€—SONTELGCRA Tefrika No : 97 e ere U Beyaz zehirin yaptıkları Kokain müptelâları akı hastanelerinde | salya,sümük biribirine karışık bir halde, türlü hezeyan içinde sürünüp can verirler Kaçakçılık teşkilâtının kuruluşun- dan evvel, memleketimizde kokalin bulmak, almak, satmak çok kolaydı. Yukarıda da yazdığım gibi, şişe ile, pirizle sokaklarda, barlarda, velha- her köşede satılır, adım başında Batıcısına — rastlanırdı. bugün, bu felâket getiren maddeyi böyle aleni şekilde satank lara rastlamak kabil değildir. Zabı- ta bunun önüne geçmiş olmakla be- raber, yine gizli gizli satanlar var- dır, Fakat, piyasada kokalni bulmak hemen hemen imkânsız gibidir. A- her azalmıştır. Bu sebeple kaçakçı- lar kokain işine kat'iyen ehemmiyet yermemektedirler. Kokainin krizi pek müthiştir. Bu beyaz zehiri kullanmayı itiyad eden- ler, kökainsiz kaldıkları gün, başla » rına dünyanm yıkıldığını farzeder - ler, Yukarıda da söylediğim gibi, kafalarını duvardan duvara vurur - lar, kendilerini yerden yere atarlar, soğuk soğuk terler, uyuyamazlar, si- nirleri bozulur, haşin olurlar. Can - dan sevdiklerile, hiç yoktan kavga çıkarırlar, yiriz kâğıtlarını yalarlar, içinde bir miskal kokain bulmak hul- yasile eski şişelerin diplerini, kenar- lar, iradelerini kaybeder. rine devam et « mezler ve nihay hastalıklı, cılız ve malül insanlar ha- Tine gelirler. Bir müddet sonra da akıl hastanelerinde, asabiye kövuüş- larında salya, sümük biribirine ka - rışık bir halde, ve türlü hezeyan i- çinde sürünüp can verirler. Bir zamanlar, bizde kokain kullan- mak, bazı genç baylar ve bayanlar arasında bir nevi kibarlık ve asrilik sayılmakta idi. Göreneğin — tesirile, her genç, her münevver, her günah- kâr kadın, her sosyete kızı, en kihar kimseler kokain kullanıyorlardı. Ser. best, korkusuz ve tehlikesiz tedarik edilebildiği ve ucuzca alındığı için, kolay kolay bu müthiş felüâket eksi- rini bırakamıyorlar, bir türlü kur lamıyorlardı. Kokain iptilâsı yüzünden bir çok Türk vatandaşı delirmi, intihar et- miştir. Yine bu menhüs iptilâ yü - zünden servetini, sıhhatini, şerefini kaybedenler, sayılamıyacak — kadar çoktur. Günahkâr kadınlar arasında, kokain almak için para bulamıyan - lar, elbiselerini, ayaklarındaki ço - rapları, iskarpinlerini, kambinezon- larını, pantalonlarını satanlar çok görülmüştür. Güzellikleri dillerde destan olan bir çok yosmaların, nazla, istiğna ile vücutlerini kiralıyan nice fahişeler bir tutam kokain için, otel ve bar ka- pıcılarına, şoför yamaklarına binbir işvebazlıklar yaptıkları, teslim ol - dukları çok kereler vâki olmuştur. Yine bu yüzden, bir çok zengin ço- cukları, kibar (!) fahişeler, Talim- hane meydanında -o zamanlar orası baştan başa hâli bir arsa halinde idi. Bugünkü gibi apartmanlar yapılma- Mıştı. taş toprak üstünde yatmış, ESRARENGİZ KO Fri5 İSTANBUL F —12 Birinciteşrine27 Yercülme ve iktibas hakkı mahfuzdur 'Taksim kanapelerinde sabahlamış -« lardır. Beyaz zehirle mücadele teşkilâtı- nın kuruluşundan ve fabrikaların »Biri Kuzguncukta, diğeri de Tak - simde idi- kapâanmasından sonra, a- lent satış durmuş, fakat kaçakçılık başlamıştır. Her memlekette, tababetten baş- ka yerde kullanılmaması için şid - | detli takayyüt altında bulunan ko - kainin kaçakçılığı da âdeta mühim bir san'at haline girmiştir. Meselâ, ayakkaplarının ökçelerine ve taban- larına yerleştirilip kaçırılan ve yap- rak sigarası halinde memleketten | memlekete sevkolunan veyahut ço- cuk oyuncaklarının, bebeklerin içine konulup muayeneden gizlenen ko - | kain kutularına — rastlanmaktadır. | Maamafih, bu usuller bugün aşağı yukarı demode olmuştur. Fakat, ka- çakçıların zekâsı, daha ince, daha akla, hayale gelmiyecek derecede u- süller bularak, en sıkı todbirlere rağ- men, yine keyf verici zehir kaçak - çılığı yapmaktan geri kalmıyorlar. Kaçakçılık teşkilâtının teessüsün- den sonra, memleketimizde kokain fiatları son derece yükseldiği için, kokain çekenler, onu bıraktılar, ero- Jin çekmeyi tercih ettiler. Çünkü e- roin ucuzdu, saniyen kokain - gibi, |bulmamak kabil değildi. Velev güç- jlükle de olsa bulunuyardu. Bugün, bir gramlık kokain şişe- sinin fiatı 10-12 lira arasındadır. Fa- kat alıcısı olmadığı gibi, bulmak da, tedarik etmek de çok güçtür. (Devamı var) ı HİKÂYE I “Ölürsem anam ağlar ,, ( üvcü sopfadan devam) ma vardı. Cesetli bin müşkülâtla çı- |kardılar. Bu, Ömerdi. | * Gece... mehtap çok güzeldi. Tarla İkıyısındaki çardaktan kahkahalar kseliyordu. Bu esnada bir çift kı- İzarmış göz yaşarıyordu. Bu Ömerin (anasıydı: Ölürsem anam ağlar, Gayrısı yalan ağlar. MUZAFFER SEVİL Şehzadebaşı | TURAN TİYATROSU Bu gece saat 20,30 da Sanatkâr NAŞİT ve CEMAL SAHİR birleşiği ilk dela olarak SÖNEN OCAK (komedi 4 perde) x İstanbul — Belediyesi Şehir Tiyatroları saat 20-30 da Kuru Gürültü DRAM: — 3 perde 16 tablo Yazan : Türkçesk Shakesneare M. Şükrü |gelmiştir; Dünün Serserileri (3 inct sayfadan devam|) da lâzım olan tesirleri gösterir. Sis- temimizde kat'iyyen ceza yoktur. Müdahalesiz terbiyeden çok iyi neti- celer aldık. Kat'iyyen dayak atma - yız. Disiplin telâkkimiz de başkadır. Ben kendi hesabıma, serazat, geniş bir hürriyete alışmış bir çocuğu ma- nasız bir disiplin altına sokamam. Onlara burasını sevdirmek, ruhlarını yakalamak lâzımdır. Korku yolile us- lanmalarına imkân yoktur. Bizde müdahale yoktur. Yalnız müşahede Ve mürakabe vardır. Bütün kuvve - timizle çocuğu olduğu gibi tanımıya çalışırız. Kendisinin hislerini, kötü ifiyatlarının menşeleri bunları ilmi surette öi uğraşıyoruz. — Bunların bu yola düşüşlerini ne ile izah edersiniz?. — Birinci sebep alkol... Babaları alkolik insandır. Bu bir, ikincisi ka- rı köca ayrılığı, üçüncüsü üvey ana ve baba elinde kalma, dördüncüsü tazyik ve dayak, kötü muamele üze- rine evden kaçmak... Çocuğu buraya geldiğinden itiba- ren müşahede ederiz. Niçin bu hale tetkikatımız neticesinde kendisine haysiyet ve benlik vermi- ye çalışırız. Anlatırız ki, o da insan» dır, yaşamak hakkıdır, O da refaha lâyık bir vatandaştır ve böylece şe- yefli bir insan olmıya şuur edindiri- riz. — İlk geldikleri zaman burada ne yapıyorlar? — Bir defa, yatağı karyolayı ya - dırgıyorlar, Çok defa onları yatak- |tan inmiş, tahta, taş üzerine yatar- |ken buluruz. Yıkamak, bizim için gittiğimiz yolun en esaslı noktası - dır. Pisliğe çok alışkındırlar. Bu ili- yadı kaldırmak için üç dört defa yı- kayor, bu suretle dış tarafları gibi iç taraflarını da temizliyoruz. İlk gel- dikleri zaman biribirlerile çok kav- ga ederler, Aralarında kurulmuş fıre kalar ve hattâ bunların liderleri var- dır. Bir partiden dayak yiyen olur- sa, partinin diğer azası, onlara yar- dim ederler. Biz, tabli bunların önü- ne geçmiyo çalışıyoruz. — Dayak yoktur, demiştiniz, da- yâk yiyehin intikamı nasıl alınıyor? — Gayet basit... Dö: yör, dayak yiyene dü Bu suretle çocuğun içindeki intikam hisst boşalıyor. Fakat umumiyetle vurmuyorlar; ben ona el kaldıra - mam, Müdürün izahatını müteskip, bu, cidden enteresan müesseseyi dolaş- mıya başladım. Çocukların bir kısmı kunduratılıkta, bir kısmı maran - gözhanade, bir kısmı da sepelçilik - te çalışıyorlar, Onlara san'at öğre - tilmiş, çalışıyor ve para kazanıyor - lar. İçlerinde, haftada sekiz, dokuz lira kazananlar var. Bu kazançları, kendi hesaplarına bankaya yatırılı- yor. Buradan çıktıkları zaman elle- rinde bir işe başlıyacak kadar ser- maye bulunmuş oluyor. Dikkat ettim, hepsinin yüzlerinde derin bir zekknın izleri var. Mukad- deratın sürüklediği girdaptan kur - tulmuş olmanın sevinci ve iç rahat- | lığı içinde ciddiyetle - çalışıyorlar, Kimse onların daha dün köprü alt- larında yatan, esrar çeken, hırsızlık leden serseriler olduğunu tahmin e- demez. Muhakkak ki, bir şehir yolsuzsa, bir gün yolları düzelir, esnafı ihtikâr yapıyorsa, bir gün bu kötü illetin önüne geçilir, bir şehir bakımsızsa, bir gün imar olur, fakat kendini mu- kadderatın çarkına kaptıranları bi Meşhur Kaçakçı VS inct? sayfadan devam ) Fransız gazetelerinden öğrendiği - mize göre hâdise şu şekilde cereyan etmiş! $ teşrinlevvel pazartesi gecesi Bouffiers gümrük karakolu önünde Belçikadan gelip Fransaya giren bir otomobil durmuştur. Brunin çavuş, Jotomobilin içindeki adamı görünce |dişlerinin arasından. — Bu adamın suratı, hiç de haşu- a gitmiyor, diye söylenmiş. Adam çavuşa hüviyet varakalarımı göster- İmiştir. Hüviyetin gösterdiğine göre, ada- ram ismi Fernand Janbertti ve Lille de Edouard de Selle sokağında 24 nu- marada oturuyordu. Adamım gözü ö- nünde araba aranırken benzin de - posunun verdiği ses merak edilmiş, ve depo açıldığı zaman içinde 40050 paket lüks sigara çıkmıştır. Hemen tevkif edilen adam, karakola getiri- lip tevkifhaneye sevkolununca ken- dini duvarlara vurmıya başlamış: — Yakalandım.. yakalandım.. diye inlemiye başlamıştır. Sondeubach duramamış ve: — Hey Ajlahım hey... ne aptalım. Milyonlarca iş yaptım, milyonlarla altın kaçırdım yakalanmadım da, iki İtane sigara paketi için yakalanıyo - rum. Orada bulunan ve hayretten hay- rete düşen gümrükçüler, bu esnada Sondeubach hakiki hüviyetini an- lamışlardır. Bu adam, Parisi altüst etmişti. Bütün Fransada başka başka isim- Terle tapınan gangsterler kralı, ni « hayet yakayı ele vermiştir. İstanbul 7 nci İcra Memurluğun- dan : Beyoğlunda Ayaspaşada Yusuf Zi- ya apartımanı 2 nci katında İstanbul İş Bankası senedat şubesinde memur iken hâlen ikametgâhı meçhul Ali Naci Karacan'a dairemizin 37/1779 sayılı dosyasile Bourla biraderler ve Ş. 21 vekili avukat İsak Hazan tara- fından Sultanahmet 3 üncü Sulh Hu- kuk mahkemesinden aldığı R. C, A. markalı E 11 tipinde bir adet radio akinesinin ihtiyaten haczi hakkın- la 937/186 sayılı bir kıt'a haezi ihti- jyad kararile 175 liranın tahsili hak- |kında yaptığı takip üzerine haczi ih- :t!vıü kararına binaen kararda gös- 1""“”' radio (htiyaten haciz konul- müuş olup bilâhara haczi ihtiyati ka- Tarının — süretini tarafınıza tebliğ için gönderilen karar sureti müba- şirin vermiş olduğu meşruhata göre ikametgâhınızın meçhuliyeti hase- bile bilâteblig lade edilmiş ve İstan- bul tetkik merciinin hâkimliğin 24/ 9/987 tarihli kararile haczi ihtiyat? leri kanununun tarifatı dairesinde 'bir ay müddetle ilânen tebligine ka- |dairesinde haczi ihtiyat? kararının m bir ay zar- ait olduğu makam- ümu haczi ihtiyati makamına kaim ol- mak üzere ilânen teblig olunur. Jan evvel ellerinden tutmazsak, on- İları kurtaramayız. Muhittin Üstün- dağ, yalnız bu eserile övünebilir. Çünkü, cemiyete insan kazandırmak bir şehri imar etmeklen, hattâ bir şehir yaratmaklan daha müşkül ve fakat daha şerefli bi İçinden: — İğte, diyordu, karşımda, elimde, Sahte müfettiş, şaşirmıştı. Sen « ter, onun bu şaşkınlığından islifade söylüyordu. Karşısında Mösyo Vol - ger vardı: — Ne yapabilirdim, dedi, ne yapa- bilirdim. Şimdi asıl beni meşgul e- den şey, istikbaldir. Evet, istikbalim mahvoldu, demektir. Sizinki de öy- le ya... Fakat size vız gelir. — Aldanıyorsunuz. Benim hatam yüzünden beş adamın ölmüş olması- ni kabul edemem, — Lâkin, bu sizin hatanız yüzün - den değil ki... Başkasının, cinaye - tinden siz nasıl mes'ul olabilirsiniz? Hükin bu bakışı nerde gördüm. Her lederek bir hamlede boynundaki at |Hem şimdi bunları bırakalım. Per - halde tanıyacağım. Fazla düşünmedi. Artık sırası gel- diğine kanaat getirmişti. Elindeki mumu uzatarak: jkasını çekti, gözlüklerini çıkardı. O zaman, müthiş bir korku ile ge- riye çekildi, sırtını duvara dayadı. Elindeki tabanca titriyordu ve deli- — Lütfen, dedi, şunu tutar mısı- |kanlı mıirıldanıyordu: nız? Adam, hiç bir şeyden şüphe etmi- yordu. — Hayhay, veriniz. diyerek mumu eline aldı. O zaman, Benter, cebinden tabancasını çıkar- di ve: — Kıpırdama,, yakarım, t Diye bağırdı. — Sen.. sen ha!.. sen!.. Daha fazla söyliyemedi. Karşısın- daki adam ateş etmiş, Senter yere yuvarlanmıştı. MADAMI KAÇIRDILAR — Ne yazık ki, tevkif etmeme mü- saade etmediniz. Yoksa şu dakikada İçektim. Ondan cevap bekliyorum. Bu İcevaba pek çok ehemmiyet veriyo- her halde epey - uzun İSenter ölmemiş olurdu. Bu sözleri müfettiş Vorobeyçik İrum. Lâkin, lon nereye kaçtı? Tabil bilmiyorsu - nuz? — Bilmiyorum. Fakat peşinde dört adamım var, — Gazeteler, hep ondan bahsedi - yorlar, katil odur, diye bağırıyorlar. Onu da tevkif etmişken elimizden kaçırdık. Şimdi ne yapacağız? — Şimdilik yapacak bir şey yok. Ben, Namot'un denize düşüp öldü- gü vapurun kaptanına bir telgraf İsüren araştırmalar yapması lâzım kaptanın... — Ne sordunuz? — AhHedersiniz, sonrca anlatırım, derhal dönmek mecburiyetindeyim. Müfettiş, ayağa kalkmıştı. Cevap beklemeden çıktı. Doğruca müdüri - yetteki odasına gitti. Masasının ba- şına geçip oturdu, düşünmiye baş- ladı. Öylece ne kadar düşündü. Bunun farkında değildi. Belki bir, belki iki saat. Kapı vuruldu. İçeri giren polis, bir kadının kendini görmek istedi « ğini söyledi. Müfetliş içeri giren ka- dını görür görmez tanıdı. Bu, Enkar- nasyo'un oda hizmetçisi idi. İlk söz- leri: — Madamı kaçırdılar, Oldu. Müfettiş, hayretini saklıya- rak: — Ne münasebet! Dedi. Kadın derhal söze başladı: — Yemin ederim ki, kaçırdılar. Za-| kararının hukuk usulü muhakeme- | İrar verilmiş olduğundan işbu karar | ( İnef soyfadan devem) murta gözüne ilişmiştir. Kabine, mayısta değişmişti, Tam kuşların, çiçeklerin mevsim kat, yeni başvekil başka yere haziranda di geldiği zarm İkuşları batırlamıştır. Lâkin kuşları İbulamamıştır. Yumurtalardan - biri İkaybolmuştur. Bu yumurtayı kim | yaramaz bir çocuğun işi mi?.. 'akat, oraya kim girebilir? Gazeteler, 4 zaman bu hikâye ile meşgul olmuşlardır. Yeni başvekil sık sık İskoçyaya giderek orada ba- lık tutmakla meşgul oluyordu. Onun balık tutmıya meraklı olduğu kadar kuşlara da çok meraklı - olduğunu söylüyorlardı. MUSOLİNİYİ ELE GEÇİRE- MEDİM!. O zaman yeni başvekilin sik sık İskoçyaya giderek balık tutmakla vakit geçirdiğini gören meşhur bir karikatürist, sonra da Musoliniye mektup yolladığını öğrenince şöyle |bir resim yapmıştı: Nevil Çember - Tayn, balıkçı kıyafetinde olarak bir şeyler anlatıyor. Hariciye Nazırı E- den ile Maliye Nazıtı Simon da ken- disini hayretle dinliyorlar. Başve - |kil, onlara cam içinde gözleri falan tıpkı Musoliniya benziyen iri bir ba- lık göstererek: — Ah, diyor, benim elimden kurtulan balığı görmeliy - diniz!.. © zamanki İtalya - İngiltere mü - nasebatını gösteren bir lâtife. Fakat, İngiliz Başvekili tahiattan zevk alan, kuşlarla çiçeklerle meş - gul olan siyasi adamların yegânesi İdeğidir. | Çok evvel Harbi Umumide Hari - İciye Nazırlığını yapmış olan Edvard İGrey de kuşlarla çok meşgul idi. | Yukarıda, İngiliz karikalür is - |tinin yaptığı balık resminden bah - İsettikten sonra bugünkü İngiliz - İ- talyan münasebatından bahsetme - mek olmuyacak... İngiltere ile Fran- sa, müşterek bir nota vererek İtal - İyayı İspanya işlerini konuşmıya ça- ğırdılar. Artık, İspanya işinin, uzun uzadıya sürüncemede kalmasına mü- saade edilemiyeceğini gösteren bu nota, çok sâkin, çok mutedil bir li- rılarınızı derhal keser. şe alınabilir. *ikiyüz,ton kok kömürü salım alınacaktır. h | 2 — Şartnamesi Meclis Daire Müdürlüğünden bedelsiz ılıııN:" 4 «Teoir | ı 1 — Açık eksiltme ile Meclis nat Banka Mektubu,, olacaktır, 4 — Açık Eksiltme 25.X-937 Pazarlesi günü saat on beşte Millet Meelişi İdare Hey'eti Odasında icra kılımacaktır. 5 — Eksiltmeye girecekler 1937 senesi Ticaret Odası tescil danmı beraber getireceklerdir. “6696,, ' 3 — Muvakkat teminat miktarı yapılacık helâ açık eksiltmeye konulmuş isede belli ihale günündü F ren bulunmadığından eksiltme 18-10.937 pazartesi gününe M Keşif evrakile şartnamesi levazım Müdürlüğünde ü 2490 N. h kanonda yazık vesikadan başka Nafıa Müdürlüğün cakları Fen ehliyet vesikasile 262 buz veya mektubile beraber yukarıda yazılı günde saat 14 de a Encümende bulunmalıdırlar. — () vallı, dün akşam sokağa çıkmıştı. Ruzname: 'Saat on buçuğa doğru bir adamla be- raber döndü. Rengi sapsarı idi. P (Devamı var) 1 — İdare heyeti mesai raporu 2 — İdare heyetine aza intihabı Balık tutmaya merak Başvekil memiştir. Yalnız örada üç tane yu- |lâ . |Jaa lüzım olan kuvvet vardır. Fal Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağı İsim ve markaya dikkat. Taklitlerinden sakın"'"ı- 'Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Hey'etinden:_ GAYRİ MÜBADİLLER . CEMİYETİNDEM: Evvelce ilân edilmiş olan 11 Teşrinievvel tarihindeki kongre de nisabı ekseriyet hasıl olmadığından tehir edilmiştir. Bu kere 20 Teşrinievvel 937 Çarçamba günü saat lunda kâin Halkevinde nizamnamenin 10 uncu maddesi gre akdolunacaktır. Cıdyıııııdındu-ııii*' te koagreye gelmeleri rica olunur, ve en nota öyle yazılmıştır ki, bir- zaman bir ültimatom yetinde değildir. Hem de gösteril İmek istenet kuvve t mülü yim bir lisanla örtülmüş! :diplomıxı dilinin bir örneği denecik gibi yazılmıştır. Şimdi, İngiliz matbuatırım bugülü lerde nı da pek ihtiyatlıdır. hiç İt rüzakeratı bozma ya sokmak istemiy yet, bura mehaliline göre maziktir ve azami ihtiyat ve sü istemektedir. İtalya ne istiyor?.. Göf bin diğer büyük devletlerile, Frai” sa ve İngiltere ile «manevi müsav ai? ırh-ı':ıl mi?, ümetinin isteğini yerine getirerek — İspanyf meselesinde bir çıkar — yol ara) *Inmy.ı gönderilmiş olan «gönüllür mnları büsbütün çıkarmak sadını bir hakikat haline getirmek için Mister Eden ile Pransız Haritit ye Nazırı M. Delbos - uğraşıyofl Başvekil Nevil Çemberlayn'in eV ? İvetce Sinyor Musofiniye yolladi mektup bu mafdatla idi. Fakat B mektup bahsi gene yukarıdaki katörislin yaptığı balık resmin! H tırlatıyor. ———7 Yeni neşriyat YARIM AY Aşka dair (Nurullah Ataç), AM imet Mitat Sfendi ve Türklük durrahman Adil Eren), Heyecan dını (Mükerrem Kâmil Su), T da bir halk düğünü (Suad Haydut ve sevgilisi (İlhan S. Tanütl Vodünalı Mustafa LLeman Kar! Joğlu), Çankırı kapısı hafriyatı )mı Tanyolaç), Bayan Hamiyet İkız kardeşi (Sabih Alaçam), Dünyt ıhıvuılıfu ve sür'at (Yaşar Sibi - makale, hikâye ve röpoctajlaf! İBayan Mkerrem Kâmil Su'nun Ü İtranca etekleri) ve Bayan Cahit İçağun (Kırmızı balıklar) romanlaf” İspor ve diğer muhtelif yazılar YSf idır. 5 SLAL D Z Z İcabında günde üç kâğ ve Müştemilâtı Kalöciferleri 420 Dört yüz Yirmi liradır. w İ görülebilir, A Hira 50 kuruşluk ilk temisat (6956) 14 de vechile