& —- SONTELGRAF — 9 Tommuz 1937 Yazan : M. Süleyman Çapan Terceme ve iktibas hakkı mahfuzdur Ğeş külhanbeyi arkasından yürüdüler Kefalo tam sokağı sapacağı sırada birisi Gire- son işi bıçağı, adamın iki küreği arasına sapladı Bu hitap karşısında Kefalo, Eleni yi falan unuttu, hemen şanodan aşağı fırladı, külhanbeylerinin masasına doğru yürüdü. Daha masaya yak- laşmadan, külhanbeylerden biri, masanın üstünden bir bira şişesi kaparak, Kefalonun kafasına yallah etti. Rastlamadı gişe... Öteki arkadaşları da, ellerini ceplerine attılar, fakat bunlara me- telik vermedi, yakaladığı bir san- dalyeyi onların masalarına fırlat. tı, eline geçirdiği bir masayı ken - dine doğru gelenlerin önüne attı, asılı lâmbaya bir şişe vurdu, öteki- ne bir iskemle fırlattı; ortalık loş- Taştı, allak bullak oldu, hödük müş- korkak akşamcılar: Nasa! Tabaaann!. caddeyi tuttu. Şimdi, bu küstah, mütecaviz he- riflere ders vermenin sırası gelmiş- di, bunun için aralarına atıldı. Elinde silâh bile yoktu. Yalnız kalınca bir masa bacağı vardı, bu- nunla vurdu, kafa demedi yapış - tırdı, göz demedi yerleştirdi, cıva Bibi ne ele, ne avuca sığıyor, mü - temadiyen sağa sola sopa sallıyor- du, Ellerini ceplerine'atan külhan - beyleri, ne bıçak, ne bir tabanca çekebildiler. Yalnız, bir aralık Ke- faloyu dar bir çember içine almak için, bir çevirme hareketi yaptılar, Bu hareketle onu kötüye boğmak istedikleri anlaşılıyordu. Fakat bu Sırada, şimdiye kadar köşeden va- ziyeti seyreden, (Z.) Bey işe karış- tı. Aralarına girerek sert bir sesle haykırdı: Bu kadar edepsizlik kâfi!.. Beş kişinin bir adama çullanması kaba- | dayılık değildir. Çekilin oradan.. Çember birdenbire gevşedi. Beşi v nni anneeanennnene _Zğ;ı—ıîl;rgin Okganusu Geçişi (5 inci sayfadan devam) zudur, Rus âlimleri ölmüş kalbi, eiğeri ve böbreği daha bir kaç saat yaşatmıya şimdiden muvaffak ol muşlardır. Fakat şimdiye kadar ya- pılan bütün tetkikat, bu araştır malarda daima bir aksiliğe tesadi etmişlerdir. Bütün tedbirlere rağ- | men en nihayet bir kangren hasıl elmakta ve et artık bir daha diril- mömek şartile ölmektedir. Peki ama, Lindbergin böyle tıbbi | tecrübelerde rolü ne olabilir? Doktor Karrel Lindbergin tek- | nik meziyetlerini yakından bilen biz adamdır. Size belki onların bu ka- itina ile sakladıkları bir sır ifşa yoruz, Lindberg en nihayet dok- 1n «önüne geçilmez> diye ka- rar verdikleri «Enfeksiyon» u mağ- lüp etmiş ve aylarca yaşamağa muk- tedir bir sun'i kalb meydana ge- tirmiştir. Doktar Karrel diyor ki: — Günün birinde Lindbergin Ok. yanusu ilk defa aşan tayyareci ol- duğu unutulacaktır. Fakat şun'i kalbi icat ettiği hiç bir zaman u- | nutulmiyacak! ÖLÜM MAĞLÜP EDİLECEK Mİ? Bu sun'? kalb nasıl bir şey olsa gerek? Bunun şimdi Paris Sergi « sindeki keşifler ve ihtiralar Sara- yında bir nümunesi bulunmakta - dır. İlk bakışta bir takım kauçuk - tüblerden, nikelden yapılmış hele- zonlardan, çelik çemberlerden mü- rekkep acalp bir Âlet şoklü rünen bu sun'1 kalb bir tavş binin atışlarının âhengi içinde ka- Bi alıp vermektedir. Bu âletin or- tasında bir tavşan kalbi vardır. Tavşan öleli altı ay olmuştur. Fa- kat kulbi yaşamaktadır. Acaba Lindbergin bulduğu sun'i külb, Paris sergisindeki tavşan kalbinden daha çok ehemmiy Mi? Belki yakın bir istikbalde bu- Du daha iyi anlayacağız. 324 hürrigatinin ilânını müteaktp Konyadan İstanbula gelen sürgünler 11 — Bizde modern matbaacslı Ebüssiya Tevfik Bey merkumn, bunisi ve Hürriyet pişdarlarından Hakkı Şinesi Bey “şimdi Istanbul sağlaer,, 3 Talhka Ebürriya Bey, 4 Örümcek müdürü Mastafa Efenti) de süt dökmüş kediler gibi sindiler, Çünkü, onlar (Z.) Beyi çok iyi ta- hıyan insanlardı. Sapartasını çok yemişlerdi vaktile... Kefalo, (Z.) Beye dedi ki — Sen rahatına bak beyim! Ben bu kopukların hepsinin, hakkından Belirim!.. Daha polisler gelmeden, Kefalo balozu şöyle bir araştırdı, bir köşe- ye sinen Eleniyi omuzuna vurdu, merdivenleri inmeye başladı. Beş külhanbeyi de arkasından yürüdüler. Sakağa çıktıktan sonra bir müddet Kefaloyu takip ettiler. O, bu takibin farkında bile değildi. Eleni omuzunda, Doğruyoldan Ka- fesçi sokağına doğru gidiyordu. 'Tam sokağı sapacağı sırada, kül- hanbeylerinden birisi, yavaş adım- larla yanına yaklaştı; Gireson işi Bir bıçağı omuz başına, iki küre- ğinin arasına sapladı. Kefalo arkasına döndü, beş kişi- nin kaçmakta olduğunu gördü. E- Rüstemin sabrı tükendi: — Bre köpek, dedi, sen bu kısa boyunla bize meydan mı okuyor - sun? Haydi söyle bakalım bize bil- diklerini... Türk gemicileri bu adamın her- | şeyi bildiğini anlamakta gecikme- mişlerdi. Rüstem balıkçıyı birkaç tokatla yere serdikten sonra, yanına otur.- du. — Ciyovani'nin başını kim kesti.. Ve kızı Jozetta nerede? Balıkçı zoru görünce dayanama- di: —Bizim adada eski haydutlardan (Kara Mihal) adında bir yaman a- dam vardır. Bu haydut Sinyor Ci- Yovani'yi yakalayıp hapsetmiştir. Gemiciler hayretle biribirlerine bakıştılar, Murat sordu: — Ya bu baş?.! Bu kimin başı? — Şövslyenin yanında onunla beraber kurtulan gemicllerden bi- Ti vardı. Kara Mihal ilk önce onun başını kopardı. Ondân sonra Şöval- yeyi sorguya çekerek, para ve mü- cevherlerinin nerede' battığını an- ladı.. Kendisini hapsederek, deni- ze dalgıçlar gönderdi. Türk korsanları merak ve heye- can içinde ne diyeceklerini, yapa- caklarını şaşırmışlardı. Müurat, balıkçının yanına eğildi — Şövalyenin kızını ne yaptılar? | Balıkçı korkudan titri Kekeleyerek anlatli: — Kaar Mihal bu güzel kızı ku- eaklayıp evine götürmüştü. İki güadür onun yanındadır. — Nerede oturuyar bu haydut?. Balıkçı adanın arkaslında bir te- leniyi yere bıraktı, başladı koşmıya. ' Yaralı yaralı koştu, kovaladı. | Dört külhabenyi birer birer, Gala- | | tanın yan sokaklarına girip kay - baldular. Meydanda bir tanesi kaldı. Ke- falo, tulumba kovalamaktan kal - ma bir gayretle aona doğru koştu, Arkadi sokağının başında, üzerine atılarak iki yakasındam tuttu. Ensesinden kan oluklar gibi akı- yordu. Rakibinin elinde bıçak var- dı. Bu sefer Kefalo da iri bir sal - dırma çıkardı, yarım saatten fazla, toplanan halkın arasında, yaralı kama düellesu yaptı. Niha. yet, hasmını yere yatırarale iki ku- ceketinin iki yakasına iliştirdi O devirlerde, rakibi öldürmek kabadayılık sayılmadığı için, Ke- falo kendisini arkasından vuranı öldürmemiş, kulaklarını keserek birer çiçek gibi ceketinin yakasına asmıştı. (Devamı var) I ? Venedik şövalyesi, Türk korsanlarını görünce: “Siz büyük bir milletin denizcilerisiniz.. beni ' Kara Mihalin elinden kurtarınız!,, diye yalvardı Gemi kayalıra çarpınca denize peyi göstererek: —İşte orada, dedi, kale gibi sağ- lam bir yerdir. tit. — Hayır. Ciyovani şurada sahila D yaralı ! lağını kesti, birer iğme ile herifin | —Wmid—mlmhwv-l Çingenelerin Kralları (5 inci sayfadan decam| Netice ilân edilince, bütün ora- | 'da bulunan çingeneler emsali tarit | F |Hayır, o Müslüman değildir, edilmez bir heyecanla yeni kralı kutluladırlar. Çingene ve Leh dille- rinde <Yaşasın kralt» “sesi sahayı Çınlattı. Neticenin hiç de büyle | çıkacağını zannetmiyen diğer nam- zetler, yeni kralın etrafında dans I etliler. Fakat bu heyecan ancak bir | kaç dakika devam etti. İ Ortodaks bir papas kürsüye ge- di, yeni Krah takdis etti ve başına bakır tacı geçirdi. Krai, kenacları favşan derisi ile işlenmiş mavi mantosunu giydi, top yerine yirmi beş adet çatra patra yakıldı. Kral tacını giydikten sonra tek- tari «Yaşasın kral»> avazeleri sa- hayı çınla! Çingeneler gazetecile dar çekinmiyorlar. M kralın gazetecilere beyanatta — bulunması için, başka saraylarda olduğu gibi. evvekden müsaadei mahsusa alma- #a lürum yoktur. Gazeteciler yeni krala sordular — Majeste hazretleri nasıl bir Program takip edecekler? | Çingene milletinin kültür se- viyesini yükseltmek için elimden geldiği kadar çalışacağım. Bundan sanra tahsil milletim için mecbu- Ti olacaktır. Çingeenlerin beedvi ha- yatına nihayet vereceğim. Yakında İtalyaya bir sevahat yapmak niye- tindeyim. Musolini tarafından ka- | bül edileceğimi — zannediyerum. Maksadım çingeneler için Habşis- tanda bir vatan kurmaktır, Kral çingene milleti için beş na- zır tayin edecektir. Teodor ismin- de birisi şimdiden Hariciye nazırlı- ha tayin edilmiştir. En ağır va- zifeyi üzerine alan maliye nazırı da tayin edilmiş bulunmaktadır. Çingeneleri vergi vermiye mecbur etmek gibi güç bir iş bu zatın o - muzlarına yüklenmiş bulunmakta- âir. n & ka- | Kime benzemek İstersiniz? (S inci sayfadan devam ) Marlen Ditrihe mi? Simon Simana ı ma? Yarım saaj sonra o biçimde dı- | | şarı çıkıyar. Bu dükkânlar hem u- | cuz, hem de az zamanda işlerini ta- | mamladıkları için Ööyle müthiş | | müşterileri var ki.. Ancak kapıdan ! | içeriye girenlerin yer bulup sırası gelinciye kadar beklemesi felâket.. | Bu zamanlarda du erkek gözile e- turursanız öyle eğlenceli manzara- lar var ki.. yalnız araya girip çıkan | kadını tanıyamadığınız için işin şekli değişiyor. Hattâ bir çok | | kocalar. karılarını bile - tamyamı- | yorlarmış. Bu san'atkârlar o kadar | | mahirane çehrede, giyimde deği - V şiklik yapıyorlarmış | Venedik gövalyesi kızile afılmıştt.. yakin bit mağarada.. | —— Bize bu mağarayı gösterir mi- sin T — Oraya kadar gidemem... Mi- hal görürse, beni keser. Fakat, ta- rif edeyim size, No. 67 KANUNİ SÜLEYMAN Yazan : Nedim Refik ——0 Ç Müslüman ismi Askerlikle pa; - de toplamış olan sınıf hiris! Rados şövalyelerinin büyük üs- tadı ısında son derece hür - | met ile ayakta dtrtp dinleyen göğsünde kocaman bir. haç bı nan kâtibine dedi ki Sultan Sül mektubun mat demek ist dım. - Avrupada hristiyanlağa, ka- tolikliğeen büyük bir darbe vur - | düm. Önüme çıkan Dğı kendileri nlar: | ve | acak değilim Sen &y yelerinin reisi olan adam, bumu böyle bil. Beni dığım zaferlerden dolayı şöv yeni ka tebrik et başına intihap edilmiş olduğun i- Ben de seni şövalyelerin çin tebrik ediyorum. Aramızdaki dostluk çok iyidir. rşısındaki genç asker, papaz htiyar, fakat dinç, kafası ve 5 *li ol metle dinled dedi ki: n büyük reisi hür- yavaşca h sonra Üstadı âzam, emr Sultan Süleymana yazılacak cev bın bir müsveddesini yaptım. Bunu arzedeceğim Elinde tuttuğu kıvrılmış bir kâ ğidi açtı, uzattı. Asker, papasların başı olan şövalye kâğıdı dikkatle okuduktan sonra : — Evet, dedi, benim talimatım üzere yazılmış. Kısa, fakat maksa- dımızi çok iyi anlatmıya kâfidir. Varsın mektubumuz lüzums: limelerle dolu olmasın. Yalnız tan Süleymene şunu anlatmn ki Rados adasına k. n mış. son iltica ettikleri ye İbaret kalmış olan Sen Jan şövalyeleri Avrupanın hristiyanlık âleminde — görülen yepyeni, türedi, derme asker taklidi adamlar değildir. Bizim. nş$- lımız tâ ehli salip seferlerine kar çıkmıştır. Sen Jan şöva lüp olur, fakat düşma: ede cede maği Y İhtiyar yerinden kalkn ri ateş saçar gibi bakıyor, gür s ile haykırır gibi sözlerine devam ediyordu öyle çatma baz dp olur — Şimdiye kadar müslüman â - lemi bizimle uğraştı, durdu. Biz hristiyanlığın beşiği olan Pilistin- der çıkarıldık. Suriyeden çıkarıl- dık. Göle gele şu adaya iltica etti Fakat düşmanlarımız için Gsima korkünç olduk. Bizimle uğraşan işaret ederek başını akaya çevirdi: —Karşıda görünen uzun ağ; rn dibine gidiniz.. Orada birçok ka yalar göreceksiniz! Sesleniniz! Si- ze hangi kayanın arkasından cevap | gelirse, şövaiye orada mahpustur. Balıkçıyı yerden kaldırdılar.. Ve gösterdiği ağaçların cibine köşuştular. * | Sahilden yüz adım gerlde bulu- nan ağaçların dibindeki kayaları kolaylıkla bulmuşlardı. Rüstem: — Şövalyeyi esir alıp gemiye a- tarız. Esir alırız. Fakat, İstanbula deririz... Bu adam elde bulun- ukça, hükümet Venediklilerle da- ı ha müsait ve iyi şartlarla uyuşabi. Fikrini ileri sürüyordu. Kayaların arasında durdular.. — | Hep bir ağızdan bağırdılar: — Sinyor Ciyovani... Çok sürmedi.. altında Istanbula gelmiştir İ_N_;(a an; CetâlCeng'? büyük müslüman kubrama! saymak, şimdi kisi kaddes eri denilen mukaddt iam Sen Jan tarikati mensuplar üyük bir. ik oldukların! büyük bir tarihe m: gösterir. Salâhaddini Eyyub! kadar i'lerden hep Y Beyazitlara İ bizimli tılar, biz de O9 t bül a şanlı GÜŞT Fekat bütün bu şanlı (T mız bizin ğ finden bir zerresini İ2dA ker olduğumuzu gÖrdÜ Bizimle uğra ururtm lenk adımı da Jan $ eleri kalbleri tiyanlığın ateşi, — vücutk Dü şanü şeref zırhr olduğu hakis | böyle asırlardı ci dö' İpel du. Şimdi de genç bir padişah. bazının yapı işi ber aei İayeii Bül bizlm karşımıza çıkmış Elbette bizimle o da ta mek isteyecektir. Bu ; vet ile siyaseti birleştirmek isted'ii Öyle ki yapılacak büyük birtak'i işleri beceredilecek mevkide £? ” Bize dadığı — mekttr pek tatlı dille y a. Gal ı'l*; çok defa dünyayı kendi emi , tabi say a irili ufaklı BÜKÜN düşmanlarını küçük görürler. Ha buki Sultan Süleyman hiz düşmat” larını küçük görmüyor. Evvetik Bİr ze tatlı dille söylemek istiyor. Hr kin, heyhat !. Aradaki mesafe ÇO açıktır. Er geç Türklerle herp © a seak cevi y t kajdelerir a rünüyor. nak icap eder ki biz dövüf anla n kat meye hazırız, çünkü ölümden Küf kan adamlar değil Yine mektup müsveddesin mıya daldı. Sonra : j ekür Festival (5 inet suşfadn deram), bunu nakledeceklerini bildirmiş” lerdir. Mazmafih festival heyeti telt ” fon, telgraf, radyo tesisiti ile VE ı Saiti nakliye mesclesini 1987 YIP n teknik esaslarına BÖYt a için mahal hazırtadık! olmadığını bil miştir. İstanbul festivalini bazıclayan” ların kulakları çi p —— Yerin altından ik bir ses İŞk tildi İmdat. mdat. Can kurtardi yok mu?” Hepsi birden yere şları birer birer yoklak Murat reis bir sivri nünde gülüyor vaktiyi e için yapılmığ 4 olan bu parmaklıklı mağaranın 'Vi a durdülar, T Ciyovani burada yatıyWf” du. Ayak seslerini duyunca yerindef fırlıyarak: — Beni & zi zengin yaparın vetler, değerli mücevherler VtSİ” TimM! Diye bağırmağa başlamıştı. Venedikli Şövalye o kadar ümit” siz ve cansız bir halde bağırıyordü ki, denize düşen yılang sarılır felir vasınca, hasmı olan Türklerden bi le yardım umuyordu. Rüstem pa: — Kurtarahım bu adamı. .ye gümr»cfü" — Bizim gemilere. sonra?.. sını şimdi düşünmeğ? 'ok. Murat reis itiraz etmedi. Parmaklığı kırdilar: (Devamı var)