28 Aralık 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

28 Aralık 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

O SZSONTELGR A F-28Birincikânun nay JAKŞAMCILAR| JESKI bir akşamcının defterinden? Yazan: Osman Cemal Kayallı Öyle tip bir adamdı ki, aramakla bulunmaz meğer ki rast gele — Şuraya otur da moruk, dedi, |kın koca kafast, orta baylu ve kalın- / gana bir şey çalayım ! ca gövdesi ile ve yolda iki tarafa sal- Bu söz, bütün gazinoda ufak bir |lana sallana yürüyüşü ile Abdi Bey tıs bile bırakmadı. Herkes, şimdi biraz da mandayı andırırdı. Her yıl Tevfiğin neyini dinlemiye hazırlan- |Beyoğlunda, şurada burada bir dost, dı. Onun, bazan binbir rica, binbir |bir sevgili değiştiren bu adam o sı- niyazla bile çalmak istemediği neyi- |ralarda yine Beyoğlunda (Adelâ) ni şimdi böyle kendiliğinden eline |isimli genç bir kadını seviyordu. O, ahp kılıfından çıkarması gazinodaki |Adelâ ile bir yaz gecesi Tepebaşı tanıyanları hem bayrete |bahçesinde tanışıp ahbab olmuştu. düşürmüş, hem çok sevindirmişti. |Hattâ yine o yaz gecelerinin birinde Saz heyetini teşkil edenler şimdi |kalem arkadaşlarından bir ikisile d beraber Tepebaşı bahçesinde - bira içerek saatlerce sevgili Adelâsını beriki, kederle oradaki masaların birine çıkmış : — Aaaah! Monbel rosi niyol A- delâ . Diye başlayarak gayet berbat bir ifade ve yalan yanlış bir Fransızca ile ahaliye karşı uzun bir söylev ver- mişti!, Yukarıda zendostluğu ile bir- likte lüpçülüğünden de söz açtığımız Abdi Bey, kalemden aldığı altı yüz kuruş aylığın dörtte üçünü hep böy- le (Adelâ) lara, (Kristiyana) lara, (Polinya) lara yedirir ve daha ayın ikinci gününden başlayarak dairede- ki bütün odacılardan yüzde on beş, yirmi faizle birer ikişer mecidiye bote dilenmiye başlar; tabif yaman bir faizle bütün odacılardan alabil- diği mecidiyelerin arkası da ayın haftasında kesilince 0 zaman kale- İmi, kâğıdı eline alıp o zamanın bü- Oyakın oturan Karamanlı bakkal kı- Taklı iki delikanlıdan biri önündeki /— böş şişeyi hızlı hızlı masaya vurarak /— bağırdı: | — Garsoncu gel bahalım kuraya, | bize iki şüşe daha yanaştur!. -- Tevfik buna aldırış etmedi, lâkin — öteki müşterilerden çoğu, kızdıkları- | m, o sıradaki takındıkları jestlerle anlattılar, Anlattılar amma herif hiç Pn işlerin farkında değildi. | Kamış, pesten bir iki ses çıkardı; | Tevfik; perde, not denemeleri yapı- yordu. Kamıştan çıkan kısa kısa ve | kesik kesik sesler, Karamanlı bak- ğhl çıraklarını andıran © iki delikan- hyı şaşırttı. Aval aval bir Tevfiğe, bir de biribirlerine baktılar. Sonra (neyin sesi bülbülleşerek birr taksime girerken, biraz önce garsoncudan î,hlnr şişe daha isteyen hırt tekrar iguınlıtı bağırdı : — — O'ne ya.. şunun şurasında yedi *kiz kişilik ince çalgı takımı durur- çoban kavalı dinlenir mi ya?.. Birahanenin içindeki hava, iklim, ra, durum derhal değişti. Her- yer mektub yazarak onlardan kopa- izabildiği kadar atiyyeler sızdırır; iyın geriye kalan kısmını da kendi- 'e dediği Bu sadakalarla Helo — kandillerde, — ramazanlarda, bayramlarda koca İstanbulun hiç '9 olduğu yerden eğilerek gözünü |PiT tarafında kapısını çalmadığı ko- (o armud ağaya dikti. Tevfik, kamışı Hak bırakmaz; oralara tebrike gidip | dudaklarından çektiği gibi : |kanak sahiblerini etekler onlardan | — Çüüüş.. Ohha!. (Kandiliye) (ramazaniye) — (diş ki- Diye kaldırdı, herifin suratına fır- (TaSI) (bayramiye) diye bir alay pa- Orası bir karıştı, gazino allak T9 toplar ve yine götürüp bunların oldu. Ve Turhan, saz heye - bir kısmını Galatanın cenyosundan, n kısa boylu bir hânendenin : İsponekinder; Gambetasından baş - Turhan Bey savuşma, beraber lyarak Tepebaşı — birahanelerinde n! temizler; bir kısmını da canından fazla sevdiği! Rum, Fransız ,İtalyan, Lehli, Avusturyalı kadınlara peşkeş gekerdi. Abdi bey en parasız zaman- larında da boş durmazdı. O zaman EDİBLER VE ŞAİRLERLE da eğer mevsim kış ise yazlık par - " 'TANIŞMA FASLI desüsü, mavi şemsiyesini; ve eğer Eskiden Sirkecide (Manto) deni /vacvsim yazsa kişlık paltosu ile lü- n "îî :“:n:;"“;m': ':"k’l:_"ı: tiklerini götürüp bitpazarında mek- SA GU ) ” yi tebe başlanır; eline geçen ufak bir acaba?. |para ile ya İstanbul, yahut Güalata pazarındaki külüstür meyhanelerde ikafayı çekerek solu ya Kemoeraltın- daki Arkadi sokağında, yahut yük- soluğu Sirkecideki Mantoda g İ Bey) adlı ve kendisinden oldukça bir arkadaşı getirmişti. Bu Ab- aramakla bulunmaz, meğer ki rast le soyundandı. Lüzumundan fazla e görünen bu adamla, bütün kalem Kİ çadaşları alık diye alay ederlerdi p gerçekten de Abdi Bey, hatırı sa- G 4 le pek herkese benzemeyip kendi- A mahsus tarafları olan Abdi Bey- b ai de, bellibaştı iki karakter daba vardı çi onlar da (Zendostluk) ile (Lüpçü- idi. Az çakıra çalan gözleri, sap- burma bıyıkları, üç köşeye va- No:17 Bir Günahın Romanı Yazan : Nezahat Gü'tan nanın başında toplanan köşkün | Sunanın ayılması biraz güç olmuş- rmı iterek ileri atıldı. tu .Suna ayılmıya, kendine gelirken çe misafir gelen genç adam, |hıçkıra, hıçkıra ağlamıya başlamış- ü manzaraya bir türlü inana- |t- Yanma diz çökmüş olan Yılmaz du. Gözleri acaba yanlış mı gö-|ONun buz gibi soğumuş ellerini evuç- ordu. Yerde baygın olarak yatan İarı içinde ısıtmağa çalışıyor, ve göz- kaız, günlerdenberi hasretini |lerini onun kapalı gözlerine dikmiş, sovgilisi idi. Fakat onun bu |âçılmasını bekliyordu. tü bahçesinde ne işi vardı Yil- | Suna bir müddet ağladı.: Hıçkırık- gaşkın, şaşkın onu - uzattıkları |Jarı kesildiği zaman yavaş yavaş göz- ezlongun önüne diz çöktü, o sırada lerini araladı ve nazarlarını bir nok- kenara düşmüş, açkı kolu kitare- taya dikti. Kimseyi görmüyoör ve ta- doğru uzanık kalmış, parmakları |(Rimıyormuş gibi tekrar kapadı.. tellef üzerinde bükülüvermişti.. | Kâmran hanım yavaşca Yılmaza nç adam sevgilisinin bu haline |seslendi: i — Bir doktor getirtsek nasıl olur? “Kâmran hanım da ortada kuru — Siz bilirsiniz hanımefendi. Fa- telâş gösteriyor, eter, kolonya kat artık açıldı ve kendine geldi. haykırıyordu. Şimdi gözlerini açar, islerseniz ace- fılmaz genç kızın bileklerini ko- |le etmeyin eğer getirmek icabeder- ile uğarken Kâmran hanım da |se ben en seri vasıta ile gider dok « nuna eti İtoru alırım!. MENT ğ rınızı derhal keser. İc. beklediği halde kadın gelmeyince, | yüklerine, kodamanlarına acıklı bi- ) | Milyonlarca İira | Toplanan yerler ( 4 üncü sayfadan devam ) ı_ı ve hükümetin yardım olarak |verdiği tahsisat ile kiliselerde hiz- met eden muhtelif sınıftaki papasla- rın geçinmesi temin ediliyor. Kato- lik kiliselerinin bakımı için de pa- 'rı verilmektedir. Vaktile bir asır ev- vel bir kısım kilise emlâki hüküme- te geçmiş, buna mukahil Almanya- da devlet de kiliseye yardım esası- ni kabul etmiştir. O zaman, bu zaman bu böyle ge- lip gidiyor. 933 de Hitler hükümeti iş başına gelince katolik kiliselerinin | vaziyetine dair Vatikan ile bir an- Taşma imzalandı. Bu anlaşma Vati- İkan ile Berlin hükümetinin müna- sebetlerini tayin ediyor ve Alman- yadaki katoliklerden kilisenin vergi almak hakkını tanıyordu. Lâkin ke- l(nlik kilisesinin bu parayı tahsil et- |mek için ne kuvveti, ne de vasıtası İyardır. Eğer bu hususta bükümet İkendisine yardım etmezse kilise pa- rayı alamamaktadır. Hükümetin tah- topladılar. Bu vergi irad üzerinden alhınan verginin aşağı yukarı ©6 10 mikdarını buluyor. Meselâ bir irad sahibi katolik veya Protistan diye kaydedilmiş olunca kendisinden bu ©6 10 mezheb vergisi alınıyordu. Hal-| buki bir çok kimseler hakikatte ne |katoliktir, ne protistan, Kiliseye git- | memekle beraber vergi tahsildarı gene bunlardan mezheb vergisi iste- mektedir. Önun için artık katolik veya pro- tistan olmıyan, hıristyanlıkla alâ - | kasını kesmiş bulunanlar kendileri- ni sadece «Cenabı hakkâ inanır. |(Gottglaubige) diye kaydettirecek İve 96 10 vermiyecektir. Hükümet artık vergi toplamaz, ki- liseye yardım etmezse hıristiyanlı- İğin bu müesseseleri parasızlıktan 'kendilerini devam ettiremiyecek de- mektir. Kilise emlâkinin de nihayet mille- tin mülı diye devlete geçeceği söy- keniyor, Fakat Hitler Hükümeti res - 'mi denecek surette buna dair henüz hiç bir şey neşretmemiştir. Eğer kilisenin sahib olduğu emlâ- kin devlete geçmesine karar veri- lirse bundan en çok zararlı çıkacak olan katolik kilisesidir. Çünkü ka- tolik kilisesi Almanyada en ziyade mah mülkü olan olan bir hıristiyan- lık kilisesidir! Hayat bu (3 inet sayfadın devam) 'Yirmi beş frangın İâkırdısi mi 0- lur?.. — © halde bundan sonra hep Böy- le kocalı kadınları takib edeceksiniz demek? ğ — Hayır.. asla.. Ben aile kadınla- rına hürmet ederim. Yalnız bu ço- cuklu kadıncağız pek - bedbahttır. Kocasından hâkaret görüyor. Bana geldi. Arkadaş gibiyiz.» Maamafih mahkeme takibat yap- maktadır. Resimde Hubert ile avu- imamim nnn sek kaldırımda alırdı. (Devamı var) |katı görülüyor. A Baş, diş, nezle grip. romatizma ve bütün ağrıla- ebında günde 3 kaşe yaabilir. Onlar böyle konuşurken Suna ya- vaş yavaş gözlerini açtı, etrafına bak- | 'tı. Başındakileri görünce şaşaladı. Son Ta başını öbür tarafa çevirdi. E)leri- ni kurtarmak istedi. Ve ellerini tu- tana dikkatle baktı. Yavaş yavaş aklı başına geliyor- /du. Kızarmış ve şişmiş olan göz ka- paklarının arasından görünen yap- rak renkli gözlerini Yılmaza dikti. Genç adam yavaşca: — Suna geçmiş olsun, bizi çok korkuttun, dedi. Genç kız cevab vermedi. Yalnız kafasını çevirip ona baktı. Her şeyi gözlerile ifade etmek istemişti. Sunayı, odasına çıkardılar. Artık Kâmran Hanımın misafiri de dön - mek istiyordu. Yalnız, genç kızı me- 'rak ediyordu. Onun hakkında Kâm- ran Hanıma bir şeyler söylemek, merak ettiği bazı noktaları öğren « mek istiyordu. Kâmran Hanım, genç avcının ya- nına döndüğü zaman onu ayakta, git- miye hazırlanırken buldür Gidiyor musunuz Yılmaz Bey? aN ĞNKY a v 5 SD a sildarları şimdiye kadar bu vergiyi * BUĞDAY ( füncü sahifeden devam) 'yor, güneş Toroslar üzerinden batı- yordu. Küçük bir mangalın sıttığı odada ses yoktu. Şimdi Cici dalgin- dı, Hemen her zamankinden de gü- zeldi. Yanakları kızarmış, gözlerine parlaklık gelmişti. Küçük «Alp» da yatağın ayak ucunda annesine bakı- |yordu. Çocuk, ruhü bu... Bir ara Ci- İciyi kuyvetle sarstı. Fatma gözleri- ni yarı açtı: | — Re var evlâdım? — Anne... — Süöyle yavrum. — Babam nerede benim? di. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Güç halle: |Baban buğday bitince gelecek... | Sonra yastığa düştü. Şimdi oda da- ha sessizdi. Biraz sonra Cicinin annesi tepede gözüktü. Usul nefeslerle sardu: — Annen uyuyor mu Alp? — Uyuyor. Usulca yatağa yaklaştı. Dinledi. Evet kızı uyuyordu. Hem o kadar sessiz ki, o kadar sakin ki, ebedi bir uyku da böyle olurdu. Odayı çığlıklar sarstı. Küçük Alp ne olduğunu bilmiyordu. Şimdi tah- talar üzerine oturmuş - eline aldığı bir orakla oynuyor ve: — Babam buğday bitince gelecek, diyordu, Pek çok defalar buğday bitti. Bi« çildi. Fakat Alp'ın babası gelmedi. Alp yavaş yavaş sefalet içinde onun İbunun elinde büyürken Hüseyin İz- mirde bir fahişe He zevk sürüyor- du (!). KIZILAYIN 60 NCI YIL DÖNÜMÜ 'MÜNASERETİLE VERİLEN MÜ- SAMERE VE KONSERLER Kızılayın 860 mcı yıl dönümü mü- nasebetile Kızılay Fatih ilçesi tara- fından 25/12/987 aşkamı ilçe kura- ğında Horhor ve Sarıgüzel semt o- caklarında birer Türk musikisi kon- |seri tertib olunmuş ve kesif bir halk |kitlesinin hazır bulunduğu bu kon- serlerden evvel de Kızılay ve onun yardımları hakkında konferanslar verilmiştir. Yine Kızılay Fatih ilçe- sinin Fevzipaşa semt ocağında 26/ 12/987 akçamı bir müsaraere tertip olunmuş ve ; yüzlerce halkın iştirak yettiği bu müsamerede alaturka ve alafranga olmak üsere (1 konsar ve konserleri müteakib de Fatih Genç- her Birliği gösterit kolu üyeleri ta- rafından çok muvaffakiyetli bir temsil verilmiş ve çok alkışlanmış- lardır. Ayni akşam İstanbul 13 üncü ilk okul talebeleri kıymetli baş öğ- retmenlerile mezkür ocağa gelerek aralarında gündeliklerinden — birik- tirmiş oldukları 17 krayı Kızılaya hediye etmek istediklerini sövlemiş- ler ve sükranla karsılanan bu var- dımları halka bildiritdiğinde şiddet- le alkışlanmışlardır. 297127937 aksamı vine Kızılay Fa> tih İlçesine bağlı Bolat kamununda Fener Yılmaz klübü. gösterit kolu üyeleri ve Şehremi kamumnunda da ilk okul taleheleri tarafından Kı- zilayı temsilen birer müsamere tar- tip olunmuş ve bu müsamerelerden evvel de Kırzılay hakkında konfecans. Ja verilmistir. Bu aksam ok üzdük Kusurumu- za bakmazsınız artık.. — Çak rica ederim hanımefendi.. |bilâkis cidden güzel bir gece geçir- dim. Faket bahçede gecen hâdiseye 'de çok müteessir olduğumu söyle - mek İsterim. Kimdir bu kız hanıme- fendi ?.. — Kızım .. Genç adam şaşırmıştı. Bu şaşkın- lık içinde bir an evvel köşkten uzak- |laşmak, bu gece karşılastığı hâdise- leri, kafası içinde sükünetle tahlil etmek istiyordu. Yılmaz, bu köşkten değil, kendine gittikçe daha çok alâ- ka gösteren Kâmran Hanımdan, sev- gilisinin annesinden kaçıyordu. yacağını ummuştu. Her gün yolunu ran Hanımı hiç alâkadar etmiyordu. müuhakkaktı. Suna da, o geceden sonra ı:ı;ılll- sini yavaş yavaş unutmak istiyordu. BN A İ BİTİNCE Fatmanın. gözlerinde yaşlar belir- — Baban mı... Baban mı yavrum?, Ah,:, Baban... Alp oğlum... Yavrum..| Birbirinize Haber veriniz: Ş (1 inci sayfadan devam) harfleri ile yazılmış olduğu için ma akteessüf okuyamıyor. Bunun içindir ki yıllardanberi yapılan müracaatlar ı kıramıyan ETEM İZZET BENİCE Yakılacak Kitab'i bir kere daha gözden geçirerek ve tedil ederek yeni |harflerle yazmıya ve meşretmiye karar yermiştir. Ne mutlu SON TEL- (GRAF okuyucularına ki YAKILACAK KİTAB adını taşıyan bu şahe- seri kendi gazetelerinde tefrika halinde okumak Jfırsatını bülacaklardır. ’Yı_ YAKILACAK KİTAB So0 Telgraf'ın eri büyük yılbaşı hediyesi ola- rak 1 Kânunusani 1938 den itibaren gazetömiz sütunlarında fefrika edi- Hecektir. thnm.ncu KİTAB, bilenler için tekrar anlatılacak bir şey yoktur. $ müuharririn tekrâr tashihinden geçen ve yeni. harklere çevirdiği bü şaheseri okumamış olanlar için sadece şunu söylemek lâzımdır : YAKILACAK KİTAB, bir bedbaht kızın İstanbulda ve Anadoluda geçirdiği aşk, acı, his, hayal, hayat ve hakikat sahnelerinin — ramonıdır. Bu romanda adı VİCDAN olan roman kahramanının en İçli hislerini, €n yüksek bir realite çerçevesi içinde tahlile muvalffak olan romancı, ese- rinde dekor olarak bütün an'aneleriile 20 yıl önceki Anadoluyu tasvir etmekte ve eserinin milli hususiyetini bu motif ve dekorlarla en yüksek mertebeye ulaştırmaktadır. Her halde SON TELGRAF okuyucuları Yakılacak Kitab'ın tefrika- ya başlanacağını her tarafa ve her tanıdığına yaymak, yeni harflerle bu şaheserin neşrini bekliyenleri bu fırsattan mahrum etmemelidirler. Yann“' sütunlarda Nusret Safa Coşkun'un yine SON TELGRAF | için hazırladığı DELİ GÖNLÜM adlı romanımdan urun uzun bahsedeceğiz. bür ünHımıdıyehuvııiunAkvelml&:niıhdcuıuh | GÜNmenkbesi hakkında bir şema neşredeceğiz. Hamidiye hakkındaki bütün malümat, DONANMA BAŞKÂTİBİ Binbaşı İhsan- dan ve Hamidiyenin seyir jurnalından ahnmıştır. Bu sütunları okuyanlar emin olmalıdrlar ki SON TELGRAF her gün biraz daha faydalı ve enteresan olmak içir elinden gelen Bütün JTedakârlıkları yapıyor. İ İkisi de yaşlı (4 övcü sepfadın devam) İkadın ki Paskal'ın aşkını anlayınca bunu cevab&z bırakmamıştır. Fa - kat çok geçmeden bu iki sevgili ar- fık kotu komşuya dedikodu mevzuu joluyorlar. Herkes kadının aleyhin- de: — Paskal elliden İdazla değildir. Kadın daha yaşlıdır. Öyle genç gö- rünmesine ne bakıyorsunuz? Paskal da yaşlı, böyle şey yapmalı mı? Hem İhasta bir de karısı var. Vesaire gi- bi Herkes dedkodusuna devam — ede- doğruca Paskal'ın yanma geliyor, |ve artık beraber oturuyorlar. Lâkin Paskal dedikodunun önünü — âlmak istiyor Paskal'ın yirmi yedi yaşlarında bir de oğlu vardır. Fakat hayli ap- talca bir delikanlı. Paskal şöyle dü- (şünüvdet (* — Aftık 'bu dedikoduya nihayet vermek lâzım, Herkes benim için ne dıyor? «Paskal çok kıskanç. Sevdiği kadını gözünün önünden ayırma -. jenek için onlu yanıma aldı.» Diyorlar. | Paskal buna bir çare olarak evin- jeeki sevdiği,kadını kendi oğluna ni- küihlamafı bulmuştür. Kendi kendi- ne: — Sevdiğim kadını metresim ın_on İherkesâ gösteteyim. Fakat niçin İlinim demiyeyim? Oğlumun karısı. Elli beşini geçmiş dul kadının yir- mi yedi yaşlarındaki aptalca deli - kanlıya nikâh edileceğini duyan ko- nu komşu işi azılmışlar, her gece fe- ner alayları tertib ederek Paskal'ın dünde çalgılar çalarak gürültü evi ondan bahsetmiye çekiniyor, unut- |mak istediği aşkını, tekrar tazelemek istemiyordu. Bir akşam Ayşe nine, sevinçle Su- nanın yanına geldi, Genç kız, onun bu telâşından şüb- İhelenmişti. Merakla yüzüne bakı - yordu, Ayşe nine, Sunayı daha fazla merakta bırakmak istemedi: — Sana söylemek istediğim birçok havüdisler var. Bu akşam biraz bah- çeye, çiçeklere bakmıya çıkmıştım.. yavaş yavaş bahçenin yetindeki ağaçlıklara doğru yürüdüm. Birden- bire kulaklarıma bir ses geldi. Etra- fıma baktım. Bahçede, bizim uşak- lardan kimse yoktu. O sırada gözle- Kâmran Hanım, o geceden sonra, İrim, tâ demir parmaklıkların arka- | genç adamın, köşküne, sık sık uğra- İsında duran bir genci görür gibi ol- |kabul etmiyeyim, yavrum.. dedim. du. Kendi kendime, acaba seslenen ru yürüdüm. Ona yaklaşlığım zaman (dan beni gülümsiyetek karşıladı. O- İna dikkat ettim.. yüzüne iyice bak- |tem.. tanımıştım 2 St | — Siz misiniz yavrum.. hoş geldi- |ceye kadar, koynundan bir zarf çı- — Çok sevdiği halde Ayşe nineye-bile 'niz., dedim. Niçin içeriye buyurma- . karmıştı. .B etmefe baslamışlardır. Öyle ki Pas- İyi bulamamıştır!. Fakat ellisinden sonra biribir- lerini sevmişler /. kal ile sevgilisi ve müstakbel gelini bir türlü sokağa çıkamaz olmuşlar- dır. Fakat bir akşam komşulardan Jbirinin evinde hariçten kundak s0- kulmak suretile yangın çıkarılmış ve lev sahibi Paskal'dan şüphelendiğini söylemiştir. Nikâh günü tayin edilmiş, Paskal süslenmiş, aptalea oğlunu da süsle- İmiş, gelin de odasında hazırlanıyor. Hem birlikte belediyeye gidilecek, Fakat bu sırada polis geliyor, Pas- kal'ı tevkif ediyoc. Paskal hiç itiraz dursun bir gün kadın, evini bırakarak ' *tmiyor. Gidiyor. Kendisinden sorul Jmak istenen ne ise cevab vereceğini, isüylüyor, Fakat seygilisi ile bir da- ha görüşmek nasib olmuyacakmış. Paskal'ın delikanlı oğlu — şaşırıyor. (Gelin de daha bir türlü tuvaletini ikmal edemiyor. Paskal isticvab edi- liyor, tevkifhaneye yollanıyor. Dul madam Roje evine dönüyor. Para- sız, pulsuz ve fazla olarak herkesin istihza ve hakareti altında ne yapa- cağını bilemiyor, Çok geçmeden ka- ölüsünü — bulmuşlardır. İPaskal'ın karısı da büsbütün deliri- »yor, timarbaneye götürülüyor. Pas- kal da nihayet mahkemeye çıkıyor. Kendisi kundakcılıkla itham edil- mişti. Kendi aleyhinde nümayişler, alay r tertib ettiren komşusunun evine koyduğu iddia edilmekte- (dir. Fakat Paskal sakin bir tavırla her şeyi reddetmiştir. Aleyhinde is- nad edilen cürüm sabit olmuamıştır. |Paskal nihayet beraet etmiş, bıra - kılmıştır. Fakat evine döndüğü z8- man aptalca oğlundan başka kimse- — dınız yavrum., diye sordum. Biraz işi olduğunu, içeriye kadar giremiyeceğini söyledi. Suna, Ayşe nineyi merakla dinli- iyordu. Ayşe nine sözüne devam edi- yordu : — Suna Hanımdan bir haber al- mak için buraya kadar indim.. nasıl- lar.. iyiler mi? Bilseniz ne kadar merak ediyorum.. dedi. Sesi tiriyor- du. Gözleri dolu dolu idi. korkuttu. Şimdi hamdolsun biraz i- yidir.. ceevabinı verdim. Sararmış yüzü biraz canlandı : — Size bir ricada bulunacağım.. bilmem kabul eder misiniz, dedi. — Yapabileceğim bir şeyi niçin O zaman cebinden şu zarfı çıkar- bekliyordu. Sunanın hastalığı Kâm- (adam bu muydu? dedim. Ve ona doğ- dı ve bana uzattı : — Bunu lütfen Suna Hanıma ve- Şurasını kendi kendine itiraf edi - İgenç adam, parmaklıkların arkasın- |rir misiniz? İyordu ki, kızını kıskanıyordu. Bu, l Mektubu bana verdikten sonra selâmlayarak çekildi, gitti. İntiyar kadın, bu sözleri söyleyin- a

Bu sayıdan diğer sayfalar: