12 Ekim 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

12 Ekim 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dok dö Vındsor ' Altin kralı da Almanyada en ziyade içtimat Bir Ginayete Mi müesseseleri tetkik edecek. Sabık İngiliz Kralı Dük dö Vind- sor'un bugünlerde Almanyaya gide- ceğinden çok bahsedilmektedir. Sa- bık Kral evvelâ Avusturyada aylar- ca oturmuş, balayını geçirmiştir. Şim- di de Fransaya gelmiştir. Kendisi için bu sene zarfında tatbik etmek üzere çizdiği seyahat programına gö- re, Dük, Fransadan Almanyaya gi- Gecek, oradan da Amerikaya gide « cektir, Daha İngiltere tahtınâ geçmeden, veliaht iken, Dük â6 Vindsorun Al: Manları Fransızlardan Çok sevdiği söyleniyordu. Hattâ, bir kere ken- disini ziyaret eden sabık Alman mu- hariplerine söylediği sözler arasın- da, «maziyi unutmak, tan bahset - miş, bu söz, Fransızların o zarnan hiç hoşuna gitmemişti. Maziyi unut - mak ansızlar, İngillere ve Fran- sanın birliklte çektiği mahrumiyet- leri hatırlatarak Umümi Harbin hiç bir zaman kolay kolay unutulamı - yacağını yazmışlardı. Hulâsa, yi büyle hatırlatmaktan maksat, Dük 6ö Vindsorun Almanyaya bugünler- bu seyahati. yle pek de siyasi ol- madığıdır. Lâkin Dük dö Vindsorun bu seyahati( öyle pek de siyasf ol- mıyacağa benzemiyor. Çünkü Al - manyada devlet reisi olan Her Hit - lerle görüşeceği muhakkak addedil. mektedir. Bu ziyaret esnasında Hit- ler, kendisine ziraat ve toprak işle- rinde nasıl çalıştığını göslerecektir. Almanyanın Londradaki elçisi Fon Ribentrop da Almanyaya dönmüş - tür. Dük dö Vindsorun Almanya se- yahati eşnasında, bu elçi de hazır bulunacaktır, Ribentrop, Dük dö Vindsor ile Dü- şesin daha izdivaçlarından evvel dos- tu jidi. Berlinin vesmi mehafili, bu seya - hat etrafında çok şey söylemiyorlar- sa da Almar matbuatı baş sahifele- rinden bundan bahardiyorlar. anyada Dük dö Vindsarun Al merak ettiği ve tetkik edeceğ zü, Her Hitlerin daima ileri sü ğü şu düsturun nasıl tatbik edildiği ni görmektir: Çalışarak sevinmek ve sevinerek kuvvetlenmek. Öyle anlaşılıyor ki, Dük dö Vind- sor; Almanyada en ziyade içtimal meselelerle meşgul ölacaktır. Dük dö Vindsorun evvelce Viya « nada iken söylemiş olduğu bir söz - den bugünlerde çok b.ıhsıdılmcklb dir, Sevdiği kadını almak için İngil- tere Krallığını ve Hindistan İmpa - ratarluğunu bırakmış olan Dük dö- Vindsor bir gün Viyanada evli bir adam sıfatile şöyle demişti: Düşes, dö Vindsor ve Tefrika No: 33 EÜRK-YUNA mu ullanHormiodin Bu ummumi kuvvetin (28,000) nefe- | ti, (Yanya kolordusu) na gönderil- mişti. Tsalya ordusunda da (90,000) silâhtan mürekkep bir kuvvet kal- mıştı. Hayvan mevcuduna gelince; be - her fırkanın iki bin raddesinde binek ve nakliye hayvanı vardı. Yunan ordusuna gelince : TTesalya (veyahut - Şark ordusü) başkumandanı (Veliaht, Prens Kos- tantin), Erkânıharbiye Reisi Miralay Sabuncaki, Topçu kumandanı, Prons Nikola. Birinci Lârisa fırkası: Kumandanı (Ceneral Maukris), | Ve.. çalışma ıokllnl Bütün esaslarile Öğrenecekmiş! Dük dö Vindsor İstanbul- da iken — Benim evvelce evim, barkım yoktu, fakat bir krallığım vardı. Şim- di, evim barkım vardır, fakst bu evi nereye kuracağımı — bilemiyorum. Çürkü yeri yöktür.» | Kurban gitti? Avrupanın meşhur barsacılarından altın tüccarı Saünier kaybolmuştur. Bunun bir cinayete kurban gitme - sinden şüpheleniliyor. Şimdiye ka- dar 3 tane şahit bulunmuştur. Bu üç şahitten ancak bir tanesi Joseph - Vesnet sokağının köşesinde bekli - yen adam hakkında söz söyliyebil - miştir. Vak'a esnasında 6 el rovel « ver sesi işitilmiştir. Yapılan sıkı tah- kikat neticesinde Sanier'nin otoama - bile bindirilip kaçırıldığı ve bir de duvara saplanmış & tane 6,35 mili - metrelik kalibre kurgunu bulunmuş- tur. Kaldırım üzerinde hiç bir kan izi yoktur. yapılan bütün araştırma- lar netice vermemiştir. Bu araştır - malar polis küpekleri ve tüccarın | kendi köpeklerin tor. Polis Sannter'nii veya sağ olduğundan ha gildirler. Eğer öldürülmi bu cesedin bu kadar ihtimamla sak- landığına hayret ediliyor. Soön gelen haberlere göre: | Bu işin tahkikatım 9 uncu kasım | şefi Marten almıştır. Taharriler ta- rafından elde edilen delilleri gözden geçiren Marten, Sannier'le münase- beti olan Gard şehrindeki bütün ev- | leri gezmiştir. | Şimdiye kadar epeyce mühim ma- lâmat veren Madam Sanier, koca - sının cuma sabahı hareket ederken çantasında yarım on kıymetin- | de altın gölür ve Monako trenine binmek üzere evden çıktı - ğını söylemiştir. Polisler, yukarda söylediğimiz ev- | leri ataştırırken Armon arazisi bek- çisi, bir otomobilin geçmesi İ Tun üzerindeki parma 45 geçe ajtığını söylemiştir. | Bundan bir çeyrek saat sonra Dok- tor Montagard'dan çal mobil Aramon'dan 15 dakikalık bir mesafe | olan Saze civarında duruyormuş. Zannedil lerden birile altın k: ğine göre bu otomabil - kaçırılmıştir. Yine diğer bir rivayete göre, Dük dö Vindsor, Dü: beraber Ame - rikaya giderek artık orada yaşamı - aşlıyacaklardır. Fakat bu riva - ten başka, diğer bir söz daha var- ki, 0 da Düşes dö Vindsorun bir gün gelerek İngilterede yerli istemesi ve oreda oturmayi mesidir. Kadın bu ümidi besli |tedir. Bir Amerikal Hafres isminde zengin bir Ameri- | kalının adı da bügünlerde Dük dö | İVindsor ile beraber hatıra gelmek- | tedir. Dük dö Vindsor ile Düşes'in evlendikleri 3 Haziran günü Ameri. kalı zengin Hafres de Londrada otur- duğu eve bir-bayrak asmıştır. Ame- rikalı zengin, yeni evlenenlere mes- ut bir hayat dilemiş ve Londradan onların merasimine iştirak eylemiş- tir. Bu hâdise, o zaman Londruda büyük bir merak uyandırmış, gaze- 'teler bu Amerikalıdan bahsetmişler, herkes onu konuşür olmuştur. Şim- di Hafres Dük dö Vindsor ile Düşe- sin Fransaya gelmesi üzerine l.ıın . dradan kalkarak Parist — gelmiştir. Bunun Fransaya gelmesi de bir hâ - dise olmuştur. Çünkü, kendisine bu seyahat için müsaade etmemek is- tenmiştir. Maamafih çıkarılmak is- ftenen engeller, orladan kalkmıştır. Hafzes yaşlı bir adamdır, Eskiden- beri yaz mevsimlerinde İngiltere - Ü Ce 64:’54, gizlisiyaselı Yazan: ZİYA ŞÂKİR Nizamı harbi : Beheri dörder taburlu ikişer alay- dan mürekkep iki liva, Dört taburlu bır” Etzun alayı, Üç bölük süvari, 'Topçu 3 üncü alayın, 1 inci ve 2nsi laburları. Bir cebel bataryası, Bir istihkâm bölüğü Bir telgraf bölüğü. 4000 Etiniki (Kaptan Merokuli kumandasında), 1500 İtalyan (Garibaldiyen) gö- nüllüsü, İkinci (Tırhala) fırkası: Kumardam Ceneral Mavro Mihali, Eterya gönüllüsü Gazeteciden şikâye* Şirleye tatli Dile rahat nasıl IŞirley. Şikâyetçidir. Tetil zamanında bile gazetecilerden kurtulamıyor. Bakı - naz küçük yıldız köndini gazetecile- Tin elinden kurtarmak için nasıl kız- İmiş ve sert sert bakıyor.) |o tmmmmunana zamanında yok: bakın kızmış | ye gelmek âdetidir. Bu sene de öyle olmuştur. Kendisini gören bir gaze- Meciye şunlari söylemişti *Malüm bayrak hâdisesinden son- ra İngilterede bir çok kimselerden İmektup almıştım. Bunlara ayrı ayrı cevap veremiyeceğim tabtidir. Fakst |İDük dö Vindsor için bir şiir yazdır İBen, eski bir şairim, Bu şilri kendi- mı heydi N Beheri üçer taburlu ikişet alaydan ! mürekkep iki liva, | 2 Bfzun tabutu., İ 2 alay süvari, 4 bölük| yaya süvarı, Topçu, 2 nelalayın 1 inci ve 2 nci taburları, 1,200 İtalyan gönül 140 Eterya gönüllüsü. İper (veyahut - Garp ordusu) (Bu ordu, (8 üncü fırka) namı al- tırda bir fırkadan mürekkepti). Kumandan : Miralay Manos, Nizemı haerbi : Bekeri üçer taburlu iki alaydan mürekkep (Bayrakdaris livası). Yalnız üç lâburlu bir alaydan mü- rekkep (Golfinopulo Hvası). 2 Efzun taburu, 1 Süvari bölüğü. 'Topçu ) inci alayın, 1 inci ve 2 nci ;taburları, , İrümiye başladı. Anamur; Akdenize gururla bakan bu küçük kaza henüz uyarıyordu. |Deniz durgun, ova mahmurdu. Kib- Tış, sis içerisinde tüle sarılmış gibi Jidi. Yalçın Toros dağlarına tırman- miya çalışan, uzun buynuzlu siyah İkeçiler, gittikçe neşeleniyorlardı. Derinlerden yanık kaval sesleri geliyordu. «Alaköprü» yü — sürüsile geçen bir çoban, torbasını omuzla - mış, sarı yüzlü, sert adaleli süzülen inden yorgun olduğu belli olan İuzur. boylu bir adama Tastladı. O - İmu tanır gibi oldu yanam!. Sarıldılar, öpüştüler, Ne var, ne yok! er göndermedin. niçe zamandır Askerlik bitti ? Ömer, derin hir nefes aldı: — Vatan selâmet kaldıkça evet, — Heyt. gidi Ömer key, bak şu İdünyaya, — El.. hayat bu. Sanra, birden durdu. Aklına bir şey gelmişti. Sonsuz bir sabırsızlık- la sordu — Şey ber? Ekrem, başını örüne eğdi. Hofifçe di. Elindeki fındik sopasım dizi- şeden ne ha- | |ne vurarak: — O kır, zaten sana yaramazdı, Ömer, dedi Ömerin, siyah kaşları çalıldı, çe - sür'atle oynıyarak dişleri gi- Ekrem. yine haşını önüne eğerek Jesefle iki yara salladı: kiz mt yok? dolunun delikanlısı acı v sasl. döğ demek eğlandi hit Sohra çobanı omuzlarından sarsa- rak — Bu hayatları biruz güç sürecek. ha sür'atli, daha ktvvetli ölarak yü- Alaköprü buğazını geçti. Bir tarla kenarında durdu: — İki sene evvel, buradan uğlaşa: rak ayrılmıştık, dedi. Gözlerini kapadı, bir söğüt ağacı- na dayandı. Dakikalarca o halde kal. dı, sonra torbasını bir çalı yığını içer sine saklıyarak sağa giden dar bir yola saptı. Sert ve metİndi. Birden |yavaşladı. durdu ve anide yere yat- tı. Uzun boylü bir delikanlı ata bi- niyordu Ömer, bir anda fırlamak, gazetecilerden çok fazla onu boğmak. parçalamak istedi. Va- İtiyari kat, Ayşe ile konuşacakları — vardı. Şose dönemecinde kaybolan atlının peşinden bir müddet daha baktık « n sonra kalktı Nefesi - darahyor, igöğsü hozla İnip kalkıyordu. Titri - jsine yolladı “tup yazmak süretile m . Her halde bana mek- habbet güze terenler, böyle bir şiir yazdığımı öğ- renine ktuplarına benden cevap almış kadar sevincceklerdir. Viya « Ca iken Dük' dö vindsordan cevap dım, Bana teşekkür ediyordu.» İşte yaşlı bir adam olan Hafres de bununla mes'ut ol al 5 bölüklük bir istihkârr (3,000) Eterya gö (Kahraman — Garibaldiyen'lerden, maalesef bu fırkada bir tek bahayi- Kit bile Yunanlıların mevcut kuvvetleri, bulunamamıştır). * gönüllüler de dahil olmak üzere « | 1(80,000) neferden mürekkepti.. An- cak (cak şu var ki; Yunanlılar, (ilânı harp) dakikasıma kadar, Osmanlı hü- Fbi kabul edeceğine ka- naat getirmemişlerdi. Fakat Osman- h hükümeti harbi kabul eder etmez, ! bütün kuvvetlerile asker toplayıp ardula- rını takviye etmek istemişlerse de, kümetin ları suya - erdiğind pek kısa bir zamanda mağlübiyete uğradıkları için, bu zahmetlerinden |bir fayda görememişlerdi. İki tarafın deniz kuvvetlerinden, sırası gelince bahsedeceğiz. (Devamı var) MA R A 2, RENE Z DEŞEYE C SAA 3 MA AA 'Ölürsem anam a glar,, Yazan M. So"' Artık o, deminki Ömer değildi Da-'Işin kötüsü Ayşeyi Öme dın? Korküyor müsun bcîl“" Ayşe korkuyordu. Sonra, ahf ihanet etmişti. Yeminlerini, rini, geçen meşs'ut senelerini Tadı, şen dizlerile çardağın merdivenini çıktı, İşte; sabte göz yaşlarile alda - tarak nihayet başkasına varan Ay - şesi uyuyordu. Önü uzün üzün sey- retti. Sarı, üzün ve geniş saçları, u- İzunca, beyaz yüzü üzerinde jince kır- |mızr dudakları, parlak göz kapakları T"ı"h Ondaki endama, köyde vu - İrulmıyan delkanlı yoklü. Yine böy- l]" bir yaz sabahı kaza yolundan tar- laya giderken tanışmışlardı. Bu ka- | ayır, korkmuyorum. Ve tekrar yaslığa düşerek 'a başladı. Örner, önu yine se;'; Sonra, gözlerinde bir ümit şul ladı: irlc beni # — Ayşe, dedi, sen, y' ağlati” İnuşmaları, zamanla sevgiye döndü yar musun? İve öihayet bit gün Ömer ona yüt * | O, başım kaldırarak: kunarak aşkını açemşti. Ayşe, bu — Seni unutmadım. rafı kızararak karşılamış ve titriyen |— Ömer, dudaklarını ısırdı: ve dudakları arssından: — O helde... evet o halde, YİPE (nim olacaksın, baydi kalk. Ayşe, birden doğruldu. NC verecekti? Artık Ömeri ıewnl’, du. Zaman onu unutturmuştu. ona itiraf etmeliydi. Ömer, Wt delikanlıydı, onu affederdi. at Ömerl. — Fakat Ayşel. Hati n ai aK el âlem, ne demez? y Ömerin yüzü sarardı, ayağt karak: — Yat. dodi, demek. — Mecburum Ömner. Sör Dünyada kız mı yak?. — Bana sen lâzımdın, dedi: Ve sür'atle çardaktan aşağ! Onu arkası: ediyordu. Yürüdi şöseyi, Alaköprü; |sine bâkim değil Ben de seviyi orum, demişti. 4, bemen her gün bulu - İşuyorlardı. Amma muhit küçük ol- |duku için, dediködu baş gösterdi ve her tarafta olduğu - gibi, bu hâdise iyi karşılanı adı. çeyi tarlaya bırakmıyor- de Çalışamaz olmuştu. Bir kaç sevdiği ârkudaşına derdini dökerdi. Kaç kere onu kaçırmıya ni- yet etti, lâkin arada üskerlik var esi semiyordu. Amda Zehra ana na- İmi olsa yola gelirdi. Nihayet, üsker Vılrlu Ve iki söne vel, hemen bu- günlerde gideceğini, köyünden u - İzaklaşmadan evvel z konuşi Btediğini Avseve söyletti, İşte henüz tan yeri bile uykuda iken, burada buluşmuşlardı. Ah!., ne acı bir gün- dü bu.., Fakat yemin etmişlerdi. Ayşe onun kalacaktı- ve uskerlikten sonra bir şehre kaçacaklardı, hls.wl(ı 'durdu. Önünde, derin bit vardı. Aşağıda Anamur çayı tılarla akıyordu. Gözleri kari İilerliyemiyeceğini Ömerin dudaklarından gayri ih - r kelime döküld — Sonra. . Düşündü. Evet, sünra ne olmuş « tu? Ayşe neden sözünde durmamış- tı? Öh!.. bu çok Zena idi, Eğildi, ses- lendi gd ” kendini kaybetti. * Akşam, Anamur üzerine ,İ seesizliği, durgunluğile çökül ’ıj Çarşıya dört nala giren bir ıl’ kaymakamlık binası önünde Alnında biriken terleri slîl'lU' zum görmeden içeri girdi. Kl-",.r kamın karşısına gelerek $e di ve: ai — Alâköprü uçurumunda B set var, dedi. y Epey Kalabalık bir kniılv (Devamı 6 nc: sayfı YmUaeame Ha omneinenk! yeela — Ayşet. O, birden doğruldu, gözlerini ov- dü, 6 muüydü? İnanamıyordu. 'Ah!.. Şimdi ne cevap verecekti? Hiç hür « met etmediği aşkın sahibine ne Gi- yecekti? Sen? dedi. Evet, Ayşe ben, Neden sarar - 40000 Seyirci önünde tayit resi ile bir evi deldı, geçf'! : LAmerikalı meşhur Kaoptan Pra « götünde kaptan Frakes ker tayyaresile tahta bir eri delip aö;u;:“hmmâ;;rıî: :ıfı M İmıştır. Ne kendisine, ne d€ Ancak, bu ev Dilhassa bu iş için sine bir şey olmamıştır. Yapılmış bir evdir ve 40.000 seyirci İğit mi?) göçmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: