İ $ i JEsKİ bir Yazan : Turhaniı korkutan ve sindiren bir dehşet sesi ! halde | Birahane henüz tenha idi. Hurha- nın bu akşam buraya girmesinin bir sebebi de orada çalanlardan bir kıs- mının, Boğaziçindeki sünnet düğ nünde çalan hu: nendeler olması idi. 'Turhan o gece orada saat on bir | buçuğa kadar birhayli çekiştirdi hattâ tanıdığı altı kişilik'saz heyeti- ne bile üç şişe ısmarladı. Gece y sına yakm kafa tam dumanlı olarak oradan kalkarken içeriye Selman, koluna takmış olduğu biri yar, mutlak eve gitmel Diye sattığı Selman şimdi kendi- sini burada görünce fena halde bo- zulmak Tâzımdı. Selmanın kolu kiliksız, kıya ki hani buna se; dikçe rafına ne kadar sıf z az gelir- sında bin bir yerirden yır- amalı bir turşucu cepkeni, bacaklarında yine bin 'bir yerinden partalon, ayakla- rında çamurlar içinde bir kadın pan- doflası vardı. O yağmurlu, çamurlu, tüzgârli ka: havasında göğüs ba- Har apaçık ve pantalonun düğmeleri hep çözüktü. Surat rakıdan, yargun- Juktan, perişanlıktan korkunca ya- kın bir klık — içinde idi. kalmca pos bıyıkların uçlarında yo- gurt bulaşıkları görülüyordu. Sel - manın kolunda gözleri kapalı ve a- yakta uyuklayarak içeriye giren bu adam, daha içeriye girer girmez or- taya çok okkalı bir külür savurdu: — Dünyanın, kâinatın anasını, av- radını... 'Turhan bunu duyunca içinden : — Eyvahlar olsun, dedi, “lar benim yanıma gelirlerse ne ya- parım .. Sonra bemen kararımı verdi : — Selmanı tersler ve kalkar, sa- #uşurum !.. Fakat bunlar içeriye girdikleri za- Mman müşterilerin bir kumu seslerini kesip kendi yanlarında onlara yer — açmıya hazırlandıkları gibi bezden yapma şık ve alacalı bir askı altında bir curcuna çalmakta olun saz heyeti — de curcunayı yavaşlatarak biribir - — İerinin kulaklarına bir şeyler fıml- — damışlardı. Serseri herif Selmanın sağ kolun- a idi; sol elinde de gayet pis bir kı- —hf içinde baston gibi uzun bir şey #ardı. Turhanın yanındaki masada içmekte olan iki üniformalı genç, karşılarındaki kıranta - bir adama — gordular: - Alledersiniz, kim bu herif?.. Kıranta adam gayet yavaş cevab verdi : — Neyzen Tevfik !.. Üniformalı gençler de Turban gibi hesablarını görüp kalkmak üzere idi- ler, (Neyzen Tevfik) sözünü duyun- €a Turhan akşam Selmanın kendisi- — ne bahsetmiş olduğu o yaman san- Atkârın, o eşsiz çalgıcının kim oldu- “Banu anladı. O Neyzenin, musikide, şi trde, sözde gerçekten çok yaman bir dam olduğunu zaten çok işitmiş ve daki adam o kadar '16 Bır Günah Yazan : Nezahar Gültan — — Beni bekle, şimdi geliyorum.. — beraber aşağıya inelim, dedi. — Ve telâşla odasına çıktı, Ayşe nine ' Ymertk ve endişe içinde Sunayı bek- /| ledi, Salonda, piyano gittikçe coşu- - yordu. Bir iki dakika sonra genç kız ve: — Haydi gidelim.. dedi. Âyşe nine, Sunanın elindeki kita- | raya şaşkın şaşkın bakıyordu. Daha “fazla sabredemedi ve sordu : — Kızım. ne yapacaksın bunu?. Genç kız sakin sakin cevab verdi: — Ne mi yapacağım, Ayşe nine' Çalgı ne yapılır?. Sen bu akşam, kaç kitaranı ve onun yanında bulunan IAKŞAMCILAR! Mit a eeedneneremi T aenmeatlreşimeme ada üeü D FUTT GNYG —B2- Osman Cemal Kavaılı tende ve hâ- | | |sediyordu. Kitarasını kalbinin üslü- akşamcının detterinden) 'kendisini çok görmek İstedi nedense bir türlü görememişti. O- in biraz ferahladı; ferahladı değil, hattâ sevindi: — Artık kalkmam, dedi, bakalım l |(Neyzen Tevfik) denilen bu herif de 'nemene şeymiş, bir göreyim, anlıya- yım! Deyip bir şişe daha ısmarladı. He- |men kalkmak üzere olan yanındaki üniformalı gençler de öyle yaptılar; Neyzen 'Tevfik sözünü duyunca on- lar da kalkmaktan vaz geçip rakı üs- tü birer şişe bira istediler. | Selman oldukça sarhoş olan Ney- zeni müşterilerden bir ikisinin ve İgarsonların da yardımile tutup uzun bıraanenin dip tarafındaki sar hi Lre yakın bir köşesine oturttu. (Devamı var) lngıltevenın Tramp gemiciliği Ticareti (Dördüncü sayfadan devam, yülü başgöstermi Tarınin faal: H mek için mütemadi bir surette ham madde taleb etmeleri, bir çok millet- in tekrar silâhlanma plânla | bir neticesi olarak maden talebinin | nihayet 1936 senesi ha- bularr buğday hareketi bep şilepçi> İlikle alâkadar olan vaziyetlerdir. di ve siyasi hâdiseler bu şe- | İkilde vukubulurken bir de diğer mil- Hetlerin şilepçilikle olan alâkalarını kik edecek olursak, şu netice İle karşılaşırız: Almanya karbden sonra kısa bir müddet sıkıntı çekmekle beraber bi- | lâhara kendisine aid bir ticaret filo- İsu kurarak yabancı memleket gemi- İlerine muhtaç vaziyetten kurtulma- iğa muvaffak oldu. * Amerikaya gelince; Amerika bir- leşik devletleri kendi bir ihra- eatcı millet olarak harice tanıtmak emeline düştüğünden, mütemadiyen 'yeni gemi yaparak, o vakte kadar İn- İgiliz gemilerinde yaptığı işlerin bir İkısmını kendi gemilerile deruhde etmiye çalıştı. Bundan başka İspanya ve Japon- Jyanın açık pazardaki gemi rekabet. İleri neticesinde bir kısım İspanyol |ticaret gemilerinin elimine edilme- si neticesine varıldı. Bütün bunlar- dan sonra dünya tichretinde İtal- yan şileplerinin de bir hayli arttığı görülmektedir. İşte bütün bu rakibler karşısında | inin — gerilemesini l biraz da tabil görmek lâzımdır. Bü- tün bu sebeblere bir de ihracat ve | Şithalât mallarının millt gemilerle | 'nakli temayülünün gün geçtikce kuv- vetlenmisinin sabebii sek, İngiliz şilepçiliğinin mağlüb e- dilmesi gayri kabil ne kadar büyük zorluklarla karçılâştığım — anlatmak 'daha kolay olur. ın Romanı İgenç te, merakla dinfeyecekler... Suna bahçeye çıktı. Bahçenin her tarafını saran gül dalları altına gitti, erudaki basır koltuklardan birine 0- turdu. İçinde, kalbinin ağrıdığını his- ne bastırdı ve parmaklarını ona doğ- rü uzattı. Kollejden mezun olduğu sene, hocası kendisine, ayrılık is » minde bir musiki parçası hediye et- | Mişti. Suna, bu parçayı çok sever ve her zaman kitarasında söyleyerek, çalardı. İşte bu gece de ayni parçayı İçalıyordu. Parmakları, kitarasının ü- ,zr—ri de dolaşırken, Sunanın sesi de gecenin boşlpklarında inliyor, coşu- 'yor.. fakat bu sesler yine perde perde igecenin boşluğu içinde kaybolup gi- Şestep> tabir olunan bir ilâve eder- |Y ( | İstanbulda eğlenceli Hayatı yavaş yavaş / Canlanıyar | (5 inetsoyfadan devam $ leri mâsalarının üzerini doldurmuş , bira köpükleri arasında Al- manlar, eğlence ehli, böyle yerlerin bülbülleri bazı tanınmış simalar gö- | züme çarpmakta geç kalmadı. Temiz bir musiki.. ortada zarif kıvrılışlarla dönen genç çiftler.. Ba- t inen seneden seneye eğlenmek ( k sinemaya gidebilen zev çin muhteşem addedilecek bir de- kor. Bir müddet sonra saksefoncu me- gafonu ile seslendi: — Dans Romen!.. idi. Ayaklarını burnu a kaldıra kaldıra bir- Rümen aynamağa başladı. Ne çevik oynüyor hani.. Bizim futbolcular en çetin maçlarda bu kadar sıçrı mazlar vallahi.. Bunu gürültülü bir İspanyol ha- vası takibediyor. Arkadaşlardan biri soruy — Yahu, bütün İ: ol Te e gürültülü müdür? m, memleketin hava- sı ve suyu icabı.. yar musun, bütün tarihi bi İkotten gürültü eksik olmuş mudur? Sarışın bir bayanla inadına siyah İsaçlı ve bir gladyatöre benziyen se- İvimli bir delikanlınin — oynadığı bu dans gerek figür, gerekse ifade iti- barile cidden güzeldi. Delik rasıra da zararsız sesile bu güzelliğe kusür etmiyordu. Pembe organtin bir raks bayandan sonra, ostümleri içinde münesi gösteren fıraklı bir genç Amerikan dansı oynadı. Papuçları plst üzerin- döfer temposu tuttu, Fakat maşal- lah o gence., Ne kuvvetli bacak İvarmış.. Derken megafon Corvin revüsü- n ilân etti. Altı tane sarı- Şın ve esmer genç kızdan teşekkül e- den revü heyeti ellerindeki çenber- lerile cidden hoşa giden numaraler lar. Ve bunu bir çok canlı lolar takib etti. ğ Akrobatik ve komik — numaralar- dan sonra yine caz ve dans başladı. Kanağı açılmış bir kümesten dışarı uğramış civcivler gibi, numara ya- İpan artistler de salona dolunca ar- tık eğlenmemek, gülmemek için se- beb kalmamıştı. Neşe bir sigara du- maru gibi gittikce etrafı Herkes kendi âlemi içinde eğleniyor, igülüyordu. zan da çok iyi eğleniriz. En büyük kusurumuz bunlardan ikisinin orta- sını bulamamamızdır. Bunu bulmak için de her şeyden lerine #ded ve tenevvü itibarile da- ha fazla malik olması icabediyor Çünkü bu gibi yerlerdeki eğlence şekline senede bir bile olsa bütün herkes ihliyaç hisseder. Fakat şunu İda ilâve etmek gerektir ki bu gibi iyerler bu gibi, dediğimiz şeraitte te- miz bir yuvâa olurlarsa, * fayda değil, zarar vermekle am ederler. ye idev Muhtaç olduğumuz, kafarmmızı din- liyecek, biraz bize neşe verecek u- cuz yerlerin teessüs elmeğe başla - İma billür ve güzel bir ses, satonda- kileri şaşırtı Kâmran Hanım iyice kulak verdi- yerde titredi. Bu nasıl şeydi ?.. Suana yatmamış mıydı?.. hissetmiş ve açık pencerenin önüne doğru yürümüştü. Ses gittikçe yak- lTaşıyordu. Daha fazla dikkat ettiği zaman, sesin ve çalınan güzel bir ki- taranımn bahçeden doğru uzandığını hissetti. O zaman, salanun bir köşe- ginde tereddüdle dinleyen ve şaşala- z29 gö vaypsmpyooş DAg Çze Kirm | yan Kâmran Hanıma seslendi : — Buraya teşrif buyurmaz mısı- nız, hanımefendi. Küâmran hanım genç yanına geldi Pençerenin önünde ayakta dur « r, gecenin namütenahi boşluk- larında bir bülbül şakraklığile co- şan bu sesi ve bu kitarayı dinliyor- misafirinin diyordu. Birdenbire salenun açık pencere- Tinden içeri dolan ve kitara ile ça- lardı, Yılmaz daha fazlâ dayanamıyarak Şardu' Cazın gürültüsü arasında ortaya | |bir parça daa garnitür ilâve etmekte | de bazan müzik çaldı, bazan şimen- | sarıyordu. | Bazan eğlenmesini bilmeyiz, ba- | evvel İstanbulun bu gibi eğlence yer- Yoksa sefahat ve sefalet meşheri | ——M7“—— —. Bi zaman vu sesi tanıdı. Ve olduğu | Yılmaz, sesin dışarıdan geldiğini | ' Almanyanın ' Düşmanlarına 'Dikkat ( #üncü sahlfeden devam) |Hitlerin faliyetine başlangıçta o da İiştirak etmişti, Yazdığı kitabda bun- dan sonraki harbde bütün Alman milletinin asker olmasını ve harbet- |mesi esasını ileri sürmüştür. Onun fikrince umumi harbde Almanların kaybetmelerine sebeb cephe arka- sındaki sivillerin bozgunculuğu ol- |muştur, Ludendor£ Almanyanın düş- manı olan farmasonları, cizvitleri ve yahudileri görmüş, bunu kitabın- | kitabı kendi fikrinde olan vatandaş- ları için bir vasiyetname demektir. İspanya boğuşmasında!. —: | Gumhuriyetçilerin Muvaffakıyeti ( 4 üncü sayfadan devam| releri tarafından yapılmak Ys- harekât da âkim bırakılmış - neticeye tar arruz plâm hazırladıklarını |duruyorlardı. Halbuki araı harekete geçe- şimdi birdenbire cumhuri - teilerin taarruza geçmesi âsilerin çok ümidlerini kırmış, hayli ta- savvurlarını âkim bıraktırmıştır. Teruel'in elden çıkması 'v;ık fena olmuştur. Çünkü denizden | muştur. ffakiyet üzerine İngiliz amele partisi de Londrada geçen pa- zar günü bir toplantı yapmış ve de- mokrat İspanya hükümetine sevgi- lerini göndermiştir. Bu gelenler 9,000 kişiden faz tuk s hma Atlee'nin sözleri çok beğenil- Avam kamarasındaki amelı partisinin reisi şöyle demiştir: — Benim son İspanya etrafında hayli tenk hükümeti ve milleti a- memlekette yapılan kü- propaganda gördükten sonra buna hayret et - | merneli, İspanyada sağlam bir.hükü- | mücadele € tin ihtiyacını lmamaktadır. de tabii surette işlemek- |e tedir. Eği demi müdahale siyase- tine hakk edilseydi harb daha evvel bitmiş ve İspanya cum - | |huriyeti sağlam bir surette yerleş- miş « olurdu.» 1 görmeklen bı-n kendi hesa- İi aai teründ <Eğlenmiyen İstanbul isimli an- İketi yapan Salâhaddin Güngör ar- | kadeşımıza da müjdeleriz: İstanbul- | enmeğe başlamıştır. Ve İstan- bul da eğlenilecek ) arı İMülkt idar riayet — Yanılmıyorsam — bahçen yükselen bu ses, kimin sesidir. Ne İkadar da güzel çalıyor?. Kâmran hanım tereddüdle cevab İvermeğe azırlanırken — bahçede acı | İbir çeğlık koptu. Bu acı çığlık birbi- | İri ardınca bir kaç defa tekrarlandı. Köşkün içi karmakarışık olmuştu, | dışarıda hizmetcilerin feryadları i- şitildi Hâlâ pençere önünde duran ve el- lerini yüzüne doğru götürüp, bü: İyen gözlerile dışarıyı seyreden Kâm- |ran hanıma feryadları işiten Yılmaz: — Hanımefendi, dedi, bahçede bir | |hâdise oldu. Bu sizin bahçenizde, | belki adamlarınızdan biridir. Fakat |görmelisiniz, size yardım edeyim, be- Jraber gidelti Kâmran hanım hiç ses çıkarmadan ye çıktıkla- am ağır yürümeye | İtahammül edemedi Kâmran hanımı Jarkada bıraktı ve bir kaç gölgenin | |kıpırdandığı yere doğr ukoştu. | Onu tik defa Ayşe nine görmüştü. (Devamı var) da böylece yazmıştır. Ludendorf'un |çi dler yapıldı. Fa- |" Teti yedi Amerikalı kızın gö kamaştıran çantası (5 inel soyfadan devem) |bulduğunuz eşyadır bunlar... V: bi vere- & bir | sandık gösterildiği zaman Vaydnan amıştır. İstintak zamandır. Vaydman'ı ruhi- tık iyi öğrenmiş olduğu için gözlerini Vaydman'a dikerek yavaş- ca: — Haydi, V. çük sandığı da tanıyacakı değil mi Dem h.ıı(n—m' 'az düşünmek istiyorum, de- , Cevab şünmek.. Bunun üzerine sandık bir tarafa |cekilmiş, diğter eşyanın gösterilme- i cevab- sine devam edilmiş- Bu istintak gabahtan öğleye ka- dar devam etmiştir. Sabahleyin is- tintak hâkiminin karşımna gelirken örünen Vaydman oradan çıkarken m tin bir hal gösteriyordu. Artık yi tecilerden, fotoğraf maki- n saklamağa lüzum gör - mişt. in yanında iken isine gösterilen şeyler arasında im kısmı bir takım kadın fo- jt ları tutmaktadır. Bunl:m!:ın bvr kısmı da bir takım erkoklor teriyor. Fakat il '!—m aid ol u seler V*ıvılm:m kendini tu- ğa başlıyor: ruyor: —V sunuz?.. Jman niçin cevab ver Si:c mani olan nedir?.. Avcı mektuplan ( Tucü serfadın devam) ö Jzun bir tedaviden lecanfre şırıngasından sonra gün batarken kendine geleb torun katiyen k lalarına tohum ği günde, İzmire gıdm apurda tarif ettiğin gibi bir adam, bavulları ve y kıyor. Ertesi gün bu 2- damı elinde bir tüfek, köpeğiyle dağ- larda gördük, dudak büktük, avcı | , aldırmadık, Fakat bu adam müthiş. Köpeği bir " İharıka. Eğer bu ikisinin takib tliği çevirme hareketini general Franko yapabilse değil bir günde harbi ka- zanmak, dünyayı fetheder fatih >- lurdu. Neyse uzatmuyayım, bizlere 7 açtırmadı. Fişeğinin içinde tek ha var her tüfek patlayınca, bu o on beş, yirmisi- yakıyor. İşte be- vişime gelince, krab ünden girip beynini dağılıp çıkmış en aihayet kuvveti kesilen tek saçma beni öl - dürmedi. Ben ve kalan diğerle vimizi, barkımızı bırakıp kaçtık. d İnim yaram. Ölm armin gi İdan ölekine atlarken karşınit çıka < cak, arkadaşlarımın nerede olduğu- nu öğrenmek için bana ne işkenceler yapacak diye kelecandan boğuluyo- rum. Şimdi o nerede ise, İ başı öne düştü, titre- İdi, kırmızı gagasından daha kırmızt R> Baş, diş, nezli r. Bunun üzerine Vaydman| vermeden evvel dü- | | — Çünkü size bü fotoğrafların ikimlere aid olduğunu söylersenr bir 1m İsimler vermiş olacağım: Hak bunlar benim Alman dostlarım Onların isimlerini vermek iste- mem, Onlar Almanyadadır. S İbenim yüzümden orada bir takım Ü* İzüntülere uğrarlar diye çekiniyo- rüum. Bundan sonra Vaydman'a bir ta- jkim mektublar da gös! if zamanlarda anasır ler sorulmak istenince Vayd man gene cevah vermemiştir. Fakatl sıra zavallı Amerikalı d m'in ufacık el çantasını göst |meğe gelince Vayı gayri ihti İyari başını sallamağa başlamış, gÖ* leri dolarak sesi kısılarak: — Evet, diyebilmiş, bu da o köşk- te idil, Sonra başını artık bu güzel ve intayı görmemek için bağ ka tarala çevirmiştir. Vaydman'a gösterilen eşyalar, ©* nun kurbanları olanlara aid bulun* duğu malümdur. Bunlar arasında »yukarıda dendiği gibi bir çok da re* simler vardır ki Vaydman onların İkimlere ald olduğunu söylememek- tedir. Dansöz Jan Foven'in cesedi Vaydı |man'ın gömdüğü yerden çıkarıldık- tan sonra morga getirilmişti. lerdenberi ortada duran cesed tah- nit edilmiş ve Amerikaya gönderil- mek üzere yola çıkarılmıştır. Köşkte bulunan kadın ayak! ları hakkında Vaydman yeni bir ifa- e bulunmuştur: — Bu ayakkabıların dört çifti Ja- nin Geller'indir. Fakat istintak hâkimi meş'um köşl te daha bir takım araştırma yaptır- |maktadır. Tahkikatın bundan sonra en heye- Jcanlı“tarafı Vaydman'ın Million ile yüzleştirilmesi — safhası — olacaktır. Tahkikatın alt tarafı yarınkt «SON İTELGRAF» dadır. Saat 18,30 plâkla dans musikisi, 19 Safiye: piyana ve keman refakâ- tile, 19,30 konferans: Selim Sırrı Ter" jean (Ömrümün defteri), 20 Müzey- yen ve arkadaşları tarafından Türk |musikisi ve halk şarkıları, 20,30 ha- |va raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafın- İdan Arabca söylev, 20,45 Bay Mu ler İlkar ve arkadaşları tarafınd: 'Türk musikisi ve halk şarkıları, (Se- at ayarı), 21,15 orkestra: 1 — Âm - bar: Fenella uvertür, 2 — Leopold: |Polonia fantezi, 3 — Holmes: sere- nade İtalienne, 4 — Planguette: le$ elcches de Corne ville, 5 — G: Au printems, 2215 Ajans haberlet la solalar, opera ve operet parçaları, 22,50 son haberler ve erte- |rak elime damladı. Ölmüştü, Yaşlı gözlerimi etrafımıza topla- 'nan arkadaşlara çevirdim hepsi ses- yor, şapkalarını çıkar- mış matcme iştirak ediyordu. Ara * mızda para topladık. Bedbaht kınali kekliğin göz yaşlarımı yıkayan, $Ö * Büdlerin gölgesi şuh bir kadın se < vimliliğile okşıyarak kaçan, kaybo- |lan derenin kenarında güzel bir mes izar yaptırdık. Bötün avcılar artık koklik vurmamağa, senin gibi bir canavarın da ismini ağzımıza alma- mafya and İçtik. Ben her ne kadâf |bir yanlışlık- olması #htimalini dü * şünerek arkadaşlara senin ne kadaf |m(e hassas ruhlu olduğumu, bilhas- İsa keklik avında yüz - fişek attığıt halde bir tanesini vurmak değil, yYâ ralarmıya bile tahammül edemediği" ni uzun, uzun anlattım, inandırama” dim. Eğer günahkâr sen değilsen biz€ İbildir gönlümüz raaht etsin Yok ©* İğer sen bu günahı işledinse bizleri unut, Allahtan affını dile, I grip, romatizma ve bütün ağrıla" rınızı derhal kecer. leıbıııdı günde 3 kaşe