110 senenin fatihi TAHİR Üç kahraman Şehid babası ihtiyar bügün dünyayı anla- , tırken korkan çocuklar gibi.. gözleri fal taşına dönüyor. Plevne kahramanı 110 yıl içinde neler görmüş.. — Muhrebede - bulundun — mu' Giye sordum, -| Bu şüpheye benzer sualle kırı -| — Hayır, diyorum, Böyle bir ni-|dadı İyetle gelmedim, Affet Tahir baba...|taların arasına düşmüş onu kal - lan bir gururun isyanile: — Elbette diyor, Hem yaralan - dım da. Yaralandığım zaman Gazi | ağladı. — Ya, diyorum. Sen Atatürk'ün yanında mı harbettin?, — Yok bekızim... Gazi Osman lüyorum. Ben Nevşehir- liyim, Nevşehirde asker oldum, İlk harb olarak Moskof muharebesini * Etrafıt aş bir duvarla çevrilmiş büyücek bir arsanın tâ bir kena - rında... Taştan topraktan teneke yapılmış bir kulübenin kapısı yakta duruyorum, ına tutmuş. | Kulübeden İçeride sandık, Ortada kirli, bakımsız bir döşek. Kenarda orası burası patlamış bir gördüm Onu söylüyorum. Plonede bulundum, Çavuştum o zaman... ot sedir. Bir mangal, mangalın üs - tünde bir çay ibriği. övet, sedi stünde Üstü —başı yırtık pırtık başına yünler sarmış ak sakallı bir ihtiyar.. Bembeyaz sakalı yüzünü çerçe - yor. “Bir gözü sakat... Sakat gözünün kenarında çapaklar birik- Mmiş. — Başka muharebe gördün mü? Asabiyetle: — Kızım askerliğe Moskof mu - harabesinde başladım, dedim, Ora- da bitirmedim bu işi, Elbet te mu- harebe ettim. Başı öne doğru düşük hafif, ha fif, kesik, kesik konuşuyor — Kaç yaşındasınız?, — Doksan, yüz olacak, Beni buraya getiren genç adam kulağıma yavaş sesle: — Yüz on vardır, diye fısıldıyor. 'Tahir baba nazar değer diye belki söylemiyor, Yakdalı yaşında Tahir babanın bana adresini verenler... Yüz on yaşında 17 kere evlenmiş-ikinci bir Zaro ağa diye anlatmışlardı ve ha- lâ bahçıvanlık yapan zinde bir a - dam... Buraya gelirken eğlenceli bir reportaj yapacağım, diye dü - şünmüştüm, Karşımda iki eli diz- leri üstünde çaresiz açılmış ak saçlı başı önüne düşük kimsesiz bir ihti- yarın sefaleti var. — Tahir baba, diyorum, Çocuk - larınız yok mu sizin?, — Hayır! Hiç kimsem yok. Ya - payalnızım, * - Hiç evlenmediniz mi?, — Bunun ne lüzumu var' Cesaret edip ne olursa olsun di- yor ve söylüyorum : — Bir kaç defa evlenmişsiniz galiba diyorum. Evet yedi kere mi nedir?.. Öyle işittim — Yüzünü bana kaldıriyor Yü - na eğlenmek için mi geldin yoksa| masal dinlemek için mi? (Çocuğum budur dedin de maşal - lah aslan gibi adamsın, hiç evlen - medin mi, diye sordum. Neden ço- cuğu yok, — Öldüler de ondan İyok, Tam on üç çacuğul 'nim... Bunları: meden öldüle! çocuğum | oldu be- ına gel- .e Üçü de şehit oldu. ö Nerede?, — Üçü de Çanakkalede. — Hep yalnız mı yaşadın. — Hayır altı defa evlendim. İki- İsini terkettim. Dördü sizlere ömür | 'vefat ettiler... Muharebedenberi... | Hep gelinimle yaşıyordum. O ber bırakmadı... Ben onu bırakmadı le sarıldı. — Şimdi gelininiz nerede?, — Bir hafta evvel onu kaybet -İde üç oğlunu şehit vermiş olan yüz tim... Bir hafla evvel öldü... bana bu acıyı da gösterdi. Allah Demindenberi bütün suallerime isteksiz isteksiz cevap veren — ihti- İyarın birdenbire dili. çözülüyor. Maksim Gorgi Üniversitelerim is- nindeki eserde büyük annesinin ilümünden bahsederken aşağı yu- tarı şöyle böyle o gece, bir insan yna hep büyük annemin ne kadar yatından, hatıralarından, hep on - dan bahsetmek iştiyakile içim sız - hıyordu, Şimdi Tahir baba da derdini an- latmağa başlıyor: — Çok iyi bir kızdı, Allah gani Bani rahmet eylesin, beni bırakma- 'dı. Otuz sene oldu mu harp, İşte o Zamandanberi can yoldaşım — oldu Sahici kızım gibi son zamanlarda hastalanmıştı Zihninden onu Bakır- köyüne götürmek, hastahaneye ya- tırmak istediler, O zaman da ben onu bırakmadım... Ben bakarım, 'dedim... Bak şu bahçeye... Baklaların arasında ot bitmiş bakımsız toprakları gösteriyor: — Onunla beraber diklik bunla- rı.. Geçen seneye kadar buraları | diker, biçer götürür pazarda sebze | Satardım, Artık satamıyorum. AÂr- |tik bahçeye de bakamıyorum, O da hastalanınca bitti burası... Başı önüne eğik... Bütün başı | son geçirdiği acının hayalile dolu. Doktara gitmiştik, diye anla - zünde hiç te neş'eli şeyler konuş - mağa hevesi olmiyan bir insanın yüzündeki mana var, tıyor, Döndük: «Baba, sana bir çay |Pişireyim, Dur ateş yakayım» dedi. | |Ben bahçeye çıkmıştım, O da şu a-| 'na dedimse de, yalvardımsa da, y si komşu bakıyor,. Benim artık iş n,|recek ne halim, ne de mecalim | İ Oğlum şehid düştü, o bana dört el-|kaldı... insanı da kaybetmiş ve kimsesiz ya- diye kim bana beddua etti acaba!.. Kimse mezarında Tahat yatmasın bilsin ki, İçinizden biri, tek başına dım ve işte böyle yalnız kaldım, miş... Odaya geldim. Ortada yok... O- ve hırıltı... Bir de baktım tah- dırdım, Üstü açık ve muhakkak ki ölü| çıktıktan sonra temizlenmemiş yı-| | kanmamış olan yatağı gösteriyor. | — Buraya yatırdım... Ses ver -| miyor: «Kızım, kızım ne oldu $ sa da fayda etmedi. İki gün, iki gece ses vermeden burada yat tı, Sonra üçüncü gün öldü, gitti. İhtiyar âdam yaşlanan gözlerini iliyor — Sana şimdi kim bakiyor?. Mahalleli - bakıyor... Konu * Plevnede döğüşmüş, Çanaki | BAHAR, HİLKAT — GÜZEL Ere MA S Na ki biz seni, yalnız seni değil, sizle-| rin hepinizi sevip saymağı çocuk - İluğumuzda öğrendik... Senin çektiğin yalnızlık kendi kısmetini bilediğindendir, kendini: «Ben buradayım» diye orlaya çı - karmadığındandır. Bu millet on yaşında Tahir baba son sevdiği - Allah sana uzun ömür versin, ne| ğ inşallah... Hepsi gititler, ben yaşa-|ve sefil bir kulübe içinde kederi| yapayalnız, Akbıyığın Hamam cad- Diye gözlerini siliyor. desinde Can kurtaran sokağında o- * turuyor Hayır... Plevne kahramanlarından | “Bunu öğrendikleri 'Tahir baba... Sen yalnız değilsin Sen bu milletin en şerefli hatıralı Ş$ŞİKAGO YANIYOR... Geçen asrın en büyük faclasını sinema pordesinde' canlandırmak için 1,500,000 Jira !.. 9 İLKTEŞRiN , Şehir baştan başa yanıyor, 12 İLKTEŞRIN ğ Örtfi idare ilân olundu. Yağmacılar ası iyor. Ahali kaçıyor. 183 Mişigan gölünün kena - rındaki kumlar üzerin - de tahtadan yapılmış bir kaç bara - ka, otuz kadar yerli Hindli... Bura- nin ismi: Şekake, soğan tarlası... Nevyorklu Astor, çehresi güneş- ten yanmış, ayakları çizmeli, güç - lü kuvvetli bir adam... Hindilerle konuşuyor, bu küçük köyü teslim aldı, Akşam oldu, karanlık bastı mı, cesim çayırlıklarda siyah kartalla - rın dolaştıkları görülüyordu, — Bir müfreze asker, kırmızı derililer sü- rüsünü uzaktan takip ediyor, öldü- Tüyordu. 1837 'de siyah kartallardan e - ser kalmadı. Bir — kilise, Dudaklara eş’eden damlalar serpe | Bahar hoş geldi. S- SONTELATAU 22 Mart *9>9 İN YAZDIĞI EN ŞİİRDİR. Bahar, genç kızların, kelebekle - Tin mevsimi, Deniz ve çiçek mevsi- mi, Güllerin, menekşelerin, akas - yaların mevsimi, çıplak bacakların, çıplak kolların, göğüslerin, kumsal ların, kuşların, renklerin ve ko - kuların mevsimi, Bahar, hilkatin yazdığı en güzel şürdir. Masralarında — buselerden, neş'e ve kahkahalardan yapılmış kafiyeler vardır, Bahar, şakrayan bir — şarkıdır, Bestesinde bülbülün yayından çık- mış aranameler — vardır, —Tabiata aşkı öğreten bahardır. Onun dudaklarından içtiği usare , D lerinde binbir manalı ışıklarile su- —— lardan gölgeleri ve kalbden keder- leri siler, Şimşekten tekerleklerile siyah bulutların üstünde dolaşan yağmurlu bir kış, ilkbahara doğru süzülrken suda eriyen bir damla mürekkep gibi yayılarak yeni bir ,soşkunluğa doğru sefer eder, Bu hasta ve uykulu bir mevsi - |min kımıldanışı ve neş'eden sarhöş Joluşudur, | ... : Niçin bahar bu kadar güzeldir? |Tabiat neden ona bu neş'eyi, bu (esrarlı kuvveti vermiş?, İşte bunda bütün hilkatin sırrı gizlidir. Beşiğinde gülümseyen ye- ni doğmuş çocuktan, baştonuna da- yanarak öksürüklü iki büklüm ih- d tiyarlara kadar her zi: udak- ile hayat bulan tabiat, gerinen kol-| e larında papatyalardan — çelenkler 127'Na tebessümden ve meş'eden iyaparak hayatı tetevvüç eder, — | damlalar serpen bahar hoş geldin Ş aei SS Mısırla ticaretimiz Bahar geliyor, kızlarile, kelebek-| arttırılacak lerile, genç damarların — iştihasını| NC timlile Bıdıklıyan ilık rüzgürlarile geliyor ha el De ai Vaziyı h 've kâlnata esrarlı bir şehvet ııııı;ı--d'ha z BL AU İsı halinde yayılıyor. . Sein. hütkilmetçe " erilti SÖĞN " almacaktır. Umumi harpten evvel büyük ticari münasebetlerimiz bu- lunan Misır'la harpten sonra yaban- |et rakiblerin araya geçmesile sarsıs lan bu münasebet Türk - Mısır mu- hadenet cemiyetinin teşebbüsü — ile |yakında açılacak sergilerle gelişti. rilecektir. Ayrıca iki memleket tüc Kışın patiska bir çarşafın altın- (carlarının birbirlerile tanışmaları < da uyumakla geçiren tabiat, bahara |ni kolaylaştırılacak tedbirler da »— Bahar, dört mevsimin içinde ge- |linlik elbisesinin eteklerini taze çi- Menlere sürüyerek her sene gelir| |ve kâinat onun hodiye ettiği taze |hayatla yeniden canlanır. Bu, Basebadelmevttir.