l - COHİILCİA Edebiyat fakültesi doçenti Sabri Esad, ilk Karagözün Orta Asyada görüldüğünü ve oradan garbe doğru yayıldığını söylüyor Edebiyat Fakültesi doçentlerinden Sabri Esad geçen akşam Eminönü halkevinde bu mevzuda bir konferans ver- mişti. Karagöz mevzulu bu konferans, Karagöz hakkında bize çek yeni malümat vermektedir. ml'ıtıı-ııiııîııııı—ıııııııııııııı.ı.ıı...ıı.ıv.ııııımıınvıınııı Bu münasebetle okuyucularımızın bu mevrua !stanbulda Karagoz Karagozde istanbul göstereceği alâkayı düşünerek, Sabri Esadın bu değerli etüdünü neşrediyoruz. Abdülhamit devrindeki halk ara- şında büyük şöhret kazanmış ka- ragözcüler meyanında Şeyh Fehmi elendi ile kâtip Salihi sayabiliriz. Hassaten kâtip Salih, karagöze pek meraklı olan Ahmet Mitat efendi. nin töşvikile oyunun gerek tekni- ğinde, gerek mevzularında bir hay- N yenilikler yapmıştır. Evvelâ per- de yerine buzlu cam kullanılmak düşünülmüş, fakat bunun tasvirleri cabucak harap ettiği görülerek yi- ne perdeye avdet edilmiştir. —An- cak, perdeye isturla hareket eden bir tiyatro perdesi ilâve etmek, Oyunlarda dekorlu perde kullan- mak gibi tekniğe müteallik yehilik. leri kâtip Salih vücuda getirmiştir. Keza o zamanlar pek rağbette olan tulüat sahnesini kısmen olsun kara- Böze sokan yine kâtip Salihtir. Bu suretle tulüat sahnesinin ezeli ve nükte perdaz uşağı İbişin rolü kara- göze oynatılmıştır. Yine tulüat sah- nesinin kantoları da karagöze gir- miş, kelâsik çengi yerine alafranga kantolar ve revüler oynatılmağa başlanmıştır, Bu meyanda tulumla hâaav gazı veya aan lâmbası deni- len bir nevi lâmbaların eski meşale lerin yerine kaim olduğunu da gör. mekteyiz, Üstad Selim Nüzhet bey, çok değerli eserinde san asrın meş- hur hayalilerini kaydettiği gibl ka- ragözcülerin loncasından da bahse- diyor. Bu loncanın, meşrutiyet bi- “dayetinde infisah ettiğini yine bu! eserden öğreniyoruz. Meşrutiyetten Balkan harbine kadar yine asırlar- dan beri kazandğı rağbeti muhafa- za eden karagöz, bir taraftan müte. madi harplerin, diğer cihetten tiyat ro sinema rekabetinin tesiriyle bu- gün artık tamamen tarihe karışmış bir vaziyettedir. Geçen ramazanda Şehzade başında hiçbir karagöz ilâ- nanın görülmediğine bakılırsa, İs- tanbulda şekil alıp ta bütün Türk tesir ve kültürünün uzandığı saha-| lara kadar yapılan ve işin garibi hâlâ © ülkelerde yaşayan bu oşu- nun artık tamamen öldüğüne hük. metmek lâzimgelecek, İşte İstanbulda karagözün tarih- çesi. Şu kısa ve dolayısile eksik ie-| mali yaparken sadece tarihi vesika- lara işaretle iktifa ettim. Elimizde bulunan vesikalar ise Evliya Çele- bi seyahatnamesile birkaç şehren- giz ve surnameden, ecnebi sey: ların İstanbula ait notlarından, bir de tarihlerde pek kısa geçen metin- “Terden ibarettir. Şüphesiz bu mev- zuda tetkikler yapmış olan gerek yerli, gerek ecnebi üstadların eser- lerinden de bol bol istifade ettik... Bütün bu mehazlardan ne gibi ne- ticeler çıkarabiliriz? Evvelâ gerek Selçuk devrinde, gerek Osmanlı imparatorluğunun teşekkülü anlarında oynatılan ha- yalin mevzu itibarile tamamen ta- savvufi olduğunu kabul — etmek mümkündür, Bu asırların mistik, fizyonomisi hatırda canlandırılacak | olursa, hayalin bu tesir altında mü-) tasavvıfane bir mahiyet arzetmesi, akla pek yakın geliyor. Yine bu de. virde hayal, halk tabakasının rağ- betine mazhar olması lâzımgelen bu oyun, her halde sonraki satirik hüviyetini henüz iktisap etmemiş olga gerektir. Zira, bilhassa Osman- 4 âmparatorluğunun — kuruluş dev- inde, halk satirini tenbih edecek, ynu görünüşte gayet masumane, fa- kat haddi zatında gayet acı ten- 'kitlere götürecek saiklere rastgel- miyoruz. Henüz halkın aklı selimi, mütevazi ve ciddi hayatı ve kendi- sine has zevkleri karşısında bir züm rerlin bambaşka mantıkı, asılsız ve debdebeli yaşayışı, kapma zevkleri hayal oyunlarndaki meyzuunu gu| yaşamak mecburiyetindedir. şekilde tarif eder; Mürşit rolünü| bütün bu yeni ahval ve şenıt.dı!mı oynayan hacıvadın günahkâr kara- halk kütlelerinin tahteşşuuru aspi- gözü tariki hakka davet etmesi...|ratinlerine makes olan hayal oyu- Hayalin, bu devrede, sadece muta-| nuna büsbütün başka bir istikamet savvıfane bir ülüpte yapılan mu -| verecektir, Bu istikamet te, muhte- İhaverelerden ibaret olması akla|lif tazyikler altında bunalan, bazan pek mülâyim geliyor. Bilâhare ka-| düşman, fakat ekseriya acaip un- ragöz oyunlarına giren muhtelif| surlarla karşılaşan halk kütlesinin &sletik tiplerin cemiyet dahilinde|en şaşmaz reaksiyonu, yani satir henüz olmayışı da biraz evvel söy- olacaktır. Şüphesiz eski hayalın ta- lediğim şartlara katılacak — olursa,| savvufi karakteri, büsbütün siline - hayalin bu devredeki fizyonomisi. cek değildir, Hayır, yalnız tasavvuf 'ne dair mülâhazamız, biraz daha ikinci plâna geçecektir. Bugün bile, kuvvet kazanır. ananeye sadık kalan karagözcüle- Halbuki İstanbulun fethi, daha'rin muhavereye girmeden evvel ha. 'Yıldırım devresinde değişmeğe yüz| civada söylettikleri gazel, ve teker- * İtutan içtimal şartların büsbütün ye-|leme, eski tasavvufi hayalin bir izi- ni bir nizam dahilinde teessüs et.|dir, Hattâ Hacivat perde gazelleri.| /mesini tamamlamıştır. Halk kütlesi nin tasavvufi —mahiyetini, tekerle-| ile saray ve medrese zümresi birbi- mesine sıkıştırdığı ve aşikâir bir su- rinden ayrı iki âlem gibidir, Bu iki| rette medreseye bir korapliman ma- âlemin hayat prensipleri mantıkları hiyetinde ulunan şu sözlerle takvi. İştelrakmasi hâdisesi, ancak İstanbulda ve zevkleri arasında başkalık, hat- tâ tezat vardır. İlk çağlın Yunan ko- imedilerinde görülen saray ve kulü- be kontrastı, halk kütlelerinin hiç lolmazsa tahteşşuurunda — yaşamağa başlamıştır. Ayni zamanda Türk halk kütlesi, dini, dünya görüşü, dili ve karakteri bambaşka olan muhtelif etnik zümrelerle yanyana (4 üncü sahifeden devam) 'him bir kadın siması olmuştur. Çün- İkü faaliyet sahasını - genişlettikçe İgenişleten bu gene Çinli bayan, ha- yat ve faaliyet arkadşı oln Çin baş- kumandanının yanında en mühim bir yardımcı olmaktadır. Madam |Çan-Kay-Şek'in çalıştığı sahada ba. kınız ne işler varmış: Matbuatırı i - daresi, «Yeni hayata denilen cere - İyanın başında bulunarak Çin ka - dınlarının çalışmalarında — intizamı İtemin etmek, Salibi ahmer teşkilâlı İgibi... Fakat, bu işler, günün bütün saatlerini meşgul etmeğe yeter, ar- 'tar olduğu halde madam Song Me. İling, daha başka ve daha az ehem- miyetli olan bir işle de meşgüldür: Hava kuvvetleri teşkilâtirin da u- mumi kâtibliğini yapıyor, 'Tam on senedenberi hayatını, ku- İmandan Çan-Kay-Şekle birleştirmiş -lolan bu değerli kadın, memleketi - nin her sahada ilerlemesini ve mü- ,dafaa çarelerini temin etmesini ne kadar isterse, tayyarecilik sahasın - /da da hiç geri kalmamasını çok dü- şünüyor. Bundan on sene kadar ev- vel Çan-Kay-Şek, Almanyadan Çi -| ne gitmiş olan subayları yanına ala- rak onların tayyarecilik hakkında- ki bilgilerinden istifade etmek iste- mişti. Fakat senelere rağmen elde edilen netice hiç de umulduğu gibi çıkmamıştır. 932 de Japonlar Çine taarruz edince Çan-Kay-Şek bekle - mişti ki Çin tayyareleri Japonlara İkarşı harekete geçsin... Halbuki Çin tayyarecilerin yanılarak ya Çinli - lere, yahut da dost olan yabancılara bomba attıkları görülüyordu, Düş -| (manı şaşırtmak için samanla örül - müş, korkuluk tayyareler yaparak loraya buraya bırakan Çinlilerin İkurnazlığına ne dersiniz?... Fakat Japonlar, artık, Çinin üze- rindeki havaya hâkimdir. Bunun a- cılığını Çinliler duymuyor değildir. Fakat bhir şey yapmak, işe son bir. azim ve metanetle sarılmak iktiza ediyordu. İşte şayanı dikkat bir hal: Başku-| mandan Çan-Kay-Şekiri eği, bu va- iziyet karşısında düramıyar, teşkil edilen milli tayyare komisyonu u - mumi kâtibi olarak çalışmağa başlı. yor, Bu komi&yon Çinin hava işleri İye eder: Huzuru hazıran, cemiyeti - irfan, İvakti safayı yaan, Dedikten sonra |laindir, münkirdir, munafıktır, bi - edeptir şeytan; şeytanın dinsizliği- ne, rahmanın birliğine... İşte, vaktile hayalin bütün mev- Zzuunu mantıkan doldurması — icap leden tasavvufun, yerini satire bı- Uzak Şark harbi! İnı temsil ediyor, komisyonun karar- larını yaptırıyor. Çinde bir yabancı mütehas- sıslar vardı. Bunlardan yeni terak- İkiyata göre tayyareciliği öğrenmek İhassısların fasliyeti yerliler tarafın- dan hoş görülmemiş, onların işleri- ni alt üst etmek için uğraşanlar bu- lunmuştur. Evvelâ bununla müca - dele etmek lâzımgeldi. Başkuman - idanın eşine sadece emadam» dendi- ğini yazan bir İngiliz gazeteci ba -| yan bu hali anlatırken aşağı yükarı vaziyeti şöyle tasvir ediyor: Çinli tayyareciler kendilerinin pek üstün lolduklarına © kadar kannat getir - mişlerdir ki, her tayyarecinin tâbi olduğu kaldelere bunlar tabi olmak- sızın hareket ederlerdi. Terfi ve te- rakki etmek de öyle bir moziyet ve İliyakat üzerine değil, iitimasa tâbi. 'di, İşte emadam> bu hallerle müca- deleye girişti. Bu mücadele ise neti- cesiz kalmamıştır. Son senelerde Çinde de zaptu rapta tâbi olan tay-| İyareciler yetişmiş, yabancı müte - hassısların bilgilerinden istifade im- kâni hasıl olmuştur. <Madams ın yo.. 'nında böyle bazı yabancı mütehas- sıslar hâlâ bulunuyor. Çin, şimdi bütün kuvvetini topli- lâzımgeliyordu. Halbuki bu müte -| yukua gelebilirdi, Zaten bütün vesi İkalar ve bütün mantıki deliller bu 'neticeyi haklı gösteriyor. Demek hayalin karagöze inkılâbı, İstanbu- lun fethile başlar, Fakat bunu söy. lemekle karagözü İstanbul surları içine hapsetmek istemiyoruz. Nasıl böyle bir iddiada bulunabiliriz. ki daha on yedinci asırda Evliya Çole- bi Erzurumu anlatırken şehrin meş- İhur hayalbaz ve şebbazı Kandilli oğlundan bahseder, Keza bütün müsteşrikler, Suriyede, Irakta, hisir da, bütün şimali Afrikada, beri ta- İrâftâan Romanyada, Yunanistanda tâ Saraybasrlaya kadar eski Osman- İh imparatorlğunun bu sabik eyalet- İterinde ayni menşeden geldiğine| şüphe edilmiyen karagöz, karaguz, karakus ve karaguzi oyunlarına da- ir tafsilât vermektedirler. Bizim id- diamız, karagözün satir halinde ola- rak evvelâ İstanbulda teşekkül et- miş olmasıdır. Ancak İstanbullu 'Türkün espiri notasında tam şeklini aldıktan sonradır ki karagöz, bu muhtelif diyarlara, muhtelif mace- | ralar geçirmeğe gitmiştir. Mısırda | İbni Danyalın Tayfulhayalile halen oynatılmakta bulunan Karaguz ara- sındaki fark, iddiamızı teyit eden noktalardan biridir. Tablatiyle İs- tanbul karagözünü benimsiyen bu muhtelif milletler onu kendi karek. terlerike' göre hayli değiştirmişler- dir. Fâkat bu temsilden mütevellit ârızalar besaba katılırsa, esasın İs- tanbul 'esprisi olduğu görülür, Za - ten İstanbul karagözünü başka memleketlerde olduğu gibi oynat- manın da pek imkânı yoktu. — Mev- (zulara ve nüktelere sinen İstanbul. İluluk, ayni atmosferde yaşamıyan- lara biçbir tesir yapamazdı. — Nite- kim Anadoluda bile karagözün sa tirik olmaktan ziyade epik bir ma- hiyet arzettiğini görüyoruz. Haki- katen taşrada bir mandıra oyunun- dan, bir tahmis oyunundan ziyade bir Tahir ve Zuhredan bir Ferbat ve Şirinden zevk alınır. (Sonu yarın) Dün meçhul.. Bugün meşhur.. (5 inci sahifeden devam) İledikleri zaman son der&ce hiddet- lendi.. Tekrar kumpanyasına al- mak için teşebbüste bulundu. — Fa- kat beyhude... YAŞASIN DEANNA DÜRBİN Küçük sanatkâr az zamanda bü-| yük bir şöhret kazandı. Nevyorka| gittiği zaman, yoldaki istasyonlar /donanıyor, halk kendisini görmiye geliyordu. Tren geçerken: — «Yaşa. dt sdığım yerde unutmüşüm Dişâi caketsiz çıkıyormuşum Sonra Şa -|metli için de azmı yalan uydurmuş. irdi. Benim dal -| lardı?... ginliğim için gülüştük... hepsi bu| Selâmi... İkadar m) başka soracağın var mı? Selâmi ses çıkarmadı... kendi ken | budaklandırmışlar ki, adetâ inandır .yarak çalışmak istiyor ve Japonlara|sın Deanna Dürbin'» diye bağırı- |karşı koymağa uğraşıyor. «Madame| yorlardı.. Gazeteler — resimlerini m tayyareleri gidip de Japon şehir-| dercediyarlar, sahifeler dolusu ya- 'lerini bombardıman edecek gibi de-| 7tlar yazıyorlardı. ğildir, Fakat, malüm olan bir şey| Nevyorkta, belediye reisi, bir varsa o da, Çinlilerin bu harbde da.|bando muzika ile genç sanatkârı İyanmak için bütün kuvvetlerini top-| karşıladı. Şehir namına misafir ol- İlıyarak savaşmalarıdır. duğunu söyledi. Otomobilinin önün İşte daha on yaşında iken Ameri-|de, yanlarında motasikletli polisler |İkaya yollanmış, orada büyümüş, o-| gidiyorlar, yol açıyorlardı. Şerefi- kkumuş olan Şanghaylı asil bir Çinjne birçok müsamereler tertip olun- jailesinin kızı şimdi — kendisinden|d.. Kıymetli hediyeler verildi. |bahsettirirken, memleketin müdafa.| Deannaya 50 den fazla izdivaç ası için çalışacak işlerin başına geç-| teklif edenler oldu. O, bu tekliflere miş, çok azimli bir kadın olarak an-|karşı gülüyor ve reddediyor. Aslâ latılıyor. evlenmiyeceğini söylüyor. Sebep? ©—— Başkumandan Çan-Kay-Şek, sene-| Gençlerden pek hoşlanmıyor. Sev- lerdenberi Çinde cereyan eden da -|diği, meşgul olduğu iki çey var: HİKÂYE : ESKİ DOST.. (4 üncü sahifeden devam)|” — Ben - Peki o gülüşme ne idi? — Onu da anlatayım. Caketimi 1 hine ceketimi dine: 'Ta on dört, on beş yıldanberi ah- ye düşünüyordu... Hamdi: Mi, çok teessüf ederim Demek söy- leyenenlerin hepsini inandınız öy- kadaş... Gözünü aç da iyi bak... Selâmi'nin hali değişti Söyledik- lerinden utanır gibi oldu Önüne ba. Ktı... Hamdi yava sesle devam et- ti: ispanyada Çeşitli E (8 inci sahifemizden devam) hulâsa sarayı gözlerinden uzak bu- 'nan kraliçesinin her hareketi nasıl gözetlediği, mektupları nasıl okun- duğu, Alman imparatorunun - kız İkardeşi olan kraliçenin Atinadaki (Almanlarla mektuplaştığı iddia edil diği ve saireden de bahsedilmişti. Her iki tarafın gene böyle faaliye- tine sahne olan bir payıtaht daha vardı: Madrid. İspanya umumi harbe girmemiş. tir. Onu harbe sokmak için çok uğ- raşılırken bitaraf kalabilen İspan- |yada hiç olmazsa bu - bitaraflığın | kendi lehlerine olması için gerek Al manlar ve gerek İngilizler çok ça- lışmışlardır, İspanyada kral hane- danını erkâni arasında Almanlara taraftarlığını gösteren ve bu suretle büyük bir rol oynamak isteyen en mühim sima kral on üçüncü Alfon. sun annesi Mari Kristin olmuştür. Kraliçe Mari Kristin esasen politi- ka âlemnide faal bir rol oynamağa alışmış mühim bir kadındı.Kendisi Austuryalı Ferdinand Şarl isminde- ki arşidükün kızıdır. İspanya krah on ikinci Alfons tarafından alınmış, kral çok geçmeden ölmüştür. Krali- çe hamile kalmıştı. Kocası öldükten sonra dünyaya getirdiği oğlu on üçüncü Alfons büyüyünceye kadar kraliçe niyabet suretiyle devleti rebesi oldu. İspanya büyük bir felâ- kete uğradı, Oğlu büyüdükten, kral lık işlerini üzerine aldıktan sonra Mari Kristin için politikadan uzak kalmak kolay değildi. Senelerce dev let işlerile meşgul olmuştu. Avus- turyalı arşidükün kızı olan ve Al- manyaya ve kendi memleketi olan Avusturyaya kalbi bağlı olan kra. liçe Mari Kristin oğlu on üçüncü Alfons üzerinde tesir yaparak onu da Almanlar ve Avusturyalılar ta- rafına çekmek istemiştir Ana kra- liçenin bu faaliyeti tabildir ki İn- gilizlerin, Fransızların hiç hoşuna gitmemiştir. Madriddeki Fransız ve İngiliz casus şebekesi bundan do. layı sarayda olup biten şeyleri dik- katle takip ediyordu, Mâri Kristin yâlnız oğlu üzerinde değil, İspan- yanın siyasi adamları, devlet işle- rinde sözü geçenler arasında da kendi fikirlerini yaymağa uğraşa- rak İspanyayı Almanya tarafına sü- rüklemeğe çalışmıştır. Bununla be- raber kral ön üçüncü Alfonsun da Fransız taraftarlığı, anasının bu Al- man taraftarlığına mukavemet edi. yordu. Kral Alfons İspanyanın umumi harbe karışmaması için ça- dan anlaşıldığına göre Fransızları çok sevdiğini, umumi harp içinde onlara karşı fiilen de göstermiştir. OnllçüullAl!unı)ıırpııı—mh 'nazik, terbiyeli bı: adam ki... Sahne vazü, Henri Koster pıl 'hili muharebelerde, sonra Japonla-| Köpeği Tippi ve musiki... İrın taarruzu üzerine başlıyan hare -| — Arzusu, ileride operaya - söyle. İkâtta —kendisinden çok bahsedilen| mek... Meşhur arkestra şefi Leopol |© bir sima olmuştur. 932 de Japonlar| Istokovski ile «Deanna ve çocukla- Çine sataştıkları zaman, neticeyilrı» filmini çevirdikleri zaman: kendi istedikleri gibi elde etmiş ol-| — Sıkılmadınız mı?... dular. Fakat 937 de başlıyan bu se-| Diye sormuşlardı. — Genç sanat- ferki harekâtın sonu ne vakit gele- kâr şu cevabı verdi: brpin edilemive * 4 dülr e pım...'zıımımnden.ıu- iyet eder ve: ıÜçınn:kuımmln— tırnaklarını yemesinde ısrar W"omdınherîbuueb ten bir türlü vazgeçemediğini söy. ler. Ve gülerek ilâve eder: _ınqımmgkmı babız Hamdinin dedikleri doğru baş| Selâmi mahcup : — Yanılmışım kasına yapsa bile bana yapmaz Di.| Hamdi, yanılmışım, — Çok teessüf ederim size Selâ-|kunmuş, gücenmişti. le mi? Benden hiç umarmıydınız|ler,. Sen hiç duymadın mı?... De - bunları? Ben namussüz değilim ar| di. tundurmamışlardır. O zamanki Yu-| idare etti. Amerika . İspanya muha- lışmış ve Fransızların neşriyatın- | — Ben sizi bilmezdim Selâmi... Zaten o mahalle kadınlarının dedi- kodudan başka bir işleri olmadığı- na bilmiyor musun?... Bizim rah - Hakikaten saf bir adamsın — Meseleyi, öyle; ” dallandırmış Bu mesele Hamdinin kanına do- Hamdi: — Eski dost düşman olmaz der- Selâmi hakikatı anlamıştı, Zaten Ananmak istememişti amma... Na - |sılsa olmuştu bir defa... ) Sonra Hamdinin koluna gir #ar ağır çeşmeye doğru yürüdüler. Çevrilen ntrikalar ! |Almanlar eline düşen Fransız esir- lerinin vaziyetlerile çok meşgul ol. muş, bunların ailelerile muhabere- leri ve hallerinin iyileşmesi için Al- manya nezdinde teşebbüste bulua- rak Fransızların son derece mem. nuniyetini kazanmıştır. Bunu Fran- sızlar her vesile ile söylüyorlar. On A ETİTTLER lıınv- İşçi isteyen veya müşkülü olup bizden fikir so: .ıu,uuıu bildirmek arsu muhterem karilerimizin mekti larını her gün bu sültunda mü zaman ve parasız neşredeceğiz, ze gönderilecek iş ilânları 2 gün tüste tekrarla neşredilecektir. 213 — 19 yaşında bir genç iş maktadır. Daktilosu çok mül ldir. Fransızcası vardır, idir. Kelil verebilir. Arzu in gazetemiz iş ve halk vasıtasile bayan (Hamide) ye tları, 214 — Münhasıran Anadlsluda ' İlişmak isteyen lise mezunu ” ci az bir ücretle istihdarı e$i teyenlerin gazetemiz iş ve ütunu vasıtasile bay (Rebii) acaatları rica olunur, y —— #üv 215 — Sanat mekteli 'nu ve güzel sanatlar akacı lebesinden bir genç öğleden için iş aramaktadır. Dü: liyetli ve çalışkandır. K: vereceklerin bu sütun (Ali) ismine müracaatle dır; ü 216 — Henüz 18 yaşınc » gönç kızım, Kimsesizim, Annca ye bam öldüklerinden hayatta yapfi 'nız kaldım, Güzel daktilo biliyorum, atkâr bir ücretle meselâ liraya seve seve razıyım. denlerin Süzan namınâ bu müracaatlarını rica ederin: *i »3Genç bir daktilo ara: vağıti füçüncü Alfons malüm olduğu üze- ve 1931 de yapılan cümhuriyet in- kılâbında İspanyadan ayrılmış, git. miştir. İşte umum! harp esnasında Av- İrupada hükümdar ailelerinde iki kraliçenin kendi memleketleri - bi- taraf kaldığı halde, harp edenler- den birisine karşı nasıl alâka gös. terdiklerinin hikâyesi de anlatılmış oldu. Yarın Fransızlar hesabına ça- lışmış diğer meşhur bir casustan bahsedilecektir. Miralay Housel öldü dedikleri House bir zamanlar, cum- hur reisi (Vilson) un samimi dos - tu, sonra da düşmanı olmuştu, (Esrarengiz adam) denilen mira-| harbi tarihinde mühim bir mevkii vardır, 1858 de, Huston (Teksasda) doğ - müştüur, Daha pek gençken siyasetle uğraşı- | yor, fakat resmi bir vazife almak - tan ietinab ediyordu. 1911 de Vilsonla tanıştı, - samimi dost oldular. Vilsan, kabine risi o - lunca kendisine bir vazife verdi. House reddetti, fakat Vilsonun mahrem mişaviri oldu, Kayzeri ziyaret Cihan harbinden az evvel, Almun ya imperatorunu ziyaret ve Vilso - nun bir mektubunu tevdi elti. Sa - raybosna faciasından sonra harbin önünü almak için bir plân hazırla - | mıştı. Milletler Cemiyeti paktını ilk ha- zırlıyan odur, “Cemiyetin iflâsına se beb, Amerikanın çekilmesidir,, der. isiyasi sebeblerden dolayı (Vilson ) | Miralay House ile münasebeti kes - ti, (Vilson) un vefatından sonra u - mumi hayattan tamamile çekildi ve İunutuldu. Yıl 1938, Ay 4, Gün93, Kasım 147 3 Nisan ! PAZAR l Ou- Amerikalıların (ÇEsrarengiz adam) | lay Edvar Mandel Hanvse'in, Cihan | | 1919 da, henüz anlaşılmayan bazı | GÖ kawmwr İtilo kız aranmaktadır, Arzu eden genç bayanl, izetemiz yazı işleri şefi H lük le her akşam saat 18,30 Can #i müracaat etmeleri, .. AÇIK MUHABERE Bayan Sadiye -- ııvınwı bayan Zahide size yapılan ler hakkında görüşmek ü-cre ' akşam saat 18,30 dan goön: caat etmenizi rica ederiz Bi A LE S e Bu gece di s.n.ıuı Nnştr v,ıwdu Hakkı Rüşen, Eyüb Sat-i, Ri birlikte Madmazel Miçe - Pençef varyı sinin iştirâkile Gündüz: Karatepe haydutları, Komedi 3 perde Gece; Açıkgöz, şarkılı komedi 3 perde * HALK Muallâ Konseri, Garden Baz var? teleri. ğ ... Sadi T