İAKŞAMCILAR Gğeeeeenneanea e aa aeneeam ae — Ü TEski bir akşamcının defterinden | Yazan : Osman Cemal Kaygılı Meğer meyhanede yazılan gazelin ne derin manası varmış! — Hayır, bir şey doğil; ben, şunun kalemi — çıkarmış or, kendi kendimle he bir hasbihal t, herifin çenesi yapıyordum. bana birtürlü — Demek, karal mamlayamadınız? — Tamı lâkin ka du olduğu 91» o herifin gekulıgı buna inzımam &- dince ben bir hayli güçlük çektim. (Ceketinin iç cebinden bir kâğıt çı- kararak) bakınız, karaladığım şeyi size okuyayım, bakayım beğenecek misiniz ?.. x Turhanın can sıkıntısi şimdi daha çok artmıştı. Herif kimbilir şimdi kendisine ne saçmalar dinletecek, kendi kendini dinlemek ihtiyacında olan kafasını ne küflü, paslı şeylerle yoracaktı. Deruni Bey gözlüğünü ta- kıp masanın üzerine eğilerek yazdığı şeyi okumuya hazırlandı; kâğıdı bi- Taz süzdü, sonra : — Bu bir gazel olacaktı. Yine oldu sayılır ya.. ne bileyim ki ka! çok dar olduğu için beyitleri daha çoğal- tamadım, Ziyanı yok, bu kadarı da şimdilik maksadı ifade ettiği için kâfidir. 'Turhan, salt l1âf olsun diye söy - lendi: — Öyle ya, pek uzunu da uzun ka- gar değil mi? Maksat muhtasar( mü- fit olmalıt.. Deruni Bey son bir öksürüp yut- kunmadan sonra sağ elinin şahadet parmağile önündeki dolu kadehi gös- | tererek gazelini okumıya başladı: Buna aşk şerbeti derler bunu nü- dân içemez Bunat içmez olanın kalbine Leylâ geçemez tartar urefaaa Ehlidil, içmeyen insanalra kıymet biçemez İçin ey ehlimuhebbet, için ey ehli- firak BSeri hoş olmayan insan süadâyı se- bildim mi acaba? Malâm a, gençler biraz böyle şeylere karşı bigâne gi- bidirler. —- Estağfurallah efendim! — Size onu salır satır mânasını da izah edeyim ! Turhan hiç istemiyerek : — Lütfedersiniz efendim! Adam, yine ilk önce parmağile ö- nündeki rakıyı işaret ederek gazeli- ni satır satır okuyup me demek iste- diğini izaha başladı : — Buta aşk şerbeti delrer, bunu nödün içemez... Turhan şimdi onda nönce atildı : pekâlâ anlaşılıyor işte : rakı diye iç- tiğimiz bu nesne aşk şerbetine ben- zer, bunu nâdân, yani suratsız, aksi adamlar içmemelidir, çünkü içerler- se mutlaka meyhanede çıngar çıka- âe |İrırlar. Deruni Bey gülümsiyerek: — Yağma'yoook... O satırın mâna- sı oncağızdan ibaret değil.. Onda, öyle derin, öyle şâmsl, öyle uzun mânalar var ki !.. 'Turhan pek fena halde sıkılarak: — Ne ise, biz hele ikinci satıra ge- çelim ! — Geçemeyiz, imkân yok geçeme- yiz. 'Turhan şakaya başladı : — Niçin.. yasak rm? — Yazak değil amma, birinci satı- Tın makamını tam vermeden İkinci- ye geçersen maksad çök noksan ka- lır ve gazelin tadı çıkmaz. 'Turhan şakayı alaya çevirmiye haşladı: — Aldırmayın canım, rakının hi- zı ile tatlı gider o, siz devam buyu- run ikinci satıra... (Devamua var) Dans mektehbi Deyitp geçmeyin ( föncü sahifeden devam) yıl başında dönüb oynamıya hazır - lanıyarlar. Dans mektebleri deyib im. Bu mekteblerin hepsi iyoruz. Fakat bir Lon- drah gazetenin verdiği malümata bekılırsa İngilterede bir dans mek- tebinde öğrenmek ve öğretmek u - tişmek için genç kızların çok Şşey bilmeleri, ve bir çok zaman geçir - meleri lâzım geliyormuş.. Bu kızlar sahnede — dansetmeği — kendilerine meslek olarak kabul etmiş kızlardır. Onun için her biri meşhur birer ar- tist olmak sevdasındadır. Bu emel. Terint hakikat hafine getirmek için ise kendilerine öğrenmeleri lâzım o- lan bir çok seyler vardır. Her şey- den evvel; hıfzisihhat. Bulundukla- rı Mektebde erken kalkılır, erken yatılır. Çok çalışır, beden terbiyesi için saatler sarfedilir. Yemekler do lona göre muntazamdır. Çeşid çeşid mide bozacak yemekler yerine, sa- de. fakat gıda itibarile kuvvetli yi- yecekler verilir. Her kız bunları ye- meğe mocburdur. Hülâsa tıpkı bir mekteb hayatı ki bunu urakdan işi- tenler belki de inanmaz. Çünkü ha- tıra gelen söz budur: — Canım, ne olur, nihayet dans değil mi?.. Hayır... Nihayet dans değil, bun- Tar birer san'atkâr olmak istedikleri için tahsilin bu zorluklarına taham- mül etmeleri elzem görülmektedir. Artık bu genç kızların seslerini ter- biye etmek, onlara musiki öğretmek için ne kadar zaman sarf edileceği- ni düsünmeli. Mektehde ehemmiyetle takib edi- len derslerin bir kısmını da dil ders- leri teşkil etmektedir. Bu resim Londra dans mektebindeki genç kız- — İzaha ne hacet beyim, mânası 'dir. aai ee ll lll gaa aa aa T AAA RR Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün Sağrılarının derhal keser, Icabında günde 3 kaşe alınabilir . İsim ve markaya dikkat. Taklitlerinden sakınınız” İşehrindeki - beynelmilel KAŞE NEOKALMINA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Aetritiz: Romatizma sulleri hem pek sıkı imiş, hem ye- | Jları Fransızca dersinde göstermekte- | İspanya muücade- lesinde yeni bir safha (& Oncü soyfadın devam) müzakereye giriştik. Neticede ora- .ya bir takım ajanlar, memurlar yol- lamak lâzım geldi. Bu memurlar İn- giliz tebaasının oradaki hukukunu muhafaza edeceklerdir. Siyasi sa'â- hiyetleri yoktur. Buna karşı amele fırkası lideri tekrar soruyor: — Peki... Fakat bizim orada zaten konseloslarımız vardır. Şimdi neden böyle bir takım gönderiliyor?.. Başvekil buna karşı bakmız ne di- yor!. ayrıca memuürlar rülmüş şeylerden de, Başvekil kâfi gelmediğini ve f ziyet mevcut oldu; temiş ve bütün izahatı daha etraflı bir sürette hariciye nazırı Eden'in bir liyerek münakaşayı uzatmamıştır. Artık olan olmuştur. Franko bu- gün tngı.ıere hükümetile tamamile Fransanın aldca- ülmektedir. O da İngiltereden — ayrılmıyarak kendi menfaatlerini korumak için Franko ile müzakereye girecektir; diyorlar. Lâkin öteki taraftakile buna ne diyor?, Diyeceksiniz. Almanya ile İ- talya... Alman ve İtalyan matbuatı şayanı dikkat bir yöl tutmuştur. lep bir ağızdan aşağı yukarı şöyle di - yorlar: «Biz demedik mi?. İspanyanın hakl-. ki hâkimi Frfanko'dur. İşte İngilte- re de aylarca tereddütten sonra is- ter istemez Franko'yu «fiilen» tasdik etmiş'oldu! Sonra bunda hiç telâş et- gibi görünerek yine şöyle diyorlar: İvelâ Allah rızası için se, nereye girerse biz de oraya gide- riz. Elbet memurlar lokantaya gide- cekler!. | Baktım, bir kısmı beyaz kapılı bir »yere gidiyorlar. Biz de yürüdük. Fa- kat iki üç adım sonra kendimizi dört tarafı lavabolu bir yüz numara an- tresinde bulduk. Meğerse buraya herkes el yıkamağa geliyormuş. He- men dışarı çıktık. Bu sefer yine ka- labalık bir memur kütlesinin girib İçıktığı kapı nazarı dikkatimizi çek- — Bu vaziyet şimdiye kadar gö - |ti. İlerledik. Bu defa da başdan a- |sağı beyaz dolablarla kaplı İş Ban- losların |kasının kasa dairesini andıran bir tik. Meğerse burası da me- yere gizı müurların eşyalarını bıraktıkları, gar- Bu biribirine benziyen dolaplar a- rasından yolu bulub çıkıncaya ka- dar Kapalıçarşının ortasına bırakıl- çıkmadığımız yer kalmadı. Tekrardan kendimizi koridora at- İtiğımız zaman karışıma müessese |memurlarından bir tanıdık çıktı: — Hayırola sen ne arıyorsun bu- ralarda?. Koluna girdim: — Bunu sana sonra anlatırım. Ev- Jokantanıza nereden gidilir onu öğret.. Girib çık- madığımız yer kalmadı. Biraz daha dolaşırsak ancak akşam yemeğine yetişeceğiz galiba.. Dostumuz önümüze düştü. Bir iki kapı bir kaç koirdor geçtikten sonra önüne Adalara kadar nefis bir man- zara serilmiş biribiri içine geçme ay- dınlık bir kaç odadan mürekkeb lo- «İngiltere şimdiye kadar bunu ya- |kantaya geldik. pacaktı, yapması lâzımdı. Çok geç | Evvelâ girişimiz, bir kenara ilişi- veri bunu daba çok evvelden keşf şimiz kat'iyyen nazarı dikkati celb etmedi. Fakat biran evvel vaziyeti 'm( de İspanyada kızıllara karşı (tezbit etmek istiyon fotoğrafcı ar « Franko'yu tuttu!.» kadaşın makinesi herkese göz kırpa İşte Roma'nın, Berlinin belli baş- kırpa işlemeğe başlayınca derhal İlı gazetelerinde gürültülü neşriyatın hülâsası budur. Berlinin «Beobah- ’lvr Kolişe Zaytong» ve katolik «Cormanya» sı İtalyanların «Lava- vo Faşista» dedikleri, bunda top - lanıyor Fakat bu satırların arasında Berlin ve Ramanın endişel, memek kabil değildir. «İngiltre de bizim dediğimize gel- di> demek belki Berlin ile Roma i- İçin bir teselidir. Fakat hakikt men- faatler ve istikbal noktasından Al - manyada, İtalyada — işlerin bundan sonra, yani İngilterenin artık açık- 'dan açığı İspanyanın içine el attık- tan sonrâ alacağı rengin ne olacağı Roma ve Berlin mahafilini düşün - dürmeğe başlamıştır. Romadan, Ber- linden gene haberlerden her ikl pay- tahtın siyasi muhafi'inin şu di jce ile meşgül olduğu bil: y n — İngiltere artık Franko'ya el w zattıktan sonra İtalya ve Almanya- Je nüfuzunu İspanyadan söküp at- tırırsa?.. Fas mücadelesi ( 4 öncü seyfaden devami di yine © kahramandır. Fakat sene- hyan bir. kahramandır. Bu resim, Rif mücahidin en son alınmış bir | resmidir. Rif dağlarında kaç sene İs- * panyollarla uğraşan Abdülkerim o- radan mecburiyetle ayrılırken bı - rakdığı mücahedenin başkaları ta - rafından takib edileceği ümidile git- mişti. Rif dağları Fasda İspanyollar için emin yerlerden değildir. Bühas- sa geçen sene sosyalist Fransız hü - kümetinin Abdülkerimi serbest bı- rakarak tekrar Fasa yollıyacağı ça- n-ıçhıbıımınlıfrınln'yuu îcliıh—ııq,mıhrddırulııî iıl!nvı:A!ııınmdhuıhdıhurl-* vıynhıvl— vzun uzadıya bahset - |mişti. Abdülkerim sağdır. Sürgün | |balunduğu adada allesile oturuyor, (büyümekde olan bir de oğlu vardır. | eh llkaz |Şaht neden çekilmiş Bal (Hususi) — İsviçrenin Bal bankanın iheyetinin içtimamda bulunan Dok- tor Şaht kendisinin Alman kabine- sindeki İktsad Nazırlığından arzu- sile çekilmiş olduğunu söylemiş ve demiştir ki: — Bir takım rivayetler dönüyor İya İki bunların aslı yoktur. Bön Hitler- den ayrı bir iktısadi siyaset takibini 'düşünmedim. Üç senedenberi Ifa et- İn mekte olduğum iktısad nezaretinden çekilişim ise yalnız bir elden idaresi lâzım gelen dört senelik programın | tatbikatından ileri gelmişti yakayı ele vermekde gecikmedik. Lokantaya kadar klavuzluk eden dostumla bana ayak üzeri tanıtıver- diği bir kaç arkadaşının derhal renk- leri değişti. — Biliyorsun dedi, dostum; bu hususta bir talimatname var. Me - murların — beyanatta bulunmaları kat' iyyen memnudur. Bunu aklın- dan çıkarma!. Gülümsedim: — Yahu ben sizden beyanal iste- meğe gelmedim. O bizira muhbir ar- İkadaşların vazifesi.. ben sadece gör- İdüklerimi, işittiklerimi — yazacağım. Bugün yalnız kendi radyomun an- teni işliyecek.. meraklanma, sana bir şey soracak değilim.. Dastum tatmin edilmiş görünmü- yordu. Endişeli nazarlarla etrafına bakıyor, beni karşısına çıkaran tesa- /düfe her halde radikal bir lânet sa- vuruyordu. Fiyamız, yani gazeteci olduğumuz (meydana çıktıktan sonra bütün lo- İkantada bulunanların — nazarlarının toplandığı bir mihrak noktası ol - muştuk. Ben bu mütecessis bakışlar altında ne yalan söyliyeyim, ilk de- |fa görücüye çıkmış maheub bir genç lerdenberi gitgide vücutca ihtiyar. |£7 Eibi terliyordum. Haş şimdi gö- icüye çıkmıya hdcet yok ya, ne ise (işte ben bir teşbih olsun diye söyle- |dim. Arkadaş fotoğraf çekerken elile yüzlerini kapatanlar, hattâ kalkıb İgidenler yok değildi. Bilmiyorum, belki de lâkin talimatnamede beya- nat ile beraber resim çıkartmak da menedilmiştir. Hem tehlikeli işe ne lüzum — var. Kadroların gelmek üzere olduğu bir sırada... Şair Füzuli meşhur şikâyetname- sine şöyle başlar: «Selâm verdim, rüşvet değildir deysi almadılar!'» Ben de yazıma: «Selâm verdim gazetecidir diye simadılar'» diye başlasaydım hiç de mübalâğa yapmış olmazdım. Başımı önüme eğdim hem yeme- ğimi yiyorum, hem de kulağımı â- 'yar ettim en küçük bir muhavereyi bile kaçırmmıyarum, İçeri şişmanca, arta boylu güler iyüzlü lendilci — ©. Velinimet nerelerdeşin!. ©O sevimli pozisyonlarla her masa- lâf yetiştirirken sordüm: — Niçin velinimet diyorsunuz. Ay sonlarında ödürç para mı verit? Bu- yebilirsiniz, çünkü beyanat — Hayır!. dediler. (Boğazlar ko- misyonu) reisi, yani bu lokantayı i- dare eden memurlardan mürekkeb k ler.rntetmekmütcalşite? uoe bdüâ üç kişilik bir heyet vardır. Bıy Veli istanbul Liman ışietmesınâ yapılan bir Reportaı miş yabancı bir seyyah gibi girib | Ulman işletmesi lokantasında yemek yiyen memuü |o heyetin başıdır. İsminin Veli ol - masından dolayı Velinimet deriz o- İna.. Meselâ, ben bu bay Velinimetle |konuşmak isterim, Burada kaç me- İmür var, kaçı yemek yiyor, naml i- dare ediyorlar vesaire vesaire... Fakat eminim ki bay Velinimet de |(oeyanattan madud) diye benimle |konuşmıyacak. | Bir şey değil, bu gazetecilerle ko- nuşmak yasağı biraz daha teşmil e- dilirse biz gazeteciler, orta çağda kilisenin afaroz ettiği bedbahtlara |söneceğiz. Kimse bize selüm bile vermiyecek. Dintiyorum: Sağ tarafımdaki mazada Celâl Ba- yar kabinesinin programından bah- İsediliyor. Bülhassa bay mMtemurlar |muvazene vergisinin hafifletilmesi Bir de gözümün önüne bir 64*' 'i dairelerimizin o Nunw 'mın türbesine benziyen halleri ge yor. Onların yanında burast y bir mücssese,, Allah kem gözden © sirgesin!, Mesai zili çaldı. Çıkmak üzer€ zırlanıyorum. Meşhur yüzücü '"" la karşılaşıyoruz. Şu hani Ada VEĞ ipurundan — atlıyarak — yüze ve herkesin aklını âlan Gi saraylı Talât.. Eski bir göz mmz vardır onunla.. Bu sefer, söz aramızda kendisili Ş biraz ihtiyarlamış, pardon saçları dökülmüş buldum. Yine eskisi gibi şen, sıhhat ÜY — ran yüzünde tebessüm eksik Biraz lâf attık. Burada daire mâ' rü vazifesini görüyormuş. Odasındi nasılsa benim gazeteci olduğum! gışkir İmeselesi üzerine balmumu yapıştır- İnutarak bir hayli çene çaldık. ". lar; İtm üzerinde mütemadiyen işiyef Bir tanesi: xinel işeretle sordum: — Sabahtan akşama kadar bir # ye nasıl tahammül ediy — Yüzde sekiz tenzilât yapılsa bi le bir hayli kazancımız olacak diyor. İrü Bu sırada derinden bir şarkı sesi |n Jişitiyorum: Koklasam saçlarını bir gece tâ fecre kadar. KELET.KEKİECSEZEK ELDAES. — Azirim dedi, bü tekniğin M dir, v — Tabil bir gazetecinin sesin€ cih edil v Soruyorum: — Hayırola, memurlardan mü - | rTekkeb bir de saz heyetiniz mi var? Bu cabaletime âdeta gülüyorlar: — Hayır, radyomuz var.. Kahvemizi klühde içiyoruz. Evet, | oldukca zevkli döşenmiş bir de me- murin klübü var bu idarenin. Ha - kikaten İstanbul liman işletmesi i- daresi her cihetce diğer resmi mü - lesseselere nümüunei imtisal olacak mükemmeliyette.. Aydınlık, Terah, temiz bir bina, kooperatif, satış mağazası, lokanta, klüb, radyo.. — Elhette, — Biz gareteciler zaten hf“"' attığı yavru, Memurlar vazitelerine GÜ |bulumuyorlar. Ben temiz, ıvdnl“ |ve mesaisi ilibarile de bir çok '"î; İseselerimize örnek olması fcab #L bu modern İdareden çıkarken ilk v satta burasın! kaçamak değil, :;,J fer resmen ziyaret edip (8 hakkında daha esaslı bir fikir eĞ meği düşünüyordum. | NUSRET SAFA örükümel ei _——___—'—/ İstanbul Gümrükleri Baş Mudurlugı.ındo.âıı ; İhale günü 17-11-937 MKN 1899 bila marka bila ııunırıh KS LİETE İ Kİ 32827 M ve NKS 117 K 23 LD bitümen MKN 99 bila M ve K 250 KD tahta parçaları MKN 9324 B marka ve 99 K 895 KD day MKN 2796 OWA marka mühtelif numara 3158 K 1270 L 49 ezilmiş kırılmış evrak solabı MKN 4170 HJEH 38 M ve N 1290 *J ; LD kuru pil MKN 84 bila M ve N 23 K 10 lira 57 KD karbonad dÖ MKN 2302 SK markalı 112 K 13 LD bitümen MKN 2550 FE 7 (g ve N 94 K 136 KD çakıl taşı MKN 2169 2171 AN markalı $ '( b L 25 KD Sakarın MKN 2498 bila M ve N 600 K 254 KD M,,ı ARU L TEZE ai v âz '533 A Veyö Ser e Müçlene & a & & $ b LA a e ;%X'ĞĞ MKN 8499 Bila M ve N 10 K 246 KD Mukavva tanbur gP bila M ve N 23 K 14 L 80 KD kesilmiş mukavva MKN 3694 15359 M ve N 256 K 60 LD Bitümen MKN 8497 bila M ve N ıP K 3 LD burda tahta parçaları MKN 8477 G marka 1900 K 127 ham asbestaçi MKN 101 bita M ce N 105 K 18 f, boyalı demir varil MKN 103 bila M ve N 350 K 19 LD Yon"ngı adi taş MKN 104 bila M ve N650 K 54 LD Demir gemi undi :“. 8501 bila M ve N 268 K 31 LD mukavva borü ve kutü 19.11-937 MKN 1001 HS 376 M ve N 108 K 230 L 54 KD ll""y,' lerde müstamel mamul süzgeçlik kıl MKN 986 WWJ 21987 M YS Y 42 K 18 L 47 KD demir mihaniki makiae ak-MKN 979 HC 55'9 İ ve N 209 K 52 L 49 KD Batonlarda müstamel kaba mamulat 950 BS 66-67 M ve N 181 K 82 LD doyah demir çanak MKN ÜN MS marka 27 K 24 LD şişağe bira MKN 1020 GV 5044-45 M VEN 124 K 1491 LD camla müretep bağılil MKN 1002 MC 4413 Mf 166 K 1768 LD yün mensucat MKN 1977 CM marka 87 K. 199 y çorbalık bamur işi MKN 8244 RHF 147 M ve N 63 nuçıık Kıı ; L 41 KD ipliği havi P. mensucat MKN 8245 CF 20499 M ve ÖL yi 29 LD boyalı vidala deri MKN 8230 OH 58 M ve 68 K 'wl kabartmalı vidala deri MKM 8495 CPeCo 29.74 M ve 6i 6379 LD şekerli sakızlı şiklet MKN 1013 BEC 598-600 M ve 13 L 18 KD kolalfam MKN 1960 PV 1-38 M ve N 753582 K bilümen müşabihi madeni zoft MKN 1015 BPC 600 M ve N L 60 Kd reçineli sakız MKN 1019 SG 21 M ve N 45 K çorap MKN 1014 BEC 598-600 M ve N 55 K 21 L 36 Kİ kızı ÇKN 998 CK 105462 M ve N 19 K 5 L 75 Kd makine MKN 8213 RHF 147 M ve N 23 K 500 G 1140 L 27 Kd l P- mensucat MKN 978 HC 5510-2 M ve N 200 K S1 L 23 mamulat MKN 997 ML 4178 M ve N 42 K 148 Ld işlemi harç MKN 1218 DG 3683 M ve N 6K 78 L 39 Kd yün 1549 sayılı kanun muücibince yukarıda eşya başlarında yazıli ÜŞ ve sant 14,5 de 2480 sayılı kanun hükümleri dairesinde gümrük satış salonunda aktarmaya satılacaklır istekliterde Y 7“,. pey akçası ve maliye unvan lezkeresi islenir pey akçelerinlü de kadar yalırı'ması mecburidir. 7659