9 Kasım 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

9 Kasım 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İve.. İ ük, bir Ku e Hürükçülük keşi bir testi, bütün günahların e. lügat ve diş tedavisi Seyid Rizanın yak ü gi İÜlgat kitabını ancak ! Söylemektedirler! Büti dan M 4 ük bir haçla tü bağia kemiği de (!) ele geçi dir! Kutu hiç açılmamıştır. SEYİd Riza bunu böyle te MA ZÜN senelerce Bvqllkçılara » ö erilen resmi A _ag’lllar Nlar hakkında yeni q_':'lll! gönderildi * k idareleri tarafından tah- a belik resmi mukabilinde a Verilmek üzere Malsandık- Bümrüklere verilmekte olan Makbuzlarile ruhsatiye tez- İde matbu cilt, varak numa- Olmadığı Bibi bunlar için bir ir- Ge gönderilmediği anlaşılmış- cahil ve &4 İf &u b h F & Mi TÜhasebetle Gümrük ve İnhi- 22 VA balık resmi cibayetine me- k 'ş.:*'ıeım gönderiler bir ta - İ badema bunlara numarı İ f Ve irsaliye gönderilm Haa Bele Stanbulda sahur davulu çalınıp mMaması da bir mesele oldu! şehirde gürültüyü azaltmak ( bir madde eklemektedir. Bu maddı Falın Sak, ni l kültemi; Vehir k İ aat RBecel İş ve Anlatırdı, çok yaramaz - * büyüdüğüm halde yine aüya — bayılırmışım. inlar böyle taşımaz- ? Zehracığını. Ova köy- » dağ köylü genç, yol- M y Herinden belli olur. Me- *dma bak, O, ova köylüdür. ::r:""uu yakın olarak ar- 19, çünkü yokuş ine- ÜÜ, Yoktur. Halbukibizim dağ » Onlar da çocuklarını lar amma omuz başla « *Sağıya bağlarlar. Yoku- kaya kaya başları- diye.. Yine meselâ bak, T ÇT t ı bulunmuştur. Fakat bunlardan başka şayanı dikkat olan bir YA Gaha vardır ki, onlar da ça iştir. Bunlar; Ermenice kitablar, çeşid çeşid, boy boy. renk renk Oelar, bir kaç Ermenice şiir ve din kitabı ile 500 sahifelik büyük bir muntazam bir kerpeten takımı!.. yhin 500 sahifelik ve Almanca olan bu | met Bahaeddin Dadı pek si! çadırın İç Vekâletinden dün alâkadar- |9 i ve sahur vazitlerinde uyanmak İstiyenlere pek gi 'azifeyi görebilir denilmektedi (AŞKA İNANDIM! daha bin çeşid eşya, suçlu Yid Rızanın çadırından çıktı ). s"*d Rizanın çadırında bulunan eşyaların, iki gün evvel Ankaradı küşadı icra edilen Polis Enstitüsündeki Polis Müzesine nal & MEMıştık. Aldığımız malümata gö ildi- ında baş- yerine- bu sergerdenin çadı rif, Muhammediye, nde hayat eksiri b uğu Ekberin maşlahı unan oldı e salre urdan alımacak Polis Müzesine nak- ya geldiği zaman açıp okuduğu- ; her derde deva olduğu (!) ü şifa örtüleri (!) ve İsanın baş patr- imiştir. Bu baş parmak kapalı bir kutu | Aluc inde ne olduğu da etmektedir!.. kı bu ber birii malüm değildir. en binbir keramet |'teye, Ahmet Feridun Basl Doktora | Kavuşan | Sanın parmağı, Ermenice Yerlerimiz.. |kitaplar, Almanca lügat, diş kerpetenleri ı Hükâmet tabibliklerine yeni tayin edilen Tıb ta- lebe yurdunun genç mezunları: Şehrimiz tfp talebe yurdundan mezun olan genç ve yeni doktorların tayinleri, Sıhhat ve İçtimaf Muave- net Ve ince yapılmıştır. Bu su- u nan yerl dir. an tayinlerin hepsini an Doğu âne, Arif t Akseki hükümet tabipliği- ne, İhsan Mehmet Korkudeli hükü- met tabipliğine, Ahmet Kaş hükü- met tabipliğine, Eyüp Yunus Akça- kocaya, Ahmet m Araca, Meh- A, Abdülka - dir Taşköprüye, Ahmet Küzım Mes- udiyeyo, Hüseyin Hüsnü Of'a, İbra- him Roşat Maçkaya, Bahri Avanosa, Ömer Talât İsmail Tefenniye, hmet Akçadağa, İsmail isniye, Selim Talât Kâh- Ali Seyid Rizanın eşyası, Polis Enstitüsü |Turgut Kulpa, Hüseyin Hüsnü Ke- Polis |Enstitüsünde ' Çalşmalar | Ankaradaki bütün polislerin po- |lis enstilüsüne her gün giderek ders görmeleri kararlaştırılmıştır. Anka- İradaki polisler, her gün öğleden ev- vel nebhari olarak enstitüye derse gitmekte, öğle yemeğini de misafir olarak yedikten sonra vazifeleri başlarına dönmektedirler Bunlar, enstitünün ilk tahsil kıs- mi talebelerini teşkil etmektedirler. Orta tahsil kısmında ders gören po- (lis muavini ve lise mezunu polisler, * 12 ay sonra enstitünün ilk me - zunlarını teşkil edeceklerdir. İstan- İbul Şehir Tiyatrosu artistlerinden İ. ip: Makyaj muallimliğine tayin işlir. Diğer profesörler de ta- (Slediye, gürültüye karşı î Mühim tedbirler alıyor !.. ih Belediye zabılası talimat- ye göre, nakil vasıtalarının lüzumu yokken veya Jüzumundan fazla öttürmek, tramvay- kampana çalmak, kırbaç şaklatmak, akordu bozuk veya seyrü İması muvafık görülmiyen kornalar ve klâksonlar kullan- sınırları içinde klâkson çalmak yasak edilmiştir. N."'hu başka, vapurlarda düdük öttürmek hususunda ayni ahkâma n:'lhr ve bazı mühim tedbirler alınacaktır. ki faraftan, ramazan münasebetile Eminönü ve Beyoğlu mintaka indan maada diğer mıntaka ve kazalarda bu ramazan; sahur Salınmaktadır. Fakat bazı kimseler; gürültü yasağına bu kadar Belediyenin yalniz bu iki yerde değil, diğer kazalarda da sa- ünu menetmesini istemektedirler. Bunların fikrine göre ; Mü- Yazan: Halil Fırat — yanyana giden iki köylü var, Gör- dün değil mi?.. İkisi de bir boydo. fakat onların biri ovalı, diğeri dağlıdır. Adımları- nı muntazam, hep bir ölçüde ova köylüsüdür. Diğeri bak, bazan uzun, bazan kısa atıyor. İşte o dağ- lıdır, dağlı... Biz dağ köylüleri, kep bir kararda yürüyemeyiz. Tabiat, bizi öyle alıştırmıştır. Ne yapalım... Korkunç uçurumla- rı, kocaman kocaman kayaları sık |sık çağlayanları, bir yığın tümsek- leri aşarken ölçülüp yürünmez ya., Bizim ata binişlerimiz de ayrıdır... Yolun sağına bak. İki delikanlı atla gidiyor, Bir tanesi hayvanın omuz başlarına yakın oturmuş, bacakları- duruyor. İşte 0 da ova köylüdür. Onlar atları üzerinde bile uyurlar. Ezear |dirdi. mı gevşek tutmuüş, ayakları sallanıp | bana, Avni Ziya Gence, Namik Kâ- şif Kiğiye, Mehmet Aziz Eğile, Ömer Tatvana, Mehmet İbrahim Ulumed |Kışlaya, Fazıl İsmail Refahiyeye, Mehmet Emin Savaşta, İbrahim Art. vine, Muharrem Kadir Yusufeline, 'Tarık Yusuf Borçkaya, Muzaffer Ga- 'lip Yeniceye, Necmettin Çivrile, Ni- met Çala, Şeref Mehmet Eğirdire, Ali Mazhar Aşkaleye,Ali Nafiz Tor- tuma, Mustafa Remzi Tercana, Avni Mehmet İspire, Bedretlin Oltiye, Şevki Mehmet Artovaya, Mehmet İhsan Tokata, Lütfi Simava, Rauf İsmail Zafranboluya, Nâzım Abdul- lah Yaylaka, Sedat Mehmet Feke- M. Reşat Karaisalıya, Necati Mustafa Baimbeyliye, Salâhattin Süleyman Datçaya, Remzi Kümil Köyceğize, İsmall Mehmet Bulancı- ka, Mohmet Mazhar Garzana, Meh. |met Abdülkadir. Gülnara, Hasan 'Tahsin Vartoya, Muharrem Hüseyin Şirvana, Halim Lütfi Ürgübe, İsma- |il Hakkı Göleye, Şadi Haşim Develi- İye, Mehmet Cemalettin Tuzlucaya, Mes'ut Kâzim Andrine, Hakkı Meh- met Ali Ölgina, Mahmut Nedim El- bistana, Hüseyin Hamdi Eleşkirde, Mehmet Zeki Diriğe, Niyazi Ahmet Cihanbeyliye, Ahmet Emin Gercü- şe, Necmettin Ali Seydişehire, Suat Hüsnü Pazarcığa, Mehmel Reşat Vu- na, Ahmet Fevzi Tavşanlıya, Hasan Cavit Kâzımpaşaya, Hüseyin Şevki Suşehrine, Mehme tReşat Halike, Salâhattin Kangala, Mehmet Sadi Yıldızeline, Şinasi Mehmet Zaraya, Mustafa Hayri de Göğsün hükümet tabipliğine stajyer olarak tayin e- dilmişlerdir. ye Üniversitede kaybolan palto Üniversitede dün bir hırsızlık vak- ası olmuştur. Bize verilen malüma- ta göre hukuk faküluesi birinci sı- nıf talebesinden Hayrettin Sarac'ın 40 liraya daha yeni yaptırdığı pal- tosu sınıfta asılı iken teneffüs esna- sında dışarı çıkıp içeri girdiği zaman paltosunu — yerind — bulamamıştır. Hayrettin Saraç Üniversitedi Hatbuki na yerleşmiş, bacaklarını sıkmış, a- akları kıpırdamıyor. İşte o dağ köy- lüdür. Biz dağ köylüleri hayvanla- Jrzmiza, topraklarımıza, ailelerimize daha sıkı sarılırız. Her yerimiz tetik- tedir. Biz, ne sahip olduklarımızdan tehlike görürüz, ne de bize bağlıla- ra tehlike gösteririz. Daima uyanık dururuz. Bu da, yaşadığımız muhilin bizde yarattığı karakterdir, Ne o. Üşüdün mü Zehra.. nlat Fikret., Genç kadın, sessiz bu teklife boyun eğiyor, Beraber içeri giriyorlar. Kompartimanın yarı aydınlık deko- ru içinde güzel karısının günlünde Jalevlenen heyecan ve istekleri onun çekici gözlerinden okuyan Fikret, hılkaten bu şaheser ve iştah verici, nefis varlığını kolları arasına alir - ken ayni histe çırpınan dudaklarını onun alev, alev dudaklarında gez. İkisi de yanyana oturmuşlardı... Süküt içinde geçen birkaç dakika- dan sonra genç kadın derin bir iç n | amandır doktorsüz bulu- de bu meyanda doktora | inif Sorguna, Kemal Cemal | - Fena bir TW KYU p 3—SONTELGRA F- 9İkin haber! Bu sene kış şiddetli ve 'Rasad cedvelleri ve güneşin arza tesirleri bunu Bu sene kışın çok veya az olacaj minler yapılmaktadır. Her ne kadar iddia ve be simi demek deği Ankaranın etral pek güzel göründ ve kapanmıştır. ? gösteriyormuş ! ğı hakkında şimdiden mütcaddid tah- | bunlara tam bir kat'iyetle itimad caiz değilse de çobanlar ve çiftçiler, bazı hayvanların ve bir çok mahsulün gösterdikleri hususiyetlere istinad ederek bu sene kışın çok an etmektedirler, Meteorolojik cedyellerin ifadeleri ve gü- üzerine iera ettiği tesirleri ü hafif geçmiyeceğini ve ağır olacağını göstermektedir. Ağır kış tâbirinden maksad; kısa veyahtd uzun sürecek bir kış mev- dir. Fakat geçen seneye nisbetle daha çok soğuk ve da- ha şiddetli derecelerde fazla kız olacaktır. Havadan anladığını iddia edenli ve ifadelerini zaman ve önümüzdeki aylar gösterecektir. Yalnız şimdiden hakikat olan bir şey vardır ki, o da memleketimizin bazı yerlerinde şid- detli soğuklar ve karın başladığı hakkında gazetemize gelen haberlerdir. Ezeümle daha bir hafta evve! Ankara ve ci hi çevreliyen (Elmalı dağları) nın üstleri şel gibi bembeyaz kar tabakalarile şimdiden örtülm olacağını in tetkiki de bu sene kışın her halde in bu yukarıya dercettiğimiz iddia Yee VÜ Ü snii Ni ada aia eai mür lenm öi e DN YEEErEN NaT KÜT anerer aa aa beaNU DNT GiNTmneman a ' Atatürk | Abidesi AA Projesi Ressam ve Heykeliraş- larımız arasında bir mü- sabaka açıldı Bütün şehirlerimizde olduğu gibi |Mersinde de ulu önder Atatürk'ün namına muazzam bir âhide diki- İlecektir. Bu maksatla tessamı ve hey- İkeltraşlarımız arasında yeni'bir mü- |Jsabaka açılmıştır. Bu âbide projesini en muvafık ve | (güzel bir şekilde tanzim edecek 0- İlan ressam ve heykeltraşımıza bü- kbir mükâfat hediye edilecektir. | Bu proje müsabakasına yalnız |Türk tebaası olan ressam ve heykel- İtraşlarımız girebilecektir. Gönderi- lecek projeler 21 İkinclkânun cuma gününe kadar Ankarada âbideler komisyonuna yollanmış olacaktır. !;a yatı ü Ucuzlatmak Seferberliği Geçen yila nazaran ha- yatın; yüzde 46 paha'! laştığı şehrimizde var | Hayat pahalılığı ile mücadele et- | mek ve havayici zaruriye fiatlarını İucuza mal etmek için açılan sefer- berlikte her vekâlet kendi bakımın- dan bu işle ehemmiyetli surette meş- Bgul olmaktadır. Muhtelif sahalarda alınacak yeni tedbirlerle pek kısa bir İzamanda hayatın şimdiki nisbetle İner tarafta 5e 10-15 nisbetinde ucuz- latılacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan İzmirde tesbit edi- len en son resmi kayıtlara ve istatis- tiklere göre orada son aylarda ha- Wi yat pahalılığı geçen yıla nazaran (40 tezayüd etmiştir!.. Meselâ peynir İgeçen sene 32 kuruş iken 50 kuruşa, (et 35 kuruştan 45 ve 50 kuruşa, odun (|75 santimden 1,50 — ve 1,75 santime, |kömür 4 kuruştan 6 ve 7 kuruşa çık- mıştır. Buna muk: |yarken içli bir besteyi andıran bir sesle sanki çağladı : — Birar evvel ne güzel anlatıyor. dun Fikret... — Haydi anlatsana.. — Peki amma uyumak yak.. — Olur.. | — Bizim yaşayışlarımızla ova köy- lülerin yaşayışları arasında çok ay- İrihk vardır Zehra.. Giyinişlerimiz, İkonuşmamızın tonu, şarkılarımız, aş- larımız biribirinden o kadar ayrılır iki. Ovalılar konuşurlarken adeta fi- sıldaşırlar. Halbuki biz, bağıra bağı- ra, gürleye gürleye konuşuruz. He- ğle şarkılarımızı bir yot dinlesen : «Dağlar aman dumansız> | *Yürük efem dinsiz imansız, Diye bir kez heyheye başladık mı, ay anam vay.. çam ormanları, dağ. ış, bangır bangir, inim inim iniler, 'e Zehracığım, inim inim inler... Hey tangacına can sdadiğim, avradı. çifte saygılı dağ kövlüleri hey, İzmirde ev kiraları | İvekişile başını kocasının dizine kö- | l Küçük sanatiar | Sergisi Kapanıyor Geçen hafta cumartesi günü kü- |gük san'atler erbabı tarafından Çar- İşıkapıda ayakkabıcılar cemiyeti bi- İnasında açılan küçük san'atler ser- .gişi bu ayın 15 inci günü kapanacak- tır. Sergi, halk tarafından rağbet |görmekte olup son bir hafta zarfın- İda (15) bini mütecaviz bay ve bayan jtarafından gezilmiştir. Gelecek sene daha büyük olmasını İtemenni ettiğimiz sergi, öğleden 'sonra saat 14 ten akşam saat 21 e kadar açık bırakılmaktadır. Sergide teşhir edilen eşyanın, da- imi sergide bir yer alması düşünül- |mektedir. (Marangozlar cemiyeti) pavyonu, |bilhassa takdir edilip beğenilen pav- yonların başında gelmektedir. İIstanbul Hastanelerinde Yeni tayinler Taşradan | ların | J ltei, şehrimizde bulunan birçok has- tahanelere, taşra şehirlerinde çalı- şan doktorlarımızı tayin etmiştir. Dün resmen tebliğ edilen bu son tayin listesini yazıyoruz : Vandan Ziya Haydarpaşa Nümu- ne hastahanesi hariciye asistanlığı- na, Çubuktan Cemal Guraba hasta- hanesi bevliye asistanlığına, Çorum- dan Tarık Haseki hastahanesi nisa- iye asistanlığına, Acıpayamdan Ga- lip Cerrahpaşa hastahanesi dahiliye asistanlığına, Avanostan Sami Gu- raba hastahanesil âburatuvar asis - tanlığıma, İspirden Hilmi Haseki hastahanesi — dahiliye asistanlığına, Akçakocadan Salâhattin İstanbul ço- cuk hastahanesi asistanlığına, Sil- vandan Akif Cerrahpaşa hastehane- g3t çocuk hastalıkları — asistanlığına, |Çivrilden Osman Haseki hastahane- İsi hariciye asistanlığına, Göğsünden Ziya Antep Trabzon mücadele ta - a tayin edilmişlerdir. İ — Ne biçim konuşuyarsun Fikret? — Gel, suçum bağışla Zehra, Ana idilimle şakıyorum. Neyleyem.. kö- |İyüm, ocağım aklıma geldi.. caştum. Coşturüur bu Anadolu yolları beni Jeoşturur. Alevilerle alâkası olmıyan Çepnilerden, /Yağcı Bedirlilerden, Kara Keçililerden baskındır, hey-- heylerimi. Bıldır hani bir ay kadar oralara geziye gilmiştim ya. İnanol jsun, geri dönerken, bayağı ağlıya- lsım gelmişti. Geleceğim gün köyde doya doya, tarhana çorbası içtim.. Neydi o, bakkaldan geçen gün al - İdırdığın tarhana, Fare pisliği, pire jtozu gibi bir şeydi. Bizimkileri gör- ;sen, topak topak, yumru yumru tom- İ jbul tombuldur. Hele «Büryan» ke- |baplarımız, ağzına lâyık.. — Nasıl şey o, öyle. — Anamla, İstanbula geldiğimiz Wıün kuzuları, oğlakları kasaplarda, çengele asılı görünce bir hal olduk, İbir bal olduk ki.. Bir gün bir yol İdüştü de kasaba uğramıştım... Et a- İlirken süslü bir kadınla $ık bir er- lkık te oradaydı. (Devamı var) i ğ meydanı kiymetli çiçekler, süslü .vÜ citeşrin 937 Halk Filozofu diyor kl : | Nezahet ile küfür | İki muharrir, iki muhtelif gazete- İde, nezahet ile küfrü kendilerine mevzu yaparak münakaşa ediyorlar. Bu iki müuharzrirden biri yazdığı ya- ziya nasılsa ötekinin tsmini yazma. miş, Öteki de cevabında «Vay o böy- |le yaptı ha, öyle ise ben de onun a- dvu anmanı» dedi, | Biz, bir mâhzur görmediğimiz için ikisinin de isşmini hemen ifşa edive- velim : L Peyami Safa ile Nurullah Ataç. Nurullah Ataç diyor ki : <Aman, münakaşalarda nezaheti ihlâl etmi- yelim. Küfür kötü şeydir..» Peyami Safa diyor ki: «Münaka- şalarda dinleyici olan üçüncü şahıs mes'uldür. Çünkü onların küfürleri arasında hakikat kayboluyor.> Biri nezahet istiyor; öteki kakikelt arıyor. Peyami Safa, bir burjuva nezahe- ti uğruna hakikatin feda edilemiye- |ceğini söylüyor. Hattâ küfrün bazan |tüzumlu olduğuna kadar bile varı- İyor. | Nurullah Ati İket arasında ihtiraz ediyor. | Gazete fıkralarımı Nasreddin Ho- Jca ve İncili Çavuş hikâyelerile hal- |tederek yazmak Tinlk filozofunun |hoşuna gitmez amma, bu hâletle bu- na tenerzül etmezdim ömma neyle- yiöm tabı heveznakten kiurtulamadım. Silâh taşımak memnu olduğu de- virlerde bir Yeniçeri ağasını koca- man bir yatağan taşıdığı için Zapti- İyeye getirirler. Sorguya çekerler: — Bu ne? Yeniçeri ağası gayet sâkin cevapi verir : | — Kalemtıraş. | — Bu ne biçim kalemtraş? Sen İbununla ne yaparsın böyle? derler. | — Ben musahhihim. Bununla yan- |lışları kazırım.. der. — Caram, derler.. bunun için kü- İçük bir çakı kâfi gelmiyor mu ki bu | koskoca yatağan bıçağını taşıyorsun? Yeniçeri başını sâllayarak ve gü- Terek — Bazan tashih edilecek öyle bü- yük yanlışlara rastlıyorum ki bu bi- İle az geliyor.. cevabını verir, Küfrün lüzumlu olduğu yer de yok değildir. Fakat küfrün nezaheti- ni ihlâl etmemek şartile, , Nezahet ile neza- .Gllrıı Şampiyonu Mer- sinli Ahmet | Moşhur güreşçilerimizden ve ge- çen sene Almanyada icra edilen Ber- lIin şehri olimpiyadlarında dünya güreş üçüncülük — şampiyonluğunu kazanmıya muvaffak olan Mersinli Ahmet, askerlik vazife ve hizmetini ifa için Adanaya gitmiştir. Birimizin derdi Hepimizin derdi İstanbula Girerken... Daimi okuyucularımızdan Bay Sulâhaddin Şaşmaz yazıyor: Nafıa Vekâleti, Şark Demiryol- larını satın aldıktan sonra hemen ülk iş olarak memleketimize gelen yabancı ve seyyahların gözüne iyi ve güzel görünmesi için istasyo- Şörun içini ve dışarıdaki büyük ve büyük fidanlı saksılarla süs- ledi... Ve şimdi işitiyoruz ki, muhe terem — gazetenizde okuduğumuz gibi Edirmeden şehrimize kadar olan bütün tren istasyonlarında dâ bu ayni iyi ve güzel harekete, temizlenip, çiçeklerle muntazam bir şekilde güzelleştirme işine te- İ| sebbüs edilmiştir. Bunlar, çok iyi ve çok takdire tamamile lâyık hareketler... Lâükin, acaba, bilmem tam Sir- keci istasyonundan çıkarken ya- vinize gelen ötel ve evlerin o ha- rab ve simsiyah — manzaralarına ğ Gikkat buyurdunuz mu?.. | — Zcnebi seyyahlar, şehrimize ge- lir gelmez burada bulunan bu ha- Tab ve ahşab; boyasız bir kaç ev ( ve otelle Tarşılaşmıya ve ilk İz- tanbul intıbar olarak hafızaları - İ mın ihata adeserine kayıt ve işa- (| ret etmektedirler. Bence; derhal | Belediye: bu Sirkeci İstazyonuna bakan evlerin ve apartman, otel #sahiblerine tebligat yaparak bu binaların tamir edilmeleri ve hep. sinin güzel bir renkte boyatılma- Tcrı için emir sermelidir. Bu, bir fturizm propagandası dedil, fabat şehrin simasının bekâretidir.e | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: