11 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

11 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No : li olursanız b Sokak âdeta bir muharebe mey- danına döndü. Kurılan kafanın, pat- layan gözün haddı hesabı yoktu. Mahalle heyecan içindeydi, Ev - lerden kafesler sürülmüş, beyaz baç örtülü kadın başları, olandan biten- den bihaber, etralı seyrediyorlar, yalmayak sokağa fıtlayan çocukla- vın yaygaraları, çığlıkları: — Yangın var! — Can kurtaran yok mu? Seslerine” karışıyor, etrafta san- suz akisler bırakıyordu. Bu gürültüye ne bir polis, ne bir jandarma gelmişti. Matbasi askeri- yede bulunan askerler müdahale etmemiş olsalardı, arbede ve hü - cum sabahlara kadar devam ede - cek, belki de zeski bir tabirle- kan gövdeyi götürecekti. Bu, (İttihat ve Terakki) nin yap- tağı ilk kücumdu. Cemiyet bu ha- Teketile demek istiyordu ki, Tür - kiyede kendisile boy “ ölçüşmey kalkacak, ona şirk koşacak bir bas ka cemiyelin hayat hakkı yoktur, | Bir başka fırkaya siyasi sahalarda mevcudiyet göstermesine müsaade edilemez! Buna teşebbüs edecek - lerin âkıbetleri tehlikelidir. İlk ihtar: Cemiyet merkezini — taşlamak, camlarını kırmaktır. Bu ihtarın te- siri görülmezse, o zaman daha baş- | ka çarelere baş vurmak, tevessül etmek tabildir. Halbuki, (İttihat ve 'Terakki) bu ı yaptırdığı baskınla büyük bir ha- taya düştüğünü anlamamıştı münasebetsiz hareketile bir çok kimseleri gücendirdi. Halk arasın- da fena dedikodulara sebebiyet ver- di. Gizli infialini (Fedakâranı Mil - Tet Cemiyeti) nin umumi merkezi- ni taşatmak süretile meydana çıka- TIŞı ve bu süretle söndürmesi, halk arasında İyi bir tesir yapmadı. Bir çok istibdat artıkları, ev bark Yıkan, hantıman söndüren, hafiye - ler. söylenmiye, muzır propagan - dalar yapmıya başladı. Filhakika, * bunların söylenmesinin o kadar e- hemmiyeti yoktu; halk onların ne olduğunu biliyordu, alınlarındaki damga malümdu: — Hafiye! Bununla beraber, bu güruhun ze- hirli sözleri halkı, bilhassa - cahil kısmını, o günlerin tabirile eavamı Nâas> 1 sinirlendiriyor, ve memle - kette bir muhalefet kuvvetinin doğ- duğunu, her doğan şeyin büyüye- | ceği gibi, bunun da büyüyeceğini, Böyri memnunların - çoğalacağını gösteriyordu. (İttihat ve Terakki) hatasını an- lar gibi oldu; (Fedakâranı Millet Cei t) merkezini — taşlatmakla Çök fena, çok kötü bir harekette bu- | Tunduğunu anladı. Efkârı umumi - yede gizli bir inftal uyandıran seşe siz ve sinsi Cereyamı — önlemek için, taşlama hâdisesi hakkında tah- kikat yapılmasını istedi, Fakat bu da matlup tesiri güstermedi; her . kes kurnazlığı, zevahiri kurtarmak, herkesin ağzını kapatmak için ya- pilan teklifin, tahkikat talebinin mahiyet ve manasını anladı. Bunun bir blöften ibaret olduğuna kana- at getirdi. Hükümet ehemmiyetsiz bir tah- kikatla işi kapattı, örtbas ötti. Taş- Tama hâdisesinin siyasi hırslardan, fırka gayretkeşliğinden ileri geldi- Bi anlaşılmasına rağmen, işe ale « lâde bir sarhoşluk vak'ası şekli ve- rildi ve bu hâdise de böylece ört - bas edildi. Bu vak'adan sonra, Süleymani - yede kalmayı muvafık görmiyen Fedakâranı Milletçiler, umumi mere| kezlerini Çemberlitaş - civarında, Fazlıpaşa semtinc naklettiler. — Bu taşlama hidisesinden ve (Fe- /— dakâranı Millet cemiyeti) nlnhıq Xazan : M. Süleyman Çapan ——T ESRARENGİZ Hukuku Umumiye — başmuha:rir: Necip Nadir. |O zamanki ve bu- günkü resimleri/ lıpaşaya naklinden bir iki gün son- ra (Hukuku Umumiye) adlı gün - lük ve siyasi bir gazete çıkımıya başladı. (21 ağustos 324) Gezetenin sahip ve başmuharri- ri Necip Nadir Beydi. Necip Nadir | Bey, istibdada karşı yaptığı müca- | dele ve mucahede ile tânınmış bir | onün | İstanbulda kalmasını muvalık bul- | madığı için, memuriyetlerle Anado- | — Bayanlar (Kıztaşı) vatanseverdi. Abdülhamit, Tudan Arabista nadoluya dolaş rüklendirmişt (Hukuku Umumiye), meşrutiye- tin ilân ve iadesini takip eden böy- le sevimli ve mes'ut günlerde, bir cemiyetin taşlanıp camlarının kı- Arabistandan A- rmaş, sürmüş, sü- rılmasının, hürriyet ve meşrutiyet | a aykı bir hareket BO AĞ ataa e e l A CA ğe nni aa dardıen olduğunu korkusuz ve pervasız bir lisanla yazıyor, müsebbiplerinin her halde meydana çıkarılmasını musırran talep ediyordu. Bu neğşriyat böylece devam etti, yavaş yavaş hükümeti avuçlarının içine alan, kabineyi istedikleri yo- la sevkeden (İttihat ve Tezakki) bu neşriyattan kuşkulanıyor, hükü - metin bu hâdise üzerinde durmas na mâni oluyor, tahkikatın şümul- lü bir şekil almasını istemiyordu. Öyle inceden inceye yapılacak bir Kara Mihala «— Türk korsanları bastılar ve şövülyeyi kurtardılar!» Deyince, bu, meydanı boş bulan haydudun aklı başından — gitmiş, hiddelinden ateş püskürmiye baş- lamıştı. Haydutlar sahile doğru inerek kumsalda dolaşan Türk denizcileri ile karşılaştılar. Kara Mihal hem kendine, hem adamlarına güveniyordu. Boğuk, yüksek bir sesle haykır- — Haydi, ne duruyorsunuz? Şu koca kavuklu herifleri birer birer yerlere seriniz ! sanlarının içine atıldı. 'Türk denizcilerinin elleri bağlı değildi ya.. z 'Onlar da meydana atılmışlardı. Kavga başlamıştı. e Rüstem : — Şu canavarı dir layalım.. Diye bağırıyordu. Levendlerin palaları havada pa» rıldamıya ve şimşek gibi savrul « mıya başladı. İlk ağızda iki Türk korsanı ya « ralanıp yere yuvarlanmıştı.. Bunu gören gemiciler demirden bir çem- ber gibi haydutların etrafını çe - OŞULE L ÜLÜEMR NİN £ L D ilarak yakar Terceme ve iktibas hakkı mahfuzdur. Abdülhamidin atiyesi : (10,000 ) lira hakkı süküt! | Dahiliye Nazırı Hakkı Bey dediki: “Yazıları- nız pek şiddetli oluyor. Böyle devam edecek ka türlü hareket edeceğim! , mağarayı | tahkik ve tetkik bütün hakikali, (Fedakâranı Millet cemiyeti) bina- | sının (İttihat ve Terakki) nin tas- vip ve emrile taşlandığını meydana çıkaracaktı. Bunun içindir ki, fır- kanın, Bulgar komitecilerinin dağ başlarında takip ettikleri tehdit ve ölüm siyasetini, İstanbulda da ta- | kip ve terviç taraftarı olan ileri gelenler, - bilhassa doktor Nâzımlar | Bahaeddin Şakir - tahkikatın tami- i kine mâni oluyorlar ve bunun için | bütün kuvvetlerini sarfediyorlardı. | (Hukuku Umumiye) çıktığı za- W man bir cemiyetin, bir teşekkülün | | | (organ) —olürak değil, müsta - kil bir fikir ve murakabe gazetesi olarak çıkmıştı. Fakat Necip Nadir Beyin Fedakâranı Millet cemiyeti müessislerinden olması, efkârı - umumiyede cemiyetin arganı bis- sini uyandırmıştı. Halbuki, gaze - tenin cemiyetle ufak, bir alâkası bile yoktu. Gazetede çıkan yazılar, ma ler istibdat devrinin zulmünü, ah- tâksızlıklarını, rezalet ve fecayiini anlatıyor, bir taraftan da jurnalcı- arı terzil ve teşhir ediyordu. Bu ağır neşriyat Abdülhamidi aşırı derecede mütcessir etmişti Hücumun, ithamların önüne geç- mek için, Necip Nadir Beyi sustur- maktan başka çare yoktu. Ona e- hemmiyetlice bir atiye vererek, (Devamı ver) nın önünden geçiyormuş (3 inci sayfadan devem) dir. Asıl Kıztaşı, Süleymaniye ca- biridir. Evliyaçelebideki bu bahsin altına bir haşiye yazan Necip Asım Bey, | Kıztaşı hakkında şu rivayeli kaye dediyor: «Bu taş oradan geçen genç kızlar- | dan bekâretlerini muhafaza edemi- | yenleri haber verdiği ve hattâ İkin €i Jüstinin (578-665) baldızını işaa ettiğinden heykel o zaman kırıl - mıştir.e Münir Süleyman Çapan Kara Mihalin savurduğu pala, yere düştü. Mihl | | liseleri ayırmayı değil, ba | Habeşistanda | Sudan ile bağlanması .e Habeşlilerin . . Je « Dini ve kilisesi Ayrıliyor (5 inci sayfadun —devam ) evlâtlarını meşgul edecek — saha meveut olduğunu — söylemektedir. Paranın en çok sarfedileceği yer, yollardır. Yalnız alelâde yollar de-, #il, demiryolları ve limanlar da bu- na dahildir. Bu işler için yerli a- mele değil, İtalyadan giden amele | kullanılmaktadır. Şimdiye kadar İtalyadan Afrikaya giden amele 100 binden fazla imiş. Habeşistandaki hıristiyan ahâli- nin Mısırdaki patrikliğe tâbi oldu- ğu malümdur. Romadan gelen ha- berlere bakılırsa, İtalyanlar Mısır- daki Kıpt patrikliğine tâbi olan Ha- beşleri oradan ayırarak müstakil | bir ye tâbi tutmak istemekte- dir, Bunun etrafında bir hayli de- dikodular dönmektedir. Mısır gazeteleri bu meseleden | ısrarla bahsediyorlar. Kuhire gaze- teleri Mısır efkârı umumiyesini memnun etmiyecek olan her hangi bir şekli, İtalya hükümetinin tası etmiyeceğini söylüyorlar, Kahiredeki Kıpt patrikhanesi ile Kıpt cemaalinin ileri gelenleri ise Sinyor Musolini tarafından Roma- | ya çağırılmış olan başpapas Kiri- | 108'un İtalyadan geri ini bek- liyorlar, Bu mehafil, Habeş ve Mı- | sır Kıpt kiliselerinin ayrılmasını hiç istemiyorlar. Kahirenin en ileri ge- len bir gazetesi olan <Almukattam, in bu hususta yazdıkları az manalı değildir. Bu gazete diyor ki: | «Misir ve Habeşiştan Kıpt kili - | selerini ayırmıya kalkışmak İtal - | yanın menfaatine uygun değildir. | Eğer İtalya daha Habe; rinden evvel böyle bir siyaset takip | etmeyi düşünmüş-olsaydı bile Ha- | beşistandaki bugünkü vaziyeti, ki- yı icabettizir, İtalya Habeşistan - daki emellerini elde etmiştir. Onun için her iki Kıbt kilisesinin bağlı olmasından korkmıyabilir. Hem de İtalyanın bugünkü siyaseti Mısıra| karşı dostluk göstermektir..» Kahire gazetelerinin bu tarzdaki | neşriyatına rağmen İtalya Hükü - metinin Haboşistandaki Kıbt hıris- tiyanları Mısırdaki Kıbt kilisesinin nüfuzundan ayırmıya karar vererek bu kararını ergeç tatbik ölmek is- tiyeceğinden endişe ediyorlar. İs - tikbalde Habeşistan kilisesi erkâ- nını İtalya Hükümetinin — istediği gibi tayin ettireceği düşüncesini Mısır gözeteleri saklamıyozlar. İşte İtalyanların Şarki Afrika İm- paratorluğu dedikleri memlekele taallük eden bugünkü meseleler... yapılacak — yolların üşünüldüğü gibi Habeşistan hıristiyanlarının Mısırdan dini alâkaları kesitmek | te ayrıca ihmal edilmemektedir. Katolik kilisesi eskidenberi Habe. şistanda nüfuz ve hulül etmek iste- diği için şimdi Habeşistandaki Kıbi kıristiyanlarının — Mısır ilise - sinden ayrılması da olursa Vati- kan misyonerlerinin Şarki Afrika- da fasliyetine yeni bir yöl açılmış olacaktır. b No. 69 KANUNİ SÜLEYMAN Yazan : Nedim Refik | Sultan Süleyman kaybolan kızın bulunma sını emretmişti leymandan altınlar — alarak çıkacağını bize bunlar haber verd ya lerdi. Fakat Bizim elimize geçecek | korkusuyle müslüman Hindli para ları karadan götürmek üzere yola çıkmıştır. Eğer bu paralar bizim e- limize geçseydi.. Fakat üstadığzam — olan ihtiyar şövalye elinin bir hareketiyle bu bahsi kesti ve: — Venedikli bu kızı Venediğe ni- çin ötüremiyor.. diye düşünüyo - rum. — Çünkü Sultan Süleyman bu kızın kurtarılması, bulunması ile san derece meşgul olduğunu söster- miştir. Venedikli böyle bir şey ya- parsa İstanbul ile Venedik münase- batı için iyi olmaz diye düşünüyor. — Venediklinin bu yazdığından şu anlaşılıyor ki Hindliler bu kızı ellerinde bulundurabilmek için her fedakârlığı yapacaklar, kendilerin- Gen ne islenirse vereceklerdir. Tamamile, Üstadıâzam şimdi ne emrediyorsunuz?.. Bir takım işler vardır ki, yok bir takım işler değil, bir çok işler vardır ki bunlar ikinci, üçüncü de- rece köy memurları tarafından â- mirlere danışılmadan — yapılmalı.. r bu mesele muvaffakıyetle bi- terse yapanlar büyük birer iş gör- | müş sayılırlar, Eğer beceremezlers kendilerini feda edilmeğe razı olmalıdırlar. Genç kâtibin gözlerine dikkatle bakan ihtiyar üstadıazam ondan ketdisinin ne demek istediğini an- layıp anlamadığını öğren n hşıyordu. Genç kâtip m bakışla: — Üstadı azam, dedi, het şey yolunda cereyan edecektir. Sonri iğilerek çekildi, ihtiyar şövalyeyi yalnız bıraktı. Yalnız koları üsta- dı âzam kendi kendine: a bir — Başta bulunan adam bazı iş- ler çıkarken başta bulunan adam bunları kendi kendine halletmeli, danışmalı lâzımseleni sormamalı. Bizim şövalyelerin meclisine hava- le edilecek iş var, sonra her biri bir şey söyliyecek olan muhterem âza- dan gizli tutulacak — iş var; diye söylendi. Sonra Sultan Süleymana gönde- rilecek cevabın müsveddesini tek- rar tekrar okumağa daldı. Genç kâtip, Üstadı âzamın hu- zurundan çıkıp ta dişarıda kendini yalnız gördüğü zaman: — Oh, diye söylendi. Bu iş de be- nim idareme bırakıldı. Ne güzel itimat ve emniyet gösteriyor. Bana bırakılan bir kaç mühim iş şimdiye kadar hep — muvaffakiyetle — bitti. Eğer şu İstanbaldaki Venediklinin daha ilk günlerde eltiği müracaa- | ti ben iyi karşılamamış olsaydım İstanbulla bu kadar iyi bir sureti irtibatımız olmiyacaktı. yere eğilip alacağı sırada yere bir baş düştü. Gemiciler: yaşa Murat reis diye bağrıştılar virmekle ve hepsini birer ikişer yere sermekte gecikmediler, Rüstem Cezayirde ve diğer ada- larda böyle kavgalara çok girip dalma muzaffer çıktığı için, kuru gürültülere kulak vermiyordu. Kumsaldaki dövüşü Murat Reis geminin küpeştesinden seycedi - yordu. * Sinyor Ciyani, Muyrat Reisu: — Bu canavarı gebertirseniz, 1s- 81z adaya siz hâkim olursunuz! Diyordu, Ciyani, kara Mihalin ölmesini bektiyordu. Kızını bu canavarın elinden başka türlü kurtaramıya- cağını anlamıştı. Bir aralık Murat Roeise : — Sizi İsa mı gönderdi? Haya - tımda bundan daha büyük bir mu- tizeye rastlamadım.. 9 Diyerek mütemadiyen Türk kap- tanına teşekküt ediyordu. Murat, kavganın ortasında li « mandan Rüsteme seslendi : — Yardımcı istersen göndereyim? Rüstem azılı bir haydutla boğu- hizaya getirip, bir vuruşta iki başı birden yere düşürürdü. Cezayir kıyı larında Araplar bile ondan çok kor- karlardı. Türk korsanları denizde macera aramıya çıkmışken, böyle bit ada- da baydut çelesile döyüşeceklerini, şuyordu. & Kavga arasında başını limanş çevirdi : » — Hepsini hakladık.. yardıma ihtiyaç yok.. g Diye cevap verdi. Rüstemin kelle uçuruşu pek meşhurdu. O iki kişinin başını bir , | akıllarından bile geçirmemişletdi. Haydutlar bir saat içinde pestil gibi yerlere serilmişlerdi. Yere dü- şenlerin başları tamamile gövde - lerinden ayrilmiış bulunuyordu, Haydutlardan iki kişi nasılsa Türkleri kgpdilerinden kuvvetli görerek kaçmışlardı. Şimdi kumşalda elinde palasile | korkunç bir cehennem zebanisi gibi sağa sola saldıran bir adam kalmış- tı : Kara Mihal, Murat Reis gemiden: — Vurun hınzırı.. kaçmasın, Diye bağırıyordu. Kara Mihal kudurmuş bir köpek gibi ına saldırırken, geminin güvertesinden bu sahneyi seyret- mekte olan-Murat Reis düyanama- dü h“'“'l' atladı. ve palasını si. Sonra doğru kendi kücresite Ç | kilerek kapısını iyice kapsdı, Ve b çeride kimse bulunmadığını ei olarak yerine oturdu. D üşüne dür şüne uzun uzadıya bir şeşler Y&T mağa başladı. u Nihayet — yazdığını — bitirdikter sonra — Bunu yollayacak — vasıni Ü emindir, dedi, Venediklinin geti- Si aziz cenazesini bâmil olarak RO> dos aç a dolaşmaktadır. BU zengin gemiyi ele geçirmeli... Kâlip yerinden kalkarak kapıY? açtı. Dışarıya çıkarak biraz sönfü başka bir şövalye fle tekrar hüctt” ye girdi. Ona: (Deramı ver) maann Haa aümmenayirme ea ati Hti zeniene | Vali ve Belediye Reisi vekilinin Bir tavzihi | İstanbul Vali ve Belediye rti” | vekilinden dün şu mektubu aldık: Aynen neşrediyoruz: «— İki gündenberi İstanbuldü inlişar eden gazetelerde bana iZaf6 | edilen bir takım boyanat görmek” teyim. Gazetecilerle vaki olan t6 | masımda münhasıran tifo hastalıe ği hakkında alman - tedbirlerdeti bahsettim. Bundan başka hiç bİF mevzua hendz temas etmiş deği lim. Buna rağmen bazı gazetele! bu beyanatıma ilöve olarak şehft pis gördüğüm yolunda ve buna mü- masil bazı yazılara tesadüf ettit- Beyanatım çundan ibaretti. Haki- kat anlaşılması için aynen tektâf m: 'Tifo hastalı h şimdiy a kârı umumiyeye aksettirilen şekil- de tehlil li bir manzara arzetmis Şehrin bütün suları temizdir: Bu bizim için ferahlı hir neticedir: Eğer temiz olmasaydı ilk mücade- lemiz bunun üzerinde tekâsüf edev cekti. Bilhassa Terkos suyu membül ayrıca fenni tathirata tâbi tululdür ğundan çok temizdir. Hastalık 18 — | mas süretiyle bulaşıyor. Binacya” | leyh halkla doğrudan doğruya tE* masta olan satıcıları mecburi 851" ya tâbi tutmak suretiyle bu hastü” lığın nakil yolunu da önlemek ted” birlerini alıyoruz. Bu icraata Hat den başlamış bulunuyoruz. Hastâ* lığın temas yolu ile geçtiğine nazd” ran halkırı da bu husustaki mücâ” deleye yardımcı olmalarını ve alif verişte temiz vasıtalara dikkat €t ( melerini faydalı ve müessir gör- mekteyiz. Alâkadar komisyanut | tavsiyelerini dikkatle yerine getif” meye çalışıyoruz. Bu meyanda U” mumi ha'â temizlik işleri gibi ihti- yaçları da bertaraf etmek — yolum” daki tedbirlerimize devam ediyö” ruz. Bu beyanatımın haricinde bâ” na atfen yapılan neşriyatın haki” kate uygun olmadığını bildiririm- yırarak Kara Mihalın üzerine lanlar gibi atıldı. Türk gemicileri : Murat Reisi kurtaralım.. o bİr dar, Diyerek, hep birden kavgacilâ * rın üzerine yürüdüler, Müurat Rols : — Bırakın bizi. Başbaşa döyü * şelim Diye bağrıyor ve şiddetli hamle lerle Mihlın palasını elinden yef? düşürmek istiyordu. Rüstem tehlikeyi görünce, bellir den küçük hançerini çekti. Kark Mihala nişan aldı.. ve hançerini U” zaktan fırlattı. Aksi şeytan.. Rüstem çok iyi Bi Dişancı olduğu halde, Mihalın göğ” süne attığı bançer haydudus Ba * cağına saplânmıştı.. Kara Miha! sür'atle hançeri Ç€“ kip yere fılattı.. ve kindar dişlerini | ze | göstererek tekrar dâ e devam etti. Murat Reisle Kara Mihalın dö * vüşmesi, bir dağda sırtlanla boğü” | nn boğuşmasından daha korkulldi daha heyecanlı idi. Kara Mihalın bacağından 'akafi kanlar, sahildeki kumların üstülr . de şerit gibi kırmızı yollar çiziyef » idi., b öt (Devarsı'mat)

Bu sayıdan diğer sayfalar: