İ | l D İ Eski hovardalar,gizli fuhuş evlerinin camlarını neden hamurla kırarlardı? ; Tercüme ve iktibas hakkı mahhezdur . “Bu adamı al götür, emrini yazsınlar, hemen s.liniio sürsünleri, bir kahve yapmıştı. Köyün ileri ge- Tenleri, gençleri onun kahvesine de- |(tâ bulunduğu eve girmeden oradan — muştu?. vam ediyorlardı. Salih, ekser günler Suphinin evinde yer içerdi. Onunla, Yeniköylü Suphi arasında ufak bir sızıltı bile geçmemiş, biribirlerine ağır bir söz bile söylememişlerdir. Salih, hayatında kimseden, hiç bir yerden haraç almamıştır. gözü peklerin sayılılarından olduğu halde İkabadayıları ve edepsizleri korku - İda hizmetcisi Nükiye” ömründe kumarhanecilik — yapma - maş, barbut kahvesi falan İşletme- miştir. Esasen kumara aklı ermez, nasıl oynandığını, ne suretle (ma- «n0) alındığını bilmezrii. Onun" yegâne bildiği şey, müslü- Tman zamparalığı idi, Bu hususta çok usta idi. Mahalle aralarında gizli ev işleten eski fahişeler onun önünde perende atamazlardı. Nereye kaçsa- lar, hangi semte gitseler, Salih, pey- nir kokusu alan fareler gibi, onların gittiği yeri keşleder, bulur, içeri gi- rer, bedava değil, parâsile eğlenirdi. Salihe kapı açmak istemiyen ev sahipleri vardı. Fakat o, buna ehem- miyet vermezdi. Mahalleye duyur- madan, hattâ evdekilerin haberi ol- madan içeri girerdi. Nasıl mı?.. Kapıları kırarak, camları, terçe- veleri indirerek mi?.. Böyle yapsa gürültü olur, camla- rın şangıpşungür kırılışından ma - halleli olanı biteni anlar, neticede ev basılır, rezalet baş gösterirdi. ©O halde ne yapardı Salih?.. Nasıl girerdi eve?.. Pencereden !.. Hem de camları kırarak!.. Hayret mi ediyorsunuz?.. Bir a - dam camları kırar da, mahalleli gü- rültüyü duymaz, şangırtıyı işitmez olur müu demeyiniz, - aldanırsınız. Çünkü gürültü çıkarmadan, şangır- fiyı düyürmadan cam kırmanın da bir usulü vardır. Ve bu usul eski de- virlerde zamparaların cam kırmak için baş vurdukları yegâne bir sis - temdir, Anlatayım: Eski zamparalar, gizli evlere da- ima ihtiyatlı giderlerdi. Şayet, ken- dilerine kapı açılmazsa, mahalleye duyurmadan, camları kırarak içeri girmek için, yanlarında daima ha- rmur bulundururlardı. Hamuru, büyük patiskalara sı - varlar, yayarlar, evin alt kat cam- — İlarına yapıştırırlar, sonra kuvvetli bir kaç yumruk indirirlerdi. Bu su- retle cam kırılır, hamura yapıştığı — İçin yere düşmez, düşmediği için de ses çıkarmaz, şangırlı, şüngurtu ol- mazdı. Ve, açılan delikten zampa- ralar içeri girer, ev sahibini de, ser- — Mayeleri de korku içinde bırakırlar- ü ilde cam kırmak hususun- “da, Salih çok usta olduğu için, bu gizli ev sahipleri ondan çok korkar- Tardı, Yalnız ev sahipleri mi? fa. sına mâni oldu, Gerniko sende- , kolile perdelere tutunmak is « — todi, sonra, boylu boyunca yere yü- yarlandı. KAYBOLAN ÖLÜ Senter dizüstü kendini yere ata- — Görniko, ne oldun?.. - Diye haykırdı. Enkarnasyon sap- — sarı kesilmiş, düşmemek için bir /— koltuğun arkasına tutunmuştu. Du- dakları titriyordu. - Senter büyük bir itina ile Gerni- — koyu kaldırmış, başını dizine daya- — Muşti. Müthiş bir asabiyet içinde i- ral Nakleden: tabanca sesi, cümlesini tamam- |di. | Belâlı zamparalar da yılarlar, hat kaçıp giderlerdi. Bunun için, bazı kurnaz ev sahip- leri, içeri almak istemedikleri adam- lara: — İçerde Deli Salih var! Diye korkuturlardı. © devirde, İstanbul çapkınlarını, tan karakol, zaptiye hapis değildi Oııbn yudıran yegâne ummacı şu idi: Sürgün! Zaptiye nazırı, üç beş kere hapis yatıp çıktıktan sonra uslanmıyar, yine haşarılık, sarkıntılık, edepsiz - lik yapanları, bir mahkeme kararı lühak olmadan, idareten İstanbul - /dan uzaklaştırır, üç ay, beş ay de - yvam eden bir ikamete memurlukla Anadolunun uzak köşelerine sürer- di. Sürgünler, bu uzak köşelere, bu uzak memleketlöre, mutlaka yaya gitmeğe mecbur edilizdi. Bir şehir- den başka bir şehire gidilince, ora- rın zaptiyesi teslim alır, bu böyle- ce gidilecek yere kadar devam eder- di. Yol bazan bir ay, bazan elli gün İdevam ederdi. Yolu uzatmak, mola İvermeden yürütmek, «Hikmeti hü- lhınıeıı ieabatındandı. Menfasından kaçıp, İstanbula ge- lenler çoktu. — Fakat, ba — Gibi - ler ancak bir kaç hafta barınabilir, sokakta, kahvede, meyhanede, şu - rada burada görüldü mü, tutulur, yaka paça zaptiye nazırının karşısı- na çıkarılırdı. sürü de nasihatten sonra, tekrar | daha uzak bir yere sürerdi. nazırının tekdirine uğrağı. Fakat yaptığı işler haysiyetşiken, ahlâk - sızca şeyler olmadığı için sürülmek- ten kurtuldu. Yeniköylü Suphi gibi Salih de, si- |lâhsız kavga eder, karşısına yirmi, lotuz kişi çıksa €hemmiyet vermez, îkışınmızdı silâhsız kavga ederdi. | Zaptiye nazırı onun bu halini bil- | |diği için, her karşısına çıkışında, nlmz Basihat vermekle iktifa eder, tecavüze maruz kalmadıkca hare - kete geçmiyeceğini bildiği için, sür- güne yollamazdı. Bir gün bir meseleden dolayı, Sa- Hih zaptiye na: n karşısına çikâ- rildi. Nazıt, her defasmda yaptığı gibi, bu sefer, nasihat falan etmedi. Sert bir sesle: — Artık çok oldün! ne lâftan an- hyor, ne de nasihat dinliyorsün... | Madem ki ,sözle aklını başına top - lamadın, seni İstanbuldan uzal tırayım da, aklın başına gelsin! (Devamı var) o iruyar, mırıldanıyordu : Nazır, bir kaç ağırca JTüf ve bir | Arkadaşının şakaklarını uğuşlu- İniz. Kaybedecek vaktimiz yok. SS | |İki sevgilinin Bir mektubu (4 üncü sayfadan devam) İdırmiş yatağına yatırmıştı. Mektup linde gıkılmış olarak duruyordu. özleri «Demek ki Nuri yalancı imiş.» diye İnledi. Akşam eve gelen Nuri karısını yatakta görünce şaşırdı. Ayten bir şey belli etmemek için gülümsedi Ve «bugün çok yoruldum, de Genç kadın bir kaç gün sonra öksür- meğe başladı. Gittikçe zayıflıyordu Çağrılan doktor artık bitmiş gibi lerden başını sallayınca Nuri az da- .hı deli olacaktı. Karısına ne olmu; tu da bu kadar çabuk - sararıp £ Sana ne m Da. |ha geçen hafta ne kadar - şendin! Diye sorduğu suallere Ayten sade ce gözlerini Nuriye dikiyor; hiç ce - İvap vermiyordu. Nuri bir man istemi üştü. O- zarf uzattı İ satarmış zarfı açtı. - Ayşenin İmektubunu okudu. Altına Ayten de İşunları yazmıştı: «Âyşeyi kıskandım.. ben de ölü » Müstakbel Mısır krali- çesi Safinazın hayatı ( inci sayfadan devam) Bu tebliğde deniliyor ki Majeste kral, yüksek V& şetefli an'anelere malik bir ailenin evladı lolan Yuüsuf Zülfikar paşanın - kızı Bayan Feride Zülfikarla nişanlan - İmıştır. Fuazla olarak genç kızın badema «Feride» ismile anılacağı tebliğ e - dilmektedir. Fakat Mısırın müstakbel kralın « dan bahsedebilecek birisini bulmak için Notr dam dö Sion kapısını çalmak lâzımdır. Bayan Sa- maz düne kadar burada talebe idi. Bu manastırın. kabul salonunda Sörleni ve Mart'dan öğrendiğime |göre Bayan Zülfikar mektebe 1930 senesinde yedi yaşında iken girmiş- İtir. Ve 5 teşrinievvelde 16 yaşına gi- |recektir, Bayan Safinaz sekiz sene zarfında jsörlerin en iyi talebesi idi ve teşri- menfasına iade eder, yahut bu sefer |Nievvelde bakalorea için ismini kay- |Genizcileri gözcüli dettirecekti. Sörleöni, Mısırın müs - çok teessüf ediyor ve diyor ki: — Ne talisizlik!. Safinaz, kral aile- [ııle birlikte Avrupaya gitmek için buradan ayrıldı. Geç geldiği için lıemnıuıdı imtihanlara giremedi. Eylülde imtihana girmek için tatil İzamanında hararetle — çalışıyordu. değildir. Ne talisizlik! talebeyi kaybettik.» Bayan Safinaz ağustosun dördün- tü gününü - muallimlerile beraber | |geçirmişti. Ve derslere 25 ağustosta |başlanmasına karar verilmişti. Fa - |kat ayın 21 inci cumartesi günü Mi- sırın müstakbel kraliçesi olmuştu. Sörler, Majeste Faruğun intiha - bından çok memnun - olmuşlar ve manastırın fakirlerine yemek dağıt- İmak için Bayan Safinazla bir kaç jarkadaşını memur eti İsöylemişlerdir. irleoni talebesinin iyi bir sporcu 'olduğunu hatırlıyarak diyor ki - Tenisde, patinajda - hiç kimse- den korkmazdı. Basketbolda şamp- ndül» Çok iyi bir Senter onu kucağına aldı, Bir ço- İcukmuş gibi kaldırdı. Bu aralık, gö- gü, karşıki otelden ateş edilen aydınlık pencereye ilişti. Şimdi, ö- İrası kapkaranlıktı ve her şey sakin igörünüyordu. Demek kimse taban- (Ca sesinin farkına varmamıştı. Kim- se ne olduğunu duymamıştı. Senter, kucağında arkadaşı oldu- ğu bhalde Enkarnasyona döndü; —Çabuk, dedi, polise telefon edi- Ve yürüdü. Yatak odasına gelin- |yorum.. Allaha ısmarladık. AYTEN: sörlerinin ? tiş olduklarını K ] ,,, | V H |— | | | | | | 'I'.Ol ika No.: G1 Topa tutulan Rüstem bu emri alınta forssla - rin enselerini okşamıya başlamıştı. Merkezden giden Ri N şimdi |bütün gemileri geçerek ileriye atıl. mış bülunuyordu. Rüştem, Murat Reisin gemisini çok İgerlde bırakmıştı Mu n adın gemisi bunların en çok İyollusu va mükemmeli olduğu halde jneden geriden geliyordu? Rüstemin gemicilerinden biri: — Murat Reis canının kıymeliri biliyor.. Bolki bir top ateşine tutu - lur korkusile geride kaldı. Diye söylenirken, Rüstem bu söz- leri işiterek canı sıkılmıştı. | Rüstemin de kafasına böyle bir ıüııhe girmişti: Acaba Murat Reis İsahiden çekiniyor mu? Bereket versin ki, bu şüphe çok sürmedi.. Murat Reisin gemisinde yeniden bir hareket görüldü. Muradın üeden geride kaldığı cic- den merak edilecek bir mesele idi. Bunu uzaktan görenler halledemi- yör ve manasımı anlamakta güçlük çekiyordu. Fakat, Murat Reis gemi- | |nin birdenbire gerilemesinin sebe « |bini anlamıştı.. duğundan yelkenler dalgalanıyordu. İspanyol gemisi kü- rekçilerinin kuvvetile kuş gibi aşıp | gitmişti. Âhengile gidip geliyorlard: Forsalardan ısi lik yapan kimseye raslanmıyordu. Oysa ki, gemi eski yolunu kay - betmisti. Yüz yirmi kürekçinin sürükledi- İği bu gemi böyle kaplumbağa sür'a tile mi gidecekti? Müurat reis gü hiç de forsaların â- ve icabeden | rasına serpiştirdikten Deli Salih'de bir kaç kere zaptiye tâkbel krâaliçesini mümeyizlerin hu- İalhktı vörükteü öonce; töküşe ge nazırının karşısına çıktı. Zaptiye |Züruna çıkaramıyacağından dolayı minin arka'kasarasır. a geçti Btrafı kolaçan etmiye başi | Bu sırada denizin üştünde hir gü- rültü koptu.. sudan sütunlar yük « İşeldi ve geminin güvertesinde bağ- rışmalar işi — Düşman gemisi top atıyor.. Ce- İminin başını kırıp yol alalım Jonlarla boğuşmaktan, dövüşmekten |Artık diploma alması mevzuubahs | Murat Reis denize baktı: — Bir gülle düştü. Demek düşman İgemisi bizden hem kaçıyor, hem top | İatıyor. Diyerek, önde giden Rüsteme şu emri 4' Ker koru ve top aleşine baş- Tehlike yüz göstermişti. İlk güllenin atılışı ile harp başla- mış oluyordu. Murat Reis de topçulara: — Ateş!. Diye bağırmıştı. Muradın altındaki teknenin başın- da, kıçında ve üst güvertelerde bir İçok toplar vardı. | Murat Rois bu gemiyi Veneaikli- lenden aldıktan sonra teknenin i - İçinde bir çok değişiklikler yapmıştı | Senterin - boğazında bir düğüm peyda olmuştu. Konuşmak istiyor, iıccsüründen muvaffak *olamıyor - Tdu. — Bırak, dedi, birâk ta bakayım, Ve eli ile, arkadaşının, yaranın ü- zerindeki elini çekmek istedi. Ger- niko yine itiraz etti : — Hayır, Allah aşkına bırak.. en iyisi karşıya koş.. herifi. Takati kalmamıştı. Sustu. Sen- ter dişlerini gıcırdattı : — Merak etme., yemin ederim ki idi. Murat reis: — Ateş.. diye bağı gu'ı yordu. Deniz rüzgârsız ol- | mütemadiyen | “ |üst kısmını parçalamıştı. tade dolaşan genç | yesartçen Cei gelkenli bir İspanyol gemisi Murat rers, Halkulvaad kalesi sahiline yaptığı baskını hatırlamıştı. Baş taraftaki dört toptan gülle sa- Jaından öptü.. ve derhal topların Yurmağa başlıyan Türk topçuları İrut yivleri demir parçalarile doldt | tanınmış ve tecrübeli denizcilerdi. — |rulup ayarlandıktan sonra, Murat Reis, atılan güllelerin he - |ateşe başlandı. defe isabet elmediğini görüyordu. O dakikaya kadar atılan L Topçu Hüseyin, Zaloğlu Mehmet.. |düşman gemisinin berisine |bunlar o güne kadar boş yere gülle |hiç isabet vaki olmuyordu. fatmış değillerdi. Murat Reis âteş emrini verdi.. Bu isabetsizliğe onlar da şaşıyor- | Zaloğla Mehmet — güllenin hil lardı. savurdu. Murat Reis arka kasaranın sağ ve | Mehmet o kadar iyi nişan alı sol köşelerindeki topların da hare - |(ki... | kete geçmesini emrotmişti. | Biraz sonra korsanlar İ Gemi sağa sola manovra yaparak neş'eli bir çığlık koptu: İ mütemadiyen düşman gemisi üzeri- | — Yaşa be Zaloğlu... Nihayet â ı ne gülle savuruyordu. manın sancak direğini iki büklüm | Muradın dümencisinin de maha - |yaptın! İ retine hiç diyecek yoktu. Sağa sola | Murat: * itemadiyen dümen kırmak, mş.-ın- — Ha gayret ha. göreyim sizi çöt şaşırtmadan çalıştırmağa sevk |cuklar! şu gemiyi yaralayıp ele geç İarüek bilbasıa döniz üyüüde kolay İrelim... bir iş değildi. Diye bağırdı. Bu sırada düşman gemizinden bir |, Muradın gemisindeki denh&" Rgülle daha düştü.. Bu gülle Muradın (heyecan içinde bağrışıyorlardı. gemisinin iskele boşluğuna düşerek | -Murat deniz üstünde gemileri ibi | cepheye ayırmıştı. Rüsteme: ( 1 .- j arasındı Murat bunu görünce şaşırdı: — Bizim toplarımız daha —uzun | «— Sen sağ cephede kal ve ııvl menzile ulaştığı halde noden isabat İyavaş ilerle!» vaki olmuyor da, düşmanın attığı | Diye emir verdi. gu.'e'—r bize mütemadiyen zavar ve-| Kendisi de diğer gemi ile sol ce" riyar? hede vaziyet aldı.. | Diye bağırarak topçuların yanına | -Düşman gemisi iki ateş ırıçmı koştu. gittikçe sıkıştırılıyordu. Zaloğlu Mehmet acı acı gülüyor- | Bu yelkenlinin bir İspanyol gmi' du: si olduğu anlaşılmıştı. — Bu topları Felüceden ayrılma - | Murat Reis — İspanyollardan Ö6 | dan Kara Mustafa ayarlamşıtı. O - (almak için aylardanberi fırsat kol * nun bir oyun yapmış olması ihtima- |luyardu. linden korkuyorum. O, bir yıl önce Halkulvaad kalesi Deyince, Murat Reis derhal top - (önünde az mz telefat vermişti? rin barut yataklarını açtırdı. Bununla beraber İspanyollar de- Gerçek bu yataklar yerinden öy- İnizde Murat Reisle karşılaşmamak İf amıştı. çin dalma uzak kaçarlar ve Felütü — İyi kl bunu düşündün, Zalağlu! |İsahillorine uğramazlardı. Diyerek, tcerübeli topçunun al - (Devamı var) ——— — e - —— a07 Dünya yüzünde sine- RADYO MasIZ TAdYOSUZ, SÖkn he bir şehir de var Saat 16.30 Taksim stadından nâ) (5 inct sayfadan devam) | Jlar n len. Pire muhtelitile muhtelit taki” mıimiz maçı » 18.30 plükla dane Collins şehrine varır varmaz ne İsikisi - 19,80 konferans: Selim göreyim?.. Arabalar., bisikletler.. rı-l'l'-mn Ordu Saylavı (Finlândiğ kat otomobil yok.. Maamafih ekseri |da bir gezinti- - 20.00 Müzeyyen VE halk yürüyor. Jarkadaşları tarafından Türk müsi Yavaş yavaş kalabahk arasına ka- kisi ve halk şerkıları - 20,30 Ö yıştım ve bir kahveye oturdum. Şe- !Rıu tarafından arapça söylev - hirde genç, Ihtiyar hepsi ney'e! Muztffer tarafından Türk mi Rasgeldiğim bir ihtiyar kadınla ko- İ" halk şarkıları, (Sant ayarı) * nuşmıya başladım. 21,15 orkestra - 2215 Ajans ve - Oh, ne güzel şehir., dedim., O- $4 haberleri ve nun çenesi birdenbire açıldı. P 4580 GU esi günün prağf — Eibette., dedi. Başımız dinç.. Ben| P*7*t parçaları - 29,00''son. lolar, opera bu kadar ihtiyar olmazdım, fakal şe- et hirde gürültü, patırtı beni mahvetti. NÖBET ı ECZANELER Sonra bir genç kıza rasladım, o da Eminönünde (A. Minasyan), '.; yazıtla — (Asador), Küçükpal (Nocati — Ahmet), — Eyüpsultandi! (Mustafa Arif), Şehremininde Ç — Bırakın canım.. radyoyu.. Gra- mofon çok bile.. Başım dinç olşun da dedi.. rıldandı : — Atfet canım... Beni affet! Sana |ce bir tekme ile kapıyı açtı, Gerni- | inanmak istemedim. Meğer sahi i - |Koyu yatağın üzerine usületle yatır- miş. dı. Şimdi ne yapacaktı?. Karşıki o- Gernikö” gözlerini araladı. Yüzü |tele koşup kırmızı sakallı ve gözlük- gerilmişti. Büyük bir ıstırap çekti. |İâ herifi mi aramalı idi? Bir doktor Bi belli idi. Bir şeyler söylemek isti- |U Sağırmalı idi?. Yoksa bizzat dos- yormuvatfak olamıyordu. Nihayet Ja VK müdavatta mı bulunmalı kekeledi : * K J a - Senter en müstacel iş alarak bu so- B gnrı“dü. S - herif.. hesb- JBuncu tedbiri tatbik etmiye karar | |verdi. Bir havlu aldı, gidip islattı, B | Bu gayret onu bitirdi. Gözlerini İdöndü. Lâkin Gerniko, elini kanlı | zım Sadık), Karagümrükte (Koti Aksarayda (Şeref), Sehzadebaşti” (Üniversite, Aleomdarda (AL RIT8) Fenerde(Vitali), Samatyada (R'İ Hayret etmedim.. Filhakika iki gün Collins'te kaldıktan sonra oto - mobilsiz hayata ne kadar çabuk alış- lnnkımuıı alacağım. Amma daha ev- vel yapılacak şey... — O ciheti bana bırakınız. Ben ba- a |tam, radyosuz başımız ne kadar din lıığı.ı': za BU n $ İvan), Bakırköyde (Hilâl). ğ Ha ;:;m.ı,nn telefon etebiş. dön- (47 4 ee e şeye dikkat ettim, |. İStiklâl caddesinde (Kanzuk)ı ire tramvay durağında (Güneş), latada Topçular caddesinde ($ dis), Taksimde (Nizamettin), başında (Nihat), Şişli esddesinde (Halk). Bu çehirde oturanların ekserisi te- kaütler... yahut ihtiyarlamış olan » lar.. Şehirde görülenler genç kız ve erkekler de bunların henüz hayata — Siz, dedi, koşunuz, bir doktor |bulunuz. Siz gelene kadar ben ona bakarım. — Hakkınız var, Gidiyorum... Ce- ğ tekrar kapadı. Bununla beraber, mt- gömleğine bastırarak : — Boşuna 2ahmet etme, dedi, ha- | l pi yuttum.., — Beni... yatağa... götür, #&tılmıyan yavruları... Sehir çok ho- Üsküdarda İskelede (Merke?). şuma gitti, Size de başınızı dinlen - dıköyundq Söğütlüçeşme dirmek için bu şehri tavsiye ede - İde (Arman Hulüsi), Bü zim.r (Halk), Heybelide (Tanas). saret, Gernika, korkma, bünu da at- latırsın., (Devamı var)