&- fOCrTrı İNGİLTERE, 1esa Ü Mr P FRANSA - İTALYA, ALMANYA IHİK A YE G Kadın sobanın yanındaki — gi İkoltuğa yaslanmıştı. Dizlerinin üze rinde bir gazete duruyordu. Okutna-| İdiği rauhakkaktı; dakikalar var ki,| böyle dalgın ve düşünceli, gözleri |gazete yaprağının içinde geniş fakat| İkaranlık bir âleme açılan pencereden| bedbaht hayatının yeni virajını sey-i Nilletier Cemiyeti tecrübesinden sonra; İngiltere senelerce evvel İtalyanın ileri sürdüğü esaslara yaklaşmakla her halde mühim bir gaye takib etmektedir !. İngiliz perlâmentosundaki gürül - tüleri içinde günün telgrafları arasın- mek mevkiinde bulunanlar Avrupa sulhü için Milletler Cemiyeti bahsini Fransa - İtalya İngil- da okuduğunuz için bunlardan tek - tere, Almanya arasında rar bahsa lüzum görmüyoruz. Bü sütunlarda yalnız Avrupa'nın en bel- rak Son Telgraf okuyucularına bir bülâsa vermek yolunu takib ettiği « b mizden hâdiselerin daha ziyade iç ! yüzlerini bulup göstermök lâmm - geliyor. İngiliz gazetelerinin verdiği b malümattan göçen hafta Lordlar Ka- b miarasında cereyan eden münakaşala- i zın ana hatları çıkarılark dün —bu sütunlarda bahsedilirken mevzu is « batının alacağı şekle geliyordu. — Bu mevrzit üzerindeki münakaşalar İn - İ gilterede hararetle devam ettiği gis bi bu münakaşaları dikkatle tâkib e- den Avrupa gezeteleri de en mühim sütunlarını İngiltere - İtalya konuş- malarına ayırmış bulunuyorlar. Lendradaki - İtalyan elçisi konit ğ Grafidi'nin son haftalarda” oynadığı muhim röle ve gösterdiği büyük faa- Hyete “diyecek yoktur. Fakat | zamanlarda İtalyan elçisile İngiliz letler Cemiyetidir. Başvekilinin birbirini takib eden mü. lâkatlarda bülunması bu konuşma. larda Hariciye Nazırının rolü ikinci dereceye düştüğüne hükmettirmiş - p tir, i Son münakaşalar bilbassa hükü - mete muhalif olan Loyd Corc'un E- den'i müdafaa ederek ortaya attığı sözlerle Başvekil Çemberlayn'e hü - cum edişi bunu göstermektedir. Pa- kat tenkidlere hükümet fırkasına mensub olan bir kısım mühim me -| — Habsuburg ha - buslar da iştirâk etmişlerdir. Bun -| Pedanının Avus - ları tekrara ne hacet? Telgraftardan | türya tahtına mi - öğrendiğimiz şeyler... *= olarak sa- Şimdi münakaşaları bir, tatafa h) Yilan genç Arşi- , rakarak Tngiliz Başvekilinin Aru <| dül Otto Belçika. . bada sülhir “küvvetlendirmek — için (A bulummaktadır. clzem gördüğü noktanın Üserinde dür | AlTanya ile A - Mak - icab ediyor : Başvekil de bu -| YÜStürya arasın » ! gün Almanya, İtalya, Fransa ve İn £ YA ölan meseleler giltere arasında bir anlaşma olma , ÜZerine arşidük'ün dikça Avrüpa'sulhunün devamıı ka | ÖüMİ bir — vaziyet bil olmadığını ilert süren bir kısım / “lücağ' çök' iüerak İngiliz mahafilinin fikirlerine iştirâk| Oldukça Ayusturça' anlaşma yapılamazsa l başlı gazetelerinin fikirlerini ala. Avrupa sulhünün de- vamı imkânsızdır Grandı son kaldırmak Jâzımdır : Bu duvar Mil- . Lâkin devir değişti yine İngilizler Bugün İngiliz siyasetini idare et-| A vusturya tacından vazgeçmiyor! Arşidük Otto artık eski düşmanlarile berabe d3 Arşidük'ün tahta geçmesini t bir tarafa bırakarak dört devlet an- laşmasını ileri sürüyorlar. Yine senelerce evvel Sinyör Muso: lini Milietlet Cemiyeti aleyhinde bu- lünürken Avrupa sulhtınün muha fazasında dört devletin - İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya - anlaş- Malarını ve müttehid cephe almala- rını, dünya işlerini birlikte görme- lerini ileri sürmüştü. Bunun da mâ- nâsı Milletler Cemiyı bir tarafa bırakarak Umumi Harbden evvel ol duğü gibi eskt «Düveli mua tarzında başbaşa verme daki diğer küçük dı müttehid cephe halirnde mek demekti. Halbakı kaç senedir İngiliz diplo- matları hep Milletler Cemiyetinden ve müşterek sulhtan bahsetmişler - dir- Eden de işte o diplomatlardan - dır. Ve kaç senedir hep İngilterenin Milletler Cemiyetine sadık olduğumu temin etmiştir, |şimdiye kadar Cenevre yolundan va. (Devamı 7 inci sahifemizde) L AREİTEREETANE T edilmektedir: Çün ki Hitler Alman . ; yası hiç bir zaman Habsburgla r 1 n tekrar Avusturya tahtına geçmele - Tine müsaade et - miyeceğini çoktan bildirmiştir. A - vusturya artık Al- manya'nın nüfuz ve. tesiri — altına eçmiş bir halde oluyo u. Erkek, şezlonga uzanmıştı. Ağzın-ı dâ' yanmamış bir sigerâ vardı. Onün| - da gözleri tavanda kıpırdanmadan ta- kıhı idi: Dkikalar vâr ki, o da elleri , hakıki dünyasından| uzaklaşmış görmiyen: gözlerile ken disini bir ıztırap cehennemine gö - dürecek olan yola bakıyordu. Yolda silik bir kadın hayali var. Demek, bu bir ömür sürecek olan dikenli -yolu yalnız yürümüyecek! Fakâat..: 3 — Nestin, sigaramı yakar mısın?, Költukta — bir kıpırdama. — Sigara sehpasına uzanan bir el... Teşekkür ederim yavrum. De- mindenberi ne ardun? — Gazete'ok um! — Ya, hiç sesini işitmedim de... — Düşünüyordum. — Ne düşünüyordun? — Hiç! Ya sent. — Ben de öy 4 Sustular, saatin vuruşları sayılan bir kaç dakika geçti. Ne öyle canım. *— Bu akşam seninle konuşmak is- tiyorum biraz. — Seni dinliyorum. Yalnız şikâyet yok. Bir iç çekiş. Gözlerin kenarından sızan iki damlaş yaş: — Artık, kime, kimden şikâyet e. debilirim Nesrin... Kendi kendimin lde idamıma hükmedemem ya!... — Bırak bunları şimdi Bedi. Ba- na ne söyliyeceksin? — Sana senden bahsedetceğim! — İster mişin yanına geleyim! — Bilâkis nefesimi — işitemiyücek kadar geri çekilmeni rica edeceğim. — Meraklandırıyorsun beni! — Nesrin, beni terketmeni söyli: yeceğim. Dur, rica ederim bir şey vrüm de vüziyeti” ; ettiğini ve onların nokta) nazarım 20claşmakladır. Anvers'te çıkan Day gazetesinin bir. muharriri Arşidük'. müdafaa ettiğin! göstermiştir. Bu -| ten bir mülükat almıştır. Arşidük beyanatında şunları sAylemiştir. * nun-altından bakıniz - ne çıkıyor?... Cenevredeki Milletler Comiyeti artık çok zayıf düşmü » İngiltere oraya Sanra buna şu | Ki ile nlaşmalı-... Sinyor Musolini'nin | t senelerdenberi —Milletler Cmiyetini | boş bir nazarla görmediği malüm - dür. İtalyan Başvekili senelerce ev: vel. Milletler Cemiyetinin ıslâh 1â-| W zım olduğunu ileri sürmüştü. «İslah» demek de İngiliz tesir ve nüfuzun -' dan kürtarmak münâşuna almıyör - du: Artık- İtalyan mutbuatının — kaç, senedir Milletler Cemiyetj aleyhinde yazdıklarını hâtırlatmıya lüzüm var . mı? Hal böyle iken ve Londra hü-i kümeti artık İtalya ile anlaşmıya bir| kere katar vermşi bulunurken ıulA[ yanlarla İngilizlet arasındaki duvarı hazıflıktır. — Avusturya tahtı üzerinde haklarımdan asla vazgeçecek döğilim, sayanı dikket sözleri de ilâve etmiştir: — Ârtık şimdiden itibaren sosyalistlere ve düşmanlarımız el uzata « istinad edemiyecektir. Onun için Mij- | Coğım. Benim için bir tek yol varsa o da fırkaların üzerinde kalmamdır. |Tak, tek kelime söyleme Nesrin, 8öz- letler Cemiyetinin müdafaasını bir, Benim göyem hak üzerinde kurulmuş adalet fikrinin hâkim olduğu ve |lerimi bitireyim. İçimde biriken bu tarafa bırakarak Almanya ve İtalya berkesin müsavi hukuka mâlik bulunduğu bir devlet vücude getirmektir, Eski hesabın tasfiyeleri Günün meselesi İngiltere - İtalya müzaköresinin başlâdığı, başlıya- cağıdır? İlk başlangıçta elde edilrmiş neticelerden, bile bahsediliyor. Fakat * bunlar Benüz başlangiçtan “leri geçmemektedir. Asıl müzakereler için İtalya Ve İngiltere arasında bundan evvel bir anlaşma daha olmustu: Buna o zaman centilmence anlaşma; demişler, Âkdenizde hali hazırı mu-, hafaza etmek kaydile bağlanan İtalya buna göre İspanyadaki vaziyeti de- İiştirmeyi, ordu hiç bir yeri eline geçirmemeyi teshüt ediyor. Fakat centilmence nnlaşmadan beklenen netice elde edilememiştir. İtün destekler esniyecek ve harap bir (Devamı 7 inci sahilemizde) İsöyleme, Müsaade et sözlerimi- biti.. » Seni kendi simsiyah dünyam içinde karartmıya hakkım yok. Lâ- boratuarda çalışırken patlıyan tec - rübe tübü yalmız gözlerimi değil, se- ni de benden aldı.. Üzme beni, bı- pztırabı. dökmezsem kangren olacak. Genç ve güzelsin Nesrin. Henüz sevmiye sevilmiye, arzuladığın gi - bi bir hayat yaşamıya en ziyade hak edebileceğin çağdasın, — Kendini âlil bir adama vakfetmen doğru — değil. 'Belki kadın olduğun için bedbaht bir atlama yöldaş olmakta isimsiz — bir zevk ve'romantik bir, ne bileyim, te- selli ve hâz bulacaksın. Fakat beni yâşatan senin bana o lan sevgindi. Bu sevginin acımıya | kalbolduğu an beni ayakta tutan bü. konak gibi çökeceğim Sana yalvarırım Nesrin beni kör | gözlerimle ölüme giden yolun son! istasyonuna kadar onörü, gururu kı- rılmış bir erkek gibi yürütmek iste- İmiyorsan şefkatin kafasını ez, kal - İbini ellerinle kopar ve benden uzak- laş Seni bedbaht etmiye hakkım yok Nesrin; Ben yalnız senin, kafamın i» çinde gören gözlerimle karşımda her an canlı göreceğim-. Hayalinle ya - gayabilirim. Fakat sen kör bir adam- la yaşıymasın, Kdın yerinden kalktı, — ağlıyardı. Şezlongun yanına diz çöktü.- Başını lerkeğin koluna koydu. Göz yaşları- 'nın üzerine damladığı elini dudak - |larına götürdü. |. — Demek beni koyuyorsun Bedi! Yanımda bir hizmetçi olarak kalına- ma dâ müsaade etmez misin? Seni| ihiç râhatsız €tmem. Yinız senin bü- hayayı, koklamak - — dizin de kalmak İstiyorum. — Bana hep acıyacaksın değil mi, sana'tutunarak kalkacağım, oeni sen soycaksın, yatağıma sen yatıracak . sin, eski sevgili karım, yeni annâm lolacak, Benim için en büyük kayıb /gözlerim değil sen olacaksın Nesrin. — BSenden ayrılmam, bırakmam ııuıl. 8 — Yine behi görmiye gelirsin. İki samimi dost olarak kalırız. Fakat se- Hi tamamen alıkoyamam. Buna hak- kım yok benim. Düşün bir cehen -| 'nemde yeiyâcak, ölmeden gömülecek- sin! | — Sensiz hâyat asıl bana ölüm -|| dür. Seni küzenin Haydar hâlâ e- kisi kadar seviyor Nesrin... Bu genç seni mes'ud eder, Kararan ufkunda bir bahar güneşi gibi parlıyabiliri. Ona dön!, —BSeni ka di NUSRET SAFA COŞKUN imek demektir, Bir an evvel ölür « 'sem, bilâkis yaşarım, Kör bir ada « mam yıllarca yaşamasını düşün, ne teci değil mi? Bir heyecan fırtınası, erkeği çıl e gn bir kucaklayış. — Senden ayrılmam, senden ayrıl. mam, 9 * Doktor parmaklarile traladığı göz- lere uzun uzun baktıktan sonra söre dü: — Sizi muayene eden doktorlar ne 'seyab verdiler? — Bir daha açılmasının imkânı iyok. Kör kalmıya mahkümdur dedi. Açılma ihtimalini yüzde beş olarak bile kabul etmediler. — Ben ise diyorum ki, senin gözlerinin kör kalması ihtima- H yüzde beş açılması İse yüzde 95 dir, — Doktor! — Yarın gelip yatınız! —- <e 10 Ğ Nesrin'e müsum bir yalan söyle « . — Nesrin senden 20 gün müsaade istiyorum. Değirmendereye —dayıma igidip biraz hava alayım. Sen de bu müddet zarfında biraz annenin ya » 'nına git. Gez eğler,.. olmaz mı? de- İdi. Hastahaneden gözleri açılmış 0 larak dönmek ve karısım- çıldırfan bir hayret ve sevinç çığlığı içinde ku- (Devamı 7 inci sahifemizde) BAY TEKİN AVCI Pek yakında : İstanbula geliyor. feda edebilirmiş! Açık fikirli, asrileşmeğe mütemayil ve müstaldmiş!. Arzusunu doktora açmış, doktor da: — Peki.; Neclâya söyleyim de bir kere kızın fik: rini öğrensin. Demiş ve bunu yapmış. Neclâ, fikirlerimi çel - mekte musir, Bin dereden su getiriyor. & Müspet cevab vermedim. Evlenmek istemediği- mi söyledim. Mesele de öyle kaldı. Neclâ gitti. Ona kalsa, hemen olub bitecek!... Hah.. Hah.,. Hah!... 13 Kânunusanl Akşam. Mektebden çıkıyoruz, Bir kız çocüğu ko- şa koşa arkamdan yetişti: — Hocânım, mektubunuz... Zarlı uzattı, akdım- İstanbuldan... — Bunu kim verdi kızım sana — Şimdi gelmiş de müdüre hanım arkanızdan yetişdirtti.... b — Peki.. - Bir saniye zarfı açmak için tereddüt ettim; tu. haflaştımı, gözlerime inanmadım. Zarfın - üstündeki yanı; Vecdedin... Ne münasebetsiz şey!... Burada da mı kendini bana hatirlatacak! Aklımdan geçti, zarfı açmadan, mektubu yırta- yım, param parça olsun... Fakat merak insanı bırakmıyor. Ne de olsa iç- ten gelen bir arzu var. Acaba ne yazmış! Bu arztı sinirleri kasıyor, vücud titrek fakat, kuv- vetli bir tecessüs şerraresine tutuluyor. Mektubu sokakta okuyadım. — Nasil okuyayım? Yüzümü'açmak lâzam- Bu, ölmaz. Olmayınca da o- kuyamadım. Okumak mümkün olsa bile kim bilir nes derler. — Yavuklusundan mektub almış da okuyor.., Kendime bunu dedirtmek istemem. Adımlarımı sıklaştırdım. Acele acele koşar gibi eve gittim. Eve girer girmez ilk işim zarfı parçalamak, bir yadum ü * iğet gibi hizla mektübu okumak öldü. t Kış. Müthiş kar yağıyor. Odamın içinde ocaktâri akseden dalgalı bir kırmızılık var. Ocağı odunla doldurdum. Çıralı çamlar çatır ça- tır alev alıp yanıyor. Ocağı doldürüp karşısına geç- mek ve bu yangıni seymetmek epeyce keyifli. İnsa- na vahşi bir zevk veriyor. Eğer, bu vahşi hislere bi- raz da hayal karışırsa adam kendini Roma yangınını seyreden «Neron» zannedebilir. Gece yarısı, odanın gölgeli ışığında yapyatnız kalmak ve ocağın cayırtı- Â İ Ü:Ü»Wlî-]jjeî ZO sını seyretmek bu hissi pek tabil ölarâk veriyor. Hem düşünüyorum, Hem de beşinci altıncı defa Vecded'in mektubunu okuyorum. Uzun, upuzun bir mektub. Yazmıya da üşenmemiş. Zannediyor mu ki, ben artık bir defa daha: — Veddet.., Diyebilirim. Buna ne gönlüm ne de izzeti nefsim, »ne de hüviyetim müsaade etmez. Oyuncak değilim, Diyor ki: «— Vicdancığım... Sözlerime inan, Hepsi çok sü- mimi, Seni sevdiğimi, iyice sevdiğimi beş aylık ayrı- lık bana daha iyi öğretti. Yüzüncü defa tekrar ede « bilirim! — Seni seviyorum.,. Ne diye, her dediğine: — Peki.. Demedim de, ayrılığı göze aldırdım!... Buna hay- Tet ediyorum. Senden; senin fazilet “ve şofket dolu , #evginden ayrılmak için insan ahmak olmalı imiş! Fakat, ben o zaman hiç bir şeyin farkında değil- dim. Gözlerim, kanım, asabım, iradem, şuxrum; her #€Y, yalnız sana hakim olman istirkdaf ediyordu. He- le, sen sakındıkça, kollarımın arasındın - kurtulmak için çırpındıkça sana büşbütün hükim olmak arzisi- le çileden çıktyördum! Hele, son defa... Nezihelerde yapyalnız kaldığımız gün ne müthiş bir ihtiras nöbe- tine tutuldum?... Bu cinnet sarası gibi şuursuz nöbet, beni, o gün deli edebilirdi?... Ne ise ki, kader senin- le bir oldu... Vicdan! şimdi aradan aylar geçti. Kanımdaki ku: duz ateş söndü, damarlarımdaki şehvet humması dindi. Fakat, bütün bunların yerine da kalbimde de- rin bir sızı yer tuttu, Kalb sızısı, başka hiç bir şeye bensemiyor. Sone suz, lâyetenahiliğe doğru'giden bir yolu var, Şehvet, Dü kalb sevgisinin yanmıda Öyle bayağılaşıyor ki.. İtiraf ederim ! Artık, seni çok seviyorum, daha döğrüsü : Aşıkmım, senin oldum..» Bu, o koskocaman mektüubu bir fıkra, Daha neler yazmamış, neler söylememiş. Hepsi iyi, hoş amma, bana ne?.., Beni nasıl severse sevsin! Artık, bu beni alâkadar etmez. Kırılan bir gönülü yeniden harekete getirmek pek kolay şey değil. Hem, ben, sevginin (Devamı ver)