SS TR ONTELGR HAVADA dans olur mu'-Pn P sında şimdiye kadar vücude ge- tizdiği bütün terakkiyatı canlı bir şe- kilde gözönünde tecessüm ettirmek- tedir. Sergide şayanı hayret eğlence yerleri de vücude getirilmiştir. Bu meyanda bir kaç Meksikalı da şaya- Meksikanın meşi T hayret bir numara yapmaktadır. Bu hem bir sirk numarası, hem de hayretle seyredilecek bir spordur, Dosdoğru ve 30 mette yüksekli ğinde bir ağaç gövdesi, takriben ( metre kadar derinliğinde bir k ya dikilmiştir. Bu ağacın etrafından ipler sarkmaktadır. Altı kişi bu iplerle direğin tepesine kadar tır - manmaktadırlar, Direğin tepesinde 30 santimetye kutrunda altı köşeli Moda sefiresi Madmazel Hela Strehi Af manyanın moda mümes- sili addedilmektedir. Bu genç kadın şimdi Paris- tedir. Ve Paris gazeteleri onu moda sefiresi diye ikretmektedir. Açlık rekoru Bir garson 48 günde 30 kilo kaybetti Belgradda Yuvaniko: inde - * ki bir garson açlık yekorunu kırmıya karar vermiş ve kendini büyük bir demir örgü içine hapsettirerek aç | kalmıya başlamıştır. Tam 48 gün sü- ren bu açlık esnasında 30 kile kay - betmiştir. Maamafih, bundan evvel bir baş- kası 48 gün aç kalmış olduğundan Bgarson rekoru kıramamıştır, Açlık kahramanı, hiç olmazsa iki gün daha açlığa dayanamadığından ve açlık rekoru kahramam olama - dığından mütecssirmiş. © En ziyade can sıkıntısı | veren kitap Amerikahların garabeti malüm, Bu. seferki bepsinin Üstünde, en yükseü Tmevki elde edecektir. O da şüdur: — En ziyade can sakıntısı veren ki- tap hangisidir? Bir Amerikan gazetesi sürümünü arttırmak ve okuyucularına eğlen - celi bir mevzu bulmak için uğraşmış ve gazetede bir anket açmıştı Bu ankete gelen cevaplı (can sıkıntısı veren kitahı içinde ulunuz!) mevzuu birinci gelmiş ve Amerikan gazetesi vüdi mucibince 10 bin dolar aris Sergisi, dünyanın fen saha < | İki ve mini mini bir balkon vardır. Bü balkonun her köşesinden alti ip geçirilmiştir. Altı sporcu direğin te- pesine tırmanarak mini mini balko- nun bir köşesinde oturmakta ve a- yaklarını aşağıya sarkıtarak dans et- mektedir. Sonra her biri bu köşe - hur olan dansı Jlerden geçmekte olan iplerini ayak- darma bağlıyarak verilen bir işaret Üüzerine kendilerini boşluğa utmak » tadırlar. Direğe sarılı oclan ip yavaş yavaş çözülmekte ve sporcu da bir mil üzerinde yavaş yavaş baş aşağı dönerek ve etrafında gittikçe bü « ven daireler resmederek aşağıya pektedir. Buna Meksikada Vula - 'dor dansı derlermiş! yü Tayyare ile Fil avı Bir çıkışta üç fil avlandı Oganda'da fil avcılığı meşhur » dur. Geçenlerde moeşhur fil avcıla » rından Cön ismindeki birisi fil avcı» lığı esnasında tayyareden islilade e- |dilip edilmiyeceğini düşünmüş ve tayyare fabrikasına bir kişilik bir tayyare ısmarlamıştır. Çok hafif olan bu tayyare hemen her sahada uçuş kabiliyetinde oldu- ğundan istenildiği gibi idare edil « mektedir, Mister Con-tayyareye binmiş ve T ilk defa olarak fil avcılığına çıkmış: tır. Bu av, çok iyi netice vermiş ve 3 fil avlamıya muvaffak olmuştur. Mister Con avdan sonra demiştir i: olursak daha güzel işler yapacağıma eminim, Ançak tayyarenin biraz daha &l - çoktan uçmas; lâzım. Bunu da te- min edersem, her gün 3-5 fit yaka: lamak işten bile'değildi ra gazetede de ankete başlamıştır. Şimdiye kadar gelen cevaplar ara- sında 18 bin kitap ismi sayılmıştır. Fakat cevapların müddeti henüz bit- nediği için tasnif de yapılmadığın- dan dünyanın en can sıkıntısı veren kitabın hangisi olduğu anlaşılma - mıştır. Bunu okürken gayri ihtiyari şu aklımıza geldi: — Acaba bizde böyle bir müsaba- bu okuyucuya hediye vermiş ve son- l dadimee Ddi ai ka yapılsa kaç kitap ismi kazanır? üi ilsvükere l dükürenk. üüt — İlk tecrübe bende çok iyi tesir | |biraktı. Biraz fazlaca tccrübe sahibt ada Büyük bir şebeke Bankanın iki Gcçer hafta zarfında Fransa muhtelif şehirlerinde elli k.nhı şubesi bulunan ve merkezi Pariste olan büyük bankalardan biri ga - yet mahirane bir şekilde iki milyon ikanın frank dolandırilmıştır. Bu ba şubelerine bankada vaz'ı im: lâhiyettar memurun imzasile gönde- ya sa- İrilen havalenamede 75 bin frank ö- | İ|denmesi bildirilmiştir. Havale mek- |tupları, barıkanın başlığı bulun: Bıtlara yazıldığı gibi bankanın mer- |kezinde bulunan posla şubesinden prsh—xa verilmişti. Hattâ her hava- lonamede parayı tahsil edecek ada - mın itzasının bir de nümunesi bu- lunmakta idi. Bankanın elli şubesi birden sahte olduğu bilâhare anla- lan mektupları almışlar ve bazıları e 73 bin frangı da öde - Bilâhare yapılan tahkikatta hava- dırıcı şebekesinin merkezi Pariste bulunduğu anlaşılmıştır. Bu şebeke Pariste bir veya bir kaç kişinin ida- reğinde ölmak üzere Bir çök grupla- ra ayrılmıştır. Her grup da üç kişle den mürekkeptir. Bunlardan biri şef, |diğeri tahsildar, üçüncüsü de şoför- |dür. Her grupun bir otomobili v. |dır. Bu otomobil ya şoförün malıdır, İyahut merkezi teşkilât tarafından |grup emrine verilmiştir. Dolandırı « |ları paralar da şu suretle taksim edil- miştir: Alınan 75 bin frangın beş bin fran- gı parayı tahsil edene, 4000 frangı ş İföre-aittir. Mütebakisi de moerkezi ştoşkilâta verilmek üzere grup şefinin elinde kalmıştır. Bankanın şubelerinden ancak 29 u sahte havalenameler bedelini tediye etmiş olduğundan dolandırılan pa - jPanın miktarı 2,175,000 franga baliğ itolmuştur. Diğer şehirlerde dolandırı- ciliğa teşebbüs edilmemiştir. Büyük bir şebeke teşkil eden dolandırıcılar- dan bı'r çoğu v.ıkal:ınmıiur Atlas nkyanusunda hazırlanıyor Bir İngiliz tayyare şirketi 1940 y için şimdiden büyük bir tayyare pi hazırlamıştır. Bu tayyarcler ikişer kişllik olacak ve 1940 tan itibaren Atlas Okyanusu üzerinde nakliyat yapacaktır. Şirketin büyük bir müsabaka ile vücude getirdiği bu tip tayyareler çok ucuza mal olacağı gibi vesalli nakli- ye masrafı da çok az olacaktır. | “Tayyare şirketi müdürü; bu tay - yare ile en kısa zamanda Atlas Ok- yanusunun geçileceği ve hemen he- meh vapur fiatına nakliyat yapıla- Ctağını söylemiştir. e Diş doktorları kongres Avusturyada İnsburgda Enternas- yonal Diş Doktorları Kongresi top - İlanmıştır. Bu toplantıda-28 memle - ketten murahhas bulunmuştur. Kangrede evvelâ dünyanın tanın - miş diş doktarları bir'yıllık tecrü - belerinden bahsetmişler, bundan son- ra diş doktorlarının ihti — Herkes babasına benzetiyor — Vah vah l.. zavallı çocuk |. Dolandırıcı lenamelerin sahte olduğu ve dolan « | Amerika hava nakilyatına, | | Bir prensesin Yıldönümü İngiliz tahtının varisi 7 yaşına girdi ondra, 21 (Hususi) — Pembe çeh- kızcağız, kapıyı çaldı ve kapıyı çaldı ve : egirini: heamen una sarıldı, ba- e sonra etrafına zarif Çeriy bakınmıya ba: Her sabah 9i nın ikinci vâri t Rose saat 7,80 di bugün erkender z bugün doğumunun 7 nc yakdönümünü kutlulamaktadır. Bu ğu gibi İngiliz tacı- tarih idi, ncak günde bir de- e gözmektedir. Fa- kat bugün Margaret için müstesna bir gün olduğundan babasını ve an- nesini erkenden ziyaret etmek mü - adesini alm küçük kızını dizlerinin üzerine oturt- İtu ve kendisine geçen sene zarfında süçük prensesin hayatında olan biten Ingiliz tahtının ikinci varisi; Prenses Margrit Ros işlerden bahsettikten sonra dedi ki: — Uslu oturduğun için gel hedi- yeni al!.. Bunun üzerine Kral ve kraliçe kı- zanı elinden tutarak yandaki odaya |götürdüler. Küçük prenses: — Ne güzel, ne güzel... Diyo sevinçle haykırmış ve sonra lellerini çırparak ilk önce gördüğü diyelerden hangisii türlü karar verememiştir. Gözleri bir pihg-ping masası üzerinde duran bü- yük bir gramafona, bir bisiklete ve bir fotoğraf makinesine ve sonra ©- Jdanın ötesinde berisinde bulunan bir çoak eşyaya !lişmiştir. Prenses hemen koridora çıkmış ve büyükhemşiresine seslenerek: — Elizabeth, geliniz.. Bin türlü ye- ni oyunlar oynıyacağız.. demiştir. Küçük prenses o gün 24 saat Bal- | moral şatosuna hâkim olmuştur. Pipo dili nedir ? İngilizceyi biliyor musunuz? Çok garip bir dildir. Okunması, yazılması başka başkadır. Hattâ İngilizce için (— İngilizler kauçük yazarlar; lâs - tik okurlar) derler. Hakikaten öyledir. Çok garip söy- . Bunun sebebi nedir? Bunu merak eden bir âlim İngiliz- cenin söylenen tarzını, yayık yayık » ceva . | si olan küçük prenses | küçük presesin hayatında mühim bir | Kral VE nel Jorj | ! İrit çöpünü kaybetmişlerdi. Namık | İreler görmek, bir ahbap Bulup ko - / İtemiyordu. Düşünmek ona azap ve- İyordu İmaş fısıl fisıl bir şeyler anlatıyördü. | |yor. Onunla evlenmekte saadet ara- (mak doğru mu?. MOz icak bir temmuz akşamı.. Gü- S neş Marmarada batmak üzi idi. Köprüden kalkan vapuru güvertesinde, Namık, dirse ke- nar parmaklığına dayamı dalgın dalgın denizi seyrediyordu.Fakat, o belki, şu dakikada, denizin beyaz kö- püklerini, mavi suları, uçuşan marti- leri görmüyor, gizli bir his altında, nkaznsmın içinden geçen düşünceler. le uğraşıyordu. izlık içinde çırpımı i kızla evlenmek, önü mes'ut edebilecek mi İdit. Hamra, güzel bir kızdı. Hoşa giden bir mah- İiüktu. Namığı tatmin ediyordu. Fa- kat, genç adam, kendisi için, evlen- uğu- uzun bir ika kadınlar, dah gnzcl da- vazgeçemem.. şamak benim için hayat de nü kalbirde bir sır gibi sak miyor mu idi?.. Humradan ayrılmak, ondan vazgeçmek- için, kendisinde im gelen irade kuvveti yoktu. Na- k âşıktı. Ara sıra gülümsüyor : — Ne tuhaf insanım, diyordu.. âşık sam, mütemadiyen onu düşü - Onunla meşgul olur Sensiz ' DÜr Mmüyüm?.. muüyum?. Fakat, geç adamın gönlünde gizli bir küçük tereddüt vardı. Humranın kocası olmak, hayat saadetinin tıls:- mınt bulmak demak miydi?. Elini alnina götürdü. Müthiş bir üzüntü içinde günleri geçiyordu. Bir karat Vermek İâzımdı. Bir sigara yaktı. kibrit çöpünü suya attı.. del- galar, beyaz köpükler, belki sani nin binde biri bir zâman içinde, kib- İ derin derin bu sulara baktı : Hayat ta, bir deniz gibidir, dedi. 'uradı her şey kaybolur.. hattâ Hum- Jranın aşkı bile... | Asabiyetle yerinden kalktı.. gü - vertede biraz dolaşmak, âşina çeh- | nuşmak istedi.. artık düşünmek İs - riyordu. Birkaç adım ilerlemişti. Bir sarhoş gibi idi. Saçları rüzgürdan da- ğalmıştı.. baş tarafa gitti. Tenha ka- nepeler üstünde tek türk yolcular o- turmuşlardı. Burada bol ve insanın içine ferabhlık, rahatlık veren - bir rüzgâr vardı. Namık, bu bol rü ne kadar muhtaç olduğüunu — takdir etmişti. Göğsünü Adalardan doğru len temiz havaya verdi. Bir dire- dibinde, ayakta, beş ön dakika durdu. Alnındaki sızı adeta kaybol- müş, yüreğinin ezici, yorucu ıstırabı dinmişti. Sağ tarı şhea bir kadın, bir yün blüz örüyordu.. biraz ileride bir yolcu, ceketinin iç cebinden &ra sıra rdığı rakı şişesini ağzına diki- yör, sonra, yanındaki armudu ısırı- | 'Tâ burunda bir delikanlı, ayakla- rını karşısındaki kanapeye dayamış, bir şarkı mırıldanıyordu.. sol taraf- ta, kenarda, bir genç adam, elini, ya- nandaki genç kadının omuzuna at- İ Adeta, biribirlerinin ağzına girecek gibi idiler., bunlar muhakkak ki se- yişiyorlardı. Namık, etrafındaki insanlara bir müddet baktı. Kendisinden başka herkes mes'ut görünüyordu. Hayat- tan gâm alamıyan yalnız o, idi.. acı acı dudak büktü. Talihsizliğine acıdı: — Demek, dedi, Humrayı sevmek, insanı mes'ut etmek için kâfi gelmi- Baş tarafta fazla durmadı. Baca - konuşuluşunu etüd etmiş ve niha- (pipo dili) ismini takmış, | Taemleketler nezdinde şebbüsleri görüşmüşler Çünkü , pipo ağızda olmadan İn - | gilizceyi söylemek imkâm yokmuş. | İrin yanındazar dölaştı. Arka güverte- ye geldi. Az evvel - oturduğu yere |doğru ilerliyordu. Demin, geçerken, GÖNÜL EFSANESı “Tesadüfler; karşinta; | |Meralın yüzüne dikkatle bakmıştı * İönüne geldi, O toy kızda, bu olgun” İsdeta hayran olmuştu.. hayat, dahâ an: Reşat Feyzi Jbir kadınla gözgöze geldi. Bu, |bir kadındı. Birden tanımıştı |nın dudakları: hafif bir İdolaştı. Namık onu selâ İkadın mukabele etmişti. İki üç 2 * dıim daha atınca, onun oturduğu Kar Eğilerek, napenin yanınag elmişti. kodınin elini sıktı : — Nasılsınız Meral hammetendite — Teşekkür ederim. — Mersi.., — Kaybettik sizi., nerelerdesi Namık Meralın yanına oturm: — Evet, dedi, vazife dolay sene Anadoluda dolaş! geleli sekiz y oldu. — Adada mısınız?.. — Evet.. siz de, değil mi?, — Ya. biz de le-üç stanbula Meral, dört sene evvel, Namık he nüz fakültede talebe şorda, aparlıman komi |banka ü jle evli idi, liği ve şuhluğu İle Nişantaşında her- Wkesm nazarıdikkatini celbeden man bir kadındı. Meral, Namığın yü- yündeki hatlarda, konuşmasındaki ahenksizlikte, genç adamiın bir iç sı- iontısı olduğunu farkelmekle gecik- |memişti. Hattâ, bu delikanlanın âşık (Clabileceğini i hatırma getirmiş- ti. Ben on dakika daha, dereden te- peden koruşunca, Meral, bu tahmir- lerinde aldanmadığını anlamıştı: — Sizi çok değişmiş buldum, Na - mık Bey.. dedi, adeta, ağırlaşmış, durgunlaşmış ve hayat yükü altında yorulmuşsunuz.. evlendiniz mi yok- sa?.. Namık, genç ve zeki kadının göz- İlerinin içine baktı. Derin bir nefes Jaldı. Biraz evvel unutmak istediği 'düşüncelerini hatırlattığı için, kar- Bısındaki kadına adeta içerlemişti. |Güzel bir kadıma nezaketsirlik gös- termek mümkün değildi. Denize ba- karak, ağır ağır söyledi : - Hayır, dedi, henüz evlenmedim. Meral bir kahkaha atmıştı : — Yani yakında büyle bir şey mi elacak? Namık - sür'atle başını ” çevirmiş, Nereden anladımız — Sizde bir âşık hali v Bey.. Genç adam — kıpkırmızı olmuştu. Dudakları titriyordu. Gülmiye çalış- tı. Şaşırmıştı. Bir cevap veremiyore du. Meral, onu bu müşkül vaziyetten kurtarmak istedi : j — Sözüme darılmayınız, Namık Bey.. eski bir arkadaşıma bü kadar cik lâtife yaptımsa, bunu samimiye- timo veriniz.. olabilir değil mi?. Nis çin olmasın?. Sevebilirsiniz, sevdi- iğiniz kadınla da evlenebilirsiniz.. Namık, güzel kadının tatli konüş” masına kendini kaptırmış; dinliyar” du. Onun kıpkırmızı boyalı, küçük ince dudaklarına, bu dudakların şehe vetli kıvrıntıilarına, iki sıra bembe” yaz dişlerine dikkatle bakıyordu. Meral, ne kadar cana yakın bir seslt 've insanı gıcıklayan jestlerle konu” guyordu. Genç adamın, Humra gözlerin!n Namik luğu bulamıyordu. Namık, Meral Büyük ve girift muammalar halif gözlerinin önünde geçit resmi yaptı. Humrada saadet aramak boş bir ŞEY . miydi?. Buna karar veremiyordu Düşünüyordu. Vapur Adaya yaklaşmıştı. Mef": genç adamın derin düşüncelerini & İarkası dönük olduğu için göremediği ( Devamı 6 inct sayfamizi