& | . $ Süleymanın Sarayında KUDÜUÜS KIZLARI Tefrika No : 92 - Silâl, Dıye bağırdı. Beni Israil hükümdarı | « Yazan : M. Necdet Tunçer Süleyman kafesten çıkan kadını görünce: gözlerine inanamıyacak kadar şaşırmıştı. Süleyman tam bu sırada, Surdan Eelen bir kafilenin saray önünde Gürduğunu gördü. Beni İsrail hü- kümdarı sarayın taraçasında do - lağıyordu. t:lny muhafızı hükümdara köş- ©, — Sur Kralı tarafından bir hassa Zabiti geldi.. Sizi görmek istiyor. Dedi. Süleyman, Sur kralından zabiti derhal kabul etti. Zabit, hükümdarı selâmlıyarak: — Size Kral Hiramdan bir he- getirdim, mellâ! İrade buyu- da develerin üstündeki ka- sarsmadan buraya getirsinler. Hiramın hassa zabiti koynundan Mektup çıkararak Beni İsrail Ümdanına uzattı. — Kral Hiram size ayrıca bir de “ektup gönderdi.. Bedi, sü'ymm bir taraftan, Surdın Etlen hediyenin yukarıya çıkarıl - Masını emrederken diğer taraftan kendisine takdim edilen mek- U okumaya başladı: «Geçenlerde sarayıma getirilen Bir bahar çiçeğini size daha lü- WVk gördüğüm için, Kudüse gön- deriyorum.» Süleyman mektubu sonuna ka- dar okumak fırsatını bulamamıştı. s'nvl-ııı getirilen kafesi hükümda - Tın salonuna getirmişlerdi. Surlu zabit kafesi açmıya başla- Knte:ın içinden bir inilti işitildi.. inütinin arkasından inco bir &dın sesi yükseldi: — Ah.. ölüyorum.. bir damla su.. sl-İlıyıııııı hayretle gözlerini aç- Tuş, kafesin yanına sokulmuştu — Zabit kafesi açar açmaz. saçları Gağınık bir kadın başı göründü.. Genç, güzel bir kadın.. , Süleyman birdenbire göz- ni oğuşturarak, hayretle yoere — Silâ., Silâ., Saray muhafızı da hükümdar gi- Bi hayretler içinde titriyordu. — Rüya mıt görüyorlardı? & Surdan gelen zabit birdenbire şa- Biladı: — Tanıyor musunuz, mellâ! Si kendine Bztterm — Tanımak da 1âf mı? O benim Rözdelerimden idi.. Silâ sı r:*.r bardak suyu dinlenmeden içe- — Su içmekte biraz daha gecik- Beydim, ölecektim.. Diye mırıldândı. Ve şaşkın şaşkım hükümdarın yü- bakarak başını ellerinin ara- fina aldı. düşünmiye başladı. ı—:m Kudüse geleceğini biliyor- Fakat tekrar Süleymanın sarayı- :R!k'coğlnl aklından bile geçir « Silâ.. ve Süleyman.. İkisi de hayretler içinde.. ne süy- liyeceklerini bilmiyorlardı. Artık tereddüde mahal yoktu. Süleyman gözlerine inanmıya başlamışt. Kafesin kenarında durdu. — Sen Sur sarayına nereden git- tin, Silâ? Ben seni öldürdüler sa- nıyordum. Sen sarayımdan uzak- laştığın gündenberi bin türlü w- ğursuzluk içinde bocalayıp duru « yoruz. Rab seni benden niçin ayır- dı? Silâ gülümsedi: — Bunu (Yahova) dan xziyade kendi adamlarınızdan sorunuz, mel- 1â! Beni bir akşam yatağımdan alıp yüzümü sardılar.. bir ata bindirip Sura götürdüler. Ve orada zengin bir tüccara sattılar, Süleyman hiddetlendi: — Kim cesaret edebilir seni bu- radan kaçırmıya.. — Bilmiyorum, mellâ! Beni Sur- Pariste Toplanacak Kongre Turizm kongresine iştirâk ediyoruz Önümüzdeki hafta; ayın yirmi sekizinci günü Pariste beynelmi- lel Turizm Kongresi toplanacaktır. Bu köngreye hükümetimiz de iştirake karar vermiş ve murahhas | olarak seçilen Gümrükler Umum Müdürü Mahmut Nedim, Maliye l Vekâleti Varidat Umum Müdürü İsmail Hakkı ve Emniyet Umum Müdür muavini İzzettinden mü - rtekkep bir heyetimiz nn- hare « ket etmiştir. Gümrükler Umum Mudun): kon- greden sonra Avrupanın muhtelif memleketlerinde gümrükler hak - kında tetkikat yapacak, diğerleri hemen dönerek birer rapor hazır- lıyacaklardır. Vapur kaptanı bir kadın Anna Şçetinina, Sovyetler Bir - Hiğinde uzun sefer gemi kaptanlığı yapan yegâne kadındır. Bayan Şçe- tinina, 1934 senesinde Vladivostok denizcilik mektebinden uzun sefer kaptanı diplomasını almış, Vladivos. toktan Kamçatka'da Petropavlovak şehrine giden bir gemiye kaptan ta- yin olunmuştur. Vladivostok - Pet- ropavlovsk seferleri, Bayan Şçeti- nina'nn ilk uzun seferlerini teş - kil eylemiştir. ©O zamandanberi, Bayan Şçetini- na Avrupadan Vladivostok'a üç se- fer yapmış, ve Atlantik denizinde, Hind denizinde, Akdenizde, Kara- -denizde, Japon denizinde ve daha diğer sularda muvaffakıyetle dolaş- Xai eee ee anünanseineannnncn saamanaansnı Yazan: Al Jenings ö y a Öğleden sonra klübe gittim. BilS bir çeyden haberi olmuyan , Pek keyifliydi. im #apsari bir yüzle içeriye W'iıiınl görünce, şaşırdı: - » ü İ_, eninge, dedi, ne var? Ne ol- Galiba bir müddet hiç bir şey lemedim. “asanın bir kenarına oturdum. 'Bı.d'ku!tin hepsi merakla bana 2i Hyorlar ve beni söyletmiye çalı- n'l! kendime geldikten sonra, SÜğüm manzarayı — anlattım. ir müthiş bir hâdiseyi bir | Çeviren : Muammer Alatur imkân yoktu. Big Conun ikinci defa girildiğini bilmiyen ve bunu da benden öğrenen Bil Paorter birden- bire yerinden kalktı ve oturduğu sandalyayı öyle şiddetle duvara fırlattı ki, gayri ihtiyari toplan - dim. Ğ İhtiyar Karno büsbütün şaşırdı. Duramadı, dedi ki: — Bundan daha büyük cinayet olamaz. Meseleyi hemen cumhur- reisine bildirelim. Porter tekrar başka bir sandal- yayı altına çekerek, dişlerile yiye- da satanlar yabancı insanlardı. On- ları bu sarayda görmedim. — Kim olduklarını hatırlam; « yor musun? — Hayır, mellâ! Fakat, tahinin ediyorum ki, bu İşde bir kadın par- mağı vardır. Beni buradan başka bir kuvvet alıp dışarıya çıkaramaz- d. Silâyı kafesten çıkardılar.. Süleyman, hâdiseyi gözile gören saray muhafızını tekdir ederek: — Bu gizli elleri yirmi dört saat içinde bulup meydana çıkarmıya « cak olursan, kafanı cellâda kopar » tacağım! Diye bağırdı. Saray muhaüızı hükümdarı se . Târalıyarak çıktı. Surdan gelen za- bit de sarayda misafir olarak alı . konmuştu. Silâ hükümdarla başbaşa kalın - ca, bu muammanın düğümlerini çözmek istedi: (Devamı var) Kaıın'ın beş yü- züncü yıldönümü Bu sene, Tatar Cumhuriyetinin hükümet merkezi olan Kazan şeh- rinin kuruluşunun 500 üncü yedö- * nümüne tesadüf etmektedir. Bu münasebetle Kazan'da bazı ihtifal. ler yapılacaktır. Kazan müstahkem şehri, 1437 so- nesinde, Tatar hanlarından Ulu Muhammed Han tarafından teşiz 9- Junmuştur. Şehir, Vorga nehrinin ayaklarında kurulmuş bulunmak- tadır. Umumt harp başlangıcında şehrinin nüfusu, ancak 180 bir. idi. Bü şehir, durmadan şimdi çabuk bir Beyirle iİnkişaf eylemekledir. Hâ- len, nüfusu 300 bini geçmiş bulun- maktadır. Kazanda bugün 12 yüksek mek- tep, bir çok orta ve ilk mektep, mü- teaddit san'at mekteplerile işçi fa- külteleri vardır, Son senelerde, şehirde bir Lenin fbidesile yeni bir çok kültür saray- ları yapılmıştır. Müteaddit stadlar ve spor yerleri vücude getirilmiş, bir tıp enstitüsü ile bir mütehas - sıslar evi açılmış ve yeniden bir çok klüpler ile sinemalar vücut bul - müştur. Kazan şehrinin en enteresan hü- rici âbideleri arasında, eski kale mevculttuür. Bu kalede en mühim kı- sım da on yedinci asırda yapılmış olan Suumbek kalesidir. Bu kale bir çok güzel Tatar efsanelerini il- ham etmi; şur mıştır. Knpıaulığı başlıyah beri, Bayan Şçetinina, 300.000 kilometze Mesafe katetmiştir. Sovyetler Blrhğı Merkezi icra ko- bayrağı iSanatkâr Kuç0k Kemalı isevenler onu. unutmaz İ ( 5 inel sayfadan dıvcn) *Talebesinin, sıhhatine mal ölan yaramazlıklarına en sert hitabı: «Seni azlederim...» di. Ağzından kan kustu. Sesi kesildi. Fakat... dersini kesmedi. Tıbbın tehdidini bile dinlemedi, hiçe Âşıklı. Aşkındaki şiddet, onu mesleğirıdı— mecnun gösterecek de- receye çıkardı. Küçücük, çelimsiz vücudüne — sığdıramadığı büyük kıymetleri saçmak, dağıtmak, -ka- lemile, kafasike- haykırmak isti - yordu. Derslerinde -didiklediği ci- Berlerile. bu ateşli sevdayı, sön - ürmek istedi. Fakat sevda, galip : Onu söndürdü. Yaralı, yıpranmış vücudile: «Öğ- reteceğim! yetiştireceğim!» diye (san'at savaşı) gönlüne girdi. Za- fersiz çıkmadı. Fakât... 'Taşkın heyecanını, daha çok çö- ken takatsiz, alil vüeudünde -ken- di de- taşıyamadı. Şehit düştü. d San'atkâr, rejisör, muharrir, mü- ellif, muallim Kemal; müazzam kudretile sahneyi, müstesna kafasi- le de sayısız kalplert doldurdu. Yüz- lerce makale, yirmi'den fazla eser yazdı, okuttu, haykırdı, dü, güldürdü. Fakat Her hakiki san'atkâr gibi- o da gül- medi., İlim tabirile değil; kelimenin bütün manasile: (San'atkâr) dı, (San'atkâr) yaratılmıştı. (San'at) te mücahide onunla başladı. Genç yaşında Janrinin üs- tadı oldu, San'at edibi, tiyatro mü- tefekkiri olarak gösterilmiye hak kazandı. Tiyatro maarifinin (Te - “mel atma töreni) onun değerli elile açildı. Tiyatro tekniğini, tiyatro ta- rihini, edebiyatını, hattâ ruhiya - tını, onda gördük, onda bulduk; ondan dinledik. (Felsefe) sini de okuyacaktık. (Kader) den ruhsat çıkmadı. Çok okudu. (Hadis, seyir, ilmi kelâm) gibi istâmi ilimleri de ka- rıştırdı. Hazreti peygamberin «Şur> adında temsil yapan bir sahabesi olduğunu da meydana çıkardı. Yurtseverliğinde, milletseverli - aa aamıninammenn İhtifale davet Fatih Gençler Birliği sekreterli- ginden: Şehir Tiyatrosu kıymetli artist. lerinden M. Kemal Küçük için ya- pılacak olan anı 26 - G - 1937 cu- martesi günü saat 13.30 da yapıla- cağından sayın davetlilerin o gün teşrifleri rica olunur. Kongreye davet Topkapı Yoksullara Yardım (Fu- karaperver Hayır Müessesesi) Ku- Tumundan: Her üç yılda kurulması gereken kongre, 26-6-937 cumartesi günü saat 17 de Topkapıda Tramvay cad. desindeki Kurumun kendi evinde toplanacaktır. Nizamnameye göce koöngreye gelebilmek şartlarını yap- miş olan bütün üyeler yazı ile ça- Bırılmışlardır. Şu şartlarda olan Ü- yeler şayet ve her nasılsa çağırıl - mamış İseler bu yazımızı bir çağı- tık saymalarını ve çağırılan günde — Çocuklar, dedi, biraz da baş- | Ben de, arkasından çıkarken, ihti- ka şeylerden konuşalım - canım.. Galiba bu yaz havalar çok sıcak ©- lacakmış, İhtiyar Karno da yerinde dura- miyordu. Muhâverenin başka bir mevzua dökülmesine — kızıyordu. Diri dirt morga gönderilen adam, onun da hissini, kalbini, zihnini, havsalasını Perişan etmişti, — Müösyö Porter, dedi, siz ki pek iyi yazı yazmasını biliyorsunuz, vazifenizi yapmak için daha ne bek- Jiyorsunuz? Gayet müteheyyiç bir yazı yazınız, bütün gazetelere gön- deriniz, Tâ ki bu rezalelin artık sonu gelsin. Bu ne zulümdür, bu ne hicaptır? Porter ihtiyara baktı; soğuk bir tavırla: — Sizi anlıyamıyorum — Karno, dedi, siz beni burada gazete muha- biri mi zannediyorsunuz? Ben böy- le bir mes'uliyetin yükünü yükle- nemem, Bu hapisanenin, zulümleri de, hicapları da bendenizin umu- Tunda değildir. KERDEEA KA AĞ KÇ yar Karnonun Bil Porter için «Pis hodbin» dediğini işittim. — Burada şaşkın bazı insanlar var. Bunları tasfiye etmeli. Bil bu sözleri boğulacak gibi söy- ledi. Şimdiye kadar kendisinin bu derece kızdığına hiç rastlamamış- ftım. Bil edebi ismile O'Hanri baş- kalarından fikir almaktan kat'iy- yen hoşlanmıyan bir insandı, Ya- zılacak bir yazı mevzuunun baş- kaları tarafından verilmesine — bir türlü tahammül edemezdi. O, ken- di mevzuunu kendi bulur, kendi seçer ve öyle yazardı. Fakat hapishanede beraber ya- şadığımız mahkümlardan Dik Pray- sın macerasına bir gün kendisine anlatmıştım, Yazsın diye değil, ka- nuşmuş olmak için... Bil anlattık- larımı dinledikten sonra bir müd- det düşündü: — Bu olmuş, gözlerimizin önün- e geçmiş hakiki vak'a ne güzel bir roman mevzuu olur, dedi. | ı'mde de çok kıskançtı. (Türk 'Ti « yatrosu) nda: (Yan) lara muttasil isimlerin anılmasını istemez, ta - hammül edemezdi. Müsahibzadenin -çok sevdiği için- sahneye çıkacak bütün eserlerine © bakardı. (Rejise) eder, (Mizan » sen) kor, tashih eder, tadil eder, uğraşır. Müsveddelerin daktiloya gçekilmesine, temyiz edilmesine ka- dar alâkadar olurdu. Bütün çırpınışları: (Tiyatro) yu, (Üiyatora) olmaktan kurtarmak, (sahneyi) (şano) dan ayırmak, 'Türk kültüründe -kanunlarile, fel- selesile- bir tiyatro maarifi kur « maktı. (Kemal) her işinde böyleydi. Çok uğraşır, çok didinir; çok çalışırdı. (Vasfi) nin dediği gibi: «O, her- kes gibi yorulmadan çalışmasını bilmezdi.» bu, onda «kusur. dene- cek kadar fazlaydı. Kendini erilin- ciye kadar, mecali tükeninciye ka- dar işinin başından ayrılmazdı, O- nun devası, gidası, gezmesi, yaşa - ması hep (san'at) içindi. Mihnet » TJere, cefalara, (Ankara Poslası) ve (Kavuk devrildi) gibi boyundan bü-| yük yüklü rollere bunun için girdi. Çelimsiz vücudünün kaldıramıya - cCağı ağır işlere -onun için- katlan - dı. Kalbinin kapısını, yalnız ona aç- ©. (Kavuk Devrildi) de sabneyi kaplayan müstesna kudretini, öy« le kayıtsız harcamaştı ki: Perdeden sonra (kulis) e yıkıldı. Kısılan se- sini açmak, yarın akşama tekrar -acımadan- kullanmak için tiyat- rodan, boynunda ıslak havlu ile çıktı. (Alayköşkü) ndeki derslerinden Çok kere hasta dönerdi, Zavallı san'at şehidi; yaşasaydı: Düstur kuracak, kaziyye koya - cak, (tez) ler yazacaktı. Tiyatro tarihinde ilk (babı içti- hat) bu ilk müçtehidin mücahedeli zaterile açılacaktı. Medeniyet dün- yası da edebiyat kütüğüne: İlk san'» at edibini, ilk tiyatro hakimini, sahne kültüründe kanuün - vazeden «Kemal Küçük» adlı -kemâli ta . mninmiş- bir filozof kaydedecekti. Ne yazık ki, Allah, onu, pek erken, rahmetinin defterine kaydetti. Her muallime, her mek- tepliye, her alleye, her köylüye, ner kese pek lâzımlıdır. Bundan faydı bir mecmua bulamazsınız. Seneliği, (12) adedi (60) ku. ruştar. Divanyolu numara 104 Üsküdar 1 inci Sulh Hukuk Mah- kemesinden: Üsküdarda Doğancılarda Yusuf konağında sakinler General Yusuf karısı Servet aymı adreste sakin Süleyman oğlu Reşat: Fatma vekili tarafından sizinle di- ğer hissedarlar aleyhine ikame olu- nan izalei şuyu davası üzerine da- veti kanuniyeye icabet etmediği - nizden hakkınızda gıyap kararı ve- rilmiş ve gayri Mmenkulün keşfi 2/1/937 curma günü saat 10 da icra edileceğinden tarihi ilândan itiba» ren beş gün zarfında ve muhakeme gününden evvel itiraz etmediğiniz ve yevm ve vakti mezkürda keşif günü mahallinde hazır bulunma - maya başladı. Yalrız burada şa- hısların isimlerini — değişlirmişti. Dik Prays yerine Jimmi Valantin ismint kullanmıştı. O”Hanri'nin bu romanı kadar A- meriksda çok satılmış, çok okun « muş, bunun kadar her bakımdan muvaflakıyet kazanmaş romanlar azdır. ESRARENGİZ JİMMİ Hakiki Jimmi Valantin'in hapis. haronin bir köşesinde geçen haya- tr, istırap dolu, uzun, korkunç bir factadır. Karanlıkta, yalnızlık ve adaletsizlik içinde yaşıyan bu mah- kümun feci akıbeti Bil Portere dı- şarda serbest yaşıyan, hükümetin mes'ul makamlarını ellerinde bu- handuran, verdikleri sözü tutmıyan Binsi ve sön derece zalim insanların hakik? hüviyeti ve karakterlerini çırçıplak ortaya atmasına — fırsat vermiş oldu. Bu bakımdan O'Han- Tünin romanı bir şaheserdir. DİK PRAYS Dik Prays on bir yaşında hapis- haneye girmişti. Dışarıda serbest 'ıhtılıhvıl'qım,u—ı yıoınb sefil Ntkıg ıuqı hlb- LGRAF — 25 Haziran 1937 RADYO BUGÜNKÜ FPROGRAM Akşam neşriyatı: 18.30 plâkla dans musikisi, 19 radyo fonik komedi (Kuyumcu ve unutkan), 20 Türk Musiki heyeti, 20,30 Ömer Rıza tarafından Arapça söylev, 2045 Vedla Rıza ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (saat ayarı), 2115 orkestra, 2215 ajans ve borsa ha - berleri ve ertesi günün programı, 22.30 plâkla sololar, opera ve ope- ret parçaları, 23 son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Mühtelif plâk meşriyatı, 14 Son. Sultanahmet Üçüncü Sulh Hu- kuk Mahkemesinden: Zehra ve Ali Sırrı ve İhsan ve Na- €iye ve Yaşarın şaylan ve müşte - reken mutasarrıf oldukları İstan - bül Aksaray Muratpaşa mahalle - sinde Saraç Kerim sokağında 1 eski ve yeni 12 numaralı 850 lira kıymeti muhammeneli ve 3 oda ve bir sofa ve bir medhal ve iki halâ ve bir mutfağı havi bir bap hane İle yine Aksarayda Çakırağa ma - hallesinde Tekke sokağında eski 5i mükerrer ve mükerrer yeni 58 numaralı ve 800 lira kıymeti mu- hammeneli bir kıt'a arsa ile yine Aksarayda Şeyh Ferhat mahâlle - sinde Hadımodaları sokağında eski 1 ve yeni 5 numaralı ve 110 lira kıymeti muhammeneli bir kıt'a ar- sanın izalei şüyuu zımnında füruh- tu takarrür ederek ayrı ayrı mü « zayedeye vazolunmuştur. Birinci açık arttırması 28/7/987 tarihine müsadif çarşamba günü saat 14 den 16 ya kadar icra oluna- caktır: Kiymeti muhammenesinin - © 715 ni bulduğu takdirde o gün ihalei kat'iyeleri yapılacaktır. Bul- madığı takdirde en son arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere 15 güş müddetle temdit edilerek ikinci çık arttırması 12/8/937 — tarihine müsadif perşembe günü saat 14 ten 16 ya kadar icra kılınacak ve o gün en çok arttırana ihale edilecektir. İpotek sahibi alacaklılar ile diğer alâkadarların işbu gayrimenkul ü- zerindeki haklarını hususile faiz ve masarife dair olan iddialarını eve | rakı müsbitelerile 20 gün içinde bil. dirmeleri lâzımdar. Aksi halde hak- Tart tapu sicillerile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından ha- riç kalacaklardır. Mülerakim ver- giler borçları nisbetinde hissedar- lara ve dellâliye ve vakıflar kanu- Nu mucibince verilmesi Jâzım gelen 20 senelik taviz bedeli ve ihale pulu ve tapu masrafları müşteriye aittir. Arttırma şartnameleri işbu ilân tarihinden itibaren mahkeme di - vanhanesine talik kılınmıştır. Talip olanların kıymeti muham- Tmenelerinin 96 yedi buçuğu nisbe- tinde pey akçasını hâmilen o gün ve o sastte İstanbulda Divanya « Tunda dairel mahsusasında Sultan« ahmet ikinci Sulh Hukuk Mahke- mesi Başkitabetine 937/26 numara ile müracaatleri ilân olunur. dıiğınız sürette giyabinizda - keşif yapılacağı ve 7/7/937 çarşamba gü- 'nÜ saat 10 da da Üsküdar Sulh Bi- rinci Hukuk Mahkemesine gelme « diğiniz sürette muhakemeye giya- ben devam olunacağı ilânen gıyap kararı makamına kaim olmak üze. — re ihbar ve tebliğ olunur. (33361) — na edilirse, Dik hiç bir zamast hürriyet yüzü görmemiştir. O ka- — 'dar zamandanberi hapishanede ya- tıyordu ki, artık hiç sesi çıkmıyan — bir bayalet halini almıştı. Fakat yeryüzünde muhakkak ki en iyi in- sanlardan birisi de odur. K Ona, küçük bir iyiliğim dakun- muştu, Dik bana minnet ve şükra- nını göstermek için, kendisini pa- Tamparça etmiye hazırdı. Hapishaneden kaçmıya teşebbüs edip te yınahndıgıı_ıı zaman, ben kırbaç ve ağır iş cezasından kut TMıya çalışan oydu. Dik Prays eski kanunun cari ol- duğu zamanda hapsedilmişti. Bu kanuna göre, Üçüncü defa suç işa leyen bir adam, üçüncüsünde müs ebbet hapse mahküm edilir.. Dik üçüncü defa mahküm oldu. u zaman, daha yirmi yaşına yeni girmişti. Fakat kanun icabı bu ür çünecü meahkümiyet Dik için öl ciye kadar hapishanede kılmın « ci rdu. Nitekim o kadas bir insan, bu o4 (Devamı var)