4-SONTFLO” ”” — 7İkincikânun 098 Balka Van Şittart'ın yerine tayu edilen Sir Eadogan İngiliz Hariciye Nezarı_aîi[ıde Yeni yeni m'ühim Değişiklikler oldu Ve moşh;r__ müşavir kabineye memur edildi Londra — Senelerdenberi İngiliz hariciye nezaretinin daimi müsteşar- (Devamı 7ncı sayfamızda) | S. M. Karol Hind Mihracesinin altmı- şıncı yıldönümü Eski masallardaki gibi pek parlak merasim yapıldı ve Hindil rakkaseler türlü türlü meharet gösterdiler Eski zaman masallarını andıran |cesi beş yaşında ikan 1877 senesinde debdebelere şimdi Hindistan mihra- |tahta çıkmıştır. O zamandanberi deb- celerinin saraylarında rastgeliniyor, |debeli bir hayat süren bu Hind hü - Atihracelerin vakit vakit yı dönümeİKUMNdArI H Te AvTaa aezu, leri oluyordu. - Yaptırdıkları Parlak |e lerinde mevsimi geçirir ve bil - merasimi gösteren resimler Avrupa hassa Fransayı çok sever, oralarda gazetelerine geçiyor. Biz de orada |.ok para sarfeder. Bu resimde mih- GÖLÜR anllyonum Bu sefet de Papore . Lir çok Avrupalı misafirlerini tala mihrecesinin altmışıncı yıl dö. (. y L L Vaft verdikten Dümü münasebetile yapılan merasi. İsonra Hindistan rakıslarını seyrettir- min tafsilâtı var. Faportala mihra- İmektedir. mlhyorum Vecdet, Niçin benim- le gelmek istediğin belli. Yalan söyleme. Fakat, yap- tığın yetişmedi mi?, Diye cevab vermek istiyordum. Boğazıma kas Gar geldi, orada tıkandı, söyliyemedim. Bit müddet kendisi de bir şey söylemedi. Yürüdük, Sonra yine başladı. — Beni iki defa affetmelisiniz. Bu gece sizi üz. düm. Ancak, İnanınız ki sizi çok seviyorum. Bu şev- ginin kudretini, derinliğini ölçebilsehiz bana hak | yadaki değişiklik üzerine Yugoslav- No: 7 nlard Romanya Belgra d d avazi yetd 1 kkatle Töaln z SARERRİİ Haa takip ediliyor Romanyadaki vaziyet karşısında Yugoslav mehafili evvela hayret gösterdi, fakat harici siyasette büyük bir değişiklik olacağı ümid edilmiyor Belgraddan yazılıyor: — Roman- ya mehafilinin ne düşündüğünü öğ- yenmek her halde merak edilecek bir mevzu olsa gerektir. Romanyada bir buhran vardır. Fa- kat bu buhranın halline doğru gi- dilmek istenirken neticenin böyle büsbütün beklenmiyen bir surette kendini göstermesi az hayret uyan- dırmamıştır. Belgradın en ileri ge- len gazetelerinden biri olan «Vreme> gazetesi Romanyalı mehafilden âl- dığı bazı malümatı kaydetmektedir. Eğer bu mehafile snad edilerek ve- rilen bu malümata bakılırsa Goga kabinesi yeni intihab edilmiş olan parlâmento ile beraber çalışmak ni- yetinde hiç değildir. Meb'uslar da- Bitilacak, onun yerine Goga tarafın- dan başlı başına bir hükümet tarzı kabul edilerek Mmemleketin idaresi [tıheıine gidilecektir. | Diğer taraftan Yugoslavya meha» filinin ne dediği meselesine gelince. Bu mebafil Romanyadaki intihaba- tın, yeni hükümetin iş başına gel- mesinin mânasını ancak harici siyi j*ttte Goöga kabinesinin ne gibi bir İyol takib edeceği noktasında ara « maktadırlar. Bunun için de bir müd- det beklemek lâzım - gelecektir, di- rağmmen - Belgrad'ın ü mehafili Romanyanın Goöga t lecek 'asetine dair şu mühim tah- mini yürütmekten de geri kalma » maktadır: M. Goga kendi şahsı itibarile fa- şist fikirleri besliyebilir manyasının milli sosyal ne hayran olabilir. Ancak harici si- | y devlet adamlarının - kendi | şahsi fikirlerinden ziyade idare et- tikleri memleketin menfaatleri hâ- kim olduğuna göre M. Goga da şim- diye kadar Romanyanın harici si- yasetine esas olan ana hatlardan hiç | HIK Henüz elli yaşlarında olmasına oluyor. Beli kamburlaşmış, yamalana ya- malana bir şilteye dönen donunun yırtık yerlerinden, buruşuk derisi, pörsümüş eti görünüyor. Saçı, saka- h biribirine karışmış olmasından yıllardanberi berber yüzü görmedi- ği anlaşılıyor. Elleri kirden, bakımsızlıktari na- sırlaşmış, kabuk — bağlamış, yarım santimden daha kısa olmıyan tırnak- ları pislikten gök gök olmuş. Şapka- g1 şapkalıktan çıkalı seneler olmuş. Ayağında sürüdüğü yuluğu kiml lir hangi hayır sever brisi verdi. A- .yağının yarısı yuluğun içinde yarısı dışında, Vücudu bir iskelet gibi. Eti kanı gitmiş de bir deri mış. Göz evleri derin ve karanlık bir kuyu kadar çukur. Göğüs çökük. Kollar ve bacaklar birer değnek gi- bi ince ve kuru. Çelimsiz bacakları zayıf ve hasta vücudunu - güçlükle sevkedel törpüliyerek, aşındırmış, — inceltmiş ve eritmiş. Zavallının bu vaziyeti karşısında, içi sızlamıyan, müteessir olmıyan hiç bir kimse tasavvur ©- lunamaz, En katı yürekliler bile ol- sa, Onu görünce acımamak insanın e- linden gelmiyor. Onu hemcinsleri acımış ne fayda. | |Hem, kuru küru acımak neye yarar. İnsan olmaklığı: dolayısile, ona karşı yapabileceğimiz bir vazifemiz, bir borcumuz varsa, o da, ya bir kaç para verip sevindirmek, yahut ara- sıra karnını doyurmak ve yahut da |bir sigara vererek gönlünü almaktır. Başvekii Goga ni bırakacak - değildir. Şimdiye | kadar Romanyanın uzun zar danberi yerleşmiş bir ki bu anlar- aseti vardır iyaset Avrupanın bazı devlet- | çok dost olarak devam iştir. Bu siyasetin şu veya bu fikre tâbi olarak değiştirilmesine T vermeden önü R şüpbe edilmemektedir. Buzunla beraber meselenin diğer safhası da vardır: Romanyadaki vâ- ziyetin tesirleri görülmiyecek değil- dir. Balkanlarda, Tuna boyunda ye- ni bir takım safhalar görülmeğe baş. larsa buna hayret edilmemeli; diyor- lar, Goga hükümeti yeni hariciye na- Aarı M. Micesku tarafından Fransız 1 M. Delbos'a bir tel - graf gönderilmiştir. Bu telgrafda (Desamt Tncı sayfada) - riciye n BU AKŞAM iPEK s masında bi taralından — harikulâde GÜNEŞ BATARKEN Hissi ve muazzam tilm takdim edilecaktir. Dünyanın birinci artisti meşhur EMİL YANİNGS bir surette yaratılan kemik kal- iyor. Geçen her gün onu ( yim?.. Buna imkân var mı?.. Sütten ağıı yoğurdu üfleviv te vemezler mi?., Nezleyim. G: AYE DiİLENCi Yapılan bir kaç para yardımdan, ve rilen bir sigaradan ne olur? Bu gibi düşü para eder. Onlara Bir elinde, kirden, yaj şambaya dönmüş - bir ki: halde mahalle arasında, şurada, bu- rada dolaşarak — toparlar $ artıklarını kesesie kor ve bulk gazete parçalariyle sigara yaparak içer, Dolâşırken büyükce bir sigara kırıntısı bulunca mal bulmuş mığrı- bı gibi sevinir, olduğu Bilmem bu adama dilenci demek jne dereceye kadar doğru olur. O hiç bir kimseye varıp ta,no bir. ekmek parası, ne bir siğara, hiç bir şey is- İtemez, avuç açmaz. Verirlerse alır. Bu halile herkese kendini sevdirmiş. tir. Kendisine yapılan yardım ne olur sa olsun, en ehemmiye' le verilse bin dua, bin niy bele eder. Geçenlerde onun eski bilenlerden birisi anlattı: Yakın köylerin birindenmiş, vak- tile hali vakti yerinde imiş. Köyü - nün ileri gelenlerindenmiş. Birkaç sene muhtarlık filân yapmış. Keçi, İkoyun sürüleri, çifti çubuğu v Köyden kentten gelen misafirleri hep © ağırlarmış. İki çocuğundan beş çocuğu olmuş. Aksi şeytan. Bir gün ev halkının tarlada bulunduğu bir sırada evin- de yangın çıkmış. Köylü yangını söndürememiş, çocuğu ile- birlikte döndükleri zaman zavallı adam ba- şından vurulmuşa dönmüş, neye uğ- radığını bilememiş. (Devamı Yedinc! sayfada) AMAY DÜ a a aNt eli ae rama z vaziyetini nış. “Amerikadan Fransaya getirilen altın fıçıları Şu gördüğümüz fıçılarda ne olsa gerek? Vapurun güvertesinde bek- liyen, başlarından da bekcileri ayrıl- mıyan fıiçilarin içinde pek kıymetli bir şey bulunabileceğini pekâlâ tah- min etmişsinizdir. Altın!. Fransanımn milli bankasında külçe halinde pek çok altın var. Fakat bu sene mali buhranı karşılamak için Amerikadan altın almak lâzım'gel- di. İşte bu gördüğünüz fıçılar Amo- rikadan bir gemiye konarak Fran- sanın Şerburg limanına getirilen al. tın fıçılarıdır. ayrılmıyor?, Bilmiyorum, Fakat, ben sevebilir mi- yananlar 9 Temmuz Dün, evvelki gün, daha bir gün evvel, Mekteb- den çıkmadım. Bol bol kitab okudum. Okuduğum romanlarda Vecdet'e benziyen ne çok. âşıklar var'.. 10 Temmuz a Oşüttum. Bugün de sokağa werirsiniz, çılgınlığımı Mazur görürsünüz. Samimi- yetime inanınız. Sizi deli gibi seviyorum. Aşkımı reddetmeyin. Haydi siz de benl sevdiğinizi söyle- 'huz Vecdet bey. Çök iyi. Te- r ederim. Fakat, bana bundan bahsetmeyiniz. Diyebildim, Bu cevabı verirken ne kadar güç- lük çektiğimi bir ben, bir de Allah bilir, Ancak mi yaptım, fena mı yaptım?.. O, başka. Fakat, Vec- det bu sözü söylediğime çok mütcessir oldu. Gözle- rinin ateşi ile gözlerimi tutuşturmak ister gibi yü- züme dikkatle baktı. Sonra, mektebin kapısına şc- linceye kadar tek kelime söyletmedi, bep kendi söy- ledi; aşkından, iç duygunluğundan bahsetti. Ayrılır- ken de tekrarladı: — Haydi Vicdan, beni sevdiğini söyle. Başım sarhoş ve yerinde değildi. Az daha: — Seviyorum Vecdet. Diyecektim, Dilimi güç tuttum. Söylememek için alevden bir buse e kavrulan ve kabaran du- daklarımı ısırdim. Sadece hafif bir tebessüm yü- zümde toplandı, açıldı ve bu gülüş ona cevab oldu. Arkasından! — Allaha ızmarladık. Dedim. Uzun uzun bakıştık, ayrıldık. Mektebe girdiğim zaman doğruca yatakhaneye çıktım. Ayşe kadın beni beklemiş, meraklanmış, u- yumamış. Anne gibi bir kadın, müşfik, beni görünce: — Nerede kaldın kızım? Merak ettim. Dedi. Bu candan kadına baktım, mün önüne geldi: — Çok mu geç kaldım Ayşe anne?, Cevabını verdim. Beni merak ettiğinden dolayı annem gözü- kendisine teşekkür ettim: Ne olur?.. Nezihe'nin davetinde idim. On beş mi günde bir defa böyle toplanmak, geç kalmak zararsızdır. Dedim. Hemen Fakat, uyu beynimin iç meşgul edi lerine ve hi yatağıma — girdim. rimin — altından, nde bir türlü Vecdet'in hayali gitmiyor, tor, düşündürüyordu, Bir genç kızın his- yaline ilk defa bir genç erkek hayalinin karışması, tesir yapması ne fena?.. Her saniye, her an o hayal ile uğraşılıyor. Kalbimden, muhayyelem den ne kadar koğmuya uğraştımsa boşa çıktı. Kale- mimin ucunda, gözümün önünde, zihnimin içinde hep © var; onun hayali, onun delen, aşındıran, bağ- hyân, esir eden, hâkim bakışları var. Niçin böyle?.. Onu sevdim mi, ona kandım mı?. Niçin bu hayal bu gözler beni bırakmıyor, benden soyundum, çıkmıyacağım, Hem, sanki nereye gideceğim?. Mek- tebde oturmak, yalnız kalmak, okumak daha iyi de- Bil mi?., 11 Temmuz Bugün Cavidan ile Perizad ktebe — geldi bana da uğradılar. İki saatten fazla oturduk, konu: tuk, gülüştük. Perizad nişanlısından bahsetti. Güzel kız, onu ne kadar çok seviyor.. Yakında evlenecek- ler. Resmini gördüm. Güzel, erkek yapılı bir genç. Çok dilerim ki, mes'ud olsunlar. Perizad çok içlidir. Küçük bir istırab, ufak bir geç 4 bu kızcağızı harab edebilir. -Akşam Nereden hatırıma geldi, nasil oldu rizad'ın nişanlısından, sevgisinden.. bir saattir Vec- det gözümün önünden gitmiyor. (Devamı var)