İ 4-8SONTELGRAF - 12 Ağustos 1937 DÜNYA MESELELERİ $ CASUSLUK Onları her t;ıîaft; papâi, fotoğrafçı dilenci kıyafetinde görürsünüz.. Çinde yerleşen bir dilenci atlesininde İç yüzü aranırSa tün şehirlerinde bu müşavirler, e » casus olduğu anlaşılır arkta Japonlarla Çinliler harp ediy Japonlar, Kim bilir ak Çine saldırdılar. halkı korku ve deh- gözle e be Çini mahvet- rüm bir halde bırakmak- onlar bu zehizi Çin mille- tinin bünyesine sokmıya senelerden- beri muvaffak olmuşl susluktur. Casusluk, Ja harbiyesinin baş ınuvaffa lidir Bir Amerikan mecmu ından bahsederken di «Pek az kirn: rının bazılarına karşıkoymıya ve ön- ların maskesini yutmıya muvallak olmuştur, Japon casusl, kurdu- Bu, ca- n erkânı- Su: sönünda Japon ca: etmişlerdir.» Japon casuslar memleketin yalnız istihkâmlar askeri teşkilâtını tetkik ettiğini zan- netmek bir hatadır. Japon casusluğ ve hakikatte kendilerini alâkadar eden memleketin sosyal ve ekonomik ha- yatına nüfuz etmektedir. Bilfarz Pe- kinde bir mabedi ziyarete gidersiniz. orada tesadüf ettiğiniz papaz veya size refakat eden terc vuzun Japon casusu emin misiniz? Bir parktan çıkarken bir fotoğraf- çı karşınıza çıkar, orasını ziyareti - nizin bir hatırasını pek az bir para mukabilinde size yerir. Fakat o fo- toğrafçının bir senede çektiği bin » Terce fotoğraflar muntazaman Tok- yoda bulünan hafi bir büroya gön- derilmiştir. Şanghayda size şehri gezdiren a- dam, sizi traş öden berber, seyahat ettiğiniz büyük vapurun aşçısı, bir Nankin gazetesinin zeki müharriri, Kantonda fakirlerin kamımı içen mu- rabahacı sarraf, Pekinde her hangi bir enstitüde çalışan bir Japon âli- adığından Japon Casusluğu Bütün Çini baştan Başa çoktan İstilâ Etmiş vaziyettdedir mi, hep muhtelif şekillerde birer Ja- İpon casusudur.» Japon casusluğu hakkında şu fık- |rayı anlatırlar: «Bir gün, Japon donanmasına İmensup bir gemi Şanghay limanına O gün diğer bazı devletlere p harp gemileri de Şanghay lmanında bulunu Bu gemi - lete mensup cenebi bir amiral da îlupurz gernisine bir nezaket ziyareti yapar. Ertesi günü Japon amirali de r. Fakat Japon Jamirali bu ziyaretinde o kadar neza- gelir mens orlar, bu ziyareti iade ket eseri gösterir ki, geminin bütün | ini berabe de götürür. Ge- al ile ccnebi kumandanı imi surette görüşür- lar ve geminin n tetkik ederler, hattâ iç 1 bu gemi ile o kadar lar ki, defterlerine not kiler çizerler.» . Japon casusluğu - göstermiye teçhi lerinden bazıl aj ar ol ahrlar ve k Bu küçük £ bvun hakiki mahiyetini kâlidir. Japon casusluk teşkilâti bu terak- kisini, teşkilâtının mükemmeliyeti « |ne borçludur. Japonya için casusluk, dahilen zsafa düşmesini mucip ola- cak hezimetlerden korunmak için yegâne vasıladır. Bu casusluğun başında ikinci ve üçüncü erkâmharbiye büroları bu- Junmaktadır. Bu bürolardan biri ka- ra casusluğu, diğeri de deniz caşuş- Tuğu ile meşguldür. Bü büroların her memlekette ataşamiliter, alaşanaval sıfatile birçok ajanları vardır. Bun- lar, tabir caiz ise, meşru casusluk ya- Kafesten Kaçan 2 ASLAN |Ormanda uyur- |ken yakalandılar !Oıdı ve Maskot, Pariste meşhür birin yapmakta olan iki adadır muştür. Fakat on senedenberi Frarı y doğ - ve Habeşis sada bulunmaktadır. Maskot ta Ha- |beşis |45 yaşındadır. | Sirkin pek kalabalık olduğu - bir "gece aslanlar, mürebbileri Rosar'ın p- mışlar ve hâlk tarafından çok alkış- lanmışlardır. Aslanlar birez kafeslerine gidip uykuy ndan getirilmiş ise de ancak İnezareti altında birçok hünerler y zanjbasit bir kahveci onlardan casuslardanbiri pârlar, Fakat Çinde bu kabil casuslar her merileketten fazladır, Filhakika muhtelif Çin vilâyetle- rinde birçok müşavirler vardır. Bu müşavirlerin Çine ne gibi hizmetler sonra dalmışlar- dır. Fakat sabaha doğ: bir gürültü olmuş, direktöün oğlu ifa ettiğini hiç sormıya bile lüzum SA TİRNL N aorey birdenbire korku ile uyanzıştır. Sirk yoktur. Bu mi n Ş Şi z Geğue Ciğim rlarının ikametine mahsus ara- gillerdir ve sözde a devrilecekmiş gi meşgüldürler. Çinin homon de bü - İyordu. Çocük ne olduğunu için başını pencereden dışa konamik tetkikat için enstitüler te- )ı nca Olga'yı karşıs sis etmişlerdir. Fakat bunlar baki- kütte bir casusluk ajanıdır. Bu meyanda yalnız Sovyet Rus - yada Sibiryada fsaliyette bulunan | — Resar'ın elinde k böyle birçok enstitüler vardır. Jopon İgör casusluk teşkilâtınin en şayanı dik 'e hemen Resar'a tir, le geldiğini slan var kuvvetile kaçmı ş ve civarda bulunan bir © Fakat diğer tara: ntrol kilâttır. Her âskert cüzütamda, fır- ka, alay ve hattâ bundan küçük cü- zütamlarda bile bir casusluk se: vardır. Hattâ Japon ordusunun bütün yük- sek kumandanları birer casustur. Alman - Japon ittifakı da Japon casusluk teşkilâtına bir faaliyet ze- İmini hazırlamıştır. Bu ittifak mua- İhedesi mucibince Alman ve Japon İcasusluk teşkilâtı arasında bir çalış- |ma birliği tesis edilmiştir. Japonya- İnın Berlin Ataşemiliteri Osima,bu |muahedenin âmillerinden biridir. Bu muahede sayesinde Japonya, Troçki taraftarlarını Alman istih » barat bürosunun emrine vermiye muvaffak olmuştur. 'Troçki taraftar. İarı al de açılan dava, bunların Japonya ile teşrikimesal etmiş ol » duklarını göstermiştir. Japon casusları, devamlı mesalle- tile tanınmıştır. Bunlar öyle zanne- dildiği gibi bilâinkıta çalışmazlar, Bilâkis, Rusyadaki Japon casusları- İnın yaptığı gibi, bazan bulundukları |memlekette birçok kimselerle tanış- Mmaktan başka bir iş görmelerine mü- ade edilmez. Bunlar o kadar ma- süm bir hayat sürerler ki insan, ha- |kiki maksatlarımı anlayamaz. 1936, |1937 senelerinde Sövyet Rusyada tu- İtulan Japon casusları, Japon casus- luk teşkilâtı tarafından ayartılmış Bir takım ameleden ibaretti. Rusyada, işsiz kalmış bir amele rolüne girmiş olan bir Japon 'casusu bilâhare tutulunca, isticvabında 1927 |senesinde âmirlerine müracaat e - derek ne yapacağını sorduğunu ve kendisine bir müddet beklemesi lâ- |daki köylerden Birine dalmış ve bir zimgeldiği yolunda cevap verildiği- 'i tasyona giretek trenden inmekte ö- ni myı_emın_ır Amele bir sene son- İlan bir gazetecinin üzerine saldır - ra ayni suali sormuş, fakat ayni ce- | ç vabı almıştır. muştır. Gazeteci | Nihayet 1932 senesinde kendisine |aslan onu bırakarak bir lokantaya şu cevap verilmiştir: girmiş bir lokmada bir tavuğu göv - « Daha pek erkendir. Yakında size |desine indirmiştir. ihtiyacımız olacaktır. Hazır bulunu- nuz!..> Filhakika 1983 senesinde Japon a- janı gelerek kendisini bulmuş ve |: zimgelen talimat ile kendisine silâh vermiştir. n kafeslerde yapılan bir k Maskot yakayı ele verdik ten sonra kaçmış olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine bütün sirk halkı, cambaz, soytarı, vahşi hayvan mürebbisi ne varsa hep aslanların peşine düşmüş- lerdir. Bunlardan Maskot Paris civarın - yere yuvarlanmış, Aslan yolda sakin sakin yürürken İönüne çıkan diğer bir tavuğu daha yutmuş, bu sırada halk korku ve deh- şet içinde jandarmaya haber vermiş- lerdir. Bu Gsnada halk da toplanmış ve herkes elinde silâhı bulunduğu hal- de aslanın peşine düşmüştür. Bu sırada Resar sirk halkı ile kar- şılaşmıştır. Amerika Maliye Nazırı Şirleyin Yanında Bıı şik Amerika — hükümetleri Maliye Vekili Henry Morgent- hau, geçenlerde Kaliförniyada bir se- yahate çıkmış; bu meyanda Les An- jelese de uğramıştır. Vekil, meşhur sinema artisti çocuk Shirley Temple'i görmek istemiş artistin çalıştığı stüdyoya gitmi: Kendisini ziyarete gelen bu bü Kafile ormana girmiş ve evvelâ hükümet adamından asla çekinmiyen | Mas küçük artist Morgenthau ile | bestçe konuşmuş ve Vekil P |kurşunlle Resar ağlayarak, ka çare kalmadı. Yakalayıp da ka - sokmak da tmkânsızdır. Çünkü her ikisi de ormana kaçmış: lardır. feslerine 4 çalılığın dibinde uyurken er > |bastırmıştır. Maskot jandarmanın bir başından — yaralarım Meşhur Çin sedlerinden bir Darça) olmuştur. Shirley, Morgenthan ile | L S LA era ahpaplığı o kadar ileri götürmüş ki, | kendisini yemeğe alıkoymuştur. Yukarıdaki resimde Vekil ile ar- tisti sofra başında görüyoruz. ve iki metre ileriye doğru fırladıktan son- ra yere yıkılmıştır. Arkadaşı Olga da bir saat sonra öldürülebilmiştir: ticesined Maskot'un Gdaha evvel | — Artık bunları öldürmekten baş- | (Bu hikâye hakikidir. Yalnız kah- |ramanının ismi değiştirilmiştir.) Mehmet Ertüccar, adı gibi tüccar bir adamdı. Fakat son yıllarda işini bir türlü yoluna koyamamıştı. Ne- reye yapışmış olsa altından muhak- İkak bir antikalık çıkıyor velhasıl iki ipin ucunu bir araya getiremiyordu. Halbuki Mehn nında sayılı Ertüccar, zama- erdendi. Herkç ter, hele en müş nin nasıl bir ondan rdl. | Aksilik bu y İbütün bilgisi kese akıl verme: ar bir iş bulam | Gece, gündüz |günlerde uykusu İladı. Başını ya ; fakat hiç birisinin fını yine kendi an - e, İplânlar çiziye yaramıya |lıyordu. — Bu işin sonu ne olacak? İşte Mehmet Ertüccar İtürlü karar veremiyor buna bir Son haftalarda Ertüccar arkadaş- larına, eşine dostuna baktıkça şu dar- İbimeseli diline pelesenk etmişti. — Fukara düz yolda eşeğini kay- beder, zengin dağdan dağa eşeğini a- şırır. Bir gün, beş gün, on gün:. Kiminle konuşsa bu darbı meseli söylemeden (duramazdı. — Vallah azizim.. derdi. Herkes e- şeğini dağdan aşırıyor, biz doğru yolda kaybediyoruz. | Bir gün evde gazete okuyordu. Ha- fifçe içi geçti ve gazeteyi bir tarafa bırakarak uzandı. Rüyasında garip şeyler gördü, Bir içök eşekler Mehmet Ertilecarın etr fi sarmış, kimi ceketini ör, kimi bağırıyor, kimi çifte atıyor vel- hasıl binbir gürültü yapıyorlardı. Hattâ eşeğin birisi kulaklarını di- kerek Mehmet Ertüccarın üzerine iyle atılmıştı ki.. Mehmet Ertücear korkudan gözlerini açtı: — Hayırdır inşaallah.. 1 y uykusu kaçmıştı. 'Tekrar eline gazeteyi aldı, şehir havadislerini okurken şu tatırlar gö züne ilişti: — İstanbul Belediyesi Fatih, Emin- önü, Beyoğlu kazalarında eşekle nak- liyatı menedecektir.» Bu satırları bir kere, bir kere daha okudu. Ceketini giyer giymez köşe başın- daki kahvede soluğu aldı: — Çabuk, bana bir şekerli kahve., arainesa ea aneanimei n e işnaime binemsresiaanan sırı ştırdı, — Doğacak çocuğum muhakkak |Hikmete benziyecek, — Neden Hikmete benzeşin? — Hikmet de kocrama benziyor 'da ondan, Eşelr kralı Ertücı"_' Yazan Zeki Cemal Bakı ğ! (|Bugünkü ne kadar gazete varsa hep- sini de getir. Sırasile gazeteleri okudu. Cum * huriyet, Tan, Kurün, Akşam, Sön Son Telgraf. Posta, Haber ve nihaye' Hepsinde de ayni havadis vardı Yüzü güldü. Kahveden çıkarken 3 kuruş vereceği yorde masanın üstü- |ne 5 kuruş attı. — 2 kuruşu da bahşiş ha... deli. vordu. Rokfeli T havadisten zengin zele olmu: T böyle Er < Bir gün Rok şi mükemmel r gibi iken yan değilken gazete okuyormuş. İki sa- İ tırlık bir havadis gö üne ilişmi üz lâmba ve gaz yoktur. nbaları almış, bir kaç teneke de üklenmiş. Parası da yokmuş. Çine giden bir vapura â- mele yazılmış. Çine gitmiş. Fühaki- ka Çinliler yalnız çıra yakarfarmış Saraya girmiş, lâmbasımı, ışığını gös- İtermiş. Çin İmparatoru hayran ol- muş, Bir an içinde lâmbaları, gazları müthiş para ile satmış, gaz, muş.. sonra Çine © Mehmet Ertüccar, ben de böyle yapacağım, diyor.. iki satırlık a * vadisle milyöner değil âmı yüz papel kazanacağım. Mehmet Ertüccar, sağdan soldan aye toplamı Ve bir taraftan da gazeteleri takip etti. se başladı. Bir gün Belediyenin son ilânmı okuyunca hemen Fatih, Eminönü ve 'a başladı. Zer- atçılar, sakalar, eşek arabacıları :Drynğhmds dolaşı İkırk liraya, elli liraya satın aldıkları rmiğe Jat gibi öşeklerini satılığa çık İlardı. Fakat alan yoktu. Mehmet Brtüccar Hızır gibi yetiş- ti. Eşekleri üçer, beşer liraya top - |ladı. Üç günde Üsküdar tarafına ge- ği eşeklerin yekünu bini geç « Mmişti. Fakat iş bu kadarla kalmıyordu. Eşeğini satın aldığı adamlara beygir lâzımdı. Onlara da Üsküdar tarafın- dan 20 şer liraya satın aldığı beygir- leri kırkar, ollşer liraya sattı. Bir haftalık hummalı faaliyet sonunda (500 beygir sattığını ve 1000 eşek ale dığını anladı. Her beygirden 20 - 30 lira kazan- mişti. Satın aldığı eşekleri de en ağ 25 er liraya salıyordu, * İki hafta sonunda yaptığı hesap karşısında Mehmet Ertüccar kalıkas | hayı bastı. Kazancı, eşek-satışındari 20 bin ve beygir satışından da 10 bin tira kadar tutuyordu. i Mehmet Ertüccar çok iyi kalbli ve iyiliği bilen bir adamdır. Paralari namina, bankaya yatırdıktan sonra Velinimeti sayılan gazetelere şik - ran borcunu ödemiye karar verâl. Ve gazetelerin hepsine uğrayarak üçer âylık abone oldu. Eve dönerken: — Artık biz de eşekleri dağdan Ca (ğa aşırırız, diyordu. Amerikada olsaydı Mehmet Ertüc* hearın adı (Eşekler kralı) olurdu ani* mna, bizim aramızda adı hâlâ Mehmiet Ertüccardır. Yalmız isminin evvelir ilâve edilmiştir, © ne bir (Sayın) kadar... Zeki Cem