€-SONTELGRAF- 18Birincikânuncaz AKŞAMCILAR| (Eski blr Yazan : ————— — akşamcının defterinden)j Osman Cemal Kayallı Burası tekkedir tekke.. Hor bakanın gözü kör olur — Demin burada kendi kendinize dertleşirken Zeyrekli Aziz Bey ba- bamın halinden de bahsetmiştiniz. Doğru mu, Aziz Bey baba artık o ha- ledüştü mü?. — Sus, sus. evlâdım.. sus.. herif şimdi.. tam manasile.. çoluk çocuk maskarası.. olmuş.. bu gidişle. kor- karım.. yakında. ya Darülâcezeyi.. yahut tımarhaneyi.. boylar.. — Ah, pek yazık, acıdım doğrusu! — Yazık ki.. yazık.. kim acımadı ki. amma kabahat kimde?.. Yine kendinde.. onunkisi rakı içmek de- ğildi ki!. O, rakıyı.. tâ gençliğinden- beri.. anazının. memesi sanır. ne gece der.. ne gündüz.. ne sabah.. ne akşam.. ne öğle.. ne ikindi. biz de içiyoruz. bu zıkkımı amma.. amma öyle olmalı canım.. rakınım tadı.. za- ten.. öyle çıkar... Dutçu bakkaldan döndüğü zaman 'Turhan da oradan ayrıldı. Sonra Re- fik Beyle dutçu bir saat bile sürme- den o şişeyi de hakladılar ve tam gece yarısı dutçu, ikinci defa bakka- la gitmiye hazırlanırken Refik Bey de yattığı yerden ana şu emri veri- yordu : — Açmazsa., kerata., kır kapıyı.. Bir içeri ! —keğda 'TURHAN, ZIMBA İLE YİNE KARŞILAŞT Sicak, bunaltıcı bir Ağustos gecesi, Beç vakit, Turhan, tek başına Tekir- sarayındaki meşhur Kel Panonun, içi yenidünyalar ve kâğıddan askı- lar, çiçeklerle süslü meyhanesine uğ- radı. Fakat kapıdan içeri girer gir- mez buraya uğradığına da, uğrıya- cağına da bin kere pişman oldu. Çün- kü tam kapıya karçı gelen kanepede “iki kılıksız delikanlıyı hemen tanıdı. Bunlar üç, dört ay önce Yonikapı- — daki meyhanede hir çıkarmak iste- yen Zımba İbrahimle arkadaşıydı. 'Turhan bunları görünce, görmemez- likten gelerek tezgâha sokuldu; yü- — reği tıp Up almıya başladığı halde “—hemen oradan geriye dönmeyi hiç “to muvafık bulmadı, Dönse, ölekiler /— korktuğunu anlayacak, belki de he- en peşi sara fırlayıp dışrida kendi- gine çullanacaklardı. — Zımba İbrahim de derhal Turhanı — tanıdı. “ve ©o tezgüh başına yürürken arka- onu göstererek, yavaşta : — Yenikapıda bana gülen züppe ! Oranın talumbacı reisi olan Kel “Pano, Turhana iltifat etti : unuttunuz artık çoktandır Turhan bey. Böyle olur mu? Tek- “ kedir tekke; buraya hor bakma- — malı! Hem burası bizim değil, sizin gibi ahbaplarındır. Size karşı bir ku- surumuz oldu da ona kızıp buraya “dğramaz oldunuzsa kusurumuzu af- / federsiniz. İriyarı, bol paçalı, vişne çürüğü hışuklı. Kgöğsü bal gümeci siyan min- omuzundan kuşağının arasına ğru uzanan kalın, gümüş köstekli, im böyunlu meyhanecinin Tur - hım bu iltifatı berikilerin hiç te ho- Ç şuna gitmedi. Bir ara, Zımba İbra- him kalktı, tezgâhin önünden dola- ;ırık mahçeye su dökmiye gider gibi yaptı; sonra geldi arkadaşının yanı- na çöker çökmez paçacı damından kelp düşer gibi birdenbire - gazele başladı; ses yine 0 kötü ses, makam İyine © makamdan başka her şeye |benzeyen makamdı. Müşterilerden, |yüzlerini ekşiten ekşitene idi. Ne işe aval, bağıra çağıra, haykıra uluya gazelini bitirdi ve gazel biter bitmez bu sefer iki arkadaş birden modası çoktan geçmi— olan şu türküler ar- tığını tutturdülar : Sarhoşum amma falso yapmam, Olur olmaz hovardaya kulak asmam! Sonra onun nakaratına geçtiler : Kadeh kırmak, elin sarmak Hovardaya hovardaya pek şandır ! | Zımba İbrahim en sondaki (Şan- dır) kelimesini söylerken elinde tut- tuğu kalın kâadehin dibini de taaak diye mermerin üzerine vurunca ka- deh parçalandı. Kel Pano denilen â- dam, böyle veylere karşı pek pişkin- |Gi, hemen tezgâhtan bağırdı : — Sen sağ ol delikanlı, kırılan ka- deh olsun ! Zımba buna çok aksi bir karşılık verdi : — Amma.. biz.. bu kadehi.. mın. kafasında da kırarız !.. Meyhaneci yine gülerek : — Yine siz sağ olun omuzdaşlar, kırılan adamın kafası olsun ! Turhan, vaziyetin pek aynasızlaş- mıya başladığını görünce önce biraz ürker gibi oldu; çünkü sakar oğla- 'nın bahçeye çıktığı zaman yine kolu- nun içine söğüt yaprağı denilen sip- sivri bıçağı saklamış olmasından şüb- beleniyordu. Bununla beraber o ge- ce Yenikapıda Mehmed Ali denilen döşemeci kalfasından yediği bir bas- tonlâ yere yuvarlanmış olan bü sa- kar oğlanın oradaki yedi sekiz müş- teri yakalayıp dayaktan suyunu çı- karabilirlerdi. Zımba yeniden bir gazel karikatll- rüne başladı; bu defa eskisinden dört beş misli falsolu bağırıyordu. Geniş meyhanenin en dib tarafında oturan Ali kaptan adlı sivil giyinmiş Rizeli bir gemi kaptanı meyhaneciye ga- yet sert çıkıştı : — Kafa bu be, sustur şu hergeleyi, yoksa kalkıp ben sustur mR! ada- tana sordu : — Bana mı söylüyorsun moruk?.. (Ayağa kalkarak) bana Zımba İbra- him derler, ben adamı... Oğlan sözünü tamamlayamâdı; el- li beşlik Rizeli kaptan, yerden bir sandalye kapınca Zımbanın omuz ba- şına bir indi.. İşte o kadar, Ortada artik ne ses kaldı, ne nefes... Kaptan yerde boy- Tuboyuna uzanmış olan Zımbanın be- line de bir tekme yapıştırırken ar- kadaşı kaptanın ellerine, ayaklarına sarıldı : — Vurma babacığım vurma, vur- ma öldüreceksin babacığım vurma yazıktır babacığım, vurma, biraz ca- hildir, kusuruna bakma ! Kaptan ona : (Devamı var) Bır Günahın Romanı Yazan : Nezahat Gültan Yılmazın sesi gittikçe derinleşti. Gözleri bulutlanır gibi oldu. Suna, Yılmazın bu halini gördü ve anladı ki, Yılmaz, tamamile kendi tevklerine, isteklerine uygun bir ar- kadaştı. Ve kendisini seven bir ar- çadaşla miçin —mes'ud olmıyacaktı. mııewgı bu sonsuz saadeti, sevgi- n gözlerinde de görmek istedi. Ve onun gözlerinin tâ derinliklerine dar denn bir kuyuya bakar gibi i hissetmiş gibi idi. Ona iyice yak- tı. Ellerini onun sarı saçlarında irerek içini çekti: — — Suna.. güzel Sunam... Aşkımız- da ilâhi bir kuvvet var. Bunun için örl Suna.. bu kuvveti aramızdan '“'”"'"""""'""""'J öeali d Rin ucuna kadar gelen bir damla ya- şı ondan gizleyemedi. — Güzel gözlerinden, kirpiklerinin ucuna kadar inen bir damla yaş, e- minim ki saadetimiz içindi. Ve Sunanın sarışın başımı göğsü- 'ne döğru çekti. Kımıl dudakları üze- rine kendi dudaklarını koydu. ... Uludağda spor başlamıştı. Suna ile Yılmaz, daha yolda iken tanıştık- ları bir grupu bırakmamışlardı. Hep gençlerden teşekkül eden bu grup dağda neşçeli bir spor hayalı geçiri- yorlardı. Yarışlar pek heyecanlı ol- muştu. O gün Uludağ sporları pek neş'eli geçti. Herkes geçirdiği günden mem- inun avdet ediyordu. Yarışa girenle- ııı Ndın inişi daha eğlenceli ol - b ..,—U_ İN a Zırmba birden durdu ve Ali kap- | | İnsan kasabı /|Halâ yaptıklarını —| Yazıyor (5 inci sayfadan devam) — Parise ilk geldiğim gün, istas- yonda trenden iniyordum. Röger Milyon isminde bir adamla tanışı - yordum. Onun ısrarile Paris civa- rındaki sayfiyelerden birinde bir köşk tutmağa karar veriyoruz. Bu köşk iş görmek için maksada muva- fıktı;. Bir ay geçmişti. Ben Amerika- İh dunsöz Joan Koven ile görüşm've başladım. İlk defa kendisine Şan - zelizede rastgelmiştim. Benim tuttu- yBumr köşk Sel -Sen- Klo'da idi. Ken- disini hafta sanunda istirahat için joraya gelmeğe davet ettim. Geldi. Fakat anladım ki beraberinde para vardı. Üzerinde mücevherat çoktu. Hemen karar verdim. Bu paralarla mücevhetatı elde edecektim. Dan- sözü öldürmekten başka çare yoktu. Ne ile öldüreyim?.. Kurşü! ikat böyle incecik bir mahlüku öldür - mek için bir kurşun kullanmak faz- la olacaktı. Ben de öyle yaptım: O- nu kurşunla öldürmedim. Boğdum!. Üzerinde para, mücevherat, seyyah- lara mahsus çek defterleri vardı. İ- ki yardımcı ile çek defterlerinin ço- Bunu Paris sergisinde bozdurmağa para almağa muvaffak oldum. Çün- kü bdn de Paris sergisinde seyyah- İlara tercümanlık ediyordum. Fakat îgcne para ihtiyacı artıyordu. Onun Jiçin ben de bu cinayetleri yapıyor- dum. Amerikalı dansöz Joan Koven'i :boîdukt.m sonra elime geçen parâ jsudur: Banknot olarak 5,000 Pransız |frangı, 500 dolarlık seyahat çeki. Şaför Cong'dan da 1,500 frank. Leblond'dan 10,000 frank. Lesobre'den 5,00 frank. Friç Fromerin üzerinde yalnız 300 frank bulduğumu söylemiştim.» Zabıtaya vel bu ifadeden son- daşları” olanların tevkiline girişil - miştir. Vaydman bundan sonra - istintak hâkimine sevkedilmiş, onun tarafın- idan hüviyetine vesalreye dair muh- tasar bir kaç sualden sonra hakkın- da tevkif müzekkeresi kesilmiştir. Vaydman sirkat maksadile adam öl- dürmekle ve zabıtaya karşı silâh kul- Tanmakla maznun olarak tevkif o- |lunmuştur. Bu sıralarda ise zabıta Vaydman'ın diğer arkadaşları olan erkek ve ka- bir otelde oldukları anlaşılmış, ora- nın zabıla ve jandarmasına verilerek bu kadınla erkeğin kaçma- sına mani olmak üzumu - bildiril - miş, bunların tevkifleri ciheline gi- dilmiştir. Mantoa zabıtası tertibat a- larak oteli tarassud etmiş, beklemiş ise de çok geçmeden anlaşılmışlır ki laranan erkekle kadın bir zamandan beri ortadan kayoblmuşlar, odala dında eşyalarını, çanta ve saireleri- Baş, diş, nezle, dını arıyordu. Bunların Mantoa'da |: J şılaşması muhtemel olan tehlikeler (5 inetsayfadan devam V rahatının — kaçtığımı arkadaşlarına anlatmaktadır. Bundan başka bir gok kadınlar tarafından aldığı mek- tublarda kaçırılmak fikrinden bah- sedilmektedir. Bütün bu haric? teh- likelerden başka Robert fazla çalış- tığından âsabının bozulması yüzün- de kırışıklar hâsıl olması ihtimali de dalma mevcuddur. Karikatür Varmış diye.. Berlin (İtususi) — Danimarka ga- zetelerile duha bir çok İskandinav gazetelerinin Berline gelen nusha - ları zabita tarafından topdanmıştır. İBuna sebeb de bu gazetelerde dak- tor Şaht ile general Göring'in kari- katürlerinin bulunmasıdır. Macar harbiye nazırı #Roma (Hususi) — Macaristan har- Biye nazırı general Roder buraya gelecektir. Macar hariciye nazırı İ- talyada on gün kadar kalırak kral BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Sekizinci tasarruf ve İyerli haftası konferans: Akşam ga- |nıcıuıdm Selâmi İzzet, 19 Safiye : İpiyano ve keman refakatile, 1930 Çocıık Esirgeme Kurumu tarafından ıdukıor Şikrü Hâzım (Çocukta zekâ ve karakter) mevzuu ile konferans, kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030 hava raporu, |20,33 Ömer Rıza tarafından Arabca 'söylev, 2045 Semahat Özden ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı), 21,15 orkestra: 1 — Bethoven: Coriolan wvertür, 2 — Rimiski Korsakolf,: Şeherazate, 3 — Çaykoviski: Das - /varn noh zaytin, 22,15 Ajans haber- leri, 22,30 plâkla sololar, opera ve ©- peret parçaları, 2250 son haberler ve İertesi günün programı, 23 son. Batteee aN maNitem ü sününde Ha NÜNiremia Hi ni bırakarak ötelcinin de hesabıni görmeden gitmişler ve bir daha dön- memişlerdir. Aranan kadın Renetri- İkoldur, bu kadın da genç Milyon ile İayni otelde oturuyardu. O da onun- la oradan savuşmuştur. Vaydman'ın çürüm arkadaşları hemen ele geçi- vermediyse de otelde oturdukları 0- dalarda her yer aranmıştır. ikatın devamı vardır. grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. Icabında günde 3 kaşe alınabilir . Taklitlerinden sakınınız ve her yerde israrla GRİPİN isteyiniz. na, başını kaldırıp dağa baktı. Ulu- dağın üstünü koyu bir gölge kapla- mış, uzaklarda gün çoktan sönmüş- tü, Yılmaz, Sunayı her zamanki yerl- ne kadar getirdi. Oraya gelinceye İkadar, hava iylec kararmış, vakit i- lerlemişti. Suna, geç kaldığı için üzülüyordu. Yılmaz: — Haydi Suna.. seni biraz duha götüreyim. Belki korkarsın.. dedi. Suna razı olmadı. Kökünü ona göstermeyi istemiyordu. Ayrılmak için elini uzattı. ve : — Gecen hayır olsun Yılmaz, hiç merak etme.. ben şimdi koşa koşa giderim.. cevabını verdi. Yılmaz, genç kızın yüzüne ve gör- lerinin içine bakarak : — Suna.. dedi ve sözüne ekladi : — Çokr geç kâaldın.. ya sana evden ,darılırlarsa?.. Genç kız gülümsedi : — Niçin düşünüyorsun Yilmaz. beni Üzerlerse sana sesleniveririm.. Yılmaz, Sunanın ellerini avuçları içinde sıkıyor, dudaklarının ateşile |bir cehennem gibi yanıyordu. ... Kâmran Hanım, o gün Sunanın, lymı kendisine haber vermeden git- İtiğini duyunca fena halde içerlemiş- İti. Ona iyi bir ceza tertib etmeyi ka- rarlaşlırdı. | Suna, o akşam köşke çok geç dön- İdüğü halde, Kâmran Hanım, onu cok İiyi karşılamıştı. Suna, annesinin, kendisine karşı hiç değişmediğini ve bilâkis her zamankinden daha iyi davranışının pek hayıra alâmet ol- | madığını — düşündü. Ve yemekten | sonra doğru Ayşe ninenin yanma gitti. Onu yalnız bularak annesi hak- kında bir şeyler öğrenmek istedi. Ayşe nine de hanımı o gün her zamankinden daha iyi bulduğumu söylüyor, yalnız, sabah kahvallısını verirken : — Ayşe nine, Suna erken mi gitti? diye sorduğunu ilâve ediyordu. Suna, bundan da bir şey anlamadı. Merak ve tereddüdle salona çıktı.. vakit epey geçti. Annesi de odasına gidiyordu. Sunayı görünce döndü : (Devamı var) Robert Taylorum kar- | Yarınk! «SON TELGRAF» da tah- * Belsoğukluğ Son Telgrafın 25 - 11 - 937 tarihli nüshasında, belsağukluğunun iyi te- davi edilmediği takdirde yapabile- üyük ihtilâtlardan bahsedece- Bimizi yazmış! bugün sırası ile mütalea edelim. ima (hlil gışai muhatisinde kalmaz- lar, mücavir uzuvları da istilâ eder ve bazan da kan tarikile daha uzak- lara da gider. Mücavir uzuvlardan ilk dela sünnetsizlerde hastahğm, hâd devresinde çok seylân olur,mü- temadi delk ve temas neticesi gülfe- yi tahriş edor ve orada bir şiş poyda olur. Biz buna «Phimosis» deriz. Gul- fenin ileri geri hareketine mâni o- lur, Bazan bu şişlik o kadar çok olur. |ki idrar deliğini tamamen kapar. |Böyle vak'nlarda derhal sünnet yap- malıdır. Sünnetlilerde bunun aksini yapar. Buna da «Parafhimosis» de- riz. Şiş olan gülfe, haşefenin arkamına gider ve orada darlaşmış bir halka - İgibt haşefeyi tazyik ederek şişirir. |Bu suretle deveranı deme mâni olur, Netlcede kangrene kadar gider. Böy- | le vak'alarda derhal lâzimgelen ame- liyeyi yapmalıdır. Bir de, nadirdir, fakat olabilir; ince damarcıklar va- sıtasile gönokoklar, hastanın kasık- larındaki bezlere gider ve bunları şişirir, Şişirdiği zaman da çok gerili | olur, Bazan da cerahatlevir. Böyle | vak'alarda derhal bir şak yapıp ce- rahate yol açmalıdır. Fena yapılan Jâvaj ve enjeksiyonlardan gönakok- ların sevdiği, gizlendikleri ma- ra Vaydman'ın diğer cürüm acka - ,19,55 Borsa haberleri, 20 Sadi ve ar- |hal «Littre» guddeleridir. Bunların iltihabında littre veyahut Folikulit İnamı vorilir, İşte bu guddeler de ba- |zan cerahatlenir veyahut dışarı ta- İrafa şişerek adaleyi, cildi deler, dı- şarı akar. Bu veçhile idrar yolu ile irtibat peyda eder ve o mahalde bir |fistul husule gelir. Bu vak'a çok fe- nadır. Çünkü bir defa idrar yolu ile irtibat payda etti mi kolay kolay ka- panmaz. Bu defa fistulü kapatmak için tıbbi başka teodbirler alınır. Cihazı tenasülün barie kısmında husule gelen İhtilâtları kısaca yaz- dık. Şimdi sırası ile dahili kısmında büsüle gelebilecek - fenalıklarından bahsedelim : İyi tedavi edilmiyen belsoğukluğu yavaş yavaş İdrar yolunda darlık peyda eder, Bu darlık birden olmaz. 12 - 15 sene sonra başlar. Bazan da darlığın erkenden zuhur ettiği vaki- dir. En ziyade 30 - d0 yaş arasında dir, hastalık müzminleşir, hafif bir akıntı ve idrarda filâmanlar vardır. Burada darlığı snlamak için ihlilin sonda ile muayenesi lâzımdır. Bu de- vitden sonra bastada idrar kuvvet- siz çıkmıya başlar, geç ve uzun müd- idet devam eder. Hasta ndeta ayak- kabılarının üstüne işer. İdrarın şekli bozulur, çatal gelir, bazan keşllir, bazan bitlikten sörr adahi birkaç damla gelir, daha sonra darlık iler- ledikçe hasta, mesanesini boşalta « maz, zorlatır. Mesane büyür, niha- yet halip yolu ile böbrekleri bozar, hasta başlar zayıflamıya... Ateş yük- selir, iştah kalmaz ve vaziyet çok fe- nalaşır. Bu darlıktan ileri gelen bir İde idrar yolunun gışayı muhatisi fe- na lâvajlardan, keskin kadar muhtekan ve şişer ki hastanın (birden, idrarı tutulur, bir damla bile İldrar çıkaramaz, sancısından, ölüyo- rum, diye bağırır. | Yine fena tedavi netiresi gonokok- lar mesane gişayı mühatisinde ilti- hab yaparlar. Hasta, her beş dakika- da idrar etmek ihtiyacını duyar, gi- (der, birkaç damla idrar gelir, arka- |dan dehşetli sancı. Beş dakika son- râa bu hal tekrar olur. Gece, gündüz devam eder. uzun sürerse — idrarın arkasından kan da gelir, Bazan baş- tan aşağı kanlı gelir. İdrar cerahitli, hulınıl olur. Bu halde uykusuzluk- İtan, hasta zayıflar, iştah kalmaz, |yorgun bir hal alır. Bir de gonokokların fazla sevdiği mahal Prostattır. Hastaların iyi te- davi edilmediklerinden, kendilerine itina etmediklerinden, meselâ, ata binmek, dans etmek, koşmak, futbol oynamak.. -gönokokların — prostata İyerleşmesine çok yardım eder. Has- İtalığın hâd devresinde akıntı fazla olur. Bilmiyerek sonda yapmak gibi haller, prostat yapmıya sebeb olur, Yaptı mı 38 - 39 derece derece ateş olur, belinde, kasıklarında ağrı olur, ö z Hastalığın mikrobu gönokaklar, du- görülür. Fena tedavi neticesi, tabii- | u eyi tedavi edilmediği takdirde ya- pabileceği ihtilâtlar Yazan: Dr: T, A, Miçikoğlu sık işemiye başlar. Bir defa prostat oldu mu, arkadan yumurtaları şişefı Bana böyle hastalar müracaat te - |Mmişlerdir. Bu yazdıklarımın hepsi Ü- |zerledinde iken geçen nüshada yat- |dığım gibi eVan kökçülere devam ederler, Tabiidir ki bu haller iyi ne ticeler getirmez. Nihayet corrahi Müdahaleye kadar gider. Prostat Müzminleşirse birtakım başka ârızâ- lar başgösterir. Meselâ, müşkülât & le idrar öderler, sık sık ve uzun de- vam eden zebebsiz intiazlar olur, bü intiazları bir difk takib eder, tedri- 'cen bir ademi iktidara doğru sürük- ler, kadib eski selâbetini alamaz, pörsük kalır, difk sür'atli olur, bazan da hakiki bir ademi iktidar teessus eder. Bu hallerde hastanın üzerine fena tesirler yapar. Nihayet bir nev- raşteniye doğru gider; Hastaların yine kendi ihmalcili * iğinden gönokoklar arka ihlile geçef, buradan da meni keselerini istilâ e- der. Prostatta ne gibi fenalıklar ya |pabilirse burada da ayni halleri yâ- par. Yumurtaların şişmesine sebeb olur, huveysal meneviden gonaköl- Tar kana karışır, bu defa gelir, bütüN vücudümüzün mafsallarına gonokolk sık bir romatizma yapar. Buralarda su toplar, vaktile çarelerine bakık mazsa iş kötürüme kadar gider ve İtedavisi de gayrikabildir. | Hâd bir belsoğukluğunda meni ke- İsesi iltihablandıktan sonra buradâ 'Berlaha giderek onu iltihablarıdırır. |Buna «OÖrchi - opididymit» denif. — |Sişlik, ekseriya tek tarafta olur. İki İtarafta da olduğu vardır. Sol tarafı İsoğa nazaran daha ziyade âfetrede- |dir. Bu da fena lâvajlar, perhize ade- miriayet, vakitsiz. konan sondalar, tenasüli tahrikâttan iler igelir. Bir- denbire başlar, bir kaç saat sonra dehşetli ağrılar başgösterir, torbalar büyür, kızarır, şişer, kordon kalın- laşır, sertleşir, dokunursan fena ağft yapar, ateş yapar, iştah kalmaz, ağ* tılar kusturur, torbalarda su topla* nır, burada sebebi gönokok olarak — cerahat toplanmaz. «Sevgili şefimiz — Bay doktor Ali Eşref, Epidymitte c& rahatli fistul görürseniz, sebebini |başka hastalıklarda araymız. derf.« İşte Epldymit — gönokok — yapır bileceği en büyük fenalık, huveyna- ti meneviyenin olmaması yani çocür ğu olmamak eKısırlık» iltihab esnaâ* sında berbahin huveynatı tıkanır, meni çıkmaz, eğer hastalık tek taraf h ise kısırlık mevzubahs - alamaz. Çünkü mukabil taraf açıktır, huvey- natı nakleder. Belsoğukluğu daha ne gibi fena * lıklar yapabilir? Ne bileyim, her şeY yapar. Hatırıma mühim bir şey da- ha geldi. Hastalar idrar eder, tahatel iyapar. Fakat tahareti kendi ellerine — yapmıya ihmal ederler, Ve o eller ile gözlerini ovarlar, Bu defa göne- |koklar gözlerine intikal eder, baslaf |faaliyete geçmiye... İlk defa gözün tabakaf Tmunzammesine iltihab ye* par, kızarmak, yanmak, yaşarmak, jJakar, yapısır, nihayet tabakai kartıi- )yeyi tehdid eder ve orada bir karh hüsule gelir. «Oftalmi gonokok» bu- der. İste bayan ve baylar, sizlere geçefi nüshada bu hastalığın sirayet mem” balarından ve mümkün mertebe tü tulmamak çarelerinden — hahsetmiş- tim. Bugün de, bu hastalığın yapt” bileceği fenahıklarından hahsederek zannederim, sizleri oldukça — tenvif gük çocuklarda görülen belsoğuk * Tuklarından bahsedeceğiz. , gidiyor Berlin (Hususi) — İktisad nazif” İlağından çekilmiş olan doktor Şaht'if levvelce beraber çalıştığı ırtülebli İsıslar da birer birer istifa etmektâ 've bunlardan bir kışmı tekaüida s0Yİ olunmaktadır. ee — sefiri Brüksel — (Hususi) — Prüksel sefaretine tayin olunan BAF getan buraya gelmiş ve işine Ö’ Fransanıt — mıştır. Sefir gelir gelm- hariciye- nazırile wı ve iti hakkında i Tiindü © İna derler. İş, bir körlüğe kadar g7 —— Şahtın adamlarıda — Fransanın Brültloı KS ü 4 d