ha Akdeniz boğuşması Akdenizdeki İngiliz filosundan daha kuvvetli bir İtalyan donanması yapmak istiyorlar İtalyanlar dört senede iki dritnot yapacaklardı; bunun yalnız biri ikmal edilebildi, diğeri de yapılıyor bugünlerde denize 35 luk bir zırhlı indi z Vitory dritnotun - yapıln » Benita asına 934 senesi, nin bu aylarında başlanmıştı. O za- man İta n gazeteleri çok şeyler '7 de bitecek olan ve her ton olan iki dritmot bir hp bittikte' sonra İtal - yanın Akdenizde mühim bir kuv- vet Öde etimiş olacağını süylediler. O kadaz ki, İtslyanın yeni yaptı - racağı bu iki dritnot ile İngilte - renin Akdenizdeki filosuna üstün bir kuwyet elde edeceğini bile söy- | lersekte gocikmediler. 934 senesi - nin hatırda kaldığına göre Haziran, temisüz aylarında İtalyan gazete- lefi bu mevzu üzerinde pek hara - retli neşriyatta bulunmuşlardı. İtalyan donarımasının bu iki dritnot ilep hem de her biri 35 bin tonluk gibi en cesim birer çelik | kale ile takviyesi İngiliz amira! İ rinin gözünden kaçamazdı. Bundan sonra cereyan eden vukua! ise bu- duruyordu. Fakat artık şu son bir kaç senedir İngiltere alabildi; silâhla 'a girişmiştir. İtalyanlar 934 te en cesim | ne dritnot yaptırmıya kalkıştık - tan sanra İngilizler de az çok eski- miş ne kadar gemileri varsa bunla- rı yeni baştan tamir etmiye baş « lamışlardır. Öyle ki, mevecut İngi « liz kruvazörleri yeni baştan silâh- lanmış, yeni baştan değiştirilmiş - tir. 934 ten bu seneye kadar ise ne- ler olduğu hepimizin hatırında ve | gözü önündedir. 935 senesi Habeşistan muharebesi | çıktı. 936 da İspanyada dahili harp | çıktı, hâlâ devam ediyor. İtalyanın | Şarki Afrikada bir imparatorluk | kurmuş ölması, İspanyaya asker | (,0 gu, Musolinin adı olan (Beni- | göndererek bitaraf olmadığını ale- | M ehtaplı geceler.. bilmem neden benim — kalbimde birdenbire | genlik ateşini tutuşturur ve beni bundan tam 30 yıl evveline sürük. leyip götürür.. Gençlikte sayısız gelip geçen aşk maceraları içinde bir on dakikalık bir mâaceranım hafizamda bu kadar yer edeceğini hiç tahmin etme - miştim. Bunu da ötekiler gibi bir yaz gecesi safası olarak yâd edip defteri kapar ve kahramanı — olan | © geceki sevgilimi bir daha hatır « lamazdım. Bu nasıl oldu?. Siz de merak ettiniz değil mi? 30 sene evvel.. henüz 30 uma bile basmamış toy. bir delikanlı idim. Evlenmek, çoluk çocuk.. mefhum- Akdenitdekl toplaraan.. | Hirken, 934 senesindenberi olan ve hâlâ bitmiyen şeyler de göz önüne geliyor. Gemiye verilen (Vitoryo - Beni- | to) ismi bir taraftan İtalya Kralı - nın adı olan Sa Majeste (Vitoryo) to) dan teşkil edilmiştir. nen söylemesi tabildir ki, yine İn- | eernmnumaımunnasunnnanmaauuucunununam amirallarını -düşündürmüş, durmuştur. Onun için 1642 sene - sinde ikmal edilmek üzere İngiliz ami 1 büyük bir deniz prog - ramı yaptılar. Hava ve karâ ku giliz Bugük İngiliz harp gem'lerinde | Küin Erxabet | mu gösterdi, Vitoryo - Benito'nun eşi olan dritnotun inşentı devam e- diyor. Onun daha denize inmesi za- mabdi gülmemiştir. Bununla bora « ber bu sene zarfında o da denize indirilecektir. İtalyanların 934 te yeni bir prog- Tamla ortaya çıkarak Akdenizde, istikbalde büyük bir değişiklik ya- | pacak kadar deniz inşaatına giriş- melerinin İngiliz amirallarınca ih- mal edilemiyeceği üşikârdı. İngil- tere o zamandanberi bahri ata yeniden girişmiş oldu. Geçenlerde | Fransız parlâmentosunda tetkik e- dilen bir raporda zikredilen ra - kamlları «Sön Telgraf. in bu sü - | tunlarında uzun uzadıya anlatmış- 'tık. İngiltere, kaç zamandır tathdidi teslihat için faaliyette bulunarak denizde, karada ve havada silüh - ların azaltılmasını müdafaa — edip | Edebi Roman No: 66 vetleri de o nisbette arttırılacak yenileştirilecektir. Bunun için or- taya konan para, her senenin büt- çesindeki rakamlardan başka ayrı- | ca 400,000,000 - İngiliz lirasıdır. Bu | para beş sene zarfında sarfedile - | cektir. Akdenizin İtalyan denizi oldu - | ğunu, İngiltere için bu denizin olsa olsa İmparatorluk aksamı arasında kısa yol olmaktan başka bir şey ol- madığını si | vap olarak İngiliz Hariciye Nazırı ' | | iyen İtalyanlar, ce'- Bay Eden zamanında cevabını ver- miştir. Akdenizin İngiltere için kı- sa bir yoldan ibaret değil, belki İm- paratorluğun damarı olduğunu söy- lemişti. İşte Vitoryo - Benito dritnotu da denize indirilen İtalyanın Akdeniz- deki kuvvetinin artmasından, İtal- yanların denizciliğinden bahsedi - | Tatsız bir hediyel Müstehcen kelimelerle dolu bir plak çıktı v iyana Ceza Mahkı garip dür. bir davayı tetkik ile meşgul - Davacı, Viyananın — tamırımış tücearlarından altmış yaşındaki bir zattır. 10 gün kadar evvel bu tacir et - n 60 nc1 senej devriyesini tes' miş, tabif bir Şok arkadaşlarında da hediyeler almıştır. Arkadaşları ve aileleri akşam sof: ra başında, gelen hediyeleri gör - paketleri bi- başlamışlardır. mek istedikleri rer birer açmıy Hepsi tacirin şerefile müte: birer hediye olduğu için herke dir ederken sıra en alttaki pakete gelmiştir. Bu paket yuvarlak - olduğü için berkesin merâkını da uyandırmış, açılınca içinden bir kaç gramofon | plâğı çıkmıştır. Tabil derhal plâkların çalınma - | sına başlanmış, fakat ikinci plâğa gelince iş değişmiştir. Çünkü bü plâk, baştan başa küfürle dolu ve müstehcen imiş. 'Tacir kendisine böyle bir hediye gönderen zatı anlamış ve aleyhine haysiyet davası açmıştır. Hediyevi gönderen, bu işi şaka için yaptığını süylemiştir. Kano meraklısı Kanpadalı Mülâzüm Jorj Smit (Ka- no) meraklısıdır. Şimdiye kadar bir çok denizlerde, derelerde, nehirler- de kano ile seyahat eden Mülâ - zım Smit tam 50 bin mil katetiniş- tir. Ufacık bir kano ile bu kadar çok gezen mülâzımın maksadı, kano ile devriâlem seyahati yapılıp yapıla- miyacağım tetkiktir. Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz e| Çıkar çıkmaz treni sordum. Dört saat sonra olduğunu söylediler. Fe- na halde canım sıkıldı. Fahkat ben hemen buradan uzaklaşmalı idim. Bir şoföre yaklaştım. — Tren dört saat”Ronra kalkı - yor'Beni dört statlik bir istasyona götürür müsün? Treno oradan bi- neyim. Hem zaman kaybetmien, hem yollarda eğlenmiş olurum. İci yarı, genç şoför güzlerimiz içine bakarak: — Bu gibi eğlenceleri, seyahat- leri her vakit biz yaparız! dedi. Hay hay bininiz! Yıldırım hıziyle Bgittik, Çöl, vaha, hurmalık suluk, bataklık.. geçtik. Güzel bir hurma- likta durduk. Yolun yarısında imi- i r ,| şiz. Şoför atladı, kapıyı açtı, natik [ bir sesle: lbışkı bir şey sormadılar, © —- Burası, dedi, cenebi madam - | ların en çok beğendikleri eğlence | yeridir. Emrinize hazırım! — Ne emri? [ — Yani bütün arzularınıza. Bil - hassa Avrupalı, Amerikalı madam- lar, matmazcller mahrem eğlence- ler için buraya gelirler, ” Dedi ve cevap- vermeme mey - dan kalmadan beni eğlendirmek için ne İâzımsa hiç birini amarke etme- di. Ses çıkarmak işime gelmezdi. Banıa ne olduğumu, pasaportumu, hüviyetimi sormadan yola çıkaran bu adamdan istifade etmeli idim. Nihayet müthiş bir vorgunluk için- de istasyona geldik, yüz dolarımı alarak beni trene bindirdi. Trende Kahireye kadar — biletten »» vol - cuların tavsıyesile Seksapel palas o- teline indim Beni güzellik düşkünü, yaş geçki- bir eenebi mis olarak karşıladılar pa gaport işi müşküle sardı. Burası için vizem yoktu, Elimdeki pasaportun bağlı olduğu hükümetin de burada konsolatosu yoktu. Pakat kapağı bir müslüman memleketine atmış- tıra, artık korkum yoktu. — Ben Çinli değilim, İstanbullu- yuüm, — Fakat orası için de vizeniz yok. — Buradan vize alabilirim. Tam yirmi gün lâzim gelen yer- lere baş vurdum. Aradıklarım için ya şimdi Çıktı, diyorlardı; ya gel- medi, Yarın uğrayınız, Yirmi birin- ci gün kâtibe benzer birisini gör- düm. İşi üstü kapalı anlattım. on altı sene olmuş. Sormadan vize veremezler, Alınacak cevaba göre müamele olunur, Otele on dolardan fazla veriyor - dum. Cobimde kırk elli dolar kal- | mıştı. Yüzüme bakan yoktu, çünkü bakılacak yüzüm kalmamışlı. Çin dedi. Memleketten çıkalı | ları kafamın içinde bir tek kelime ile hulâsa edilirdi. — Kadın.. Zaten bu yaşta olan kim böyl düşünmez.. Ben de her genç gibi | /| hovarda idim. Ben de her genç gibi her gün bir macera peşinde koş » mak isterdim.. O zamanlar Boğaziçinin şöhreti vardı... Aşk, hayal, kadın.. Her şey | | orada idi Biz de Büyükderede otur- duğumuz için bu şiir âleminin için- de yaşıyorduk.. Yaz geceleri.. de- nizde sandallar ve şarkılar., yalılar- | dan kahkahalar yükselirken iki ar- kadaş biz de bahçelerin koyu renkli gölgeleri arasında mektuplaştığımız | çiçeklere birer kelebek gibi gelir, onlardan hiç olmazsa bir öpücük almıya uğraşırdık. Bir temmuz gecesi idi. Mehtap Boğazın koyu renkli suları üzerin- 1 rpintiler yaparken biz de Fıstık suyunun tepesinde ulak bir dibinde bir aşk macerası ya- şıyorduk. Yanımda o zemanlar Bü- yükderenin en güzel kızlarından bi- risi vardı.. Bu, uzun sarı saçlı.. mavi gözlü.. narin, tüy gibi bir dilberdi. Hayatı henüz kafes arkasından görüyor ve vücüudüne değen yabancı bir er - kek eli sanki ona şeytan! bir şeh - vet aşılıyormuş gibi gaşyediyordu. Yumuk elleri avuçgmun içinde, başı omuzumda.. tir tir titrediğini duyuyardum. Etrafımızda derin bir süküt vardı. Biz bu sükütu bozma- | mak için sanki konuşmıya bile ce- saret edemiyorduk. Denizdeki mehtap parçaları ya - vaş yavaş azalıyordu. Bir aralık bil. mem nasıl öldü. Kız birdenbire doğ- ruldu: mi.. dedi. Beni alacçaksınız.. ğil |— — Ben o zaman öyle mes'ut ola- cağım ki.. — Neye cevap vermiyorsunuz?. — Siz bana ilk ve son aşkı tati dınız. Eğer ben sizin olmazsüm rüm Ne yalan söyliyeyim. O zamana lü- kadar benim âdet yerini bulsun diye ökse gibi kullandığım (seni alaca- gam.. bana varır mısın?) sözlerinin böyle bir netice vereceğini hiç ümit ; etmemiştim, Yine ayni nakaratı de- var ettim: — 'Tabi generalinin ölesiş terek hastalığımızın karak bir tezahürüydü. Otele ki tacir geldi. Benim vaziyetimi öğ rendi. Cevap gelinciye kadar ve şayet gelmezse daimi olarak evine çocuk bakıcısı almak istedi. Sekiz | çocuğu, iki karısı Varmış. Bu kadar masum dolu bir aile ocağına bir hastulık kumkuması halinde gir -« meyi vicdanıma -biraz kalmış de- mek- yediremedim. Reddettim. Ben de olmıyan tek hastalığı ileri sür - dürmm: — Ben veremim. — Teşekkür ederim. Açık yürekli ve âlicenapsınız. Dedi. Yan salona göçti, garsona bol süblimeli biz banyo emretti. Ağzını, yüzünü, bütün vücudünü süblime ile temizledi. Akşam Üüs- tü de artık uzaktan konuştu: — Otele emrettim, cevabınız ge - linciye kadar hesabınız. bendedir. Şayet aksi bir cevap gelirse otelci bana telgraf çekecek, sizin için ge- ne düşüneceğim. âşık olması müş- tistik (Devamı var) İ | ine düşkün bir Sudanlı | — Eğer sözünde durmazsan ölür- ciye kadar vicdan azabı duyarsı Bütün mehtaplı gecelerin 2zehirle lar.. Bıyık altından güldüm. Ve mırıl- dandım — Peki, peki.. Aradan yıllar geçmişti.. Mület - tiş olmuştum. Anadoluda bir kaza- da teftiş vazifesile bulunuyordum. Bir akşam arkadaşlardan birisinin ziyafeti vardı. Bizi de davet ettiler. Gittim, yedik, içltik, kahkaha at- tık. Nihayet arkadaşlardan birisi Yahu.. dedi. Bizim — müfettiş bey buranın karı âlemini bilmez.. Bir karı oynatalım.. Bu söz sanki het din Mmacerası a ti. Herk esi bin bir ka- latmıya teşvik 3 dedim. Biraz sonra adin oda - dan girdi. asırın donuk raplara garip bir kadın. tı. Şarkılar yükseldikçe içkiler art- tı. İçkiler arttıkça şarkılar yüksel - di. Ben bir aralık dışeri cit Kaorldorun ufacık — penceresinden biraz hava almak istiyordum, Gü- — Camdan elbise 'Koca bir elbise 45 — Sözünüzde duruyarsunuz.. de- | çok kolay katlanıyormuş! Camdan elbise gişen vargete artlatlari öyle giderse bakalım daha B neler işiteceğiz? Almanyada bir mühendis camdan elbise yapmayı düşünmüş ve buna muvaffak olmuştur. Bu ih- tiraını da Amerikalılara satmıştır. Şimdi Almanyadan başlıyarak A- merikaya kadar bütün - Avrupada. cam elbiseler moda olmuştur. Cam elbiseler içinde gördüğünüz varyete kızları şeffaf elbiseler için- de vücutlerini öyle parlak gösteri-” yorlarmış ki.. bu yüzden varyete müşterilerinin adedi günden güne artmıya başlamıştır. Çünkü kızların bütün harekâtı, vücutler, kalçalar, âyaklar, bacak- lar gözünüzün önünde bir kat da- ha parlıyarak canlanıyorlar, Bundan başka bir çok kadınlar da kendi mevzun vücutlerini daha iyi gösterebilmek maksadile cam » Mehtaplı bir gecenin hatırası Yazan : Zeki Cemal Bakı zel bir mehizp vardı. Manzars pek nefisti, Uzaktan gürüş bir dere kıvtilk kıvrıla akıyor. Karşıdaki çamlı GAĞ ların koyu renkli tepelerinde Ş” lar parlıyordu. Derin bir süküt hef yeri kaplamaştı. Bu esnada birden! bir bay © kuş kanatlarını çırçıplak karşı eVi üstüne kondu.. ve korkunç - & haykırdı ve bir köpeğin adı WlUr ması da sessizliği yırttı. Dalmıştai- Birdenbire bir kadın elinin elime değmesi ve bir kadın sesinin Çi” lamasile kendime Müfettiş Bey,, rachtabına benz Ne fayda, ile kıvrandırdıktan ve böyle sefö * an sanra Zaki Comâl gram geliyor ve T venmümameniS ddi TAŞİĞÜ dan elbise yapmış'ardır. Bütün elbise 45 gram gelmektt ve katlandığı zaman da bir mendil büyüklüğünde olmaktaymış. Camdan elbiseler bizim bildiği * miz camdan olmadığı için güneşt karşı da mahfuzdur. Elbiseyi gi * yen kadına güneş gelmiyormuş. BU nu görenler camdan şemsiye imir lini de düşünmüşlerdir. Filvaki bunu düşünen fabrika * tör bü yüzden birdenbire milyo * ner olmuştur. Çünkü bilhassa plâj zamanı cam şemsiyesini açan dil * berler bunun sayesine giriyor Ve güneşin ültra - viyolet şuaı içe Bgirmediği için rahat ediyorlarmış- Bu cam elbiselerin fiyatı da çok pf* halı değilmiş. Masmafih pek yakında İstanbül larında da cam şemsiyeleri gö- rTürsek 0 zaman merakımızı iyi tatmin etmiş oluruz.