ara - bistan — imperatorluğunun — tesisin imkân görülemiyordu, Suriye ayrı, Filistin ayrı idi. Hi - caz da ayrı idi, Necid ise zaten Hi- cazın hâkimiyetini kabul etmiyor - u, Daha pek çok ihtilâflarla birbi jrinden ayrılmaz muhtelif arab men leketlerini birleştirmenin imkân - sızlığı karşısında bütün hülyaları - için iyi olacak? Ne kadar rahat edeceğiz, W Bir insan için emeğinin ücretini| İtam olarak almaktan tatlı ne var? İDükkânlar için çalışan kadınların, ya bir şokola paketi yapmak gibi ko |lay işlerde yıpratırız. Halbuki söyle- diğiniz gibi mağazalar açılacak olur- teaddit müşahede ve tetkiklerde bu lunduk. Hidrobiolojik — mesaimiz, uz Denizinin merkez mıntakasın -| him bir rol oynamış olan bu ada - Şerifjmn yıkıldığın: gören Lüvrens mın göze çarpan bir takım hususi - yetlerinden, kabiliyetlerinden — çok bahsedildi. Hüseyin paşa ile oğullarını isyana|bu çok acı gelmiştir. teşvik ederek bunlara müstakil bir|Harbden sonra kendisine İngiliz Arabistan kıtasının hükümdarlığı - müstemlekât nezaretinde arabistan lemele-'sa hem biz rahat ederiz, hem çolu on beş liradan |/ ğumuz çocuğumuz rahat eder, Biz re lâzimgelen ipe fazlı a : Haaf eet Yapmağlım. Bir perdeyi |ne diye yebi yetişen kızlarımıza na- B ae âY. sarletmiştlini. (kış öğretmiyoruz, işte bu yüzder ayda demek beş Tira k---nmış| tmiyo İ A . mış| Para etmiyen bir şeyle beyhude uğ- ne yapayım de-| raşmasınlar, dim, bu benim işim , kaç para- n iyormu - at bu imiş Pakat bunda da ün birinde bir ar-| ya yapıldığını demek bilmi şum Bir sanat mektebi mezuru bayan İffet de şunları söyledi: | Ben, sanat mektebinden çıktım | Fevkalâde güzel çanta, kemer yapa- genç kızların bir çoğundan meşru ve mâkul bir komüsyon alınmıyor, Onlar âdeta çalınıyordu, Bu suretle &z Ücretle işçi işleten dükkânlarla satan imalâthanelerele rekabet ede- da oldukça zengin bir organik ha - t bulunduğumu İBÂtİ surette tesbit tmiş bulunmaktadır, Muntazam meteoroloji müşahede lerimizin sahildeki ilmi müessese hr. miyorlardı, İktisad Vekâletinin bu tedbiri pek yi, pek güzeldir. leri pek yakındön'ülâkadar ettiğini biliyorduk, Her İK? saatte bir bütün değişiklikleri teöbt'ediyor ve günde İdört defa ölarak Bu malümatı ce - Suad Dervişİnuba doğtu telsizle bildiriyorduk » | Lâüvrens, Arabistana 1914 de, da - ha Umumi Harb başlamadan aylar-| Ca evvel gitmişti Kendisi tarih ilej; çok meşgul olmuş, üniversiteyi bitir. miş, arabca öğrenmişti, Ahli — sâlip tarihine dair bir eser - hazırlıyordu. Ehlisalibin Suriyede geçtiği yet - leri gezerek tetkikatta bulunacak - tı, O maksadla Suriyeye gidiyor, fa| ai n evine misafir gittim, Ta- bü önlar benim para ile iş ö ie & mden haberdar de - ğiller. Bunu saklamıştım. Gelin ol . mak üzere bulunan kızının salonu i- aldığını diye sordum. Be - Ti sattığım dükköndan almış, «Aman bir göreyim» dedim Tabit anladınız; perdeler benim iş: lediğim perdeler, Kelepir dediğine göre ber halde dükkân sahibi fazla kâr etmemiş, «Kaça aldın sordum. Ne cevab niz? Yetmiş beş lira, Yüreğime ine- cekti, Halbuki böyle bir satış ma - ğazası bir takım kadınların ların göz nur- larından böyle çalmalarına mâni o. lacaktır. Ben kendi hesâbıma © za- Yapıp satmağa hiç teşebbüs etmedim. Fakat böyle bir sakış yeri açılırsa seve save işe baş- larım, Hesab işi işliyen bayan Huriye'de gunu söyledi: Biz evlerde oturup bu işi yapan bir çok kadınlarız, Bohçacılık eden bir. kadın bizden gelir bir bluzu elli kuruşa veya bir liği yüz kur p Bgeceliği yüz kuruşa, Sonra kendisi bunların bir tanesini beş, bir tanesini altı, bir tanesini bilme mkaç liraya kapı kapt dolaşır satar. Fazla pora isterseniz vermez. «Ben © işleri evlere borca —» Şayak imalinde göz nuru aa ll O bir görnleği bozan yirmi beş kuruşa| Avusîurya. tacını verilmek üzere isviçrede saklı bulunan “Meşhur Florantin elmasının iadesini | istiyorlar. | Avusturya İmparatorlarının tacı-| İmparatoriçe geçenlerde oğluna: M süsliyen, (Gran dük Toskan) ve İmparator Şarl, terki saltanat (Florantin) denilen 136 kratlık el- ettiği zaman, meşhur elmasın kay- Mas nerede?.. bolduğuna, satıldığına dair - birçok Viyana- Nazileri, hükümdarlara şaylalar çıktı. Hepsi yalan... Bu el- ald mücevheratla beraber bunun da|mas, emin bir eldedir. Müstakbel Her Hitlere 'verilmesi lâzıni geldi-. Avusturya İmparatoruna, tahta 0- ğini ve halihazırda, Avusturyanın turduğu gün verilecektir. Bu impa- hâkimi o olduğunu söylüyorlar * * 'bator, ister Prens Otto, ister bir Buna cevab verecek tek bir şah- başkâsı olsun, ister yarın, ister yüz siyet var: İmparütoriçe Zitfa...Fakât'yil sonra tahta çıksın, her halde el- mâs kendine iade olunacaktır. Halbuki Avusturya, Almanyaya ilhak olundu. Ve haritadan silindi. Bu meşhur elmasın ilk sahibi Küstah Şarl'dir. Kocaman taşı üze- İrinden ayırmaz. Daima boynunda bulundururdu. Grandson muhare- besinde yaralandı, düştü. Bu sırıda meşhur elmas ta kayboldu. Bir as- ker bulmuştu. Çapulcular her yerde vardır. e Şarl'in ordusunu takib eden bir-|Na çıktı; ilk evvel muharebenin saf- çok açıkgözler arasında bir Floran- halarını anlattı, sonra meşhur (Ca- tinli vardı. Askerlerin eline geçen|mt) çıkardı. Kurnaz tüccar, bu ara- ganimetleri, ufak bir para mukabi-|dâ hayatını kaybetti. Fakat, elmas linde satın alırdı. kendine bir isim bulmuş oldu. Askerin birisi bir gün kendisine: | Elmasın, sahibi değiştikçe kıyme- Bu cam parçasına ne“verirsin? ti artıyordu. Şarlken, taşı almak is- Dedi. Kurnaz Florantinli taşa bak-| temedi. Fakat, Papa ikinci Jül, yük- tı. Fakat cevab vermedi. Asker ısrar|Sek bir para mukabilinde aldı, ve etti: Avusturya İmparatoruna — hediye — Haydi, bir florin ver de ah — |etti. Birkaç ay sonra, İtalyada Floran-| Bir rivayete göre Papa, Avystur- ©, Avusturyanın vaziyeti hazırası dolayısile sükütu tercih ediyor. döken kadınlarımız Haai ei ei Ü aei ni Bi eei z eee b il ea d l ci ll Kai ae a n meşhur elması Viyanalı Naziler; Avusturya impa- ratoruna taç giyme merasiminde tinli tüccar, Milan Dukasin huzuru-| aaliyet sahası gitikce büyüyor, yer- li arabcanın muhtelif — Tehcelerini bizzat bedeviler arasında yaşaya - rak öğreniyor. Bir aralık memleke- tine dönmüş fakat o sıralarda Umu, İmi Harb başlayınca bu da arabistan işlerindeki bilgisi dolayısile Mıstra gönderilmiştir. Fakat Lüvrenis emir altında yaşa-| mayı pek de sever bir adam değil - di, Onun için Arabistan işlerile meş, Bul olmak için tesis edilen bir casus| şebekesinin başına getirilmek isten diğ zaman: 1 — Arabstan işleri böy le uzaktan, Mısırdan idare edilmez |demiş, bizzat oraya gitmeli, çalış - malı! Uzün uzadıya bir takım emir- lere tabi olmamak, yalnız Mısırda bulunan İngiliz fevkalâde komise- ri Lord Kiçnerden emir almak şere, file ve her türlü harekâtında ser «| best olarak Arabistana geçen Lâv - ya hanedanından buna mm başka elmas almştı: Nansi muhare-| besinde öldüğü zaman Küstah Şar-| lin parmağında bulunan yüzüğün taşı... Bu taş, şimdiki Pâpanın külâkının üstündedir. Bir başka rivayete göre 1665 de, Fransi Etyen dö Loren ka-, risı Mari Terez Dotrişe vermiştir. Ne olursa ölsun İmparator Fransuva Jozet, florantin elmasını, İmpara- torluk tacının ortasına koydurdu. 'TAŞ NASIL KAYBOLDU? Florantin elmasından — yeniden bahsolunuyor. Ve İsviçrede saklı ol- duğu söyleniyor. İmparator Şarl, memleketinden kaçtığı zaman firarını teshil etmele- rini dostlarından bazılarına havale etmişti. Hükümdarlara aid elmas-| lardan bir kısmını dâ beraber alıp gitmişti. İmporatoriçenin maiyetinde bulu- nanlardan birisi Parisli meslekdaş- larmızdan birinin muhabirine şu sözleri söylemiştir: > Florantin elması, Avusturya- nin yeni hâkimlerine kat'iyen veril- |miyecektir. İmparatoriçe, vaktile| söylediği gibi, taş, emin ellerdedir.| Avusturya, İmparatorunu buluncı- İya kadar bu ellerde muhafaza ola-, İcakte. e İbunu öğrenmek istediğim cevabını! ni İngiltere namına vadetmiştir. Eğer arablar TTürkiyeye karşı is-| .yan ederler de yolları keserler, Türk askerleri lürürlerse — Arabistan istiklâline çalışmış olacaklardı! Lâvrensin başına geçerek çıkart -| tığı isyan olmadı değil, oldu, Fakat) Meşhurları t serbest Vindsör dükünü, Romanya kıra hını, Yugoslavya prensi Polu — ve daha bir çok yüksek zevatı tedavi eden Viyanalı meşhur 'doktar Nö - nan, Alman askerleri Viyanaya gir diği sırada tevkif olunmuştu. Pro - fesör, ahiren serbest bırakılmıştır, Profesörle beraber hapis olunan maruf bir yahudi avukat gazete mu babirlerin — Servetim gasbolundu. Taban - calarla evime girdiler, ne var, ne yok aldılar, “ Orada hırsızlar, yankesiciler gö receğim zannetmiştim, Fakat, içeri girince ilk gördüğüm eski dostum lpmfmr Nöman oldu, Hemen yanı- İma geldi, Yirmi dört saat evvel tev, İkit —edildiğini söyledi. — Pro - fesörün kasasını zorla — açtırmışlar, içinde bulunan yedi yüz bin Avus- turya şilinini, elmaslarını, daha bir çok kiymetli evrakını almışlar. “Hapishane hâkimler, avukatlar , (doktorlar, profesör, bankerlerle do, lu idi, “Bir kaç gün sonra profesörle be| raber mahpuslardan an ikisini sor-| (gu hâükiminin huzuruna çıkardılar, İBen de berâberdim. Bizi ayrı ayrı sorguya çektiler, Bana: — Ne ile itham olunuyorsunuz?.. “Diyo soran hâkime, benim de verdim, Hâkim cevab vermedi, işlerile meşgul olmak üzcre bir.da- irenin âimrliği teklif edilmiş, fakat © buna da o zaman: 1 -— Ben arab işlerini yerinde istediğim gibi ida- Te etmiştim. Şimdi Londrada her - hangi bir nazırın emri altına gire - (Devamı 6 ıncı sahifede) edavi eden.. Profesör Nöman bırakıldı Hitleri tedavi etmek istemedi- ğim hakkındaki rivayet doğru değildir. Jamele etmiş, Kabahatimizi — anla - |oik: Yahudi ve az çok servet sabi bi olmamız... Bir kaç gün sonra serbest —bı © kıldık..., Profesör Nöman ne diyor ? Hitleri tedavi etmek istemediği - |me dair çıkan şaylaların aslı yok - tur. Bana bu yolda bir müracaat vaki olmadı. Olsaydı, herhangi bir hasta gibi onu,tedavi ederdim. Bi. doktor için ırk, siyasi fikir yoktur. Yalnız ıztırab çeken, tedaviye muh taç bulunan bir hasta vardır, “Vindsör dükünün, Hitler nezdin- de ve lehimde teşebbüste bulun - İduğu da yalandır. Hiç kimse lehimde bir müraca - atte bulunmadı. Hakikat şu ki Nas- yonal - Sosyalist hükümeti beni me- Sul edecek bir şeyimi — bulama - d, — Fakat, kasanızda paralar, el - maslar iade olundu mu?... — Hayır! Fakat, beni tevkife ge lenler arasında çapulcular bulun - duğuna eminim, Hükümeti hazırı « raya itimadım var, Servetimin İr - desi için çalışacaklarını vaad etti - ler, — Bundan böyle ne yapmak fik- rindesiniz? ... — Viyanada kalacağım. Üniver - sitedeki vazilemden istifa — ettim Husust kıliniğimde hastalarımı kı bul te tedaviye devam — edeceğim. Zannederim, serbest çalışmama mü | “Diğerleriğe de ayni suretle mur| saade vereceklerdir...,,