F S L yarak alır götürürdü. İstibdat yıl Tefrika No: 47 T a ) * SONTELGRAF - 16 Yazan: M. Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur Polis vazifesini gören mektepliler Arap Abdullah on ikilerin reisi de- ; gildi. Onun riyaset ettiği cemiyet başka havalar çalıyordu En büyük mümeyyiz vasıfları da şu idi: Utanmamak!. Utanmazlıkla cür'eti birleştirdik - ten sonra, hılâfı tabiat ahlâksızlık- lar yaparlar, rezaletleri aleniyet mer- tebesini bulduğu halde, yüzleri zer. zece kızarmazdı. Bu güruh, sekiz on kişiden mü - Yekkep bir cemiyetti. Fakat, İstan - bulun hemen her köşe bucağına kol atmış, bir sarmaşık gibi her semti sarmış, dolamıştı. Başlarında, Arap — Abdullah adımda biri vardı ve bu a- dam müikiye paşalarındandı. Dev - Tin ricalinden bir kaç kişiye kadın prezante ede ede kendisine bir mev- ki yapmıştı. Maamafih cesareti de vardı, gözü de pekti, Kendisini o yıl- Tarın on ikileri arasında sayar, hat- tâ reisleri mevkiinde tutardı. Hal - buki, Arap Abdullah hiç bir zaman en ikilere reislik yapmamış, onların arasına bile karışmamıştır. Yalnız, on ikiler arasında samimi dostları, arkadaşları vardı. Arap Abdullah Şehzade tarafında otururdu. Daha gençliğinde, bulun- Guğu mahallelerdeki delikanlılara musallıt olmuş, bir çok namuslu Bençleri mektepten dönerken, evin- den çıkarken, halktan utanmadan, zabıtadan korkmadan omuzlayıp, o- dasına götürmüş, namusunu berbat etmiş ve ettirmiştir. Evvelki telri - kalarımda yazdığım gibi, Mahmut Şevket Paşa meselesinde, kendisi gi- bi bir çoklarile Sinoba sürülen Arap Abdullah, bilâhare affedildi. İstan - bula döndükten sonra öldü. Öldüğü zaman yetmiş yaşını çok geçmişti. Abdullahın riyaset ettiği cemiyet- lar ve bunlar arasında yine halkın gözü önünde faaliyetlerine devam ettiler. İstibdat yıllarında olduğu gibi, ilk zamanlarda yine onların bu küstahlıklarına mani olacak bir kuv- vet karşılarına çıkmadı. Rezaletlerine devam ettiler.. hem de geniş bir sahada... Fakat bir gün, l6 zamanlar polis müfettişi bulunan | süvari binbaşılarından Aziz Bey, bu kötü, bu ahlâksız ve rezil adamların kötülüklerini haber aldı, Repsini tevkif etti. Altı ay kadar devam eden 'muhakemelerinin sonunda, divanı - harp bunları birer yıl hapse mah- küm elti ve bu suretle -tâbirime af- lar dilerim- cemiyet infisah etti. İs- tanbul yaman bir dertten, bir belâ- dan kurztuldu. Bahsime şu noktayı ilâve edeyim: |Mektep kabadayıları, bu şerirlerle İçek uğraşmış, boğuşmuş, bir çok de- İlekette polis ve zaptiye teşkilâtı ol- masına rağmen, bu işi onlar başar- maş, arkadaşlarının, bir çok zaman - lar namuslarını onlar kurtarmışlar- dir. (Devamı var) NOT: Okuyucularımdan M, Saffet'e. Mektudunuzu aldım. - İltifatınıza teşekkür ederim, Yazılarım -evvelce de işaret ettiğim gibi- roman veya devirlerin hakiki vak'alendır. Bun - lardan bir kızmı tarafımızdan tutul- muş notlar, banıları da o devrin ga- 2etelerindeki zabıta vukuatından &- falar anları hezimete uğratmış, mem- | kikâye mahiyetinde değil, yaşanmış | Okuyucularla Baş basa Vapurlara Birer levha Konmg!ı Yalorada Büyük otel Dürsun tm- zazile bir okuyucumuz yazdığı bir mekiupta diyor ki: Sayın bay, Gazetenizin daimi okuyucuların - danım. Memleketimizin pis olan yer- Herini ve halkın haklı olarak ettik - ' yetleri gazetenizle yazıp i- | cabedenlerin nazarlarını celbettiği gibi, teşekkür mün hallini ve arzumun doğru olup olmadığını bil- Jdirmenizi yüksek gazetenizden dile- rim, Vapurların kapıları üzerlerindeki reklim tabelâlarının birer tanelerini kaldırıp yerine (Atlamayınız!) gibi İbir şey yazılsa, veya 'Nünelde oldu - Zu gibi vapur iskeleye tam yanaştık- tan sonra kapılar açılsa zannıma ka- lırsa böylelikle eğer istenilen inti - zarsa daha kolay yoluna girer. Günde şehrimize binlerce Anado- |lalu vatandaş ve yabancı geliyor.. Ta- wb!ı her yerin bir yabancılığı olur, |Evvelâ bilmiyenlere cezalı şeyleri Jöğretmek için festival programları şazılı olan camekânlar gibi halkın gözüne çarpacak yerlere birer tane korulsa berkes okur ve cezalı şeyleri (yapmaz, zannındayım. Siz ne dersi- niz? Benim fikrim böyle.. Saygılar.. Islanüun dertleri (5 inel sayfadan devam ) lea edilirken gıda maddelerinin bir ,soğunun ucuzlamasına mukabil seb- jze fiatlarının bundan beş altı sene Jevvelki hali muhafaza elttiği hayret- le görülür... | Patlıcanın tanesi 4 kuruştan biş- |layıp 60 pacraya dayandığı, taze fa- sulyanın 15 ten aşağı inmediği, bam- yanın kilosuna 30, domatese 8-10 ku- rTuş istenildiği görülünce, bir <Sebze ihtikârı» meveut olduğu zannımı e- dinmentek kabil olmuyor. Bunun sebebini tetkik etmek için uğraşırken, araştıran cidden karışık İbir muadele karşısında kalıyor. Ernaf fiat pahalılığına kabızmalla- rın sebebiyet verdiğini iddia etmek- ten ihtiyarlığı dolayısile ayrıldıktan Küi "ukzdaşnr'ında.. Kadırgalı | tmuş parçalardır. Ve kabızmallar İse bunun aksini söy- Deli Hüseyin bu mevkie geçmiştir. | Tefrikada geçen adlardan bazıları. |lertektedirler. Hüseyin hatırı sayibr cesurlardan (Tit neden harflerle gösterildiğini so- | -Sebze, durunca bozulan — bir rmal ve yılmazlardandı. (Hürriyet ve İti- 1âf) fırkasına mensup için areke yıllarında polis İkinci şu- besinde ömirlik vazifesinde bulun - Muştu. Halüstan sonra kaçtı, yüz el- - Hlik listeye dahildi. Bir iki yıl evvel Romanyada öldü. Hüseyin de tıpkı Arap Abdullah K — Bibi, arkadaşlarile mektep kapıların- da, sokak başlarında bekliyerek, bir !_&ım erbabr namusan çocuklarına yimusallat olur, bir çuval gibi sırtla - Tinda buü ahlâksız adamların şerle - Tinden çocuklarımı kurtarmak için, mektebe arabalarin göndermtye mec- bur olmuşlardı. Bazıları lalalarla gön- derirler, uşak, Iala tutmıya mali va- kiyetleri müsalt olmryanlar, sabah - leyin bizzat mektebe götürür, ak - Şamları vine bizzat alıp, eve getirir- lerdi. - Asıl teessüflerle karşılana - tak nokta da şu idi- Çocuk velileri Tabılaya şikâyet ettiği halde, inzibat- — İa allıkadar alan makam aldırış bile etmez, aldırış etmedikçe de bunlar Şenaatlerinde devam ederlerdi. - Ne kâtü, ne iğrenç devirler yaşa- — Mişizdeğil mi?, Deli Hüseyinin ar - & kadaşları içinde bir de Vehbi pehli- — van adındın birisi vardı ki, bir aralık /— arkadaslarından ayrılmış, tek başı- na, öteye beriye saldırmıya, bir ta- kım gençlerin yolunu çevirmiye baş- Tamıştı. Onun bu halini çekemiyen- lerden ve kendisinin alâkahı bulun- — düğü bir gence musallat olmasından — Müuğber olan yine bu cemiyet men- — Buplarından (M.) -bugün hâlâ sağ Tuyorsunuz. Bunlar, el'an aramızda yaşıyan insanlardır. Adlarını teşhir ederek yüzlerine vurmak doğru bir jlıınlul olmuyacağından, yalnız ad Tarının ilk harflerini yazmakla ikti- fa ediyorum. O devirleri yaşamış o- lanlar, o harflerin delâlet ettiği ad- ,ls'vı kendi kendilerine bulmekta güç- lük çekmezler. pan Yeni nesriyat SİYASİ İLİMLER Her ay muntazaman çıkmaktla 0- lan memleketimizin biricik ilmi mec- |mmuası olan *Siyasi İlimler, in 76 ncı İsayısı çoz kıymetli bir münderecatir İçıkmıştır. İçinde: Prof, Atıf Akgüç, Dr. Ziya- fettin Fahri, Esad Adil Müstecaplıoğ- İlu, Nail K. Gidel, Rahmi Ören, Ce- |vat Sadık, Muharrem Feyzi Togay jve Davus Giresunlunun kıymetli ma- siye ederiz. Tefrika No.: 42 İKİ ARKADAŞ BAŞBAŞA KALINCA.. Ertesi sabah Rüstem erkenden kalktı. ve fakat eski seyyiaf ve günahları onu inmeli bir halde köşesinde inlet- |kaleleri vardır. Okuyucularımıza tav- olduğu için Belediyece buna narlı kaymanın imkâasızlığı karşısında bu- Jrada gündelik sebze fiatları kabız - |rasllarla madrabazlar tarafından tes- bit edilmektedir. Kabızmallar, müstahsilin Ppazara indirdiği malı alan ve sonra madra- baz denilen mutavassıtlara toptan satan gebze tüccarları, sebzeyi ta - lebe göre ve cinse nazaran bir fiat —— |tayin ederek pazara sürmektedir - İlerdi. r. Kabızmallardan kütelerle aldık- malı mahallecilere veren mad- rabazlar mallarına bir parça daha kâr eklemekte, madrabazdan aldığı mali küfelerle kapılarımıza kadar getiren seyyar 2erzevatçılar da bi- râz para ilâve edince müstahsilin bir kuruşa verdiği patlıcanın tanesi bi- 22 gelinciye kadar 3 el değiştirdiklen sonra 3 kuruşa çıkmakta ve mevcut olduğu iddia ve; kabızmal mad - rabaz ve esnaf tarafından biribirle- rine isnad edilen ihtikâr böylece meydana gelmektedir. Naki Bora ü AÇA PS ü SHONUNY — arsarzeez Rüstem- Muradı gemide bulamayınca evine koştu. çi Tetrika No: 142 “Silâyı zindana attınız, metlâl Fakat, neye yarar... o, hâlâ zindanda bile kuştüyünden gyatakta gyatıyor !,, — Evet. — Sen © hayaletin Efrayim oldu- ğundan emin misin? —Gözlerim beni aldatmıyor... Si- İvişmiye Allah bile mani olamaz.. ve | Büyle bir düşüncenin bile yah bir örtü içinde parıldayan kor- !kunc gözlerini görünce, onu uzaktan tanıdım.. PAPAĞANIN SÖYLEDİKLERİ DOĞRU MU? Süleyman, iki fikir ve iki şüphe arasında bocalamıya başladı. Sarayda dolaşan ve (Safi) yi yara- hyan hayalet (Hamo) mu idi, yoksa Efrayim- miydi? Beni İsrail bükümdarı sihirbaza mı inansındı.. yoksa papağana mı? Süleyman Tamarayı çağırdı: — Papağanlarımdan biri, sarayda İ dolaşan hayaletin (Efrayim) oldu - | ğunu söylüyor.. Sen ne dersin? Dedi, Tamara şaşaladı: — Efrayimin Hermon dağında ya- İsadığını söylüyorlardı. Dağdan şehre ıl:ikinnı'ycctsntcdemiymb'ıra- dam, sarayınıza kadar nası! gelebi - ? — Ben ümmuyorum.. fakat, papa- iğan böyle söylüyor. — Yalan söylüyor, mellâ! Sırayda bir enirika dönüyor. Papağanınızı da aldatmışlardır. Efrayim buraya ayak basamaz. — Papağanımı kim aldatabilir? — Orasını bilemem! Fakat, tehdit- le papağanlar pekâlâ yalan söyliye- bilirler. Bundan çok evvel de böyle | bir vak'aya şahit olduğunuzu hatır - |, latmak isterim. Hattâ o zaman, sizi aldatan böyle bir papağanın başını koparmıştınız! — Evet.. hatırlıyorum. — İnanmayınız, mellâ! papağanı ehdit etmişlerdir. — Kit yapabilir bu işi? Süleyman ikinci defa sorunca, Ta- mara biraz düşündükten sonra: — Silâ yapmış olabilir, dedi, benim ondan başka düşmanım yok. Söleyman dişlerini sıkarak ayni kelireyi tekrarladı: — Silâ. Ve hemen ilâve etti: » —O, gerçek senin düşmanındır! |Bana her zaman sesin aleyhinde söy- — Zindana sttınız onu,. fakat, hâlâ uslu durzmuyor. | — Zindanda ne yapabilir bir ka- dın? — Sdâ güzel bir kadındır, mellü! O el altından berkesi, her istediğini elde edebilir. — Kimse ile görüştürmüyorlar. — Buna inanmam. Silânmn dost - | ları ve hayranları ve nihayet... — Ne demek istiyorsun? — Bir çok âşıkları vardır, metlâ! Sevgi her şeyi yaptırır insana, — O, benim gözdemdi. Ona ben - REİ S(.'ılevmanın—ı-Sarayındâ : KUDÜS KIZLARI .© Yazan: 'den başka kim göz koyabilir? Tamara dudağının ucile göldü: — Göze yasak yok ya! Gözle se - icözle sevişen, anlaşan çiftleri şey - tan bile göremez. — Neler söylüyormun, Tumara? Sen ne zeki, ne yaman kadınsın! Si- lâyı, benim sarayımda benden başka sevenler de var demek! — Susuyarsun, Tamara.. bildikle - İrini neden söylemiyorsun? Tamara rakibesini ezmek için eli- ne geçirdiği fırsatı kaçırımak isteme- di: Hassa zabitlerinden birile se - ştiğini duydum.. fakat, kim oldu - Bunu bilmiyorum. Bunu, siz isterse- niZ çabak buldurur, meydana çıkı- rırsınız! Süleyman, hiddetinden ateş püs- kürmiye Başladı: — Ne diyorsun, Tamara. Silüyı hassa zabitlerienden biri mi seviyor? — Evet.. ve bu sevgi yeni bir hâ- dise değil. — Silânm da onu sevdiğini bili - yor musun? — Silâ, onum için çıldırıyordu, mellâ! Zindanda da buluşuyor ve konuşuyorlarmış. betçiler de demek bana iha- domrm kalmadı mı benim?.. 'Tammara hükümdarın dizlerini öp- M. Necdet Tunçer — Emrediaiz, meliâ. şimdi kendi mi ateşe atayım! Ben hiç bir zamat isize fenalık yapmayı düşünmedim. Bgünak ol duğunu tilirim! Halbuki siz, salta İbatınızı yıkmak, canımıza kıyınak is tiyen büyle bir kadıma bâlâ bir cezı) vermediniz! Onun zindanda kuş tü iyü yataklar içinde yatmasına höli müsaade ediyorsunuz! sediyorsun, Tammara! Doğru mu söy- lediklerin?. — Size yalan söylemenin de ne bü- 'yük bir gönah olduğunu bilirim, me'| 5! Sizi aldatmak aklımdan geçmez. |Bütün gayem, sadakatla size hizmet letmektir! Pekâlâ hatırlarsınız ki, İsimdiye kadar bir çok hâdiseleri, a- Tevhinizde kurulmuş tazakların fail- 'lerini meydana çıkaran benim. Eğer “size karşı derin bir aşkım olmasaydı, eğer size, efendisine sadık bir köpek gibi bağlanmış olmasaydım, bir kere| olsun yalan söyler ve sizi aldatmak 'cesaretini gösterirdim! Bunu beni yapmadım.. Çünkü yapamam. — Demek beni bu kadar çok sevi- yorsun, Tamara! Demek ki, bana aşle la, sadakatle bağlısın, öyle mi? Süleyman gözdesini kucakladı. Saçlarından öptü ve: — Bize, mis kokulu Zahle şarabı getirin! diye bağırdı. (Devamı var) Türk Hava Kurumu BÜYÜK P Dinci keşide 11 - Büyük ikramiye: 50 İYANGOSU Eytül - 987 dedir. O0OO Tiradır. Bundan başka: 15.000, 12.000, | 10.000 Liralık ikramiyelerle (20.000, ve 10. mükâfat vardır. adet 000) liralık iki Bilet alan herkes 7- Eylül - S37 günü akşamına kadar biletini de- ! giştirmiş bulunmalıdır. | Bu tarihten sonra bilet üzerinde- | S Murat Reis Ayşenin başı ucunda bekliyordu. — Nereye uğradın da kayboldun? Çok aradık seni deniz üstünde. — (Issız Ada) nın arkasında bir yyangın görmüştüm. Zaten dalgalar nektedir- Şehzade camlinin avlu - |£tisin. — sunda Vehbi Pehlivanla müthiş bir | Dedi. Gdüvüşme yapmışlar, neticede bir dar- | Büstem, Ayşenin hastalığını haber bimesel gibi bütün İstanbula kol sa- |alınca Muradın evine koştü. İIIW' rağmen (M.) adam | Murat Reis çok meyustu. gittikçe artıyor, geminin yolu kesi- — akıllı bir dayak yemiştir. Bu cemi - | Rüstemi görünce sevindi.. Bis aa dlaar aS aC — yetin azasından Çopur (A.) eP aa sağ. | aaraaaa aaaaa l len öptü — İtet vermek imkâmns balamadım p Alnından ve gözlerinden öptü. S Yangını söndürmek için Issız Ada - a M nn arkasına dümen kırdım.. İşte ge- Cemiyet erkânı bu ahlâksızlıkla - Gzülmüştüm büsen . — Fında, hüriyetin ilânından sonra da | — pevi (ok sevdiğini bilirim! Al- |Sikişimin sebebi budur. — devam etmek istemişlerdir. O ayla - (lah bızi biribirimizden ayırmasın. ' — Biz de seni boğuldu diye ne ka- — Tin verdiği serbesti, sevinç, coşkut - |Ben de sensiz geçen günlerimde ken-'|dar acınmıştık. Yangın! söndürebil- — Juk, nümayişler, fener alavları, şun- |dimi tek kollu bir adama benzetirim. | diniz mi bari? İ eetim Te di oRİ oo v Ai aa aa Z Maslek a el aa (a KK d ci * ll — Söndürdük., — Neresi yanıyordu? — Bir İtalyan kontumun şatosu.. — Üssz Ada) man arkasında bir İtalyan kontumun şatesu mu?. — Evet, Kime söyledimse bunu kat, hakikat budur. İnzivaya çekil - miş bir İtalyan kontu. Romadan bu- jraya gelmiş. Issız olduğu için, bura- ga bit şato yaptırmış.. evinde hiç bir kadm yoktu. — Kadın düşmanı demek bu adam?| — Ben anların karaya çıkarılma - basltı imsan . — Kadırzdan çok korktuğu — için, ,yanıma dişi bür mahlük almamış. — Tukaf bir adam. Rüstem bahsi değiştirmek iste - di — Hiele Ayşem iyileşsin de.. oadan sonra düşünürüz. — Karaya çıkırıp Şeyh Saidin ma- ğaradarımdan birinde kapsetsen na- l olur? Yazan: CelâlCengiz Sına razı değilim. Bu adamdar rahat durmazlar.. Ya kaçmak, yahut kalkı yaleykimide tesvik etmek fırsatım 3- İzarlar. Enm iyisi, en ezsin yeç gemidir. Dalma deniacilerin görü ve mu - (bafazası altında Bulunurlar.. |» —— Pere fikiz değil Fakat, hiç ol - mazsa Venedikli Şüvelye (Ciyovani- yij sahile çıkarsak.. çönkü Bu ada - mun bize çek kizmeti ve yararlıkları . Bundan sasra da kendisin - setilade ederiz. | — Şimdilik dursan dedim ya. Ka- İzun çok hasta. düşümecek, tedbir a- Tacak vaktüm yok. — Ayşe çok sağlaan bir kadımdı. N2 eldu ona büyle? — Geçen gün emstesinden zagano Bırmuş. Röstem Zagınadan çok korkardı: — Me diyersun? dedi Zagano müu KArETRŞİ! | — Evet. Gecen gün köyden gelen |yaeleslarla buraya kadar gelen bu mel'an hayvam Felscede sokacak bulamamış. (Devamı var)