2 H f vi ömİ aN $ (Eski bir Yazan : aa |AKŞAMCILAR incileşrin 937 aa. KUN DALAN aNN AAA DA ieremnanu eat —21— akşamcının detterinaen | Osman Cemal Kaydgılı Sarhoş gözü ile iki ev arasına kurulan köprü — Yağma yok, bedav latırım amma, parsa toplarım! — Sen anlat da parse kolay Bir hayli nazlı tan sonra Aziz Beybaba anlatmıya başladı: endim, sözü kısa tutalım da, fazlâ baş ağrıtn o gu—p, o gı-ce cesi şu kar= k Akılli çekmişiz. Sizden. iyi olm lar, dört beş ihvan akşamdan başla- yıb gece yarısına kadar sekizer, o- nar şişeyi bulmuşuz. Gece yarısı meyhaneciler bizi yarı kapalı kapı- dan güzellikle dehlemişler. Dehle - mişler amma biz oradan bir okka da- ha yammıza almayı unutmamışız; Onu da yolda yumruk mezesile te - mizledikten sonra ihvan biribirimiz- | den ayrılmış, evlerimizin yolunu tut- muşuz! Mulüm ya, buraya en uzak | olan ev, bizim ev olduğu için ben ar- tık kimbilir ne kadar sonra ve kim- bilir ne baller geçirerek bizim mia halleyi bulmuşum. Bizim mahalle bulduktan sonra yine kimbili: halle bizim evin olduğu dâr sokağa Mapmışım. Orsa boca bir. müddet yürümüş. Sonra tam bizim eve yak- laştığım zaman bir de bakmışım ki bizim evin sokağa bakan üst kat pen- Ceresi ile karşıdaki komşu evin üst ne kat penceresi arasına bir köprü ku- | Köprü hem de ne köprü ! | tülmuş . “Ben zaten bu gece tam manasi k hm fılısgıt bir vapur olmamış mü- ?.. Şimdi aşağıdan yukarıya doğ- a hwkıp ta © köprü gözüme ilişince “birden afalladım; Allah Allah, de - |dim, bu da nesi, iki ev arasında bu |köprünün ne münasebeti var? Hem bu, sabahtan burada yoktu. Fakat * ayaklarımın altındaki bü su da ne- dir böyle, yere eğildim, baktım, su hemen dizkapaklarımı geçmiş.. Sa- — bahleyin burada bu su da yoktu, a- «ab bu da nesi? Derken zihnim allab bullak olmi- ga başladı. Etrafıma bakındım, ge- Kiye döndüm, sokağın ağzına doğru biraz geri geri gittim; tekrar ileriye | #öndüm ve yine gele gele o derin © Şuyun içine batlım ve yine tepeme Buktım, yukarıdaki köprü duruyor, — Yine bir müddet, acaba yanlış inı geldim? filân diye düşünürken zih- him büsbütün karıştı, Eyvah, dedim, gzliba dalgayla bizim mahalle diye ı;yınh; bir yere gelmiş olmalıyım ! Nakleden “Akşam üstü, büyük mabedin &rka — sokaklarından birinde hüviyeti meç- hul bir Hintlinin cesedi bulunmuş, ğ ıD_erhıL otomobile atlayarak mabed Givarına yetiştim, Zayıf, sıska ve ih- tiyar bir adam cesedi... Lükin, heri- — fin yüzünü yakmışlar.. kim olduğu- nu keşfetmek kabil olmadı. O civar- Ga bulunan yüzlerce dükkân sahibi- Vi sıkıştırdım. Hiç kimse, cesedi ta- nıyamadı. (Siyah hançerliler)tarafından öl- dürüldüğü muhakkak, çünkü, ölen | adamın yüzü teşhis edilmesin diye yakılmış. Ah bu Siyah hançerliler.. ne esra- rengiz bir cemiyet ! , Cesedi polis dairesine sevkettim. lamnlarımızdan ne kadar Hintli | |O saatte meydanda kimsecikler de İyok kiz Sekseklik bir ihtiyarın' - başına gelen facia (5 inel soyfadan devem) danın dolablarını karıştırmağa, ne- İrede ne varsa aramağa başlamış ve: — Hariçle olan telefon hattı da ke- silmiştir. Onun için yerinden kımıl- |damayınız. | Siyah gözlüklü şık adamım arama- 'a beyhude olmuştur. yle umduğu raz sonra hiddetli bir sı |kadına: yar m.. sizin dolabların hiç bir şey yok. Ben buraya sizin y nınıza girmeden evvel apı bu katındaki diğer yerler aki kadın apar- yışlarına canı çok kılmakla berabı linden gelmedi. ybodecek vakti olmu- hsus bir acele ile: demiştir, bu kadar va- — Hemşeri burası neresi, bizim | leve nereden gidilir?.. Diye sorayım! Tam bu aralık, karşı taraftan doğru kulağıma bir geldi, bir vapür sesi.. Amma bu va- jPür sesi nereden geliyordu böyle? S:ı bana çok — Hah dedim, tam Ben an: |Uakapanı köprüsü de tam önümde.. öten vapur da güliba Kaa paşadan bu tarafa doğru - geliyor. Tamam tamam tamam... İşte anlaşıldı mesele... Hem ben, İkendimi, kaldırımda yürüyor zan- nile Unkapanı iskelesinin kenarın- dan biraz da denize dalmışım... Va- pur düdüğü bir daha ölünce beni bir elâştır aldı. Artık geri dönüp kaç- mak aklıma gelemediği için ya şimdi am köprünün altından geçocek 0- lan © vapur bana çarpar da beni ba- hun:ı ' (Devamı var) TEPEBAŞINDA ŞEHİR Dram ve Piyes kısmı Bügece saat 20-30 da TİYATROSU lıpınynl hıhçalcrlnde rde m, ta kendisi 3 per Yazan: Joze Feliu Gadina Terceme eden: M. Feridun M : " Ateş böceği 4 perde kom Yazan: Molnar Terceme eden: » Şehzadebaşı |!! TURAN TİYATROSU Bu gece şaat 20,30 da San'atkâr Naşid ve arkal Gündüz: * Eski Fransız tiyartosunda ŞEHİR TİYATROSU OPERET KISMI Bu gece saat 20-30 da K. Necati Karakaş ve arkadaşları SARALI KIZ Piyes & Perde 'Gece: Adada bir gece: Komedi 3 Pr. Celâl Cengiz |İvarsa çağırttım., cesedin kim oldu- İğu birtürlü anlaşılamadı. Ben (Darant) a aid olduğunu id- dia ediyorum. Bir Hintli dedi ki: (Darant) başka bir üleme seyahate jgitmiştir. Ben onu dün akşam rü - yamda gördüm. Emin olunuz ki o ölmemiştir. Eğer ölseydi, bugün Bombay şehrinde hiç görmediğimiz harikalara şahit olurdunuz! Yağ - murlar bir tufan gibi memleketi yı- kar, mahvederdi. Fırtınalar kopar, şehirde yıkılma- İdikdhiç bir ev kalmazdı. Darant, Bu- İdanın en aziz sevgililerindendir. Siz |Darant'ı tanımamışsınız, hazret. O |âlemi meçhulün mahlüklarını idare |Jeden en eski hükümdarlardan biri- İdir. Onun ölümü yeri gökü biribiri- Ezadilünüm ? vi da bi ğ e e Z ll e İhtiyar kadın yatağından l»:u!).ıııış, çinde bir yer açarak 5,000 (£ Iıank İle bir inci gerdanlık çıkarıb İvermiştir!. İnci gerdanlığın kıymeti 15,000 frank iyar kadının paralarını ve ger - danlığını aldıktan sonra neş'e ve keyfi yerine gelen kara gözlüklü a- dam gülerek lâkırdı etmeğe başla- mıiş ve: — Artık madam mü soyfadan devam) — C.ımmı acıttılar Mazhar Osman - Bütün bunlar senin işın!.. bi entari renkli işle- cidden yakışmıştı. Ha- — Ah benim kara kaşlı, kara göz- Tü ton ton evlâdım, vallahi dostlar | |bu çocuğa nazar gelecek, ne yapsak acaba diye dövünüyordu. Ebüzziya Zade Velid — Efendim, bendenize kalırsa küçüğe evvelâ bir nofes, attirmek, badehu kurşun dök- rdu., er gazetesi sahibi Rasim Us, |Niyazi Ahmed'e kalın siyah kablı | hi bediye getirmişti. ik değil ama Niyazi'ci- im, diyordu, bundan güzel güzel parçalar istinsah eder bana getirir- | sin! Niyazi Ahmed sonra: Kuzum patrön, diye yalvardı, bun- dan bir tane de Münir Süleyman |Çapan'a hediye et çünkü zavallı es- ki gazeteler, mecmualar, babasın - dan ve dedesinden kalma Ti içinde istinsah yapacağım diye ima- | nı gevriyor. | Rasim Us Niyazi Ahmed'i alnın - dan öperek: — Benim iyi kalbli çocuğum! Ra- | kıbin hakkında gösterdiğin bu ulüvvü | cenab beni çok mütehassis etti, me- | raklanma ona da bir (Ahmed Rasim Külliyatı) hediye ederim. Dedi. İsmet Hulüsi'ye Naci Sadullah bir termometre, Selâmi İzzet de bir (ti- yatro san'atı) getirmişlerdi. Cevad Fehmi: Bu iş ay sonuna rastladı İsmet- teşekkür ettikten ne katar, İnsanlar dehşet ve heye - | nde, günlerce ne yapacaklarını | şaşırıp kalırlar. Darant böyle sokak- larda sahipsiz kalır mı? O, meçhul ölemin mahlükatı tarafından büyük |bir debdebe ve ihtişamla götürülür- idü. Siz, üç senedenberi Bambayda bulunduğunuz halde hazreti nasıl oldu da bir defa olsun ziyaret teme- diniz?» Beşinci gün : Valiye garip bir haber getirmişler. «Darant, büyük mabedin üstünde uçuyor !> Ben bu haberli işitince güldüm, «Darant büyük mabedin üstünde üçüyor .. Bu cümleyi, kendi kendime bir- kaç defa tekrarladım. Kumandanlık dalresinin beşinci katında oturuyor. dum. Büyük mabet buradan çok güzel görünür, Kubbesine güneş aksetmiş. kar- tal gibi kanatlı köşeleri gözleri ka- maştırıyordu. Pencereye koştum... Bir ses, kulağımdan aksetti : vicdanıma tahmin edilmektedir. | İmebzul serpişdireceğini, |kit geçiyor. Beni giderken tablidir ki kimseye görünmeden çıkacağım. | Onun için çok rica ederim, rahat et- mek üzere gene y amiza yatmız. Bonimle beraber kapıya kadar zah- mete hiç lüzum yoktur. İhtiyar kadın bir şey söylemiyorek bunları dinlerken genç hırsız şunla- rı ilâve etmiştir: — Ben buna daha ziyade emin ol- mak isterim. Onun için r etmeyiniz. acak gibi bağlıyacak değilim. Hafif bir şekilde... bu adamın rak uğraş- li oldu- Bu i (dan kendini kurtarma- ğa muvaffak olarak seksen üç yaşın- dan beklenmiyen bir çeviklikle dı- şarı çıkmış, hızla merdivenleri ine- r ıca kapıcının yanına gitmiş ve ona başından geçen vak'ayı an - latmış, kapıcı kadın bunları öğren- en sonra vak'a zabıtaya haber tilmiş, tahkikata girişilmiştir. dil San'at meselesi Biz de tiyatro, Münekkit (4 Üucü soyfadan devam) M, Feridun'un Türkceeye nakletti- ği «İspanya bahçelerinde» pi Hak piye- siydi. Lisandaki temizlik ve sadeli- ğile, dekor ve mizanseninin hariku- senenin en güzel en muva! hâdeliğile gerek mütereccimini ge- rekse Şehir Tiyatrosunu tebrik et- mek istediğimiz bu piyesi geçen ak- şam seyretmeğe gelen kalabalığı Kördüm de merak ettim. Acaba de- lâdeliğile gerek mütercimin, ge- İzetede okuduğum bu piyes aleyhin- deki tenkidin doğru olub olmadığını kontrol için mi gelmiştir?, «İspanya bahçelerinde» piyesi sah- nede bir boğa güreşi seyretmek is- lıyenlır için bir şey söylemez, Zira den anlamak için leler (10 BURHAN CEVAD xa mEN DA NN SADAi ciğim, kusura bakma sana bir şey getiremedim, diye söze başlıyarak özür diledi. Bundan sonra (Son Posta) sahifelerine yazılarını daha hattâ bazı- larını birinci feden — vereceğini vâdetti. Bu söz üzerine İsmet Hulü- si sevinçle yerinden bir kaç defa sıç- radı ise de, sonra aklı başına geldi. Lâkin canı da fena halde yanmıştı. — Sen çıldırdın mı? Yirminci a- sırda, ancak tayyarelerin ve çeplin- İlerin hâkim olduğu göklerde bir a- damın uçtuğuna Inanmak, - delilik |değil de nedir?!.. Pencerenin önünden geri döndüm. Eski yerime geldim, oturdum. Darant acaba, hakikaten meçhul bir âleme mi göç etmişti ?.. Bu uçan adam da Yerimde oturamadım... Beş dakika sonra tekrar kalktım.. Pencerenin önündeyim. Acaba gökte bir şey görebilecek miyim?.. Fakat, pencereden başımı çıkarır- sam, bu fen ve makine asrında, böy- |le manasız bir habere inanmış ola- cağım ! Her şeyden evvel bu kanaatin he- sabını vicdanıma vermeliyim. Kolonelin kaybolduğu gündenberi |bütün mesmuat ve müşahedelerimi defterime kaydediyorum. Kim ne derse desin: bu şüpheyi ancak gözlerimle izale edebileceğim. Pöncereden başımı çıkardım: Da- rant havada uçuyordu! Demek ki, (Devamı var) — i 1 Çamlıcanın sâkin, sessiz tepele « | rinde minicik bir köş Bu kartal İyuvası mes'ud. insanlara kucak mi Tabiatin garip cilveleri, bura yatın bütün acılarına boyun eğ hize nâzır oc |dan içeriye loş bir Burada, ye ıstırabin. ik öksürü- | €n derin yuvalarından -— Oğlum?. Bu ses onu Ü n uyanmamı kapalı or. Bu güzel k ister gibi, göz kapak! - NF var anne . k uımJı'e şefkat do- | soruyor : — Oğlum neye daldın? Yoksam yi- ne & düşünüyorsun? Hâlâ o kahpeyi tmadın mı?.. Bu sözleri onu sasıyor. Yatağından | ularak, titrek, isyan eden, han- çeresini yırtan, ilk defa anasına kar- şı sort bir sesle : | — Bu sözleri nasıl sö! rsun an- ne?.. Ona kı besled temiz duxg'ıl:ırı körletmiye g—ılışmn Onu unutmak mı? Gözleri korku ateşile | parlıyor : — Değil damarlarımdaki kan kay- narken, mezarda çürüyen kemikle- İrim bile onu unutmıyacak anne, Zavallı Feriha &v İtireceğini umdu, a bahtiya tini kaybeden yaşlı kocası, Ferihadan aldı. Onu kapıdışarı et - k Maddi ve mana- tini benden gizlemek ortadan kayboldu. Belkim de ölmü: tür. Yok.. istirap insanı öldürmüy scı çekme -0O, zexk arıyı rda senin sevgine ik di yıktığı saadetinin cezasını çekiyor. Seven pişman olur oğlum... ©ön Bütün servi hıncını İşıdığıma neden pişman olayım anne, Bu hastalıktan kurtulmak imkânsız, öleceğimi biliyorum. onun dizlerin- de, gözlerine gömülüp ölmeyi ne ka- dar isterdim anne... Açık giden göz- lerimi bir avuç toprak kapayabile- cek, fakat kalbimde açtığı boşluğu hiç bir şey dolduramıyacak... — Bu nasıl sözler yavrum. Genç- sin. önünde sana parlak bir istikbal temin edecek uzun yıllar var. Böş bir sevgi için bu kadar üzülmiye de- ğer mi? — Sevgi... Ne kadar tatlı, hem de ne kadar acıymış, Onun dudakların- dan bir zehir gibi ka! İna mâni olamadım. Sev hissetmiyenler, yaşayan ölülerden başka kimlerdir ki anne... Bu sözleri, ağzından boşanan kan takip etti. t anne; yalvaran, dolu bir seslö : | — Oğlum artık yeter.. üzüllme, bak İağzından kan geliyor.. huzün ve buluı KA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, — Sevgi için çarpan bir kalbi ta- | Baş, diş, nezle, grip, romatizma nevralji,K ağrılarının — derhal keser, Icabında günde 3 kaşa ılınıhllll'- rarlâ Taklitlerinden sakınınız ve her yerde 15 GRİPİN İisteyiniz. Nğlm Kanayan Kalbimdir. rfan Göksel anneciğim.. kanayan Kaf —H bimdi Başı hafifçe yastığa düşüyor-  çık kalan fersiz gözleri, tavana hür reketsiz bakıyor. Zavallı ana, vahşi bir kaplan İç, gibl an diye bağırıyor. 517 sesine cevap veren yalniğ ur. Gözlerinden dökülen yâf 'an oğlunun, Sü” | Fran_sız Faşistlerinin Muharebesi ( 5 inct sayfadan devam * | — Evet. Mareşal Liyoney Giyem'ü çok takdir ederdi. — Mareşal Franşe Despir, DAT ku tanır mısınız? Ne dersiniz?. O ” İnun tahsisatı mestureden para #İ - İğina ihtimal verir misiniz?. Hiç bir şey bilmiyorum. — | Mahkemeden çıkarken — mareği kendisine yaklaşan Pozodi Borgü” un elini sıkmı: u,uımn. l | Geçen lür Liyon mahkemesill İdava görülürken Tardiyo şöyle ÖS ırış!ı — Dülarok 18 ay zarfında "’: 230,000 frank — verdiği'mi RUW’ söyledim. Bu parayı ta |tureden veriyordum, | Robye bü-sefer mahkemede T& diyo'nun böyle bir şey söylemiş 07 duğunu hatırlamadığını smn—mwl | Bunun üzerine Tardi; — Bu hususta daha - sarih u*“" vermek lâzım mıdır?. Ben tıkf-"' diyorum: Zarf içinde olsun, zATİİİ lolsun paraları Dölarok almıştır. larok tahsisatı mestureden MWN 4zaman para almıştır. Eunun erine L)ıılıru.ı un sine doğru yürümüş, el İbir zarfı reisin önüne koyduktaf ra demiştir ki: — Bu zarfın içinde gvr!'“h”ş: ki Dölarak'un bana yollamış O mektubların fotoğrafileri VAT ıuh 'mektublardan geçen ' seferkl W | Tardiyo bundan gonra Döl avukatına dönerek: — Şimid sormak istediğini leri sorabilirsiniz.! Sîru'l'”* R Tardiyo'nun bundan w"”n söylediği ve muhakemenin GUF hası yarınki «SON TELGR: dir. sull Bu akşam scı.naebüî' FERAH sinema ve tiyatroftl ( DÜMBÜLLÜ IG" (EGE MANEVRASİ ı:ın aret İHem varyete, hem ı»omî__/ Alt ) l meniiyeni nnni ait sinenninenmNN yıklık ŞE MiNA Nevralji, — Artritiem, Bo