d ©ÇOT EFRİTM A Hekimliğin Tuttuğu yol —— İkircikânun 628 4 Son kanlı harpler karşısında ; Hava tehlikesine karşı korunma | çarelerini öğrenmek bir ihtiyaçtır'. Yeni hekimlik, ilim kıyafetine bü- | Tünen hekimlik henüz yüz yaşına basmadı. Hekimlik bugüne gelince- ye kadar ne buhranlar - geçirdi; ve bugün insanların her türlü fanliyet- | lerinde görülen düşünce bubranları- Zehirli gaz ve a | kalmak tehlikesini bugün Uzak | Şarkta ve İspanyada görüyoruz bomba altında na da fululdu. Bugün bir yeni yola girdi; bir noktaya doğru yüneldi Hekimliğn fclsefesi bakımından an- | Kendi halinizle, sâkin, yolda gi- latayım size bunu. derken münasebetsizin biri sizi kav- On dokuzüncü asırda hekimlik a. İgoya zorluyabilir. Gelir geçerken naliz düşüncesine bağlanmıştı. Sıkı İçarpar, lâf atar, ayağınıza basar ve incelemeler ve araştırmalar sayesin- İnihayet insanın sabrı tükenerek sil- de anatomiptoloji de istoloji de, bak- İle takat kavgaya atılır. teriyoloji inleşti. Bunla- | Bu kavga niçin yapılmıştır, diye k rlara çok bel İhiç sormayın!.. Kavgayı çıkaran a- L Lâbratuar düşün ” |damın her hangi bir düşmanlık duy- * ha Vayna haplini ağleni gösu, karşısındaki soymak — İsteği, tü. Bu düşünce amperik ve an- İdaha basiti gösteriş arzusu... Böyle her şeyi kaldırdı attı. DY 'bir kavganın, oldukça gürültülü ve- çüye gelmiyen şı ee 7dana gelmesine yete. nmıya Analiz, elle olanı da arağı öüzle göcmek, kavga sebebleri- BUREO DEl 'ni yaratan adam, dayak yememek i- çin de bütün şartları hazırlamış ol- mak lâzımdır. Umumi hayattan bir örnek ölan bu hal önünde, kendi kendimize şu- 'nu düşünebiliriz: Milletlerin hali ve hayatı da böyle değil midir? Kuvvetli ve hazırlıklı milletler, zayıflara karşı daima, her Yazan : mliği sentez düşün- cesini yeniden tanımış olmakla onur kazanmıştır. Bir vak'a, bir hâdise ) ayıı bir şey değil- arasındaki bağı ve üstündeki örtü yü atmak ancak sentez düşüncesinin başarabileceği bir iştir. Genel patalojide bu tekâmül da- | ba şimdi kendini güsteriyor. Pastör'ün tezinde mikrob hazret- ile beraber bir de tarla meselesi meydana çıkmıştı. Tohum tarla, mik- rob tobum, vüvud 6 tohumun filiz- lenip baş gösterdiği tarlalardır. Bu cılız tarlalardan, bu bozulmuş top- Taklardan dolayıdır ki, ayni Faktör başka başka kimselerde ayrı ayrı hastalıklar yapıyor. Kanaatler deği- şir oldu. Marâazı kürünüşler, reaksi- yonları yapan eden toprağı, vücud tarlasıdır. Vücude hastalığa karşı dürmak hassasını veren antijğen de- ğil gene genç vücudun kendisidir di- yenler var. Kimyevi ilâçların tesiri de böyle... Verem, kanser meydana çıkmadan evvelce bunun vaziyeti, kendi kene dine zehirlenmesi, tarla meselesine | | gün geçtikçe daha ziyade ehemmiyet| werdiriyor. Eski hekimlerden Pidu'nün bir sö- zü günün meselesi oldu: 4«Hastalık lsaıl. en aşağı bin tane (kuürt - kuzu bizdedir, bizdedir. bizimle bera - |masalı yaratabilirler. Ve böylece, berdir.» derdi, Pidu. kavga çıkaran adam gibi, karşıların- Bizim eski şairler acaip kimseler- |dakilerden bac alırlar. dir. Bazan öyle sözler söylerler ki | Ancak şu var ki kuytu bir yerde şaşarsınız. Şu beyite bakınız: dayak yiyerek soyulmuş bir adamla Elemler cümlenizdendir, ana isnadı- |barbe girmeğe mecbur edilerek top- mez yoktur, — raklarımı, istiklâlini kaybetmiş mil- Gönüldendir şikâyet, kimseden fer- WIE.' arasında çok fark vardır. Bir harb yadımız yoktur. (asker olsun veya olmasın, harb mü- ların le Tayyare başında gençlik Doktor Pidunun sözlerinn aynt-gi-'nakaşalarınu Karışsın veya karış- | bi, Bunlar entivision kaynaklardan |masın yüz binlerce adamı, silâh kul. gelen ilhamlar mı? yoksa mistik bir | tevekkelin ifadesi mi? kolay kestirile- yapılacak ahenkli bir düşüncede 0- merz. |lacak gibi görünüyor. * Hekimlik bir ehrama benzedilebi- Endokrin bezlerinin — işlemesine |Jir. Ehramın kâidesinde hâdiseler ü- sempatik sinir siteminin vazifeleri- | erinde çalışmalıyız. Sırf nazariye- ne, madeni ionların metabolizmleri- İyerle uğraşmak için de böyle müs- ne, hüceyrelerin -hayati, are İLct maddi bir tomel ister. Dalmi su- eden asido - Baz Müvazenesine dair L A A N l liz ya, ebra- öğrendiklerimiz, kâinat hakkı mün 'tepesine doğrü yükselmeli Ay- enerjetik sezişler -ki O sezişler saye L L e den bilgi- sine fizik, radiycaktiv cisimleri bul- |" * ; e dü- ve bunlara benzer bir çok biligi- |İt'in çizgileri işte o tepede birleşir T tüzüe töka yüzünü fizi- | Dağimk bilgilerin hepsini birden kav yopulojiye çevirmiş olmasını haklı |Yamak ve bütün çalışmaları idare e- decek düşünceyi Üulmak o tepeye çıkabilmekle olur, B E analiz Bgösteriyor, hekimliğin atisi Bütün bunları niçin düşünüyorum?.. Hele, ha- yal nasıl olursa olsun bana ne değil mi' Yatakhanenin köridorundan s0- gözlerim karşıdaki yığın yığın tah- ta evlerden birinin penceresine takıldı. Daldım, ora- ya uzün uzun baktım. Bir genç erkek, güzel bir ka- dınla pencere önünde oturuyor. Boyuna gülüyor, çok çok konuşuyorlar. Ellerinde ve kollarındaki ileri geri bir düzü hareketlerden de şakalaşlıkları belli, Bir aralık erkek pencerenin tül perdesini çekti ve iki baş kendilerini örten bu tülün arkasında bir- leşti,*yanaklar yanaklara, dudaklar dudaklara yapış- Şakir Hazım Ergökmen lanmadan ölüme sürükliyebilir. Pat- hyah bir tayyare bombası -harb is- teyip istemediğini sormadan- insa- nı öldürdüğü müddetce yapılacak 0- lan, gelecek harblerin tehlikesinden korunmak yolunda tedbir hlmak de- (Devamı Tanci sayfada) 'Mısırda yeıii ordü Teşkil ediliyor İngiliz ile ittifak mua hedesine göre Mısırın başlı başına bir ordusu olacaktır Kahire 23 — İtalyanlar Habeşis tanda harp açtıkları zamandanbe: Mısırın vaziyeti daha ziyade ehem- * almıştır. İngiltere Misiriın tam İlstiklâlini kabul ettikten sonra İn- giliz imparatorluğunun yollarını mu- | (Devarm: 6 ncı sayfamızda) p İlngiliz tayyarelerine zenirli gaz bombaları yerles- | tiriliyor Yalnız güzel Olmak kâfi değil! iğinizi bozacak her şeyden çekinmelisiniz! Güzell Güzel olmağı her 'kadın ister, Fa - kat pek çok ka- İdın vardır ki ma- lik olduğu güzele liği ihmal ettiği için vaktinden ev- vel ihtiyar görü- nür, kendi yaşın- dakiler — arasıtda zavallı bir mev- kide kalır. Dikkat ettiniz mi?, Genç bir ku- dından bahsede - ıNık dedikodusu « İnu yapanlar biri- |birlerine: — © kadın öy- le yaşlı da değil- dir, Fakat neden âyle duruyor?. — Ya.. hele bir ağız — çarpığması var ki... O, huyu ida nereden edin- miş?. İşle — bir kaç İgenç kadının bir Jaraya gelerek 0- tada bulunmıyan bir bildiklerini ç- kiştiirmeleri sı - rasında o zavallı-' nın kusurlarını a. Devamı 6 da | | lerinin üzerine oturtup saçlafını Yazan (Dünkü sayıdan Devam) Yalnız Azizenin düşünemediği bir şey var, O sırf bu tesiri ortadan kal- | dırmak, izzeti nefsini korumak için biltün acılara göğüs gererken, onun yaptığı fedakâırlığı anlarmıyan, her şeyden çirkin bir kasd arıyan, ka - ranlık faraziyeli insanlar bunları İkendi basit düşüncelerine göre tef- j|sir ederler, Sonra, Azize hakikâten Mahmudu seviyorsa, ve Mahmud ©- nun sevgisini anlıyamadı. ise içten pişman olacaktır. Çünkü Azize h: ikaten az bulunur kızlardandır. Sanra, anlıyamadığım bir şey da- hâ var, Niçin Mahmudun annesi bü- tün hunları Azizeye, söylememiş te böyle basit insanların yardımını is- temiş. Affet Muallâ.. bütün bunlara inan- miyorum. Çünkü iki tarafı da bun- ların üstünde tanıyorum!, * (Süheylânın odasındalar.) — Bir rüya gördüm Azize!. | — Anlatmak — ihtiyacında isek söyle Süheylâ!. Hayıra yorarak din- liyeceğime emin olabil . Süheylâ bir an durdu. Sonra, göz- Terinde samim”' bir yakınlık if: bügüne kadar söylemedim. Çünkü başka insanlar vardı aramızda.. Sa- mimiyetime inan.. Ve beni dinlet. Çünkü bu rüya hal Şuura çizdiği teessürlerin, uyku ha- lindeyken şuurda görünmesinden başka bir şey değil!. — Merak ettim Süheylâ!,. Anlı « İyorum ki rüya bama aid.. Söyle Sü- heylâ.. Seni istediğin gibi dinliyece- ğim!.. — Bak Azize,. Sen ben ve Mah - mudün annesi bir odadayız. Ben, Mahmuda kız aradıklarını, senin içi: zaten onlardan bir'şey bekleme ti mki!,, -Bu sırada Mahmudun an- nesi uyanıyor.. Öna ağlıyarak senin 'ne kadar doğru ne kadar temiz bir kız olduğunu söylüyordum. Ve ter içinde uyandım!.. |— Göçmiş olsun Süheylâ.. Seni füyada da olsa üzdüğüme v Si 'tim. Bir zarhanlar 'ben de mukaddes bir ölüyü görmüştüm rüyamda., Be- ni, kızım diye göğsüne basan bu ka- dına yemin atmıştım. Onun kadar temiz bir bağlılıkla im insanı Hareketli ve canlı Büyük aâşk ve casusluk Baş vollerde : HİKÂYE Ev kadını olmalıymış |bu rü 'nu söylemiştim. |budalası bir kızımdır. Amma akşam SAKARY CASUS MART RİŞAR b EDWİGE FEUİLLERE-ERİC von STROHEİM ve JEANE GALLAND Elyevm hayatta bulunan ve Fransız casuslarının en müdhiş ve en esrarengizi “MARTHE RİCHARD.'ın harikulâde maceralarla dolu hayatının sinemaya alınmış - muhteşem :!: Muazzez Kaptanoğlu mes'ud edeceğimi, onun her şeyi 6- lacağımı anlıyarak söylemiştim. Rüya olmasaydı.. bugün beni af- İfetmesini istiyecektim ondan, — Samimi değilsin Azize.. Sana, anın hakikatlerden doğduğu- (Ve Muallâdan duyduklarını an- lattı. Azize gözlerinde ıslak bir kin, du- daklarında onu hiç bırakmıyan gü- lüşile dinledi. Sonra.. bakışları pen- cerenin karşısındaki caminin mina- relerinde yavsş yavaş konuştu: - Teşekkür ederim Süheylâ!. On- lardan bir şey beklememiştim am- ma!.. Bunu yapacaklarını da hiç dü- şürmemiştim. Fakat ne ziyanı var. Bir gün her şeyi anlıyarak kendileri utanacaklar!.. Zaten, onlara Mahmudun ai kil.. Bana Tem ki, bu hodgüm emeller saklıyan bir örtüdür. Kaç defa Süheyi Samimi diye bağlandığım insanların karşılıksız duygularının - meydana biraklığı hakikatlerle şaşırdım.. E- min ol Süheylâ l tutuştu. Sesinde müştik bir-ahenkle: (muda, — Azize. Sen bilmezsin.. Fakat e- İçe sevgiyle kendime bağlamağı min ol; ben seni çok severim. Bunu, İşünmedim... Mahmüdla aramızda gerilen uzaklığa rağmen niçin gidi- yorum onlara.. değil mi?.. Karanlık düşünceli insanların kafasında kıv- rılan bir istifhal Çünkü izzeti nefsimi düşünüyor- dum., Çünkü, onlara olan bağlılığı - mın Mahmud olmadığını anlatmak istiyordum. Çünkü, Mahmuda kız a- radıklarını duyduğum zaman, daha doğrusu bilhassa Benim yanımda söyledikleri zaman, birdenbire on - lardan uzaklaşmam, benim bir men- faat için onlara yaklaştığımı zannet- tirecekti!. Halbuki benim sevgiin üyle men- faatsiz bir duygu idi.. Ve izzeti nef- sim her şeyden © kadar yüksektir kil.. Kaç defa Süheylâ.. Onlara gitti- ğim zaman, yüzlerinde beliren zo -« raki samimiyetin farkına Varmamlış göründüm. Bilhassa kazırladığım bi- tibirini tutmaz gözlerinde: (nasıl haklı değil mi'i- mişiz!.) diye haykıran mânalak Çiz- diğini gördüm... Kaç defa, içimde çırpınan Isyanın emrine tabi olup: (De € vect sagfada) sinema- sında bir. mevzuda olan Fransız - filmi başlıyor. tairhçesi Bu ık'îıl;l SAKA Bütün harika ve güzelliklerini 1937 PARİS SERGİSİNİN punıı — sinemasında RYA görmek zevkini duyacaksınız. den ders her bayat safhası reket sahnesi de Biri öbürünü tamı — Kendini sı Biri omuzlarına dökk — , Dedim ve kendi kendime hayat koydum. Reslite de böyle değil mi?.. Sezebildiğimiz Şu karşı odanın içinde seyrine daldığım iki ha- smma, ikinci perdeye bak... İhtarı çıkmıyor mu?.. Maamafih kabahat yino kimde?.. Tabiatile hayatta deği! mi?.. — Senin yapını ben kurdum. Sana ben hâki- — için teşhisimi bizim için bir desrs olamaz mı?, başlı başına bir ders değil midir?. amlıyan bu iki sahneden: kı tut Vicdan, onlar sevişiyorlar tı. Akşam güneşinin tülden sızan kızıl gölgesi ile ışı- yan ve renkten renge giren bu iki baş ve dudak da- kikalarca büyle biribirine yapışık kaldılar, Kendimi heyecanına kaptırarak seyrettiğim bu gönül macerası karşısında benim de birdenbire ak- hma Vecdet geldi. Onlar biribirlerini öptkce ben de dudaklarımda anun alevden öpüşlerinin ateşini duy- dum; onlar biribirlerine bakıştıkca ben de gözlerim- de onun esrarlı parıltılarile tütuşan gözlerinin yan- ginını hissettim. Sanki Vecdet'le beraberdim, sanki karşımdaki- ler başkası değildi de Vecdet'le bendim; benim du- daklarım. benim yüzüm, benim gerdanım, benim yanaklarım Vecdet'in dudaklarında, yüzünde, ger- danında, yanaklarında idi. Kuduz bir kalb, damar ve sinir ihtilâli... ti denilen soytarı, saniyesi saniyesine uymuyan Şak- Jaban birdenbire sahnedeki rolleri değiştirdi. - Pen- cerenin demirlerine dayanârak ve kendimden geçe- rek perde arkasından içini seyrettiğim odada küçük, üç beş yaşında bir çocuk peyda oldu: — Anne... Aramızdaki elli altmış metroluk uzaklıktarı bu ses benim de kulağıma geldi. Beni de ayılttı Anne cocuğunu kucağma aldı, öptü, saçlarını okşadı. Ço- cuk bu nüvazişten sonra annesinin dizlerinden ba- basının kollarına atıldı: — Baba... Baba da çocuğunu öptü, sevdi. Mes'ud bir öpüş. kalbden bir sevgi. Hakikaten demin şehvetten gerilen kolları ile biribirlerine kementlenen, dudakları Hle biribirle- e ee SiE aNDÜ bwi (İlz- PeF Y AF tükleri sevgi ve yuva hakkı şirin çocuğu öpmekten dâha mukaddes hangi sevgi özü olabilir?.. Muhak- kak ki: Bundan daha kudretli sevgi olamaz. Fakat, bu hâdise, birdenbire değişen sahne, ba- na ani ve rabbanf bir uyanıklık getirdi. Aldanan yi- ne bendim, aldatan yine saniyesi saniyesine uymı- yan hayattı. On dakika evvelki sahne neydi, şimdi birdenbire dekorlar nasıl değişmişti?.. Biraz evvel- biraz sonra, sadece birer karıkoca olmak- 9.. Halbuki ben neşim?.. Ne bir neydili benim damarlarımdaki kaynaşmanın mânası nedir?. Durup dururken bir müstefrişe olmak için mec- nun olmalı İşte, bu saniyede içimden bir his köptu: — Havat, sen kalleş bir toytarısın!.. Fakat, sen- mim. Yaradılışın bütün - tecellilerini tezahür ettir- mek insanlar için en tabif bir haktır. Tabiate karşı gelinemez. Diyor, tahrik ediyor. Öbürü de korkutuyor: — © tabiat, fakat ben hayatım. Yer yüzünde ya- ayış çerçivesini ben kurdum. Tabiate karşı koyamı- n ve benim çerçevemden çıkanlardan yüz çevit- Böylece bitip tükenmiyen bir cidal var: Muhak- kak ki, kürenin boşluğu içinde hayatla tabiat girt- lak gırtlağa. Ben, yalnız bu cidalin şehvet ve izdivaş noktaşındaki rekabele bakıyorum. Öbür tarafları da bambaşka, Maamafih, yine asıl kabahat hayatta, onun kal- leşliğinde. Tablat yaratmış! (Devamı var)