M ZZ fCrTrLePAF — 22 Mart 1028 italya - Almanya Cermenliğin artan kuvvetleri! Yazan: FİLE |4 san efendinin teneke Bahnade tahsil ve t halkin muhahbetir Seni öldüreceğim! d BERLİN-ROMA MİHVERİ İTALYA İÇİN NELER HAZIRLIYOR? — Berlin ve Romadaki yeni çalışmaların gayesi Almanya ile İtalyayı müsavi kuvvette bulundurmaktır ! İngiltere bu vaziyeti nasıl karşılıyacak ?. Berlin - Rama mihverinden çok| şündüklerinden bahsedildi, ediliyor, Hele Avustur- yanın malüm şekilde Almanlar ta- rafından alınması üzerine artık Al- — Başın Güneşi hat oderseti şey olmasa gi Genç kız sarışın başın: keğe biraz daha yaklı #ğriyor Yılmaz, te fazla dolaştın, istira- çer, ebemmiyetli bir €ek Söğüt genç er- aştırdı. —8. amcasının oğluna sordu — Dinlenmek iyi gelir mi der - sin?. — Tabil... Ufak bir baş Nim... ağrısı Tekrar sözlerine devam etti: bahsedilirken İ -|dirde arada bir — muavazenesizlik e naz e - talya münasebatına dair Romada olacak demektir. Cermenlik j çok nikbin ümidler beslendiği söy- itibarile böyle 5 leniyor, Fakat İtalya ile Almanya| lunurken tabi Ş * |manya ile İtalya arasında hududla-|artık sımsıkı dost olarak hareket et|luğu nisbetinde de çalışmak, inki - F “Üümesini almış, bugünkü sah -| p birleştikten sonra bu iki devletin mekte devam ederlerse, İtalya Al -|şaf kabil izla en değerli artistlerinden| bundan sonraki münasebatına da -| manya münasebatında acaba — bu' gösterecektir. Cermc: takil olarak yaşaması manya ile için birleşmesi muştur, Umumi — Harpten Avusturya — imperatorluğu ğlüp Alm: kendini | galip İtalya arasında küçü çalış -) vusturya kaldıktanberi Rom: iğını alışarak, — istihza |Genç kız fısıldadı : | — Seni seviyorum Yılmaz tmek n " |bağlariyle bağlandılar. İkisi de ne- olan Naşit Özcan, sahne bay: Otuz beşinci yılını idrak edi for. Körmikle ibişi ayırt etmiyen ülüat sahnesinde yet Nu sanatının çerçevesile süsliye an ve tiyatro ktan kurtaran aşit, bugün münevverin de dik - Sat gözünü üzerine çekmektedir. Cabak çekirdeği ve fıstık kabuk- irile dolan tiyatro binasında Na - Fit, tek başına otuz beş sene bu mü- ile didişmiş bir kahraman - lara kadar rolünü ez - uykusuz kalan Naşit, h zaman Şehzadebaşının tulü - #Ç aktörü olarak tanındı. İrticale €k benzemiyen sahne pişkinliğini İf bir çalışma mahsulü edemiyenler Naşidi en geç Myahlar oldu. Mesleğine karşı ' kadar hürmeti o Şülis aralarında yakındı n- temsillerine elddi bir dikkat | ledenler bilir. Asıl kolaymış gi nen şey, güç ve muvaffakıyetli geydi. beş sene bilâ fasıla otura -| ——0 X ver kalmıyacak kadar tiyatro -| NU seyirci ve hayranlariyle dol - n Naşit, iddia edilebilir mi ki tesadüfün bir tallin çocuğudur. H, balis bir sanatın, bir ti - © sanatının, büyük bir kabili- israrlı ve sistematik bir ça- mahsulüdür. Türk sahnesinde komik- ikle gülünçlüğü ilk ayırt eden a- " Güldürmek başka, gülnç başkadır. Naşit, balkı gül - için ne püsküllü f kırmizi dallı şalvarına muhtaç- , Naşit, gülünç olmadan halkı Otuz - beş sene güldürmüş, gözyaşını dilenen aktöre slık çalınırken o muzafferane t ;ı_ho maskaralarına tebessüm et - niş ve burnunu kaşımıştır. olarak unu —onü İlerden bahsetmişti. İsözü o kadar çok geçecek ki onlara gözönüne gelmemek kabil FİLE AT E ae zz C;:belit:arık limanında !op-H lanan İngiliz ha b gemileri; ir ortaya pek çok tahminler sürül-/iki dost devletten hangisi diğerine him meseleleri etrafında Avrupa -|rede olursa olsun iki devlel arasın- nın ileri gelen matbuatında görü -| da bir dostluk sağlamlaşınca bun - len şayanı dikkat fikirleri bu sü - lardan birinin diğeri üzerine — şu tunlarda hülâsa etmeğe çalışırken| veya bu noktada üstün olması, di -| bu mevzu etrafında okuyucularma | gerinin de ona karşı başka husus- istikbale dair yürütülen ihtimal - larda Üstünlüğü bulunması — pek |tabil. hallerdendir, Bugün de; Berlin - Roma mihve- Bundan sonra yetmiş beş milyon ri yerine Almanya ve İtalya arasın- nüfusluk cesim bir cermen kitlesi da bir teşriki mesaiden bu iki devlet / vardır. ki, Avrupanın diğer millet- arasında bir ittifak akdi ile neler lerini düşündürmekten geri kalma olacağına dair ileri sürülen ihtimal maktadır, ler bahsine gelmek icabediyor: Diğer yerlere bakmak bugünkü Almanya ile İtalya komşu olun -| mevzuun haricindedir, Fakat Ma - ca artık Avrupa haritasını bu iki demki İtalya - Almanya dostluğu bu ze kadar ikiye ayırmış — olmuyor. böyle olacak deniyor © halde - iki mu? Bundan sonra bu iki devletin tarafın karşılıklı nüfus vaziyetleri değil - sorulmadan Avrupa işlerinde şunu dir. Cermenler yukarda söylenen İveya bunu yapmak kabil olmaya -| rakşma göre yetmişbeş milyon oldu- cak,.. |ğu halde bunun karşısında 43 mil- İtalyan mahafilinin bu hususta ne| yon İtalyan var demektir. Bu tak- geliyor ki... Hele, bazan çok hoşuma gidiyor da hemen boynuna atılıp: — — Babacağım... Diyeceğim geliyor, bilmem bu çok dürüst, sami- | mi, şefkatli ve iyi yaradılışlı olmasından mı neden?- $ mayu — Vecdete cevap yazdım. Dört satırı geçmez, Müs- - bet biç bir şey söylemedim. Dedim ki: «Beni sevip mediğinizi ancak zaman ve ilerideki hâdiseler is- |bat edebilecektir. İlk teklifimde 1 aldatırsa elbette senin kadar Mektup gayet açı — Evlenebilirsek mesud oluruz. değil mi?, ilk ve son sevgim de ondan... kadar da münasebe ben de bi Kızıyorum, yine şu çocuk içten içe hoşuma gidiyor. Gali- , saygısız herif! Söz 'a hiç niyeti yok, Mektup dağıtan adam- y zannettim. Mektubu al- Ömer beyin mektubu imiş! Göndermez b lakilibde yeni işleri çıktığını, yine ge israr> ediyorum, -beni tatmin edecek yeni bir vaziyet yoktur. için sözlerinizi sadece yine bermutad söylen- iş bizer söz sayarak geçiyorum. Eğer, inanışım be- 'm de memnun ve $üd olurum, Fakat aramızdaki geçmişe ait tanı- kığın alleniz tarafından bilinmesini istemem.. — Sana misafir olursam çok iyi olacak kanaatin- deyim... Diyor,, Hemen kalemi kâğıdı aldım, Sungurluya bir telgraf çektim: — Sakın bana gelme... Fakat, bunun ne faydası olur. Hain herif mutla- ka gelmiye azmettiyse benim sözüme bile ehemmiyet vermez. Ancak bu sefer ne olursa olsun! Kapıyı da açmam, içeriye de almam. Üstelik polise de veririm. O bana iftira ettiği kadar, ben de ona mukabele ede- cek söz bulabilirim. İftiraya karşı en kuvvetli silâh yine iftiradan başka ne olabilir?... Kismetimizde bir de bu varmış: Kaçırılmak! 9 Mayıs Vakit geç. Eve dönüyorum. Kale tarafı menna) ya çıkan yoküşün dibindeyim. “Gülfidan,, ile beraberiz. O, tanıdığı bir iğreniyorum, 8 mayıs adınla konuşmak için geri- de kaldı. Yollar teriha. Hizmetçiyi beklemeden yürü- düm. Geveze kadın, Ağzı bir açıldı mı bir daha ka - mak, yorulmmadan, bıkmadan susundaki kabiliyetli dedir. |. Böyle nüfus çokluğu ve o de elde edilecek neti he yapmak lüzim - geleceği Ro - mada düşünülmktedir. A'manyanın yanında velevki parlak da olsa kinci olarak kalmak Romanın ho |şuna gider gibi olmayacaktır. Bgözönün -| siyaset olmuştu. Sonra iş değişti hi |İ|ılyınuı sevkâlâde bir surette isteyeceği — tahmis edilmektedir, Almanya İnu İke yoktur. | İtalyanın/ bu uğurda bundan sön- râ çok gayr> göstereneği söyleni- İta'ya hesabına| hiç istenmeyan bir hale gelecek di- ye endişe di!mektdir: panmaz? Afamızdaki mesafe epeyce var. — Karanlık basıyor. Gün alaca. Önüme bakarak, hızlı hızlı yü - rüyorum. Yokuşun dibine gelince tam dönemeç nok- tasında Kâmilin karşıma çıktığını gördüm. Zaten o- hu görmemle, sıkı bir elin koluma yapıştığını hisset- merm birğöldu. Tebdidkâr, amirane bir ses kulaklarımı doldurdu? — Visdan hanı mbana itaat ediniz... Benimle bes raber yürüyünüz... Bunu söyliyen Kâmildi. Bir taraftan da kolum » dan tutrapış, beni aşağıya doğru çekiyordu. Ne münasebet?... Dedim, — Sek çıkarmayınız, itaat ediniz. Karım olacak - sınız. a ; Cevabını verdi. Bir de tabanca namlusu göster « di. Ödüm koptu. Korkudan tiril tiril titriyarum. Bo « ifazım tıkandı. Sesim çıkmaz oldu. Sonra beni, belim- den kavradı, iki elinin yardımı ve bütün gücü ile ku- hem! Avusturyanın istiklâlini mektedir. (Son Telgraf) günün mü| üstün bir mevki sahibi olacak? Ne- de usul ve intizam ile çalışmak hu-/za etmek en esasin takip edilen bir isbet-! duğu üzere 1935 te celer karşısında | harbe tutuştu, Gitgide Avrupada yalnız kaldı. Nihayet Almanya ile| dostluğunu arttırdı. Almany yaya İtalya da Almanyaya müza - 'et ettiler. Nihayet Almanya bu gefer Avusturyayı almak isteyince İkinci derecede kalmamak için| İtalya da, aradakı dostluğun ça-| diye buna itiraz etmemiş, susmuş - lişarak Almanya ile müsâwik olmak| tur, Şimdi ise; artık İtalya öyle komşu olunca Böyle müssvi ölmak için İtalya -| iki tarafın nüfusca olan farkları ne n ne yapacağı meselesi merak e- ticesi idtikbalde İtalya yine — Al- devlet Baltık denizinden Akdeni - kadar küvvetlenecek şöyle olacak,| dilecek şeylerden olduğuna şüp -| manyanın yanında ikinci derecede kalacak olursa o zaman çu sua-so “ rulmüş olmiyacak müdir?. — Neden bu böyle oldu?. — Neden İtalyanlar müstakil A-| anın sortadan kaybolmasına ses çıkarmadılar da Cermenliğin git Sana oğrusu utanıyo Hom aramızda çok bir yaş kı yok k — Baş ağrın geçsi elik ederiz. ; Ö zım, Derin bir le: in, sonra geve- dinlenmen 18- arışı Söğüt, sonre çene kedere garkolan, — bi: — Dinlenmek baş ağrımı geçir -| Haydi, küçük şımarık. ği Söğütü kolundan tutarak, ini şezlonga doğru ilerle - ini Yılmaza çevirdi üyle şu kelimeyi heceledi: Bir itiraf. Söğüt ve Yılmaz, lendi: — İçerizi çok sıcak Balkona çıka- lim, orası daha serindir Yılmaz.. Günç erkek bu sözlere itaat etti. Işıldayan ay, Bonsuz bir istekle çır-| enç kız ses - muhafa - Bir &ır tevdi eder gibi, fısıldadı: — Seni seviyorum Yılmaz... Bu büyülü sözler, bir elektrik 'anı gibi ikisi de tesir etti. Baş- ları öne eğilmişti, birbirlerine ba; | kamıyarlardı. İtalya malüm ol- Habeşistanda Söğütü mü, yoksa uzun zaman - İlik, bu ailevi dostluğu mu feda et- icabı| meliydi?? Büküt.. Mütereddid bakışlar. Bir| lan böcalama... Ve... Takatsız bir yalvarışla: — Ben de... Seni seviyorum Sö - n I”’).nım Bizli hasret ve iştiyakiyle İyanan, genç kızın alev, kor dudek- ları, ateşsini söndürmeğe, genç er- keği delirtmeğe, çıldırmağa uğraşı- yordu.., ile| ve İlk Günler.. İkisi de, her sevgide olduğu Bi- bi, ilk günler birbirlerine sadakat ——— ——— cağına aldı, koşmuya başladı. İki üç saniye içinde ola- bilen bu işin ilk dehşeti geçer geçmez zihnimde bir fi- kir şimşek gibi çaktı — Nereye gidiyor? Niçin mukavemet etmiyo - rüm' Hemen bağırmaya, çırpınmaya başladım. Kâmil, 'e pazar caddesine doğru iniyor, ne “Temenna,, nın arkasına dolaşan şosadan gidiyor. Biraz daha koşunca mezarlığa sapacak, sonra kurtulüş yok. Avazım çık- ftığı kadar yine bağırdım, kollarından sıyrılmak için bütün kudretimi sarfettim. Fazla bağırdığımı görün- ce bir elile ağzımı tıkadı, dudaklarımı sıktı: — Sus... Bağırma... Beyhude,.. Kurtulamazsın... Dedi. Allahtan oldu. 'Tam mezarlığa saparken benden geriye kalan “Gülfidan,, a rastladık. Gülfidan beni görmeden evvel, onun sesini duydum: — Ah donkuzun çocuğu, Hanımımı kaçırıyor ? Saniyeler geçtikçe bu feryad çoğaldı, hem arka - mızdan koştu, hem bağırdı. Kâmil hiç sesini çıkarmı - 'yor, Beni demir gibi sert ve kuvvetli ellerile sıkı sıkı tutuyor, nefesi kesile kesile koşuyordu. — Mezarlığa girmiştik. Ağzımı bıraktı, hemen arkasından bir el si- lâh gürül gürül patladı, kulak zarlarım bu gürültü - nün şiddetinden çatlar gibi oldu. Ağzım serbest kalır kalmaz: i — İmdad... İmdad... . Diye haykırdım.. “Gülfidan,, da bağırıp duruyor- du. Kâmil de söyleniyordu: — Kifir karıyı vuramadım... şeli, şen ve mes'uttular, İher saat, her dakika onl: leden y — Seni — Beni aati Belki ilsen!.. — Ben de.. Ud ve bahtiyarıb, Her gün me 'gileriydi.. ik seviyorum Yılır sevgimden — dal Ne kadar — me: çok, çok me — Neredeydin Yılmaz? — Bu hafta annen nun için Fener yoluna gelemedim Söğüt. Bilsen.. seni ne kadar özle - dirh. Heyecanla sordu: — Na — Dikkatsizlik... Bahçede ken oldu.. Yalvaran bir sesle sordu: — Acıyor mu, fazla ağrıyor m Yılmaz? — Ufak bir sızı yavrucuğum.. Genç erkek, Söğütün bu candar alâkasına, bir aşk busesiyle muka- bele etti, & İşte! onların, ilk aşk günleri. Sevginin Son: Yaz günlerinin sevgisi, yaklaşa:. kışla beraber, harareti azalıyor, git- gide soğuyordu. Söğüt, Yılmazla eskisi gibi alâ kadar olmak şöyle dursun, onu i mal etmiye bile başlamıştı Ondan uazaklaşmak için bahaneler arıyor- idu . & Tükenmiyecek sanılan genç kızın sevgisi he olmuştu?!... İki haftadır hasla yatan Yılma- zı, bir kerecik bile olsun yoklama- imışti — Neredeydin Söğüt? Sualine Yılmazın aldığı cevap: — İşim vardı:: () olmuştu. Açık hakikat, Söğüt'ün Yılmaz - dan bıktığıni, ohu artık istemediği- 'ni gösteriyordu Aşktan Ölüme! Yılmaz sabah çayını içerken, bir kaç gündür, hayır bir kaç haftadır görünmeyen — Söğütü — karşısında buldu, Zaten Yılmaz uzun zaman- dır, iztirap içindeydi. Halbuki ak - sine, genç kız çok neşeliydi. Sık sık köyverdiği gevrek kahkahalar arz- sında: — Müjdem var Yılmaz. — Söyle bakalım nedir?, Çılgın bir kahkahadan sonra, de- vam etti: — Evleniyorum!... — Sana gelmem, müjdeden ziyade, aramızdaki geçenleri unutman i - içindi. Yaşlı amma paralıca, zengin bir ihtiyar, sana ga icabında yardı - mim dokunabilir. sanıyorum. Yılmaz, Söğüt'ün bu kadar alçı- labileceğini, adileşeceğini ta: edemezdi, ('), Birden yerinden fırladı, yüzü yıl- ların, çehresi sanki asırların tahri- |batına uğramıştı. () Odaya tekrar döndüğünde, küçt bir tabancanın namlusu parlıyor - du, Dişleri kenetlenmiş, yüzü sol muş, gözleri kan çanağına dönmü tü, vvur (Devamı 7 inci sahifemizde)