# - £ONTFLCORAF — W Mart 1028 Berlin - Roma mihveri İngiltere ile müzakere başlıyor İ İ LÂDE Yazan : Fethi Olcay Müzakerenin ilk safhasında Al- manyanın ileri süreceği ilk madde: Berlin - Roma mihverini zayıflatmak - için İngil- tere tarafından hiç bir şey yapılm Bu resim, Ber « lindeki İngiliz el - çisi Sir Nevil Hen derson'ın geçen « Jerde Alman fa - kirleri için yar » dim teşkilâtı ta » rafından kendi » sinden iane alı - nirken - çekilmiş » tir. Günün müna « kaşası malüm: İn- giltere ile Alman- ya arasındaki e - saslı müzakerele « re başlangıç ol » mak üzere ilk ko- nuşmalara — giri - şildi. Berlin - Roma mihverinden a - caba evvelâ İtal - ya ile mi, yoksa Almanya ile mi İngilterenin mü - müzakereyo giri - şeceği meselesi N YUŞ bir hayli münakaşa edildi, Fakat gö-| 3 — Çekoslovakyadaki Almanları rülüyor ki İngiltere bükümeti — iki|olsun, Avusturyalıların olsun A - tarafla da konüşmak — hususunda |manya ile birleşme hususundaki ar- vakit kaybedeceği benzemiyor. Bu İ-|zularını bildirmeleri suretile maze - tibarla Romadaki İngiliz elçisi delretlerini tayin etmelerini İngiltere- Berlindeki İngiliz elçisi de faaliyete / »in kabul etmesi; geçmişlerdir. Londrada çıkan Ehronicle gazete -| görürmek için İngilterenin bir çey sinin, daha Almanyanın yeni harici- ";’:'" T Bti ye nazırı ve eski Londra elçisi Fon| 5"”'_"Mmmy. nti Ripbentrop Londraya gelmeden ev -.| L D K MA ola- vel ortaya atmış olduğu bir — takım tahminler vardır. Bu gazetenin Ber. Hindeki muhabiri tarafında bildiril- diğine göre, Alman hariciye nazırı| İngiliz başvekili ve hariciye nazırı i- le görüşürken bit liste verecektir. Şimdi iki taraf arasında konuşu - lurken Londralı gazetenin Berlin - Rusyayı bırakmaları lâzım, İşte Alman haricine nazırının Lot- drada İngiliz devlet adamları İle ko- nuşurlarken istiyeceği noktalar bun- larmış, 4 — Berlin - Roma mihverini zayıf|si olarak Roma-Berlin mihverini | Diğer taraftan Almanya ile İngil-|Roma mı olacak? muhabiri de diyor ki: «Alman resmi mahafili ne Akde-| nizde İtalya ve İngiltere arasında bir kavgaya ihtimal v İngiliz - İtalya orlar, ne de| asındaki konuşma-| larla çabucak müuvaffak — olacğını bekliyorlar, İhgilterenin Berlin se firi ile Her Hitler arasında geçen perşenbe günü cereyan eden konuş- ma iki saste yakın bir zaman sür - müştür, Öğrenildiğine göre bu mülâ- atta müstemleke meselesi çok ihti- yatlı bir surette mevzuu bahs ol - muştur., Bunun gibi Avusturya me- selesi de görüşülmüş ise de yine çok ihtiyatla konuşulmuştur. Yukarıda ismi geçen Londralı ga- zetenin Berlin muhabiri tarafından verilen malümata göre ortaya ko - nan beş maddelik listeyi gördükten sönra Havas muhabirinin verdiği ma lümattan anlaşılan diğer bir nokta- yı bitbirine eklemek lâzım geliyor : | Havas Mmuhabirine göre Berlin ko- nuşmaları çok ihtiyatlı cereyan et Si miş müstemleke davası ile Avustur- ya meselesi — konüşülmüş — ise bile| çok ihtiyatlı konuşulmuştur. | * Bundan çıkan netice ise iki tara -| n birbirlerini karşılıklı olarak yok-| ladıklarıdır. Berlin - Londra arasında böyle si - yasi bir faliyet devam ederken Lon- idra - Roma arasındada hareket gö - rülmektedir. Bu faaliyetleri netice - kil eder ki devletin Londra ile lıî:: anlaşmaya varacağı söyleniyor. Ta - biidir ki bunun vakti kati olarak bel- li değildir. Londradaki İtalyan sefiri bilmek için Fransa ve İngilterenli |Kon Grandi sön zamanlarda çok ça- lışmıştır. , Daha evvel telgraflarla bildirildi « ği üzere Kont Grandi — Londradan Romaya giderek hükümeti ile temas| etmiştir. İngiliz - İtalyan müzakere-| 14 lerinin merkezi Londra mı — olacak, | deki muhabirinden alarak verdiği bu'tere arasında konuşulmağa başlandı-| Şimdiye kadar söylenen şeyler Ro- malümatın nedereceye kadar doğru ğı bir. sırada — Havasın Berlindeki|manın merkez olacağı şeklindedir olduğunu alınacak yeni haberler gösterecektir. Almanyanın - İngilte - reden neler istiyeğin dair olan bu listenin başında müstemleke davası geliyor, Maamafih İngiliz gazetesi - nin yazdığı listeyi sırasile şöyle nak- Jetmek kabil: 1 — Almanya eski müstemlekele- rini elde etmek için uğraşacaktır, Ü- mit edilir ki İngiltere lmanyanın eski müstemlekelerini elde etmek| hakkını tanımış olsun. 2 — İki tarafın birbiri aleyhine neşriyatta bulunmaması için Alman z matbuatının bir misak ak- ve İngi e Bu sözü işitir işitmez, gözlerim şişeye takıldı. Ol- duğum yerde mıhlandım kaldım. Tamamile hareket- siz, Tamamile alıklaşmış bir insan heykeli, Wicdan. Hastayım.. Biraz fındık fıstı yok mı Bana maziyi hatırlatıyor, Asabımı, zihnimi, ha- altüst etmek istiyor. Kanıma gire ik ettiği o uğursuz gecede de ay- ni şeyi yapmamış mı idi?. Hiç unutmamış. Bir anda bütün o sahne zihnimden geçti. Gözlerim faltaşı gi« bi açıldı. Daha sonra şişeyi ağzına dikti, lık.. lık.. içmeğe tıralarımı büsbi diği, bekâretimi y 'Eden tejaftarlarının Londrada yaptıkları bir. miti | iyacak | — © Afnavud ' Prensesleri Ame:lkayı görmek için yahate çıktılar Arnavudluk kralı birinci Zogonun kız kardeşi prensesler Amerikayı gör mek üzere seyahate çıkmışlardır. Prensesler zaten geçenlerde İtal - yaya gitmişler orada bir müddet kal- dıktan sonra Napoliden cesim bir İ - talyan vapuruna binerek Amerikaya /doğru hareket etmişlerdir, Kral Zogonun altı hemşiresi var « dir. Amerika seyahatine bunlardan iyalnız üç prenses gitmiştir. Bu resim, prensesleri Amerikaya götürmekte olan Kont di Savuya is- mindeki İtalyan gemisinin Napoli - den hareketi esnasında alınmıştır. Üç prenses; ön sırada bulunuyor - r. İçimizde ona «Maceralar — kralı>» di. Ben de o tâbiri kullanıyorum) he- men yelkenleri suya indirir, fitili ya- na düşmüş, eriyen mumlar gibi, o da boynu bükük arkasından — eriyerek| baka kalır... — Ah gençlik... diye içini çeker, Onu evvelâ size tarif edeyim de, onra kendisine «krallık» payesini ka |zandıran maceralarından birini bep beraber Gençliğini b Jca boylu, geaiş omuzlu, alnile burnu ayni istikamette belirmiş, esmer, çok ve muntazam taranmış saçlarile es - ki Romalıları hatırlatan bir tip, Şim-| diki kadınların arayıp bulamadığı 1- deal bir sima. Çok çapkındı, Verdiği bir dönmezdi... Girdiği meclislerde, bütün - gözler üzerinde düğüm ederdi... İşte «Ma - ceralar kıralı diye onu gösterirler, tanımıyan kadınlar onu görmek için can atarlardı... Hemen diyebilirim ki bizim çap - kının koparmadığı çiçek, koklamadı. ih gül kalmamıştır. Buna rağmen her mevsimde açan «hercai si hiç bir za- man solmamıştır.. Geçenlerde toplandığımız bir mec- liste, bin rica ile, kendisine bir «kral- lık payesini verdiren maceralarından karardan — kat'iyyen birini anlatmasını istedik, Razı ol -| du, Zira onun her macerası bir küçük hikâye mevzuu teşkil edecek kadar enteresandır, Ağzından aynen yazıyorum... «Yaz ortaları bir gündü, Güneş çok yakıcı, hava çok sıcak... Bulunduğum yer Sirkecide ötelin ikinci katı, İkindi kahvaltımı yaptıktan son.- ra biraz kestirmek niyetile odama içekilmiş, şezlonguma uzanmıştım, Fakat uyumak kabil mi? Sivri sinekler bir taraftan, sokağın gürültüsü bir taraftan insanı rahat- sız ediyor... Kalktım, hava almâk için balkona| çıktım, Sokik üzeri oluduğu — için bir. İPEK sinemasında KAHKAHA HAFTASI BUGÜN BAŞLIYOR. DÜNYANIM EN BÜYÜK KOMİKLERİ KARŞI KARŞIYA Z BÜYÜK TÜRKÇE KOMEDİ FİLMİ BiRDEN. 1.. Lorel-Hardi Faka Basmaz (Türkce sözlü) 2.- Üç Ahbap Çavuşlar (Türkçe sözlü dayanılmaz derecede gülünçlü, taklitll. komedi) İYATLARDA ZAM YOKTUR. PROGRAMA MATİNELERDE BAŞLANCAKTIR. Hoyrat, yüzüne derdik, Yaşı geçkin olmasına rağmen | gönlü halâ tazedir. Nerde bir piliç görse, (ki o genç bayanlara piliç der- ba saba. Halbuki, ben narin, sözü söhbeti bir İstanbul kızı ile evlenmek isterdim... Bunu cukları olmasa bu kadından oradan herşeyi görebiliyordum... Bilmem ne kadar sonra idi, —kar « gı kaldırımda genç güzel bir bayanın, yanında pısırık bir erkekle gençtiği« ni gördüm... Doğrusu kıskandım... Hiç birbirlerine yaraşmamışlar, O Jpısırık herifin yerinde ben olsam... A!... Bu ne... Bizim otele girdiler,, ne hos: Otelciden —sonradan — öğrendi göre, yanındaki pısırık herif ke miş, Hani belki de yanılmıyorum, kadı- nı, kocasını da hiç benimsediği yok İDur bakalım bunun isbatı kolay Kadına otel bahçesinde, merdiven de, koridorda bir kaç kere tesadüf Jettim... İnsan, bilmeden kendini kaptırıyor azizim. Ben de bana rastladığı yerde ufak bir tebessümle bakıyor, ben de ona bir baş selâmile mukabele edi « İyordum. |/ Kararımı verdim, Ne olursa olsun, ibu kadımı elde e! liyim,.. Bir gün kocası olacak herifle be « raber sokağa çıktılar. Ben de arkala-' rından yallah... Nereye gittilerse, ben de gölgeleri |gibi peşlerinden ayrılmadım. Pastacıya girdiler ben de, Ayakkabıcıya girdiler ben de, Lonkantaya girdiler ben de... Bu üçüncüsü hakkında biraz ixa - at verelim. Lortantaya girdik, — Masalarımız, İkarşı tarşıya, Ben onu, o beni iyice görebiliyorduk. Kocası ikimisin arasında oturduğu için benim orada bulunduğumun far- kında bile değildi Kadın daima konuşuyor; arada bir kocasının umuz başından — baktığını farkediyorum. Göz, göze geliyor. ba- kışıyoruz, Yemek ortalarına doğru, garsonun onlara bir tavuk söğüşü - getirdiğini gördüm. Söğüşü yerlerken aralarında geçen Konuşmayı aynen söylüyorum — Haydi Necdet... Lâdes tutı hm olmaz mı* Bak lâdes kemiği de hazır, — Kabul yavrucuğum: haydi İh (Senu yerın) yerinde hayatımdan hiç memnun değilim. Eğer çocuklarım olmasa.., Söylediklerinin hepsini yazmağa lüzum yok. Ço- hemci bakılmaz derecced ayrılacakmış, çirkin bir kadın- mış, Çocukları da ona benzemişler! “Nikâhtaki kera- met!,, burada da falso yapmış, Bunun bir sebebi kadının serve"!, babasının zengi: ği imiş! İlk zamanlarda parası çok bir kadınla evi: , beyefendiyi aldatmış, başladı. Bir hamlede şişe yarılanmıştı. Yüzüme baktı: — Viodan. Eskisi gibi değil. Ayyaş oldum. Artık her akşam içiyorum, O zaman ilâç diye, şimdi de rakı diye içiyorum!. Ne dersin?. Bazan böyle bir iki şi- şenin hiç tesiri bile olmayor... Dedi, Cevap veremedim. Dilim tutuldu. Adetâ damarlarımdaki kan kurudu, rengim kireç gibi be- yazlandı. İçime dehşetengiz bir korku girdi. Beynim- de Bu akşam da mu?, Eyvah. Suali çark etti ve cevabı meçhul bu sualin dehşetile titredim; Ömere bakakaldım, Aradan, bir iki dakika geç ve şişenin yarısını daha midesine boşalttı. Baş parma- çevirdi, yarım ağızla: — Meze falan yok mu Viğdan?, Ama, rakı enfes, Kızılbaş köylerinde çikiyorlar, Halis üzüm,, mau%; len Ömer şişeyi bir defa daha ağzına götürdü — Böyle giderse çabuk sarhoş olacağım... Ama, ne zararı olur? Yanımda sen varsın... Değil mi?... Artık, bundan sonra, çenesi b bütün gevşedi şişenin dibinde kalan rakıyı hem içti, hem — anlattı Ben de karşısında ne yapacağını bilmez, şuursuz bir esir gibi şaşkın şaşkın bocaladım durdum, Düşüp ba« yılmamak için kendimi güç tutuyordum. Ömer ;şimdi «Sungurlua da oturuyormuş, Ora » ya yerleşmiş, Ticaret yapıyormuş, Babası öldükten sonra, maliye nezaretindeki memüriyetinden “Sun - gurlü,, mal memurl tayin etmişler, İstanbulda nesi var, nesi yok hepsini satmış savmış yeni memü- riyetinin başına gelmiş Kendisi söylemiyor ama, İs- tanbulda izini kaybetmesi galiba günün birinde be- nim kendisinden davacı olmamdan karkması, Hem de babasının bıraktığı borçları ödememek. Halbuki, kendisi: — Evimiz birden perişan olunca, çok “sıkıldım, Sungürluya tayinimi cana minnet bildim Diyor, Yalan. Dalavere, Bu yaradılışlaki bir a » damın sözlerine inanılmaz. Sungurluda bir iki sene mal memurluğunda kal- mıiş, Sonra, azledilmiş, Şahsi parası varmış, — Yerli, zengin bir tüccara da damad olmuş, Ticarete başla- mış! Durup durürken adamı azletmezler, Şahsi ser » vetle azlin birbiri arkasına gelmesi hırsızlığa delâ « let eder, Kimbilir, neler yaptı? Ne kadar para çaldı? Bugün bir kaç yüz bin liralık adammış. İskilibe tiftik, afyon, yün işlerinin tanzimi için gelmiş. Bir i- ki senede bir defa gelirmiş. Diyar ki: 'Tiftik, yapağı, afyon, haşhaş üzerine toptan alışveriş yapıyorum.. Kazancım çok, İskilipli tacir « ler de bana satış yaparlar, Ben, malı doğrudan doğ- ruya İstanbula gönderirim, Fakat, karı — yüzünden bahtım gülmedi, Karım çok zengin, asil, Ama, asa- let neye yarar?, Zenginliğinden ne çıkar? İkincikâ « nun ayı gibi çelimsiz, soğuk, sevimsiz bir kadın. Ka- mek, işlerini yürütmek mecburiyetinde kalmış, Bu kadıncağızın üzerine evlenmeyi de düşünmü- yor değilmiş! Fakat, işlerinin bozulmasından korku- jyormuş, Kayın babası ile hesapları birmiş, Sarhoş her şeyi söyliyor, iç yüzünü tamamile döküyor. U « tanmaz herif, Kayın babasının servetine göz dikmiş. Zavallının ölümünü dört gözle bekliyor! Ölürse bağ, bostan, para, mal hep kızına kalacak, Kızın malı da hâ kendisinin, ha onun değil mi?... Yer yüzünde bundan bayağı tip daha olabilir mi acaba?,, Ötekinin ölümünden kendi kazanacak! Ne sefalet?, Kürenin bütün kapıları bu adamların yüz- lerine kapanmalıdır, Anlattıkları bir saatten fazla sürdü. Epeyce de cıvıdı, Söz söylerken ben bhiç lâfa karışmadım. O da, galçene gir gir söyledi. Son Jâkırdısı da, ellerini çır - parak: — Eh... Vicdan . Ben dağarcıkta ne versâa bo - şalttım. Şimdi sıra senin... Anlat bakalım?...Oldu. Sanki mocburmuşum!