İstanbulun ilk plânı yapılan ve buseneenkalabalık sayfiyesi giliz kralı Edvard, yeni yez, büt beklenen bir pi: &, ha gelecek... Hal dan, bizim ( psonu ve Dük © Safir etmiye İki sevda stan! haberden, lan bu mes'ut geliyor ki, ha« , bizzat yeni evlilerden baş- şe bilmiyor a bu münase- lâfı geçti.. Avrupayı kolaçan o - vefadarım Zoki Cemal iki hafta kaldığı Ya pPlâji hakkında, en salâhiyettar Tahatı verdi. Güle anlattı: — Dük dö Vinds: Dulün ne kada , dedi, İstan- hna r dur. Güzel- deyince, ©- ağmen, çok u İk, konfor, asri te İ yaya banyo almıya Bidiniz. yaptığınız masrafla Ma - Mayada bir haftadan fazla şahane Yaşarsınız. Meselâ bir karı koca, Yazın, İstanbı '2miye, gazinoya gitmesin de, bu Barayı tasarruf etsin.. toplanacak Yekünla, Mamaya'ya kadar bir se- Yahat yapabilir, orada, güzel ve ©y günler geçirebilir. ... ml:şmıun trende konuşuyoruz. Ye- öye geldik.. pencereden başı - ZI uzatın baktığımız vakit, kıy- v_ih dostumuz Refik Ahmet Se- ğ.:m.'.’" istasyonda bizi bekledi- li gördük... dik Ahmet Sevengi!, kendisi- İle b_&'l Müfrit nezaketi ve tavazuu zi karşıladı: w, Köyümüz şerefli misafirlerini VBt ile selâmlar... _Rdik Ahmedin, deniz kenarın - n;hâ köşküne, ağır bir yürüyüşle S İklkıda vardık, Antrede geniş, vn hı koltuklara kendimizi bıra - A, denizin bütün serinliğir | ve kok Usunu kucaklayıp gelen tüz - Mama- | | | ulda, beş pazar plâja, | ) nize.. sağdaki, | lerin kiracıları Röportajı yapan eee Reşat Feyzi gâr, bir sayfiye yerinin sembolü olarak, karşımıza çı ilk tatlı sürpriz idi... Kahvelerimizi içerken, Yeşilkö- | yün güzelliğinden bahsedili yegâne ikan yf Trenler ucuzladı. Florya yakın.. ö- nünüzde geniş Marmara, bu rağbet, burada seliti.. Yeşil - Fransız mühendisi hor yer- de olduğu g da ev kii » Ba ral y Bütün yollar | Uvazi.. eskl- kalabalık sayfiye köyüdü!: iribirine amud ve den daha bakımlı olurmuş. Bu ar filânın nın malik: Roman üstadı 'et etmek yize vermedi, alktık.. köşkün önü güzel soyunduk.. haydi de - | ldaki komşu köşk- | denizde.. Plâj kazığı yemeden, denize gir- mek te mümkün oluyarmuş.. şükür Allaha.. dört tarafı denizle çevril- miş olan şu canım İstanbulda, tuz- lu suyun vücudümüzü sarması için yapmak mecburiyetinde kaldığı - mız masrafı, acaba, başkaları nasıl a, karşılıyor?.. Sular ında.. düzgün bir deniz.. den balıklama atla - yan bir kaç bayan, gürültüsüz sa- hillerde, tatlı kahkahalarile akisler yapıyorlar... Plâjlarda, gürültüden âdeta ku - tam dalgasız, sol taraftaki o- telin iskel | laklarımız patlarken, burac âsabımız dinleniyor.. Yazın kadar istenen, sevilen bir şey yun üzerinde, sırtüstü, hareketsiz yatarken, bütün yorgunluğunuzun gittiğini hissediyorsun İlikleri - nize kadar, fiflik, bir haz yayılıyor.. Az ilerdeki kotrada, bir Macar kadını, şarkı söylüyor., Kotranın & tarafında oturmuş, yanık vücutlu sportmen bir delikanlı kitar çalı « yor.. ve siz, denizin kucağında, açık, bulutsuz, mavi göğü seyrediyor - sunuz.. Bir rüya içinde gibi, bir ha- yal âleminde yaşıyor gibi... ... müuştu.. deniz bizi acıktır- k gilmiye hazırlanırken, Refik Ahmet, yemeği beraber ye - mek teklifinde bulunı Bu teklif, öyle bir anda yapılmıştı ki, redde- dilip edilmediğini siz takdir edin.. İştihalı bir yemek yedik.. Kah « veleri de höpürdete höpürdete iç- tikten sonra, oturduğumuz koltuk- lara sanki, daha ziyade bağlanmış- tık.. Gözümün önüne İstanbul geldi.. Sıcaktan yanan, tozlu yolları, kala« balığı ile İstanbul. Kalkacaksınız, trene bineceksiniz.. Sirkeciye çıka- Kotra tçinde bir çifta bir rahavet, bir ha- | Ş Avrupada bir | plâj ne demektir ? Oranın en lüks plâjında Kuruşa banyo yapmak kabil caksınız,. Ciğer, köfte kokulu Babı- | &li caddesini geçeceksiniz.. ve mat- baaya gidip çalışacaksıtız.. Aman yarabbi., Fakat, gitmesen olmaz.. | Her günkü işler görülecek, ber gün- kü yazılar yazılacak.. Ben bunları düşünürken, âdeta dalmışım, hattâ hafif bir uyku bas- “rmiş.. Arkadaşlar: — Bu treni kaçırmıyalım, dedi « ler.. Sanki ben değil, du.. Ceketleri giydi ru gidiyoruz... lüm kalkıyor- Şu saatte, güneşin altında, şehre dönmiye mecbur olmıyan insanlar, ne kadar mes'ut.. Biz ceket, gömlek, yaka, kravat içinde, cendere altın- da imiş gibi, ter dökerken, evin yo ile dolaşan insan- â haset ile bakı - siyah gözlüklerinin altın - dan bizim halimizı yorlar gibi... Biz, cak insanlarız: De: yoruz. gülüy: hakil 20 acı » en acına- uzaklaşı: ... Tren kalktı.. elveda!. Yeşilköy, nde, mavi denizin diz- gelen Londra gazı ningradda bir İngi artistinin tevkifinden bahsediyor « lar. Bu gazetelerin yazdıklarına gö- Te, dansöz Eva ile hemşiresi İvi Lin- den bundan on iki hafta evvel Le- tereye dönmek üzere idiler. Gece yarısı iki hemşirenin oture ideki odanın kapısı yı arı bir inla beraber içeriye girdiler. Taharri memurları anan ka- dınlara hiç seş çıkarmadan yatak- tan kalkmalarını ihtar ettiler. Ka dınlar yataktan kalktılar. Taharri memurları da dört saat kadar oda« nın her tarafını aradılar. Memurlar, sabahın saat beşinde yine hiç bir şey söylemeksizin Eva- yı alıp götürdüler, hemşiresini de serbest bıraktılar. İvi Linden hemşiresinin nereye ötürüldüğünü ve niçin tevkif edil- diğini bir türlü anlıyamadı. Anlaşıldığına göre, Eva bundan on iki sene evvel Lovenburg is - minde bir Alman caz şarkıcısı ile evlenmiştir. İvi Linden İngiltereye tek başına Gdöndükten sonradır ki, orada hem- şiresinin casuslukla itham edilmek- te olduğunu öğrenmiştir. Evvelce bir Rusla evlenmiş olan Eva Rusyaya bir defa daha git - miş ve arada iki sene kalmıştı. Geçen Eylülde Eva Leningradda Zina isminde bir kadından bir mek- tup almıştır. Bu kadın Eva'ya eski kocası ile birlikte yaşamakta oldu- ğunu bildiriyor ve bu sözlerini te- yit etmek için de beraber çelilmiş fotoğrafları mektuba leffetmiş bu- Junuyordu. Genç kadın bu mektubu almca, hemşiresile beraber Leningrada git- miş, kocasını bulmuş, boşanma da- vası açarak ayrılmıştır. Eva bun » » istasyona doğ- 86 —SONTELGRA F — 23 Temmuz 193 Normandinin Kaptanı bu meşhur yolcuyu anlatıyor ! M aruf Alman sinema yıldızı Mar- €etmek üzere Armerikadan Avrupaya dönmüş. Pek tabii olarak kendi memleketi olan Almanyaya gidip tatil günlerini orada geçireceğini zannedersiniz değil mi? Hayır! | — Fransızların meşhur. Nürmandi | Transatlantiği ile yaptığı son se - yahati gözetliyen gazeteciler, va - pur daha Havr limanına girerken, güverteyi, ka saloriları is- tilâ etmişlerdir. Vapurun k alârı, | aptanı şöyle anlatı - yor - Marlen türmek haki Arti da en nadide mü. nu tahmin etmek güç değildir. Bi ningradda bulunuyorlardı ve İngil« * dan sonra da Sabarovski | bir Rus tercümanı ile evlenmiştir. Genç dansöz bu süretle Sovyet ta- biyetine girmiş bulunuyordu. Tekrar hemşiretile İngiltereye dönmek istediği sırada, gelmişler ve bu iki hemşireden bi- rini tevkif etmişlerdir. Bu işin meraklı bir tarafı da Eva- nin eski kocası olan Lovenburg'un sonradan evlendiği karısile birlikte ayni günde Leningradda tevkif edil- miş olmasıdır. Kitap _ı_neraklısı ngilterede Aspley ismindeki ka- sabada oturan bir İngiliz, kita- ba merak sarmış ve hayatında öyle |- kiymetli kitaplar elde etmiştir ki.. öldükten sonra bu kitapların kıy - | meti tesbit edilmiş, (250.000) ingi- liz lirası tahmin edilmiştir Kitaplar içinde çok güzel ve eski olanları varmış, len Ditrih bir müddet istirahat | bi bir yolcuyu gö - | CASUS KADIN Neden tevkif olundu? Burası hemşiresitarafından da anlaşılamadı Ka Almanlar beni hiç sevmezler neden ? bilmem tist gazetecilere şunları söy- e. Şilez — Ben Fransızları ve Parisi çok seviyorum. Havr'a her gelişimde içimde bilinemez neden, büyük bir haz duyarım. Lâkin bu sefer Pa- riste çok kalamıyacağım. Ancak terzilerimi ve modistramı görebi - leceğim. Ondan sonra kızımla be- raber ya İsviçreye, yahut Avustur- yaya gitmek niyetindeyim. Üç ay orum. — Alm yecek misi- a gitmi bir filmi! «Kadın ve O- ındaki filmi... şı Ola 'n ziyade kimi tercih ediyorsu! — Gari Kuper” — Tati ne yapacaksınız? im ve biraz okuya- Anadoluda bir evlenme Çocuk ve çocuğun torunu aynı günde evlenmisler wes Wiener Journal nin Ankara muhabi: ne günderdiği bir eden alarak yü: aç bir baba ve bü tur, 57 yaşında olan türirin 24 tane ço- e torunu ve olmuştur. Bu torunla hallacın 3 tanc de lu ayni günde evlenmişler Türkiyenin en çok çocuklu aile babası olan hallaç çok büyük bir şe- rof duymalrtadır.» Hindlilerin merakı H intlilerin en çok »ehemmiyet verdikleri bacaklarıdır. Mec - bur kalmadıkça tramvaya, otomobi: isminde | polisler | le, -hattâ şimendilere binmiyen ntliler son zamanlarda bisiklete merak etmişlerdir. Hindistanın tanınmış ithalât mü- esseselerinden birisinin yaptığı is- tatistiğe göre 8 sene evvel Hindis- tana hiç mesabesinde bisiklet gir - mişken bu sene gelen bisiklet ade- di milyonu geçmiştir. £ in bu merakı yüzünden meşhur İngi- lir bisiklet fabrikatörleri, fabrika - larının çalışmalarını iki misline çı- karmışlardır. Ş KAYIP ÇANTA VE EVRAK İçinde nüfus kâğıdı, evlenme cüz- danı, iki şahadetnamo ile İsmail na- mına iki bonserviş ve daha bir kım mühim evrakı ve bazı havi bir çanta, kahve rengi liz derunu vel Eminönü - Bebek tramvayında zayi olmuştur. fınazar yalnız mezkür zati evrak- ları bulup ge 1ca memnün edeceğimi iyorum. Adresi Çarşıkapı Bileyiciler sokak 52 nu » marada Ârsen yanında Necip.