24 Mart 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

24 Mart 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fİ_ SONTFLEPAP — 24 Mart 1028 AD aai ça ğt Avrupa » İngiltere Fransa ile daimi beraberlik kurmak — yolu tamamile açığa vurulamıyor! İNGİLİZ BAŞVEKİLİ HÜKÜMETE KATİ BİR YOL GÖSTERMENİN TEHLİKELİ OLACAĞI KANAATİNDE.. — İtalya ve Almarıya anlaşmalarına Fran- — sayı da sokmak mümkün olursa. pm “*RE ış olacak n | | İngiltere v İngiliz başvekil'nin geçen — gün Söylediği nu ku telgraf malümatı Olarak okudunz. Bu nutku tekrar — *tmeğe lüzu : yoktur, Fakat İngi - liz başvekili diyeceğini — dedikten hra ortaya çıkan bir sual vardır: ! — — Bundan sonra ne olacak? . Artık Avrupa muvazonesi bazul- /— du müstakil Avusturya kalmadı “—Manya ile İtalya komşu oldı — Almanya büyüdükçe büyüdü. AlL- bundaa sonra daha kim- hakikaten me - ber olarak kati bir cebhe mevzuu bahis olmaktadır. Başvekilin geçen günki nutku bu itibarla manalı olmuştu. Ondan son ra İngiliz kabinesi yine - toplanmış; ve Avusturyanın malüm şekilde Al manyaya geçmesi meselesi ile meş gul olmuştur, Fakat, başvekilin yeniden -beya- ratta bulunmasına lüzun görülme- mektedir. Geçen pazartesi günkü beyanatı; bu itibarla kâfi sayılmak- tadır, Başvekilin nutkundan Fran - sa ile beraberlik manası çıkıyordu. Şimdi İngilte politikasi yine bir ısti- alması azifesini ya “Dup milletleri var ki kendi hakları- Mmemleketlerini müdafaaya az - elmiş bulunuyorlar, Lâkin mese « M Lehistan iki aradadır: Rusya ile' fya arasında Bir gün ne yapacak? . diye ne kü- /dar sorulsa yeridir. Lehistan bunun “için Litvanyaya barşı davranarak o fada mevkini kuvvetlendirmek is - . Avrupanın, Avusturyanın AL inya tarafından malüm şekilde a- Avrupanın yeni vazi- diğer bir noktadan tahlil et- lâzım geliyor.: İngiliz başve - bu nutkunu Avusturya vukua- tından sonra söylemiştir. | tere, söylemeğe hacet yok -| K e bul mesini telâfi için var kuvveti ile silâhlanmağa devam ediyor. Ne pa- laglliz daritnotlarından biri gee n |.Bundan sonra Avrupanın ra ne emek... Bu işte hiç bir şey e| sirgenmiyor, sa İngiltereden bahsedilince Fransa | ite Yeni 'e uydurmaktadır, Bir tabildir ki unutulur gibi - değildir,| Pransanın hududlarını hiç bir ta-, |Çünkü her ki dost şimdiye kadar| raftan dokunulmaz bir hale getir -| |her büyük meselede politikalarını | mek meselesi mevzuu bahistir. Bu- |birleştirerek yürümüşlerdir. Şimdi un için Fransızlar Umumi Harp -| ten sonra emek ve para tarfından Orta Avrupanın da böyle eski mu - vazenesi bozulduktân sonra — Paris ile Londranın aldıkları ve alacak - çekinmemişlerdir. Her türlü hü cuma karşı hazır bulunmak almış aolduğu yeni vaziyet karşısında Fran da; kendi politikasını yeni şera-| kere| üzere kamette iükişaf ediyör demek olu - yer. Avam kamarasında amele parti- si-reisi ölan Atle başvekile sualler »| sorarak öndan; İngiliz hükümetinin |kati hattı hareketi ne olduğunu öğ- renmek istemiş, hükümetin kati o- larak harici siyasetinde nasıl rümek istediğini sorunca, başvekil; ihtiyatlı cevaplar vermekle İk. tifa ehç’ş_' Hatta başvekil cevap, Iverirk çok sabırsızlık da gös - terme ğildir. Başvekil şu ve - â bu kati bir hattı haraket Te herhangi bir te- iyeceğini söylemiş - kil hükümetin va- İçok “|ahhüde |müdafaa tertiplerini almış bulunu-! v yorar, Tabildir ki bundan sonra bu| tiğini temin tertibat ve tedbirler eksimiyecek ar- — fur ki, eskidenberi öyle kolay kolay| İft Yaziyet yine birbirleril> görüşe- taahhüd mm;f mmj__ en| Tek, anlaşarak tayin edildi. ve bun- vesaslı bir politika kaidesi — olarak) İN Sonra da öyle tayin edi'ece gö - rece dikkatle takip et- ediyordu, tacaktır. koymuştur. Fakat İngiltere şu işte| TÜnüyor, “taahhüde Fransanın kuvvetli olup olma - ğ - KEaşake| Ü İşalide. ümedi g[nlır;l-nşî_ ın;_[::nlorlug:ı;ı ııı:ı.hı bazı zayıf taraflarını arayıp bunla- | Cötdır. Yanl Pransanın eli al üde girmez, bu işte söz ver -| ' Mez, O işte mukaveleye bağlanmaz. İngiltere kendi menfaatleri- Bununla beraber diğer mesele de Bunu Böyle söylemekle eğer Al - manya târafından Çekoslovakya - ya karşı bir hareket yapılacak o - lursa Lofdra hükümetinin de tama-. “(mile Paris hükümetile beraber bu- — ni ihmal der, falan işteki çıkarını u- Tt düzeltmek çarelerine baş vurmak — futur hir tarafa bırakır demok de- Mecburiyeti görünüyorsa da bugün Gildir. |malik olduğu büyük kuvveti; kü — Şimdi İngilterenin müthiş bir şe-İ SÜİ görmemektedir, — gekilede silâhlandığı görülüyor O -| — Fransızların bu husustaki nok - w*ı—_ küvvetile silâhlanıyor, Çün-| tal nazarı 6 memleket matbuatının | ki, Umum! Harpten sonra silâhlan -| Deşriyatından hülâsa edilerek çıka-| a işi durur gibi olmuşdu. Silâhları|Tılan manaya köre şöyledir: / Bzaltmak için müzakerelerle, kon -| — Fransanın sağlam bir hududu var K la, muahedelerle bir netice| dır. Fransanın büyük bir impera - — Ve emniyet varılacak diy çok dü - torluğu vardır: Bazı müstemleke - Şünülmüşse de, vekayi — büsbütün| leri... Fransız müstemlekelerinin Lîg,hıh türlü çıkımca; bugün Avru -| malik olduğu — nüfusun - bugünkü pada emniyet için en kuvvetli ça:| mıktarı altmış milyondur. Tenin, kuvvetli almaktan ibaret ol-| “Bundan başka Fransanın bugün duğu görülmüştür. eli altında bulunan memleketler - Onün için İngiltere de şimdi ev -| den bir çok suretle istifade - etliği velce geçen zaman zarfındaki gecik görülmektedir. İşte meselâ mevadı j k da bulunan müstemlekelerin mü “|lunacağını anlatmak istemi: dafaası... Bunun için de bir çok ted birler alınmakta, silâh, top, tüfek, DAVET en yeni vesalt ile her türlü ihtimal| Üsküdar Askerlik şubesinden : 4 lere karşı hazırlanılmaktadır, b ö n Fakat, son vekayi karşısında İn - - - B 4 K h ve Üsküdarda Solak sinin ma - Kiltere ile Fransanın nasıl hirbir-| | Ve — ASöCRren Hüi lerile konuşarak vaziyet aldıkları|"* h” N Ka ':mm İsni noktasına dönmek lâzım — geliyor. |d ikamet ettiği kayden — anlaşılan 'Yukarıda bu satırlara başlarken İn|Yedek hösab memuru ve yine 302 gilterenin herhangi bir teahhüde ko| Do- Kütahyalı ve 23487 kayıd nun: lay kolay girmediğini hatırlatmağa |fali Halil öğ. Ahmet Asımın İstan - lüzum vardı, Fakat İngiltere kolay| bulda ise bir hafta zarfında ve taş- kolay herhangi bir teahhüde girme|Tada iseler nihayet bir ay zarfında mekle beraber kendi menfaatinin i- bulundukları mahal ve memuriyet- 'cab ettirdiği yerde de hiç bir nok- lerini açık olarak bildirmeleri ve ak- 'tayı çok defa gözden kaçırmamak - (Si takdirde 1076 sayılı kanunun ah- tadır. Şimdi Avrupanın bu vaziye - kâmına tevfikan hakkında muame- de; İngilterenin Fransa ( Yer yüzünde tesadüflerin harikulâdeliği ancak bu kadar olur. Bütün tesadüfler benim hayatım üzerin- de toplandı, şahsiyetim üzerinde müessir oldu. — Ben tesadüfün çocuğuyum... Desem tekzibe —uğramam. Hayatımın her günü, her safhası bir hâdiseye rastlamadan başka nedir ki... Zaton, düşünüyorum da hayat hakkındaki bütün te - /— likkilerimi değiştirmeye karar veriyorum. Herhalde, hayat sadece tesadüf! Eğer, böyle olmasaydı dünya ol — Mazdı, yer yüzü olmazdı, Âdem olmazdı, Havva-ol- — Mazdı, insan olmazdı, biz olmazdık. Bütün her şey / tesadilfün eseri, Allah Ademle Havvayı cennetin | bağlarına salverip de: — Şu meyveyi yemeyin... Dediği zaman Ademin “Yasak meyva,, dan tada- / Cağını ve onları yedi kat yukarı göğünden yetmiş bi | kat aşağıya kovacağını düşünmemiştir. Bu da nedii | Tesadüften başka bir şey midir? Âdam, ne bilirdi ki — Şeytan zihnine, kendi de şeytanın dolabına girecek! |D İşte, benim ömrüm de böyle tesadüf... — Tesadüf — Üstüne... İi !( ti l Desem tekzibine uğramam. Hayatımın her günü, — Sanki Vecdet beni tanımıyormuş da yeni görüp öğrenecek gibi babası fotografımla beraber uzun İf mektup, bir sürü izahat göndermiş: —— Bu kızı sana almıya muvafık buluyorum. Sö - a çok mesud elursun... Demiş. Vecdet de mektubu babasına hemen cevap vermiş: —Hay... Hay... Cevabi postaya verirken bana da bir mektup ye- tiştirmeyi ihmal etmemiş, Babası ile arasındaki bü tün mektuplaşmaları bana da bildiriyor, Fena değil, Sahnede çlışmağa lüzum yok, Hayat ti- yatrosunun içinde karşılıklı gayet mükemmel oyun oynuyoruz, En pişkin aktörler bile bizim kadar rol - lerini başaramazlar! Vecdet mektubunda diyor ki: «e— Ob... Vicdan, bilsen... Bu saniyede bile ne kadar mesudum, Ben sana ta ilk zamandan deme - miş miydim?. «Mutlaka bir birimizin olacağız?» İşte bu saat geldi. Şimdi, sen de babama benim gibi he - men: «Hay... Hay demelisin» Hakikaten, Vecdetten mektubu aldıktan bir gün sonra, Selim bey kızları ile beraber bize geldi, şen, şirin, çok sevimli odasile beni resmen oğlu ile evlen- miye davet etti. Benim habrim olmadan fotoğrafımı aldığının ertesi günü oğlundan muvafakat cevabını aldığını söyledi vi — Şimdi de senin cevabını istiyorum kızım. İşte sana oğlumun en yeni aldırdığı bir resmi... Deği, fotoğrafı uzattı. Vecdet hakkında bir sürü medhüsenada bulundu. Melâhat da babasının lerine katıldı: Abla... Hatta, nişan yüzüğünü de beraber ge - eRBi Dedi, Demek ki, adamcağız mektubu benimle ay- ni günde almış, ertesi gün de: — Allahm emrile... Demiye gelmiş!, İçimden: — Zavallı kayınpeder, Niye boş yere oğlunun ba- na anlatıyorsun?... -Onu ben sendi daha çok mükemmel bilirim.. Dedim, adamcağıza acıdım. Kaj bir taraftan da lâtifelerine, hoş, ka yelerine devam ediyor, arada bir: 418 NUMARALI Yazan: More Brün Jan Löruva iki saattenberi karı-| nt bekliyor ve derin bir yeis — ve, merak içinde bulunüyördü, Yazıhanedinden eve geldiği za - man kendisini karşılayan hizmetçi) kız: «Madamın yemekten sonra ö- teberi almak için çıktığını ve halâ İgelmediğini,, söylemişti p br, Çlıcukglıırı. k(-t)ı'ıhı'iııî görünce boy| vardı Acaba bir kazaya mı uğradı? nuna sarılmışlardı, Soruyorlardı :| Telefon etmemesi herhalde bundan Annemiz nerede? Niçin bera - ileri geliyordu, Nasıl anlamalı? ber gelmediniz? ». Pariste yüzlerce karakol, hastaha » Lüsinin bu kadar geç kaldığı|ne var. Hangisine sormalı?... |hiç yoktu. Çocuklarını çok sever ;' Hizmetçi çocukların - yemekleri - bir iş için dışarı çıkmak Mecburiye| ni yedirdi, sonra odalarına götür - tinde kelsa bile az sunta dönerdi, | dü, yatırdı Akşam oluyor, karanlık çöküyor| — Saat 9 u 40 geçiyordu, Birdenbire, du. Saat sekize geliyordu. |telefon çalmağa başladı Jat Lörva'ın endişesi gittikçe ar-| — / Anlot Allo!..: Mösyö Lörüva? ; |tıyordu | Siz misini: — Siz yemiyecek misiniz?... — Hayır! Madamı bekliyeceğim.. Giderken size bir şey söylemedi mi?, — Hayır, mösyöl... Düşünüyordu, Lüsinin bu kadar geç kalmasırda mutlaka bir sebeb — Benim!.. Polis komiseri... .. Koşin hastahanesine nak- 6irayı hazırlamıştı. Ma danda yöktü x Jan, yazı odasında oturuyor, dü - * İşünüyordu Snat se İlenca yerinden kall Yemek salonun |kağa bakmağa Bir kadın görünce |" — Hah, işte... Lüsi gelişar” Diyordu. Sonra yordu. Çocuklardan “birit — Baba, ddi Karnımız acıktı, Hizmetçiyi çağırdı, çocukların ye- meklerini vermesini söyle, Zevceniz. H, Fakat ağırca Lörüva, hemen şapkasını aldı, di-| Şarı çıktı; İlk tesadüf ettiği otomo - bile atladı. İki dakika sonra hasta - hanenin önünde-idi, L Mösyö Lörüva' —Benim Tmösyö. Ben, komiser Deniktir. Belçikalı Baronun - Pariste bulunan Belçika asılza -| 'zü kanlar içinde olduğu halde me$- tüsile yüzüme vurmağa: başladı. hur dava vekillerinden Puyes i.'ey-w Diğeri'de ceplerimi karıştırdı.Cüz ya'ra müracaatle: — Liyon sokağında, 2 numarada oturan madam .:. adlı bir kadının| #partımanında tecavüze maruz kal-| VO7 dim, Polise müracant ve şikâyet o-| — Mütecavizlerden birini “deceğim, Lütfen benimle - betaber Tum gibi geliyor. Sekir ay gelir misiniz? İbulunduğum otele gelip Benden pa Demiş ve komiserlikte şu ifade- ra koparmak ist de bulunmuştur — Bir işin tesvi H... nin apartımanına — gitmişlim Kendisini çoktanberi tanırım. A -| v ramızda münakaşâ çıktı, Bu sitada| - yandaki odanın kapısı açıldı, ;k—ğ Zabatü, mütecavi kişi göründü, Ve ikisi birden üzeri- S8Yİ me âtıldı. Bunlardâ hbirisi beni bı-| Hiökançlık eseri olduğu zanaedili çakla tehdid ediyordu. | yor, saatimi yüzüklerimi ah Bir — de l ht imzalattı. tanıyo evvel n bir adam ol - sa gerek..., Ba hanenin sahibi ve zengin bir adam- iş meselesinden ziyade bir BÜLAKŞAM » GAT NESE- ZEVK- İPEK'te EĞLENCE ÇİFTE ÇAPKINLAR (FRANSIZCA SOZLÜ ) rollerge; ROBERT MONTGOMERİ-MADGE EVANS SON VİYANA HÂDİSELERİ HİTLERİN VİYANAYA GİRİŞİ Ayrıcar - E düşünecek şey yok kızım, Ben, bu işe de ol- müuş bitmiş $ibi bakıyorum, Zaten, ilk günden sana : «Gelinimi!» demiştim... Diyor, İnsan' ne kadar olsa kızarıyor, böyle ev - lenmek, düğün falan gibi şeyler mevzuu a hafif bir mahcubiyet duyuyar. — Peki, bana bir kaç gün müsaade ediniz de dü- şüneyim... Dedim. Selim bey buna: Sen ne kadar düşünürsen — düşün... Örasına ben karışmam, Benim bildiğim bir şey avarsa o d gelinim olduğundur. Covâbını verdi sözlerine ilâve etti; — Yarın öbür gü.konu kormmşuyu, eşi şerbetine davet edeceğim... Artık ğnı?ıs:“hıun:::n Gayri ihtiyari: — Hay.. Hay... Etendim, Siz hazırığınızı görü « tamamlamadım, İstiyorum ki, ahis olun- SÖZ- nüz. Kısmetimizde varsa ... Dedim, alt tarafını Peki . & Demek de yoluna yöntemine uy, Kulak dolgunluğu var amma, da hemen: — Başüstüne... Cevabını vermek hayli garip olur, Fakat muhak- kak ki evleneceğiz, muhakkak ki, Vecdetle yine baş başa, dudak dudağa vereceğiz ve o, ilk alevden buse bir ateş parçası gibi bütün damarlarımızı tutuştura. cak, şehvet yangını bütün kanımızı saracak.., ilk isteniş karşısın. len dahâ iyi tanır, ymakam bey yine hkaha veren hikâ- başına gelenler “Kendimi müdafaa etmek - isti -| kalktı. Doktarla Beraber yardlımın delerinden Baron Fortune, yüzü gö-| yardum, Yumrukla, Amerikan muş; danımı, 15 bin frank kıymetindeki| , Fortune de büyük bir yağ; | leri arıyor, Te- ODA.. Çeviren: Fuat Samih — Öldü mü?... Söyleyiniz rica e- derim — Hayır! Mösyö... Tehlikeli, fa- kat kurtulmak ihtimali çok, Ken - disini görmek ister misiniz?. Komiser, ciddi bir tavırla: —Müsaade ediniz, evvelâ veka - |yi anlatalım, Lütfen şu odaya geliz misiniz... Yandaki odaya girince komiser anlattı: — Bugün, öğleden sonra saat 17 de, Lermina otelinin müdürü, - 18 numaralı odada, bir. kadının yaralı ve baygın yattığını haber verdi, ve bir saat evvel bir erkekle beraber geldiğini, erkeğin artadan kaybol - duğunu söyledi; Jan, bu sözleri hayretle dinliyor ve komiserin ne demek — istediğini anlıyamıyordu, Bi dönüyor Rengi sapsarı olmuştu. — Ne oldunuz müsyö? — Bir şey yok, Deva mediniz ... — Derhal vakı makallıne gittim, idam Löruva... İsmini çantasın- da bulunan kâğıtlardan — anladım, baygın bir halde yerde yatıyordu , Vüziyetinden, sırt-üstü yere düşe- ruk yaralandığı onlaşılıyordu, He- men kendisini hastahaneye naklet- rdim, Acele ame' yat yaptılar Va #ife iktizası “size haber Vvermeğe mecbur. oldum.. Yalnız'sizdön- - bir yey Hca'edeceğim, bu gibi — şeyler 'her erkeğin başına gelir, Hoş gö - ünüz, kendisini affediniz. Bunu Jan, cevap vermedi; — Yerihden yamina gitti — , Lüsi, —beyaz bir - karyolada |yatıyordu. Başı sargılar içinde ve gözleri kapalı idi, Jan, dikkatle bakıyordu. $i arşısında bayğın Fatân bu ka İ ihanetini düşünüyor, kalben ay mamasını istiyordu. Evine döndüğü zaman — kendi zaptedemedi, ağlamıya bi İpınır gibi sevdiği karısını İotel odasında, Lüsi, sekiz gün ölümle pençı Ü, Nihayet tehlikeyi atlattı. Koca- sını görünce elini uzattı —J an, dedi. Elini ver bana... Jan, elini vermedi, Bir şey söylemedi.. Odadan çıktı, Eve döndüğü zaman, masanın ü- zerinde bir mektup buldu. Üzerin - “de Brüksel postahanesinin mühürü vardı. Açtı, okudu: “Atfet beni... Aramızdaki dost - luğa, samimiyete zağmen karını se- viyordum, Dayanılmaz, vaz geçil de mez, ölmez ve sönmez bi raşkla se- | viyordum. Fakat, o seni seviyor - du, Bütün kalbini sana ve çocukla rına vermişti. Bunu, sana söyleme- yişinin sebebi, aramızda bir soğuk- luk husüle getirmemek içindi. «Ben, alçaklık ettim. Kendisin - den mukabele gürmeyince hiyleye baş vurdum. Senin bir başka ka- dınla kendisini aldattığım ve Ler mina otelinde bulunduğunu söyle - dim, | «Bu sözüme nasıl inandı... Halâ şaşıyorum, Buluştuk, Otele geldik, |18 numaralı odaya çıktık, — Kapıyı kapadım, Kendisini kollarımın ara- sına almak istedim, Birdenbire geri çekildi. İskapininin topuğu yerdeki balıya takıldı. Sırt üstü yere düştü kafatası yarıldı, “Kanları görünce körktum ve kaç «Öldü mü? Eğer öldü ise ben de,; kendimi öldürecek, cezamı verece - ğim... Affet, beni... Jan... Emin- ol ki derin bir vicdan azabi içinde - yiM...) Jak Dauver Jan, mektubu okuyup bitirdikton sonra çocuklarının yanına gitti, Ön- ları kucakladı, öptü, ve: — Merak etmeyiniz, yavrularım,

Bu sayıdan diğer sayfalar: