*A - Uzak Şark harbi! Çin; Japonyaya karşı Mukavemet gö sferiyor-mmrm n ai Japonlar, harbin çabuk biteceğini id ediyorlardı, Halbuki sonradan aşıldı ki, Çinliler dayanmağa az- tmiş insanlardır. Onun için, daha rbin ne vakit biteceğini kestir » * >k kabil değildir. Japonlar da, da- ha senelerce sürmesi muhtemel o « lan bu harbin uzaması takdirinde, Tapan milletinin bütün servet ve küdret membalarını işletmek karar riyle mücadeleye devam edecekle- “ni söylüyorlar. Bugünlerde, Çinli- lerin yeni muvaffakiyetleri dolayı. siyle, Uzak Şark muharebesi yeni- den meraklı bir safhaya girmiş ol- du- Avrupa işleriyle çok meşgul o « lanlar, bir müddettir Uzak Şark va- kayiini gözden kaçırır gibi olmuş- lardı. Fakat şimdi, Avrupada, yeni- den nisbi bir sükün hasıl olmadı de- ğil, Bu itibarla Uzak Şarkta Japon. ların girişmiş oldukları harbin ne safhalara girdiğini gösteren malü - mat başka yerlerde de, merakla “takib edileceğe benziyı Çin — Japon harbi dolayısiyle Çin başkumandanı Çan-Kay-Şek, kerdi-. sinden çok bahsedilen mühim bir si-| denberi lir, Yeni vukuat ise, bu kumanda- n eşi olan değerli bir kadının is- nini de her tarafa duyurmuş oldu, n Çinde, Japonlar gibi kuvvetli bir düş| -| manla hâarb cereyan ederken, Çan- Zay-Şek memleketini müdafaa için ser çareye baş vurmak, âzami kud- vet ve metanet göstermek vaziyetin. de bulunuyor. Çin başkumandanının eşi de mem. leketine hizmet sahasında kendisi-| 'ne çok büyük bir faaliyet sahası bul- İmuş, orada yorulmadan çalışmakta- dir Çinliler, eskidenberi, teşkilât yap- Deyip de Kâmili koyuvereceğini ne bilmeli? Belki de: — Hayır... Der, kaymakamın ricasını reddeder. Ben, en çok bunu tahmin ederim, Böyle olması da lâzımdır, Hâkim, tesir altında kalamaz. Kalırsa hak, adalet ve kanu- nun ne mânası kalır?... Kanun iki yüzlü bir acem kılıcı olmaktan başka neye yarar?... Şimdi, Kâmil ne yapsa, ne dese boş. Adaletin vereceği hükmü beklemelidir. Filhakika, ben kendi- Sine acıy onu mâzuür görüyorum. Nihayet bü - tün bu delilikleri beni sevdiği için göze aldırdı! Bu derece bişülür cesaret ve hydutlukla ifade edilen alılganlık sevgisinin hudutsuzluğunu gösterir, Fa- kat, ne yaparım? Elimde yardım için hiç bir şey yök! Neyse ki, bu hâdisenin dedikodusu pek hafif geç- ti. çarçabuk ört bqî oldu. İlk günlerde öyle kork. müş, kim ne diyecek? Diye, öyle halecana düşmüş- tüm ki... 25llaziran — Abla... Abla... | — GE kızım... Ne v — Boybabam sizi istiyor. — Niçin?... — Bilmiyorum vallahi... Söyle de Vicdana bana , Peki, Ne » Geliyorum, İstersen dur Çin baş kumandamı ve eşi ... ma olmuştur. Fukat bu Çinli baş -İmak, zaptu rapta tâbi olmakta müs- İngilterede bulunan Çinli kızla şumandan, daha evvel de, seneler -İtesna bir kabiliyet gösteren şarklı- hemen bir teşkilât yaparak, az za-| şöhret kazanmış bir asker. İlardan, tanınmış insanlardır. Öğle üzeri... Yemek zamanı... Pençerenin önün- de oturmuş, karşı tepeleri, “Çağıl,, “İvlik,, kirazlıkla- rını, şehrin bir ucundan öbür ucuna yeşil bir baş örtüsü gibi uzanan bahçelerin göz alan sevimliliği- ni seyrediyordum. Kalktım, çarşafımı giyindim, Ne- hetle beraber evden çıktm... Selim bey evde beni bekliyordu. Odadan içeriye girince! — Gel kızım... Ben sana uğrıyacaktım amma, sen daha gençsin... Gelip gitmek sizi yorr Dedi ve sözünü bitirdi Vecdetten telgraf aldım da,, Senin de haberin oesun... Tolgrafı uzattı, okudum, — *Osmancık» kaymakam vekilliğine ve «Hacı Hamza» nahiyesi müdürlüğüne tayin edildim. eİs. mekte ve Yuğanın kadın muharrirle gazetecileri tarafından - büyük bir 'dikkat ve alâkâ ile takib olunmak- | " /manda nisbeten çok bir para topla. Geçen yaz harb başladığı umın*_mık suretiyle, ilâe, sargı ve saire Çin baş kumandanının hayat arkadaşı olan::7:::: gibi mecruhlara hizmet için icab e- den vesaiti temin ederek memleket- lerine yollamaları, sonra kendileri- nin derhal Londrayı bırakarak va - tanlarına koşmal; kat olmamıştı. Dikkate re şayan olan bu hareket kadınlar arasında vüsi mikyasta de- vam edip gidiyor. Çinli kadınlar, şimdi, eyeni hayat» namını verdi; leri bir cereyana tâbi olarak çalışı- yorlar. Yeni hayat demek, faaliyet, vatan ve memleket uğrunda şuurlu bir su- rette ve âzami fedakârlıkla çalış - mi; mak cereyanıdır. Bu hareketin ba -| şında da Başkumandan — Çan-Ka; Şek'in eşi olan bayan Song Meling/ yordu, Karısı ve Hamdi için söyle. vardır. Kendisi görmüş, Şark ve Garb fikirlerini bi.| Gan gitm lir ve kendi genc olduğu gibi gene yamıştı fikirli de olan bu değerli bay rupa matbuatı tarafından dalma ma , dam Çan-Köy-Şek diye bahsedil - ynun faaliyeti bilhassa Av. Nehre düşürülen bir Çin tayyaresi ve Çinlilerin samandan örülmüş korkuluk tayyaresi veğim. Cümlenize selâ , Kaymakarâ beye sordum. — Bu «Hacı Hamı Selim bey memnun... Di — Kızım, her başa bu devlet konmaz... Mektep- xç da bilhassa iyi ten çıkar çıkmaz hem nahiye müdürü olmak, hem Bti de kaymakama vekâlet etmek az iş değildir... Bak bana $ yaşımı sürüyorum da hâlâ kaymaka- mifn, oğlumun. elli beş yaşında dahiliye pazırı olacağına işarettir Dedi yin bu Asıl, benim sualim cevapsız kaldı Selim be- den çıkan bir efendi elbet'e, nahiye müdurüv öy immamı olacak doğil ya! Eğer kaymakama! vekil ulmak bir fevkalâdeik ise o başka... HİKÂYE: ESKİ DOST. Yazan : Tevfik Aksoy dan sokarak ta ciğerlerine kadar yerleştiriyordu. Her ikisi de — sus- İmuşlardı, Hamdi, nisanın böyle gü- nde ve bilhassa paza- uyuşuk oturmanın jpe tatsız, ne manasız olduğunu dü- şünüyordu. kadın memleketin müdafaasında iş görüyor”>-> —— —. — JAPON-ÇİN MHARBİNİN NETİCESİ NE OLACAK ? bir şeyler bulmak ve dört günden. beri birçok defalar sormağa karar |verip cesaret edemediği ve fakat fır sat kolladığı, o dedi-kodunun aslı olup olmadığını anlamak & la yanıyordu. Artık ne olursa olsun meseleyi vâkıf olmak lâzımdı. Çün- kü bu, şe mus meselesi idi, ve Hamdi ile belki on dört, on beş yıllık ahbaptılar. aKrısı şahine (1 Hamdi hakkında mahallede günden beri çalkanmakta olan dedi-koduya inanmak — istemiyordu. amakta da haklı idi, Zira ka- rısıtdan kıl Hamdide: nıştığı nın namüsünü ha dört rı, az şayanı dik - miş £ onu dene miş, fakat Hamdi ona -hem * ders vermiş, hem de bozarak — reddet- , Hamdi bu yüzden yana çok. ağlamdı. Fakat bu dedikodular ne Joluyordu? Buna bir türlü akl ermi- Amerikada & thsil ' nenleri duy uğu zaman Kulakları ne n Hamdi ile alâkası bu: u unu, bunun çoktan beri de vam edegelmekte disinin bun! kadın adır. Madam Çâü3Kay-Şek, şimdi, yo-| niden keridiş bahsedilen mü- , ' (Deyamı 6 ıncı sahifede) lti ' z ÜÇ ea birkaç defa sebebini sormuşsa da yok... Sen işine bak Gidl cevaplar vermişti, vel tifodan ölüp gitmişti. Kendisinin henüz genç denilebi. lecek bir yaşta bulunma men, tekr. | gelmiyordu, Karısı öldükten iki, iki buçuk yıl sonra, kendisine alıver- mek üzere annesinin ısrar ettiği iki Senenin en 'bı'iyıık « en muazzam-en muhteşem - en nefis Türkçe Sözlü ve Türk Musikili filmi I MiHRACENİN GÖZDESİ İPEK ve SARAY sinemalarında görülmemiş bir muvaffakiyetle devam ediyor dan büsbütün uzaklaşıyor. Maamafih, bundan da bir şey çıkmaz... Vecdetle bir olduktan sonra, bulda olmuşuz, çıkar, kilibin dokuz on geçermiş... Yalnı; gibi cayır cayır dar değilmiş... » tnden tayininde U y vekili olurmuş, » nahiyesi de neresi oluyor? ni dört yaşında kaymakam vekili olmak, — Mektüp... Gelmez olsun.:. Ömerden... Hayasız adam... Sun- gürlüya varır varmaz hemen mektup göndermeyi ve hiç olmazsa beni böylece üzmeyi ihmal etmemiş. p olsa... Koca kâğıdın ortasında ile beraber üç kelime var: «Vicdan, bekliyorum> ne » Beklediği şey malüm: öuniyetine de aklım ermedi? Mektebi Bari, mekt münasız şey!. — Vecdetin nişan -| mey Hamdi duldu. Karısı beş sene ev.| e| Son Telgraf — evlenmek hatırına bile || akam bey, sonra izahat verdi Osmancık, İs- Veedetin kaymakam vekili olarak da tahrirat müdürü, yahut la bir cühün izharı demekmiş! O halde: Pek âlâ, pek gü- zel... den başka denecek Akşam üzeri Selim beylerden eve döndüm. Posta müvezzii de arkamdan geldi: den annesine durdu. Hamdi ile Selâminin evleri yan- yana idi, Akşam yemeklerini ekse- riya beraber yerlerdi. İkisi de içer. İlerdi. - Fakat Hamdi o derece aşrı | |gitmezdi. İçki ile arası pek iyi de- ğildi. Daha çarşamba akşı mekte beraberlerdi. Selâmi y le bir şeyin farkana varmadı. Ken- di kendine: — Eğer karım ile Hamdi arasin- da bir münasebet olmuş olsaydı şimdiye kadar çoktan — sezecektim, diyordu. Tahkikatı önce karısından sonra da Hamdiden yapacaktı, Fa- kat içinde bulunduğu şu zaman için |karısından h zamanı | k: bulunuyordu. O her zaman| n elinde idi. Hamdiyi belki böy- bir tenhada denk gelemezdi. — Ne olursa olsun, Her halde na- Dedi ve ay kadar dargın musumu kararını verdi. harın güzel emeliyim. ir günü, Ha- cak, ne de çol r hava . Hem de tam zamamı nçeden patlayacak Bgibi oluyordu, Canı sıkılmıştı. Se - kalk, şöyle bir dolaşalım? demek için ağzını açmak üzere İken| Selâmi daha ter davrandı: — Haav çok güzel isterseniz çeş- kadar gidip gelelim. İstifade| etmiş oluruz Hamdi başını kaldırmadan: lâmi ni için kaçırılacak fırsat de kalkmışlar yürü * başlamışlardı. Selâminin yü - İlk cvvel neresinden diye mışlardı düşünüyordu. Yüzü sararır gibi oldu. Birdenbire: — Hamdi, dedi, ! ydur n dört gün ev- kat doğru < vel bir sunu söyliyoceksiniz. | Hamdi, acaba ne soracak gibiler-İ den Selâminin yüzüne baktı saçları || kıpkar- Deliye dönen Selâminli mazı İdi. Gözleri kanlanmıştı. İdiken diken olmuştu. Y İ Sağlık servisi Tafsilât bekleyiniz | İstan- Hepsi ha Osmancıkta oturmuşuz. saat ötesindel Kızıl ırmak içinden Z sıcağı çokmuş... Yazın Yemen anarmış... Bağı bahçesi İskilip ka- amafih, iyi bir yer sayılabilirmiş & nezare- ge. Bu asalet sayılabilirmiş... Öyle olmasaymış, bir hikmet varı vekâlet, kazanın Bu Vecdeto karşı büyük bir tevcc- öz kalmaz, Sık sık kayınbabama gelir, Gece imza - İği |ahlâksızı “bütün hallerini bilip durduğum hal. başkası kaymakam | Dün; Hamdi, Selâminin vaziyetinden korkarak soracağı suale bekliyordu, Seli — Namusumu temizlemek için se ni'şurada pek alâ temizliyebilirim, Hamdi buhdan bir şey anlamamış olduğu halde, Kekeliyerek: — Ne... Şey,.. Ne demek - istedi - anlıyamadım, — Karımla sevişiyorsunuz. Der demez hali daha korkunç bir şekil aldı. Hamdi, bön bön Selâmi- nin yüzüne bakıyor, vücudu titri - yördu, Bu nasıl bir sualdi? Selâmi bunları niçin söylüyordu? — Maksadınızı açıkca söyleyiniz, — Şimdi hakikati itiraf edecek- siniz. — Hangi hakikati; hangi haki - kattan bahsediyorsunuz? intizaren ni devam etti: — Daha anlamadınız mı? Öyleya anlamak işinize gelmiyor değil mi? Evet... çabuk söyleyiniz. Selâminin suratı renkten renge giriyordu, Hamdi adam akıllı kork- muştu. Yine bir şey arılamadan: — Ben bir şey bilmiyorum... Na- musunuzdan filân hahsediyorsunuz kadar böyle düşünecek Ben bunlardan bir mana çıkaranıe yorum, çabuk söyley rim, Şimdi tıkanacağım. Pürhiddet devam etti: — Zaten kabahat, düşüncesizlik hep bende, — Allah aşkına, — Birşeyden malümatınız olma-' dığını söylemek istiyorsunuz değil mi? ben isbat edersem. — Neyi? — Karımla seviştiğinizi. Hamdi bağırarak gözlerinden yaş lar fışkırdı: İsbat etmenizi islerim, — Ben adi değilim. Haydi çabuk mey - dana çıkarınız. Fazla tahammülüm kalmadı. Her şey anlaşılsın. , — Çarşamba günü bizde yemek yemiştik. — Evet,., İşte o gün... Sözünü tamamlamasına mey bırakmadan: - O gün ne olmuş? Ben, biraz işim olduğundan ev - 'den çıkmıştım, — Sonra?, evet. — Bir saat sonra döndüğümde &i- zi evde bulamadım. — Devam et... — Komşular, siz evden çıkarken karımın kapıya kadar geldiğini gör- müşler, gülüştüğünüzü duymuşlar. Mahallede hatıra gelmiyecek söz - ler söyleyip dedikodu yapıyorlar. — Bir&z sakin ol, Ortada yenmiş, çilmiş birşey yök Anlaşalım, Se - Tâmi devamla: — Ben neler duymadım kı Karım $, seninle seviştiğini — ve de kulak sallıyormuşum, Sonra ar- kanızda caketiniz de yokmuş, — Daha sonra... Evet... — Eveti, meveti yok... Şimdi sen den hep bunların hesabını verme- ni istiyorum. — Sakin ol dedim ya.. istiyorsunuz?... Peki.. yi olduğu gibi anlatayım da, ister in, Şimdiyo ka neyi, kız kardeşim gibi- severir a ahrette kardeşim — ols O da bana ağabey nazariyie bak Siz gelinceye kadar oturmam çok ısrar etmişse de canım sık ğından fazla oturamadım Israrları ma rağmen kapıya kadar tezyi et ti. (Devamı altıncı sahif . | YARIN mammni- İSMİ YAZILAMIYAN HİKÂYE — Yazanı yüzüğünü iade ettim. Gel, se-