b m:pı—L hai . Yazan ; M. .nl.yııın T! Meyhane her yükünü ESRARENGIZ Terellme ve iktibas hekke mahf/asdur ökanlal ahi almıştı. «Kâfir çingene kızı ne cilveler, ne şaklaban- | hklar, ne hoppalıklar yaptı bilsen?» | Evden çıktıkları zaman, Hüseyin, Memoya dedi ki: — Birkaç kadeh daha yuvarlasak fena olmaz. Meyhaneye gidelim mi, ne dersin?.. Memo itiraz etmedi. Meyhanenin yolunu tuttular, Meyhane her ak - yölunu tottular. Meydane her ak - fadan bir ses çıkıyor, konuşmalara çapkın bir şarkının ara nağmeleri karışıyordu. İki arkadaş, birkaç kadeh derken, işi azıttılar, Esasen iki günlük maya da vardı. Bir senden, bir benden ik- ramile maya hamurlaştı, ikisi de a- damakıllı kafayı tuttular. Rakı içenler, akşamcılık yapanlar pek iyi bilir : mayalı olanlar, birkaç kadehle veniden neş'elenir, hattâ ba- zan da körkütük denecek derecede sarhoş bile olur slar. Hattâ, fazla iç- meyi itiyad edenlerin, birkaç gün- denberi içenlerin. — Maya var, Birkaç kadeh daha parlatırsak, tam keyif olur, eski ka- * Yayı buluruz. Haydi bir iki tane daha parlatalım! Sözlerile biribirlerini teşvik et - meleri bir mütearife halini almıştır. Yatsı ezanı yaklaşırken, garsonun Besi duyuldu: — Haydi vakit beyler!.. Neş'elenen, kafayı tutan müşteri- ler, birer, ikişer, hesaplarını görüp gilttiler, Birkaç tezgâh başı yapan - larla, Memo ve Hüseyinden başka kimse kulmadı. Tezgâhtakiler de gitti. Meyhanede Hüseyinle Memodan başka kimse kalmadı. Garson, yavaş yavaş iskemleleri lamıya, masaların üzerinde kalan | lıoıklzn kaldırmıya, meze artıkla- rmı süpürmiye başladı. Akşamdan- beri dolup boşalan meyhanenin içi, sigara dumanından görünmez bir hale gelmişti. Biraz kendin! toplayan Hüseyin, Memaya dedi ki: — Herkes gitti. Sona biz kaldık. Meyhanede mi sabahı edeceğiz, hay- di kalk gidelim. Memo, büyük bir yorgunlukla ye- rinden kalktı. Ayakta duracak hali yoktu. Hesaplarını verdikten sonra kapı- nın önüne çıktılar. Hafif bir rüzgür, hararetten — bunalar — göğüslerini karçıladı. iki sarhaşun yarı açık a- Bızlarından tâ midelerine kadar iş- ledi. Kal kola girdiler. Başladılar yü - Tümeye.. — Yol, önlerinde paslı bir hasta dili gibi uzuyordu. Serviler reş'esiz bir ahenkle sallanıp duru - yordu. Ayık, aklı başında bir adamın, ge- cenin bu saatinde, servilerin kor - Kkunç gölgeliklerinde — buralardan, mezarlıkların arasından ürkmeden Beçmesi kabilsizdi.. Fakat, bunlar, korku nedir bilmeyen, cesar, gözü pek, kavgaya, boğuşa, dövüşe idman- / h iasanlardı. İstanbulun en kuytu köşelerinde dolaşmış, en tehlikeli yerlerde pala sallamış, en meşhur kabadayılarla —arkadaşlık yapmış, boğaz boğaza, silâh silâha gelmiş, vurmuş, vurulmuş insanlardı. Hüseyinle Memonun arkadaşlı- ği pek eski idi. Biribirlerine kırılmaz bir dastlukla bağlanmışlardı. Şim - diye kadar aralarında ufak bir ihti- lâf çıkmamıştı. Kavga, gürüllü et- — memişler, biri ötekini rencide ede - — cek, gücendirecek bir tek söz bile söylememişti. Candan severlerdi bi- Tibirlerini.. Yürekten gelen bir şev- Bi ile bağlıydılar biribirlerine., — Bu muhabbet, bu sevgi ve saygı — Şrallarca devam etmiş, yalnız, bir iki — gündenberi, biribirlerine belli et - meden, sevdiklert çingene kızı Peni- benin mevcudiyeti bu dostluğu bi Tâz sarsmış, halel getirmişti. Hele, Memonun, bir gece evvel yaptığı ha- reket, gösterdiği acıkgözlük, Hüse. Şini büsbütün çileden çıkarmış, yıl. ırdanberi Memo hakkında besledi- | ği sevgi ve saygı yerine bir nefret " hissi kairm olmuştu. Pembe, meyhanede, mortocu Fat- marin evihde, ince topukları üze - Tİnde gul Ve mevzun adımlarla, ol- * Bün vücudünü sallayıp oynarken, iki arkadaşın dalgın bakışları onu takip İ.ımı;. fakat biribirine sezdirmemek | için lâkayıt olmya çalışmışlardı. | Memonün, bir gece evvel açıkgöz- lük ederek, kıza daha evvel sahip ol- İması, Hüreyinin —âsabını bozmuş, gözlerinde kızgın şimşekler çakmış- | t Fakat sabretti. Fırsat beklemeyi | 'daha muvafık gördü. Meyhanede uy- | sal hareketler yaptı. Memonun söz- derini dinledi. Bir sözüne itiraz et - medi. Pembenin lâfı açıldığı zaman, î Memonun gözlerinde okunan ney'e, Bgurür ve temayül izleri sinirlerini | |bozmakla beraber, yine sabretti. | Yolda yürüclerken, Memo büyük İbir neş'e içinde şarkı söylüyor, mü- temadiyen gevezelikler yapıyordu. Memonun bu akşamki neş'esi Hü- seyinin nazarıdikkatini celbettiği i- çin sordu — ,Görüyorum çok keyifli lakşam! Ne oldun? Memo, Hüseyinin kıskanacağını düşünmiyerek, memnuniyetini sak- lamıya lüzum görmeden: — Evet, dedi, çok keyifliyim. Dün geceyi düşünüyorum. Kâfir çingene kımı ne cilveler, şaklabanlıklar, ne hoppalıklar yaptı bilsen!.. Hüseyiz, kıskanç, hasut, dişlerini İgicirdatarak, Memonun - girtlağına sarılarak öldürmemek için, kendini tutuyor, dinliyordu. Gözleri dumanlandı. Kalbi bur - kuldu, bir şey söylemedi. Sustu ve dinledi. Fakat susmak ve dinlemek, İhırsını, kinini, hasedini söndürmü- bu yör, bilâkis tutuşturuyor, kıskançlık |kalbini tırmalıyordu. Meyhanede, Memo neş.'e ile, Hü. seyin teessürle şişeleri yuvarlamış- lar, kendilerini kaybetmişler, — biri neş'esinden, türkü söyleyerek, ğteki şirah bahçesinde Üsküdar Tayyare Kurumu men. faatine bir heyet tarafından incesaz ayrıyeten 3 perdelik bir dram bir perde komedi. 12 Ağustos Perşembe günü PANORAMA Bahçesii Büyük SÜNNET Düğünü Münir Nurettin Telelan 41065 Tefrika No.: 33 — Şeyh Sait yerini ona mu verir, |demek istİyorsun? — Elbette.. Şeyh Sait, Murat Rei- nırnadın, değil mi? — Görmedim.. buraya gelirse gö - receğim. ŞEYH SAİDİN SARAYINDA — Limana bir gemi geldi., — İki gemi gilmişti.. acaba biri yolda kayıp mı oldu? — Kim bilir? Fakat, Murat Reis kolay kolay kayboölur bir adam değil, .Ondan dülgalar bile yılar, yavrum! — Bu gelen Rüstem — ölsa gerek, baba! — Nereden anladın? kuş işareti vardı. Bunun direğinde uzun bir püskül sallanıyor.. Ve ge- minin arkasi çok yüksek. Bu, bir ya- bantı gemiye benziyor, babaf — © halde Rüstem değil. . birt gelmiş olacak, — Bir 'Türk gemisi olduğunda şüp- he yok. Çünkü baş tarafında Türk arması var.. — Geminin başındaki armayı na- sıl seçebildin?.. — Benim gözlerim keskindir.. İtuktaki gemileri bile seçebilirim. Şeyh Sait odanım demir parmak mdan bakıyordu. Biraz sonra gü- başka v. misi bu. İşte başı uuk' gemiciler İşahtle iniyorlar, dâ ayni suretİr cezalandırılı sin ayağına su dökemez. Sen onu ta- — Muradın gemisinin direğinde bir T Japonyada Neler görülür? (5 inct sayfadun devam) Hatlâ istemiyerek yapılan hatalar Bu hu- dilmeki sta tuhaf bir misal zikr Prens Salonji, Baron İkki ve baş mabeyinci Kantaro Suzuki'yi öldür- fmek istemişlerdi. Muhakeme esna- sında anlaşıldığına göre, zabitler tay- iyareye binecekleri sırada içlerinden lda adında genç bir zabiti, polisin bu tasavvurdarından haberdar olup | olmadığını tahkike memur etmiş - Ter. Genç 2sbit yaptığı tahkikat ne- ticesinde zabıtanın bundan haber - dar olmadığı neticesini çıkarmış., İFakat bunda yanılmıştır. Çünkü bir kaç gün sonra içlerinden on üç kişi Jtevkif edilmiştir. Genç zabitin bun- da hiç bir suça olmadığı #nlaşılmış olmasına rağmen, zavallı, arkadaşla- iıı n tevkilinden iki gün sonra evin- 'de ölü olarak bulunmuştur. Bittabi de bulunamamıştır. *Kan kardeşliği», «Siyah Ejder» cemiyelleri szasından bir çoğu, son zamanlarda idama ve kürek cezasına mahküm olmuşlardır. Fakat cemi - yetin ne kuvveti ve ne de cesareti la azalmamıştır. Bu iki teşekkülün azası Baron Dan'ı öldürdükten sonra Baron Vakatsuki'yi öldürmiye te - şebbüs cimişlerdir. Bunlar, Londra deniz muahedesini imzalamış olduk- larından dalayı idama mahküm ol - muşlardı. 1921 senesinde kabine, harp büts çesinin azaltılmasını teklif ettiği za- 'man, «Kan Kardeşliği» cemiyeti o za- | man Maliye Vekili bulunan Taka - |haski'yi elde etmek istiyordu. Fakat vekil bulunamayınca katiller ken -« disine müzaheret etmiş olan baş Hara'yı öldürmüşlerdir. On sene son- ra Takahaski, «Siyah Ejder» cemiye- ti tarafından öldürtülen İnnaye'nin yerine Maliye Vekili olunca baya- tına kurtarmak için ibtiyatlı bulun- mişya mecbur olmuştur. Söylendiği- ne göre bu ada beş sene müd- üstüste ayni çatı altın. 'da yatmamı! hafızlar olmadıkça sokağa çıkmazdı. Bu sayede ölümden kurtulmuş, fa- kat onun mali siyasetine müzsheret etmiş olan Başvekil İnnukai, bunu kendi hayatı pahasına ödemiştir. Filhakika 1902 senesinde İnnukai Birtakım genç zabitler — tarafından öldürülmüştü. Bundan dört sene şon- va Takahaski; yeniden Maliye- Vej li olmuştur. O zaman Başvekil Oka- kurtarmıya müuvaffak olamamış ve 82 y u halde kağ kar- deşliği cemiyetinin intikamına uğ- rayarak öldürülmüştür. Ayni günde Amiral Sato ve Gene- ral Vatanabe de öldürülmüşlerdir Bugün Japonyada, bafi cemiyet- lerle ordu arasında mevcut müna - sebetler, Uzak Şarkta meveut bir - İçok meselelerin belki de dolayısile bütün dünyanın sulhünü muhafaza etmek için çahı- şan kimselerin vazifesini kolaylaş- itırmaeyacaklardır. | | |dir. Bundan 12 sene evvel «Kan kar- | jdeşliği» cemiyeti azasından on iki İzabit tayyare ile Tokyoya giderek kil | Yanında birçok mu- | ki- | do idi. Fakat bu defasında haystımı | Okuyucularla Baş basa | Sandıkburnu | Gazinoları | Pahalı mı? Lâlelide Yıldız upartmanında ctu- ran Mahmut Kdzım imzalı ckuyucu- İmuz yazdığı mektupta diyor ki. *Akşamcıların demlendiği — caki Sandıkburnu, iki üç senedenberi a- halinin rağbetine mazhar olmuştur, Bu rağbeti gören bazı kimseler, bu- İraya birer tahta kahvehane yap - Jmaşlar ve önlerindeki iskeleye de |sandalya ve masalar dizerek tanzım etmişlerdir. Sıcakların şiddetle ic - rayı hükmetmekte olduğu bu zaman- da bazı zevat silelerini alarak san- ;dıkburnuna gidip denize karşı biraz oturarak deniz havası alıyoriar. Her kahvehanenin kapısı önürde |batın bir fiat Hstesi asılıdır. K gay beş kuruştur. Bira sişesi 45 ku- ruştur. Çay, kahve için aile reisleri beşer kuruştan para verince, garsonlar al- son bahşişidir.» diyorlar. Garsan b şişi yüzde on iken yüzde yirmi alını- iyor, Fakak pazar günleri listeler de- üişmediği halde kahve ve çay çin on birer kuruş alınıyor. Bira şişesinden 45 kuruş yerine 70 kuruş isteniyor. Halbuki pazar günleri bir çalgı fa - lan da yoktur. Listedeki fiat üzeri den para vermek isteyenlere garson. İlar ve kahve sahipleri tarafından pek |çirkin ve fena muamele yapılıyar. |Bu doğru bir şey değildir. Alâkadar» İlacın nazarı dikkatini celbetmenizi ica ederim. müurluğun: İstanbul 6 ncı İcra nakta iken elyevm ika- hul Zehra Tbrahime n Arpunardan temliken An- don Pifimin bir kıt'a kira mukâve İnamesine matlubu bulur. bat ve mart ve n müst lile tahsili talep edilmiş İHunan 93771414 dosya N ve lanzim o- lu ödeme tpâhinıza ş Mri, zah- en mezkür ikametgâhı tec. kettiğinizi ve yen meşhul olduğu z arar verilmiş olduğundan ili botç ve moscalları hi neşrinden itibaren ddetinde borcu ödem z etmezseniz, veyahut iti- İrazınız tetkik mercii tarafından refe- |dilirse, alacaklının itirazın vukubul- adığına veya ref'olanduğunu dair esikasını göndererek © mesinden tahliyenin terasını İsteye. Vecği mezkür ihtarname makamına kaim olmak anur |veya 1t ahka » makamına € ilân ©- |oşar kuruş alıyorlar. «Kırk para gar- | LO suloymanın Sarayında KUDUS KIZLARE ÇALK LAŞ ŞA ŞAYAY AA ZAA Tefrika No' 134 — Yazan: M NecdotTunçer Suleyıııını halk aleyhinde şiddet istimaline sevk eden Tamara, Yahudilerden intikam alıyordu, Zenginleri sıkıştırmağa karar vermişti.. a başımı önüne eğdi. — Jazasına girdikten sonra, ne kadar Düşünmiye başladı. ideğişmişsin?! Bir adamın pâra Süleyman bahsı kapamak isti - İzörla almak yelmiş gibi, yor |de anu ölümle tohdit elmek... Hayır, eçmişi unutalım, Tamara! de- |Tamara, ben bunu yapamam! i benim başımda büyük bir | (Rab) dan kerkar ben İdeşt var,. Sur kralı sıkışmış.. haber | Tamara gözlerini indirdi.. İgöndermi benden para isliyor. l Yavaş yavaş mızıldandı; Halbuki hazinem bomboş.. “— O halde tahtıniz. çok yakında 'Tamara çok basıt ve ebemmiyet- (tehlikev > sek demektir! bir mesele ile karşılaşmış gibi gü- | — N msedi: in?.. Büğneselenin tabtımla sı var? Ne alâkası ma var?! Bir hüküm- on talandan ibaret olan başcu- veremiyor, diye berkes sokakla ar. Ve hazı Temiş, borcu olan kimseler on talan |borçlarını ödememek için bi türlü |mazeretler gösterirler. Halbuki be- — Bu allınları Kudüsteki Yahu- |nira dediğimi yaparsanır, hem çok di zenginlerinden bir kışi bile vere- |kuvvetli olduğunuzu göstermiş, hem kral Hizamın altınlarını temin eimiş, X.c dıyorsun, Tamara? bir kişi |hem de tahtınızda kalmış olursunuz! ne al Bunun İçin ni sıkılıyorsunuz, aya kadar benden yor, şu- | Tamara: pliran âz zengin mi var Ku - Sulcvıu:ıı gözlerini arap ksdehine sarıldı: Bana Yahudilerin zenginlerinde | de aitın kalmadığını, hepsi fakrı za- kırpıştırarak İrurete düştüğünü söylediler. her söylenen söze inanıyor” | — İnanmak istemem, Tamara! fa- kât, beni o kadar kandırdılar ki.. Ne- İredeyse bütün Orşalim zenginleri de dilenmiye ayscaklar, dediler. Ve |ben onlara çok acıdım. Sizi aldatıyorlar, mellâ! dedi. ize yalan söylüyorlar. Kudüs Ya - radilerindeki altınlarla buradan Fi- ravunun sarayına kadar bütüm yol- altın döşenebilir. Hele anisrı bir sıkışlırsanız... — Bunu bana sihirbazlardan biri daha söylemişti. Ben inanmal lara Demek Kudüste hâlâ vıımaı ınngı- İ İnd vaz.. öyle mi?, Ne diyorsunuz, teki zenginler bütün dünya zengin- lerini satın alabilirler. Elverir ki an- lsrdan para çıkarmanın yalunu bil- Peli mellâ “Kudü 'e yapmalı ya?... Yok derlerse, zocla nasıl alabiliri; İsmini m beş zengine T talan altın isteseniz, ve İonlara üç gün mühlet verseniz. gö- 'niz ki altınlar çarçabuk aya- lerse ne yapmalı? i yapmalı? «Geti liu"u aldattı diye Ptarmalı ve ölüm car; meli ! » bunu yapımak güç bir iş mi- dir ? — Sen eskiden bu kadar insafsız İdeğik Tamara! kapılarının eşiğini altın- | İUnutmayın ki, son Asur kralı da si- zin gibi lüzumundan çok fazla yu - |muşak davrandığı için tahtından düştü.. saltanatını yeğenine kaptır- dı.. kendisi de zindana alıldı. leymanı halk aleyhinde şiddet istimaline sevkedeti Tamara sözlerini başını |bitirdiği zaman, hükümdar lönüne eğmiş düşünüyordu. Beni İsrail hükümdarı. Tam: sözleri karşısında, dalgaya bir esrarkeş gibi sersemlemisti (Devamı var) HALK OPERETİ Bu Ak Anadolukisarı İdman yurdu bahçesinde PİPİÇA Operet 3 perde YALNIZ —— — BAKER mığııılırıı_ırdı Her cins ve her renkte banyo (Ş Fostümlerinin en zengin çeşid!e- Fini her yerden müsald şerait ve her keseye elverişli fiatlar'a #LULUŞU YD Tsrarın. | / Tekirdağ Sulh Hukuk Mahkeme - Tekirdağının Zâfer mmahallesinden Mahramlıtı ölü Alinin karısı Şevki- iyenin, kocası Aliden uhdesine intikal ni beya: reddin dahi olsuretle tesciline mah- kemece 28/12/938 tarihinde ka veritmiş oldüğü İlân olunur. (5001). Şeyh Sait, kızı ıle goruşurken, limana giren bir gemi gördü: - Işte Türkler gelıyor VEKT, $ Türk gemtetleri bir sabah güneş doğmadan (Jüzetto)yı sahile çıkardılar. — Acaba kim geldi, baba? Murat Reis mi, yoksa Rüstem mi? — Hangisi olursa olsun.. her halde biraz sonra buraya geli — Ya gelmezlerse?.. — Kabil değil. Mutlak ler, Buradan giderken ö miştik. Ve kaşlarını çatarak ilâve etti : — Getirecekleri altınlarda benim zi İ Ce hissc Şeyhin Kızı züne baktı : — Hangi altınlardan balisediyor sun baba! — Onlar Arşipel adalarına altın getirmek için gittiler, yavrum! — Arşipel adalarında altın maden- leri mi var?.. — Hayır. Fakat, madenden daha zengin hazineler var. Bütün altın ka- çakçıları oraya uğrarlar. Bu adaların bepsinde küme küme altınlar yatar, babasının yü- v Genç kız gülmiye başladı: — O halde Türk gemicileri kemer- lerini doldurmuşlardır. üphesiz.. bal tutan parmak ya- lar. Elbette kemerlerini de ceplerini de altınla dolduracaklar. Ve bize de altın getirecekler. — Paraya ihti an mi var, baba? mediyorsun? Paraya ı'ıhvıcı olmaıyan inşan var mıdır? Hazinet bDe kadar zen- Bin olursa olsun, allına her zaman z vardır. Hem e bir kendileri kazanır, k 4 bulunan Beni Hafas ka. ni ancak altınla püskür. Bir altın, bir muharip On altınla on be: e hücum ctn tebi mektir ımız harpte çok te- di — Türklerli Aballukumuum uhalaza etmek için, İbüyük bir kabile ile çarpışıp kan mı İdökeceğiz? | — Türklere söz verdim, yavrum! Ben burada onlarla ölünceye kadar |dost kalmıya mecburum. Onlar da din kardeşlerimdir. Hiç birinden kö- tülük görmedim. Hafasiler ne zaman çölden sahile sarkmak isteseler, ka- bilem efradile birlikte Türk deniz- cileri de harbe gitmişler ve bizim i- çin kan dökmüşlerdir. Ben onlardan ayrılamam. — Harp tehlikesi yakım mı, baha? - Şimdilik uzak. Fakat, belli ol- maz bu « belki yarın, belki ö - bür gün bir hücum karşısında kalırız. Elimizde bol miktarda aitın bulunur- Ba, 6 zaman iş doğişir.. bize silâh u- gelecek - Sen çölün en zengin kabilesine hük- |zatacak bedevilerin büyük bir kıs- fmanı altınla satın alırız. Bu süretle tehlikeyi - kan dökmeden - savuş - Pturmak mümkün olur. (Devamı var)