On üçüncü ilkokul Çiçekler arasında ipek saçlı yavrular.. Tertemiz kahkahalarile yarının Muvaffakiyetini müjdeliyorlar Sed, sed bir bahçe üzerinde bütün geniş pencereleri güneşe açılan gü- zel bir üslüpta, güzel bina!,. Çiçek tarhları arasında s: ral, kara başlı kurşunt — göğüslüklü çocuklar... ve havaya yükselen mek: tep teneffüsü dakikalarının çığlıkla: rı. koşuşmalar,. kahkahalı Mektep bahçelerinin eze 4 kum- ve ebö- esillerin, nesillere mi- bu tatlı * ve canlı hay» iş cam bir kapıdan içeri giri « yorum, Müdürle görüşmek istediği- mi söylüyorum. Kendisi yokmuş, ©- ni ekâl ketle b dinliyar: On üçüncü ilkokul binasını ya- pıldığındanberi dışarıdan hayranlık- la seyrederdim ve intizamını da işittim, Yalmız ço- cuklara mahsus olan her şeye karşı ddetli alâka ile değil bir de Son Telgraf gazetesinin mu - harriri sıfatile burasını gezmek isti- yorum. Acaba mümkün olur mu? Ri hemen kabul ediyorlar, bahçede küçük çocuklar koşup ken... Ben Bay öğretme - nin yanında Avrupanın en medeni bir şehrihde bile nümune tlâkki edi- kbilccek olan güzel mektep binası- ni dolaşıyorum Bay - öğre ricalarımı duyduğum şi ni Hettaraf parlatılmış Hinolyamların üzerinde kendi akislerimizi seyrede, seyvrede yemek salonuna giriyoruz... Çok ıçıklı geniş bir salon... Temiz örtülü.. Çiçekli, gül gibi ufak, u -| fak masalar... Masaların önünde si- yah önlükleri üstüne beyaz süslü prostelâ “takmiş “mini Mi sofra - elar, Beyaz dantelli plise süslerle güzelleştirdikleri - başları masalara eğmişler sofraları toplayıp duruyor- har, Kimisi elinde bir süpürge bir fa- raş yerlere düşmüş ekmek kırıntı « Oğretmenler kursta larını topliyor, Belli ki... bepsi bu i; lerinden memnunlar... Hepsi kendi- lerini göstermek istiyorlar, Bay öğretmen: — Bu çocuklar, diyor. Burada ye- mek yiyen talebelerimizdir. Her gün nöbeti gelen bir ekip sofrada hizmet eder. Arkadaşları masadan kalktık: tan sanra buraları böyle temizler, İkokullarda, fakir çocuklara meccanen yemek veriliyormuş, bu - rada yapılıyor mu?,, Evet, burada doksan çocuk meccanen yemek yiyor, Fakat ayrı- da evi uzak olan bazı çocuklar j çin de tabldot yaptık, Ayda iki lira mükabilinde burada öğle yemeği yi- yenlerin sayısi şimdi altmıştır, Ba - kınız karşıdaki levhaya, sırada ye - mek yiyen çocukları gösteriyor, İlk ay elli ile işe başlamıştık, İkinci ay seksen çocuğa yemek veriliyordu. Ü- çüncü ây yüz on olmuş... Şimdi ellidir. üz üm ki İlkokul çocuklarının uma işleri için büyük bir teşki- mış. Hattâ bu sene — valinin y ve Halk — Partisinin ayesind bütün — hayır cemiyet - Yi kazılay — ve diğer hayır — 1niles - deri çağırılmış ve bu taplantı ne- İçinin güzelliğini | n çok büyük bir neza » kı y ticesinde şuna karar verilmiş, Bu iş- leri daha şumullü ve yet mikya- sında idare etmek için bir birlik ya- pılmiş... Bu çocuklara yemeği veren bu birliğin faaliyeti midir?, — Hayır!, Bizim mektebimiz ken- |ai çocukları arasında yaptığı hususi bir faaliyetle bunu başarıyor, Zen - gin çocuklardan yardım alıyoruz ve| bü şekilde mektep şimdiye kadar bu doksan çocuğu iaşe ettikten maada seksen çocuğa kitap ve defter aldı..! Ve iki çocuğa da ayakkabı verebil- di, Öteki teşkilâtı da ibiliyorum, da- ha şumullü, ve projeleri çok daha etraflıdır. 'Yemek verilen büfeye doğru yak- laşan öğretmen bize yemcekleri gös- teriyor, Etli mercimek, pilâv ve kabak tat- ha. K c Şi rı * Merdivenlerden yukarı çıkıyorum. | Alçak, alçak sıralardan — yapılmış| İdershaneleri geziyoruz, Güzel mek-| tep müzesini, elişi dershanesini dola- dayoruz, Çocukların ellerile yaptık- (e çe € a ları şeyleri berer, birer seyrediyo - Tuz... Nihayet üst kata çıkıyoruz, Ta - |vanları kapalı ve cepheleri açık yaz- lik derşhancler ne kadar güzel Şimdi Boğazdan gelen sert rüzgâr- lar şapkalarımızı, saçlarımızı dağıtı- yor, Bir şifa gibi ciğerlerimizi şişi - . Hele yaz günleri Marmaradan| gelecek tatlı hafif bir rüzgürı ve bu| tertemiz havayı teneffüs ede, ede o- kuyacaklar!,, 'Tarasadan aşağıya indiğimiz za -| man, tatlı bir miraret vücudümüzü sarıyor, htırlıyordum. Mütareke sı - ralarında devam ettiğimiz mektebi - mizin dershaneleri buz gibiydi, Mek- tepte yegâne sıcak oda kapıcının ©- dası idi, (Müdür Beyefendi) de so-| ğuk bir odada oturuyordu. kapıcı romatizmaları varmış parasile odasına bir saç sob: bahçedek ağaçlardan dökülmi çırpı ve odun tahta sırıkları: sobada yakardı, Ve biz, di lınca sınıfa gideceğimize, |pıcının odasına — girer Ona beş ön kurüş rüşvi laşan ayaklarımızı isindirn Kaloriferin müsavi ve tatlı sıcağı | güzel, Dershanelerde koca sarıklı v ni jot ni | Yalnız kendi kur Si en Mektebin umum? ğimiz bocaların yerini, saçlar miş, sevimli yüzlü, her biri bir ağa- gordan miras kalan 14,000 şilin beye, bir ablaya benziyen genç ve lep etti Anası bunu verm modern öğretmenler var. açılan pencerelerinden Çünkü biz yukarıda iken küçük ço - derslerinde işgal etmemek için sını- (ü bakıyorum, lerinin siyah levha üstüne yazdıkla- | R |kendi Mmüsaları gayret ediyorlar... olan eski harfleri öğrenmek ve kızıl gözleri altında hüsnühat (günlerin korkusunu hatırlıyorum, iftihar duyuyorum, Fakat bu mes'ut ri, hep daha ileri gitmesinden ka ne temenni edebiliriz.. bugünün bizim haset ettiğimiz ço - cukların yarınki çocukların haset etmeleridir. İhtiyar kadının parala- rını nasıl yemiş ? kadın terzilikle geçiniyor. Fakat çok İngiliz lirası ileriye gitm vetler, ziyafı man böyle eğlence müştür, fakat işin iç yüzü anlaşılmış terzili İkadınının tam on dört bin dolandırdığı a: Yaşlı kadının yavaş yav Biliz lirasım dört sencde çekip almış, taç bir hale bırakmıştır, Frank!... Manastırdan kaçan Âr- şüdüşes Asünta, haya- |tını temin etmek için milyener anasından ay- da 1,500 frank istiyor... Viyanada pek mühim bir dava gö rülmektedir: Arşidüşes Astüna, ana- sı Arşidüşese bir dava açmış ve haya tınt temin için kendisine ayda — bih beş yüz frank tahsisat vermesini ta- lep etmiştir. Yazan: Suat Dervis Arşidüşes milyonerdir. Avusturyada, ları, Toskanada muhteşem bir sara- — SONTELGR 11 Mart 10928 Aydaf, 500'6—0_0_66—F_mn_kî€_;_m 18500 Frank faiz yı, Barselonda lüks bir köşkü vardır, | Elmaslarına baha biçmek kabil de Halihazırda oğlu arşidü üşes Doleresle bera- yanada bulunmaktı Arşidüşes Asür selon civarında, cizvitler tarafından palı idi, Da- p atını buldu, manastırdan kaçtı. Kıyafetini de ir İtalyan gemisine bindi. Tir- ye, sonra Viyanaya geldi Anası, kendisini soğuk bir tavırla , Ve ne sarayında alakoya cağını, ne de bir para verec edi, Arşidüşes Asünta, anasına yalvar yakardı, Fakat bir faydası olma Bir iş bulup çalıştı. Hastabakıcı bile razı oldu. Bunu da bulama- di, Babası, Arşidük Leopol Salva - ta - yi reddetti. | Zavallı arşidüşes, derin bir yeis 1- koridorlaf'a çinde bulunuyordu. görüyorum, | mahafiline mensup iki kadın, Küba- ya seyahate çıkacaklarını sö; manzarası oca sakallı çirkin heyolaya benzi - €en, evimizde, soyumuzda görmedi - , mun: ezam taralı temiz ve zarif gi! Onları dershanele! uklar sınıflarına girmişler - onları iyor, Fakat, Avukatı mahkemeye mü- â girmesini istemeyi :ncereden a çi .. . racaatle anasından bin be: Mini mini yavrular. Ellerinde ye- e e ka ne bunu, ve ne de bin dört yüz şi- âl, kurmızı mercimekler, öğretmen- ğiş ” lirii vermek istemiyor, Mahkeme kararını bir kaç güne kadar verecek, Herhalde bu kararın Arşidüşes Asünta lehinde oııı.-ıkıu_ 1 tarhları ve hecleri bu kırmızı ve eşil mercimekler ve bu fasülyeler üzerinde “yapmağa O zaman bir stönoğrafi kadar güç akallı yeşil sarıklı, h çiçek bozuğu üsnühat hocasının tehditkâr mai defterine ski harfleri çizmeğe çalıştığımız, * Bu güzel mektepten çıkarken ben ocuklara berlim çocukluğum haset «diyor, Bu memleket ynı sağlam ai n ikilâbımızın larla ileri, daha ile- için, © Sandriyonun asıl ismi Ar - sene evvel, - Gal aya gelmiştir. âfına hareket et -| baş- Evet, bizim neslin bütün temennisi memek için çı daklamış, şehrin kâl taliine | nine götürmü: SUAT DERVİŞ| Bu, yaşlı bir sihirbaz çingene ka- ikleri de doğru çıl Şöhreti pek büyüktür. Çok uzak İşehirlerden gelirler, keldisile istişa -| re ederler, | Büyücü kadın, dikkatle çocuğun yüzüne, vücudune baktıktan - sonra bir çay fincanını tetkik etmiş ve ni- hâyet çocuğun, zamanının en talili ve bahtlı adamı olacağını: söşlemiş.| tir, Bu kehahet, çocuğun babasımı tat- İmin etmemiştir. Zavallı adam, jan- darmalıktan aldığı ufak bir maaşlaa, (dokuz çocuğunu ancak geçindidebili-. yordu. Bir onuncusunun dünyaya gelmesi biraz canını sıkmıştı, Artur, büyüdü, Otuz yaşma geldi, Fakat adi bir kahve — garsonundan başka bir şey olamadı, Çingene büyücü yavaş yavaş şöh « retini kaybetti, halkın gözünden düş- bir gün öldü gitti, ücünün kendisi yleri bir hulh' Bunların bir| Londra Bazetelerinde şöyle takadan bahsedilmektedir Otuz beş yaşlarında Kumral bir bir eşeli çok canlı olan bu genç kadın tomobil almış, şofüörüne haftada 15 Üücret verecek — kadar bir cok bildiklerine da kmiş, uzun za - li bir hayat sür eden bu genç kumral kadı - an; zengin, fakat yaşlı bir — İngiliz lir: ak kendi mahküm ene ağır haps editmişi ş aklından çıkarmı: a işlerin: 1 de eline alan Roz bu ondört du, indeki e ünün sita « bulunmi- , Ondan meded umuyor - vel »isile kendisile münasebetto et Mrs, Barnes isı ü * ö iteği iyar kadıncağızı, parasız, müh | du. Büyücünün ruhu onâ, memlek gün hakikat olacağını ümld ediyor - | Borcunu vermediği için eşyası ha- Viyana kibarlciz çI ediler |konuştum, hepsinin felâketinde ve kendisini beraber alıp götürdüler. (çok, faizcilerin tesiri olduğuna kana-| Arşidüseş şimdi Kübada bulunu -(at getirdim. Yüzde sekseni: yüz frank hunda idi. Çok rahat yaşıyordum. Bir aylık talep etmiş. Arşidüşes Biyan L N L D Lar Kira geldi, çat Bir Jandarmanın oğlu olan Artür Grifit bir büyücünün sayesinde bakınız neler oluyor: ! — Asil bir Leydinin kocası, 2— 50,000 In giliz lirasının varisi 3— Norveç kralının misafiri. - İhaber veriyordu. |bu bir nasıl verilir?.. Düşmüş insanların ıztırabından istifade eden sefillerin içyüzü Diyorlar ve faizcilerin eline nasıl düştüklerini anlatıyorlardı — Bu baykuşlar beni dipsiz bir ue guruma yuvarladılar, Faiz, faiz üze. rine bindi. Taksiti veremeyince eşyas mı, maaşımı haczettirdiler. Dairede, mahallede rezil oldum. Nihayet ca « nam burnuma geldi, aklım başımdan gitti. Reyolveri alınca... iş İDAREHANELERİ Bu uzun hikâyeyi dinledikten son« 'ra bir tahkikat yaptım. Ve iş idare İhanelerinin de faizciler gibi müthiş olduğunu gördüm. Bu idarehanelerde yapılan — işlerin çoğu, müracaat edenlerin değil, ida « rehane sahiplerinin menfaatini temin eder. Uzun müddet bir iş idarehanesinde İgaktiolluk yapan tanıdığım Bir mate mazel: — Bu idareharteler nasil mr çalışı- )yor? dedi. Pek sade... Bunların mü « İdürleri ekseriyetle avukatlar, işten mkmlmıç eski memurlar, ya da yo« İyulmadan para kazanmak isteyen bir takım açık gözlerdir. Böyle bir idare- hane açmak için çok paraya da ihti- yaç yoktur. Herhangi bir handa iki oda tutunuz, ayda 400 franga bir de daktilo buldunuz masalarınızın. başına geçip müşteri — beklemekten başka işiniz yoktur. «Ara sıra gazotelerden cuz —< faizle müracaat ed yilân verirler İğu kadınlardır ni terketmesi, saadel ve servet baş -|),, ç iler ka bir diyarda bulundu. kifhane avlusunda mevkullar-| katillerle konuştum. Karısını bo-i ,amık kocasından ayrılmak için sa- htan akşama kadar adliye sarayı kondoxlannd.'ı dolaşan erkeklerlerin lıdııuann derdelrini dinledim. lunan fakirlerin acıklı hallerini gördüm. Yüzlerce bahtsız adamlarla az| — Faizcilerin yüzünden!... İşim yo tı. Vermesek olmaz... Yahut: Çocuğum, kizim, karım hastalandı. VWeyahut: Büyük babam öldü. kocam «U - para — veriyoruz ... diye küçük — bit Müracaal edenlerin C0- Yüzüklerini, bil. on beş günder rliyle 50 frank — alırlar. bearm çu 75 franga sened verirler. Müdde BİR GEMİDE METR DOTEL — V, D yeyı Bdeyermezler. Faizciler ken Grifit tereddüt gösteriyordu. Hal-| X). Si l Nü di Liverpula git| 5 zi ştirir, k sened 150 fri edcekek bir| PFTT vapura metrdolel olamıs için ediyordu, Hatta, vapı Ve birine Taması İavsiyesin: Ka İlur t a baş *Bunlar, yalnız fai un ismini bile v Sleri de ni a bir gün safca bir himaye edece- Küğük bir eilikle değil, em uğra Bakarsınız ayni — vapı bulunacağı, kendi ği vad ediyordu. Artur, Lwr:rpuh geldi, vapuru bul| du, Müracaat etti, Derhal kabul o - hundu, Az sonra, bütün vapur kap -| tanları, müstahdemleri hikâyesini öğ! rendiler, Kaptan, Kapa geli (yol verdi, Artur, kendi par: draya dönmek mecburiyetinde dı, Birinci mevki bir bilet aldı. Mösyö Sandriyonun hayatının bu devresi nasıl geçti? Bu malüm değil.| Kendisi, eser yazıdığını bu suretle geçindiğini iddia eder, Fakat, Mat - eseri yoktur, Fakat, munta -| zam bir hayat sürüyor, pek şık gi niyordu, Ve en kibar İspirtizma ku- lüplerine devam ediyordu, İşte bu sıralarda, çingene büyücü- nün ruhu, onu evlendirmek ve dün - yanın en mesud adamı yapmak iste- di... YAŞLI FAKAT ZENGJN LEDİ vles yaşlı, fakat sevimli ve son derece zengin bir kadındı İspirtizmaya çok ehe inanırdı, Artür Grifile bir iz ma masası başında ıştı. Artur, son derece utangaçtı. Ona kalsaydı, hayalı ölünceye kadar be- kârlıkla geçecekti. Fakat, ispirtizma an kolay ne V kadar nk kadar bir şeş — Pek alâ!... Veriniz bâna onları, İlân masrafı. n sonra geliniz, Zavallı adam, paraları verir gider. İki gün sonra gelir, sorar; — Nasıl, dükkânı buldunuz mu? .. — (,nk nıuhu sirim, fakat bulmali 500 franll daha verii d yim. Herhalde bu sefer mutlak bir dükkân bulacağıma eminim... Vaz geçtim ben... Dün &ize vere diğim paraları iade ediniz... — Onu ilân ücreti olarak gazetelür re verdik. İşte isbâtı.. Masanın üzerindeki iki gazetenim kırmızı mürekkeple işaret olunmuğ yerlerini gösterir, Bu iki satırlık ilâat için verdiği para ancak 50 frank. Kâ ' xı da 550 franktır. ir, | Günde en aşağı üç kişinin müracda /at ettiğini farzederseniz, yani kazana cın, yalnız bu işten 1,500 frank oldıu |ğunu anlarsinız.... n KÖPEK ! ım.nmı Bu isim verilen faizcile (Devamı 6 ıncı sahifemizde) (Devamı 6 ıncı ıılııınııııı |