M - FOPFPTFLOPF — 9 Mart 1028 Fransa Cumhuriyetinin Afrika imparatorluğu Cir gün Fransa taarruza uğrayıpda harbe girince hariçdeki bilarafları zengin etmektense Alrikadan mevaddı iptidaiye — getirtebilecek Afrikadan Avrupaya asker getirerek düşmanlarına karşı koymayı düşünen Fransa; kesilmesi ihtimallerini de hesaba katm AAA | Afrika , Fran « sanın elinde ge « hiş bir imparator- luktur, — Tunuüs, Cezair, Fas gibi Şimali Afrikanın cesim — yerlerin » | den başlar, Afri - kanın diğer ci - hetlerinde — de müstemlekeleri olan Fransa - için buraları elden çı« karıp — çıkarma » mak düşüncesi sadece bir izzeti nefis meselesi ol- madığı malüm, 914 de Fransa büyük bir harbe giriştiği — zaman ister istemez Af - rikaâdan — gelecek yardımı bekleme- ğe mecbur olmuş- tu, Bugün de is « tikbalde Avrupa- da bir harp çı - kar da Fransa bir taarruza uğrarsa Afrikadan ne ka » dar kuyet getiri. leceği, — alınacak askerin ne kadar zamanda Avrupa» Naş'din Jübilesi IZ M_ama.. Eminönö Halkevinae de bir toplantı yapılacak ! Değerli halk sanatkârı Naşidin| İ sahneye intisabının otuz beşinci yıl| Y9 zelerf*k Fran * dönümü munasebetile belediye tara-| SANIN düşmanla » fından bir jübile hazırlandığını ge -(a karşı sevke - çenlerde yazmıştık. dileceği besap edilip durmaktadır.,büsbütün başka, büsbütün daha ge- e Rel i 7 ilde cerey, ktir. Vali Belediye Reisi Muhittir | Ummumt harp gelip geçti, O zaman -|niş bir şekilde yan — edecektir. Üstândığîn Nm);eslnde yapılacak |dan bu zamana kadar Fransız erkâ-|Maamafih her şey gibi bunun da ak- olan bu jübile ile Şehir tiyatrosu reji|P! harbiyesi için Afrikadan edilecek|si tarafını düşünmek lâzım - geliyor: sörü Er:uı'!,'ul Muhsin meşgul ol .|istifade meslesi dairmma tetkik edilen|Eğer Fransanın Akdenizde Afrika i-| maktadır, çe Bi İnan bir «dosya dır, Edilen bir takım|lacak? .. Sevimlik omiğin Türk sahnesinde Y a Z neticelere isti e İtalya ile Fransa arasında uzun bir 30 yıllık fasılasız emeğinc bir muka-| ,L L hesaplara görelmesele vardır. İtalya dalma ÂAkde- ğ:rıxkjââînnl:nh?;hwSA(nkadan istifade — meselesi ileride|nizde kendi kuvvetinin Fransanınki olarak tesbit edilmiştir, 've arkadalaşrı da «Devri sabıkta ce-/hatipler Naşit hakkında söz alacak- 22 Mart Salı günü gecesi- Beyoğ.İza mehkemesie isimli bir komedi öy- lardır. lunda Fransız tiyatrosunda büyüklnayacaklardır. Bu komedide naşit/| Naşid'in başına merasimle Ar krü- ve zengin bir programla kutlulana -|bir çok taklide çıkacaktır. cak bu jübile, de evvelâ san'atkârın| Naşide hazırlanan jübile bundan Galibe olduğu gibi bir diploma veri- hayatını ve sahnemize yaptığı hiz «|jbaret değildir. Eminönü Halkeyi de|lecektir. Merasimi bir çay ziyateti metleri tebarüz ettiren bir koffe »|çok yerinde bir hareketle o gün gün-|takip edecektir, ransı verilecek. düz büyük halk sanatkârı için mer- kârları bir dram, komedi ve oöperet | miştir. Toplantıyı ev başkanı Agâh ' mizin de bu kıymetli halk sanatköârı kısını bir operet temsil edecekler, |Sırrı Leyend açarak, Naşidin bayatı-için lâzım gelen alâkayı gösterecek- Hazım Karagöz oynatacaktır. Naşivinı anlatacaktır. Bundan sonra birçok (lerini ümit-ederiz, Bu ses kulaklarıma gelince, kendi kendime: — Eyvah rezil olüyorum! Şimdi bütün maltülle ayaklanacak! «Bu da kim?... Hangi ağabey...» diye birbirlerine düşecekler! Belki de Örnerle konuşacak. lar, ber şı şecek ve kalacak — g , beynim döndü, ayaklarım birbirine dola . Ne oluyordum, ne yapacaktım?, Bunu ben bilmiyordum!! Kulaklarımda de yalnız Ömerin sesi, yalnız o dehşet veren uğultular vardı. Tüylerim di - ken diken olmuş, dizlerim vücudumu — çekemiyecek kadar kuvvetten düşmüştü. O, halâ yüksek sesle ba- den kıpırdamıyor bile., Bu vaziyet sabaha kadar böye ğiriyordi ı' ç ÜŞ le devam edemez ya?.. , kapıyı açsana!, Fakat, buna çare bulmak sınrası da yine bana Sanki bu yetişmiyormuş gibi, duürmadan da lmedi, Emrivak! , | bi da da yı ni e çınguugı köparacak kadar sallıyordu, Eğer o saniyede — * ç dçararşa ba l kizeR y — Yahu ,, Ben ağabe birdenbire ne oldu?, Hastal kahım,. hç Kızcağıza acaba muktedir olsaydım «ne rab, ne ibad» hiç bir şey tan- Khlbalin İçe e Birp Y mayacak; eğer her Allaha bir sannım olsaydı. pey - gamber İbrahim gibi ben de elime geçirdiğim bütün putları Altah Mallah demeden kırıp dökecektim, — İmam, muhtar filân nerede?, Bunlarda Ömerin sözleri idi, Kapımın — önünde yüksek sesle komşularla konuşuyordu. Kiminle ko- nuşuyordu. ?, Yanında başka ki; yorum, Korktum, Kan bütün damarlarımdan çekili » yor, boğazımda toplanıyor, hançeremi — kısıyordü, Böyle devam ederse muhakkak büyük bir felâkete düşecektim, Düşündüm: Kapıyı açmaktan başka ça- , birer birer şirretliği işken kadın başıma na — Yapma Ömer... Git Diye yalvarmak müu?,, Nafile kapıyı açıp,. — Allahıridan bula: Deyip onu içeriye mi almak?.. İmkânsız. Hiç — re yok. Bu kadar, şirretlik yapan bir adam icabında biri benim yapkcağım şey değil... Fakat, mutlaka — bayağılığını daha ileriye götürebilir, her şeyi bir şey yapmak lâzım! Dakikalar boyuna — geçiyor, — Titreye titreye kapıya koştum, Bahçeye çıkım Herifin musallat olduğu muhakkak. Kapının önün - — şöylenen söz kula; a geliyordu: * ve her gün üzerine bir şey daha ko-|le olan yolu kesilmek istenirse ne 6-| ! Vi nu geçirilecek, kendisine, Behzada, | | Eminönü halkevinin bu kadirşi-| | Şehir tiyatrosu dram kısmı sanat- |kez salonunda bir toplantı tertip et- / naslığını takdir ederken Halkevleri-| — deniz yollarının ıyor değildir. kadar olmasının diğer — devletlerce kabulünü istemiştir. Bir zamanlar hatırlarsınız ki ortada tahdidi tesli - hat bahsi vardı, Kara, deniz ve hava kuvvetlerinin azaltılması düşünü - lürken dünyanın Amerika, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya gibi - da- ha o zaman Almanyanın sözü geçmi yordu, - Büyük devletlerin donan - maları arasında bir nisbet kurmak lâzım gelince Faşist İtalya kendisi - nin Fransa fle müsavi donanma yap- mak — selâhiyetinin — kabulünü 1s- temişti. — Bu —mescdle — halle - dilmemiştir. Fakat tahdidi — teslihat bahsi de kapatımıştır. Zaten İtslya- nın da Akdenizde Fransanınki dere- Ev sahibi misafirine sordu: — Ya şen, Antonya, nasılsın?. Hayatından memnun müsun?.., Vasilya her pazar günü, kendi gi bi sığınık bir kaç dostunu davet edi- yor, onlarla söyleşiyor, derdleşiyor - İdu. Bunların içinde en güzeli en ki- barı Antonya idi. Bir şirkette çalışı- yor, — aldığı aylıkla sade ve yalmız |bir hayat geçiriyordu. Güzel kadın, uzanır gibi oturduğu divandan doğruldu, ve: — Hayır, Vasilya, dedi. Pek o ka- dar memnun değilim. Hele dünden- beri çok canım sıkılıyor... — Niçin?... — Polis müdüriyeti ikamet vesi - kamı yenilemek istemiyor. Ay sonun 'da Türkiyeden ayrılmak, — İstanbula veda etmek mecburiyetindeyim... — Vah vah! çaresi?... — Yok!... Memlekette işsizlik var. Yerliler dururken yabancıların çalış- malarını muvafık görmüyorlar, —Bu da pek tabil... Ülkülük — Türklere, 'Türk işçilere aid. üstesna olarak size.., — İstisna yok, Her yere baş vur « dum. Beyhude ... — Tabiyetini değiştir... — Kabul etmiyorlar artık.. bir vesinde kuvvete malik Oolması için zaman ve,.. Para ister, Halbuki za- man geçtikçe ve para da bulundukça| Fransanın deniz kuvveti daha arta -| caktır, Fakat Fransızların vakit vakit şöy- le bir hesap yürüttükleri oluya Almanya Fransaya taarruz ede Fransa Almanya ile harbe tutuşur « sa... Berlin, Roma mihveri de o za - mana kadar bozulmazsa İtalyanlar Almanlarla beraber olursa,..Ozaman Akdenizde Frnsanın Afrika ile olan yolları İtalyan donanmasının tehdidi altında kalmaz mı?, — © halde benim gibi yap, Türkle evlen — Ben mi? Asla! Hürriyetimi feda edemem... Antonyanın bu sözü kahkahayı mu cip oldu, Lüdmina: — Bunun da çaresi var, dedi. Biri. “|ni bulalım, eline biraz para verelim. Evlenme muamelesi bittikten sonra çekilir, gider, Sen de burada kalır - sın... — İyi ama, ya gitmek istemezse?.. — Gitmez olur mu hiç... Bu, bir Bu hesap hep aksi ihtimaller,| Fransızlarına leyhine olarak — hatıra gelen noktalardır. Fransız erkânı harbiyesi tabiidir ki hep böyle bi (Devamı 6 mcı sahifemizde) / — İmamı çağırttık: Muhtar da den içeriye gireriz. — Acabâ ne oldu?, desek... * No kadar zamandır ses vermiyor! <- Yarım saati çok geçti, 'Tam zamanında yetişmiştim, Kapının içinden: — Kimof... Dedim, Zaten ayak sesleri duyulunca dışarda da bir süküt başlamıştı; Sözüm bu sükütu bozdu, Ömer cevap verdi: — Vicdan hanım,.. Benim Ömer ağabayin. Söylemez olasıca herif, Evime serbest serbest mek için hemen: — Ağabeyin... Demeyi unutmayordu, Kolum kendine ileri geri giden fersiz ve hi kapıya uzandı, açtı, Gözlerimden akan yaşı zorla tu- tuyor, kendimi © miclün berifin üzerine atılmaktan güç zaptetdiyordum. Kapıyı açınca, — Siği biraz beklettim galiba rımdan birisi, yaşlı bir mütekaidle ev lendi. Adamcağız parayı aldı, — git - ti. Şimdi Bursada imiş, Küçük bir dükkân açmış, geçinip gidiyormuş. Karısını aradığı sorduğu yok. İs . ersen, sana da böyle birini bulalım.. — Bilmem nesil olur?.., — Pek alâ olur... Yarından tezi 'yok. Muvafık birini bulacağım — Söz veriyorum, sana... Antonya biraz düşündü, ve: , BU AKŞAM M tarafından yaratılan SU koltukların erkendon Tek yorgundum,, hep bir ağızdan tan mastalıktan Etnine abanı — Uyku ba: *san duymaz.. Dedi, Ömer burada, Hep bir « Holivudun SARIŞIN MABUDESİ JEAN HARLOV ve CARY GRANT FRANCHOT TON ve heyecan şaheseri Ayrıca: Paramount dünya havadisleri. Numaralı Yazan : Bürhan Cevat — Madem ki başka çare yok peki.. Dedi, .. İki gün sonra, Lüdmina arkadaşı « nan evine geldi, Münasip birini bul- duğunu söyledi: — Kibar bir aileden, fakat kötü ta- lâ yüzünden fakir düşmüş... Antonya sevindi. resmi muamele - nin en kısa bir Zamanda yapılmasını bir iş adamına havle etti. Genç kadın, evlenme dairesine gi- deceği — günün arıfesinde güzel bir buket aldı. Buketin —üzerinde — bir kart vardı: Remzi Evli... — Bu da ne? Yoksa herif işi ciddi « ye mi aldı?... Diye söylendi, Kocası olacak adamı nikâhtan evel görmek, istememişti. onunla ilk defa, evlenme memuru « nun önünde karşılaştı. Bu; uzun boylu, yakışıklı, — fakat yorgun simalı bir adamdı. şÜstünde sade, zarif bir elbise vardı. Bunu, â- vans olarak aldığı para ile tedarik et- tiğine şüphe yoktu. Merasim bitikten sonra büyük bir sezaketle eğildi, Antonyanın elini öp “ü, ve koluna girdi. Dairenin kapısın- ida bekleyen otomobile kadar götür- İaü. Selâmlayarak tünele doğru yü - rüdü. Antonya, doğru evine geldi. Acele le soyundu, divana uzandı. Mayatın- da ilk defa olarak bir boşluk duyu - vor, yalnızlığının acısını hissodiyor - du. O gece Vasilyaya gitmeğe söz ver- 'mişli. fakat gidemedi. Erkenden yat- tı, Yemek bile yemedi. Yatağının içinde dönüyor dönüyor, bir türlü gözlerini kapayıp uyuyamı- yördu. n Garip rüyalarla sabahı etti. Çok |çoklarının yopüğı şey... Çaresiz kas y ye ıkıntalı idi, Niçin? Kendi |lnca... Daha geçenlerde, tanıdıkla - (Devamı 6 ıncı sahifemizde) 'Kıymetli bir kadının ziyal «Türk ve İslâm eserleri müzesir başkâtibi H, Fehmi Guyneç'in vali- |desi mülga dokuzuncu dairci beledi- 'ye baş mühendisi Rizanın vefikası Bayan Emine vefat etmiştir, Bayan Emine kıymetli kadınlarımızdandı, İZiyamı teessürle kaydederiz. ELEK'te nefis bir aşk, güzellik ZY aldırılması rica Olunur. 40868 Dedim, Ömer başlarında olmak Üüzcre ötekilerde ilâve ettiler; — Yalnız beklemek değil, merak ettik, Hastalık. korktuk, un Hasan ağa da: zan ölüm gibidir, Dünya yıkılsa in » içeriye girdi, Ötekiler de: — Bari imamna haber salın da gelmesin, Merak e- dilecek bir şey yok... Dediler, dağıldılar, Namert herif mahallede r> zalet çıkarmaya çalış! ; zorla evime girdi, muvaffak oldu, Allah böyle rezillerden insanları korusun, «Ya- ftam böyleleri, tek kelime söyi yor, Hiddetimdi vuz hırsız ev sahibini bastırır. » dedikleri hırsızlar Bahçeyi geçinceye kadar biribirmiza Jemedik, Ben şakır şakır ter dökü - len ne yapacağımı şaşırıyorum, Oda, hern zaferine mağrur, hem de muvaffakıyetini nasıl temin ettiğine mahcup, Ben önden hızlı hızlı yürü » yorum, O da arkamdan başı önünde ağır adımlarla beni takip ediyor, İçeri girer girmez, odaya çıkmak e çin dizlerimin kesildiğini hissettim, Cebri bir kabul, cebri bir yürüyüş, tebri bir oturuş! Bu nasıl olur?, Faziletin sıkboğaz edilmesini görmek ne elim?, Ayalt hareketsiz, kendi issiz bir alet gibi — yor nefes daralı Uyumuşum, Cok — Te bağırdım: bir adım ileriye gitmiyor, Kan beynime hücum edi « yor, sinirler bubalıyor, kalp parçalana cak gibi hummalı çarpıyor. Bu vaziyette, merdivenin dibinde kaldım, ursuz ve göleyanlı geçti. Sonra, ona döndüm. Şiddete, Ömer de durdu Bir sanive böyle şue