Belçika kralının İngiltere ve Amerika- nın da hoşuna gitmiyecek teşebbüsü Milleı"l;_îarğ_;ır rtfeşkilât! re ve Fransa hükümetleri Bel - çika Başvekili Van Zeland'ı Avrupa milletlerinin iktısadi vaziyetini tet- kik ederek sull mlaşlırmak i- çin ortadaki iktısadi buhrana çare düşünmesini teklif etmişlerdi. Van Zeland düşündü, taşındı. Kendisi pek ileri gelen bir mütchassıs olduğu için | mesaisini nasık tanzim edeceğini bi- liyordu. Bir zapor hazırladı. - Fakat dünyadaki iktısadi buhrana çare bul- | mak için Amerika gibi zengin, kuv- vetli ve her tarafta sözü geçer bir | memlekotin yardımı lâzımdı. . İşte bunun için de Van Zeland Amerika- ya gitti. Reis Ruzvelt ile görüştü, döndü, geldi. Şimdi Belçika kralı ortaya bir tek- llf koyuyor: Başvekile bir mektup göndererek milletler ârası iktısa - diyatını düzeltmek üzere lâzım ge - len tetkikatta bulunmak üzere dai- mi Bir teşkilât vücude getirilmesini e ediyor. Fakat hatırlardadır dâri on sene evvel de beynel - milel iktisat konferansı - toplanmış, dağılmıştı. Eğer şimdi yine dünvanın dört köşesiriden toplanarak gelmiş bir çoök murahhasların münakaşaları din- Tenecekse 0 zamandan bu zamana ka- dar ciddi bir adım atılmamış d olmaz mı? Belçika Kralı Leopoldün böyle bir- | denbire Başvekiline bir mektup ya- | zarak beynelmilei bir teşkilât vücu- | de getirmek teklifinde bulunması az dedikoduya yol açmadı. Meselâ bir Amerika gazetesi bu dedikodu - Tara tercüman olarak diyor ki: «Saltanat sürmekte olan bir hü - kümdarın kalkarak beynelmilel bir teşkilât vücude getirilmek için te - geçmesi pek nâdir görül - müş şeylerdendir. Krabın teklifi bir İhakikat olabi külât vardır a her halde hiç bir şey mayarak beklemekten doğan tehli - İkralının teklifi İNezaretinin tikrine tansta, milletler arasında bir sulh sükün havası vücude getirmek İçareleri aranırken de bunun ayni t takip edilmişti. Kral si - sa istinat ettirmiyerek ve nse milli bir esasa da istinat ettirmeksizin dünyanın iktısadi me- selelerini tetkik etmek İikrindedir. üki, Mitletler Cemiyeti yalnız bilmezlikten gelmekle kalmıyarak ayni zamanda Mülletler Cemiyetinin üsüllerini büsbütün —uzaklaştırmak demektir. Bu yolun ise Cenevrenin usüllerinden daha ameli olup olma- tecrübe edilecek bir şaydir. Bel- çika Kralhının projesi daha mahduüt - tur, Milletler Cemiyeti iktısadi me- seleler için kendi azasından olmı - yan devletleri davet ettiği zaman bir İçok siyasi ihtiraslar ayaklanmakta - |dir. Halbuki Kralır — projesi mahdut olup bu ihtiraslara '3 ak gibi değildir.» (Nevyork Taymis) adındaki mü - rikah gazetenin şu lıdır. Milletler. Cemiy işlerde Millet - yetine Amerika da iştirak yor dâ Belçika Kralı ortuya böyle bir teklif Jatıyot? Hakikaten İngiliz gazeteleri |bu meselede son derece nezaket gös- tererek Kral Leopoldün tekli: | | yük bir ihtiyatkârlıkla karşılam: lardır, Milletler Cemiyetinin mesa - Belçika Kralt Leopelt Jisini gölgede bırakacak faaliyetler - |d(n İngilizler hoşlanmadıkları gibi Amerikalılar da, Mületler cemiyeti- Tne dahil olmadıkları halde, bu kabil eşebbüslere katşı büyük bir istek Üöstermiyorlar, İktisadi tahdidi teslihat bahsi or - taya çıklığı zaman reis Rüzveltin nümüzdeki senö fans toplayarak bülün dünyadaki devletlerin murahhaslarını çağıra - 1 söyleniyordu. Halbuki, veis Ruz- | velt olsun, |da anlattığı üze Nevil Çemberla arası böyle büy eçenlerdeki nutkundi , İngiliz Başveki yn olsun, milletler toplanır toplanmaz akim kalmama: çin evvelâ hazırlığın çök iyi ya; ması fikrindedirler. Yoksa münaka: şalardan sonra hiç sağlam bir neti - ceye varılmadan dağılacak olduktan |senra böyle bir toplantıya ne lüzum | |var? İşte dedikodunun hulüsası. Fa- | kat bu bahis kapanmış değildir Nasıl uyuyorsunuz? Her yiğitin bir yoğurt yiyişi vardır. Bazı garip uykulu insanlar da vardır ki gürültü olmadan uyuyamazlar. Japon kadınları böyle ugurlar Her yiğitin bir yoğurt yi dır.. derler. Bu doğrudur. Her - kesin kendisine göre eğlencesi, zev- ki, neş'esi olduğu gibi hoşlandığı ye- mek bile vardır. Bunu daha ileriye götürecek olursak, yatması, uyuması bile başka başkadır. İşte bunu bilen bir adam, insanla- Tn ne şekilde yatmakta olduğunu — Morak etmiş ve muhtelif vaziyet « lerde yatışları tesbit etmiştir. Y ) Gördüğünüz resimlere dikkatle |bakınız. Siz de muhakkak surette bu şekillerden birisine uygun îyalmaklasın.ı. Maamafih bu yatma- nın ifade ettiği bir muna yoktur. Ya- ni bunun karakter üzerinde bir te - İsiri olmadığını söylemek lâzımdır. olarak Yalnız bu alışmak işidir. Eski za- manılardan kalma garip resimler var- dır, Bu resimlerde gördüğümüze gö re yükseğe asılan bir halata tıpkı Çu- — Zehra görüyor musun ? Demin arkasında soyunduğumuz kaya ümeye başladı. val asılır gibi âdâmlâr âğilır ve gü - zelce uyku uyurmuş. Bundan başka bazı garip üykulu insanlör da var - ır, Bazısı uyürken hiç ses ve sada olmamasını isterler. En ufak bir çıt bile olsa gözlerini açarlar. Halbuki, bazı ihsanlar da vardır ki, bunlar gü- Tültü olmadan uyku uyuyamazlar, | Hattâ uyku makinesi ismi altında bir gürültü makinesi vardır. Bunu tıp- kı saat gibi ku: ve sonra baş uç- larına koyarak uyumuya başlarlar « | dı. Makinc: gürültüsü birde: kesilince gözlerini aça Uyku şekli, yatak vaziy ve Garpta ayrı ayrıdır. Mesi ponyada yatak büsbütün başkadır. Başlarının altına ko lar sett bir maddedir, Yani bizim g şbi yumuşak yastıklarda uyuyamaz - l Çingeneler kralla- rına isyan ettiler L ehistan geneleri intihâp et « tikleri yeni krallarına karşı is - yan etmişlerdir. Yeni kral Ganı un bir rakibi vardır. Bu da akraba - sından Rodolphe'dur. Rodolph ayni zamanda ölen çingene kralının ka - yın biraderidir. Bütün çingenelerin müukadderatına bâkim olmak hulya- sına düşen bu adam, yeni kral inti - hap edilince, asıl kendisinin kral ol- ması lâzım geldiğini iddia etmiş ve: — Ben kral olmaktansa, bir dikti tör olmayı tertih ederim, demiştir. Şimdi bu adam, Lehistanın çin - genelerle meskün mahallerine taraf- tarlarını göndererek çingeneleri Kral Ganusz'u hâl etmiye ve kendisini müttehit Çingene milletinin — kı unvanile Çingeneler tahtına davet etmiye teşvik etmiştir. Lehistan Çingenelerinin bu hare- keti Çekoslovakyada bir makes bul- muş ve Çekoslovakya Çingeneleri ba- ronu Gamuüsz Stolka'ın hâl'ini ve Âli Çingene Meelisinin tayin edece- ği bir hükümdarın Çingene tahtına peştede toplanmasını istemiştir. Bundan başka bazı genç Çingene- İleri de yeni krala isyan etmişlerdir. ük bir konfe - | bir konferansın | | düny getirilmesini ve meclisin de Buda - | SELMANIN HiKÂYESİ Yazan : Reşat Feyzi eçen gün, Kadıköy iskelesinde apur bekliyordum.. - rıhtımın tarafında, sahilde gezinirken, yerde, bir küçük not defteri gözü- me ilişti. Eğildim, aldım.. Bu, gayet şık, maruken kaplı, ke- narı yaldızlı bir hatıra defteri idi birinci sayfasında şunlar yazılı 5 Haziran 1935 SELMA İMREN Bayan Selma İmren'e sit oldu - gunu anladığım not defterini karış- tırmıya başladım.. parmaklarım tit- riyor, beyecan duyuyordum.. © ka- dar temiz, itina ile yazılmış bir def- ter ki.. sahibinin ince ruhlu, has - | sas, hattâ biraz da şair yapılı, ha - yülperesi ve içli bir kız olduğunu | tahmin etmek zor bir şey değildi.. | İsim ve tarih yazılı olan birinci say- ı fayı takip eden say |l | | Çevirdim, çevirdim. Bir sayfaya gelmiştim ki, baş ta- rafında, sulu boya ile renkli olarak yapılmış gayet güzel bir kâlb res- mi vardı. Üzerine bir ok saplanmış- ir kaç damla kan siziy: Altında kırmızı mürekkeple, ga- et ince bir ucla yazılmış, hatıralar vardı. Serle 1 «Benim yem...> idi. Vapur gelmişti. Hemen atladım.. | Güvertenin serin, rüzgârlı bir kö- zaten hi- 'ordum. gazeteve koşmuya karar aki bun- dan iyisini mi yazacaktım? Hikâ yeyi aynen kopye ediyorum: ... BENİM HİKÂYEM 5 Haziran 1935 Bugün bütün vücudümde müt- hiş bir kırıklıkla uyandım.. halsiz- lik, iştahsızlık, nevmidi var. n mevzu arı mek, yalnız kalmak istiyorum.. Ka famın içi bomboş.. ne düşüneyim? Tıpkı gönlüm gibi... En neş'eli ça- ğimda, bu (durgunluük,.neden? 19 yılımın baharı, bir rüzgâr gibi, ça- bucak geldi, geçti.. fakat, bu geçen yıllara bahar denir mi? OL.. çok sı- kılıyorum., 1? Haziran 1935 Dün akşam, babamın sözleri bir diken gibi battı.. insanlar, karşila- rındakini niçin anlayamıyor?.. Hayat ne kadar gülünç.. maskeler altında hareket ediyoruz. «Kızım bir der. din var rm?> diye bana sorarken, sanki, dertsiz insan olmadığını bil- z oluşuma, bedbin yemo Üüzüldükleri mu - ben memnüunüm. mek istiyorum.. — gözlerimden bu karanlık adeseyi çıkarmıyacağım. bu bir Tuh hastaliğı mı? Belki;, amma, ben memnunum... 25 Hazirı Hetkes, bana ayni suâ | Neden durgun ve bhedbinsi İnsanların ahlâk ve fazilet ğuna hükm im geliyor.. bu sualler, merak ve tece leri, benimle samimi bir sa, yeni bir dedikodu mev- zuunun İpucunu clde etmek gay- retinden mi ileri geliyor?.. Ben i - kinci ihtmale kuvvet veriyorum.. daha doğrusu buna inanıyorum.. bütün insanlardan nefret ediyo - rum,. of.. yeryüzü iki yüzlü İnsan darla dolu.. Tanrı bizi yaratırken, bir yüzle yaratmış.. bir de bizim yarattığımız ikinci yüz var.. Hayatta, — birincisini — görmek |mümkün değil.. harkes bir palyaço gibi, ikinci takma yüzle sahnede. Etrafıma bakıyorum.. bütün in- enlar, bir cüzzamlıdan kaçar gibi doğru sözlerden, hakikatten kaçı- yorlar.. — V 4 Temmuz 1935 Dün gece, istemiyerek, zorla tiğim Belvüdeki baloda, o genç dök- tor da, ayni suali soruyordu” — Niçin bu kadar durgunsunuz, Selma hanım?.. Genç doktor Ekrem, bir hastalık mı teşhis edecek, bu suali onun i- çin'mi soruyor?. Gençliğine, yakı - şıkh oluşuna güvenen, battâ biraz zü ile karşıma çıkıyor.. gece yarisı na doğru : niçin | ĞÜMMLARDA UNN FEKELAN NUNUN sEYeEbANAEN Nü aN LüKaemu aat yaNi a danaNdali ayasanemaaızANNN K TETRANmAN ada ilmi üi in düşün vesamaanme | bilmiyorum.. derin derin düşün - nim durgunluğuma, | ayı pembhe değil, siyah gür - | den biç bir şey kâybetmemiş oldu- | kadar da alâkadar oluyorlar.. fakat, | da guruürlanan döktör da ikinci yü- | lar boştu.. Her | sayfanın üzerinde beş on nokta var- | — SBizi biraz gezdireyim.. deniz kenarina çıkalım.. hava alınız.. açı- hrsınız.. dediği vakit. gözlerinin içine sert sert baktım.. onu, orada hemen tokatlamadığıma pişma - nım.. acemi aktör.. 15 Temmuz 1935 Doktor Ektem, bana tesadüfle - tmi siklaştırdı.. buna tesadül de - Yip geçeyim mi? Ne bol tesadüfler bunlar?.. Kondi kendimi gülünç vaziyete sakmaktan korkarım.. Ek rem, beni kolluyor u bek « liyor., iskelede, vapurda, akşamları bahçede, boyuna rastlı; . bir akşam, vapurda köye yolu min için bir işık seziyordum yayım?. leyecekti.. fakat, bönden fırsat bekliyordu. Doktor Ekrem namamıştı: — Selma hanım, demişti, sizde, uzun zamandır, bir ruh bezginliği seziyorum. hastam olmayı kabul ediniz.. bana itimad gösteriniz.. ha- avuçlarıma bırak1ız. sizi teda deceğim.. B ayan “Knüudsen, İskandinavya memleketleri kadınlarını pek ax andıran siyah saçlı, Norvı bir y kız... Pari& mahkemelerinden biri - nin huzurunda ispatı vücut etti. Bu genç kız, komşu memleketlerden bi- sup olan genç bir baronu güzelliği ile teshir etmiştir. Muha- kemenin cereyanından anlaşıldığına göre baron, genç kız uğruna bir mil- İyon 300 bin frank kadar sarfetmiş- tir. Fakat son zamanlarda genç kız, kını elinderi kaçırmak endişesine düşmüş.. bunun için bir vatandaşın sile oyun kâğitlarile fal açan yü yaparak âşıkını kendisine yacak olan Madam Tanis adın- da bir falcı kadına müracaat etmiş- tir. Bayaân Knudsen bir çok kereler fal- kadınla — görüşmü Kendisine her seans için 400, levka: lâde seanslar için de (180) bin frank vermiştir. Bu suretle falcı kadının, genç kadından — sızdırdığı paranın miktarı iki milyon franga baliğ ol- müştür. Fakat Knudsen, yapılan büyülerin bir tesirini görmemiş, bilâkis âşıkı- nın kehdisine karşı olan muhabbeti- nin günden güne azalmakta olduğu- nün farkına varmıştır. Safdüliğine kurban olan Norveç güzeli, ancak o zeman bir dolandırıcılığa kurban olduğunu anlamış. mahkemeye mü- racaatle Madam de Tanis aleyhine dava açmıştır. Büyücü kadın mahkemede Norveç güzeline ayni miktarda ödünç para verdiğini iddia etmiş ve hesap görü- lecek olursa, müşterisinin kendisine borçlu çıkacağını söylemiştir. Fakat büyücü kadın, müşterisi için hiç bir hesap tutmadığından Knudsen- den 189 bin frank aldığını iddia et- miş ve Norveç güzeli de mühkeme- ye beheri 50 bin franklık olan dört çekin dip koçanını ibraz edebil - miştir. Knudsen haftada dört defa faler kadına gidermiş. Bu nokta da mah- kemenin nazarı dikkatini celbedin- e: ve büyöcü xıunı,!ı,.guvlkwııgiğel v Jetmiştim. Gözleri, köpüren sulara dalmıştı.. Güneş ufukta batmak üzere idi. Doktor Ekrem susmuştu. Sonra ağır ağır sözlerine devam etti: | — Kendinizi çok kısa bir zaman- |da, güzelliğiniz kadar kuvvetli bir neş'e içinde bulacaksınız. hayatın bütün zevki ve hazzı, şimdiye dar gi üzden uzak olan yeni bir kahkaha ve saadet öleminde sizi kucaklay O akşam, döktor Ekremi dikkat- |e dinlemiş, hiç ce yorum.. gelip elim Yuğu vâkit, önüme baktı; tırlıyorum.. kulaklarımd bana itimad e- diniz., sizi iyi edeceğim, Sonra koluma girmi yâri, onun bu hareke! . gayri ihti- müsaade ne n Fenerbahçes (Devamı 5 nci rayfamızda) Ağır ağır, sü Büyücüye 2 milyon frank kaptıran kadın "ee suçlunun &vukatı hemen atılarak şu müdafaada bulunmuştur: — Tabil değil mi?. Bir falcı ka « dına sorulacak pek çak şeyler bu- lunabilir. Meselâ Bayan Knudsen kendisinin gebe olduğundan şüp- he edince hemen Madam de Tanis'i İgörmiye giderdi. Norveç güzelinin, feleayı ziYâretinde muhtelif mesele- | ler halledilirdi. Falcının, müşteri- sine tavsiye ettiği başlıca iki ilâcı vardı. Bunlardan biri para sakla « mak için bir barut torbası, diğeri de sevgilisinin aşkını muhalaza *- çin muskalardı, Suçlunun avukatı, bunun üzeri- ne şu müdafaada bulundu: — Yapılan tedaviden bir fayda görülmemiş ise, Tanis bundan mes- ut olmamalıdır. Çünkü Bayan Knudsen, yalnız barut torbasını muhafaza etmiş, muskaları atmış - tir, Neticede mahkeme büyücü ka « dım 3000 frank para cezasına ve 60 bin frank tazminata mahküm et « miştir,